26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 MART 2006 SALI 4 HABERLER Sabancı suikastı sanığının firar etmesinin ardından Adalet ve İçişleri bakanlarının istifası isteniyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Orduya Siyaset Bulaştırmak Mustafa Kemal’in, Kurtuluş Savaşı’nın bitiminden hemen sonra silah arkadaşlarını, siyaset ya da silahlı kuvvetler üyeliği arasında bir tercih yapmaya çağırması, tarihten ders almayı bilen bir lider olmasındandır. Osmanlı İmparatorluğu’nun, Birinci Balkan Savaşı’nda yeni kurulmuş olan küçük ve güçsüz devletler karşısında utanç verici bir hezimete uğraması ve Edirne’yi bile kaybetmesinin nedeni, Osmanlı Ordusu’nun gırtlağına kadar siyasete bulaşmış olmasındandı. Lider, tarihten ders almayı biliyordu. Mustafa Kemal Paşa da, ardından gelen İsmet Paşa da, asker kökenli olmalarına karşın, sivil devlet adamlığının en parlak örneklerini sergilediler ve siyaset ile orduyu birbirinden ayrı alanlarda faaliyet gösteren iki kurum haline getirdiler. Hilafetin kaldırıldığı 3 Mart 1924 tarihli oturumda, aynı zamanda Evkaf ve Şeriye Vekâleti’nin de kaldırıldığını, bunun yanı sıra Tevhidi Tedrisat Kanunu’nun (Eğitim Birliği Yasası) kabul edildiğini hemen herkes bilir.. daha az bilinen ise Genelkurmay Bakanlığı’nın aynı gün kaldırılmış olmasıdır. Ordunun siyaset içinde uzantısı olmaması için alınmış bir önlemdir bu. Atatürk de İnönü de ordu siyaset ayrılığına titizlikle uydular. ??? 1960 27 Mayıs’ı takip eden yıllarda, siyasetçilerin en büyük uğraşlarından biri de, ordu’nun siyasete karışmamasını sağlamaktı. Ama siyasiler, ellerine geçen elverişli olanaklarda, siyasetin orduya karışmasından geri kalmadılar. Sonucun ne olduğu; tayin, terfi sürecine yapılan müdahale sonucunda Genelkurmay Başkanlığı’na ulaşan Kenan Evren’in öyküsünde gayet iyi görülebilir. Ordunun siyasete karışmaması, siyasetin de orduya müdahale etmemesi ile mümkündür. Ordunun kendi kurallarının olması, tayin ve terfilerde bu kuralların geçerli olması, AİHM’nin bile görevin özel niteliği dolayısıyla kabul ettiği bir ilkedir. AKP iktidarının ise Türkiye’yi kendi görüşüne göre yeniden biçimlendirme süreci içinde, TSK’yi açıkça olmasa bile üstü örtülü biçimde hedef aldığı bilinmeyen bir husus değildir. Bunda şaşacak bir şey yoktur. Emekli Orgeneral Kemal Yavuz’un bir açıkoturumda da net bir biçimde dile getirdiği gibi, varlığını din temeline dayamak isteyen her iktidarın nihai hedefi her yerde ve her zaman ordu olmuştur. Şemdinli Davası’nın iddianamesi de basın ve kamuoyu tarafından, TSK’yi siyasi etkilere açık hale getirme amacı taşıyan bir girişim olarak değerlendirildi. ??? Bu değerlendirmede, kuşkusuz iddianameyi hazırlayan kişinin Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya olmasının önemli bir payı var. İddianame dikkatle okunduğunda, hedef alınanın Kara kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile birlikte bütün TSK olduğu kolayca görülür. Herhangi bir iddiada bulunmaksızın, bazı garip rastlantıların altını çizmekle yetineceğim. AKP iktidarının, üniversitelerden, özellikle Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi ile Rektörü Yücel Aşkın’dan hiç hoşlanmadığı bilinmektedir. Bu sırada, sahneye Van Savcısı Ferhat Sarıkaya çıkıyor ve hukukçuların hiç içine sindiremedikleri bir iddianame hazırlanıyor; hukuk ile uzaktan yakından ilişkisi olan herkesin yüreğini sızlatan uygulamalara tanık olunuyor. AKP iktidarına yakın çevrelerin Orgeneral Büyükanıt’tan nedense tedirgin olduklarını herkes biliyor; 30 Ağustos 2006’da Genelkurmay Başkanlığı’na en yakın aday olarak bilinen Büyükanıt için Ferhat Sarıkaya, müthiş bir iddianame hazırlıyor. Herkes şimdi merakla, olayların nereye varacağını bekliyor. Olay, rejimin özünü tehdit edecek boyutlara varmaya aday bir görünüm içinde. Galiba, Fuat Paşa’nın Abdülaziz’in ünlü Avrupa gezisinde, Osmanlı’nın zayıflığından söz eden İngiliz diplomata, ‘‘Yanılıyorsunuz, çok güçlüdür, baksanıza yıllardır, siz dışardan bir içerden bunca uğraşmamıza rağmen bir türlü yıkılmıyor’’ tümcesi Türkiye Cumhuriyeti için de geçerli. Bakalım daha neler göreceğiz?.. Belçika’da Fehriye gerilimi ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL Belçika’da terörist Fehriye Erdal’ın, 4 yıl hapis cezasına çarptırılmadan bir gün önce ‘‘izini kaybettirmesi’’ne ilişkin tartışmalar devam ederken siyasi kanatta gerginlik artıyor. Muhalefet, Adalet ve İçişleri bakanlarının istifasını isterken Belçika İstihbarat Servisi (SE) Genel Müdürü parlamentoda yaptığı konuşmada, Erdal’ın kaçabileceği konusunda hükümeti uyardıklarını söyledi. Bu arada Avrupa Tutukluların Haklarını Koruma Örgütü, Erdal’ın teslim olabileceğini öne sürdü. Merkezi Hollanda’da bulunan Avrupa Tutukluların Haklarını Koruma Örgütü, Fehriye Erdal’ın 4 yıl hapis cezasını çektikten sonra Türkiye’ye iade edilmekten korktuğu için kaçtığını ileri sürdü. Belçika Adalet Bakanı Laurette Onkelinx’in, Erdal’ın Belçika’daki suçları çerçevesinde ? Belçika İstihbarat Servisi Genel Müdürü parlamentoda yaptığı konuşmada, Fehriye Erdal’ın kaçabileceği konusunda hükümeti önceden uyardıkları yönünde açıklamada bulunurken ‘Tutukluların Haklarını Koruma Örgütü’ Türkiye’ye iade edilmemesi karşılığında Fehriye Erdal’ın teslim olabileceğini öne sürdü. cezasını çekmesinden sonra Türkiye’ye iade edilmeyeceği yönünde güvence vermesini isteyen örgüt, ‘‘Türkiye Erdal’ı kesinlikle ölüm cezasına çarptıracaktır. Adalet Bakanı iade edilmeyeceği garantisini verirse Erdal büyük olasılıkla kendiliğinden ortaya çıkacaktır’’ yönünde açıklama yaptı. dal’ın kaçabileceği konusunda hükümeti önceden uyardıkları yönünde açıklamada bulundu. Parlamentonun servisi denetlemekle görevli İzleme Komitesi önünde Erdal’ın kaçışına ilişkin bilgi veren Dassen, ‘‘Erdal’ın kaçma olasılığına ve buna karşı alınması gereken önlemlere’’ yönelik belgeleri İçişleri Bakanı Patrick Dawael’e gönderdiklerini söyledi. Dassen, bu mektubun birer kopyasının Adalet Bakanı Laurette Onkelinx ve Başbakan Guy Verhofstadt’a da iletildiğini belirtti. Belçika’da muhalefette bulunan Flaman Hıristiyan Demokrat Parti’sinin (CDV), Adalet ve İçişleri bakanlarının istifasını istemeyi kararlaştırdığı öğrenildi. Eski Adalet Bakanı ve Flaman Hıristiyan Demokrat Parti üyesi Tony Van Parijs, Brüksel hükümetini sert bir dille eleştirirken ‘‘Zaman, terorizmle mücadeleye öncelik verme zamanıdır. Belçika’nın adli gerçeğine göre Erdal teröristtir. Güvenlik birimlerinin inanılmaz hataları sonunda elden kaçırılmıştır’’ dedi. ‘Hükümeti uyarmıştık’ Öte yandan Fehriye Erdal’ın kaçışına yönelik olarak Belçika parlamentosunda sert tartışmalar yaşandı. Belçika İstihbarat Servisi (SE) Genel Müdürü Koen Dassen, dün Belçika parlamentosunda Fehriye Er Bakanlar istifa etmiyor Fehriye Erdal olayı çerçevesinde basın ve siyaset dünyasında ağır eleştirilere hedef olan Belçika Adalet Bakanı Onkelinx ve İçişleri Bakanı Dewael, istifa etmeyeceklerini açıkladılar. Dewael, terörist Erdal’ın tutuksuz yargılanmasının yargı gücü kararı olduğunu, kendisinin bir şey yapamadığını savunarak tek hatanın, teröristi ‘‘iyi gözlemleyemeyen’’ İstihbarat Servisi’nde (SE) görülebileceğini, ancak bu konuda kesin fikir belirtmek için raporların beklenmesi gerektiğini anlattı. Patrick Dewael, Erdal’ın, kendisini 4 yıl hapis cezasına çarptıran ve ‘‘terörist’’ olarak ilan eden mahkeme kararından bir gün önce ‘‘izini kaybettirdiğini’’, o tarihte ‘‘özgür’’ olduğunu, dolayısıyla ‘‘firar ettiğinin’’ söylenemeyeceğini ileri sürdü. Adalet Bakanı Onkelinx, basına yaptığı açıklamada, istifa etmeyeceklerini bildirirken terör örgütünün ve teröristlerin ‘‘temyiz hakları’’ üzerinde durdu ve terör örgütü DHKPC’nin Brüksel’deki bürosunun ‘‘yargı sürecinin sonuna kadar’’ kapatılmayacağını tekrarladı. T EMSİLCİ GÖNDERİLDİ G AZALCI’DAN ÇELİK’E SORU AB, kadın eylemlerini izlemeye aldı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB geçen yıl 8 Mart Kadınlar Günü öncesinde İstanbul’da meydana gelen şiddet olaylarını gözlemlemek için Ankara’ya AB Komisyonu’nun İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat Eşitliği’nden sorumlu üyesi Vladimir Spidla’yı gönderdi. Spidla, Türkiye’deki kadınların durumunun halen sıkıntılı olduğunu söyledi.AB İlerleme Raporu’nda Türkiye’de kadın haklarının geriye gittiğinin vurgulanmasına neden olan, 5 Mart olaylarının bir benzerinin gerçekleşip gerçekleşmediğini görmek için Ankara’ya temsilci gönderdi. Başkente dün gelen Spidla, yaptığı basın toplantısında, Türkiye’deki kadınların durumuyla ilgili kanunlarda yapılan değişikliklerin önemli olmasının yanı sıra zihinsel bir değişime ihtiyaç olduğunu söyleyerek bunun için de güçlü bir sivil toplum gerektiğini kaydetti. Yaratılış kuramını savunan kim? ANKARA (ANKA) CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, okullarda biyoloji kitaplarında evrim kuramı ile birlikte yaratılış kuramının birlikte okutulmasıyla başlayan tartışmaları bir soru önergesiyle Meclis gündemine getirdi. Mustafa Gazalcı, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, 700 akademisyenin biyoloji kitaplarında evrim kuramı ile yaratılış kuramının birlikte okutulmasını doğru bulmadığını belirterek bunun düzeltilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı’na başvuruda bulunduklarını anımsattı. Gazalcı, Bakan Çelik’e, bu dilekçeye verdiği yanıtı sordu. Gazalcı, Çelik’e, Adana’da yaptığı ‘‘Evrim kuramının henüz ispatlanmadığı, bu yüzden çocuklara tek başına okutulamayacağı, dünyada da böyle olduğu’’ şeklindeki açıklamasının bilimsel olup olmadığını ve hangi ülkelerde bu uygulamanın yapıldığını da sorarken, ‘‘ABD Başkanı George Bush’un isteğine karşın okullarda evrim kuramının dışında dinsel yaratılış kuramının mahkeme kararıyla ‘bilimsel eğitim bozulmasın’ diye yasaklanması konusunda ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de de bir velinin başvurusuyla mahkeme bu tutumun yasalara aykırı olduğuna karar verirse ne yapacaksınız?’’ dedi. Çankaya’dan Gazi Satar’a ziyaret Cumhurbaşkanlığı Yaveri Deniz Yarbay Adnan Erdemir, Semra Sezer’in himayesinde oluşturulan Türkiye Güçsüzler ve Kimsesizlere Yardım Vakfı’nın Genel Başkanı Gülgen Dural, Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuran Akdemir ile birlikte Eskişehir’de Hacıseyit Mahallesi’nde yaşayan Gazi Yakup Satar’ı ziyaret etti. Heyete, Eskişehir Valisi Kadir Çalışıcı ve 1. Hava Kuvvet Komutanlığı’ndan Hava Personel Yüzbaşı İsmail Kayrak ve Hava Personel Üsteğmen Tamer Söğütlü de eşlik etti. Heyet, Gazi Satar’a Cumhurbaşkanı Sezer ve eşinin selam ve sevgilerini iletti. Yarbay Erdemir, ziyaretin sonunda, Gazi Satar’a Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından gönderilen anı plaketini hediye etti. (Fotoğraf: AA) Cinayetler savaş kadar can aldı Spidla, bu zihinsel değişim konusunda iyimser olduğunu ifade etti. Kadınerkek eşitliğinin AB’nin öncelikli konularından biri olduğunu söyleyen Spidla, bu çerçevede kadınların istihdamda daha çok pay alması, eğitim seviyelerinin yükseltilmesi, kadına yönelik şiddetin son bulması gerektiğini bildirdi. Kadına yönelik şiddete ilişkin bir soru üzerine Spidla, bunun sadece Türkiye için değil, diğer Avrupa ülkeleri için de bir sorun olduğunu belirterek diğer Avrupa ülkelerinde kadına yönelik şiddetin geleneğin bir parçası olmadığını kaydetti. Spidla, gazetelerde Türkiye’de her yıl 1600 namus cinayeti işlendiğini okuduğunu kaydederek bunun ABD’nin Irak’ta kaybettiği asker sayısına eşit olduğuna dikkat çekti. Spidla, AB’nin Türkiye’ye 2006 yılı için ayırdığı 500 milyon Avro’luk fon çerçevesinde kadınlar için de çeşitli projeler bulunduğunu kaydetti. İBB BAŞKANI TOPBAŞ ‘Bizim yaptığımıza dimağlar yetmiyor’ İstanbul Haber Servisi İstanbul’un trafik sorununa çözüm olarak uygulayacağı projeler bilim insanları tarafından eleştirilen Büyükşehir Belediyesi Başkanı Kadir Topbaş, ‘‘Bizim yaptığımıza dimağlar yetmiyor. İstanbul’un her tarafında ulaşımla ilgili inşaat göreceksiniz. Buna hep beraber tahammül göstereceğiz’’ dedi. Topbaş, Adalar’da ilk doğalgaz abonesi alım töreninde yaptığı konuşmada, Adalar’ın, 10 milyon YTL’lik yatırımla çok kısa sürede doğalgaza kavuştuğunu söyledi. Topbaş, ‘‘7 Tepeye 7 Tünel’’ projesi kapsamında ‘‘ Neden tünel yerine metro yapılmadığı’’sorusuna da ‘‘Bolu tüneline metro olur mu? Çünkü orada yolculuk talebi yok. Amaç, tıkanan noktalarda araç geçişini sağlamak’’ yanıtını verdi. Topbaş, ‘‘Yol yapımlarının araçları özendireceği’’ gerekçesiyle eleştirildiklerini de anımsatarak,‘‘Böyle mantık olur mu? İstanbul’un yol kapasitesi gelişmiş ülkelerin çok altında’’ dedi. ‘Bilim adamlarını açıklayın’ Gazalcı, 700 akademisyenin açıklamasına karşın Bakan Çelik’in, yaratılış kuramının (bilinçli tasarım) biyoloji kitaplarına alınmasına “Sokaktaki halkın değil, bilim adamlarının karar verdiğini’’ söylediğini anımsatarak bu bilim adamlarının kimler olduğunu sordu. Gazalcı, Bakan Hüseyin Çelik’e bu uygulamanın anayasaya, Öğretim Birliği Yasası’na, laiklik ve bilimsellik ilkesine aykırı olduğunu bilip bilmediğini de sordu. asirmen?cumhuriyet.com.tr ZANLILARDAN İKİSİ KADIN Bursa’da çeteye darbe: 32 gözaltı BURSA (AA) Bursa Emniyet Müdürlüğü’nce, bir organize suç örgütüne yönelik düzenlenen ‘‘Çağrı’’ adlı operasyonda, 2’si kadın 32 kişi gözaltına alındı. Bursa Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Organize Suçlar Büro Amirliği’nden yapılan açıklamaya göre operasyon kapsamında, liderliğini Ahmet K.’nin üstlendiği suç örgütünün gerçekleştirdiği eylemler, 5 ay süren çalışma sonucu tespit edildi. Daha sonra İstanbul ve Bursa’da düzenlenen eş zamanlı operasyonda 32 kişi gözaltına alındı. Zanlıların, 10 Aralık 2005’te Bursa’daki bir gece kulübünün kurşunlanması, çeşitli bıçakla yaralama ve darp olaylarının yanı sıra 2 Şubat’ta Şenol Otomotiv’e silahlı saldırıda bulunulması olaylarına karıştıkları belirlendi. Antalya Akdeniz Üniversitesi’nde Hrant Dink’le birlikte başımıza gelenleri yazmıştım. Bizi davet edenlerin, bizimle yaptıkları sözleşmeye uymadıklarını, gelmeyeceğini söyledikleri Vural Savaş’ı çağırıp konuşturduklarını, hatta konferansın sonunda MHP aday adayı ünlü müdahil avukatı Kemal Kerinçsiz ’i de kürsüye çıkardıklarını anlatmıştım. Toplantıyı yine bize danışmadan yönettirdikleri emekli savcı ve emekli profesör, rektör danışmanı Çetin Yetkin’in bir sorgucu gibi davranarak, salonu dolduran gençleri dolduruşa getirmek istediğini de sizlerle paylaşmıştım. Sonunda yine de Antalya’dan mutlu ayrıldık. Çünkü, salondaki yüzlerce Antalyalının çoğunluğunun desteğini ve sevgisini kazanmıştık. Türkiye’de üniversitelerin ciddi bir eğitim sorunuyla yüz yüze olduğuna, ciddi bir yönetim sorunuyla yüz yüze bulunduğuna yaptığım her üniversite gezisinden sonra biraz daha çok inanıyorum. 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan YÖK sistemi, üniversiteleri çağdaşlıktan uzaklaştırmış durumda. Üniversiteler, ellerinde her türlü yetkiye sahip, Demirtaş Ceyhun’un Başına Gelenler bol olanakları olan rektörlerin ve onların çevresindeki bir grubun hegemonyası altındalar. Bu hegemonya, rektörden rektöre farklı olarak işlese de sonuç olarak, üniversiteler demokratik olmayan, özgürlükçü olmayan bir anlayışla yönetiliyor. Böyle olunca, üniversiteler, hâkim ideolojinin gençlere aşılandığı bir karargâha dönüşüyor. Bu ideoloji bazen milliyetçilik, bazen İslamcılık da olsa özü değişmiyor. Özü, gençleri yaratıcı düşünmekten, genel geçer şoven milliyetçi düşünceleri sorgulamaktan uzaklaştıran, tek tip düşünen ve dünyayı anlamakta zorlanan bireylere dönüştürmek. Üniversitelerin yönetim eliti, kendilerini ayakta tutacak bir ideolojinin etrafında toplanıp, kendi iktidarlarını sağlama almanın derdine düşüyorlar. İktidar, olanak demek. Kadrolar, döner sermaye, fazla mesai, kariyer bu iktidarın olmazsa olmaz unsurları olarak şekilleniyor. Geçmişte bu sisteme itiraz edenlerin bir kısmı şimdi bu sistemin nimetlerinden yararlanmanın keyfini çıkarıyorlar. YÖK’ü değiştireceğini vaat eden AKP ise YÖK olanaklarının ne olduğunu anladıkça, sistemi değil, şu anda yönetimi elinde bulunduranları değiştirmeyi tercih ediyor. 15 yeni üniversite projesinden de bu şekilde yararlanacakları anlaşılıyor. ??? Üniversiteler üzerine umutsuz düşünceler üretirken, yazar Demirtaş Ceyhun’dan bir mektup aldım. Demirtaş Ceyhun, bir edebiyat söyleşisi için Antalya’ya davet edilmişti. Hrant’la, benim yaşadıklarımdan farklı sıkıntılar yaşamışlardı. Uğradıkları muameleye çok sinirlenmişti. Yaşadıklarını paylaşmak istiyordu. ‘‘Sevgili Oral, beni de arayıp Antalya Akdeniz Üniversitesi’nin 1 Mart 2006’da düzenleyeceği ‘Rönesans ve Türkiye’ konulu bir toplantıya Lütfü Dağtaş ve Yüksel Pazarkaya ile birlikte katılıp katılamayacağımı sormuşlardı. Biliyorsun, Yüksel kırk yıldır Almanya’da yaşamaktadır. Sevinçle kabul etmiştim hemen. Şubat’ın son haftasında da gene üniversiteden arayarak toplantının 1 Mart Çarşamba günü saat 15.30’da yapılacağını, benim için de o gün Atlas Jet havayollarının uçağında yer ayırttıklarını bildirip uçak biletini göndermişlerdi. Yüksel de Köln’den gelmişti o gün. Gerçi havaalanında Akdeniz Üniversitesi’ne ait siyah plakalı bir otomobil ile şoföründen başka kimse karşılamamıştı bizleri ya.. sağ olsunlar yatacak yerlerimiz ayrılmıştı üniversite konukevinde. Çantalarımızı bıraktıktan sonra da toplantının yapılacağı yere götürüldük. Güya bizleri Kültür Müdürlüğü’nden bir görevli ile de tanıştırdılar, ancak o bey de öylesine meşgulmüş ki, bürosunun karşısındaki kahvede bizlere birer çay söyleyip hemen işinin başına döndü ve bir daha da yüzünü görmedik. Bize yol göstermesi için bir öğrenci görevlendirmişlerdi, ama onun da edebiyatla, kültür tarihiyle filan hiç ilgisi olmadığı gibi, bir yetkisi de yoktu gördüğümüz kadarıy la. Düzenlenecek toplantıyla ilgili bir afiş, duyuru filan da görmedik kampus içinde. Nitekim, girdiğimizde salonda da üç dört kişiden başka kimse yoktu. Konuşmaya yarım saat geç başladığımız halde, dinleyici sayısı 2025’i geçmedi. Oysa bizler binlerce kilometre ötelerden gelmiştik. Bu toplantı gerçekten niçin düzenlenmişti acaba? Üstelik, akşamleyin de hiçbir üniversite yetkilisi bizimle yemek yeme lütfunda bulunmadı. Ama gene de sosyal tesislerde paramızla iki lokma bir şey yememize izin verdikleri için sağ olsunlar... Bu olayı nasıl yorumlayacağımı gerçekten bilemiyorum. İnan, hakarete uğramış hissediyordum kendimi. Bir gecede yasalar çıkarıp 15 üniversite kurmaya çalışan AKP’lileri eleştiriyordum, ama üniversite dediğin böyle olacaksa, gerçekten rakamı niçin 15’le sınırlı tutuyorlar ki... Üniversitelerimizden bir daha bir çağrı mı geldi? Tövbe, yoğurdu üflemeden yersem... Bu bana ders olsun... Şayet bu satırlarımı yayımlarsan, belki öfkem biraz hafifler diyorum...’’ CUMHURİYET 04 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear