01 Aralık 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 TEMMUZ 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Tehlike Anıl Öcal: ‘‘Uluslararası Para Fonu, Türkiye’de asgari ücretin düşürülmesini istemiş. Enflasyonu parmağında oynatanlar haklı; uşaklarının azami ücretleri tehlikede!’’ Ya ğ m u r E k i m Başbakan, El Kadı’ya kefil olmuş... ‘‘Müteselsil mi!’’ DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Dünya Kupası’nı İtalya kazanmış. Şike olmasın! İstanbul TRT’nin radyolarından birinde 11 Temmuz saat 11.40 sularında bir program. Programa katılan konuşmacı dünyada en çok Kürt yaşadığı için dünyanın en büyük Kürt kentinin İstanbul olduğunu anlatıyor. Devletin radyosundan haydi hayırlı işler! Bir bakmışsınız ki Talabani gelip belediye başkanlığına aday oluyor!‘‘ HALKIN AB üyeliğine ve Hıristiyanlığa bakışı farklı araştırmalara konu olmuş. Türk halkının AB üyeliğine desteği yüzde 43’e düşmüş ve halkımız Hıristiyanları çok olumsuz kişiliklerle algılıyormuş. Araştırmaları ‘‘okuyan’’lar böyle diyormuş. Bülent Esinoğlu ise şöyle diyor: ‘‘Avrupa Parlamentosu’nun araştırma birimi Euro Barometre’nin Türk halkı üzerinde yaptığı araştırma, mandacı medya tarafından bu kez fazla çığlık atılmadan açıklandı ve yüzde 43’lük destek için ‘AB desteği dibe vurdu’ dendi. Aslında bundan daha az olması gerekirdi ama demek ki mütareke medyasının gayreti ancak buna yetti. Yabancı Damat, Kırık Kanatlar gibi diziler ve haber programlarında yapılan çarpıtmalar yeterli olmamış. Devreye birkaç namuslu televizyon girince halkın gerçek duyguları ortaya çıkmaya başladı. Türk halkı AB gerçeğini anlamaya İki anket başladı. Halkımız kendi temel sorunu olan işsizlik sorununa AB’nin çare olacağını sanmıştı. Baktı ki bırakınız gidip oralarda iş bulmayı gezmek için gideceği sırada bile vize belasından kurtulamıyor. Bırakınız halkı, işadamlarımız dahi malını satmak için bile oralara rahat gidemeyeceğini gördü. Azınlıklar sorunu, Ermeni yalanı meselesi, Fırat ve Dicle’nin sularının denetiminin AB’ye geçmesi, Kıbrıs sorunu, Ekümeniklik meselesi, Lozan’ın tartışmaya açılması gibi sorunların halk tarafından anlaşılması AB desteğini gittikçe azaltmaktadır. Üstüne üstlük vatan topraklarını yabancılara satılması halkın gözünü açtı. Yaz aylarında sahillere gidince gördüler ki güzelim sahillerimiz daha AB girmeden elimizden çıkmış. Bu arada Survey Researceh Assosiates İnternational’ın bir araştırmasına dayandırılarak Türk halkının ‘Hıristiyanlığa olan karşıtlığını’ gündeme getirildi. Yapılan yorumlara göre Türk halkının Hıristiyanları açgözlü, şiddet düşkünü, cömert olamayan, dürüst olamayan, ahlaksız olarak algıladığı yazıldı. Oysa araştırmanın esası Türk insanının Hıristiyanlığa karşı olup olmadığını değil emperyalizme karşıtlığını belgeliyor. Araştırmada ‘Hıristiyan’ sözcüğünün yerine ‘emperyalizm’ sözcüğünü koyarsanız her şey daha iyi anlaşılıyor. Türk haklı Hıristiyanlığa karşı değil emperyalizme karşı duruyor. Mızrak artık çuvala sığmıyor. Türk halkı her şeye rağmen kendi doğrularını bulma yolunda hızla ilerliyor. Bu halkı Avrupa’nın kölesi yapamayacaklar.’’ Kefil!.. Tayyip Bey kefilmiş... Kime?. Birleşmiş Milletler’in ‘‘terörü finanse eden’’ isimler listesinde bulunan Yasin el Kadı’ya!.. Kim bu El Kadı?. Tayyip Bey’in kem gözlerden sakındığı, Amerikan yönetimine Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı kastederek ‘‘Bu adamı deliğe süpürmeyin, kullanın’’ diye akıl veren en baş danışmanı Cüneyd Zapsu’nun ortağı!.. Usame bin Ladin ve El Kaide örgütüyle yakın ilişkileri bulunduğu, para yardımı yaptığı gerekçesiyle Birleşmiş Milletler tarafından ‘‘terörü destekleyen kişiler’’ listesinin üst sıralarına adı yazılan işadamı... Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu’nun, Resmi Gazete’de yayımlanarak ‘‘terörist destekçisi’’ ilan ettiği ve Türkiye’de bulunan 3 trilyonluk malvarlığına el konulan şahıs!.. Tayyip Bey, işte bu şahsı önceki gün NTV’de aslanlar gibi savundu!.. Öyle ki bu haberleri yapanları vakti saati gelince ‘‘hoplatacağını’’ bile söyleyecek kadar!.. Başbakan’ın o dillere destan nezaketini ve üslubunu şimdilik bir tarafa bırakalım; El Kadı’yı nasıl savunduğuna bakalım: Ben Yasin Bey’i tanıyorum ve kendime inandığım gibi inanıyorum... ??? Vay vay vay, şu yakınlığa bakın!.. Gördüğünüz gibi, El Kadı, Tayyip Bey için her şeyden önce ‘‘Yasin Bey!..’’. Zaten ilişkilerinin İstanbul Belediye Başkanlığı günlerine dayandığını da saklamıyor... Şimdi birileri ‘‘Amma da abartıyorsunuz; aranan teröristler listesinin tepesinde bulunan Gülbeddin Hikmetyar’ın dizi dibinde poz veren Tayyip Bey, Yasin Bey’e kefil olmuş çok mu?’’ diyebilir. Evet çok! Nedense Tayyip Bey’in muhabbeti olan isimler, her ne hikmetse terör listesinin başında yer alan kişiler!.. Hikmetyar, Hamas’ın lideri Meşal, Yasin el Kadı... Hele arkadaşlarını savunurken kullandığı o üslup: Cüneyd Bey’in üzerinden, Yasin Bey’in üzerinden aslında hedef belli, biz yıpratılmak isteniyoruz. Gayretleri bu... Boşuna uğraşmasınlar. Ama bakın ben sabırlı gidiyorum. Açık, net söylüyorum, vakti saati geldiğinde kesinlikle açıklayacaklarım, inanıyorum ki o zaman milletimi çok daha rahatlatacak, ama onları da hoplatacaktır... Tayyip Bey uzun süredir ‘‘açıklayacağım’’ dediği, bizim de pek bir merakla beklediğimiz ama bir türlü vaktini saatine uyduramadığı şu ‘‘dehşetengiz’’ bilgileri bir açıklasa, hep birlikte huzura ereceğiz!.. Ama açıklamıyor, açıklayamıyor!.. Üstelik tehdit eden, töhmet altında bırakmaya yönelik bu üslup artık gına getiriyor ve de pek çirkin kaçıyor... Hoplatma meselesine gelince; Tayyip Bey’in hedef aldığı medyayı bilmem ama Birleşmiş Milletler’in bu açıklama karşısında hop oturup hop kalkacağını rahatlıkla söyleyebilirim... Vah benim güzel ülkem!.. ??? Aslında bugün Dolmabahçe’deki ‘‘10. Yıl Marşı’’ ile Tunceli’deki ‘‘sıkmabaş’’ rezaletlerini yazacaktım... Dolmabahçe Sarayı’nın 150. yıldönümünde Cumhuriyetin yüz akı bir marşı milletin gözünün içine baka baka programdan çıkarmanın, bu yönetimin ‘‘meşrebine’’ pek uygun düştüğünü, ancak bakan ama bir türlü göremeyen halkımıza çok şeyler anlatabileceğini işaret edecektim... Tunceli’de küçücük çocukları sıkmabaşın içine sokup folklor oynatmanın da ‘‘karanlığa doğru yürüyüşte’’ hangi noktaya ulaştığımızı açıkça gösterdiğini anlatacaktım... Ama hiç gerek kalmadı!.. Tayyip Bey’in yukarıdaki açıklamaları nereye gittiğimizi olanca çıplaklığıyla gösterdi zaten!.. Başbakan’ın bu açıklamalarının yanında, Dolmabahçe ya da Tunceli yalnızca bir teferruattır!!! e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Kütahya’daki kaçak Kuran kursu KÜTAHYA Cumhuriyet Mahallesi’ndeki Cevher Sitesi A Blok altında bir hareketlilik seziyor yurttaş. 89 yaşlarında kız çocuklarının sabahın erken saatlerinde üçlübeşli gruplar halinde sitenin altında toplandığını görüyor. Ve anlıyor ki burada bir Kuran kursu var. Kaçak Kuran kursu! Yine de emin olmak istiyor. Kütahya Müftülüğü’nden bir yetkiliyi arayıp durumu soruyor yurttaş. Kütahya Müftülüğü’nden şu yanıt veriliyor: ‘‘Apartmanlarda ve benzeri Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Sorunsal Akif Kökçe. ‘‘Acı ama gerçek! Bu ülkede solun değil, sorun birlikteliği yaşanır!’’ yerlerde Kuran kursu açılması yasadışıdır ancak vatandaş isterse buralarda Kuran kursu açar, biz buna karışmayız. Biz sadece resmi Kuran kurslarını denetleriz.’’ Buyurun bakalım. Kuran kursu adı üstünde kaçak olursa yasadışı olur ama vatandaş isterse yasadışı davranışlarda bulunabilir ve devletin müftülük kurumu da sadece yasal Kuran kurslarını denetlediği için kaçak Kuran kurslarına karışmaz. İşin aslına gelirsek: Kaçak Kuran kursları günümüzde müftüsünden polisine, savcısından valisine kadar devletin koruması altındadır! OKS’de 47 bin sıfır... Eğitim sistemimiz etkisiz eleman yetiştiriyor! Başbakan’ın ‘Gizli Diplomasi’si... Doç. Dr. HÜNER TUNCER Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşmek üzere, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Şam’a başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nu özel temsilci sıfatıyla gönderdiğini basında yayımlanan haberlerden öğrendik. Yine basından öğrendiğimize göre, hiçbir diplomatik görevi ve unvanı olmayan Davutoğlu, yabancı bir devletin başkanıyla yürüttüğü ve devletimizin yaşamsal çıkarlarının söz konusu olduğu görüşmeleri, başta Şam Büyükelçimiz olmak üzere, Şam Büyükelçiliğimizde ya da Dışişleri Bakanlığımızda görevli hiçbir diplomatımızı görüşmelere almaksızın yürütmüştür. Bu, son derece sakıncalı bir diplomasi yöntemidir ve yirminci yüzyılın başlarından itibaren uygulanagelen ‘açık diplomasi’nin yerine, ‘gizli diplomasi’nin uygulanması anlamına gelir. Yirminci yüzyılın başlarına dek uygulanan diplomasi yönteminin belki de en önemli özelliği, ‘‘gizli’’ olmasıydı. Bu ‘‘gizlilik’’, yalnızca diplomatik görüşmelerin yürütülüşünü değil; aynı zamanda, görüşmelerin sonuçlarını da içermekteydi. Hükümdarlar ve onların çevresindeki başbakan ya da bakanlar, çok önemli dış politika kararlarını dahi, halklarının bilgisi dışında, tek başlarına alabilmekte ve bunları, yine tümüyle kendi kişisel istek, amaç ve çıkarları doğrultusunda uygulayabilmekteydi. Birinci Dünya Savaşı’na giden yolun nedenlerini, büyük ölçüde Avrupa devletlerini yöneten hükümdarların, halklarının bilgisi dışında, kendi aralarında yapmış oldukları gizli antlaşmalar ve bağlaşmalar ağında aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, 8 Ocak 1914 tarihinde, ABD Başkanı Woodrow Wilson tarafından açıklanan On Dört Nokta’nın birincisi şöyleydi: ‘‘Diplomasi, bundan böyle daima kamuoyunun gözleri önünde yürütülecektir.’’ Wilson’a göre, diplomatik görüşmeler, halkların gözü önünde yürütülmeli ve bu görüşmelerin sonuçları da, yine kamuoyuna duyurulmalıydı. 21. yüzyılda, dış politika, artık her zamankinden daha çok ‘‘sokaktaki adam’’ın dünyasının bir parçası haline gelmiştir. Günümüzdeki kamuoyu, geçen yüzyıllara kıyasla, her alanda daha bilgili, daha duyarlı ve daha bilinçlidir. Devlet yöneticileri, dış politikayı oluştururken ve yürütürken daima kamuoyunun üzerlerindeki baskısını duyumsayarak hareket etmelidirler. Bugün hükümetlerin, halklarının bilgisi ve onayı dışında, hiçbir gizli görüşmede bulunmamaları, demokrasinin vazgeçilmez gereklerinin en başında gelmektedir. Ülkemizde iktidardaki AKP Hükümeti Başbakanı ve Bakanları, bir süredir ‘‘gizli diplomasi’’ yürütmeye hevesli görünmektedir. Sayın Başbakan’ın, özellikle son dönemlerde, ülkemizin AB’ye girme sürecine ilişkin olarak Avrupalı devlet yöneticileriyle yürüttüğü görüşmeler, büyük ölçüde ‘‘gizli’’ niteliktedir ve bu görüşmelere, genellikle, Dışişleri Bakanlığımızın diplomatları bile alınmamaktadır. Böyle bir diplomasi yöntemi, acaba Avrupalı bir devlet olma sevdasında olan ülkemizde geçerli olduğu varsayılan ‘‘demokrasi’’ rejimiyle nasıl bağdaştırılabilinir?.. Danışman niteliğine sahip Dışişleri Bakanlığımız diplomatlarının, bu görevi hakkıyla yerine getirebilmelerine olanak tanınmalı ve diplomatlar, kesinlikle her diplomatik görüşmede yer almalıdır. Aksi takdirde, hükümet üyelerinin, ‘‘kapalı kapılar ardında’’, yabancı devlet adamlarına ne gibi sözler verdikleri ve onlarla ne gibi anlaşmalara vardıkları büyük ölçüde gizli kalacak ve devletimizin geleceğini yakından ilgilendiren konular, büyük ölçüde hükümetin başı olan Başbakan’ın kişisel inisiyatifine bırakılmış olacaktır. Böyle bir durum ise, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarını zedeler ve uluslararası topluluktaki saygınlığına gölge düşürür. Halkıyla bütünleşmiş bir yönetimin dış politikası ve diplomasisi, açık, güvenilir ve onurlu olmak zorundadır. Böyle bir dış politika ve diplomasi, dünya devletlerinin ancak beğenisini, güvenini ve saygısını kazanır. Hükümetin, kamuoyunun bilgisi dışında, ‘‘gizli diplomasi’’ yürütmeye yeltenmesi, uzun vadede ancak hükümetin aleyhine olacak bir sonuç doğurur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Temmuz www.mumtazarikan.com İş Hanı Site Apartman Gayrimenkul Danışmanlığı Yönetimi 0 536 846 30 25, Faks: 0 212 293 76 00 Marmara Üniversitesi’nden aldığım öğrenci pasomu kaybettim. Hükümsüzdür. İSA AKKAVAK Nüfus kâğıdımı kaybettim. Hükümsüzdür. HARUN ÇELİK Nüfus cüzdanımı kaybettim. Hükümsüzdür. BETÜL KAV BİKİRLİ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Anadolu’nun kırsal 1 kesimlerinde, 2 kışın en so 3 ğuk günlerinde evlere gir 4 diğine inanı 5 lan cadı. 2/ 6 İngiltere’de 7 çok sevilen bir cins bira... 8 Tartışılarak 9 verilen kesin 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yargı. 3/ Türkiye’den 1 P E P E Ç U R A göç eden Rumların 2 A Ğ MA S U R A oluşturduğu müzik A T türü. 4/ Afyonkara 3 B İ L İ N A R E Z E hisar’ın bir ilçesi... 4 U R A L Ş ‘‘Bana derler 5 C H E R E K İ S yükünü sen gö 6 A L İ Z E İ N A T tür/Benim yük götü 7 K O T O rür dermanım mı 8 İ P L O T B U var’’ (Karacaoğlan). 9 A D A D İ Y O Z 5/ İskambillerle oynanan bir oyun... Baryum elementinin simgesi. 6/ Bir soru sözü... Kazak başkanlarına verilen ad. 7/ Endonezya’da yetişen bir karabiber türünün kurutulmuş meyvesi. 8/ Çipura balığının yavrusuna verilen ad... ‘‘Kakım’’ da denilen kürk hayvanı. 9/ Yardım istendiğini belirten sözcük... Atın eşkin yürüyüşü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İri fare... Bir nota. 2/ İspanyolların sevinç ünlemi... Doktor. 3/ Osmanlılar döneminde Avusturya’ya verilen ad... Tavır, davranış. 4/ Daha çok Türk halklarının kullandıkları nefesli bir çalgı. 5/ 106 taşla oynanan bir oyun... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 6/ Letonya’nın para birimi... İlkçağın en ünlü kentlerinden biri. 7/ Japonlara özgü kâğıt katlama sanatı. 8/ Güzel ötüşlü bir kuş... Açık, belli. 9/ Hayalperest. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear