24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 MART 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Ön inceleme Kültür Bakanlığı’nın eski hukuk müşavirlerinden Gülizar Balcı, hakkında verilen bir idari ceza nedeniyle bakanlığın Teftiş Kurulu Başkanvekili ile bir müfettişi dava etti. Dava sürecinde Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç imzalı bir ön inceleme raporuyla ilgili bürokratlar hakkında soruşturma izni verilmedi. Bunun üzerine Gülizar Balcı, bu ön inceleme raporunu da dava etti. Şu gerekçeyle: ‘‘Ön inceleme; raporun dilinden de anlaşılacağı üzere Sayın Bakan tarafından yapılmış bir ön inceleme değildir. Raporda ön incelemeyi yapanın ve düzenleyenin Bakan olduğu vurgulanmakta ise de raporun son sayfasında, karar kısmında ‘ön inceleme raporunun incelenmesinden’ ibaresinden açıkça anlaşıldığı üzere, Sayın Bakan’ın önüne, incelenmek üzere bir rapor konulmuştur. Raporun, her ne kadar Bakan düzenlemiş gibi bir dil ile hazırlanmış görünümü vermeye çalışılsa da kendisini savunma zorunluluğunda olan görevliler tarafından hazırlanmış olduğu, ön inceleme raporu olmaktan ziyade doğrudan ve ismen beni hasım ve hedef alan bir dille savunma raporu halinde hazırlanmış olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Çünkü hukuki bilgisi, engin genel kültürü, hitabet gücü, dikkati ve her konudaki uyanıklığı kamuoyunca da yakınen bilinen Sayın Kültür Bakanı’nın böylesine gayri hukuki ve sığ bir rapor düzenleyebileceğine ben dahil kimse inanmaz ve inanamaz.’’ Sağlığı özelleştirip işçilerin SSK hastanelerini kamulaştırmışlardı ya, işte o çok övündükleri uygulamanın sonuçları: SSK, 2005’i 7 milyar 411.7 milyon YTL açıkla kapattı. 2006’da bu açık 12 milyar 508.8 milyon YTL’ye çıkacak. Sosyal güvenlik kuruluşlarının eczanelerden ilaç almalarını sağlayan düzenleme yılda 1 milyar YTL tasarruf öngörüyordu, 14 aylık uygulamada yaklaşık 3 milyar YTL zarar edildi. SSK’nin sağlık giderleri 2004’te 6.6 milyar YTL iken 2005 sonunda 8.2 milyar YTL’ye çıktı. İlaç harcamaları 2.6 milyar YTL’den 3.6 milyar YTL’ye ulaştı. İlaç harcamalarında kurum eczaneleri 2.1 milyar YTL’den 877 milyon YTL’ye indi, anlaşmalı eczaneler 528 milyon YTL’den 2.6 milyar YTL’ye çıktı. Dışardan satın alınan hizmetlerin toplam içindeki oranı 2004’te yüzde 39.4 iken, 2005 sonunda yüzde 80.8 oldu. SSK’de 2004’te 855 milyon kutu olan ilaç tüketimi 2005 yılında 1.2 milyon kutuya yükseldi. SSK kurum ihtiyacı olan ilacın yüzde 40’ını kendi üretirken buna son verdi, bu da ilaç şirketlerinin fiyatı artırmasına DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin önderliğinde ‘‘solda yeni bir yapılanma’’ iddiasıyla yürütülen hareketin konfederasyonun içindeki kimi kesimlerde rahatsızlık yarattığı söyleniyordu. DİSK’e bağlı Sosyalİş Sendikası Başkanı Özcan Kesgeç, tepkilerin söylenti düzeyinde kalmadığını gösterdi ve sendikasının gazetesine şunları yazdı: ‘‘10 Aralık 2005 günü İstanbul Dedemen Oteli’nde yapılan ‘Solda Yenilenme Konferansı’nda açış konuşması yapan DİSK Başkanı, ‘Bu platform Uyarlama Hastaneler Devredilince neden oldu. SSK, toplu ilaç alımlarında kullandığı pazarlık gücünü yitirdi. Bazı ilaçlarda yüzde 1415 fiyat artışı oldu. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Başkanı Kazım Ergün, ‘‘Haklı çıktık’’ demeye geti riyor: ‘‘SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devri için gerek teşkilatımız olarak ve gerekse de diğer sendika ve sivil toplum kuruluşlarıyla ortaklaşa olarak bir dizi tepki hareketi geliştirmiştik. Yapılan işlemin, altyapı çalışmaları tamamlanmadan alelacele gündeme getirilen ve ilgili tarafların görüşleri alınmadan yapılan bir işlem olduğunu ısrarla savunmuştuk. Geçen süre içerisinde ciddi sorunlar yaşandığı görüldü. Birçok SSK’li, önce bu işlemin kendileri için çok faydalı olacağını düşünmedi dersek yalan söylemiş oluruz. Ancak gelinen noktada bizlere yansıyan en önemli gelişme, hastalarımızın yeniden eski adıyla SSK hastanesi olan sağlık kuruluşlarına akın ettiği ve buralarda ciddi kuyruklar oluşmaya başladığıdır. Hele hele özel hastanelere gidenler, önlerine çıkarılan ek ödeme faturaları nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşamaktadırlar. Bütün bunlar ticarileştirilmek istenen bir sağlık gerçeğini ortaya koymuştur ki, bizler de bu uygulamaya şiddetle karşı çıkarken işte bu kaygıları taşıyorduk.’’ Okurumuz Kemal Özdemir, okuduğu bazı kitapların ana temalarını günümüze uyarlamış: Güzel Konuşma Sanatı (Şeyini şey ettiğiminin şeyi), Beşeri Münasebetler (Ulan artistlik yapma, ananı al, git), Ana (Evlatlarımın dikili ağacı varsa namerdim), Pazarlama Yöntemleri (Benim asıl görevim ülkemi pazarlamak), Baba (Babalar gibi satarım), Saat Dokuzbuçukta Bilardo (Onbuçukta Ofer ile görüşme var), Fazilet Mücadelesi (Ben kimseden icazet almam), Babalar ve Oğullar (Benim oğlum ticaret yapmayacak mı? Yumurtaları afiyetle yiyin). SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kadınsız Demokrasi ‘‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin...’’ Bu ‘‘veciz özdeyişin’’ (!) demokrasi tarihimizde özel bir yeri olduğunu bilmiyordum. ‘80’li yıllarda yurtdışında olduğumdan bunu ıskalamışım. 193580 parantezinde kayda değer varlık göstermeyen “kadın hareketi’’; uzun kış uykusundan 1987 tarihinde bu atasözünü temel alan bir yargı kararı ile uyanmış! Cumhuriyet’in kazanımları üzerine uzun yıllar neden hiçbir şey konamadı? 20. yüzyıl başında Avrupa kadın hareketini sollayan haklar elde eden Türk kadını, yüzyıl sonunda neden Avrupalı hemcinslerinin bu kadar gerisinde kaldı? Silkiniş ve uyanış nerde, nasıl başladı? Yanıt aradığım bu soruların karşılığını, ‘‘La Turquie’’ (Türkiye) isimli kitapta Şirin Tekeli tarafından kaleme alınmış bir makalede buldum. Kitabı, tüm ‘‘frankofon okurlara’’ öneririm. Fransa’da ‘‘Fayard’’ yayınevinden çıkan ve henüz Türkçeye çevrilmeyen eser, yalnız kadın konusunda değil; tarihten politikaya; romandan sinemaya; ekonomiden dış ilişkilere; Avrupa Birliği’nden müziğe ve mutfağa dek.. geçmişi ve bugünüyle Türkiye’ye ışık tutuyor. TürkFransız yirmi yazarın makalelerinin toplamından oluşan eser, geçen yıl yitirdiğimiz Stefanos Yerasimos’un anısına adanmış ve Paris’te CERI (Uluslararası Etüd ve Araştırma Merkezi Centre d’etudes et de recherches internationals) tarafından titiz bir çalışmayla hazırlanmış. AB sürecinde Türkiye hakkında derinlemesine fikir edinmek isteyen yabancılar için düşünülmüş olan yapıt, Türk okurlar için de önemli bir kaynak. Kendi adıma uzun süredir Türkiye’nin dününü ve bugününü böylesine başarıyla harmanlayan bir kitapla karşılaşmadım. Sosyalİş’in tepkisi ekonomide sosyal demokrasinin evrensel ilkeleri ışığında, mülkiyetin kimde olduğuna bakmadan, özel girişimciliği destekleyerek, ulusal ve stratejik değerleri gözeterek, özel sektörün gitmediği yere devleti götürerek, ekonomi yönetimini IMF’nin tekelinden çıkarmayı ve daha çok üreten, büyüyen ve adaletli paylaşan bir ekonomik düzeni hedeflemelidir’ görüşünü ortaya koymaktadır. Sendikamıza gönderilmeyen, 10 Aralık günü konferansta dağıtıldığı anlaşılan ve daha sonra gürdüğümüz konuşma metninde yer alan görüşler ile ilgili olarak hemen söyleyelim ki Sosyalİş bu görüşlerin DİSK görüşü olduğunu asla kabul etmemektedir. Bu görüşe hayat verecek DİSK’in hiçbir belgesi yoktur. Kendi içindeki çelişkileri bir yana, DİSK’in özel girişimciliği desteklemesi, devleti, yani kamu yu özel sektörün gitmediği yani olmadığı alanda görevli kılan hiçbir belgesi, kararı söz konusu olamaz. Aksine, bu anlayışla IMF’den kurtulunamayacağına ilişkin kararlılığı mevcuttur. Bu yaklaşım yeni liberal tavrın ta kendisidir. Bu ise ancak oluşturulacak bir siyasal partinin ‘programı’ olabilir.’’ Özcan Kesgeç, bir de uyarı yapmış: ‘‘‘DİSK liberal takılıyor diyenleri DİSK’e haksızlık yapmakla suçlayanların, DİSK’e kimin haksızlık yaptığını da artık oturup düşünme zamanı gelip geçmektedir.’’ İlk legal gösteri yürüyüşü Gelelim Şirin Tekeli’nin yazısına. ‘‘Kurumsal reformlarla’’, ‘‘kültürel değerler gelenek’’ arasında uzun yıllar sıkışıp kalan ‘‘kadın sorunsalının’’ Türkiye’de ‘‘farklı iki dünya vizyonu’’ arasında derin bir parçalanmışlık arz ettiğini söylüyor Tekeli. Cumhuriyet kadınından beklenenin ‘‘vitrin’’den öteye gitmediğini; ‘‘toplumda görünürlük ve ‘‘karma yaşama katılımla’’ sınırlı kaldığını anlatıyor. Demokratik açılımların bu bakışta bir değişiklik yaratmadığını, ilk parlamentoda (1935) yüzde 4.5’le başlayan temsil oranının 1950’li yıllarda yüzde 2’ye gerilediğini, 1995’e dek bu düzeyde kaldığını ve her konuda bölünen 1970’li yıllar solcularının dahi tek bir konuda: ‘‘feminist talepleri devrime dek ertelemek(!)’’ noktasında fikir birliği yaptıklarını anlatıyor... Bu karabasan döngüyü kıran 1980 darbesi oluyor. 1980’li yılların depolitizasyon ortamındaki siyasi boşluğu yalnız kadın hareketi doldurabiliyor. Rejim tarafından tehdit olarak algılanmayan kadınlar, dikkat çekmeden örgütlenebiliyor ve bunun paralelinde ‘‘yeni bir kadın bilinçlenmesi’’ ile ‘‘yeni dalga feminist hareket’’ doğuyor. Tekeli, işte bu feminist hareketin 1987 yılında; yazının başında alıntıladığım ‘‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin!’’ kararıyla patladığını anlatıyor. ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr İşverenler, İşçiler, Ücretler, Primler, Vergiler ‘‘Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. (...)’’ (Anayasa Madde 73) Her yılın nisan ayında kişilerin ve meslek gruplarının ödediği vergiler açıklanıp durur. Biz de her yıl nisan ayında anayasanın ‘‘Vergi Ödevi’’ başlıklı 73. maddesini bir kez daha okuruz. Ancak, her yıl açıklanan bireysel ya da meslek gruplarına göre ödenen vergiler anayasanın ‘‘Vergi Ödevi’’ başlıklı 73. maddesinin de yaşama geçirilemediği (daha doğrusu geçirilmek istenmediği) izlenimini vermektedir. Gelir vergisi, vergi türü yönünden ‘‘dolaysız’’ bir vergi olmasına karşın, ‘‘ücretlilerden’’ alınan gelir vergisi ‘‘dolaylı’’ bir vergi türüne (örneğin Katma Değer Vergisi ya da Özel Tüketim Vergisi) dönüşmüştür. Çünkü ‘‘ücretin vergisi’’ işveren eliyle ve aracılığıyla alınmaktadır. Ayda asgari ücretin neti olan 380 YTL alan bir işçi, yılda 812 YTL gelir vergisi ödemektedir. Diğer prim ve vergilerle asgari ücretle çalışanların işvereni, her çalışan için yılda 7.678 YTL (7 milyar 678 milyon TL.) ödemektedir. Asgari ücretin altı buçuk katı olan SSK üst sınır ücreti brüt 3.451,50 YTL (3 milyar 451 milyon TL.) alan bir çalışan ise yılda 7.981 YTL (7 milyar 981 milyon TL) işveren eliyle gelir vergisi ödemektedir. Bu çalışan için işverenin yılda net ücret, sigorta ve işsizlik sigortası primi ve damga vergisi olarak ödediği tutar ise 49.908,69 YTL (49 milyar 910 milyon TL.) liradır. Birçok kişi gelir vergisini bir ‘‘ödev’’ olarak değil, bir ‘‘sadaka’’ öder gibi ödemektedir. SSK alt sınır (taban) ve üst sınır (tavan) üzerinden ücret alanların, 2006 yılında alacakları ücretler ve ödeyecekleri, primler ve vergiler: 2006 SSK Sigortalısı Taban ve Tavan Aylık Brüt Ücret 531,00 SSK Sigortalı 74,34 İşsizlik Primi 5,31 Gelir Vergisi 67,70 Damga Vergisi 3,19 Kesinti Toplamı 150, 54 Net Ücret 380,46 SSK İşveren Payı 103,55 İşsiz. Sig. İşveren 5,31 İşverene Maliyeti 639,86 Taban Ücret (YTL) Yıllık % Oranı 6372,00 % 82,99 892,08 % 11,62 63,72 % 0, 83 812,43 % 10,58 38,23 % 0,50 1806,46 % 23,53 4565,54 % 59,46 1. 242,54 % 16,18 63, 72 % 0,83 7. 678,26 % 100,00 Tavan Ücret (YTL) Aylık Yıllık % Oranı 3.451,50 41.418,00 % 82,99 483,21 5.798,52 % 11,62 34,52 414,18 % 0,83 665,13 7.981,59 % 15,99 20,71 248,51 % 0,50 1.203, 57 14.442,80 % 28,94 2.247,93 26.975,20 % 54,05 673,04 8076, 51 % 16,18 34,52 414,18 % 0,83 4.159,06 49. 908,69 % 100.00 En büyük zafer: ‘Medeni Kanun’ Çorum Mahkemesi’nde bir yargıç bir kadının boşanma talebini bu ‘‘özdeyişe’’ (!) dayanarak reddediyor. Söz konusu karar, Yargıtay dergisinde bu gerekçeyle yayımlanınca kadınlar öfkeyle sokaklara fırlıyor. 1980 sonrasının ‘‘ilk legal gösteri yürüyüşü’’ böyle düzenleniyor! Yürüyüşe 3 bin kadın katılıyor. Demokratikleşmeyle kadın hareketinin ne denli iç içe geçtiğini gösteren bu ‘‘dönüm noktası’’, feminist harekete o tarihe dek tepeden bakan ve alaycı bir dille küçümseyen ‘‘medyanın’’ bakışını da etkiliyor ve değiştiriyor. Cumhuriyetin ilk döneminin ardından ‘‘kadın hareketi’’ bu tarihte küllerinden yeniden doğuyor. 87 yılı, ‘‘kadına karşı şiddet’’ konusunda düzenlenen ilk kampanyanın da miladı oluyor. Son yirmi yılın bilançosunu, Tekeli’nin analizinden hareketle şöyle özetleyebiliriz: 1. Kadın hareketi Türkiye’nin en geniş tabanlı, en çoğulcu ve en demokratik hareketidir. 2. 1990’larda yayılan, derinleşen, kurumsallaşma eğilimine giren hareketin ‘‘en büyük zaferi’’ Medeni Kanun’daki değişikliklerdir. 3. Modernleşmede yaşamsal rol oynayan hareket; siyasi partilerin antidemokratik, klientalist yapısı ve yüzde 10 baraj nedeniyle siyasi yapıya nüfuz edememiştir. Bu zaaf, Türkiye’yi ‘‘kadının temsili’’ konusunda Pakistan, Tunus ve Fas gibi bazı Müslüman ülkelerin dahi gerisine itmektedir. Bir 8 Mart’ı daha kutlamaya hazırlanırken, kadın hareketine küçümsenmeyecek katkılarıyla tanınan Tekeli’nin şu sözlerini bir kenara yazalım: ‘‘Kadınsız demokrasi, demokrasi değildir!’’ HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kocaeli ilinde, kayak mer 1 kezi olan bir 2 dağ. 2/ Birbirini tutar renk ve 3 yapıda olan... 4 Bir gösterme sıfatı. 3/ Bir ye 5 timin ya da 6 akılca hasta birinin malını yö 7 neten kimse... 8 Binek hayvan 9 larının sırtındaki oturmalık. 4/ Yoz1 2 3 4 5 6 7 8 9 gat ilinde ünlü bir hö 1 O Y U N B O Z A N yük... ‘‘Hayır’’ anlaK A R O mında kullanılan söz. 2 B A L A MA T 5/ Nikel ve krom karı 3 İ Z A F E şımı. 6/ Çin’in para bi 4 M İ N K N A rimi... Yumurtalık. 7/ 5 G A L A R İ Ç ‘‘Zaman, an’’ anlamın 6 D O E Z İ K da eski sözcük... Yük 7 U R A E P R İ K selme, yücelme. 8/ T A S A Mercanların bir araya 8 M İ Z A toplanmasıyla oluşmuş 9 A L A Y B O Z A N halka biçiminde adacık... ‘‘Trans European Motorway’’ sözcüklerinin kısaltması olan otoyol. 9/ Düzenli olarak ekim yapılan arazi... İlgi eki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir kadına dansta eşlik eden erkek. 2/ Başlıca, temel niteliğinde olan... Kafiye. 3/ Don Kişot’un atının adı. 4/ Memelilerde asalak olarak yaşayan ipsi solucan... ‘‘Güzelliğin par’etmez/Bu bendeki aşk olmasa’’ (Âşık Veysel). 5/ Mısır’ın plaka imi... Bir renk... Bir bağlaç. 6/ Fransız tiyatrosunda, İtalyan halk tiyatrosunun etkisiyle ortaya çıkmış komik tip. 7/ RizeErzurum karayolunda bir dağ ve geçit. 8/ Antalya’da Demre ve Finike ilçeleri arasında yer alan bir kıyı gölü. 9/ Yaprak sigara... İstanbul’un bir semti. Dosya No: 2001/7956 Kartal ilçesi Yukarı Mah. Hotmantepe mevkiinde kâin, 53/1 pafta, 2274 ada, 478 parsel sayılı taşınmazın 8/12 hissesi olup işbu taşınmaz Kartal ilçesi Yukarı (Karlıktepe) Mahallesi’nde güneyi Engin Sokağı, batısı Fıstıkağacı Sokağı, kuzeyinde Uğur Caddesi, doğusunda Kiptaş Kartal Hilal Konutları inşaat harfiyat çukurları ile üzerinde inşaat harfiyatlarının bulunduğu hisseli arsa niteliğinde bulunduğu, parselin kuzeyinden geçen Uğur Caddesi ile Çayırbaşı sokakları parsel içinden geçmekte, parselin üç tarafı sokaklarla ve tretuvarlarla çevrili parsel düze yakın bir konumda olup, üzerinde kıymetine etki edecek başka bir muhdesat bulunmadığı, dosyada mevcut imar durumu krokisinde parselin yaklaşık 0,60 çocuk bahçesi, yol ve refuj alanlarında kaldığı, parselin tamamının 5153 m2 miktarlı olup, satışa konu hisse yaklaşık 3436 m2 civarında bulunduğu, parselin her türlü Belediye hizmetlerinden istifade eder konumda bulunduğu tespit edilmiştir. İmar Durumu: Belediyeden alınan cevabi yazıda 1/1000 ölçekli Kartal İmar plan tadilatında kısmen bina yüksekliği H: 15.50 m. İrtifalı 12x30 m2’li kitle yapılanma şartlarında konut alanında kısmen de çocuk bahçesi, yol ve otopark alanında kaldığı bildirilmiştir. Kıymeti: Satışa konu taşınmazın bulunduğu mahallen hale hazır durumu, imar planı yapısı ile civar arsa ve bina alım satım rayiçleri nazara alınarak 8/12 hisseye 412.240,00.YTL. değer takdir edilmiştir. Satış şartları: 1 Satış 18.04. 2006 günü saat 14.00’ten saat 14.20’ye kadar Kartal 1. İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklar varsa alacaklı mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 28.04.2006 günü aynı yerde ve aynı saatte ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağını ve satış masraflarını muhammen bedelin %40’ını geçmesi şartı ile en çok artırana ihale olunur. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Resmi ihale pulu, tapu harç ve masrafları ile KDV alıcı müşteriye aittir. Tellaliye resmi ve birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen süre içinde ödenmezse İİK’nin 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %15 faizden alıcı ve kefilleri müteselsilen mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden icra dairelerince tahsil olunacaktır. 5 Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2001/7956 sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 28. 02.2006 Basın: 9314 KARTAL 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Mart www.mumtazarikan.com İZMİR SEKİZİNCİ AİLE MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN Dosya No: 2005/344 Davacı Yeşim KOPAN vekili tarafından davalı Aytunç KOPAN aleyhine açılan Boşanma davasının duruşmasında verilen ara karar gereğince; Davacı Yeşim Kopan dava dilekçesinde özetle; evlilik birliğinin çekilmez, sürdürülmez hale geldiğini, eşinin maddi ve manevi bütün beklenti ve ihtiyaçlarına karşı son derece sorumsuz olduğunu, evlilik süresince düzenli bir işte çalışmadığını, evlilik birliğinin devamı için şart olan sevgi, saygı ve güven duygusunun kalmamış olması nedeniyle müşterek çocukları Dilasu’nun velayeti ile çocuk için aylık 150,00 YTL, kendisi için aylık 125,00 YTL nafaka ödenmesine ve boşanmalarına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Aydın ili, Aydın Merkez ilçesi, Meşrutiyet Mah., 20 C. 44 Hane, 21 BSN’de Kemal ve Özgür’den olma 14.11.1973 İzmir doğumlu AYTUNÇ KOPAN’ın bildirilen 177 Sk. No. 2/2 Basınsitesi/İZMİR adresinde ve başkaca bulunması muhtemel adreslerde araştırılmış, adı geçenin adresi tespit edilemeyip kendisine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ olunamadığından, ilgili davanın duruşması 30.03.2006 günü saat: 09:15’e bırakılmış olup, bildirilen gün ve saatte kendisi veya kendisini bir vekille temsil etmediği takdirde işbu duruşma gün ve saatinin kendisine tebliğ edilmiş sayılacağı hususu ilan olunur. 21.02.2006 (Basın 8271) CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear