28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 2007 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Ülkelerindeki savaştan kaçan mülteciler Türkiye’de parasız, giysisiz, çocuklarıyla birlikte yaşam savaşı veriyor 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Somali’ den Mersin’e yoksulluk ABİDİN YAĞMUR MERSİN Somali’de kabileler arasında yaşanan savaştan kaçarak Türkiye’ye sığındılar. Çoğu çocuk 62 Somalili, Mersin’de Emniyet Müdürlüğü’nce otogar yakınındaki bir otele yerleştirildi. Mersin’deki yeni hayatlarının üçüncü ayında da küçük odalarda, parasız, gıdasız ve elbisesiz yaşıyorlar. Bebekler süt, hastalar ilaç, hamile kadınlar bebekleri için yeterli gıda bulamıyor. Mültecilerin yaşadıkları dramlar, umuda yolculuğa çıkanların bu ay başında İzmir Seferihisar’da bir teknenin batması ve 50 kişinin yaşamı yitirmesiyle bir kez daha gündeme geldi. Daha iyi koşullarda yaşamak için kendi ülkelerinden çeşitli zorluklarla yola çıkanlar, batıya giderek herkes gibi bir hayat yaşamanın mücadelesini veriyor. Somali’deki savaştan kaçan 62 kişi de 3 ay önce Türkiye’ye sığındı. Mersin’de Emniyet Müdürlüğü’nce otogar yakınlarındaki bir otele yerleştirilen 37’si çocuk 62 mülteci 5 odada yaşamaya çalışıyor. Emniyet ile valilik arasındaki sözleşmenin de bitmesi nedeniyle yaşamları otel sahibinin insafına bırakılan insanlar, ısınmak için güneşli havalarda sokağa çıkıyor, karınlarını çevredekilerin yardımıyla doyuruyor. Ancak güvenlik gerekçesiyle çevredeki insanların da mültecilere yaklaşmasına izin verilmiyor. İki hafta önce seslerini duyurmak için Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı önünde toplanarak eylem yapan mülteciler, kendilerine sahip çıkılmasını istiyor. 20 yaşındaki Muhammed Jamal, “Bize iyi yiyecekler vereceklerini söylemişlerdi. Ancak yapmadılar. Yardım yapan bazı kişiler var. Sonuçta aynı inanca sahibiz. Onlara teşekkür ediyoruz” diyor. Halısız, sobasız odalarda özellikle çocukların hasta olduğunu anlatan Jamal, protes İki Iraklı Kürt Liderden Sınır Ötesine Bakış Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına karşı tavır belirlemek için Talabani, Barzani ve Haşimi arasında yapılan üçlü değerlendirme toplantısını televizyondan izleyen PKK’liler, ‘’Celal Amcalarının kendilerini çok kolay sattığının’’ tanığı oldular. Talabani, ABD işgali altındaki Irak’ın Cumhurbaşkanı. Ama, kendisini bu göreve taşıyan asıl gücün Iraklı Kürtlerin en kıdemli lideri olmasından, yani Irak Kürdistan Yurtseverler Cephesi’nin başkanlığından kaynaklandığı biliniyor. Irak Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı Mesut Barzani ise, yine işgal altındaki Irak’ın bugünkü statüsü içinde Kuzeydeki Kürtlerin liderliğini yapıyor. Ve Irak Cumhurbaşkanlığı Birinci Yardımcısı olan Haşimi’nin de, ülkedeki ŞiiArap asıllı çoğunluğun temsilcisi olarak bu göreve yine ABD’nin onayı ile getirildiği biliniyor. Bu üçlü, dün Süleymaniye’ye bağlı Dukan kasabasında, TSK’ce ilki 16 Aralıkta gerçekleştirilen sınır operasyonlarından sonra ilk kez ortak bir değerlendirme toplantısı yaptılar. Sonra da çoğunluğu Türk gazetecilerden oluşan kalabalık bir medya ordusunun karşısına geçtiler ve devletin resmi dili olan Arapçayı kullanarak görüşlerini açıkladılar. Kameralar karşısında gülen bir Talabani ile somurtan Barzani arasındaki operasyonlara farklı bakış, Irak Kürtleri arasındaki yol ayrımının belirgin anlatımı olmalıydı. Zıt bakışlar to gösterisinin ardından yaşam koşullarında hiçbir değişiklik olmadığını belirterek “Yetkililerden ev ve yiyecek istedik, değişen bir şey olmadı. Yeniden görüşmek de istemiyoruz. Çünkü bir şey yapmıyorlar” diye konuşuyor. Jamal, 62 Somalilinin çoğunun çalışabilecek güçte ve yetenekte olduğuna dikkat çekerek çalışma izinleri olmadığı için iş bulamamaktan yakınıyor: “İş istiyoruz, bize çalışma iznini soruyorlar. Olmayınca da çalıştırmıyorlar. El becerimiz var, makinelerle işler yapabiliriz. Ben bilgisayar kullanabiliyorum. Çalışmak bizim için zor değil. Ancak bizim Mersin’de çalışmamız, bu durumda mümkün değil.” ‘Eğitime ihtiyacım var’ 3 ayda kendini ifade edebilecek kadar Türkçe öğrenen 11 yaşındaki Muhammed ise en çok okula gidememekten şikâyet ediyor. Somali’de Kuran eğitimi gördüğünü anlatan Muhammed, erkek çocukların büyük çoğunluğu gibi futbolu seviyor, Fenerbahçe’ye ilgi duyduğunu, Roberto Carlos ve Alex’i izlemekten keyif aldığını söylüyor. ‘Somali kocamı aldı’ Somali’de bir kabile için savaşan kocasını çatışmada yitiren Halime adlı genç kadın ise 6 yaşındaki kızını alarak ateş altından Türkiye’ye sığınmış. Halime, karnında taşıdığı bebeğini bu ay dünyaya getirecek. Hem küçük kızı, hem karnındaki bebeği için endişelenen Halime, çocuklarını iyi şartlarda yetiştirmek istiyor. Halime, duygularını şöyle dile getiriyor: “Somali’ye dönmeyi düşünmüyorum. Belki savaş biter ve her şey düzelirse… Çünkü Somali kocamı aldı. Mersin’de yaşamak da çok zor. Dünyada yaşam kötü. Bebeğimi barışın olduğu, açlığın olmadığı bir yerde dünyaya getirmek istiyorum.” O Arapçadan Türkçeye kötü çeviri karmaşası içinde, bu ayrımı kayıtlara geçiren farklılığı Irak Cumhurbaşkanı şu cümlelerle sergiliyor: Türkiye’nin terör örgütüne karşı kendisini savunmasına hak veriyoruz.Türkiye’nin hassasiyetlerini de biliyoruz. Sessiz kalmıyoruz. Ama savaş ilan edecek değiliz. “Sessiz kalmıyoruz” sözleri, Bağdat’ın verdiği ilk günden bu yana bilinen notasını amaçlıyor. Notanın ise, zarara uğrayan Irak vatandaşları için tazminat almalarını sağlamaya yönelik olduğu da, yine ilk günün haberleri arasındaydı. Talabani ile taban tabana ters görüşün sahibi Barzani çok sayıda vatandaşlarının hayatını kaybettiğini söylüyor. Ancak sayı vermiyor. Operasyonu kabul edilemez olarak değerlendirmesi ve şiddetle kınaması, öylece Bölgesel Hükümet adına yapılmış bir açıklama olarak öne çıkıyor. Gülücüklerini esirgemeyen Talabani ile sıkıntısını saklamayan Barzani arasındaki görüş farkı, Washington’un bölge için tasarladığı yeni bir oluşumda IKDP lideri ile PKK’lileri terazinin aynı kefesinde değerlendirmesinden mi ileri geliyor? Bir başka deyiş ile geleceğin Irak Kürdistanında Celal Talabani tek güç sahibi mi olacak sorusunun yakın gündemin ilk sırasını oluşturacağını mı gösteriyor? Kulislerde bir süreden beri dolaşan o söylenti, ABD’nin Barzani fotoğraflarının üstüne “çarpı” işareti koyduğu gerçek mi? Bu doğrultudaki soruların iki muhatabından birisi ABD ve George W. Bush ise, öteki de Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan değil mi? O halde, bugün toplanacak olan TBMM’de, ele alınacağı bildirilen Eve Dönüş Yasa Tasarısı’nın görüşmelerinde olabildiğince açıklığı sağlayacak bir yönteme gereksinme yok mu? CHP ve MHP, sorunu bu açıdan değerlendirebilecekler mi? TBMM’nin, iktidar partisinin grup toplantısı olmaktan çıkarılıp, milletin temsilcilerinin her şeyi bütün açıklığı ile ele aldığı bir arena olduğu gösterilmeyecek mi? S omali’deki savaştan kaçan 62 kişi 3 ay önce Türkiye’ye sığındı. Mersin’de Emniyet Müdürlüğü’nce otogar yakınlarındaki bir otele yerleştirilen 37’si çocuk 62 mülteci 5 odada yaşamaya çalışıyor. Halime de bu mültecilerden birisi, 6 yaşındaki kızıyla birlikte bebeğinin dünyaya geleceği günü bekliyor. İTÜ öğretim üyesi Prof. Duman: ‘Doğal kaynaklar güçlü bir devletin ve egemenliğin temel unsurudur’ ‘Türkiye sömürgeleştiriliyor NERİMAN ÖZCAN İTÜ Metalürji Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Duman, Maden, Doğrudan Yabancı Yatırımlar, Teşvik ve İstihdam yasalarıyla birlikte Türkiye topraklarının yaklaşık yüzde 17’si satılırken çokuluslu maden şirketlerine, 5 yıllık vergi muafiyeti, verildiğini ifade etti. Duman, son beş yılda gelişmeler karşısında ulusal çıkarlarımızı koruyan, kararlı, dinamik politikalar ortaya konulamadığını, AB ve ABD yandaşlarının bu faaliyetlere destek olduğunu ve gerçeklerin gizlendiğini ileri sürdü. Ayrıca son yıllarda Türk halkının yoksullaştırıldığının, yoğun iç ve dış borçlanmalarla sosyal dengelerin de bozulduğunun altını çizdi. Duman, AKP iktidarının, çıkardığı kanunlarla çokuluslu maden şirketlerine Türkiye’de 150 bin kilometrekare toprağın mülkiyetini verdiğine dikkat çekti. Duman, madencilik sektörünün ülkemiz için stratejik olduğunu ve ulusal madencilik politikamızın da olmayışının ciddi bir sorun oluşturduğunu vurguladı. Türkiye’de madencilik sektörünün teknolojik bakımdan yeterince gelişmemiş olduğunu belirtirken ülkemizin kalkınması için öncelikle madenlerimizi çıkarıp yerli sanayiye ucuz ve kaliteli girdi olarak verilmesi gerektiğini ifade etti. Doğal kaynakların güçlü bir devletin ve egemenliğin temel unsuru olduğunu belirten Duman, “ABD gücünü koruyabilmek için doğal kaynaklarını sürekli tedarik etmek durumundadır. Aksi halde gücünü kaybedecektir” dedi. Sıra, memleket topraklarında Duman, son 25 yılda sanayimizin can damarı olan çok önemli metalürji tesislerinin satıldığını ifade ederken “Özelleştirme, madenlerimizi ulusal çıkarlarımız ve endüstriyel geleceğimizden koparıp attı. ? Duman “Tapu sahaları içinde bulunan tüm doğal varlıklar, meralar, ormanlar ve akarsular da elden gidiyor. Bu bölge özel mülkiyet oluyor. Ayrıca satılan maden işletmeleri Cumhuriyetin bize verdiği kazanımlardır. Ne yazık ki bu kurumların üzerine titreyemedik. Bu, satış değil bir talandır” dedi. huriyeti, Osmanlı devletiyle aynı hataları yapıyor. Türkiye sömürgeleştiriliyor ve sanayi devrimi öncesine gidiyor” diye konuştu. Göç artacak Duman, altın madenlerinin açıldığı bölgelerde insanlara verilen zararın korkunç boyutlara ulaştığının ve ulusal ekonomiye hiçbir katkısı olmadığının altını çizdi. Ayrıca ülkemizdeki barajların pek çoğunun madencilerin elektrik ve su ihtiyaçlarının karşılanması için yapıldığını öne sürerek “Örneğin Artvin bölgesini ele alalım. Burada yapılması düşünülen barajlar bittiğinde bölge denizde batmakta olan bir gemiye benzeyecek. Artvin’in yüksek tepeleri insanların sığınacağı yerler olacak. Neyini kaybediyor Artvin? Tarım yapılabilecek tüm düzlüklerini kaybediyor. Bu bölgede yaşayan binlerce insan göçe zorlanacak. Yıllarca çiftçilik yapan insanlar kente geldiğinde yapabilecek iş bulamayacaklar. Bu insanlar bir taraftan kültür şoku yaşarken diğer taraftan asgari ücretle kalabalık ailelerini besleyemeyecek duruma gelecekler. Böylece ülkemizdeki mevcut göç ve istihdam sorunu daha da çok artacak” dedi. Türkiye’de altın madenciliği başlarken çevre kirlenmesinden önce ahlaki ve hukuki kirlenmenin ortaya çıktığını, mahkemeler tarafından yasaklanmış bir faaliyet olan tesisin bir ay içinde sökülmesi gerekirken serbest bırakıldığını ifade eden Duman, bunu uygulamayan idarenin anayasaya karşı ilga suçu işlediğini belirtti. Mevcut anayasada mahkeme kararlarının en geç 30 gün içinde uygulanması gerektiğini hatırlatan Duman, “Bunu yapmadığınız takdirde anayasayı yok sayıyorsunuz. Bu bir anayasa suçudur. Bunu yapmadan yeni ruhsatlar vermek hukuk devletiyle bağdaşmıyor” diye konuştu. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit?ekolay.net Yargıdan Maliye Bakanlığı’na fren Başmüfettiş Kaçar görevine döndü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara 6. İdare Mahkemesi, BM’nin teröre destek verenler listesinde bulunan Yasin el Kadı hakkında olumsuz rapor hazırlayan Maliye Başmüfettişi Hamza Kaçar’ın “memuriyetten çıkarılmasına” ilişkin Maliye Bakanlığı işlemini iptal ederken ayrıca başmüfettişin maddi kaybının da faiziyle ödenmesini istedi. Başmüfettiş Kaçar, aralarında Ahmet Necdet Sezer, Hilmi Özkök, Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal gibi çok sayıda politikacı ve işadamının da bulunduğu kişilerin vergi bilgilerine usulsüz girdiği iddiası kapsamında açılan soruşturma sonucunda açığa alınmıştı. Maliye Bakanlığı’nın talebi üzerine, Yüksek Disiplin Kurulu Kaçar’ı “siyasi amaçlarla kurumun huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak”, “memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiilleri nedeniyle devlet memurluğundan çıkarmıştı. Yüksek Disiplin Kurulu’na göre Kaçar, El Kadı soruşturması sırasında siyasi baskı gördüğünü kanıtlamak amacıyla geçmiş tarihli rapor düzenlemiş ve bu raporu Teftiş Kurulu kayıtlarına daha önce girmiş gibi göstermiş; ayrıca kendisinin El Kadı soruşturmasında baskı görmediğini belirten bir rapor düzenleyen müfettişler hakkında da yanlı rapor düzenledikleri gerekçesiyle soruşturma açılmasını istemişti. Bakanlığın da bunun üzerine düzenlediği raporda; Kaçar’ın sahte rapor düzenlediği öne sürülmüş; Kaçar’ın kendisiyle ilgili rapor düzenleyen 3 maliye müfettişiyle ilgili “iftira suçunu” işlediği iddia edilmişti. Bu çerçevede Kaçar memuriyetten çıkarılmıştı. Kaçar’ın, Ankara 6. İdare Mahkemesi’nde açtığı dava lehine sonuçlandı. Kararın gerekçesinde, disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntemin, ceza verilecek fiiller, ceza vermeye yetkili makam ve kurulların pozitif olarak mevzuatla belirlendiği ifade edilerek, doktrin ve yargısal içtihatlarla da konuyla ilgili disiplin hukuku ilkelerinin oluşturulduğu kaydedildi. Altın madenlerinin açıldığı bölgelerde insanlara verilen zarar korkunç boyutlara ulaştığı gibi ulusal ekonomiye de katkısı olmuyor. Avrupalı ulusların çıkarları ve endüstriyel geleceğine yamaladı. 84 yıllık Cumhuriyetin birikimleri talan edilerek talan, Cumhuriyetin tasfiyesine dönüştü. Devlet işletmelerinin bitmeye yüz tuttuğu şu sıralarda satış sırası memleket topraklarındadır. Yirmi beş yılda, özelleştirmeyle Cumhuriyetimizin temel güç unsurları olan ekonomik güç, topraklar ve madenler küresel emperyalizmin kucağına teslim edildi. Türkiye Cumhuriyeti’nde kamusal ve özel sermaye birikimi yok edildi. Mevcut sermaye yabancı ve onların yerli işbirlikçilerine transfer edildi. Üre tim seviyesi düştü, sanayileşme süreci kesildi, ülke genelinde istihdam ve genel ücret seviyesi düştü. Devlet gelir kaybına uğradığı gibi, özelleştirme sonunda milyarlarca dolar borçlanmak zorunda kaldı. Özelleştirme serüveninin 2004 sonu itibarıyla geldiği nokta ise kamu malvarlığı ve kamusal servet, özel ya da küresel sermayeye, üstüne para vererek transfer edildi” diye konuştu. Duman, ülkemizde 1997 ile 2001 arası verilen maden ruhsatları 15 bin 506 iken 2002 ile Mayıs 2007 arası 43 bin 588’e yükseldiğine dikkat çekerek çokuluslu maden şirketlerinin 150 bin kilometrekareden fazla alana sahip olduğunu söyledi. Duman, ruhsatlarla sadece toprak altındaki madenlerin verilmediğini, maden çıkarabilmek için yabancıya tapusunun da verildiğini belirterek “Tapu sahaları içinde bulunan tüm doğal varlıklar, meralar, ormanlar ve akarsular da elden gidiyor. Bu bölge özel mülkiyet oluyor. Daha sonra siz oraya adımınızı atamayacaksınız” diyerek sözlerine şöyle devam etti: “Satılan maden işletmeleri Cumhuriyetin bize verdiği kazanımlardır. Ne yazık ki bu kurumların üzerine titreyemedik. Bu, satış değil bir talandır. Türkiye Cum CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear