26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
13 MART 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Dünyada 11 Eylül olaylarıyla artan kara para denetimleri için OECD eylülde Türkiye’ye gelecek 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Türkiye’nin kara para sınavı ? Türkiye, kara para ve terorizmin finansmanıyla mücadele denetimine tabi tutuluyor. Bir OECD heyeti eylülde yerinde inceleme için Türkiye’ye gelecek. ANKARA (AA) Türkiye, bu yıl OECD Mali Eylem Görev Grubu’nun (FATF) kara para aklama ve terorizmin finansmanıyla mücadele denetimine tabi tutuluyor. Daha önce 1994 ve 1998 yıllarında FATF’nin ülke incelemesine giren Türkiye, 3. tur ülke denetimleri kapsamında yeniden büyüteç altına alınıyor. 11 Eylül saldırılarının ardından kara para aklamanın yanı sıra terorizmin finansmanıyla mücadeleyi de kapsama alan OECD Mali Eylem Görev Grubu, bu turdaki ülke denetimleri sırasında, ülkelerin her iki konuda yeterli yasal düzenlemeye sahip bulunup bulunmadığına, uygulamada zafiyet gösterip göstermediğine ve uluslararası işbirliğine açık olup olmadığına bakacak. FATF, OECD kriterlerine göre hazırlanan 251 soruyu, yanıtlanması istemiyle Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu’na (MASAK) gönderdi. MASAK da, bu soruları, Adalet ve İçişleri bakanlıkları ile Emniyet Genel Müdürlüğü, BDDK, SPK, Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı’nın da aralarında bulunduğu ilgili kamu kuruluşlarına iletti. Kamu kuruluşlarından gelen yanıtlar da, yine MASAK koordinatörlüğünde oluşturulan hukuk ve finans gruplarınca ele alınmaya başlandı. Yanıtlar, haziran ayı içinde OECD’ye gönderilecek. Burada yapılacak değerlendirmenin ardından bu defa eylülün ilk yarısında bir OECD heyeti, ülkemize gelecek. OECD uzmanları, incelemelerinden sonra Türkiye raporunu hazırlayacak. Bu raporda, Türkiye’ye getirilen kriterlere uyum derecesine göre, ‘‘uyumlu’’, ‘‘büyük ölçüde uyumlu’’, ‘‘kısmen uyumlu’’ ya da ‘‘uyumsuz’’ notu verilecek. Söz konusu rapor, önümüzdeki yıl FATF Genel Kurulu’nda üye ülkelerin bilgisine sunulacak. Genel kurulda Türkiye’nin durumu yetersiz görülürse eksikliklerin tamamlanması için bir süre verilecek. Öte yandan MASAK, 3. tur ülke denetimi öncesi, halen Meclis’te bulunan Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın bir an önce yasalaşmasını bekliyor. Rejim Sorunu Derinleşmeden! Dün 12 Mart’ın (1971) yıldönümüydü; Türkiye’nin demokratikleşmesini yerle bir eden olaylar sıralanırken 12 Eylül’e özel bir yer veriliyor. Ancak 12 Eylül’e (1980) giden yolları açan 12 Mart’a da ‘‘hakkı olan’’ önem verilmelidir. Gerçekten de 35 yıl önce, 12 Mart sonrasında yapılan anayasa değişiklikleriyle, yalnız siyasal ve sosyal haklar budanmakla kalınmadı; yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği, basın özgürlüğü ve sendikal özgürlükler gibi demokrasinin kurumsal dayanakları da ilk yaralarını aldı. Bu yaralar daha sonra hiç iyileşemedi; 12 Eylül’de ve sonrasında daha da derinleşti. Türkiye, aradan onca yıl geçmesine ve dünyada demokratikleşme yönünde çok büyük rejim değişiklikleri yaşanmasına karşın, bu yaralarını saramamanın, demokrasiye işlerlik kazandıramamanın ağır sıkıntılarını yaşıyor. ??? Daha da olumsuzu, siyaset, yalnız ve ancak demokratik bir anayasa ile çözüme kavuşturulabilecek olan bu sorunu, sorun etmiyor ya da sorun olarak tartışmıyor. Ülkede yeni bir seçime, rejim sorunu sorgulanmadan gidiliyor. Anayasa değişikliği, buna bağlı olarak, kurumsal bir demokratikleşme sürecine girilmesi yoluna gidilemiyor. Anayasada, temel siyasal ve sosyal haklar; milletvekili dokunulmazlığı; yargı bağımsızlığı, üniversite özerkliği yeni bir bağlamda güvence altına alınmalıdır. Bunlara ek olarak siyasal partilerin iç yapılarının demokratikleşmesi ve seçim yasasında halkın katılımını arttırıcı düzenlemeler, örneğin seçim barajı tartışılmalı; seçme ve seçilme yaşının düşürülmesi, aday saptanmasında karar tabanının katılımcı bir anlayışla genişletilmesi, önseçim süreçlerinin yaygınlaştırılması, siyasetin sağlıklı bir yapıya kavuşması için gereklidir. Türkiye’nin anayasa bağlamında çözmesi gereken bir önemli nokta daha var. Bu da kamusal alanın ne ölçüde İslam dininin simgelerinden uzak tutulacağıdır. Eğitim kurumları ve kamu yönetiminin diğer birimlerinde, ilke olarak dinin simgelerine yer verilmemesi gerektiği yönündeki yasalar ve yargı kararları ile AB ölçütlerini esas alan bir toplumsal uzlaşma ortamı bulunmalıdır. Laiklik üzerindeki uzlaşma, özellikle üniversiteleri, yargıyı ve diğer kamu birimlerini, dar ve kısır tartışmalar ortamından kurtaracak, onlarla birlikte toplumsal yapıyı da çok daha etkin bir düzleme taşıyacaktır. ??? Böyle bir demokratik açılımcı uzlaşma ortamı, asıl sorunların ortaya çıkmasını, bunların çözüm yollarının tartışılmasını da kolaylaştıracaktır. Dürüst ve etkin bir kamu yönetiminin oluşturulması; işsizliğe çözüm; bölgesel gelişme farklılıklarının azaltılması; çevrenin korunması; kadınerkek eşitliğinin gerçekleşmesi; ekonominin kayıt altına alınması ve genel olarak yaşam kalitesinin yükseltilmesi, kültürel ve sanatsal gelişmeler alanında yapılacak çok iş vardır. Seçim süreci, partileri, ülke sorunlarını soğukkanlılıkla irdeleme yerine, kendilerine en çok oyu getirecek noktalara yoğunlaştıracaktır. Hükümetin tetiklediği son siyasal ve yargısal gelişmeler, Türkiye’de rejimin hızla bir tıkanma noktasına doğru sürüklenmekte olduğu kaygısını güçlendirmektedir. Başta hükümet olmak üzere, tüm siyasiler ve ilgililer, çözümü demokratik uzlaşmada aramalıdır. yakupkepenek06?hotmail.com OECD 251 SORUYA YANIT ARIYOR OECD Mali Eylem Görev Grubu’nun (FATF), Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu’na (MASAK) gönderdiği, OECD’nin cevap aradığı başlıca sorular şöyle: Kara para ile mücadeleye yönelik düzenlemeler, uluslararası sözleşmelere ve OECD normlarına uygun mu? Ülke yasalarında terorizmin finansmanı ayrı bir suç sayılıyor mu? Kara para aklama suçu, doğrudan ya da dolaylı suç gelirini temsil eden bütün varlıkları kapsıyor mu? Yasalar, aklanan mal varlığının, suç gelirinin, kara para aklama ve terorizmin finansmanından elde edilen gelirlerin, öncül suçların işlenmesinde kullanılan araçların veya malvarlığına tekabül eden değerlerin müsadere edilmesi için her türlü tedbiri almış mı? Mali kuruluşlar, ‘‘müşterini tanı’’ ilkesi çerçevesinde, müşterilerinin sürekli ya da geçici, gerçek ya da tüzelkişi olup olmadığına bakmaksızın kimliğini tespit ediyor mu? Mali kuruluşların isimsiz ya da hayali isimlere ait hesaplar tutmasının önüne geçilmiş mi? Mali kuruluşlar, teknolojilerin kara para aklama ve terörün finansmanı amacıyla kullanılmasını önlemek için gerekli tedbirleri almış mı? Mali istihbarat birimleri, faaliyetlerinde yeterli düzeyde özerk mi? Halka arz kararı alan şirket, Anel ile bölge liderliğine hazırlanıyor Innova yazılım üssü olacak ? Geçen yıl çoğunluk hissesi Anel Grup bünyesine geçen Innova Genel Müdürü Aydın Ersöz, ‘‘Innova’nın hedefi mutlaka bölgesel bir oyunculuktur’’ dedi. ÖZCAN YAŞAR MESLEK YASASINI BEKLİYOR Rehberler SOS veriyor Ekonomi Servisi Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Şerif Yenen, gün geçtikçe kan kaybeden rehberliğe sahip çıkabilmek için Turist Rehberliği Meslek Yasası’nın bir an önce çıkarılmasını istedi ve mesleklerinin SOS verdiğini söyledi. Gelecek hafta Başbakan Erdoğan’la yapılacak ‘‘Turizm Zirvesi’’nde sorunlarını dile getireceklerini bildiren Yenen, Türkiye’de yaklaşık dokuz bin profesyonel turist rehberine sosyal güvence sağlayacak, meslek örgütüne sorunlara sahip çıkma hakkı tanıyacak, yasadışı rehberliği önleyecek bir yasaya ihtiyaç olduğunu belirtti. Yenen, turizm emekçisi olan rehberlerin emeklilik, sağlık gibi herhangi bir sosyal güvencesi bulunmadığını vurguladı. EP, Microsoft, Oracle, IBM ve BEA Systems gibi dünyada konularında önder kuruluşlarla yazılım geliştirdiklerini bildiren Aydın Ersöz, ‘‘Innova’nın hedefi mutlaka bölgesel bir oyunculuktur’’ dedi. Kurumlara yönelik yazılım ve teknolojik çözümler üreten Innova’nın Genel Müdürü Aydın Ersöz, hedeflerinin yazılım sektöründe bölgesel bir oyuncu olmak olduğunu söyledi. 6 yıl önce kurdukları Innova’da çoğunluğu bilgisayar mühendisi olmak üzere, 130 kişilik bir ekiple çalıştıklarını söyleyen Ersöz, sundukları hizmeti, ‘‘kuruluşların işlerini daha iyi yapabilmelerine olanak sağlayacak yazılım çözümleri üretmek’’ olarak tanımladı. Innova’nın çoğunluk hisselerinin geçen yıl Anel Grup bünyesine geçmesiyle şirketin daha da güçlendiğini belirten Aydın Ersöz, geçen hafta açıklanan halka arz kara rının da şirketin daha fazla büyümesini sağlayacağını belirtti. Türkiye’nin önde gelen 100’ü aşkın kuruluşuna teknolojik ve yazılım çözüm hizmeti verdiklerini, İngiltere’de bir telekom şirketine ve Hollanda’da ise çokuluslu bir şirkete yazılım sunduklarını anlatan Aydın Ersöz, ‘‘Müşterilerimiz arasında telekomünikasyon sektörü var. Türk Telekom’la pek çok alanda çalıştık. GSM operatörleriyle birlikteliğimiz var. Finans sektöründe çok sayıda büyük banka ve aracı kurumlarıyla beraberiz. Kamuya çeşitli projeler yapıyoruz. Bunların arasında TSK, Havelsan, Savunma Sanayii, Dış Ticaret Müsteşarlıkları, PTT gibi kurumları sayabiliriz’’ diye konuştu. TOBB sektör raporunda yer alan talepler Başbakan’a 15 Mart’ta iletilecek Turizmciler de vergi indirimi istiyor ANKARA (AA) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Turizm Sektör Kurulu tarafından hazırlanan son raporda, ÖTV ve KDV oranlarının düşürülmesi, telif hakları, konaklama tesislerinin turizm sezonu dışında kapanması gibi konular yer alırken, seyahat acentelerinin ihracatçı sayılmaları da istendi. Turizm sektör temsilcileri, 15 Mart’ta Başbakan Tayyip Erdoğan ile yapılması öngörülen görüşmede de taleplerini dile getirecek. TOBB raporunda özel tüketim vergisinin normalin üzerinde olmasının maliyetlerin önemli bir kısmını oluşturduğu ve satış fiyatlarına yansıtılamadığı kaydedildi. Kısıtlı kâr marjlarının yatırım ve işletmecinin sağlıklı büyümesine engel teşkil ettiği belirtilen raporda, ÖTV oranlarının turizm sektöründe aşağıya çekilmesi gerektiği ifade edildi. Türkiye’de yüzde 18 oranında KDV’nin uygulandığı belirtilen raporda, Akdeniz Çanağı’nda Türkiye’nin rakibi diğer ülkelerde bu oranın yüzde 58 olduğu hatırlatıldı. Türkiye’de uygulanan yüzde 18 KDV’nin, turizm ve seyahat hizmet ve ürünlerinin tüketiciye maliyetini yükselttiği ve sektörün rekabet gücünü olumsuz yönde etkilediğinin altı çizilirken, KDV oranının düşürülerek, sektörün rekabet gücünün arttırılması istendi. ‘Tuz Gölü’nde tuz seviyesi azalmayacak’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Tuz Gölü doğalgaz depolama tesisleriyle ilgili tüm çalışmaların tamamlandığını belirterek, ‘‘Proje bu yılın yatırım programına alınmış ve Dünya Bankası ile kredi anlaşması imzalanmıştır’’ dedi. Güler, Tuz Gölü’nün depolama tesisi olarak kullanılmasıyla tuz seviyesinin inmeyeceğini, inşaat işinin de Ruslara verilmeyeceğini söyledi. Bakan Güler, ‘‘Tesisin Tuz Gölü’nün altında yapılması nedeniyle tuz üretiminin yarıya ineceğine dair iddiaların gerçekle bir ilgisi bulunmamaktadır’’ diye konuştu. erginy?tr.net DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ AB içinde yaşanmakta olan gelişmeler hem Türkiye’nin birliğe girmesinin hem de birliğin bugünkü haliyle devam etmesinin olanaksızlığını gösteriyor. / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Motorlardan biri durdu, öbürü tekliyor Avrupa Birliği sürecini, biri siyasi, diğeri ekonomik, iki motorlu bir uçağa benzetebiliriz. Uçağın havada kalmaya devam edebilmesi için siyasi ve ekonomik bütünleşme süreçlerinin birlikte işlemeye devam etmesi gerekiyor. Siyasi bütünleşme süreci tümüyle durdu. Önce AB ülkeleri Irak savaşında ortak bir dış politika belirleyemediler. Sonra geçen yıl, ekonomik birlik sürecinin neoliberal prensipler yönünde şekillenmesini garanti etmeyi, siyasi bütünleşmeyi derinleştirmeyi, merkezileşmeyi geliştirmeyi amaçlayan anayasa taslağı Fransa ve Hollanda halkları tarafından reddedildi; diğer ülkelerde de benzer bir ruh halinin egemen olması, taslağın gündemden kaldırılmasına yol açtı. Nihayet, Chirac’ın yerine en güçlü aday, Nicolas Sarkozy, geçen ay Berlin’de Konrad Adenauer Vakfı’nda yaptığı konuşmada anayasanın yırtılıp atılarak işe yeniden başlanması, bu kez yerel hükümetlerin veto yetkilerinin arttırılması, Avrupa çevresinde, özel statülü devletleri içeren bir ‘‘Ortak Refah Alanı’’ oluşturulması gerektiğine inandığını açıkladı. Böylece anayasanın bu haliyle yeniden gündeme alınması olasılığı kadar, Türkiye’nin üyeliğe kabul edilme olasılığı da fiilen ortadan kalktı. Zaten bir süredir Avrupa Birliği Başkanı Barroso da ‘‘birlik süreci’’ yerine ‘‘Projelerin Avrupası’’ kavramını kullanıyor (International Herald Tribune, 02/03). Uçağın siyasi birlik süreci motorunun tümüyle durduğunu düşündüren iki tür gelişme daha söz konusu. Birincisi; anayasa oylaması, Almanya seçimleri, Fransa’da gettolardan başlayan ayaklanma, son olarak geçen hafta öğrencilerin, sendikaların ve sol siyasi partilerin geniş katılımıyla gerçekleşen büyük protesto gösterisi toplumsal muhalefetin neoliberal projeye tepkilerinin yükselmeye devam ettiğini gösteriyor. İkincisi; yeni katılan ülkelerin ulu sal çıkara öncelik verme eğilimleri. Örneğin Polonya Devlet Başkanı, Paris ziyareti sırasında Le Figaro’ya ‘‘Polonyalıları en çok Polonya’ya ne olacağı ilgilendiriyor’’ derken ‘‘daha derin ve bütünleşmiş bir Avrupa’dan yana olmadıklarını’’ ifade ediyor (New York Times, 09/03). Fransız Başbakanı Villepin, son zamanlarda sık sık ‘‘ekonomik yurtseverlik’’ten söz ediyor: AB ülkeleri içinde ulusalcı refleks giderek güçleniyor. Geçen haftalarda, ekonomik birlik süreci motoru da Fransa, İspanya, Polonya gibi ülkelerde başlayan, yabancı sermayenin ülkenin güçlü tekellerini, özellikle enerji ve metalurji sektörünü ele geçirmesini engellemeye yönelik girişimlerin etkisiyle teklemeye başladı. Fransa’nın Uluslararası İlişkiler Enstitü(AP) sü’nden Dominic Moisi de bu gelişmeler karşısında ‘‘Paris’ten Varşova’ya Avrupa hükümetleri, Avrupa Birliği’nin çözülmesinden başka hiçbir anlama gelmeyen bir süreçte adım adım ilerliyorlar’’ diyor (Financial Times, 06/03). Birlik mi Dediniz? Tasarım sert havalara uygun değildi Ortak para sistemine geçiş sırasındaki tartışmalarda, birlik sürecinin olumlu ekonomik koşulların ikliminde, küreselleşme rüzgârını arkasına alarak ilerlediğini, ancak bu ‘‘uçağın’’ tasarımının sert hava koşullarına uygun olmadığını savunmuştuk. Avrupa Merkez Bankası’nın, sermaye birikim hızları, ekonomik yapıları, sektörler arası dengeleri birbirlerinden çok farklı ülkelerin tümüne tek bir para politikası ve faiz oran ları uygulaması ciddi sorunlar yaratacaktı. Sanırım şimdi bir süredir o noktadayız. Geçen hafta OECD, Avrupa Birliği ekonomilerinde ihracata dayalı büyümenin yılın ilk yarısında hızlanacağını, ancak potansiyelin altında kalmaya devam edeceğini açıkladı (Bloomberg, 06/03). Sorun şu ki Anatol Keletksy’nin dikkat çektiği gibi, ihracata dayalı büyüme esas olarak Almanya’dan kaynaklanıyor, çoğunlukla da diğer AB ülkelerine yönelik... Bu, AB içi rekabetin ve gerginliklerin artması demek. Kaletsky, Avrupa Merkez Bankası’nın faizleri arttırma kararını eleştirirken yazısında petrol fiyatlarındaki artışların, genelde ekonomiye 18 ay gecikmeyle yansıdığına dikkat çekiyor, bu yüzden AB ekonomilerinin geçen yılın son çeyreğinden bu yana ya vaşlamaya başladığını, bankanın faizleri bu konjonktürde arttırmasının daralmayı hızlandıracağını savunuyordu. Kaletsky, özellikle yüksek faizlerin İtalya ve İspanya üzerindeki olumsuz etkilerinden kaygı duyuyor (The Times, 06/03). Aslında bu iki ülke bir süredir çok zorlanıyor. İtalya ekonomisi uluslararası rekabet (Çin ve Avrupa ülkeleri), devasa bütçe açıkları, şimdi de yüksek faizlerin basıncı altında adeta çatırdamaya başladı. Maliye Bakanı’nın, Davos’ta bir panelde, İtalya’yı Arjantin ile karşılaştırarak Avro’dan ayrılma olasılığına değindiği için, Türkiye doğumlu ekonomist Roubini’ye hakaret ettikten sonra ‘‘Sen Türkiye’ye dön’’ diye bağırması da İtalya’da sinirlerin ne kadar gerildiğini gösteriyordu (Corriere della Sera, 02/03). Financial Times’tan Wolfgang Munchau da ‘‘Bir İtalyan politikacı bana İtalya’da ulusal birliğin dağılması olasılığının Avro’dan çıkmasından daha büyük olduğunu söyledi’’ dedikten sonra İspanya’ya dikkat çekiyordu (19/02). Avro’ya geçildiğinden beri İspanya’nın ihracat gücü sürekli zayıflamış. Ekonomik büyüme esas olarak, 1997’den bu yana yüzde 300 şişen gayrimenkul fiyatlarına dayanıyormuş. Faizler yükselmeye başlayınca, İspanya ekonomisinin ayakta kalma koşulları da hızla ortadan kalkacak. Buna karşılık, Munchau’ya göre İspanya’nın mali yapısı, örneğin borç/GSMH oranı İtalya’dan iyi, dolayısıyla Avro’dan, fazla zarar görmeden çıkmaya daha elverişli. ‘Ekonomik yurtseverlik’ 1990’lardaki tartışmalarımızda, ekonomik koşullar ağırlaştıkça, hükümetlerin kendi sermaye gruplarının çıkarlarını, iç piyasalarını korumaya öncelik vereceklerini, halkın tepkisini yatıştırmak için ulusalcı retoriğe daha fazla gereksinim duyacaklarını savunuyorduk. Geçen ay Avrupa Parlamentosu’nun, hizmetlerin serbest dolaşımına ilişkin Bolkestein Direktifi’ni fiilen öldürmesi, arkasından da Fransız hükümetinin, enerji sektöründe İtalyan şirketi Enel’in Suez’i satın almasını engellemek için hisselerinin yüzde 70’ini devletin kontrol ettiği Gaz de France’ı devreye sokması, ‘‘Fransa’nın enerji sektöründe küresel çapta ulusal oyunculara sahip olmaya kararlı olduğunu’’, ‘‘yurtsever ekonomi politikası’’ bağlamında vurgulaması bu beklentimize uygun. Geçen yıl, savunma, biyoteknoloji, uzay teknolojisi, telekomünikasyon, şifreleme, kumarhane gibi 11 sektörü stratejik ilan ederek korumaya alan Fransız devleti (The Economist, 01/03), 28 Şubat’ta da Hindistan şirketi Mittal Steel’in Fransız şirketi Arcelor’a yaptığı birleşme önerisini ‘‘yetersiz’’ gerekçesiyle engelledi. Fransa daha önce de PepsiCo’nun Danone’yi almasını engellemişti. Ulusal sanayideki liderleri yabancılardan koruma eğilimi salt Fransa’ya ait değil. İspanya, Alman şirketi E. On’un almasını engellemek için Endesa’yı Gaz Nature ile birleşmeye zorluyor. Almanya VolksWagen’ı yabancı sermayeye karşı koruyor, Polonya PHB bankasının Unicredit tarafından alınmasını engellemeye çalışıyor (The Economist). İtalyan banka piyasası da yabancı sermayeye hâlâ kapalı. Bu uçağın pilotları Fransa ile Almanya arasında bir kavga çıkma olasılığı da var. Financial Times’ın aktardığına göre, Almanya bu hafta yapılacak Avrupa Komisyonu toplantısında, korumacı eğilimleri eleştirerek korumacılığı engellemeye yönelik çabalara destek verecekmiş (11/02). CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear