26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 MART 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Emekli ikramiyesi yerine SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Uluslararası Taahhüt Demirtaş’ın çığlığı Golf sahası yapacağız diye Belek’te, kayak merkezi yapacağız diye Tahtalı Dağ’da ağaçlar kesilir de şair Metin Demirtaş ‘‘Çığlığa ses verin’’ demez mi? Der... Hem de yürekleri dağlar da, der: ‘‘Antalya Belek’teki ağaçlar katledilirken katliam sürerken orayı yurt edinmiş, oranın sahipleri kaplumbağalara, lalelere, sincaplara, Kadirne kuşlarına, gelinciklere, otlara, böceklere acımadılar! Bize her sabah çam ve kekik kokuları içinden ergen güzelliğiyle ‘Günaydın’ diye seslenen Tahtalı Dağ’ın başına gelenlerden haberimiz var mı? Yalnız Tahtalı Dağ’da yetişen, oraya özgü çiçeklerin, bitkilerin dinamit gümbürtülerinden ürküp toprağın derinliklerinde yok olup gittiğinden? Çocuklarımıza, torunlarımıza asit dumanlarıyla zehirlenmiş, dibi delinmiş bir gökyüzü... Dağları bile kirlenmiş, ağaçsız, kuşsuz, çiçeksiz, turnasız, kardelensiz bir dünya bırakmak üzereyiz! Aferin bize!’’ Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yasa taslağı hazırlamış. Taslak, neoliberal moda gereği ‘‘özerk’’ bir Tarım ve Kırsal Kalkınma Bakanlığı Destekleme Kurumu Başkanlığı kurulmasını öngörüyor. Özerklik bahane, taslağın amaç maddesi şahane: ‘‘Bu kanunun amacı; ulusal kalkınma plan, program ve stratejilerinde öngörülen ilke ve hedefler çerçevesinde ve uluslararası taahhütler ile Avrupa Birliği katılım öncesi mali yardım programlarıyla uyumlu olarak hazırlanan tarım ve kırsal kalkınma programlarının uygulanmasına yönelik faaliyetleri gerçekleştirmek üzere Tarım ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu Başkanlığı’nın kuruluş, görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.’’ Ulusal tarım planlamasını tümüyle ‘‘uluslararası taahhütlere’’ bağlamayı ödev ediniyoruz. Helal olsun bize. Sosyal güvenlik prim borçlarına af yasası çıktı. Yasa ne mi getiriyor? Bir küçük örnek: Uzun yıllardır BağKur sigortalısı olup da bugüne değin hiç prim ödememiş bir kişi dört ay prim öderse, üstelik prim borcu olmasına karşın sağlık sigortası yardımlarından yararlanabilecek... Oysa af yasası çıkana değin prim borçlarını düzenli ödeBu çerçevede taslak, kurulacak özerk başkanlığı ‘‘Avrupa Birliği Komisyonu tarafından onaylanan tarım ve kırsal kalkınma programı’’nı uygulamakla görevlendiriyor. Başkanlığın gelirleri ve yöneteceği fonlara gelince... Programlara genel bütçeden konulacak ödenekler ‘‘katkı payı’’ düzeyinde kalırken aslan payı ‘‘Avrupa Birliği fonlarından tahsis edilecek mali yardımlara’’ ayrılmış. AB’den mali yardım gelirse tabii... Kısacası, yine hem ‘‘kökü dışarıda’’, hem de ‘‘kökü dışa teslim eden’’ bir taslak ile karşı karşıyayız. Doç. Dr. Yücel Çağlar, kökü dışarıda, ama özerk Tarım ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu Başkanlığı kurulurken, ulusal hedeflerle donatılmış ORKÖY ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nün kapatılacak olmasına da dikkat çekiyor: ‘‘Siyasal iktidarın ‘Avrupa Birliği katılım öncesi mali yardım programlarıyla uyumlu faaliyetleri gerçekleştirmek’ amacıyla kuracağını açık açık söylediği Tarım ve Kırsal Kalkınma Destekleme Kurumu Başkanlığı, sözcüğün tam anlamıyla bir ‘proje ofisi’ olacak ve ormanlarımızın korunması gibi herhangi bir özel amacı da bulunmayacak. Oysa orman köylüsü yurttaşlarımızın kalkındırılması, ormanlarımızın korunabilmesinin öncelikli koşullarından birisidir. ORKÖY ise bu doğrultudaki çalışmalarıyla ormanlarımıza zarar veren eylemlerin azaltılmasına gerçekten de yaşamsal önemde katkılarda bulunmuştur. ORKÖY kapatılınca, 78 milyon dolayındaki orman köylüsü yurttaşımız, bir anlamda yine sahipsiz kalacak. Orman köylüsü yurttaşlarımızın kalkındırılmasına yönelik uygulamaları düzenleyen anayasanın 170. maddesi de deyiş yerindeyse tümüyle rafa kalkmış olacak.’’ Rafa olsa iyi, bu gidişle ülke toptan mezarlığa kaldırılacak... nel sağlık sigortası prim borcunun bulunmamasını şart koşuyor. Dahası, ‘‘BağKur sigortalılığı’’ tanımını kaldırıyor ortadan. Açıkçası, GSS tasarısı yasalaşırsa, af yasasının prim borçlarının taksitlendirilmesi ile ilgili hükümlerinin hiçbir anlamı kalmayacak. İktidara sormak gerek, ‘‘Siz bu af yasasını niçin ve kimin için çıkardınız?’’ diye. Af yasası niye çıkar? yen bir BağKur’lu yalnızca bir ay, evet yalnızca bir tek ay prim ödeyemese sağlık sigorta yardımlarından yararlanamıyordu! Af çıktı, primlerini düzenli ödeyen BağKur’lu ‘‘enayi’’, hiç prim ödemeyen ‘‘uyanık’’ oldu mu? Oldu... Gelelim bir başka konuya: Af yasası, prim borçlarının taksitlendirilmesine olanak tanıyor. Oysa AKP’nin övüne gerine hazırladığı ve hemen çıkarmayı öngördüğü ‘‘Genel Sağlık Sigortası’’ yasa tasarısı, bir sigortalının ve bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sağlık sigortası olanaklarından yararlanabilmeleri için ge CHP’li İzzet Çetin, Sosyal Sigortalar ile Genel Sağlık Sigortası yasa tasarılarını inceleyip çalışanların hak kayıplarını bir bir belirlerken küçük notlar almış... Yaşayan bir sigortalının halinin ne olacağına bakmış; bugün SSK’de 7 bin gün olan prim ödeme gün sayısının 9 bine çıkarıldığını saptamış, altına şu notu düşmüş: ‘‘Arttırılan prim ödeme gün sayısı bazı istihdam biçimleri için emekliliği imkânsız hale getirmektedir. Örneğin, kısmi çalışma biçiminde günde 5 saat, haftada 3 gün çalışan bir sigortalı, öngörülen prim ödeme gün sayısını 86 yılda tamamlayabilmektedir. Yılda 90 gün çalışabilen bir mevsimlik işçi ise bu süreyi 118 yılda tamamlayabilecektir!’’ Çetin, bir de sigortalının ‘‘vefat’’ haline bakayım demiş. İşte o duruma ilişkin notlar: ‘‘Halen uygulanmakta olan kurala göre; vefat halinde sigortalının ailesine ve cenazeyi kaldırana SSK 200 YTL, BağKur 167 YTL, Emekli Sandığı ise 761 YTL ödemektedir. Tasarı ile bu ödeme bugünkü asgari ücretin üzerinden 1593 YTL olacak.’’ Yeni yasalarımıza kavuştuğumuzda sigortalılarımız emekliliği unutacaklar ama ‘‘ölüm ikramiyeleri’’ pek yakışıklı olacak! ‘Özgür Değilim’ ‘‘Ben doğayım. Her şeye can veren ve yaşatan. Ben insanım, insanca yaşamalı ve insanca ölmeliyim. Pazarda mal alıp satar gibi başlık parasıyla satılmışım, hiç tanımadığım bir erkeğe. Görmem, konuşamam, düşüncelerim sorulmaz... Ne yaptığımı, ne yapacağımı hep başkaları söyler, ben sadece uymak zorunda kalırım... Küçükken köyde komşunun kızı kendisine seçilen erkeği istemedi ve karşı çıktı. Onu bir daha göremedik... Dağda öldürüldüğünü söylediler... Bunlara son verilmesini istiyorum. Kızımın aynı olaylarla karşılaşmasını istemiyorum. Her zaman söz hakkına sahip olmasını istiyorum. Öz iradesini kullanmasını istiyorum...’’ Bir Anne. ‘‘Güneydoğu’da ağıttır kadın olmak. Sevdaya, aşka, sevince gözucuyla buğulu bir bakıştır... Kadını kadın yapan şeyler öğretilirken kendini sevmesi gerektiğini söylemediler...’’ Hatice (Diyarbakır). ‘‘Bir kadın olarak, yaşamda beni en fazla üzen şey; yaşamımdaki diğer kadınlardır. Önce, beni doğurduğu için annemin hayal kırıklığı oldu... Daha sonra, kadınların hemcinslerine iyi davranmadıklarını (gelin, kaynana, görümce) gördüm. Belli bir bilince erişince, kadının kadını sevmediğini, çekemediğini, kuyusunu kazdığını fark ettim. Bunun kadının kendini tanımamasından, sevmemesinden, gücünün farkında olmamasından kaynaklandığını gözlemledim. Bizden öncekiler için bir şey yapamayacağımın bilincindeyim. Ancak biz kendimizi sevebiliriz ve bizden sonra gelenlere sevmeyi öğretebiliriz...’’ İsimsiz (Antakya). ‘‘Ben ceza avukatıyım. Mesleğimin her alanında erkek bakış açısıyla karşılaşıyorum. Gelen müvekkil, bir ceza davasında kadın olduğum için yeterince cesur olamayacağımı, karşı taraftan çekineceğimi düşünüyor. Ya da boşanma davası için gelen, eşinin güçlü olduğunu düşünen bir kadın, eşinin gücünden etkileneceğimi ve pasif kalacağımı düşünebiliyor.’’ Ayça (İstanbul). ‘‘Mücadele, ama nasıl bir mücadele? Evime gidince nasıl mücadele edeceğim? Herkes mücadeleden söz ediyor; ama nasıl bir mücadele olduğundan söz eden yok...’’ İsimsiz (Mersin). ‘‘Önümüzdeki engeller; sistemin kadına önem vermemesi, kadını insan yerine koymaması, kadın bilincinin olmayışı... Nasıl özgür olacağımızı bilmiyoruz. Ben ‘ÖZGÜR’ değilim.’’ İsimsiz (Adana). ‘‘Özgürlük, bir yıldız kadar uzak ve bir nefes kadar yakın. Nefes kadar yakın olması; sadece her an hissetmemiz açısındandır...’’ İsimsiz (Mersin). ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Polis kamerası altında ‘özgürlük’ Türkiye’nin ‘‘isimsiz kahramanları’’ kadınlardan geliyor bu mektuplar. ‘‘Özgürlüğü bir yıldız kadar uzak, bir nefes kadar yakın’’ hisseden kadınlardan geliyor. Bayıldım tanıma. Türkiye’nin neresinde, kim, hangi kadın olursanız olun, ‘‘özgürlük’’ bu topraklarda böyle bir şey çünkü... ‘‘Amargi (ki eski Sümercede ‘özgürlük’ demekmiş) Kadın Bilimsel, Kültürel Araştırma ve Dayanışma Kooperatifi’’nin girişimiyle ‘‘Özgür Değilim’’ isimli bir kitapta toplanan mektuplardan örnekler bunlar. Mersin, Bursa, Batman, Diyarbakır, Antakya, Tarsus, Adana, İstanbul, Tokat... Türkiye’nin çeşitli kentlerinde yaşayan kadınların kaleme aldığı basit, yalın, sade mektuplar... Özlemleri, beklentileri, düşleri, düş kırıklıklarını, arzuları, talepleri, feryatları dile getiriyor. Mektupları kaleme alanlar arasında meslek sahibi kadınlar, ceza avukatları da var, sıradan analar da... ‘‘Amargi’’ çatısı altında gerçekleştirilen buluşma, Anadolu’yu boydan boya kucaklayan bir ‘‘kadın inisiyatifinin’’ eseri. Bundan dört yıl önce köy köy, kasaba kasaba gezerek yola koyulan ‘‘inisiyatif’’; özellikle bu sessiz, isimsiz kahramanlara, ‘‘ses getirmek’’ ve ‘‘platform sağlamak’’ amacıyla bir araya gelmiş. Çok dar olanaklar ancak büyük bir yaratıcı enerji, istek ve özveriyle oluşturulmuş. İnisiyatifin ‘‘itici gücü’’, sosyolog Pınar Selek. Pınar Selek ve girişime destek veren kadınlar, hafta sonu İstanbul’da Muammer Karaca Tiyatrosu’nda ‘‘Özgür Değilim’’i, hem basına tanıttılar, hem bir araya gelerek bu ‘‘ortak çabayı’’ kutladılar. Kitabın etrafında yapılan yer yer polis kamerasına çekilmiş olduğunu gördüğümüz bir belgesel de izledik. Beni en çok bu sarstı. Düşünebiliyor musunuz? Herhangi bir köy ya da kasabada üçbeş kadın bir araya geliyor; yukarıda örneklerini okuduğumuz mektuplara konu olan meseleleri konuşup tartışıyor. Ve ense köklerinde bir polis kamerası adım adım onları izliyor! El insaf... Sözü burada ‘‘Özgür müsün’’ sorusunu yanıtlayan Eskişehirli bir kadına bırakalım: ‘‘Kim diyor? Ben özgür değilim. Eskişehir’de özgür kimseyi görmedim.’’ Not: Bilgi isteyenler için: www.amargi.org.tr. İstanbul?amargi.org.tr Emekli İşçi Yılda 12.425 YTL (12 Milyar 425 Milyon) ‘Destek Primi’ Ödüyor! ‘‘Sosyal Güvenlik Destek Primi’’ deyimi sosyal güvenlik sistemine, 6 Haziran 1986 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 3279 sayılı yasa ile girmiştir. Bugüne değin, hiçbir karşılığı olmayan Sosyal Güvenlik Destek Primi’nin, vergi niteliğinde mi, yoksa prim niteliğinde mi olduğu anlaşılamamıştır. Görüşümüze göre destek primi, karşılıksız alındığı için prim niteliğinden çok, çalışan emekliler ile işverenlerine ödetilen bir vergi niteliğindedir. Sosyal Sigortalar Yasası’na göre ‘‘Sosyal Güvenlik Destek Primi’’: A) Yasayla kurulu sosyal güvenlik kurumlarından malullük veya emekli aylığı almakta iken 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası’na tabi bir işte çalışanlardan alınmaktadır. B) Bu prim, SSK sigortalıları için belirlenen prime esas kazançlar üzerinden alınmaktadır. C) Yaşlılık aylığı almakta iken sigortalı olarak bir işte çalışanların ‘‘prime esas kazançları üzerinden % 30 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi’’ kesilmektedir. ‘‘Bu primin 1/4’ü sigortalı hissesi, 3/4’ü işveren hissesidir.’’ D) ‘‘Sosyal Güvenlik Destek Primi ödenmiş süreler’’ fiili sigortalılık süresinden sayılmamaktadır. Ayrıca, diğer sosyal güvenlik kurumlarında geçen hizmetlerle de birleştirilmesi söz konusu değildir. E) Sosyal Güvenlik Destek Primi’ne esas kazançların alt sınırı (2006 yılı için) asgari ücret olan 531 YTL’dir. Üst sınırı ise asgari ücret 531 YTL’nin altı buçuk katı olan 3.451 YTL 50 Ykr olarak saptanmıştır. F) Sosyal Güvenlik Destek Primi bu görüntüsüyle, bir primden çok, çalışan emeklilerden alınan bir vergi görünümündedir. Sayılar bu görünümü sözcüklerden daha iyi anlatmaktadır. Sayıların yorumuna göre: 2006 SSK Emeklisi Taban ve Tavan Brüt Ücret SSK Sigortalı İşsizlik Primi Gelir Vergisi Damga Vergisi Kesinti Toplamı Net Ücret SSK İşveren Payı İşsiz. Sig. İşveren İşverene Maliyeti Aylık 531,00 39,83 5,31 72,88 3,19 121, 20 409,80 119,48 5,31 655,79 Taban Ücret (YTL) Yıllık % Oranı 6372,00 % 80,97 477,90 % 6,07 63,72 % 0, 81 874,56 % 11,11 38,23 % 0,49 1454,41 % 18,48 4917,59 % 62,49 1. 433,70 % 18,22 63, 72 % 0,81 7. 869,42 % 100,00 Tavan Ücret (YTL) Aylık Yıllık % Oranı 3.451,50 41.418,00 % 80,97 258,86 3.106,35 % 6,07 34,52 414,18 % 0,81 732,44 8.789,24 % 17,18 20,71 248,51 % 0,49 1.046, 52 12.558,28 30.000,25 2.404,98 28.859,72 % 56,42 776,59 9319, 05 % 18,22 34,52 414,18 % 0,81 4.262,60 51. 151,23 % 100,00 HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Asgari ücretle çalışan emekliye ücreti 531 YTL olarak değil % 22 eksiği ile 410 YTL net ücret olarak, 531 YTL, işverene % 24 ve 125 YTL fazlasıyla 656 YTL olarak yansımaktadır. Asgari ücretle çalışan bir emekli ve işvereninden ayda 159.30, yılda 1.911 YTL Sosyal Güvenlik Destek Primi alınmaktadır. SSK’de sigorta primine esas en yüksek kazanç (tavan kazanç) olan ayda brüt 3.451 YTL 50 YKr alan bir çalışan emekli işçinin vergi ve primleri işveren aracılığı ile kesildikten sonra bu işçinin eline ayda, 2.405 YTL net ücret geçmektedir. Böylece işçinin aldığı gerçek ücret % 30 ve 1.046 YTL eksiği ile 2.405 YTL olmaktadır. 3.451,00 YTL tavan ücretle çalışan bir işçinin işverene maliyeti % 23,59 ve 811 YTL fazlasıyla, ayda 4.262 YTL ve yılda 51.151 YTL (elli bir milyar 151 milyon TL ’dir). Özet olarak, taban ücretten çalışan bir emekli ve işvereninden işveren aracılığı ile % 30 oranında ve ayda 159 YTL, yılda 1.911 YTL ‘‘sosyal güvenlik destek primi alınmaktadır. Tavan ücret olan 3.451 YTL 50 YKr’den sigortalı ve işvereni ayda 1.035 YTL, yılda 12.425 YTL (on iki milyar 425 milyon) ‘‘Sosyal Güvenlik Destek Primi’’ adı altında karşılığı olmayan bir kesinti ödemektedir. Bu sigortalı için gelir vergisi yılda 8.790 YTL ile birlikte 12.425 YTL Sosyal Güvenlik Destek Primi adı altında yılda toplam 21.214 YTL (yirmi bir milyar iki yüz on dört milyon TL) alınmaktadır. Çalışan emeklilerin bir bölümü böylece, emekli aylıklarını ‘‘Sosyal Güvenlik Destek Primi’’ olarak fazlasıyla geri ödemektedir. OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 13 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Argoda bir 1 işi birine yüklemeye veri 2 len ad. 2/ Ak 3 deniz Bölge 4 si’nde bir akarsu... İyi 5 bakım ve ilaç 6 tedavisi. 3/ 7 Afrika’da bir 8 ırmak... Os9 manlı devletinde kadılara ve mü1 2G 3 4 5 6 7 8 9 derrislere verilen ad. 1 E S K A L A T Ö R 4/ Övme, övgü. 5/ Ye 2 B O L D T İ R E mek... İzmir’in Ke 3 O L E T A R E T malpaşa ilçesinin es 4 L İ A B ON ki adı... Boru sesi. 6/ 5 A S Ö K E L P Nişastayı parçalaya 6 T A R A Y Ö L rak şekere çeviren bir 7 S İ N Ü S A D A enzim. 7/ Tarlalarda 8 O P E C O B Ü S sele karşı taştan ya 9 S İ M Ü L T A N E pılmış set... Nuri Bilge Ceylan’ın bir filmi. 8/ Bir şeyi zihinde biçimlendirme ve kurma. 9/ Büyük bir ün kazanmış sinema ya da müzik sanatçısı... Yaprakları yenen ıtırlı bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Yakın arkadaş, dost’’ anlamında argo sözcük... Üzerinde maden dövülen demir araç. 2/ Yüce, yüksek... Kent. 3/ Bir salon dansı... İslamda geçici evlilik. 4/ Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Küçük erkek kardeş... Güzel sanat. 5/ Dünyanın ilk nükleer denizaltısının adı. 6/ Geveze. 7/ 106 taşla oynanan bir oyun... Sıvas’ın bir ilçesi. 8/ 21 yaşın altındaki oyunculardan kurulu spor takımları için kullanılan sözcük... Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı. 9/ Yerfıstığı... Kuzu sesi. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear