26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 HAZİRAN 2006 CUMARTESİ 16 Tek bir örnek... Bağımsız Sosyal Bilimciler’in son günlerde yayımladıkları raporda, IMF ve Dünya Bankası yönlendirmeleri ile uygulanan program kısaca şöyle tanımlanıyor: ‘‘Türkiye’yi uluslararası iş bölümü içerisinde emekyoğun ve düşük teknoloji içerikli sektörlerde uzmanlaştıran, yerelleşme ve sivil toplum örgütlerine dayalı demokratikleşme mesajlarıyla kamu sektörünü dağıtıp parçalayarak etkinsizleştirmeyi amaçlayan; sağlık, eğitim gibi temel kamu hizmetlerini özel sermayenin kâr güdüsü altında ticari bir metaya dönüştürerek toplumun en temel ihtiyaçlarını ulusal ve uluslararası sermayenin sömürüsüne açmayı hedefleyen neoliberal proje.’’ Malatya’da haziran ayı ortasında düzenlenen ‘‘Ulusal Bağımsızlık için Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı’’nın sonuç bildirgesinde de aynı neoliberal projeye gönderme yapıldı. Hem de biraz dalgaya alınarak: ‘‘Neoliberalizmin dünyada tek doğru siyasi düşünce, küreselci piyasacılığın dünyada geçerli tek politika olduğu tezinin sahiplerinden; eğer varsa IMF ve Dünya Bankası’nın dayattığı istikrar programlarıyla kalkınmış tek bir gelişmekte olan ülkeyi; yine varsa, özelleştirmenin tek bir başarılı örneğini göstermeleri istenmelidir.’’ Övünç kaynağı Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin bugün başlayacak olan 2. Olağan Büyük Kurultayı’na sunulacak çalışma raporunda, bir anlamda sol kesimin son dönemdeki ruh halinin röntgeni çekilmiş... BCP’ye göre, tüm yaşananlara karşın hâlâ toplumda yaygın tutum ‘‘seyretme ve bekleme’’. Seyirciler, olanları üzülerek, zaman zaman öfkelenerek, ama edilgin bir tutumla seyrediyor, bunların düzeltilmesi için ise kendileri dışında birilerinin bir şeyler yapmasını bekliyor. Seyircilik sürerken, kendilerince önemli buldukları kişilere sürekli olarak ‘‘Bir şeyler yapın’’ diyen seyircilerin sayısı ise az değil. Aslında istenen, kendi beklentilerini karşılayan ‘‘iyi bir şeylerin’’ yapılması. Ancak bu ‘‘iyi şeylerin’’ nasıl bir program gerektirdiği, önceliklerinin neler olduğu ve kimlerle nasıl yapılabileceği kafalarda hiç de belirgin değil. Solun ruh hali Bir başka azımsanmayacak kesim ise, ‘‘birleşin tavsiyesi’’ yapanlardan oluşuyor. Bu kesime girenler, bu tavsiyelerini zaman zaman bir ‘‘görev emrine’’ bile dönüştürebiliyorlar. Tavsiyenin hemen ardından ‘‘Küçük olsun, ama benim olsun tutumunu terk edin’’ uyarısı geliyor. Bir başka tutum da, kimi aydınların derin dondurucu içine girip gelişmeleri izlemeleri. Bu tür tutumların temel nedeni, doğru zamanda doğru yerde olabilme özeni ya da yanlış ata oynayıp harcanmamak kaygısı olarak açıklanabiliyor. BCP raporunda, böylesi bir ortamda yapılması gerekenler de şöyle özetlenmiş: ‘‘Bize düşen asla yalnızlık duygusuna kapılmadan, önce kendimize bakıp aydınlık yanımızı görmek, daha sonra çevremize yönelip yeni insanlarla buluşmak için çaba harcamaktır.’’ Hububat Üreticileri Sendikası, IMF aracılığıyla Türkiye’ye ‘‘Çiftçilerinize destek vermeyin’’ diyen Amerika’yı (2004 verileriyle) ülkemizle karşılaştırmış: Biz, bir dekar alana atacağımız tohum için 13 milyon 500 TL ödedik. Amerikalı çiftçi 2 milyon 649 bin 822 TL ödedi. Biz, bir dekar alana saçacağımız gübre için 11 milyon 325 bin TL verdik. Amerikalı çiftçi, 8 milyon 425 bin 67 TL verdi. Biz, bir dekar alana kullandığımız ilaç için 3 milyon 500 bin TL verdik. Amerikalı çiftçi, 2 milyon 372 bin 515 TL ödedi. Biz, bir dekar alana harcayacağımız mazot için 25 milyon 144 bin TL ödedik. Amerikalı çiftçi, 4 milyon 101 bin 404 TL ödedi. AKP övünme payı çıkarmalı: Bir Amerikalı çiftçinin harcaması, Türk çiftçisinin yarısı bile etmiyor. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Film Gibi Skandal... ROMA İtalya bir haftadır şokta. Futbolu silkeleyen ve takım yöneticileri, hakemler, spor gazetecilerini etkisi altına alan ‘‘temiz ayak’’ depreminden sonra Çizme; sürgünden dönen veliaht prensi içeren taze bir skandalla çalkalanıyor. Prense yöneltilen iddialar yenilir yutulur gibi değil: ‘‘Yolsuzluk, rüşvet, hayat kadını ve şikeli kumar makineleri trafiğini yönetmek.’’ Film gibi. Prens Vittorio Emmanuele’nin tutuklandığı an bile, film sahnesi gibi... Prens, geçen hafta sonu Como Gölü yakınlarındaki bir kilisede ‘‘hayır işleriyle’’ ilgili bir merasime katılıyor ve ‘‘Savoia Kraliyet Ailesi’’nin simgesi bir gümüş çanı, kiliseye armağan ediyor. İtalyan güvenlik güçleri tam da bu merasimin ardından, apar topar prensi, Napoli’nin güneyindeki ‘‘Potenza Hapishanesi’’ne sevk etmek üzere bir ‘‘Fıat’’ arabaya tıkıyorlar. Sürgünde 60 yıl geçirdikten sonra, 2002’de ülkesine geri dönebilmek için İtalyan Cumhuriyeti tarafından ‘‘lağvedilen taht’’ üzerindeki tüm haklarından vazgeçtiğini ilan etmek zorunda kalan prensin, bu kritik anda sorduğu ilk soru şu oluyor: ‘‘Potenza neresi?’’ Hayırlı başarılar CHP Denizli Milletvekili Mehmet Neşşar, AKP Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün ‘‘zincir eczaneler’’ kurulmasını öngören yasa önerisine dönük ilginç savlar gündeme getirdi: ‘‘Eczane zincirlerinin, Başbakan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu ve kardeşleri tarafından kurulan ve Amerikan AIG Şirketi’nin hemen ortak olduğu ve ucu Suudi sermayesi ile çokuluslu büyük ilaç sermayesine dayanan ‘For You’ şirketi ve bu şirketin açtığı ‘Drugstore’ isimli marketlere peşkeş çekileceğini herkes biliyordu. Zapsular önce şirketlerini kurdu, gerekli dış bağlantılar oluşturuldu, belirli sayıda mağaza açıldı, arkasından Aziz Akgül tarafından yasa teklifi verildi. Yani serbest piyasa koşullarında düşünüldüğünde, Zapsular lehine tüm ‘haksız rekabet koşulları’ oluşturulduktan sonra yasa teklifi verildi.’’ Yasa önerisinin veteriner ve diş hekimi olmayanların da şirketler kurup aynı hizmetleri zincirler halinde satabilmelerine olanak tanıdığını anımsatan Mehmet Neşşar, öneri sahibine tek bir dilekte bulunuyor: ‘‘Hayırlı başarılar Aziz Bey!’’ Şaşkın Atatürk’ün Orman Çiftliği’ni Melih Gökçek’in çiftliğine çevirme yasasını Atatürk’ün kurduğu CHP desteklemiş... Şaşkınlık, ne yaptığını, ne dediğini bilememe, tüm değerlerinden sıyrılarak başkalaşma, farklıya dönüşme olağan hale geldi. Öyle bir dönem, bu dönem... Ne yazık ki, alışanların çoğunlukta, alışamayanların azınlıkta olduğu bir dönem aynı zamanda... Merkez üssü ‘Campione Kumarhanesi’’ Coğrafyayı bir ‘‘hapishane yolculuğu’’ ile öğrenmeye mecbur kalan prens, bir haftadır içerde. Ama bugün çıkacak ve suçlamalar kesinleşene dek ‘‘ev hapsinde’’ kalacak. Prensin ardındaki ‘‘karanlık kadın’’ olarak takdim edilen ihtiras küpü karısı Marina Doria, Vittorio Emmanuele için Roma’nın mutena semti ‘‘Parioli’’de şimdiden 250 metrekarelik bir apartman dairesi ayarladı bile... Gelelim skandala. Skandalın su yüzüne çıkmasına neden olan kişi, zırhlı arabalar yerine Harvey Nicholson bir motosikletle işe gitmeyi yeğleyen 37 yaşında genç bir yargıç. Babası İngiliz, annesi İtalyan olan Henry John Woodstock adındaki yargıç, 2 yıldır ‘‘kumarhane mafyasının’’ peşinde. Maksadı, para yutmak için ayarlanmış ‘‘şikeli kumar makineleri’’ trafiğini yöneten çeteyi yakalamak. Çetenin merkez üssü İtalya İsviçre sınırındaki ünlü ‘‘Campione Kumarhanesi’’. Müşterilere ‘‘kumar ve hayat kadınlarından oluşan ‘‘her şey içinde’’ bir paket sağlayan kumarhane, aynı zamanda ‘‘kara para aklamakla’’ menzile girmiş. Çetenin izi sürülürken, bir dizi telefon dinleniliyor. Telekulaktan ortaya büyük bir ‘‘sürpriz’’ çıkıyor. Çeteyi, mafyozi ilişkiler içindeki bir dizi adamla, sabık veliaht yönetiyor. Doğu Avrupa’dan ithal edilen hayat kadınlarının hizmetlerinden ‘‘ekselansları’’ da yararlanıyor! ‘‘Ekselans’’ söz konusu hizmetlerin karşılığını çok bulursa ödemiyor! Veya ‘‘ortaklar’’ faturayı üstleniyor... İsmail Hakkı Tonguç... NADİR GEZER Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Türk eğitim ve öğretiminde üç aşamalı devrimsel devinim oluşmuştu!.. Bunun ilki eğitim ve öğretimin birleştirilmesinin ana ilkesi olan 3 Mart 1924 tarihiydi. Bu tarih çok önemliydi ama, bu tarihte halen sürmekte olan Arap harfleriyle eğitim ve öğretim hem Türk halkının yapısal özelliğine ters düşüyordu, hem de öğrenilmesi çok güçtü. Onun için diyebiliriz ki bu birleşmenin daha bir etkili olabilmesi için yeni aşamalara gerekseme vardı. İşte bu gereksemeye 9 Ağustos 1928 tarihinde Latin harflerinin benimsenilmesiyle ulaşıldı. Bu harflerle eğitimöğretimin ivedi olarak gerçekleştirilmesi için Millet Mektepleri devreye sokuldu!.. Köyde kentte, yeni harflerle okuma yazma bilen her yurttaş öğretmenliği üstlendi. Atatürkümüz bu mekteplerin başöğretmeni oldu... Bu iki önemli tarih de gerçek birer devrim tarihiydi ama, nedense okul ve öğretmen yönünden Anadolu’nun dağınık mı dağınık köy sorunu bir dev gibi ayaktaydı!.. Atatürk aydınlanmacılığının bir türlü bu dağınık köy sorununa ulaştırılamaması, sorunun sürüncemede kalışı Atamızı içten içe üzüyordu. Hele Mustafa Necati gibi ülke sever, toplumcu, devrimci bir güzel insanın yitirilmesi sorunun yığıntılanmasına neden olmuştu!.. Diyebiliriz ki Mustafa Necati’nin ölümünden sonraki süreçte Atatürk’ün çok güvendiği, onun devrim ilkelerini ödünsüz uygulayan, toplumca benimsenmesinin savaşımını veren Saffet Arıkan’ın Milli Eğitim Bakanlığı’na atanmasına dek kimi asaleten, kimi de vekil bakan olarak atananların sayısı onikidir ve bu sıralamada Saffet Arıkan onüçüncü sıradadır. İşte bu değerli insan 11 Haziran 1935’te bakanlık orununa oturur oturmaz ilköğretim genel müdürlüğü gibi çok kutsal orun için arayışa başlar... Arıkan. 3 Ağustos 1935 tarihinde genel müdürlük orununa oturtur Tonguç’u!.. Bu tarih köye yönelik yeni bir anlayışın, yeni bir köy sorununa eğilişin tarihidir!.. Tonguç’a göre köyün eğitim ve öğretim sorunu aşılmadıkça Anadolu’nun özgürlük içinde aydınlanması, kalkınması güçtür. Tonguç, özgün eğitimciliğinin yanında, Atatürk devrimlerini bütün boyutlarıyla içine sindirmiş, ödünsüz benimsemiş bir aydınımızdır!.. Göreve gelişinden çok kısa bir süre sonra yirmi, otuz ve kırk evli köylerin eğitim sorununu çözmek için 1936 1937 öğretim yılından başlayarak eğitmen yetiştirilmesine hız verdi!.. Köy öğretmen okulları açtı ve onlara çağdaş bir görünüm vermeye çalıştı. 1940 yılına doğru ise nerede bir eğitmen kursu açılmışsa, o yeri bir Köy Enstitüsü açılışına elverişli bir konuma getirdi. 1940’tan 1944’e dek tamı tamamına yirmi Köy Enstitüsü kuruluverdi. Bataklıklar kurutuldu, ağaçlandırıldı. Çok uzaklardan sular taşındı, yapılar yapıldı, geniş tarım alanları açıldı!.. Köy Enstitülerinin açıldığı yerleri giderek artan bir hızla imrenilecek yerler konumuna geldi. Bu hız İnönüArıkanYücelTonguç birlikteliğiyle sürdü, güzelliklere güzellikler eklendi!.. Son kerte başarılı sonuçlar alındı. Her 17 Nisan yeni bir kutsal bayrama dönüştü!.. Ne yazık ki 1946 seçimleri bu hızı kesti!.. Yücel dışlandı!.. Tonguç, yeni bakan Sirer’le anlaşamadı, görevinden çekildi ve TTK üyeliğine getirildi!.. Yeni bakanla birlikte Köy Enstitülerinin ana işlevi budandı, çalışmalar engellendi, okumanın önü kesildi. Çok büyük emek vermiş nice eğitimci sürüldü... Atatürk, İnönü, Mustafa Necati, Saffet Arıkan, Hasan Âli Yücel (ve daha niceleri), İsmail Hakkı Tonguç gibi büyük insanlar, çocuğun eğitiminde insancıl (hümanist) değerleri öne alırlar, kesinlikle siyasal çıkarları için çocuğu şekillendirme gibi bir hataya asla düşmezler... Çocuk onlar için en kutsal bir varlıktır. İnsancıl değerlerle, çağcıl eğitim anlayışıyla yaklaşırlar çocuğa... Büyük saygınlıkları da buradan gelir... İşte bu büyük eğitimcimiz, Tonguç babamız yaşamı süresince çağcıl bir eğitimi benimsedi. Sayıları binlerle belirtilen öğretmen, eğitmen ve sağlık memuru yetiştirdi. Yaşadığı sürece daha esenli bir toplum yaratmanın savaşımını verdi. Her ölümlü gibi bu yüce insan da 23 Haziran 1960’ta yaşama gözlerini kapayarak aramızdan ayrıldı... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Bu da bir ‘‘RAI dizisi’’! Gazetelere çarşaf çarşaf yansıyan bu ‘‘dehşetengiz konuşmaların’’ kapsama alanı yalnız prens ve mafyozi ortaklarıyla sınırlı kalsa iyi. Bir ucu da Berlusconi hükümetinde Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı yapan Gian Franco Fini’ye uzanıyor. Fini, skandala doğrudan bulaşmış değil. Ancak sözcüsü Salvatore Sottile başta, karısı ve özel kalemi.. telefon dinlemeleri ağı genişledikçe, değişik bağlamlarda gündeme geliyorlar. Eski bakanın sözcüsü Sottile mesela, devlet TV’si RAI’de yükselmek isteyen genç kızlara ‘‘cinsel favörler’’ karşılığında kariyer temin ediyor. Kızların kimi ‘‘şov programlarında’’ hostes oluyor, kimi ‘‘talk şov’’ların aranılan konuklarına dönüşüyor, kimi ‘‘takdimcilik’’ düşlüyor. Sottile’yi memnun eden, sorununu çözüyor! Bırakın yıldızcıkları, RAI’nin ‘‘prime time’’ tartışma programını yöneten ünlü ‘‘anchorman’’i Bruno Vespa bile; bazı programlar için bizzat Sottile’den ‘‘icazet alıyor’’! ‘‘Şef’’in karısı, Bayan Fini de bu arada, başkent Roma’da ortağı olduğu bir klinik için, iş kotarmak peşinde. Fini’nin eşi, para kesen klinikte ortaklık payını arttırmak isterken, daha çok müşteri çekecek hizmetler için ayrıcalık sağlamaya çalışıyor. Ve kocasının ‘‘özel kalemini’’ bunun için kullanıyor. ‘‘Özel kalem’’le ‘‘sözcü’’nün başgörevi zaten, kilit yer ve makamlara; eşdost, tanıdık kim varsa yerleştirmek. Bu arada kimin eli kimin cebinde belli değil. Belli olan tek şey; akıllara durgunluk veren bir nüfuz trafiği, diz boyu yozluk ve yolsuzluk... Bu ‘‘Dallas’vari kirli ilişkiler’’, bir kumarhanemafya soruşturmasıyla başladı ve bu işe aracılık edenlerin telefon konuşmalarının dinlenmesiyle ortaya çıktı. Soylulardan devlet TV’sine dek uzanan ve çok geniş yelpazeyi kapsayan bu ‘‘çürüme’’ karşısında İtalyanlar şaşkın: Kimi dalga geçiyor; kimi de yalnız ‘‘kusmak’’ istiyor! ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com ANTALYA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı: 2003/641 Davacı İçişleri Bakanlığı vekili Av. Hüseyin Yüzbaşı tarafından davalılar Zübeyir Paksoy vasisi Hatice Paksoy vs. aleyhine mahkememize açılan Tazminat davasında verilen ara kararı gereğince; Davalı Zübeyir Paksoy vasisi Hatice Paksoy aleyhine mahkememize açılan 2005/134 Esas, 2005/282 Karar sayılı dava dosyası mahkememizin yukarıda esas numarası yazılı dava dosyası ile birleştiği ve davalı Zübeyir Paksoy vasisi Hatice Paksoy’un adresleri meçhul olduğundan, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmekte, davacı ‘‘Polis memuru İzzet KOKOÇ’un Antalya Emniyet Müdürlüğü, Düden Karakol Amirliği’nde görevli iken davalılar tarafından servis otosunun taranması sonucu yaralanarak sakat kaldığını, 2330 Sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık bağlanması hakkındaki kanun gereğince, İzzet Kokoç’a 9.136,13 YTL ödendiğini, davalılar hakkında mahkumiyet kararı verildiğini, bu nedenle kusurlu fiilleri ile Hazine zararına sebebiyet veren davalılardan 9.136,13 YTL tazminatın 07.01.2005 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini’’ talep ettiğinden, davalı Zübeyir Paksoy vasisi Hatice Paksoy’un duruşma günü bulunan 28.09.2006 günü saat: 10.25’te duruşma salonunda hazır bulanması veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde HUMK’nun 213 ve 377. maddeleri uyarınca, yokluklarında karar verileceğinin, dava dilekçesinin tebliği yerine kaim olmak üzere ilan olunur. 08.06.2006 (Basın: 30870) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 24 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Büyük, katmerli ve gös 1 terişli çiçek 2 ler açan bir 3 süs bitkisi. 2/ 4 Ekonomik alanda kendi 5 kendine yeter 6 li olmaya yö7 nelen bir ülkenin rejimi... 8 Lityum ele 9 mentinin sim1 2 3 4 5 6 7 8 9 gesi. 3/ Anadolu SelU çuklularının üslup 1 M İ Z İ T R A R A F laştırdıkları dolaşık 2 A N E M İ L E D R O süsleme... Çadır, ba 3 N İ L V A K V A K raka gibi eğreti ya 4 Y pılardan oluşturulan 5 O B E L İ S K Ç U Ş İ MA konak yeri. 4/ Edir 6 K İ S EM E N D E R ne’nin bir ilçesi. 5/ 7 Şöhret... Sığ sularda 8 S E B E N A K I yaşayan bir balık. 6/ 9 A T E L EME K Ensiz olarak dokunmuş parçaların yan yana eklenmesiyle oluşan nakışlı ince kilim... Dili tutulmuş, konuşamaz hale gelmiş. 7/ Makbul bir sıcak ülke meyvesi... İlgi eki. 8/ Fizikte kullanılan bir iş birimi... İşaret. 9/ Bir sayı... Un, et ve bamya ile yapılan bir yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anket. 2/ İskambilde koz... Bir yolculuk sırasında mola verilen yer. 3/ İstanbul’un bir semti... Yürürlükte olan. 4/ ‘‘Topla birlikte koşma’’ anlamında spor terimi. 5/ Akıl... Üstün nitelikli bir deri elde etmeye yönelik işleme banyosu. 6/ Yüz örtüsü, peçe... ‘‘Bir çanı gibi gecenin içinde / Ta gün ışıyıncaya kadar / Vakur metin sade / Çalacaksın’’ (M.C. Anday). 7/ Hastalıklı, sakat... Bir nota. 8/ Kitap biçiminde düzenlenmiş takvim. 9/ Kalın bükülmüş sicim... Alçak enlemlerde esen düzenli rüzgâr. CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear