26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
21 EYLÜL 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER ‘Tapulu yere inşaat’ kavramı, ‘imar’ ve ‘koruma’nın anayasal ilkeleriyle çelişiyor 3 MEDYA NOTU EMRE KONGAR Boğaziçi’nde ‘mülkiyet’ hırsı OKTAY EKİNCİ ünyada eşi olmayan bir ‘‘SİT’’ niteliğindeki Boğaziçi’ne ait ‘‘koruma’’yı amaçD layan yasanın ‘‘yapılaşma’’ya dönük değiştirilmek istenmesi, ‘‘talihsiz’’ bir zamanlamayla gündeme geldi... Yeni tasarının, Suudi Kralı Abdullah’ın sahibi olduğu Sevda Tepesi’ndeki imar yasağını ‘‘aşabilme’’ sözleriyle birlikte ortaya çıkması, sadece Boğaziçi açısından değil, ‘‘hukuk devleti’’ ve hatta ‘‘ulusal onur’’ ilkeleri açısından da ciddi kaygılar yaratıyor. Boğaziçi’ndeki ‘‘evrensel miras’’ niteliği taşıyan doğal ve tarihsel peyzajın ‘‘devamlılığını’’ gözeten yapılaşma yasakları, bir tek Sevda Tepesi için değil, tüm öngörünüm bölgesindeki ‘‘koruluk’’lar; ‘‘bahçe’’ler ve hatta üzerinde eski eser bulunmayan binlerce ‘‘parsel’’ ile ‘‘boş arsalar’’ için de geçerli. Bugün, denize bakan yamaçlarda eğer hâlâ özgün bir doku görülebiliyorsa; hatta Boğaziçi sırtları ve kıyıları örneğin bir hakkının toplum yararına Kuşadası ya da İzmir, Ankısıtlanması’’ ilkesini de yitalya, Marmaris, hatta Zeyne Suudi Kralı için göz artinburnu gibi olamamışsa, dı etmek anlamına geliyor... bu kişiye özel değil, ‘‘genel’’ Aslında Boğaziçi Yasaimar kısıtlamalarıyla sağsı’nda değişiklik gerekiyorlanabildi. Aynı silueti bosa, bunu ‘‘daha fazla imar zan yapılaşmanın ise bühakları tanımak’’ ve ‘‘yasayük çoğunluğunun ‘‘kadışı yapılaşmayı kalıcı kılçak’’ olması da yasadışı mak’’ yönünde değil, tam imara karşı geleneksel ‘‘sitersine, yasadaki ‘‘korumayasi desteğin’’ ürünü... Bu yı sağlayamayan’’ eksikliknedenle yasadaki genel kıeni yasal düzenlemenin, Boğaziçi’ndeki lerin ve ‘‘peyzajı zedeleyen yasıtlamayı ‘‘Suudi Kralı habu ‘yakın geçmiş manzaraları’nı yeniden pılaşmaya olanak tanıyan’’ tırına’’ değiştirmeye kalkışelde etmeye dönük olması gerekmiyor mu? yanlışlıkların düzeltilmesi mak, yıllardır Boğaziçi’nin için yapmak gerekiyor. korunması için özel mülkiyetlerinde imar olanaÖrneğin, kaçak yapıların engellenmesinde ve ğı kullanamamış, yasalara karşı saygılı sayısız vayıkılmalarındaki ‘‘bürokratik oyalanmalar’’ gitandaşımıza saygısızlık değil midir? derilmeli; siyasi hoşgörüye fırsat tanınmamalı Hele bunu ‘‘Mülkiyet hakkı kutsaldır’’ şeklinve bunları yapanlara; göz yumanlara gerçekten de savunmak ise çağdaş Türk imar hukukunun ‘‘caydırıcı’’ hükümler getirilmeli... anayasadan gelen temel ilkesi olan ‘‘mülkiyet Basında Bir Linç Olayı Ortalık o denli karışık ki yukarıdaki başlığı okuyan pek çok okurum, büyük bir olasılıkla İsmailağa Camii’ndeki linç olayını basının nasıl yansıttığı konusuna değineceğimi sanmıştır. Evet, gerçekten de ‘‘dinci medya’’ ve tabii ‘‘dinci basın’’ bu olayı gerçekleri saptırarak yansıttı: Bireysel cinayeti ön plana çıkartarak ve cemaatin gerçekleştirdiği, katili linç etme olayının üstünü örtmeye çalışarak verdiler haberi. Bu yaklaşımda, kendilerinin siyasal önderi olan Sayın Başbakan’ın aynı yöndeki tutumunun da önemli bir destek sağladığı söylenebilir. Bu tabii büyük bir yanlış. Çünkü cemaatin tepkisi üstü örtülemeyecek kadar açık ve kendiliğinden. ??? Benim bugün asıl üzerinde durmak istediğim konu ‘‘dinci’’ basının Hürriyet’in köşe yazarlarından Ahmet Hakan’a yönelik olarak yürüttüğü ‘‘linç’’ eylemi. Dinci gazeteler, kimi manşetten, kimi haberleriyle, kimi köşe yazarlarıyla Ahmet Hakan’a ağza alınmayacak, burada tekrarlayamayacağım sıfatlar yakıştırarak saldırıyor. Ahmet Hakan’la bir yakınlığımız yok. O gençliğinde tanıştığımızı söylüyor; haklıdır, sonradan hayal meyal kendisini anımsadım. Nitekim bir imza günümde de kendisini tanımadığım için kırılmış ve bana karşı olumsuz duygularla yüklü. Oysa o imza gününü anımsıyorum, kendisini gözüm ısırmış, fakat kim olduğunu çıkaramadığımdan yanlış yapmamak için bir şey söyleyememiştim, o da sesini çıkarmayınca, tanışıklığımızı hatırlayamamıştım. Her neyse, benim kamuoyuna yansıyan her konuşmamı veya kitabımı sıkı takip eden ve hemen olumsuz değerlendirmesini dile getiren iki kişiden biridir. (Öteki kişi Sabah gazetesinin köşe yazarlarından Emre Aköz’dür.) Örneğin son kitabım Tarihimizle Yüzleşmek yayımlandığı zaman bir köşe yazısını bana tahsis etmiş ve çeşitli gerekçeler ileri sürerek ‘‘Bu kitap satmaz’’ fetvasını vermiştir. (Emre Aköz de aynı şeyi yazmıştı aynı sırada.) (Kitabım bugün, beş ayda 120 bin adet basılmış bulunuyor. Aköz ile Ahmet Hakan ‘‘Satmaz’’ fetvasını verdiklerinde de en çok satan kitaplar listesindeydi.) Bu nedenlerle, Ahmet Hakan Coşkun’a (ve tabii Emre Aköz’e de) karşı olumsuz duygulara sahip olduğum sanılmasın. Her yazar, toplumun gözü önünde olan kişiler hakkında istediğini düşünür, istediğini yazar, istediğini över, istediğini eleştirir; bu onun en doğal hakkıdır. ??? Ahmet Hakan tarikatlardan gelen bir yazar. Öyle anlaşılıyor ki son tahlilde, bireysel özgürlüğü adına, cemaatçiliğin ve tarikatçılığın ağır totaliter baskısına başkaldırmış ve yine ‘‘din’’ çizgisinde kalmakla birlikte, cemaat ve tarikat birörnekliğini ve dogmatizmini reddetmiştir. İsmailağa Camii cinayeti ve linç olayı ile yeniden gündeme gelen dincilik, tarikatçılık ve cemaatçilik konularında ‘‘içerden’’ yetişen biri olarak yine ‘‘içerden’’, üstelik de din çizgisini koruyarak eleştiri yapmaktadır. Sanıyorum, ‘‘dinciler’’, kendilerini eleştirenlere karşı savunma mekanizması olarak geliştirdikleri ‘‘Komünisttir, dinsizdir, Allahsızdır, alnı secdeye değmemiştir, Atatürkçüdür, laiktir, laikçidir’’ gibi saldırılarla onun eleştirilerini karalayamadıkları için çok kızgınlar. ‘‘Döneklik’’ çizgisinde ve çirkin bireysel saldırılarla bir linç eylemine giriştiler. ‘‘İçerden’’ yapılan akıllı eleştiriler (ki bunlar yine din çizgisinde olduğu için aslında onlara hizmettir) karşısındaki akılsız tepkilerini ve düzeysizliklerini ibretle izliyoruz. ekongar?cumhuriyet.com.tr; www.kongar.org Y Sözde geri görünüm bölgelerinden yükselen ve Boğaziçi’nin özgün siluetini ‘‘arkadan’’ tırmanarak tahrip eden ‘‘Boğaz manzaralı gökdelenler’’e de yeni yasayla engel olunabilir. Böylece, sözgelimi ‘‘Dubai Kuleleri’’ gibi İstanbul için yeni ‘‘karabasan’’ projeler bile durdurulmuş olur... Nitekim Boğaziçi Yasası’ndaki en önemli yanlışlardan biri de öngörünüm sınırındaki ‘‘kayırma’’lar. Çünkü bu sınırın ‘‘en gerideki tepelerden’’ değil de önlerden geçmesi yüzünden, çok sayıda ‘‘denize nazır’’ villalar ve apartmanlar, yasadaki ‘‘geri(!) görünüme’’ ait imar olanaklarından yararlanılarak inşa ediliyorlar... İşte bütün bunlara değil de koruma amaçlı imar yasaklarını aşmayı bekleyen rant projelerine ‘‘çözüm’’ arayan; yasadışı yapılaşmaların ‘‘ruhsata’’ bağlanmalarını hedefleyen ve sözde ‘‘kamu yararı’’ adına sahil şeridini yeni otellerle doldurmayı öngören bir yasal düzenlemenin, Suudi Kralı’nın arazisine imar olanağı sağlanması adına hazırlanması ‘‘hazin’’ değil midir? Pandayı ısırarak intikam aldı ? PEKİN (AA) Pekin Hayvanat Bahçesi’nde, sevmek istediği panda tarafından ısırılan bir kişi, intikamını aynı şekilde aldı. Zang Şinyan adlı göçmen işçi, yanına atlayarak ürküttüğü panda tarafından ısırıldı. Zang Şinyan da pandayı sırtından ısırdı. Gu Gu adlı pandanın sağlık durumunun iyi olduğu, ancak olayın şokunu henüz atlatamadığı ifade edildi. Akdeniz’de fok sayısı azalıyor ? ANTALYA (AA) Akdeniz’e kıyısı olan 21 ülkenin, Akdeniz’i koruma taahhüdünü içeren Barcelona Sözleşmesi’nin kabul edilişinin 30. yılı kutlamaları çerçevesinde konuşan Roma Bilgi ve İletişim Bölgesel Eylem Merkezi Direktörü Sergio Illuminato, 350 akdenizfokunun kaldığını ve korunma tedbirleri için 5 milyon Avro’ya ihtiyaç olduğunu duyurdu. CUMHURİYET 03 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear