28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 MAYIS 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER Dünyanın en yüksek primi Akfırat köyünde gerçekleşti: Yüzde 12.000... CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Sonunda şeyh çarpıldı! yıptır söylemesi Akfırat köyünü gazeteci gözüyle ilk gören, sanırım benim. Yıl 1988... Ortalıkta yaygın bir söylenti dolaşıyor: Pendik civarında hacılar tarafından bir köy kurulmuş. Köyde şeriata uygun yaşanıyormuş vs... O tarihlerde daha ülkenin tamamı Arabistan’a dönmemiş. R.T. Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı’nda bile yadırganıyor. Türbanlı eşi fazla ortalıklarda görünmüyor. Kısacası ‘hacılar köyü’ sıradan bir vaka sayılmıyor. Köy o günler için ‘kuş uçmaz kervan geçmez’ bir yerde. Zar zor yolu bulup köye ulaşıyorum. O günlerde yazdığım yazı (8.9.1988, ‘Güneş’ gazetesi) şöyle başlıyor: ‘‘Allah Allah... Yoksa Arabistan’a mı geldik? Erkeklerin tümü çember sakallı, kadınların sadece gözleri ve elleri açıkta... Küçücük kızlar bile örtülerin içinde. Köyde dolaşırken şöyle konuşmalar duyuluyor: Selamünaleyküm ya Hacı... Aleykümselam ve rahmetullah Seydi. Keyifler tayyip? Tayyip elhamdülillah.. Ehlen ve sehlen...’ Orada öğrendiğime göre, köyün adı olan Akfırat, Arabistanlı derin hocalardan Osman Akfırat’tan geliyor. Şimdiki imam Yaşar (Yılmaz) Hoca da Osman Akfırat’ın öğrencisi... Dört eşi olduğu söyleniyor. Mektuba Açık Yanıt Her zaman çok sevdiğim ve saygı duyduğum, değerli dost ve ağabey Dr. Tarık Ziya Ekinci’nin mektubunun geniş bir özetini geçen hafta yayımladım. Yanıtsız kalan asıl sorumu bir kez daha yinelemek istiyorum: ‘‘Mehmet Ali Aybar’ın istifasından sonra 1969 Kasımı’nda Mehmet Ali Aslan’ın Türkiye İşçi Partisi Başkanı olmasıyla, partinin başına bir ‘‘Kürt’’ mü, yoksa bir Türkiye sosyalisti mi geçmiş oluyordu?’’ Bugün tartıştığımız sorunun esası bence budur. 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi Kürt sorununu gündeme getirdiğinde, bunu ‘‘ayrılıkçı’’ bir yaklaşımla yapmıyordu. Gündemde böyle bir kavram yoktu. ‘‘Kürt’’ olgusunu, Türkiye’nin sosyalkültürel yapısının dışında, ayrı bir ırksal etnik kavram olarak algılamıyorduk. Benim de o sırada çok genç üyelerinden biri olduğum Türkiye İşçi Partisi’nde Türkler ve Kürtler diye bir ayrım olduğunu anımsamıyorum. Tıpkı Çerkezler, Lazlar, Tatarlar, Gürcüler, Azeriler, vb... (Türkiye toplumunun etnik sentezinde yer alan) başkaca etnisitelere ilişkin herhangi bir ayrım bulunmadığı gibi... ??? ‘‘Türkiye’nin somut koşullarının bir gereği olarak çokkültürlü bir toplum anlayışını savunan’’ Sayın Tarık Ziya Ekinci ‘‘Türkiye’de Türklerden başka Kürtlerin, Lazların, Çerkezlerin ve diğer etnik grupların var olduğunu’’ belirterek ‘‘tümünün demokratik haklarına çokkültürlülük bağlamında sahip çıktığını’’ söylüyor. Bu görüşe aynen katılıyor, sözü edilen demokratik haklara herhangi bir demokrat ve uygar insan gibi ben de sahip çıkıyorum. (Bunları, 1970 yılında, ‘‘Halkın Dostları’’ dergisinde, ‘‘Kürt Halk Şiirinden Seçmeler’’ ve ‘‘Klasik Kürt Şiirinden Seçmeler’’ başlıklarıyla yayımlanan şiirlerin ne yazık ki Kürtçeden değil bir başka dilden çevirmeni olarak söylüyorum.) Bütün sorun, evet, ‘‘Türkiye’nin somut koşulları’’nda ‘‘çokkültürlülük’’ kavramından ne anladığımızdadır... Tek ve aynı ulusal kimlik sentezini oluşturan farklı etnisitelerin demokratikkültürel haklarını savunmak başka şey, aynı ulus içinde farklı uluslar yaratmaya yönelik arayış ve zorlamalar daha başka bir şeydir. Günümüz ulusal Türkiye toplumu içinde ‘‘Türk halkıKürt halkı’’, ‘‘Türk aydınıKürt aydını’’ deyimlerinde somutlanan ayrımlaşmanın, aynı ulus içindeki farklı kültüreletnik kimlikleri değil, farklı ulusal kimliklere yönelik bir arayışı simgelediği yeterince açıktır. Bunun gibi, Kürtlerin yanı sıra Türkiye sentezini oluşturan başkaca (Laz, Çerkez, Gürcü vb.) etnokültürel topluluklara ilişkin ‘‘halk’’ ve ‘‘aydın’’ kimliklerinin de yukarıdaki biçimde ‘‘Türk’’ öğesinden ayrılması, (bu konuda daha önceki birkaç yazıda açıklamaya çalıştığım sosyalkültüreltarihsel gerçekliğe aykırı olduğu gibi) Türkiye’ye daha çok demokrasi değil, daha çok kavga, sorun ve düşmanca karşıtlıklar getirecektir... ??? Türkiye’de ulusallaşma süreci geç ve sancılı yaşandı... Fakat bu süreç günümüzün hiçbir ulusal toplumu için kolay olmamıştır. Herhangi bir ulusal devletin ulusallaşma sürecindeki tarihine bakıldığında, orada bizimkinden hiç de az olmayan kan ve gözyaşıyla karşılaşılacaktır. Bu anlamda, hiç değilse Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin, benzerlerinden çok daha temiz olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de ulusallaşma süreci henüz tamamlanmadı... Bugün yaşanmakta olan sancılar biraz da bunun sonucudur. Fakat bu süreç geriye dönülmesi söz konusu olamayacak kadar da ileri bir aşamadadır... Selçuklu ve Osmanlı toplumlarının mirasçısı, bu nedenle de sayılamayacak kadar çok sayıda etnokültürel farklılığın oluşturduğu günümüz Türkiye sentezi, ulusal kimliğimizin benzersiz denebilecek zenginliği ve özgünlüğüdür... Bu zenginlik ve özgünlüğü korumayı, daha da bütünleştirip derinleştirmeyi başararak insanlık tarihinin daha ileri evrelerine mi taşıyacağız; yoksa ‘‘demokrat’’ ve ‘‘ulusal’’ görünümlü, aslında ise feodal, gerici, bölücü, emperyalizm odaklı parçalanmaların uçurumunda yok olup gitmesine destek olacak, ya da seyirci mi kalacağız? Günümüz Türkiye’sinde, hangi etnik kökene ait ve hangi siyasal inanışa bağlı olunursa olunsun; sağduyulu, öngörülü bütün yurtsever insanların önünde, yanıtı ve çözümlenmesi en öncelikli sorunlardan biri budur... A ? Formula1 pistine yakın olan köy hâlâ savaş alanı gibi... Aklı olanlara sesleniyorum. Ortalık biraz toparlanırsa yüzde 12.000 daha verebilir. Olay 15 karılı ‘şeyhin kerametine’ bağlanıyor ama işin aslı öyle değil. Şeyhi ortaya atıp malı götürenlerin marifeti... 10 YIL SONRA... Aradan 10 yıl geçiyor. Akfırat unutulmuş, ülkenin şeriat sorunu aşılmış. Başbakanlık’ta şeyhlereşıhlara iftar sofraları kurulmuş. İmam nikâhlarına ülkeyi yönetenler katılmış. Akfırat’ın 10 yıl önceki durumu büyük kentlerin ortasına taşınmış. Derken medyada bir bomba patlatılıyor: Akfırat’ın çok karılı bir şeyhi var. Rivayete göre eşlerinin sayısı 15’i buluyor. Yaşar Yılmaz, işleri biraz daha büyütmüş görünüyor. Bizim medyanın işine akıl sır ermiyor. Ülkede şeriat iktidara hazırlanıyorken bütün basın bir garip köy imamının peşine takılıyor. Şeyh, cezaevini boyluyor. Köydeki hacılar kaçırılıyor. Bu arada köyün arazisine ülkenin medya patronları, ticaret ve sanayi odaları başkanları ile onların arkadaşları aşırı ilgi duymaya başlıyor. okeşli şeyhe gelince... Tutuklanıyor, 1 ay kadar hapis yatıyor ve serbest bırakılıyor. Köyün arazileri eskiden sadece şeyhin izin verdiği kişilere satılabilirken, onun uzaklaştırılmasıyla bazı medya patronları büyük arazileri ucuza kapatıyor. Şeyh şimdi nerede? Emlakçinin söylediğine göre, ‘Sorarsanız size burada değil diyecekler ama buradadır’. Artık ortaya çıkmıyor. Medyadan korkuyor. Şu bizim medyaya bakın, şeyhlerin bile gözünü korkutuyor. Çevreyi dolaşıyorum. Sultan Konakları, Tepeören Villaları, Şanlı Villalar, Park Ville, Istanbul Park, Akfırat Evleri gibi Ç Şeyh uçmaz, müritleri uçurur adlar taşıyan siteler, çamurun zor geçit verdiği araziler içinde inşa edilmiş... Formula 1 pisti Akfırat’ta önceden arsa kapatanları ihya etmiş. Ülkeye 170 milyon dolara mal olan Formula1 işletici FİAŞFORMULA İstanbul Yatırım AŞ yöneticisinden aldığım bilgiye göre bugüne kadar doğru dürüst bir tek yarış gördü. Her yıl 1 yarış daha olacak. Geliri 20 milyon dolar, yıllık masrafı 2024 milyon dolar. Başka bir deyişle gideri gelirinden fazla... Olaydan zarar gören tek kişi ise köyün uyduruk şeyhi oldu. Köyden arazi almak isteyenleri çarpılmakla tehdit ederken araya bizim medya kodamanları girince çarpılan kendisi oldu. ŞEYHİN KERAMETİ Dev araziler yok pahasına o günlerin deyişiyle ‘1 paket sigaraya 1 m2’ hesabıyla el değiştiriyor. 2003 yılında bir bomba daha patlıyor: Akfırat’a Formula1 pisti inşa edilecek. Bu sırada arsalar hâlâ ucuz sayılır. Metrekaresi 5 dolar. Geçenlerde Yine Akfırat’tayım. ‘Akfırat Municipality’nin ‘Welcome’ levhası ile karşılanıyorum. Bir arsa ofisine alıcı gibi giriyorum. Hoşbeşten sonra sıra arsa fiyatlarına geliyor. Satıcı mahcup bir şekilde lafa başlıyor: Fiyatlar çok pahalı artık. Yüksek gerilim hattının altı bile 40 dolar (m2). Piste biraz yakın olsun dersen 120 dolardan başlıyor. Ya villalar?.. Allah’tan gerçek alıcı değilim. Çünkü dağ başında, çamurun ortasında inşa edilmiş villalarda bile fiyatlar 1 milyon dolardan aşağı düşmüyor. Burası Manhattan mı, Mashattan mı? Yoksa maksat adam soymak mı, diye soruyorum. Daha beter...diye konuşmamızı dinleyen biri giriyor devreye... Zamanında köyün çevresinde bir tekstil fabrikası kurmuş olan işadamı şöyle devam ediyor: Ben Amerika’dan yeni geldim. Manhattan’a 1 saat uzaklıkta (Akfırat da kente aşağı yukarı aynı uzaklıkta) 200250 bin dolara şahane villalar satılıyor. Amerikalılar araştırmışlar. Manhattan Adası’nda son yüzyılın arsa değer artışı yüzde 10.000... Akfırat’ta son 20 yılda yüzde 12.000’e ulaştı. Nereden Nereye... Ö ykümüzden anlaşılacağı gibi, bir zamanlar şeriatçı bulmak için aramak gerekirdi. Şimdi sokaktan rasgele 3 kişi çevirseniz, biri yobaz, biri bombacı, biri gözcü çıkıyor. Gazetemize bomba atanlar yakalanırsa belki bir gerçek daha ortaya çıkacak: Zamane gençleri şeriatçılığın ve bomba atmanın suç olduğunu bilmiyorlar galiba... Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde terörle mücadelede uluslararası işbirliğinin şart olduğuna dikkat çekildi ‘PKK medya imparatorluğu kurdu’ LEYLA TAVŞANOĞLU ataol b?cumhuriyet.com.tr. Faks: (0212) 513 85 95 armara Grubu Vakfı’nın dokuz yıldır düzenlediği Avrasya Ekonomi Zirveleri’nin dokuzuncusu 810 Mayıs tarihleri arasında yapıldı. İstanbul Ticaret Odası meclis salonunda düzenlenen oturumlarda ele alınan konular esas olarak enerjiye küresel bakış, BakuTiflisCeyhan boru hattı ve alternatif enerji koridorları arayışları, KOBİ’lerin yararları, Avrasya’da turizm, ekonomide yeni açılımlar, küreselleşen terör ve ulusal ve uluslararası güvenlikti. Oturumlarda en çarpıcı sunumlardan birisi Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner’den geldi. Aydıner, PKK’nin bir medya imparatorluğu kurduğuna dikkat çekerek şu anda elinde 3 TV, 6 radyo, 2 haber ajansı, 7 gazete, 45 dergi ve sayısız şirket olduğunu söyledi. Aydıner, PKK’nin legal ve illegal faaliyetlerinin gittikçe arttığına dikkat çekerek ‘‘Bunları Avrupa Halk Kongresi örgütlüyor. Şimdiye kadar hiçbir terör örgütü uluslararası çapta böylesine desteklenmemiştir’’ dedi. Aydıner, PKK’nin bir Kürt Kızılayı kurduğunun altını çizerek ‘‘Bunu Fransa, İngiltere, İsviçre, Belçika, Danimarka, Hollanda ve Yunanistan destekliyor’’ diye konuştu. Otuz ülkeden devlet, hükümet başkanları, bakanlar, milletvekilleri, aka M Albert Çernişev, İsrail Dışişleri Bakanlığı Genel Direktörü Dr. Alon Liel ve daha pek çokları... İlgiyle izlenen oturumların başında ‘‘Küreselleşen Terör ile Ulusal ve Uluslararası Güvenlik’’ konusunu taşıyan geliyordu. Oturumda terörle mücadele için mutlaka uluslararası işbirliğinin şart olduğunu vurguladılar. OBİLERİN ÖNEMİ K İlgi konusu bir başka konu başlığı da Avrasya bölgesinde KOBİ’lerin önemiydi. Katılımcılar KOBİ’lerin ülkelerin ekonomilerinin kalkınma ve gelişmesinde ciddi motor güç oluşturduklarının altını çizdiler. Özellikle Küçük ve Orta Ölçekli Özel Girişimler Konseyi Başkanı Prof. Ovidiu Nicolescu, Romanya ekonomisinin son yıllarda olağanüstü gelişme göstermesinde KOBİ’lerin büyük katkıları olduğunu söyledi. Belçika Meclisi’nin tek Türk üyesi olan milletvekili Cemal Çavdarlı da ilginç sunumunda Belçika gibi ülkelerde KOBİ’lerin rolünü vurguladıktan sonra KOBİ’ler arası uluslararası ilişkilerden söz ederken şu çarpıcı sözleri söyledi: ‘‘Bu bölgede Belçika en çok Ermenistan’la ticaret yapıyor. Başta da Ermenistan’a mücevher ihraç ediyor. Bu mücevherler esas olarak da elmas.’’ Marmara Grubu Vakfı’nın düzenlediği Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne ilgi büyüktü. demisyenler, gazeteciler ve işadamları zirvede hazır bulundu. ST DÜZEY KATILIM Ü Katılımcılar arasında Türkiye’den Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, devlet bakanları Nimet Çubukçu ve Kürşad Tüzmen, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Turizm Bakanı Atilla Koç, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah bulunuyordu. Öbür ülkelerden önde gelen isimler ise şunlardı: Eski Bulgaristan Cumhurbaşkanı Zhelyu Zhelev, eski Romanya Cumhurbaşkanı İon İliescu, Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Siyasi İşler Müdürü Ali Hasanov, Dış Azerilerden Sorumlu Azerbaycan Devlet Bakanı Nazım İbrahimov, Slovakya Başbakan Yardımcısı Pal Csaky, Gürcistan Ekonomi Bakanı Nikoloz Gilauri, Almanya Ticaret ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Georg Wilhelm Adamowitsch, yeni Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Genel Sekreteri Yunanistan’dan Büyükelçi Leonidas Chrysantopoulos, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik İlişkiler Genel Direktörü Büyükelçi Nikolas Kouniniotis, Macaristan Dış Ekonomi Müsteşarı Dr. Abel Garamhegyi, Çin Halk Cumhuriyeti Turizm Bakanı Zhang Xiqin, Belçika Federal Parlamento üyesi Cevat Çavdarlı, Karadağ İçişleri Bakanı Jusuf Kalamperovic, Rusya’nın eski Ankara Büyükelçisi CUMHURİYET 06 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear