24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2006 CUMA 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y B B B B B Y 28 30 29 31 31 32 35 34 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B B Y B Y Y B B B 26 28 27 26 29 30 31 30 33 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 32 32 38 38 36 37 32 31 28 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve iç kesimleri parçalı ve çok bulutlu; Marmara’nın kuzey ve doğusu, Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeybatısı ile Çorum, Kütahya ve Kahramanmaraş çevreleri sağanak yağışlı, diğer yerler parçalı ve az bulutlu geçecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 22 Helsinki B 23 Stockholm B 21 Londra A 23 Amsterdam A 23 Brüksel A 24 Paris PB 28 Bonn PB 25 Münih Y 25 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y Y Y Y PB PB Y 27 31 32 27 25 25 32 32 28 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y A B PB A Y PB PB PB 26 33 28 33 36 23 27 34 33 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Başbakanı; resmi sözcüsünü, Dışişleri Bakanı’nı, Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamalarını, BM’yi, AB’yi yalanlıyor. Cumhuriyet tarihinde böylesine rastlanmadı. Uluslararası kuruluşlar tarafından (belgelerle) yalanlanıyor, çevresini yalanlıyor. Söylediklerini, savunduklarını yalanlayan yazılar, belgeler vız geliyor adama. Bütün bu olgulara karşın kemali iftiharla Başbakanlık koltuğunda oturduğu gibi, dini inançları sağlam bir kişi olarak laik devleti temsil eden Çankaya koltuğuna oturmakta beis görmediğini ilan ediyor. Örneğin özel temsilci diye Şam’a giden bay profesörün Hamas lideri Meşal ile gizlice buluştuğu haberlerini yalanlayan (yalanlattığı) Başbakanlık Yalanlama Bürosu Müdürü Akif Beki ile Dışişleri Bakanı Gül; RTE’nin görüşmeyi doğrulamasından sonra yalancı duruma düşüyor ama... Her ikisinin de ne durumu kurtaracak bir açıklama yapmak, ne de tabii istifa etmek akıllarının ucundan geçmiyor. ??? RTE’yi belediye başkanlığı ve başbakanlığı dönemindeki yolsuzluklardan veya yasalara, anayasaya aykırı işlemlerdeki sorumluluklarından sorgulamayı bir yana bırakalım... Daha önemli bir durum var önümüzde. Geçmişini sorgulayarak isimleri teröriste çıkan kişilerle ilişkilerinin içeriğiyle ortaya çıkarmak; geçmişi böyle olan bir insanın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturamayacağını kanıtlamak gerekiyor. Mide bulandıran bilgiler var geçmişiyle ilgili. Dizi dibinde çektirdiği resim ortaya çıkınca, Hızbi İslam lideri (terörist) Hikmetyar’ın dostu olduğunu, dostluğuyla övündüğünü söylüyor. İsrail’in öldürdüğü Hamas lideri (terörist) Şeyh Ahmet Yasin’e sahip çıkıyor. Hamas’ın terör eylemlerini planlamakla suçlanan (terörist) Halit Meşal’i davet edip kucaklıyor. Son olarak El Kaide’ye (iddiaya göre, Türkiye’den de Cüneyd Zapsu aracılığıyla) maddi destek sağlayan Yasin El Kadı’yı ‘‘hayırsever’’ (yoksa terörsever mi desek) diye savunuyor. Nasıl savunuyor? ‘‘Benden iyi, benden temiz, benden fazla iyiliksever bir insan... Ben ona kendime inandığım kadar inanıyorum’’ diye tanımladığı El Kadı’ya kefil oluyor. ??? Ortadoğu’da terörle uzak yakın ilişkisi olan hangi taşı kaldırsak cumhurbaşkanı adayımızla uzak veya yakın, şu ya da bu biçimlerde ilişkiler ortaya çıkıyor. ‘‘Dostluklar’’ yumağındaki ilişkilerin nelere vesile olduğu sorusu yanıtlanmış değil. Bu ilişkilerin hangi hayırlara vesile olduğunu saptamak giderek yaşamsal bir önem kazanıyor. Başbakan ne diyor: ‘‘Her şey bağıra bağıra yapılmaz.’’ Öyleyse? Usul usul, bağırmadan, bağırta bağırta Çankaya yokuşunda, her bir metresinde nefessiz bırakarak! İddianame AKP iktidarının tezlerini çürüttü: Danıştay’a saldırının nedeni türban GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Savcı Erdoğan’ı yalanladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay saldırısının hemen ardından başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar üyeleri, olayın türbanla ilişkilendirilmemesi gerektiğini savunurken iddianamede saldırıları düzenleyenlerin ‘‘türbanı korumaya yönelik’’ oluşum olduğu vurgulandı. Haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen tetikçi Alparslan Arslan ile avukat Süleyman Esen ve ‘‘Şeyh’’ lakaplı Salih Kurter’in anayasal düzeni yıkmak için silahlı örgüt kurup yönettikleri belirtildi. İddianamede, Arslan’ın arkadaşı Esen’den ‘‘liderim’’ diye söz ettiği bilgisine de yer verildi. Danıştay saldırısını soruşturan savcı Şemsettin Özcan, Arslan’ın da aralarında bulunduğu 9 sanık hakkında ‘‘anayasal düzeni yıkmaya çalıştıkları’’ iddiasıyla dava açtı. İddianame, Başbakan Erdoğan’ın Danıştay saldırısının türban kararıyla ilişkilendirilmemesi gerektiği tezinin doğru olmadığını ortaya koydu. İddianamede, ‘‘Şüpheliler ile maktul ve mağdurlar arasında şahsi hiçbir husumet bulunmadığı, türban örtüsü ile ilgili Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan karikatür ile Danıştay 2. Dairesi’nce verilen türban kararını esas alan şüpheliler bir araya gelerek böyle bir oluşum meydana getirmişlerdir. Oluşum toplum üzerinde baskı kurmak, kendi deyimleri ile ders vermek amacı ile örgütlenmiştir. Terör örgütlerinin kuruluşunda amaç önemli bir unsurdur. Türban örtüsünü korumaya yönelik örgütlenmiş bu oluşumda da bu husus açıkça görülmektedir’’ denildi. türban karikatürü ile ilgili bir özür gelmemesi’’ üzerine 10 Mayıs’ta ikinci kez bomba attıkları kaydedildi. 11 Mayıs’ta Arslan’ın tekbir getirerek 2 el bombasını attığı ve kaçarken, ‘‘İnsanın başına taktığı başörtüsü domuzun başına geçirilemez’’ diye bağırdığı belirtildi. İddianamede, Arslan’ın Yıldırım, İsmail Sağır ve Erhan Timuroğlu ile 15 Mayıs’ta Ankara’ya geldikleri, başkente gelirken Arslan’ın diğer şüphelilere Danıştay 2. Daire Başkanı ve üyelerini öldürmek üzere gittikleri konusunda açıklamada bulunduğuna işaret edildi. İddianamede tetikçinin Başkan Birden’in odasına girdiği ve kapıda 510 saniye masa etrafındaki üyeleri süzdüğü, Vakit gazetesinde yayımlanan ‘‘İşte o üyeler’’ başlıklı haberde resimleri bulunan üyelerin orada bulunduğuna karar verip, önce başkan, sonra diğer üyelere dört el ateş ettiği, bir el de sekter odasından çıkışta arkasından kimsenin gelmemesi amacıyla koridorda tavana ateş ettiği, daha sonra çıkış kapısına yöneldiği belirtildi. İddianameye göre Arslan, ‘‘Vakit gazetesinde yayımlanan Danıştay ile ilgili haber doğrultusunda inançlı bir Anodolu insanı olarak, yani ortalama bir Müslüman Türk insanı olarak Danıştay’ın başörtüsü nedeniyle bir öğretmen hakkında verilen türban kararı nedeniyle öncelikle mahkeme başkanını vurmaya karar verdim. Odaya girdiğimde Allahu Ekber diye tekbir getirdim.Ayrıca polis ile boğuştuğum sırada da tekbir getirmiş olabilirim’’ dedi. İddianamede, Arslan’ın ikinci kez verdiği ifadesinde avukat arkadaşı Süleyman Esen’den ‘‘liderim’’ diye söz ettiğine işaret edildi. Anayasal düzene saldırı İddianamede, ‘‘türban olarak bilinen bir örtünün’’ baskı, şiddet ve tehdit kullanılarak topluma hâkim kılınması amacıyla örgütün kurulması ve bu amaca uygun eylemler gerçekleştirilmesinin mevcut anayasal sisteme yönelik bir tehlike olduğu vurgulanırken saldırılar anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs olarak değerlendirildi. İddianamede, ‘‘Cumhuriyete atılan el bombasının patlamaması ve gazete tarafından da Örgüt evi Arslan’ın okul arkadaşı olan Süleyman Esen’in Kurter’in evine gittiği, ev işlerini yaptığı, 6 gün hastanede yattığında yanında refaketçi kaldığı belirtilirken Arslan’ı Kurter ile tanıştırdığı vurgulandı. Kurter’in evinde dini sohbet adı altında başörtüsü ve başörtüsü ile ilgili durumların konuşulduğu, bu konumu ile Kurter’in evinin ‘‘örgüt evi’’ görünümü aldığına dikkat çekildi. Açılış törenine Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başsavcısı Zafer Kantarcıoğlu, Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Özbilgin’in eşi Sema Özbilgin, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk, gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, yüksek yargı organları üyeleri ile çok sayıda yurttaş katıldı. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) Haritaya nasıl yaklaşacağız? Önce şunu vurgulayalım: Korkunun haritaya faydası yoktur! Korkarak ‘‘Eyvah çöküyoruz’’ diyerek yaklaşırsak, korkulan olur! Her şeyden önce şunu görmek durumundayız; ABD’nin bölgemizde tek tek ülke planı yok, blok olarak tüm çevremizi kapsayan hedefi var... Bu hedef ne bloka yarar, o ayrı konu! Yine haritada dikkat çeken bir başka durum da o ki; ABD’nin Pakistan gibi, Türkiye gibi topraklarını küçültmeyi planladığı ülkelerin çoğu halen ABD ile ilişkilerinin iyi olduğunu iddia edenler! Kıssadan hisse; ABD bu bölgede kimsenin kara kaşına ak takkesine bakmıyor... ??? Bu köşede yeri geldikçe vurguladığımız bir atasözü var: Bir planınız yoksa, başkalarının planının parçası olursunuz! Türkiye’nin etrafındaki coğrafya son 15 yıllık zaman diliminde, dilim dilim edildi. Daha da edilmesi için planlar olduğunu sık sık vurguluyoruz. Ancak ABD’nin haritası anlatım olarak işimizi kolaylaştırdı. Bu bağlamda Türkiye’nin 90’lı yıllarının henüz bütün yönleriyle yazılmadığını vurgulayıp soralım: Etrafımızla ilgili bunca plan yapıldı, bir bölümü yaşama geçti de; Türkiye ile ilgili plan yok muydu? Elbette vardı... Şimdi onlara da girsek, diziköşe yazısı, sonu gelmez belgesellere dönebilir... Türkiye’nin toplam gücü, bu planların uygulamaya geçirilmesini engelledi. Atasözünün çağrışımıyla, şunu söyleyebiliriz: Türkiye başkalarının planının parçası olmadı ama, 21. yüzyılda yeni bir plan yapmakta da zorlanıyor! Bir başka deyimle; başkalarının bizim üzerimizde yaptığı planı uygulatmamak başarı... 21. yüzyıl gerçeklerine uygun, Türkiye’nin geleceğine ilişkin soru işaretlerine meydan vermeyecek hedefler oluşturamamak başarısızlık... ??? Temmuz ayı aynı zamanda Lozan ayı! Geçen yüzyılın başında da benzer haritalar yapıldı, Anadolu’nun gücü bunu uygulatmadı... Tarih tekerrürden ibaret değildir ama, şu söz de geçerliliğini sürdürmektedir: Emperyalist ülkeler hiçbir zaman hedeflerinden vazgeçmezler, sadece zamana göre yöntem değiştirirler! ABD’dekine benzer haritalar zaman zaman AB ülkelerinde de yayımlanıyor; 10 yıl sonrası ne olur, 20 yıl sonrası ne olur senaryoları yazılıyor. Türkiye bütün bunlara bakıp, ‘‘Dünya bize düşman’’ diyerek içine de kapanamaz. Asıl ülkesel küçülme o zaman olur! Eğer Atatürk; Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’ya göz diken herkesle düşmanlığı sürdürseydi ne olurdu? 3. sınıf bir ülke olurduk. Atatürk bunu yapmayarak, Türkiye’yi Milletler Cemiyeti’ne üyelik için başvuran değil, davet edilen bir ülke haline getirdi. Çözüm, dışımızdakilerin bizimle ilgili haritaları kötü ya da iyi yapmasında değil, içimizde... Türkiye, Anadolu insanı tarihte başardıklarının bilincine varabilirse... Gündemdeki haritalardan çok iyi raf süsü olur! O raflara koyacak çok tarih kitabı buluruz... ankcum?cumhuriyet.com.tr Danıştay saldırısı 14 kişi hakkında takipsizlik kararı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik silahlı saldırı soruşturmasında, 9 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin yanı sıra aralarında emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin’in de bulunduğu 14 kişi hakkında takipsizlik kararı verildi. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, takipsizlik kararında, delillerin değerlendirilmesi sonucunda bu kişiler hakkında dava açmaya yeterli, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığını belirtti. Takipsizlik kararı verilen kişiler arasında emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, saldırıda kullanılan silahların kaynağı olduğu belirtilen, gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve daha sonra tahliye edilen Kenan Özay, emekli askeri personel Zekeriya Öztürk ve Mahmut Öztürk, silahların temininde Arslan’ın temas kurduğu belirtilen Nejat Uysal, işadamı Atilla Erer de bulunuyor. ‘Özbilgin Aydınlanma şehidi’ Danıştay saldırısında yaşamını yitiren yüksek yargıçın adı parkta yaşayacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay’a düzenlenen silahlı saldırıda yaşamını yitiren Danıştay 2. Dairesi üyesi, yüksek yargıç Mustafa Yücel Özbilgin’in adı Çankaya Belediyesi tarafından Balgat’ta bir parka verildi. Açılışta konuşan Özbilgin’in eşi Sema Özbilgin, Çankaya Belediyesi’nce yapılan parkın kendilerini onurlandırdığını belirterek ‘‘Türkiye Cumhuriyeti var oldukça ve bayrağımız göklerde dalgalandıkça bu park da Mustafa Yücel Özbilgin adıyla anılacaktır. 17 Mayıs’ta kaybettiğimiz Cumhuriyet ve yargı şehidi Mustafa Yücel Özbilgin Cumhuriyetçi, yurdunu seven, laik ve inançlı bir insandı’’ diye konuştu. Gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı İlhan Selçuk, açılışta yaptığı konuşmada şunları söyledi: ‘‘Bugün çok anlamlı bir gün. Bu ölüm de sıradan bir ölüm değil, bir şehitlik. Neyin şehitliği dendiği zaman, Kubilay’ın, aydınlanma savaşının şehitliği, insanın insan olma yolundaki yürüyüşüne engel olmak isteyenlere karşı göğsünü siper eden bir yargıcımızın şehitliği. İnsanın insan olması kolay olmadı. Aydınlanma, insanın insan olması, kişiliğini kazanması tarihin anlamıdır. Türkiye de tüm İslam dünyasında tek başına Atatürk’ün öncülüğü ile bu aydınlanmanın vatanı olmuştur. Onu bu aydınlıktan karanlığa doğru sürükleyebilecek olanlar, hiçbir zaman başarı kazanamayacaklar. İşte böyle en yüksek yargıçlarımız bile şehitliği göze aldıkça bu iş yürüyecektir. Bu olayın anlamını eğer anlayamayan varsa, o zaman Türkiye’de neden yaşadığını bilmiyor demektir. Türkiye’de yaşayan insanın tarihte ve bugün neden yaşadığını ve insanlık görevinin işlevinin ne olduğunu bilmesi gerekir.’’ Çankaya Belediye Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Eryılmaz da ‘‘Cumhuriyet adına görevimizi yaptığımıza inanıyorum. Çünkü Türkiye 1919 şartlarını yaşıyor’’ dedi. Açılışta Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Rüştü Asyalı, Nâzım Hikmet’in ‘‘Uyarı’’ adlı şiirini okudu. TGC’den Kart ve Kabaali’ye ödül ? Baştarafı 1. Sayfada Seçici Kurul, Kişi dalındaki ödülün, ‘‘yargı sürecini de dikkate alarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ipliğe dolanmış kedi gibi gösteren karikatürüyle başlayan hukuk savaşımı nedeniyle tüm karikatürcüler adına’’ Musa Kart ve karikatürün kişilik haklarına saldırı oluşturmadığına ilişkin ilk kararı veren Eskişehir 3. Asliye Hukuk Hâkimi Mithat Ali Kabaali arasında paylaştırılmasını oybirliğiyle kararlaştırdı. Büyük Seçici Kurul, Kuruluş dalındaki ödül için de Türk Ceza Hukuku Derneği’nin Türk Ceza Yasası, Basın Yasası ve Terörle Mücadele Yasası’nın hem taslak, hem tasarı, hem de yasalaşma aşamalarında, ‘‘ifade özgürlüğüne getirilen sınırlamaları bilimsel bir yaklaşımla ele alarak paneller, forumlar düzenlemiş olmasını, bilimsel yayınlar yapmasını, bu çalışmaları barolar ve gazetecilerle birlikte sürdürmeye özen göstermesini, bu nedenle halkın bilgilenme haklarına ve basın özgürlüğüne dikkati çeken yaklaşımını’’ gerekçe gösterdi. TGC, halkın bilgilendirme hakkı olan basın özgürlüğünü vurgulamak amacıyla 1989 yılından bu yana her yıl birer kişi ve kurumu ödüllendiriyor. Ödüller, 1908 yılında ikinci meşrutiyetin ilanıyla birlikte basın sansürüne gazeteciler tarafından ilk kez son verilişinin yıldönümü ve basın özgürlüğü için mücadele günü olarak anılan 24 Temmuz’da sahiplerini buluyor. Bu yıl da 24 Temmuz 2006 Pazartesi günü saat 19.30’da Dolmabahçe Sarayı Hasbahçe’de verilecek resepsiyonda ödüller sahiplerini bulacak. Aynı gece, Sürekli Basın Kartı taşımaya hak kazanan 79 TGC üyesine de anı plaketleri sunulacak. Törene Özbilgin’in oğulları Gökhan ile Serkan Özbilgin de katıldı. Zaman’dan cemaat gazetesi itirafı İstanbul Haber Servisi Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, cemaat gazetesi olduklarını dünkü yazısında itiraf etti. Cemaat ile cemiyet arasındaki derin farkı bilinçli olarak görmezlikten gelen Dumanlı, geçen hafta sonu Ayşe Arman ile yaptığı söyleşide cemaat gazetesi olduklarına yönelik soruyu yanıtlarken ‘‘Hayır. Ben böylesine bir değerlendirmeyi hazırlopçuluk olarak görüyorum. Ve haksızlık...’’ demesine karşın dünkü yazısında cemaatçiliği savundu. Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, dünkü yazısında Hürriyet gazetesinde yayımlanan röportajının ardından eleştiri konusu olan tiraj ve Fethullah Gülen ile ilgili açıklamalarını savundu. ‘‘Haksız rekabetin gölgesinde vizyon taraması’’ başlıklı yazısında Dumanlı, verdiği röportajda ısrarla cemaat gazetesi olmadıklarını söylemesine karşın aslında cemaatlerin pozitif anlamlar taşıdığını belirtti. Cemaat kelimesine negatif anlamlar yüklendiğini savunan Dumanlı, ‘‘Sanırsınız, cemaat diye anılan küçük bir zümre, dış dünyaya bütün kapılarını kapamış, kendi özel gündeminin histerik fanatizmi içinde (hatta onun yobazlığı içinde) çırpınıp duruyor. Bu tür topluluklar da yok değil bu ülkede; üstelik sağcı, solcu, ulusalcı, kartelci, İslamcı gibi yakıştırmalarla anılabilecek durumları da var bu tip zümrelerin. Maksat bunları ayıplamaksa aşiret sözcüğünü kullanmak daha doğru. Çünkü cemaat sözcüğünün sosyolojik ve kültürel anlamda pozitif yankısı vardır’’ dedi. İsim vermeden Fethullah Gülen cemaatini kastederek ‘‘Cemaat olmakla suçlanan bazı sosyal hareketlere baktığınızda, cemaat kelimesine yüklenen negatif anlamın boşluğa düştüğünü görüyorsunuz. Düşünün ki Anadolu insanı nice zamandır ihmal ettiği eğitime önem vermiş, okullar açmış, eğitimli insan gerçeğinin farkına varmış, aşku şevkiyle dünyanın dört bir tarafına eğitim sevdasını taşımış, on binlerce insana Türkiye’yi ve Türkçeyi sevdirmiş. Şimdi bu insanlara sen cemaatsin, cemaat olarak kalmalısın deyip alan daraltması yapılabilir mi’’ dedi. Cemaat diyerek küçük düşürülmeye çalışılan kitlenin evrensel bir bakış açısıyla inanılmaz başarılara imza attığını iddia eden Dumanlı, Zaman gazetesinin Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu belirterek ‘‘Bunu içinize sindirmelisiniz’’ dedi. Ekrem Dumanlı, Hürriyet gazetesi yazarı Mehmet Y.Yılmaz’ın ‘‘paraları birileri tarafından ödenen, bedava dağıtılan gazetelerin gerçek satış rakamını gösteremeyeceği’’ yönündeki açıklamaları ile tartışmaya katıldığı tiraj konusunda da tekrar kendini savundu. Yapılanları spekülasyon olarak niteleyen Dumanlı, bunun haksız rekabet yarattığını söyledi. Dumanlı ABC Firması’nın denetim kriterlerinin yeterince objektiflik taşımadığını öne sürdü. Nakşibendi dergâhına baskın ? ORDU (Cumhuriyet) Ordu merkeze bağlı Topluca köyünde jandarma tarafından bir eve yapılan baskında Nakşibendi tarikatının Adıyaman Menzil Grubu adına eğitim kampına alınan ve yaşları 11 ile 17 arasında değişen 16 kız öğrenci ile bunlara eğitim veren 4 kadın gözaltına alındı. Ordu’nun Kumru, Ünye, Fatsa ve Korgan ile Samsun’un Terme ilçelerinden gelen kız öğrencilerin evde yatılı kaldıkları ve zikir yaptıkları tespit edildi. CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear