28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Reçete Ahmet Önen: ‘‘Amerika’da tedavi(!) gören Fethullah Gülen, beraat sonrası Türkiye’ye dönerse, dünyada ilk kez mahkemenin yazdığı reçete(!) ile bir hasta iyileşmiş olacak!’’ Ya ğ m u r E k i m AKP’den ihraçlar başlamış... ‘‘Cari açığı kapatabilecekler mi?’’ TRT, bildiğiniz gibi eski bir köy imamının vekâletiyle yönetiliyor. TRT çalışanları ağır bir baskı altında; sansür ve dini yayınlar almış başını gidiyor. TRT televizyonlarının izlenme oranı dibe vurmuş durumda. TRT’nin tarihinde görülmemiş idari ve teknik skandallar yaşanıyor. Geçen ay TRT’nin uydu ve kablo dahil tüm radyo ve televizyon yayınları birkaç saat kesildi. Olay kamuoyuna ana kumandadaki elektrik kesintisi sırasında kesintisiz güç kaynağının devreye sokulamaması olarak açıklanmıştı. Eski köy imamının yönettiği TRT’de bu skandalın sorumlusu bulunmuş; 17 yıldır TRT’de çalışan ve 15 yıldır müdür olarak görev yapan bir başmühendis görevden alınmış. Bu başmühendis, televizyon ve radyo vericileri ile stüdyoların kuvvetli akım teçhizatının projesini hazırlayıp uygulayan; yani sistemi kuran kişi. Tek kusuru var, DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ AKP türbana yeşil ışık yakıyormuş. Yeşilden başka ışık mı biliyorlar! Benzeti İlker Çamkır: ‘‘Bir AKP’li, Emine Erdoğan’ı Milli Mücadele kahramanı Kara Fatma’ya benzetmiş. Böylesi ancak tahsil ile mümkündür!’’ çevresinde ‘‘solcu’’ olarak tanınıyor! Şimdi gelelim TRT’nin sustuğu 6 Mayıs akşamına. O gece, TRT’de kesintisiz güç kaynakları izleme odasında görevli iki nöbetçi teknisyen vardı. Nöbetçi teknisyenlerden biri Elektroteknik Servisi şefinin ve öteki amirlerinin bilgisi dahilinde, her zaman olduğu gibi, nöbetini evinde mi tutuyordu? 6 Mayıs akşamı saat 20.00 sularında, şehir elektriği kesilince, kesintisiz güç kaynaklarını izleme odasında olması gereken öteki nöbetçi teknisyen yemek ve çay molası için kafeteryaya mı inmişti? Şehir elektriği kesilince, kesintisiz güç kaynağı TRT’de o gece tabii ki otomatik olarak devreye girdi ve odadaki hem sesli hem de ışıklı uyarılar arızayı haber verdi. Peki odada kim vardı? Kimse yoktu! Nöbetçi teknisyen yemeğini yedikten ve çayını içtikten sonra akşam namazını kılmaya mı gitmişti acaba? Kesintisiz güç kaynağının da belli bir kapasitesi var; akümülatör devreye girdikten 1.5 saat sonra enerjisi bitince, TRT karanlığa gömüldü. Acaba, bu sırada nöbetçi teknisyen akşam namazının tam ortasında mıydı? Ve tam üç saat panik içinde sağa sola koşturulurken, bir ‘‘şalter’’in bile yıllardır teknik bakımının yapılmadığı ortaya çıktı mı, çalışmayan şalteri devre dışı bırakıp geçici bağlantı sağlayacak kablolar niye bulunamadı? Sonuç; skandalla ilgisi olmayan başmühendis görevden alındı ve yerine mütedeyyin nöbetçi teknisyenin mütedeyyin amiri atandı. Allah kabul etsin! Tertip Komitesi!.. Bazı olaylar vardır... Aslında hiç yorum gerektirmez!.. Şayet yalnızca bakmıyor, görmek için çaba sarf ediyorsanız, bir sürece yayılmış ve sanki birbirinden bağımsızmış gibi görünen olayları birbirine bağlayabilir, tümünün aynı senaryo uyarınca oynanan ve de ‘‘bir büyük oyunun’’ parçası olan olaylar demeti olduğunu anlayabilirsiniz... Üstelik bu süreç, incelikten yoksun, kaba ve ilkel bir oyunlar bütününden oluşuyorsa, anlayabilmek hiç de zor değildir!.. Kurduğum cümlenin epey uzun ve de çetrefilli olduğunun farkındayım... Ancak, sözünü ettiğim süreç de epey uzun ve karmaşık gibi görünen olaylar dizisinden oluşuyor... Senaryonun gerektirdiği olaylar ve oyunlar göründüğü kadarıyla henüz bitmedi, sürecek... Ancak bugüne dek yaşananlar, ‘‘tertip komitesinin’’ neyi amaçladığını gayet net bir şekilde ortaya koyuyor!.. Genelkurmay Başkanlığı meselesinden söz ediyorum!.. ??? Aslına bakarsanız, devletin işleyişi açısından bakarsanız olması gereken son derece basit; 30 Ağustos’ta Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün görev süresi dolacak. Yerine Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt o makama gelecek... Ancak pratikte yaşananlar bu olağan durumu son derece ‘‘sancılı’’ olağanüstü bir duruma doğru hızla sürüklüyor... Gelin önce yukarıda sözünü ettiğim şu ‘‘senaryolandırılmış süreci’’ satırbaşlarıyla görelim: Geçen kasım ayında patlak veren Şemdinli olaylarının hemen ardından olayın soruşturulması görevi Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’ya verildi. Bu genç savcı, hazırladığı iddianameyle, Şemdinli olaylarını değil, 1990’ların ikinci yarısında Diyarbakır’da olduğu ileri sürülen birtakım olayları bir ‘‘işadamının’’, ve de PKK itirafçılarının iddiaları doğrultusunda gündeme getiriyordu... İddiaların hedefinde ise çok önemli bir isim vardı: Orgeneral Yaşar Büyükanıt... Bu iddianame, yazılış biçimi ve hedefleri açısından tarihe geçti ancak çöktü!.. TBMM Şemdinli Komisyonu’nun AKP’li başkanının gizli olması gereken raporu savcıya gönderdiği ortaya çıktı. Savcı meslekten atıldı ve sürecin birinci perdesi kapandı!.. 17 Mayıs’ta Danıştay’a yapılan alçakça saldırıdan yalnızca birkaç saat sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, ‘‘sürprizlere hazır olun’’ açıklamasının hiç de boş bir konuşma olmadığı kısa sürede ortaya çıktı!.. Art arda çeteler ortaya çıkmaya başladı. Basına, bugüne dek görmediği bollukta dezenformasyon, pardon bilgi servis edilmeye başlandı!.. Çete başı olduğu iddia edilen emekli yüzbaşı daha savcıya çıkarıldığında serbest bırakıldı!.. Ne gam, bu defa ‘‘Atabeyler Çetesi’’ gündeme geldi. Başrolde yine subaylar ve emekli subaylar vardı. Gazetecilere, Genelkurmay önünde sarı zarflar içinde çetenin ‘‘suikast planları’’ servis edildi. Çete, Başbakan’dan şovmen Mehmet Ali Erbil’e kadar bir yığın insanı öldürmeye karar vermişti!.. Bunların tümünün yalan olduğu ortaya çıktı. Ancak bu arada çete başı diye sunulan subaya, sorgusunda ısrarla ‘‘Komutanın kim’’ sorusunun sorulduğu, yukarılara uzanmak için her yolun denendiği de anlaşıldı. Belki de olayda yer alan en çarpıcı gerçek de buydu... Bir de Genelkurmay’ın, polisin ‘‘işbirliği içindeyiz’’ açıklamasını yalanlayarak ‘‘Olayı basından öğrendik’’ demesi!.. Bir de polis içinde çöreklenen Fethullahçı grubun afişe olması!.. Hilmi Özkök, daha birkaç gün önce, durup dururken ‘‘Artık çok yoruldum. Bir an önce dinlenmeye çekilmek istiyorum’’ açıklaması yaptı... Pazartesi günü Akşam gazetesi nedense Orgeneral Büyükanıt’ın yalnızca iki gün ile 65 yaş barajının altında kaldığını yazdı!.. Salı günü Baykal grup toplantısında Tayyip Bey’e seslenerek ‘‘30 Ağustos’a yönelik bir tertibin, tehlikeli bir krizin sakın planlaması içinde olmayın’’ dedi!.. Tayyip Bey dün Genelkurmay Başkanı Özkök’le sürpriz bir görüşme yaptı... Son sekiz ay içinde yaşananlar böyle... Ancak süreç devam ediyor.. Önümüzde yaklaşık üç ay var ve bu süreç her türlü sürprize gebe!.. anlaşıldığı kadarıyla ‘‘Tertip komitesi’’ elinden geleni ardına koymayacak!.. Karanlık tertiplere dikkat!!! e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Ordu ile Emniyet’in üst koalisyonu ARAŞTIRMACI yazar dostumuz Muzaffer Ayhan Kara; Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet arasındaki gerilimin analizini yapıyor: ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri ile Emniyet arasındaki gerilim hep vardır. Bu gerilim bazen alçalır, bazen yükselir. Ancak bu kez ilişkiler fazlasıyla gerildi. Bugünkü tablo, işin doğasından kaynaklanıyor. Ordunun baş düşmanı olan bir cemaat, hükümette koalisyon ortağı durumundadır. Emniyet’in istihbaratının başında ise cemaat içinden bir polis müdürü vardır. Ordu ile hükümetin ister tek parti iktidarı, isterse koalisyon iktidarı olsun bir üst koalisyonu vardır bu ülkede. İki kesimin işbirliği esastır. Anlayış beraberliği ve stratejik kararlardaki ortaklığı esastır. Milli Güvenlik Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı da bu koalisyonun zeminleridir. Bir kez bu koalisyon çatlamaya görsün; asker de çatlatsa, sivil de çatlatsa, bu bir darbe demektir. Şimdi ülkemizdeki tehlike, sivil bir darbedir. Gerilim, daha doğrusu, Emniyet’in içinden Silahlı Kuvvetler’e gelen ‘salvo atışları’ bunun işaretidir. İnsan merak ediyor; hani 28 Şubat gerekirse bin yıl sürecekti? Bu ülkede Devrim Kanunları askıya mı alındı, ne zamandan beri Amerikan ve İngiliz muhipleri, Kürt Tealicileri, hilafet özlemcileri sözde demokrasiyi araç olarak kullanıp Cumhuriyet’i yıkmaya bu kadar yaklaşabildi?’’ Bilanço Süleyman Ekim: ‘‘Tayyip Erdoğan dünyanın en çok kazanan liderlerindenmiş. Ama ülkesi ve halkı en çok kaybeden!’’ Müzeler Akif Kökçe: ‘‘Müzeler bakımsızlıktan dökülüyor. Soyguncular ve kaçakçılar da olmasa müzelerle ilgilenen yok!’’ Danimarka’da Hava Değişti HÜSEYİN DUYGU KOPENHAG Kuğuların, tilkilerin, geyiklerin özgürce yaşadığı Danimarka’da, yabancılara karşı yapılan olumsuz uygulamalar ve karikatür krizi, muhafazakâr Danimarka hükümetinin olumsuz yabancılar politikasını daha da görünür kıldı. 20 yıl önce insan hakları yönünden dünyanın en saygın ülkelerinin en başındaydı Danimarka. İnsanın insanca yaşaması için her şey vardı Danimarka’da. İnsanlar arasında sevgi ve güven vardı. Yabancılar konusunda da en olumlu, en insancıl politikayı izleyen Avrupa ülkelerinden biriydi. Şimdi Danimarka ne durumda diye bir soru yöneltilse bana, kısa yanıtım şu olur: ‘‘İnsan haklarına saygı göstermeyen, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabul etmeyen ülkeleri uluslararası sanık sandalyesine oturtan bir ülkeyken insan haklarını kendi topraklarında çiğneyen bir ülke durumuna gelmiştir’’ derdim. ??? Geçen hafta kamuoyuna açıklanan Avrupa Konseyi Irkçılık Raporu’nda (ECRI), Danimarka sert bir şekilde eleştiriliyor. Danimarka hükümetinin yabancılar politikası eleştiriliyor. ECRI raporuna göre Danimarka’daki gelişmeler endişe verici. Danimarka’daki sığınmacılara, yabancılara özellikle de Müslüman kökenlilere karşı uygulanan ayrımcı politikanın ve hoşgörüsüzlüğün boyutları temel insan haklarının açıkça çiğnendiğini gösteriyor. Politik havanın Danimarka halkı ile yabancılar arasında güvensizlik yarattığı ve düşmanlık tohumlarının yeşermesine ortam oluşturduğu da raporda vurgulanıyor. Danimarka’da gözlenen ırkçılık ve yabancı düşmanlığının sorumlusu kimdir? Asıl sorumlu şu andaki muhafazakâr hükümettir. Faşist ve aşırı milliyetçi görüşlerin kabul gördüğü bir parti olan Danimarka Halk Partisi (Dansk Folkeparti) ile işbirliği yapan hükümet, Danimarkalılarla yabancıların arasındaki sağlıklı ilişkilerin bozulmasına, yabancı düşmanlarının istediğini yazıp çizmesine ortam sağladı. Yabancıların yaşam koşullarını olumsuz yönde etkileyen ve ayrımcılığa hoşgörü gösteren yasaları bu hükümet Danimarka Halk Partisi’nin isteğidir diye meclisten geçirdi. Karikatür krizinden sonra Danimarka hükümeti, üniversite üyelerinden oluşan ‘‘Müslüman Ülkelerle İlişkileri Geliştirme Komisyonu’’ kurdu. Komisyon, 25 Mayıs 2006 tarihinde Kopenhag’da yaptığı ilk basın açıklamasında, karikatür krizinin tırmanmasında en büyük sorumlunun Danimarka Başbakanı Anders Fogh Rasmussen olduğunu belirtti. Başbakan’ın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Danimarka’yı en büyük politik krize sokan başbakan olarak tarihe geçeceğinin altını da çizen komisyon, Danimarka’nın imajının düzeltilmesinin uzun bir süre alacağını söyledi. Son günlerde Danimarka’da yapılan bir kamuoyu yoklaması, Danimarkalıların yurtdışına yaptıkları gezilerde artık Danimarkalı olduklarını gizlediklerini gösteriyor. Danimarka halkının yüzde 80’i yabancılarla beraber ve eşit koşullarda yaşamaktan yana olsa bile yurtdışında kendilerine Danimarkalı oldukları için saldırı yapılmasından korkuyorlar. 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerinin vurulmasının ardından terör beklentisi içine giren Danimarka’da karikatür kriziyle beklenti yaygın korkuya dönüştü. Danimarka’da terör eylemi beklentisi konusunda son bir ay içinde iki önemli tehdit ortaya çıktı. Bunlardan ilkinde Jyllands Posten gazetesinde yayımlanan karikatürlerin çizerlerini öldürmek üzere 12 eylemcinin Afganistan’dan yola çıktıkları belirtiliyor. Danimarka İstihbarat Örgütü (PET) ‘‘Bu terör tehdidi ciddidir’’ diye açıklamada bulundu. Danimarkalıların terör konusunda korkuya kapılmalarına neden olan ikinci olay ise bu ayın ilk günlerinde El Kaide kaynaklı bir çağrının yayımlanması oldu. El Kaide’nin üst düzey yöneticilerinden Mohammed Hasan, bir internet sitesinde yayımlanan video görüntülerinde karikatürleri yayımlayan ülkeler olan Danimarka, Norveç ve Fransa gibi ülkelere Müslümanların saldıracağını, otobüs, tren, sinema, tiyatro, restoran, istasyon gibi yerlere bomba atılacağını söyledi. ??? Danimarka’da terör eylemi gerçekleştirileceğine artık herkes inanıyor. Otobüs duraklarında, tren istasyonlarında dalgınlıkla çantasını unutanı bile güvenlik güçleri günlerce sorguluyor. Havaalanı, tren istasyonu gibi yerlerde çok sıkı önlemler alındığı açıkça görülüyor. Geçtiğimiz ay Danimarka’da 100 binler hükümetin yeni reform politikasını protesto etti. Bu yürüyüş 1985 yılından beri Danimarka’da yapılan en büyük protesto gösterisine dönüştü. Protesto gösterisine katılanların çoğunun genç olması, genç kuşağın politikaya daha fazla ilgi göstermeye başlaması olarak da yorumlandı. Kamuoyu yoklamaları hükümetin yabancılar politikasını ve dış politikasını sadece yüzde 18 dolayında seçmenin desteklediğini gösteriyor. Danimarka halkının büyük bir çoğunluğu bu hükümeti desteklemiyor. Danimarkalılar dinler arasında savaş istemiyor. Sıradan bir Danimarkalı Danimarka’da yasal koşullarda yaşayan her insanla barış içinde yaşamak istiyor. Bütün kamuoyu yoklamaları bu sonucu veriyor. Bu hükümeti de, bu olumsuz havayı da değiştirecek Danimarkalıların sayısı her geçen gün artıyor. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Haziran www.mumtazarikan.com İLAN TC ANKARA 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN 2006/119 Davacı Abdullah Şahin tarafından, davalı Muazzez Şahin aleyhine açılan boşanma davasının, yapılan yargılamasında verilen ara kararı uyarınca; Davalı Muazzez Şahin’in Yozgat Akdağmadeni, Kirsinkavağı Köyü, Yozgat adresine çıkarılan tebligatların tebliğ edilemediği ve adreslerinin de zabıtaca yapılan araştırmada tespit edilemediğinden, adı geçen davalının duruşma günü olan 20/07/2006 günü saat 09.10’da tüm dellileri ile birlikte mahkememizde hazır bulunması ve kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmalara yokluğunda devam edileceği ve karar verileceği, HUMK’nun 509. maddesi gereğince, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 30/05/2006 Basın: 27325 KEŞAP SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLAN Dosya No:2005/252 Davacı Ali Altuntaş vekili Av. Koncay Sakallıoğlu tarafından davalılar Emiş Akdağ ve arkadaşları hakkında mahkememize açılan taksim davasının yapılan duruşması sırasında verilen ara kararı gereğince, Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile Keşap ilçesi, Çakırlı Köyü, Kuzçukuru mevkiinde kain Mayıs 1986 tarih 7, Haziran 1974 tarih 2 ve Haziran 1968 tarih 33 no’lu taşınmazların aynen taksimine, taksimi mümkün olmadığı takdirde ortaklığın satılarak giderilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş olup dava dilekçesi davalılar Filiz Akdağ, Nebahat Akdağ ve Avni Akdağ’a tebliğ edilemediğinden adlarına ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup adı geçen davalıların bu dava ile ilgili ibraz etmek istediği belgeleri duruşma günü olan 30.06.2006 günü saat 09.20’ye kadar göndermeleri veya duruşmaya gelirken getirmeleri, duruşmaya gelmedikleri veya bir vekil tarafından temsil edilmedikleri takdirde yargılamaya yokluklarında devam edilerek karar verileceği hususu tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 27704 2 AYLIK TEKİR EV ARIYOR. İst. 0 532 391 87 54 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kadınların çarşaf yerine 1 kullandıkları, 2 başörtüsüyle 3 birlikte giyilen hafif üst 4 lük. 2/ İz 5 mir’in bir il 6 çesi... 7 ‘‘Uzunçalar’’ denilen plak 8 ları belirt 9 mekte kulla1 2 3 4 5 6 7 8 9 nılan kısaltma. 3/ İstanbul’un bir sem 1 K U R Ş U N L U Ş A İ B E ti... Çocuk dilinde 2 A R I U R kötü, çirkin. 4/ Şar 3 R A H M E T 4 A L A B O R D A kı, türkü... Tanelerin Ç İ T A İ T içini kurum karası 5 K Y O bir tozla dolduran 6 O P A L İ N İ D E ekin hastalığı. 5/ At 7 Ç İ L E eğitimine ve bu eği 8 N A E V İ T A timin yapıldığı yere 9 Y A K A M O Z Ğ verilen ad... İsrail yapımı bir tabanca. 6/ Terbiyesiz kimse... Sahip. 7/ Bir aygıtın ya da düzeneğin ana bölümünü oluşturan parçaların tümü. 8/ Çeçenlerin kendi ülkelerine verdikleri ad. 9/ İzmir ilinde ünlü bir antik kent... Doğalgazın önemli bir bileşeni olan gaz. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ankara’nın Beypazarı ilçesine özgü bir tür çiğ börek. 2/ Jüpiter gezegeninin bir uydusu... Fas’ın kuzeyindeki dağ sırası. 3/ ‘‘Misket limonu’’ da denilen, acı sulu küçük limon cinsi... Osmanlılar döneminde Avusturya’ya verilen ad. 4/ Saz takımında usul vurmaya yarayan tef... Dingil. 5/ Pamuk, yün gibi şeyleri eğirmekte kullanılan araç... Yerinde duramayan kimse. 6/ Dans... Adalet. 7/ İskambilde koz... Dinsel tören ve kuralları. 8/ Orhan Kemal’in bir romanı... Şaşma belirten bir ünlem. 9/ Asya’da bir ülke. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear