28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 EYLÜL 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 21 20 22 21 25 27 28 26 20 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y Y Y Y Y Y 23 23 22 23 21 23 20 19 26 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y PB PB PB PB PB PB Y 27 27 28 29 26 29 24 21 20 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurt genelinde parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve batısı aralıklı sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışlar Marmara’nın kuzey ve batısı ile Doğu Karadeniz kıyılarında etkili olacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B B B Y Y Y Y Y Y 19 17 22 22 21 22 25 22 21 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B Y B Y Y PB Y PB 24 23 24 20 20 17 25 23 25 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB PB PB PB B PB Y Y B 21 30 20 33 23 25 23 32 30 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada si ‘‘Ürün elimizde kaldı’’ deyince, ‘‘Bana oy verin diye denize dökmek için çay almam’’ diye terslenerek tarihe geçiyor. AKP, sanki ülkenin ulusal yararlarını korumak, daha da güçlendirmek için iktidara gelmedi; ya ABD’nin, IMF’nin ya da AB’nin isteklerini neredeyse gözü kapalı yerine getirmekle görevli gibi davranıyor. Avrupa Birliği özel okullar ve vakıflarla ilgili yasa düzenlemesi istedi. Bürokrasi gece gündüz çalıştı ama, bu çalışmalar sonunda öyle bir 9. reform paketi hazırladı ki, bu yasa tasarıları çoğu yerde Sevr’in gerçekleşemeyen hükümlerini içeriyor, Lozan’a ters düşüyor. Muhalefet muhalefet deyince aklınıza DYP falan gelmesin CHP, tasarılar TBMM’ye gönderilir gönderilmez oturdu inceledi, önce lider Baykal ve onunla birlikte partinin bu konularda yetişmiş elemanları, örneğin Onur Öymen, hemen her fırsatta ve ortamda Lozan’ı delmeye yönelik maddeleri bir bir açıklamaya başladılar ve bu iktidarı uyardılar. ??? Örneğin azınlıklara verilen haklar. Lozan’ın 3744 ve 45. maddelerinde azınlıklara Türkiye’de tanınan hakların Batı Trakya’da yaşayan soydaşlarımıza da uygulanmasını emrediyor. Ama AKP iktidarının AB doğrultusunda hazırladığı yasa, Batı Trakya için bu kuralı anımsamıyor bile. Yasa sadece Türkiye’nin mükellefiyetlerini yazarak Lozan’ı delmiyor. Sevr’de azınlıklara kısıtlayıcı yasal ve idari önlemler alınamayacağı yazılı. Bu hükümet aynı hükümleri getiriyor. Fakat Yunanistan Lozan’ı bir yana attı. Yunan cuntası zamanında Türk vakıflarını kayyum yönetimine, Rumlara verdi. Gerçek bu iken bu hükümet AB’den Yunanistan’ın Lozan’a aykırı uygulamasını düzeltmesi için baskı yapmasını isteyemiyor. Sevr Antlaşması’nın 147149 ve 151. maddeleri azınlık haklarını büyük devletlerin tayin edeceğini söylüyor. AB ne yapıyor? Ruhban okulunun açılmasını, Fener Patriği’ne ekümenik sıfatını kabul etmemizi, mülkiyet haklarını (Ayasofya’ya sahip çıkmalarını sağlayacak ölçüde) tanımamızı dayatıyor. Bu hükümet Lozan’da olmayan bu dayatmaları Meclis’ten geçirmeye çalıştığı yasa tasarılarında dikkate alıyor. ??? Bu tasarılar hükümetten geldiği gibi Meclis’ten geçerse bizi Lozan’dan çıkıp Sevr’e götürecek. Daha tasarılar son şeklini almadan İkinci Cumhuriyetçiler Lozan’ın delindiğini irdeleyen görüşlere karşı çıkmaya başladılar. Bu çevrelere göre, CHP’nin, bu yasaların azınlık tanımı değiştiriliyor, gayrimüslimlere okul açma hakkı veriliyor, ruhban okulu açılacak özetindeki eleştirilerine kimliği belli profesörler ‘‘Lozan yalanları’’ diye niteliyorlar ve.. ‘‘bu yasalarla Lozan’daki tanımlara dönüldüğünü ve ruhban okulunun ise Lozan gereği açık olması gerektiğini’’ savunuyorlar. Herhalde İkinci Cumhuriyetçi tayfalar Cumhuriyetin tapusu Lozan delinirse kıçlarına kına yakacak! ??? Bir başka gerçek bu hükümetin ulusal yararlarımızı Bakanlar Kurulu’nda yeterince tartışmadığını gösteriyor. Şayet hükümet yeterince tartışsaydı, ulusal yararlarımızın enine boyuna dünden bugüne geçirdiği gelişmeleri dikkate alsaydı; Özel Eğitim Yasası’na Sanayi Bakanı Ali Coşkun’un bir önergesiyle Türk olmayan gayrimüslimlerin burada eğitim görmelerini sağlayacak bir madde eklenmesine izin verebilir miydi? Rum, Ermeni yerine yasaya Türk olmayan azınlık ifadesinin konulmasıyla bu okullara dışarıdan yüzlerce, binlerce öğrencinin gelmesi, bu arada ruhban okulunun da gerçekleşmesi olağan konuma gelecek. CHP’nin eleştirileri Coşkun’un önergesini geri almasını sağlayacağı gibi, AKP’nin Lozan’ı delip geçen çıkmaz yollardan dönmesi olasılığını gündeme getiriyor. Bekleyip görelim. Yurttaşların yüzde 71’i Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına karşı çıktı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Erdoğan’a halk vetosu EMİNE KAPLAN ANKARA Türk Bilgi (TB) Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin gerçekleştirdiği ankete göre halkın yüzde 71.28’i, Başbakan Tayyip Erdoğan için “Kesinlikle cumhurbaşkanı olmamalı’’ dedi. AKP’ye oy vereceğini belirten deneklerin yüzde 28’i de Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığına karşı çıktı. Ankete katılanların yüzde 65’i, cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini belirtirken, Çankaya Köşkü’ne türbanlı eşi olan birisinin çıkmasını isteyenlerin oranı yüzde 41.5. TB Araştırma ve Danışmanlık Şirketi’nin, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa başta olmak üzere 40 ilde 11 bin 380 denek üzerinde yaptığı kamuoyu anketi, çarpıcı sonuç lar ortaya çıkardı. Anket sonuçları şöyle: Erdoğan cumhurbaşkanlığına aday olmalı mı? Bu soruya ankete katılanların yüzde 71.28’i, Erdoğan’ın ‘‘kesinlikle cumhurbaşkanı olmaması’’ gerektiğini belirtti. Ankete katılanların yüzde 6.64’ü, Erdoğan için ‘‘Cumhurbaşkanlığına uygun değil’’, yüzde 9.09’u ‘‘Cumhurbaşkanlığına uygun biri’’, yüzde 10.82’si ‘‘Kesinlikle cumhurbaşkanı olmalı’’ yanıtını verdi. AKP’ye oy vereceğini söyleyip Erdoğan’ın aday olmaması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 28. Cumhurbaşkanı kim olmalı? Ankete katılanların yüzde 19.7’si Ahmet Necdet Sezer’in, yüzde 8.44’ü Süleyman Demirel’in, yüzde 8.2’si Deniz Baykal’ın, yüzde 7.4’ü de Devlet Bahçeli’nin cumhurbaşkanı olması gerektiğini dile getirdi. ‘‘Kesinlikle cumhurbaşkanı olmamalı’’ sorusuna verilen yanıt, Sezer için yüzde 33, Demirel için yüzde 61, Erdoğan için yüzde 71, Baykal için yüzde 56, Mehmet Ağar için yüzde 50, Bahçeli için ise yüzde 54. Cumhurbaşkanını kim seçmeli? Ankete katılanların yüzde 11.8’i bu soruya ‘‘TBMM’’, yüzde 65.1’i ‘‘halk’’ yanıtını verdi. Bu konuda fikri olmayanların oranı yüzde 17.2 olarak gerçekleşti. Cumhurbaşkanının eşi türbanlı olabilir mi? ‘‘Cumhurbaşkanı eşinin türbanlı olmasını ister misiniz?’’ sorusuna ankete katılanların yüzde 7.7’si ‘‘evet’’, yüzde 41.5’i ‘‘hayır’’, yüzde 40.6’sı ‘‘fark etmez’’, yüzde 10.2’si de ‘‘fikrim yok’’ yanıtını verdi. Bilime de dini çerçeve ? Baştarafı 1. Sayfada san hayatını anlamlandıran etkinlikler, eğitimöğretim faaliyeti, bilimsel ve felsefi gelişmeler, edebiyat ve güzel sanatlar, din gerçeğini dikkate alarak, onunla işbirliği yaptığında daha yararlı hale gelir’’ deniyor. ‘‘Din ve Bilimin Alanları’’ konu başlığı altında ise dinin ve bilimin işbirliği halinde olması gerektiği anlatılıyor. Sayfa 24’te geçen ifadelerde, din ve bilim işbirliğinin yaşamı anlamlı kılacağı söyleniyor. Kitabın 102. sayfasında ise ‘‘Yeni Bir Uygarlık Yaratmak’’ başlığı ile yine bilimdin ortaklığından söz ediliyor. Bilimin de dinin de yaşamın gereği olduğu belirtiliyor. Dinbilim karşılaştırmasında ‘‘Her ikisine de gerek olduğu için birbirlerine karşı olmamalılar’’ denilen kitapta, bilimin dinden yararlanması gerektiği anlatılıyor. ‘‘Din de bilimsel bir akılcılık içermelidir. Bilim ile din arasında uyum kurma, butün insanlık için aydınlatıcı bir katkı sağlayacaktır’’ ifadelerinin yer aldığı metinde, ‘‘dinsiz bilim aksak’’, ‘‘bilimsiz din de kör’’ olarak de ğerlendiriliyor. Kitabın bir sonraki sayfasında ise aynı konu işlenmeye devam ediliyor ve şu bilgiler yer alıyor: ‘‘Hiç kuşkusuz, bilim ve teknolojiye karşı çıkmak mümkün değildir; ancak insanlığın geleceği açısından daha insani, daha çevre dostu bir teknoloji ve bilim politikası beklemek, insan olmanın bir gereği olmalıdır. Dinin desteğini almadan bunu sağlamak pek mümkün görünmemektedir.’’ TBMM Milli Eğitim Komisyonu üyesi CHP’li Mustafa Ga zalcı dün bir açıklama yaparak, ana ve yardımcı ders kitaplarında bilim dışı hurafelerin görülmesinin, gelinen ortamın doğal sonucu olduğunu vurguladı. Kitap incelemeyle görevli Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın kadrolaşma ve yönetmelik değişiklikleriyle devre dışı bırakıldığına işaret eden Gazalcı, ilk olarak kuruldan yardımcı ders kitaplarının denetiminin alındığını anımsattı. Gazalcı, ‘‘1 Eylül 2006’da yapılan yönetmelik değişikliğiyle kitap inceleme MEB birimlerine bırakılmıştır. Hurafe dolu kitaplar, bu yönetmelik iptal edilmez, Talim ve Terbiye Kurulu işlevinden uzaklaştırılırsa okullara daha çok sokulacaktır. Eğitim adım adım dinselleştirilmektedir. Bu kadroların bilimsel kitap üretmesi ya da bilimsel üretilmiş kitaplara geçit vermesi düşünülemez. Kitap rantını yandaşlarına vermek için TTK’de olanlara bakmak yeterlidir’’ dedi. Gazalcı, bunların sorumlusunun AKP ve onun Milli Eğitim Bakanı olduğunun altını çizdi. 15., 16. yüzyılda Avrupalı beyaz adamın Amerikan yerlilerinin bağışıklık kazanmadığı mikropları kıtaya taşıyarak, onları kitleler halinde öldürmesinin başka bir anlatımı olabilir mi? Nükleer, biyolojik, kimyasal (NBC) silahlar diye özetlenen kitle imha silahlarından kimin elinde ne kadar var, bilinmiyor. Çünkü, tümüyle insancıl amaçlarla kullanılan bir kimyasal madde bile, belli karışımlardan ve dozlardan sonra insanı öldüren bir silaha dönüşebiliyor. Böylesi ‘‘kimyasal’’ silahlar için ‘‘kim yasal’’ kim değil, ortaya çıkarmak da zor. Üretip satan ticaret erbabı, alıp saklayan ‘‘terörist’’! Bu silahların yanında 21. yüzyılda yeni bir silah daha üretildi. Yazı aramızda, tanım benim: Kitle imal silahları! ??? Kim bilir, belki de emperyalist ülkeler, dünya nüfusunun hızla artması karşısında çaresizliğe düştüler. Bunları kitleler halinde de olsa yok etmenin çok zor olduğunu düşündüler. Bu durumda biz kitleleri ‘‘imha’’ edeceğimize, istediğimiz gibi ‘‘imal’’ edelim ve istediğimiz gibi kullanalım, böylece onlar bizim hedeflerimizin canlı silahı olsun, dediler! Böylece ortaya kitle imal silahları çıktı! Bu silahların başında medya geliyor. Hani gen biliminde doğadaki canlıların genetik özellikleriyle oynanır, yeni türler çıkarılır ya... Örneğin, kahverengi portakal, dört köşe karpuz, erik biçiminde şeftali üretilir ya... Deyim yerindeyse insanların düşünce genleriyle de oynayıp, kendi istedikleri türde bir toplumsal yapı oluşturuluyor. Medya bombardımanıyla öyle bir düşünce erozyonu yaşanıyor ki; birbirine bağlı, sağlam toplumsal dokusu olan bir ülkede bile insanlar şu tür düşünceleri benimsemeye başlıyorlar: ‘‘Bizim tek başımıza adam olmamız zor değil, olanaksız. Kesinlikle birinin gelip bizi adam etmesi gerek...’’ Biz ortak paydaları olan bir toplum değilmişiz meğer... İçimizdeki farklılıkları öne çıkarıp, uygun biçimlerde bölünmemiz gerek... ‘‘Demek ki bizim geçmişimizdeki yöneticiler gaddardı, kasaptı; bunun karşılığında ne gerekiyorsa vermemiz gerek. Çağdaşlık buradan geçer!’’ ??? Başka kitle imal silahları da var ama, en etkilisi medya. Bunu vurgularken medyanın tümüyle insanlığın gündeminden çıkmasını mı istiyoruz? Kesinlikle hayır. Tam tersine daha etkin ama, toplum yararına kullanılmasını istiyoruz. Toplumun örgütlenme duygusu da bir başka kitle imal silahı... Çağdaş insan örgütlü insandır; bu düşüncemizde milim değişiklik yok. Ancak insanların örgütlenme, bir araya gelme duygusu da kitle imal silahı üretmek isteyenlerin hedeflerinden biri oldu. Bu nedenle de örgüt sözcüğü bende ‘ör’ ve ‘güt’ sözcüklerini de anımsatır! Peki bütün bu kirliliğin, kitle imal silahlarının ortasında yolumuzu nasıl bulacağız? Her şeyden önce emperyalizme hayır demek gerekiyor. Emperyalist ülkelerin tekelindeki, güdümündeki kitle imal silahlarıyla üretilen her düşüncenin yer yer olumlu hedefleri olsa bile, sonunda her şeyi sıfırla çarpmak anlamına geldiğini unutmamak gerekiyor. Emperyalizmin acımasız yayılmacılığı karşısında, keşke diyorum; Mars’ta hayat olsa... Emperyalist ülkeler oraya yayılmak için seferber olsa... Dünyamızı Mars olmaktan kurtarsak! ankcum?cumhuriyet.com.tr / IŞIL ÖZGENTÜRK YANI BAŞINDA CAMİ VAR Hastanede cuma namazı TRABZON (Cumhuriyet) Trabzon’da hemen yanı başında cami olmasına karşın Fatih Devlet Hastanesi’nde onlarca kişinin cuma namazını koridorlarda kılması tartışma yarattı. Trabzon’da daha önce SSK Hastanesi olan Fatih Devlet Hastanesi’nde bitişikte cami olmasına karşın her cuma öğle ezanı okunduktan sonra onlarca kişinin koridorlara hasırlar sererek namaz kıldığı belirlendi. Başhekim Atilla Yılmaz ile hastanede görevli çok sayıda kişinin de cuma namazlarını hastanede kıldığı ileri sürüldü. Devlet hastanesinde çok sayıda türbanlı personel çalıştığı iddia edilirken Yılmaz, kara çarşaflı bir kadının da yer aldığı fotoğrafları mizansen olarak niteledi. Yılmaz, doktorluk ve yöneticilik yaşamı boyunca dini görüşlere gere hareket etmediğini, bunu doğru da bulmadığını söyledi. Bütün hastanelerde mescit olduğunu ifade eden Yılmaz, şöyle konuştu: ‘‘Stratejik personel ve yatan hastalar kullanıyor bu mescidi. Fotoğrafta gösterilen koridor ölü alandır. Sadece cuma günleri böyle bir yoğunluk olur. Cuma namazının iki rekatı farz olduğu için, o anda uygun olan personel hemen namazını kılıp işinin başına gidebilir. Haber önyargılı ve art niyetli. Biz kimsenin inancına karışmayız. Bir değerlendirme yapacağız. Koridora sarkan görüntüyü değiştireceğiz.Yetersizse daha geniş yer bulmak gerekecek. Ama elbette uygun olanların yakındaki camiye gitmesi gerekir.’’ Yılmaz, istek olması halinde kilise ve sinagog için de yer gösterebileceklerini söyledi. Savaşsız dünya için barış turu Küresel BAK, Avrupa ve Dünya Sosyal Forumları’nda alınan ortak karar gereği 2330 Eylül arasındaki savaş karşıtı hafta boyunca İstanbul’da düzenleyeceği etkinliklere başladı. Küresel BAK üyeleri, Taksim’deki fotoğraf gösterisi ve dinletinin ardından, ‘‘Savaşsız, işgalsiz, silahsız, nükleersiz bir dünya için’’ İstinye’deki Amerikan Konsolosluğu’na kadar 20 kilometre boyunca bisikletle barışa pedal çevirdi. Eyleme, Gökkuşağı Vosvosları da destek verdi. (MEHLİKA AKGÜN) Dünyanın en eski ninnisi ? Baştarafı Arka Sayfada olsun / Ben oğluma bir kız alacağım / O oğluma tatlı bir oğul doğuracak / Karısı onun ateşli kucağında yatacak / Oğlu açılmış kollarında uyuyacak / Karısı onunla mutlu olacak / Oğlu tatlı dizinde büyüyecek / Ey oğul şimdi sen acı içindesin / Ben sıkıntıdayım / Dilim tutulmuş yıldızlara bakıyorum / Yeni doğmuş ay yüzüme parlıyor / Senin kemiklerin duvara dizilecek / Duvarın adamı senin için gözyaşı dökecek / Ağlayıcılar lirlerinin telini senin için koparacaklar / Üzüntü çekenler senin için üzülecekler / Keder saçanlar, senin için keder saçacaklar / Kussu Tanrıçası Aşyan senin koruyucun olsun / Güzel sözlü bir koruyucu meleğin olsun...’’ Sümer topraklarında yaptığımız yolculuk sürüyor, unutmayın tam 5000 yıl öncesindeyiz. Ve ansızın başörtüsünün ilk kez Sümerlerde ortaya çıktığını öğreneceğiz. Zaman içinde biçim ve öz değiştirerek akıp gitmiş. Tabletlere göre durum şöyle; Sümer kadınlarının en önemli görevlerinden biri mabetlerde rahibe olmaktı, 20’ye yakın görevleri vardı. Bunların başında şarkıcılık, oyunculuk ve fahişelik geliyordu. Mabetlerde seks kutsaldı, eşcinsellik de doğal kabul edilirdi. Bunlar aynı zamanda mabetlere gelir getiriyordu, ancak mabet fahişelerinin başlarını örtmeleri bir zorunluluktu. Bu zorunluluk Hamurabi zamanında kaldırılmış fakat daha sonra MÖ 1500’de bir Asur kralı yeni bir kanun çıkarmış, buna göre mabet fahişeleri, evli ve dul kadınlar başlarını örtecek, kızlar, köleler ve sokak fahişeleri örtmeyecekler. Daha sonra bu gelenek Yahudilerde ortaya çıkıyor. Sümer’de mabet fahişeleriyle başlayan başörtüsü daha sonra Anadolu’da Hitit çağında görülmüş, Yunan ve Roma çağında da örtünen kadın figürüne rastlanıyor, Hıristiyanlıkta bu gelenek rahibelerle sürdürülüyor. Böylece Sümer mabet fahişelerinin başörtüsü çeşitli çağlarda ve ülkelerde kendine göre yorumlanarak İslamiyete kadar gelmiş. İslamiyette erkekten kaçma şekline dönüştürülmüş. Yolculuğumuza devam edelim, bu Sümerler sadece yazı çiziyle, matematikle, ticaretle uğraşmamışlar bir o kadar da aşkla, sevgiyle haşır neşir olmuşlar. Aşk şiirleriyse bayağı erotik, demek ki, bizlerin bu konuda keşfettiğimiz her şey çok eskilerden beri varmış, işte şiirlerden bir örnek: ‘‘Benim bal adamım, beni tatlandıran bal adamım / Tanrıların bal adamı / Dölyatağımın biricik sevgilisi / Elleri, ayakları bal / Beni ballandıran bal adamım / O istiyor, o istiyor, yatağı istiyor / Kalbe neşe veren yatağı istiyor...’’ Yazımın başından beri neden ansızın Sümerlere sardırdığımı merak ediyorsunuz. Merak iyi şeydir, efendim bir iş nedeniyle Hititleri araştırıyordum, işin içine bütün Ortadoğu kültür mirası giriverdi ve ben bu yaşımda Mezopotamya’yı yeniden keşfettim. Ve Güneydoğuyu neden çok sevdiğimi anladım, orası 5000 yıldır binlerce cümlenin kurulduğu, akıp gittiği, dallanıp budaklandığı bir bölge. Bölgeyi tanımak için başvurduğum kitaplar arasında en çok yararlandığım Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın bir ömür boyunca sevgiyle ürettiği kitaplar oldu. Tam bu sırada da Muazzez Çığ’ın ‘‘Vatandaşlık Tepkilerim’’ adlı kitabında ‘‘sıkmabaşı’’ eleştirdiği için ‘‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama’’ gerekçesiyle yargılandığını duydum. En azından yanında olduğunu hissetsin istedim, 93 yaşında insanın en fazla dostlara ihtiyacı vardır. Bir de eşit yargılanmaya... isilozgenturk@gmail.com Fethullahçı polis belgeleri Genelkurmay Askeri Savcılığı,Atabeyler Operasyonu’nda ele geçirilen belgeleri basına sızdıran kişilerin polis olduğunu saptadı AYKUT KÜÇÜKKAYA Genelkurmay Askeri Savcılığı, Atabeyler Operasyonu’nda ele geçen belgeleri basına sızdıran kişilerin asker olduğu yönündeki kuşkular üzerine başlattığı soruşturmada ‘‘görevsizlik’’ kararı verdi. Belgeleri basına sızdıran kişilerin ‘‘asker’’ değil ‘‘polis’’ olduğunu saptayan Askeri Savcılık, soruşturmanın boyutunu değiştirecek dosyayı bu hafta içerisinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderecek. AKP döneminde görevden alınan üst düzey bir polis yetkilisi bir kez daha askerle emniyeti karşı karşıya getirecek soruşturma dosyasını değerlendirirken, emniyetteki Fethullahçı yapılanmaya dikkat çekti. Eski polis yetkilisi bu olayda ‘‘TSK’nin emniyet içindeki bu yapılanma tarafından yıpratılmak istendiğini’’ söyledi. Gazetelerde ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma çabası’’ olarak değerlendirilen haberleri manipülasyon olarak niteleyen Polis Akademisi Dekan Yardımcısı Önder Aytaç’ın o dönemdeki açıklamalarını anımsatan eski emniyet yetkilisi, Önder Aytaç’ın kamuoyunda Fethullahçı kimliğiyle tanınan ve Nurculuktan yargılanan Aysal Aytaç’ın oğlu olduğuna dikkat çekti. Eski yetkili, bu noktada asıl önemli olanın ‘‘emniyet içindeki bu yapılanmanın ortaya çıkartılması’’ olduğu görüşünü savundu. Eski emniyet yetkilisi soruşturma dosyasında polislerin sicil numarasına dek yer almasını da ‘‘askerin net tavrı’’ olarak niteledi. Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’nın, Atabeyler Operasyonu kapsamında ele geçirilen belgeleri basına sızdıran kişileri ‘‘polis’’ olarak tespit etmesi Ankara’daki soruşturmanın boyutunu değiştiriyor. Anımsanacağı gibi aralarında bazı askerlerin de bulunduğu ‘‘Atabeyler Çetesi’’ operasyonu sürerken, sanıkların ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda krokiler ele geçirilmişti. Operasyon kapsamında ele geçen bu belgeler henüz savcılığın eline geçmeden, Genelkurmay Başkanlığı ana nizamiyesi önünde bir kişi tarafından üç basın mensubuna servis edilmişti. Genelkurmay Başkanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nün karşı karşıya getiren bu olay üzerine Askeri Savcılık soruşturma başlatmıştı. Soruşturmayı tamamlayan Askeri Savcılık’ın görevsizlik kararı aldığı dosyada Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli ve aralarında amirlerinde bulunduğu 6 polisin sicil numarasıyla, gazetecilerin isimlerine yer verdiği öğrenildi. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear