26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 2006 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sökülen, Mayınlar Değil... Güneydoğu’daki mayınlı arazinin temizlenmesi ordumuz tarafından gerekli dış destek de alınarak yapılabilir ve bu alanlar Türk köylüsüne tarım amacıyla verilebilir. Tüm bu işlemler, Atatürkçü politikaların gereğidir. Ancak, halen devam eden emperyalizmin emrindeki bölücü tehlike sıcaklığını korurken bölgedeki mayınları temizlemek aymazlıktır. mek isteniyor. İsrail’de mayın temizleme adına bölgeye tarım bahanesiyle yerleşerek İran ve Suriye’yi kuşatma altına almak istemekte. PENCERE Çifte Kişilik?.. Freud’dan bu yana ruhbilim kanımıza girdi, sanata da bulaştı, hepimiz çevremize birer psikolog gibi bakıyoruz, insan sarrafı olduk... Geçen gün pek meşhur bir şarkıcıdan söz ediyorlardı... Dediler ki: Ruh hastasıdır!.. Kimse yadırgamadı... Nesi var?.. Kişilik bölünmesi!.. Daha iyi ya, sesine yansır, çekimini yoğunlaştırır, cazibesini arttırır, hayranlarını çoğaltır... ? İyi de ‘kişilik bölünmesi’ politikada makbul sayılır mı?.. Yok canım!.. Siyaset ülkeyi yönetmek içindir, halkın politikacıya güvenmesi gerek.. Devleti emanet ettiğin kişinin kim olduğunu bilemezsen, bu yolda kuşkun varsa ayvayı yersin... Lafın burasında ister istemez ‘takıyye’ de işin içine giriyor... Sakın ha karıştırmayın!.. Takıyyenin Freud’la ilişkisi yok, hastalık da değil... Kuranı Kerim’in belli bir ayetine (XVI, 106) dayanan, çifte kişiliğe cevaz veren takıyyeyi her Müslüman gerektiğinde kullanabilir... Bir kimse zorlanırsa, küfrü reddedeceğine sözde benimser, inanmadığı fikri kabul etmiş görünür; çevresini, toplumu, halkı aldatıp kandırabilir.. ki buna da takıyye denir... Peki ne olur?.. Takıyye yapan politikacının kişiliği bölünür, çifte kişilikli bir insan ortaya çıkar... Biri gerçek kişiliği.. Öteki gizli kişiliği!.. ? AKP kurulduğundan bu yana takıyyecilikle müsemma bir partidir, yöneticileri hiç kuşkusuz takıyyecilik şaibesi altındadır; bu konudaki kuşkular son aylarda kuşku sınırını aştı... Ya AKP lideri Recep Tayyip?.. Lafı mı olur?.. RTE, ‘‘Camiler kışlamız, müminler askerimiz, kubbeler miğferimiz, minareler süngümüz’’ diyen politikacı değil mi?.. O günden bu yana kendine dönük bir özeleştiri yapmış da değil... Özeleştiri yapmıyorsa, demek ki takıyye yapıyor!.. ? Freud’u bir yana bırakalım; ama, Tanrı’yı hiçbir yana bırakamayız... Çünkü Başbakanlık yetmedi; RTE şimdi de Çankaya’ya çıkacak... Ve herkes kendisine soracak: Çankaya’da oturan kişi kim?.. Tayyip Erdoğan!.. Peki, hangi Tayyip Erdoğan?.. Başbakanı için de olmaz; ama ülkenin cumhurbaşkanı hakkında ‘‘çifte kişilikli mi’’ kuşkusu varsa, vay o ülkenin hali pür melaline!.. Hangi ‘‘Ortak Akıl’’? Bir ‘‘Ortak Akıl’’dır gidiyor? Kimileri, ille de hepimizin ‘‘Ortak Akıl’’ çizgisinde buluşmamızı istiyor!.. Önce ‘‘akıl’’ nedir? Sözlüğe bir bakalım mı? ‘‘Düşünme kavrama, anlama yetisi...’’ Düşünemeyen, kavrayamayan, anlayamayan biriyle, gelin de ortaklık kurun? Aynı çizgide, aynı yolda aynı amaçta birleşin? Yazarın biri kalkmış ‘‘Ekonomi ile siyasetin yeni bir ‘Ortak Akıl’da buluşması herkesin birbirine yaklaşmasıyla mümkündür. Toplumu kutuplaştıran konularda ‘taraf’ haline gelirse TUSİAD da siyasi istikrarı zedelemiş olur.’’ TV’lerde, gazete sütunlarında hemen her konuda AKP hükümetinin, Başbakan Erdoğan’nın yanında yer alan birtakım yazarlar var. Ne yapsa ne etse övülecek bir yan bulurlar. Şimdilerde ufa tefek eleştirilere başladıklarına göre yolun sonunu onlar da görmeye başladılar sanırım. Yine de AKP’nin yanlışlarına bir mazeret aramaktan vazgeçmiyorlar. ‘‘Öyle yapma, böyle konuşma’’ gibi havalarla!.. ??? Cumhurbaşkanı Sezer ‘‘tarafsız’’ olmalıymış! İki yan, iki taraf, iki ayrı tutum, iki ayrı anlayış, arasında eşit davranmalıymış!.. İkide bir söyledikleri bu!.. Kaç kez yazdık: ‘‘Cumhurbaşkanı ülke sorunlarının çözümünde, ülkenin genel tutumunda, anayasanın savunmasında elbet bir taraftır. O da Atatürk’ün yanıdır, Atatürk Cumhuriyetinin çizgisidir. Akıl, mantık, sagduyu Sezer’in davranışını destekler. Tüm bir ulus da böyle bir Cumhurbaşkanı’nın arkasındadır. ??? Bir yanda ‘‘Ben ülkeyi, dinsel bir devlet kurmak yoluna sürüklemek istiyorum, uygar bir toplum olmaya ters düşen sorunları durmadan gündeme getiriyorumlar’’la ille de imam hatip, ille de türban, ille de dinsel bağnazlıkta direniyorsa, Türk ulusunu seksen yıldır yürüdüğü yoldan geri çevirmeye çalışıyorsa; akla, bilime, çağdaş uygarlığa ters düşen işler yapmaya kalkışıyorsa ‘‘ortak akıl’’da birleşmek olası mıdır?.. ??? AKP’ci birtakım yazarlar ‘‘ortak akıl’’da buluşmayı önermeden, akıl nedir, akıl ortaklığı nasıl yapılır, çağdışı kafalarla nereye kadar gidilir diye bir düşünse! Softa kafalılardan hiçbir zaman ülkeye, insana, yararlı bir davranış beklenemez. Bu gerçek, türlü olaylarla kanıtlanmamış mıdır? Sayın Başbakan öfkeli konuşmalarını şu sözlerle bitirir: Bende öyle yapsam. ‘‘Evet herkes bunu böyle bilsin???’’ ABD’nin acelesi var Topraklarımızın yabancılara verilmesine karşı, Yargıtay’ın 8 Mayıs 1974 tarihli ‘‘...tüzelkişiler gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edin melerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır’’ diyen kararıyla, Anayasa Mahkemesi’nin geçmişte verdiği kararları ortada durmaktadır. GOP’a ya da B.İ.P’ye giden yol taşları Diyarbakır’dan sonra; Hatay’dan Hakkâri’ye kadar uzanan sınırımıza döşenmek isteniyor. ABD’nin acelesi var; Irak’taki katliamlara alet ettiği, yoksul göçmen çocuklarından oluşmuş askerlerin bugüne kadar Irak’tan firar edenlerinin sayısı 9 binlere ulaşmış durumda. İşte, daha fazla Irak’ta kalamayacağını anlayan ABD, kendi kamuoyunu oyalamak için geri çekilme sürecini zamana yayarak yeni oyunlar peşinde. Bu nedenle GOP’u kurmaya ve Karadeniz’e çıkarak Avrasya’yı kontrol altına almaya çabalıyor. Türkiye üzerindeki provokasyonları hızlandırıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yaralamayı, Atatürk’ü Milli Eğitim kitaplarından silmeyi, kamu kurumlarından resimlerini indirmeyi AB’yi kullanarak düzenlemektedir. Ancak bu arada, halkımızın sabrını zorlamaktadır. Orhan ÖZKAYA üneydoğu’daki mayınlı arazinin temizlenmesi süreci, Birleşmiş Milletler’le 2003 yılında imzalanan ‘‘Kara Mayınlarının Temizlenmesi’’ anlaşmasıyla yürürlüğe konmaktadır. Yaklaşık 1 km. genişliğinde, 510 km. uzunluğunda olan 506 km2 yüzölçümündeki mayınlı alanın temizlenmesinin, bölgenin ateş çemberinde olduğu döneme rastlaması son derece düşündürücüdür. Şemdinli ve Van illeriyle, Ordumuz üzerindeki komplolar henüz sıcaklığını korurken, mayınlı arazilerin temizlenerek 49 yıllığına yapişletdevret yoluyla yabancılara temizletme karşılığı kiralanması, bir anlamda, bu toprakların egemenliğinden vazgeçmek anlamını taşır. Gelecekte çıkartılacak yönetmeliklerle bu alanın yabancılara satılmayacağını kimse garanti edemez. Zira Güney’deki, 49 yıllığına Hazine’den kiralanan turistik tesisler, güncel değer üzerinden tesis sahiplerine satılmış, tapuya bağlanmıştır. Osmanlı, Kıbrıs’ı İngilizlere kiraya vermesine karşın geri alamamış ve Yunanistan’a kaptırmıştır. İngilizler de iki üste hâlâ egemenliklerini sürdürüyor. Bu örnekler duruyorken, yabancılara bütün varlıklarımızı ve topraklarımızı özelleştirme, küreselleşme dayatmalarıyla ya yarım yüzyıllığına kiraya vererek ya da satarak elden çıkarmaktayız. Şimdi de sınırlarımızı terke hazırlanıyoruz. Bu konudaki şartname hazırlanmış ve başvuru esasları belirlenmiş durumda. Şartnamenin 1. maddesi: ‘‘İş bu şartnamenin amacı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti Şırnak İli ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırında bulunan ve bu şartname çerçevesinde ihale yapılacak alanlardaki, mayın (anti personelanti tank mayınları) ile patlamamış mühimmatın temizlenmesi, imha edilmesi ve bu suretle elde edilecek arazilerin tarımsal amaçlı kullanılması işlemlerinin yürütülmesindeki genel esas ve usulleri belirlemektir’’ demektedir. Şırnak İli Cizre ve İdil ilçelerinde 47 adet ve 16.580.503 m2 yüz ölçümündeki arazinin ilk etapta temizlenmesi ihaleye çıkarılmaktadır. Bu bir pilot uygulama. Arka G sından diğer beş sınır ilindeki arazilerin mayından temizlenmesi, daha sonra da Irak sınırındaki Siirt ve Hakkâri illerindeki mayınlı alanın ele alınacağı anlaşılıyor. Vali merkeze alındı Milli Savunma Bakanlığı bu işlemi, milyarlarca dolara mal olacağı savıyla reddetmiş ve teknik yetersizliği bahane ederek çekilmiş. Maliye Bakanlığı, Y.İ.D. yöntemiyle konuyu ele alarak yabancılara ihale etmeye hazırlanıyor... 2003 yılında Kilis Valisi, Özel İdare ve bir Alman firması işbirliği ile toplam 638 bin mayının ilk etapta 178 binini 35 milyon dolara temizlemeyi üstlenmek istemiş; ancak Vali merkeze alınarak konu kapatılmış. Yabancı firmalar da, 638 bin mayın için 685 milyondan, 300 milyon dolara kadar inmişler. Rakamlar, karşılanamayacak kadar çok büyük olmamasına karşın, yapılmak istenen, ülke sınırlarını, özelleştirme adına yabancıların eline teslim etmek ve ülkemizin stratejik özelliklerine özen göstermemektir. Ülkenin güvenliği parayla pulla ölçülür mü? Bu durum, sınırların mayından temizlenmesi adına kapımızı bacamızı ardına kadar açmak, hiçbir sırrımızın, yasak alanımızın kalmadığını ilan etmek olmaz mı? ABD, Montrö’yü tanımadığını ve Karadeniz’e çıkmakla, Boğazlar’dan geçiş hakkının olduğunu savlayarak sınırlarımızı tanımamaya ve Avrasya’nın çatısına yerleşmeye çalışıyor. Yani sınırlarımız kalbura çevrilmek isteniyor. Ayrıca, Trabzon’da üs istemesinin anlamı nedir? Gelibolu Yarımadası’nda dönüşümlü yönetim ve İstanbul’un orta yerinde, Ortodoks Ekümenikliği arazisi istemleri... Ermeni sınırını açma belirtileri, toprak istemleri, Kars’ta Ermenilerin, GAP’ta İsraillilerin toprak alımları... Sözde soykırım yalanlarının ABD ve AB parlamentolarında kazandığı mevziler; hepsi bir anda ülkemizin gündemini belirlemekte ve ABD’nin İran saldırı planları yaptığı süreçle örtüşmektedir. Van’da yaratılan provokasyonlar sonucunda ülkemiz, İran’la kapıştırılarak, ABD’nin kara ordusu gibi bölgeye sürül Aymazlık Güneydoğu’daki mayınlı arazinin temizlenmesi ordumuz tarafından gerekli dış destek de alınarak yapılabilir ve bu alanlar Türk köylüsüne tarım amacıyla verilebilir. Tüm bu işlemler, Atatürkçü politikalarının gereğidir. Ancak, halen devam eden emperyalizmin emrindeki bölücü tehlike sıcaklığını korurken bölgedeki mayınları temizlemek aymazlıktır. Halkımız, tren garlarında, otogarlarda, ‘‘En Büyük Asker Bizim Asker!’’ diye davul zurnayla, düğüne gönderir gibi vatan savunmasına gönderdiği‘‘Mehmet’’inin eller üzerinde dönen na’şını, ‘‘Vatan Bölünmez, Şehitler Ölmez.’’,‘‘Vatan Satılmaz!’’ diyerek bağrına basmakta. Tahrip edilen sınır taşları da neyin nesi oluyor? Bu ülke nereye doğru sürüklenmek isteniyor? Bu topraklar için şehit olanlara, gazi olanlara hiç mi saygı kalmadı? Bu topraklar elden giderse ‘‘bayrağımız”ı dikecek, ‘‘şehitlerimiz”i gömecek toprak nereden bulacağız?.. CUMHURİYET 02 CMYK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear