24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 MART 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Arkadaş Murat Biricik: ‘‘İtalya Başbakanı sorulara kızıp televizyonu terk etmiş. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’’ Ya ğ m u r E k i m Başbakan, AKP’lilere moral vermiş... ‘‘Beraber tökezledik biz bu yollarda!’’ TEKSTİL sektörü kırmızı alarm verince katma değer vergisi indirildi. Buna itiraz edenler, nasihat verenler oldu. Bülent Esinoğlu, olup bitenlere bakıp şöyle diyor: ‘‘Tekstil fabrikalarından çıkarılacak işçiler, hatta tekstil sektörü bunların umurunda değil. Finans kapitalin ağababaları tekstilcilere akıl veriyor. Tekstil sektöründen çıkın, yeni bir sektör oluşturun diyor. Sanki tekstilciler sektörlerinden çıkınca onları hazır başka bir sektör bekliyor. Sermayenin tepesinden işler böyle görünür. Tekelleşen sermaye, arkasından gelen, pazara yeni girecek sermayeyi hiç istemez. Kendisi büyürken devletten her türlü teşvik ve kayırmayı alırken sesi çıkmaz. Ne zaman kendisinin geçtiği yollardan başkaları geliyor, hemen devlete başvurur, gelenin yolunu tıkamak için var gücünü kullanır. Bir zamanlar hür teşebbüsü savunanlar bakarsınız GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Şeytan taşlama köprüsü 4 kata çıkıyormuş... Şeytan azapta gerek! Likit Zehra Top: ‘‘Başbakan’a yumurta atan gençler komünist devlet kurmaktan yargılanacakmış. Kemal Abi’nin oğlu, yumurtaları likit yapıp kutuya koymakla rejimi de koruyor!’’ arkasındakiler gelmesin diye standartları savunur. Her yeni standartlaşma arkadan gelenin yolunu tıkamak içindir. Halkı korumak için değil. Standart demek tekelci sermayenin ürün için koyduğu kuralların aşağıdan gelenlere uygulanmasıdır. Tekstil sektörü bunları aştı. Aştı ama uluslararası sermaye bu kez onun önüne para kurallarını koydu. Yani standardın başka ifadesi. Çünkü Türk tekstil sektörü dünya tekstilinden yüzde 5 gibi büyük bir pay alıyor. Karakter itibarı ile milli. Ulus devleti dağıtmaya çalışan tekelci sermayenin temsilcisi IMF’nin bu durumu kabullenmesi mümkün değildi. Otomotiv sanayiine ise nedense hiç dokunmazlar. Ama otomotiv yan sanayiine yan Ekonomi bakarlar. Çünkü otomotiv yan sanayii millidir. Otomotiv ana sanayi yerli yan sanayiden parça almaz. Yan sanayinin dışarı ürün satmak için canı çıkar. Ana sanayi parçalarını dışardan getirir. Ama övünmeye gelince yan sanayinin dışsatımını kendileri yapıyormuş gibi yuttururlar. Otomotiv dışsatımının ana gövdesini yan sanayinin ürünleri oluşturur. Otomotiv ana sanayii gayri millidir. Hep dışa bağımlıdır. Kriz bugün tekstilde, yarın başka bir milli sanayide olacak. Bu para politikası ve gayri milli ekonomi yaklaşımları devam ederse hiçbir varlığımız kalmayacak. Çözüm; milli direnme ekonomisini bütün boyutları ile uygulamak; Gümrük Birliği’nden derhal çıkmak; yatırım malları ve ara mamuller hariç ithalatı derhal durdurmak; spekülasyon yapanlara ağır yaptırımlar getirmektir.’’ ‘Kürt Konferansı’ mı Dediniz? Yaşamda nefret ettiğim iki büyük çağdışı bela vardır: Yobazlık ve Irkçılık. İkisi de henüz aşılamamış ortaçağ çürümüşlüklerinin kalıntılarıdır. ‘‘Cadı’’ diye diri diri kadınları, ‘‘şeytan’’ diye erkekleri yakan Hıristiyan yobazlar gibi, her fırsatta Allah adına adam öldürdüğünü sanan gerici şeriatçılar da, daha 13 yıl evvel aydınlarımızı tekbir getirerek yakıp yok etmemişler miydi? Irkçılar da ayrımcı bir siyaseti dayatmaya kalkan, yine çağını ıskalamış ayrı bir güruhtur. Hiçbir ırkın ne üstünlüğüne ne de kötülüğüne inanırım. İster siyah ırk, ister Yahudiler, ister Kürtler, ister Ermeniler, ister Hispanikler, kim herhangi ırka yönelik bir hamle yaparsa, her türlü gücümü ortaya koyarak buna tepki veririm. Bu herkes için kaçınılmaz bir insanlık görevidir. Siyasetin birçok noktasında paralel düşüncelere sahip olduğum Türk Solu grubundan, Kürt vatandaşlarımızı doğrudan rencide edecek sözler sarf ettiler diye ayrıldım. Kürt kökenli her vatandaşımızı, yaşanan onca üzücü olay ve emperyalist saptırmanın ardından, kan kardeşim saymaya hazırım. Bu çok yanlış yazıları yazan genç arkadaşlarımı önce ikaz ettim ve doğru yolu görmelerini istedim. Bunu başaramayınca da hatalarını anlayacakları güne kadar yazılarımı kestim. (Buna rağmen kötü niyetli yazarcıklar hâlâ yalan propaganda ile beni bu noktadan eleştirmeye kalkışıyorlar.) ??? Tam tersine, etnik siyaset yapanları da, ister teröre bulaşsınlar, ister bulaşmasınlar, affetmem. Hele demokrasiyi bu ortaçağ fikirlerini korumak için kalkan yapıyorlarsa... Türkiye Güneydoğu sorunu ile 20 yılı aşkın bir süredir boğuşuyor. Bunun aşılması için tabii ki tartışma, konferans, her şey yapılabilir. Ancak buna benzer girişimleri organize edenler, halkı ‘‘enayi’’ yerine koymadıkları sürece bu buluşmalar herhangi bir işe yarayabilir. ??? Geçen hafta sonu Bilgi Üniversitesi’nde toplanan ‘‘Türkiye’nin Kürt Meselesi, Sivil ve Demokratik Çözüm Arayışları’’ başlıklı ‘‘Kürt Konferansı’’, kendi iddiasına göre ‘‘bugüne kadar yapılmış en geniş kapsamlı’’ olanıydı ve her gruptan insanı bir araya getiriyordu. İşin özünde ise Cumhuriyet ve Kemalizmi dışlamak ve her fırsatta küçümsemek gibi, hedeflerini hiç saklamamış insanlar bir araya gelmişlerdi. 2. Cumhuriyetçi ve ‘‘Ilımlı İslamcı’’ kimliklerin, geleneksel ‘‘dön baba dönelim’’ türküsünü el ele tutuşup fetva vermelerinin ötesinde, hiçbir şey olamazdı. Mete Tunçay, İsmail Beşikçi, Sertaç Bucak, Ayşe Hür, Haşim Haşimi, Ali Bayramoğlu, Ümit Fırat, Ahmet İnsel, Etyen Mahçupyan, Mehmet Altan, Baskın Oran, Cengiz Çandar, Murat Belge, Neşe Düzel ve daha birçok ismin ortak noktası, ‘‘resmi ideoloji’’ ve ‘‘antidemokratiklik’’ suçlamaları altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini bugüne kadar her fırsatta hırpalamalarıydı. Şimdi elinizi vicdanınıza koyun: Böylesine ‘‘görkemli’’ 60 kişilik bir kadro, aralarına ikiüç diplomat ya da sosyal demokrat düşünür davet etti diye, ‘‘her kesimi’’ kapsadıkları iddiası ile yola çıkabilir mi? Kaldı ki o isimlerin bile bazıları bu saptırma tezgâhı karşısında geri adım attılar. Ayrıca Güneydoğu konuşulurken, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni, şehit ailelerini ya da olay yalnız ideolojik boyutlarla ele alınacaksa, Atatürkçü yazarakademisyen ve toplum önderlerini antidemokratik yöntemlerle dışlayan bir girişimin, ‘‘bilimsel’’ olma iddiası ciddiye alınabilir mi? Email: bedbay?tnn.net Web: www.bedribaykam.com Email: info?yurtseverhareket.org Web: www.yurtseverhareket.org SESSİZ SEDASIZ (!) Nükleerden ‘mobil’e santral kurulur! ENERJİ piyasasındaki ilişkileri ve ilişkilerin içindeki işleri çok yakından izleyen yüksek makine mühendisi Nadir Ergenekon, nükleer santral hesaplarından mobil santral faturalarına kısa bir öykü anlatıyor: ‘‘Petrol fiyatları artınca nükleerciler bütün dünyada büyük bir atak başlattılar. Bu doğrultuda İngiltere’de de çalışma yapılıyordu ki BBC’de bir ‘atık raporu’ özeti yayımlandı. İngiltere’deki 11 nükleer reaktörün birikmiş atıklarını zararsız hale getirmek için 80 milyar sterlin yani 140 milyar dolara ihtiyaç olduğu açıklandı. Bu para Türkiye’nin birikmiş dış borç toplamından fazladır. Bu rakamı görünce, ‘güvenlik’ sorununun ötesinde nükleer santral kurmanın vahameti daha iyi anlaşılmaktadır. Bu arada hatırlayacaksınız, 2000 yılında Türkiye’deki ekonomik kriz nedeniyle nükleer santral ihalesi iptal edilince, ‘ülke karanlıkta kalacak’ şamatasıyla yapişletçilere mobil santrallar kurdurulmuştu. Bu santrallar şu anda çalışmıyor fakat devlet bunlara kira olarak 33 milyar dolar ödedi ve anlaşma gereği ödemeye de devam edecek. Dahası, özellikle enerji yapişletçileri, sözleşmelerini garanti altına almak için Tahkim Yasası çıktığı takdirde Türkiye’ye 40 milyar dolar yatırım yapılacağını söylemişlerdi. Yasa çıktı fakat ne hazindir ki o günden bugüne 40 dolarlık yatırım bile yapmadılar.’’ Omuz Kemal Öncü: ‘‘Yolsuzluk esnasında tökezleyen arkadaşlara omuz verelim ki, bir an önce toparlanıp hizmetlerinden geri kalmasınlar.’’ Vadi Akif Kökçe: ‘‘Kredi kartı mağdurlarına bakılırsa ülke yalnızca kurtlar değil aynı zamanda kartlar vadisi!’’ DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Çağdaş Duvar Yazıları... Kemal Unakıtan, üçüncü kez yine bir gensoru ile bugün parlamentonun gündeminde. Önergenin sahibi Cumhuriyet Halk Partisi, Unakıtan gensorusunun bu kez de gündeme alınıp açılma aşamasına gelmeyeceğini elbette biliyor. Ancak bir kez iktidar partisinin yumuşak karnını bulmuş olmanın keyfini çıkarmak için olmalı, Unakıtan dosyasını gündemden düşürmek istemiyorlar. Maliye Bakanı’ndan çok memnun olan Başbakan da onu gündemden düşürmemeye kararlı görünüyor. Kızılcahamam kampında Kemal Abi’ye arka çıkması, birlikberaberlik sergilenmesini isteyen konuşmalar yapmasının başka bir anlamı yok. Unakıtan’ın, bir kitapçık ile kendi milletvekillerine karşı savunma yöntemini seçmesi Erdoğan’ın tavsiyesi ile mi gerçekleşmiştir? Yoksa düşüncenin asıl sahibi bakanın kendisi midir? Hakkındaki iddiaları içeren bir kitapçığı Kızılcahamam kampında AKP’li milletvekillerine dağıtan Sayın Bakan, bu iddiaların tümünü yalanlamış. Gazetelerin yazdığı kadarıyla, o yalanlamaları içeren yanıtlar birer cümle ile sınırlanmış. Kemal Bey, ileri sürülen savların doğru olmadığını söylemekle yetiniyor. O arada, mesela Telsim konusunda da yine tek cümlelik bir yalanlama yeterli görülüyor ve bakanın kızının belgeli Telsim ziyaretine bile değinilmiyor. Parti içi sorunların konuşulması için düzenlenen bir toplantıda, Unakıtan’ın, arkadaşlarına hesap vermek için kürsüye çıkmak yerine, bir kitapçık içine hapsedilmiş yalanlama yanıtları ile yetinmesi dikkat çekicidir. Oysa isteyen milletvekilleri bazı soruları da yöneltirler; aile boyu töhmet altında tutulan Maliye Bakanı da o soruları yanıtlayarak, başarabilirse kendisini aklamış olurdu. lıydılar... Ben kendilerine kolaylık olması için ‘‘Milliyet’’in internet gazetesinde önceki geceki üç yorumu burada aktarmak istedim. ‘‘Sana bu milletin ihtiyacı var’’ diye başlamış Metin imzalı ilk eyorum. Şöyle devam etmiş: ‘‘Sana inanıyoruz Unakıtan. Götür götürdüğün kadar. Hiç, bari sen Allah rızası için götürüyorsun. Götürdüklerinin bu yoksul halka oy toplamak için yardım olarak döneceğini biliyoruz. Allah seni korusun.’’ HARBİ SEMİH POROY ‘Ya bizim vicdanımız’ diyen okur... Yaşar imzalı okurun eyorumu ‘‘Minareyi çalan...’’ başlığını taşıyor ve ‘‘Sayın Bakanım, AKP milletvekilleri için kitapçığa gerek yok. Zaten her gensoruda bir şekilde sizi aklıyorlar. Sanırım, o kitapçık sizin vicdanınız için. Sizi o koltuğa getiren bizleriz. Bizlerin vicdanında aklanın’’ diye tamamlanıyor. Üçüncü epostada şunlar yazılmış: ‘‘Likit yumurta zorunlu gıda maddesi olduğundan KDV’si indirilmiştir. Düşünün, bu yumurta olmasaydı, Sn. Erdoğan’ın Kemal Abi’si ne yapardı? Sn. oğlu ne yapardı? Telsim’e gittiği de açık. Ancak konusu bilgisayar pazarlamak. Bu konuda hükümetin hakkını yememek gerekir.’’ Sokaktaki adamın kitapçık haberini bilgisayar ekranında okur okumaz verdiği tepkiler böyle. Fikirler de, söylem biçimi de sahiplerine ait. Ben bu internet gazeteciliğinin okur yorumlarını, bir nabız yoklaması olarak hep dikkatle izlemeyi yeğlerim. Çarptırılmamış, sokağın sesini isteyene olduğu gibi yansıtan yankılardır onlar. Adeta çağdaş duvar yazılarıdır. Erdoğan, acaba 1950 seçimleri öncesinde CHP’nin maliye bakanlığını yapmış olan merhum Fuat Ağralı için o dönem konuşulup yazılanları okumuş mudur? Hiç sanmıyorum. Ama okumak isterse TBMM Kitaplığı’ndaki gazete arşivlerine göz atmasını isterim. Belki Unakıtan için o koruyuculuk görevinden vazgeçmesine neden olacak bir dizi anekdota, hatta tekerlemeye bile rastlayacaktır... HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com eyorumlar... Kitapçık haberinin önceki gece gazetelerin internet baskılarına girer girmez okurdan aldığı tepki yorumları, sıradan yurttaşların Maliye Bakanı üstündeki kuşkularının sürdüğünü gösteren küçük yorum yazılarını, danışmanları Sayın Başbakan’ın bilgisine sunma TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Mart www.mumtazarikan.com Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Kalbinizi Koruyun TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/İstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks: (212) 212 68 35 SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Yasaların 1 ya da öner2 melerin kendi aralarında çe 3 lişikliği. 2/ Su 4 kıyılarında 5 yetişen ve kökü hekimlikte 6 kullanılan ot 7 su bir bitki... 8 Atlas Okya 9 nusu’nda 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Portekiz’e ait takımada. 3/ Bir ilimiz... 1 K A V A N Ç O A K Ü R Aksaklık, bozukluk. 2 A L A R A U L EMA 4/ Çoğunlukla kah 3 N İ L S İ T A Y İ Ş verengi demir karbo 4 K N İ F T İ nat bileşimli demir 5 A Ş AM İ L A Z T cevheri. 5/ Acele, 6 tez... En kısa zaman 7 Ö R Ü U Z A K T A S A R I M süresi. 6/ Hizmet 8 R hayvanlarının ayak 9 S T A R N A N E larına çakılan demir... Eski dilde ekmek. 7/ Türkiye’nin plaka imi... Yer çatlağı... Çin ve Japonya’dan tüm dünyaya yayılmış bir strateji oyunu. 8/ İtici neden, güdü... Daha küçük. 9/ Dağcılık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tahılları birbirine katarak oluşturulan karışım. 2/ Kırkpınar güreşlerini düzenlemeyi üstlenen kişiye verilen unvan... Tehlikeli durum. 3/ Ruhsal... İsrail’in plaka imi. 4/ Şarkı, türkü... İlkel benlik. 5/ Tifo gibi bazı hastalıklara eşlik eden kas zayıflığı. 6/ Briç, poker gibi oyunlarda, oyunu oynayan dört kişilik grup... Dinsel tören. 7/ Fırında ekmek, börek, çörek çevirmeye yarayan bir tür kürek... Nikel elementinin simgesi. 8/ Ağır kokulu bir gaz... ‘‘ âlemi dolanır / Gönül birine konar’’ (Türkü). 9/ Belirtiler... İstenilen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear