24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 OCAK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 Elektrik ihaleleri askıya alınmış... “Askıda elektrik vermesinler de!” İSPANYA’DAKİ engizisyon mahkemelerinde yakılmasına karar verilen kişilere özel bir elbise giydirilip başlarına da kâğıttan özel bir külah geçirildiğini anımsatıyor Yıldız Cıbıroğlu ve şöyle diyor: “Yakılacak kişilere giydirilen elbise; cehennemi, şeytanı çağrıştırmaktadır ve üzerinde alev renkli motifler vardır. Bu düzenleme bize, Guantanamo’daki mahkumların alev kırmızısı giysilerini çağrıştırmıyor mu? Ortaçağda İsa’ya inanmamayı simgeleyen külahın yerini günümüzde ‘çuval’ almadı mı? Guantanamo’da mahkumlara giydirilen elbiselerin benzerinin Kuzey Irak’ta askerlerimize giydirildiğini, başlarına da çuval geçirildiğini Amerikalılar övünçle anlatıyor. Irak Savaşı’nın ‘mahkum imgesi’, engizisyonun ‘mahkum imgesi’yle Batılının ortak belleğinde tamamlandı. Bir yanda, çuval başlığı ve malum giysileri geçmişteki engizisyon dönemiyle bağ kurarak PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Selam İzzet Özdamar: “Madem, selamlaşma değişiyor; bu da Amerikan modeli ılımlı İslam selamı: Selamünhello!” Talat, Lokmacı köprüsünü yıkıyormuş. Yetmez, o aslında Türkiye ile köprüleri yıkmak istiyor! Ya ğ m u r E k i m Simgeler okuyan Batılılar; bir yanda ise engizisyonu bilmediği için bu bağı kuramayan, ama çuval ve malum giysileri aşağılayıcı, utanç verici bir simge olarak okuyan Müslümanlar! Esirler için düşünülen kılığa ilişkin bu çift yönlü simgeler işin uzmanlarınca bilerek tasarlandı ve ince ince hesaplandı. Çuval imgesinin Irak Savaşı’na damgasını vuran bir simge olması, bunu kurgulayıp gerçekleştirenler için bir zafer oldu. Çünkü çuval imgesinin ortak bellekteki anlamı şuydu: Çuvalın içine patates soğan konulur, ben kelle koydum; kelle hakkındaki kararı ben veririm. Sömürgecinin öteden beri bilinen tepeden bakışı bu simgelerle anlatıldı. Simgeler psikolojik ve psikososyal savaşın bir parçasıdır, işgalcinin cepheleri Duble Şevket Çorbacıoğlu: “AKP’nin ‘duble yolları’ ile trafik kazaları da ‘duble’ oldu.” yaydığını, simgeci alanda da savaştığını ortaya sermektedir. ABD’li asker, siyaset ve bilim insanları çok zeki oldukları için mi, yoksa biz çok salak olduğumuz için mi, ‘ılımlı İslam’ diye bir deli gömleğini bize giydirmeye zorluyor ve benzer ‘simgeler’i kullanıyorlar: Kadının başına türban geçirilirken, türbana karşı çıkan askerin başına da çuval geçiriliyor. Bunlar aynı kuklacının oyunundan birbirini tamamlayan sahneler. Simgecilik açısından, askerlerimizin başına çuval geçirilmesi ile kadının başına türban bağlanması aynıdır. İki durumda da ‘kendini üstün gören irade’ kılığa ilişkin simgeleri kullanarak, kimi köleleştirmek istediğini bu göstergelerle ifade etmekte ve kuklalarıyla bazen ince ince, bazen da en kaba biçimde eğlenmektedir.” ‘Müjdeli Haberler’ ya da Halkımız Ne İstiyor? Her yeni yıl “umut yılıdır” ya, sağ olsunlar başta Başbakan ve bakanlar olmak üzere yöneticilerimiz bizi her gün yeni umutlara boğuyorlar. İnsan dinlerken rahatlıyor, keyifleniyor ve ister istemez yayılıyor… Her şey öylesine mükemmel yani… Onlara kalsa iktidara geldikleri 3 Kasım 2002 gününü ulusça kutlamamız gerekiyor. İktidara geldiklerinde dış borcumuz 130 milyar 92 milyon dolardı. Onların değerli çabaları ve atılımlarıyla bu borç 2006 yılının ilk altı ayı itibariyle 193 milyar 617 milyon dolara yükseldi. Bu da AKP iktidarının ilk üç buçuk yılında dış borcumuzun yüzde 48.8 oranında artmış olduğunu gösteriyor. Bence mükemmel bir performans. Unutmayalım ki aradan geçen yedi aylık ve daha geçecek on ay var. Hiç kuşkumuz olmasın, hükümetimizin başarısı aynı hızla sürecek ve yukarıdaki sayı tavan yapacaktır. Başarı yalnızca dış borç atılımıyla sınırlı değildir. AKP, iktidara geçtiğinde devraldığı 149 trilyon 870 milyon liralık iç borcu yine 2006 yılının ilk altı ayı itibariyle 251 trilyon 942 milyona yükseltme başarısını göstermiştir ki, bu da yüzde 68.1 oranında bir artış demektir. Bu kadar kısa zamanda, bu denli iç borçlanmayı gerçekleştiren başka bir Avrupa ülkesi yoktur, dolayısıyla hükümetimizle ne kadar övünsek azdır. İhracatımızda da gerçek bir “patlama” yaşanmıştır AKP döneminde. Aynı zaman dilimi içinde 36 milyar 59 milyon dolar olan ihracatımız, yüzde 47.7 oranında bir artışla rekor düzeye ulaşmıştır. Ne var ki ithalatımız da yerinde saymamış, yüzde 72.4’lük bir artışla 51 milyar 554 milyon dolardan 88 milyar 859 milyon dolara yükselmiştir. Görüldüğü gibi her şey yükselmekte, artmakta ve yer çekimine inat yukarı doğru fırlamaktadır. ??? Her başarılı olanı çekemeyenler olduğu gibi AKP’yi de çekemeyenler vardır. Güzelim tekere çomak sokmak için her olanağı kullanmakta, sözgelimi bu başarılı dış ticaret alımsatımına gölge düşürmek için, dış ticaret açığının 129.9’luk bir artışla 15 milyar 495 milyon dolardan 35 milyar 587 milyon dolara yükseldiğini söylemektedirler. Aynı şekilde cari açığın da 1 milyar 572 milyon dolardan 22 milyar 472 milyon dolara çıkmasına takmışlardır kafalarını. Ne olmuş böyle olmuşsa? Evet, cari açığın Gayri Safi Milli Hasıla’daki (GSMH) payı onlar iktidara geldiğinde yüzde 1’in altındadır, önümüzdeki genel seçimlerin yapılacağı tarihte ise bu oranın GSMH’nin yüzde 8’ini oluşturacağı öngörülmektedir. ??? Yatırımlar durmuş, işsizlik almış yürümüş, tarım çökmüş, sefalet diz boyuna yükselmiş, fuhuştan çocuk cinayetlerine.. ahlaksızlık kitleselleşmiş olabilir, fakat tüm bunlar halkımız için bir şey ifade etmekte midir? Her gün bir şirketimiz, her ay bir bankamız, her üç ayda bir limanlarımızdan biri, her yıl medya kuruluşlarımızdan biri yabancıların eline geçmektedir. Halkımız dönüp bakmakta, sorgulamakta mıdır bu elden ele geçişleri? Gerçekçi olalım. Halkımız için tüm bunlar bir şey ifade etmiyor, halkımız olan biteni sorgulamıyor. Erdoğan’ın, Babacan’ın ninnileriyle uyuyor, uyutulmaya alışmış olmanın o kahredici rahatlığını sürüyor. Rehavet içinde. Seçim anketlerine bakıyorum: AKP birinci sırada! Bunda bir terslik yok mu? Dış borcumuzun, iç borcumuzun, dış ticaret açığımızın, cari açığımızın sürekli büyümesinden, yatırımların durmasından, işşizliğin derinleşmesinden, tarımın çökmesinden kayda değer bir rahatsızlık duymadığı görülen, rehavet içindeki kitleleri nasıl sarsacağız? Ben merak ediyorum, herhalde siz de. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Beyaz Akdeniz’e AKP ambargosu AKP’Lİ Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, yaptığı işleri eleştiren ve iktidar partisinin dümen suyundan gitmeyen yayınları nedeniyle Antalya’daki yerel gazetelerden Beyaz Akdeniz’e ambargo koydu. Yıllarca gazetecilik yapan ve cebinde sürekli basın kartı taşıma hakkını da elde eden AKP’li Menderes Türel’in ambargosuna Antalya Gazeteciler Cemiyeti yöneticileri dahi sessiz kaldı. Medya dünyasındaki siyasetticaret ilişkileri, gazetecilerin bu ilişkiler içinde üstlendikleri roller uluslararası ve ulusal boyuttan yerele kadar yeni dünya düzenine uygun “küresel” bir çizgi izliyor. Medyaya para yatıran büyük ya da küçük sermayenin, iktidarla kurduğu işbirliğine artık gazetecilerin meslek örgütleri de gereken uyumu gösteriyor. Antalya ve ilçelerinde günlük olarak yayımlanan ve resmi ilan hakkı bulunan Beyaz Akdeniz’e ilan ve abone ambargosu getiren gazeteci kökenli AKP’li Türel’in başkanlığındaki belediye, Antalya’da yayımlanan diğer yerel gazetelerden ise günde 40’ar adet satın alıyor. Büyükşehir Belediyesi’ne Encümen kararıyla belediye bütçesinden toplu gazete alımı yapılırken Beyaz Akdeniz’in eleştirel yayınları sonunda “satın alınacak gazeteler” listesinden çıkarılışı Antalya AKP İl Başkanı Hamza Taş’ın isteğine bağlanıyor. İcazet Macide Tanır: “Besledikleri dalkavuklarla bedava seyahat edenleri görünce insanın gidip Bush’tan icazet alası geliyor!” Toptancı Gülhan Elmas: “İngiltere açıklarındaki dünyanın en küçük devleti Sealand satışa çıkarılmış. Ülkesini ‘toptan’ pazarlamakla mükellef başbakanlar da var demek ki!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ‘Telli Turna’sız Anadolu! Haberi okuduğumda önce inanamadım... “Telli turna”yı yitirmek üzere olduğumuzu; son kalan 11’inin ise Muş’un Bulanık Ovası’nda üremeye çalıştıklarını öğrenince, donakaldım ve mırıldandım; “Yazıklar olsun bize, hepimize…” Doğu Anadolu’nun o sihirli akarsu boylarında nazlı nazlı gezinen telli turnalar… Gözlerinin kenarındaki “beyaz tüyleri”ni gelin teli gibi sarkıttıkları için yürekleri titreten ince, zarif, dünya güzeli turnalar… Kim bilir kaç gurbetçiyle yoldaş oldular; kaç sevgiliye sırdaşlık ettiler; kaçının aklını, fikrini, düşünü alıp, en yakınlarına götürdüler? söylemez, adlarını bile anmazsınız…” Sonra, saz ve söz ustalarımız; Anadolu’nun sesini, soluğunu yaşatan bilge sanatçılarımız; telli turnaya sevdalı halk âşıklarımız… “Bir şey yapmalı” türküsü boşuna mı? Örneğin, hemen akla gelen Musa Eroğlu… Galiba Mut yöresinden derlediği “Telli turnam selam götür sevdiğimin diyarına”yı bundan sonra da söyleyebilmesi için; “üzülmesin, ağlamasın, belki gelirim yanına, cananıma…” diyebilmesi için; telli turnaları yaşatma çabalarına belki de “önder”lik etmeli… Nazlı güzellerimizin son kalan üreme alanları Muş’un Bulanık ilçesindeki Murat Nehri’nde bulunan adacıklar… Aynı alanı korumak üzere bir proje başlattıklarını belirten Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken diyor ki; “Bu bölgelerden de çekilirlerse, onları sonsuza dek yitirebiliriz..” (4 Ocak 2006AA) Bunu, örneğin Yeni Türkü’müzün emektarları da duydular mı? Hemen harekete geçmeliler. “Sakın çıkma patika yollara” dendiği anda herkesin sanki göklere yükseldiği “Telli Telli”deki şu sözleri de bundan böyle “hak ederek” söylemeliler; “Telli telli telli, şu telli turna / Sanma ki yaralı, uçmaz bir daha…/Takılmış kanadı göçmen buluta/ Anlatır eski beni şimdiki bana..” ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com ‘İnsan’lığın ölçütü Vaktiyle Anadolu’yu gezerken, TRT radyosundaki “Yurttan Sesler” korosu “Telli turnam bizim ele varırsan..” diye başlar başlamaz gözlerimiz başı dumanlı dağlara çevrilirdi… Ufuklara dalmak, daha uzaklara bakmak ve dağların ardındakilere “şeker söyle, kaymak söyle, bal söyle” diyerek selam göndermek, telli turna türküsünün armağanıydı… Acaba, onsuz bir “Anadolu aşkı” var mıdır? Onsuz yurt hasreti; ana özlemi; doğa sevgisi ve insanı insan yapan ne varsa, yaşanmış mıdır? Şu 11’i dışında bu dünyaya veda etmiş tüm telli turnalar; değerlerini bilemeyen bizlerin, bu nedenle affedilmez günahlarımızın kurbanları… Bizi biz yapan güzellerimizi bile koruyamadıktan sonra; bize kimlik katan, ilham veren güzellerimizin bile neslini tükettikten sonra, adımız gerçekten “insan” olabilir mi? Belki de İlhan Selçuk’un dediği gibi, insan görünümlü “cüdam”larız… Telli turnasını bile yaşatamayan cüdamlar… BULMACA HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Uygarlığı yaşayabilmek Vaktiyle Gerze ilçesinde “Hacıkadın Horozu”nun heykelini görünce, “kendisi”ni sormuş, “nesli tükendi” yanıtını almıştık. Horozunu bile koruyamayanların “uygar sayılamayacağı”nı yazınca pek alınmışlardı… Şimdi belki de milyonlarca Anadolu insanının oturup düşünmesi gereken “aynı gerçek” ne yazık ki ortada… Telli turna bizim için kimliktir, coşkudur, yârendir, yurt güzelliğidir, hasrettir, ayrılıktır, kavuşmadır, hatta Ruhi Su’lardır, Âşık Poyrazoğlu’lardır, ulusal onurdur, her şeydir… Onsuz Anadolu olamaz; onsuz yaşamak onurlu sayılamaz… Doğa Derneği, işte bu erdemlerimizi de kurtarmak için “biz de varız” demenizi bekliyor… 0312.448 05 37 doga@dogadernegi.org ekinci?cumhuriyet.com.tr OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com ‘Saz’lar da ağlamalı Haberi duyabilselerdi, eminim ki önce sazlarımız, bağlamalarımız, divanlarımız, curalarımız ağlardı… Keşke de ağlayabilseler… Telli turnayla kimi diğer hayvan türlerinin yok oluşu arasındaki “yüz kızartıcı” farkı yüzümüze haykırsalar… “Onlar aynı zamanda kültürümüz, kişiliğimiz, sevdamız; nasıl yok olabilirler; nasıl seyirci kalınabilir?” deseler ve ekleseler; “Ya, kalanları yeniden çoğaltırsınız ya da artık o duygulu türkülerinizi TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 10 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hakkâri ilinde, kaya 1 resimleriyle 2 tanınmış va 3 di. 2/ Akdeniz Bölgesi’nde 4 bir akarsu... 5 Kabadayı. 3/ 6 İnce deri ya 7 da ince kabuk... Örnek. 8 4/ Bir çembe 9 rin içinde ka1 2 3 4 5 6 7 8 9 lan düzlem parçası. L 5/ Uzak... Halkın sa 1 L İ T O F O N dakalarıyla geçinen 2 E R E M O F O B İ gezici Katolik tari 3 V O N N İ K A P S U D A katların üyelerine 4 A N A Ç L İ R verilen ad. 6/ “Bana 5 N İ S A N Ü R A T R İ derler yükünü sen 6 T E P İ T OME götür / Benim yük 7 götürür dermanım 8 A L Ç I K I A mı var” (Karacaoğ 9 Z A F E R H U Ğ lan)... İtalya’nın en uzun ırmağı... Bir nota. 7/ Öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın, acısını dindirmek için doktor tarafından öldürülmesi. 8/ Tanrı bağışlamasından yoksunluk... Bir sanayi kuruluşumuzun kısa yazılışı. 9/ “Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın değil” (Yunus Emre)... Utanç duyma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Afyonkarahisar ilinde bir kaplıca. 2/ Bir göz rengi... Güneydoğu Asya’da yetişen ve mobilya yapımında kullanılan bir cins kamış. 3/ Gemilerde korkuluk olarak kullanılan kalın halat. 4/ Güzel sanat... Bir renk... Havadaki su buharı. 5/ İstanbul’un bir semti... Oyunda berabere kalma. 6/ Eti lezzetli bir balık. 7/ Acı, üzüntü... Parola. 8/ Demir elementinin simgesi... Notada durak işareti... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 9/ Bisikletin en eski şekli olan, iki tekerlekli taşıt aracı. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear