26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Kambur Ali Durmaz: “AKP Milletvekili Turhan Çömez’in taşıyamadığı yükü ben vatandaş olarak nasıl taşıyabilirim, Kemal Abi?” TURİZME de bakan, Bakan Atilla Koç, çevresine gülücükler dağıtıyor ama sektör karalar bağlamış durumda. Yabancıdan umudunu iyice kesen turizmciler son umut yerli turiste yönelmeye çalışıyor. Sektörün deneyimli isimlerinden Deniz Tüfekçi bakın bu konuda neler anlatıyor: ‘‘2005 yaz aylarında sanki bütün Avrupa kaynaklı tur operatörleri ağız birliği etmişçesine 2006 yaz sezonuna yönelik Türkiye planlamalarında belli oranda küçülmeyi hedeflediklerini bildirmişlerdi. Siyasi iradenin sözcüleri ise önlem alacaklarına, konuyu gündeme getirenlere hadlerini bildirdi. Tahsis bakanlığına dönüştürülen, personeli oradan buraya savrulan ilgili bakanlık, siyasi kadrolarla uyumlu çalışma kaygısı dışında bir derdi yokmuş görünen ilgili sivil toplum kuruluşları, bırakın soruna çare aramayı, sorunun farkında bile olmadıklarından, 2005 yaz sezonunu kelimenin AKP’de parti içi gerilim artmış... “Ampulün patlaması yakındır!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Vah turizm tam anlamıyla ‘lay lay lom’ edasında geçirdiler. Kimse, karşımızda dikilmiş duran ‘çöküş’ün deprem gibi birden bire olmadığının ayırdına varamadı. Sorun ile sonuçları dahi birbirine karıştıran, resmi ya da sivil yapı, siyasi otorite, başını iki elinin arasına almış kara kara düşünen sektörün emekçi ve yatırımcılarına, işletmecilerine hiçbir umut vermemektedir. Sorun hem bakanlık olarak hem de hükümet olarak Avrupa’daki olumsuz Türkiye imajının gittikce batı kamuoyunda pekişmesi karşısında kılını kıpırdatmamasıdır. Ülke turizminin sahip olduğu artıların hemen hiçbirinde pay sahibi olmayan bu hükümet, ülkenin bu artılardan Bakırköy Hastanesi’nde 120 kişinin kimliği yokmuş. Ankara’ya gelsinler ikiüç tane verelim! Eğitim Türk Eğitim Vakfı, 8 Mart Kadınlar Günü’nü piyanist Güner ve Süher Pekinel kardeşlerin Jacques Loussier üçlüsüyle İstanbul İş Sanat’ta vereceği bir konserle kutluyor. Bugüne dek 150 bine yakın öğrenciye çağdaş eğitim için burs veren vakıf üstün yetenekli gençlere de destek oluyor. Geliri eğitime harcanacak konserin biletleri www.biletix.com’da. kaynaklanan rantını yemekten başka bir iş yapmamaktadır. Ne yazık ki bu rant artık bir kabusa dönüşmüş, tuzla buz olmak üzeredir. Tablo nasıl değiştirilebilir; eylem planı var mı? Ne yazık ki yapısal bir değişim yerine günü bile kurtarmaktan aciz önlemler sıralanmaktadır. İstatistiklere sığınıp başarı palavralarından dağlar yapanlar artık o dağların arkasında saklanamaz oldu. Kimsenin kuşkusu olmasın, hükümet yine hiçbir şey yapmayacak, çözüm üretmeyecektir. Çünkü bu hükümet turizmin sadece gelir kısmı ile ilgilidir ve gelirin sonsuza dek süreceğini sanmaktadır. Yine birçok banka otel sahibi olacak, sektörün sorunları adliye kapılarında çözmeye çalışacaktır. Bu sektörün sahibi yoktur, destekleyecek bir devleti, hükümeti yoktur. ‘Buradayım’ diyen varsa beri gelsin!” Küba (3) Biri Kübalıların, öbürü de turistlerin kullandığı iki ayrı para birimi uygulamasının doğal ki bir mantığı var. Devlet, bu yoldan gereksinimi olan dövizi kendi kasasına yönlendirmeyi düşünmüş. Yalnızca iç dolaşımda geçerli olan turist pezosunu yerli halkın kullanması yasak, dolayısıyla kuramsal olarak onlar açısından kullanım değeri yok. Fakat döngü bir yerinden çatlamış. Turizmin gelişmesiyle birlikte bu sektörde çalışan Kübalılar, ‘‘bahşiş’’ yoluyla kendilerine yasak olan bu para biriminden kolayca edinebiliyor, güven duydukları yabancılar üzerinden kullanabiliyorlar. Olağan koşullarda edinmeleri olası olmayan birtakım ürünlere bu yoldan sahip olabiliyorlar. Bu durum belli ölçüde ‘‘karaborsa’’nın oluşmasına yol açmış. Fakat alacak parası olup da alamamak insani zaafları tetikliyor. Küba’da henüz o ülkelerdeki kadar yaygınlaşmamış da olsa bu durum 1980’lerin sonunda birbiri ardınca çöken Avrupa’nın reel sosyalist ülkelerindeki görüntüleri andırıyor. Yerli halk, turizmin gelişmesine bağlı olarak günlük hayat içinde her yıl biraz daha fazlalaşan yabancılara imreniyor, onların giyindikleri gibi giyinmek onların gittikleri yerlere gitmek, onların ellerinde gördüklerine sahip olmak istiyor. Fakat bu olası değil, mağazalarda bu ürünlerin çoğu satılmıyor, satılanlar ise Kübalılar için ateş pahası. Turistlerin gittikleri ve turist pezosunun geçerli olduğu oteller, lokantalar, barlar, kafeler yerli halka yasak, oteller dışındaki kimi yerlere bir turist eşliğinde girebildiklerinden bir şekilde bu yasakları delmek için olağanüstü çaba gösteriyorlar, her yolu deniyorlar. Küba gibi bir tütün ülkesinde lokanta, bar, kafe vitrinlerinde, salt turistler için de olsa, Amerikan sigaralarının, içkilerinin, Coca Cola gibi ABD simgesi meşrubatın satıldığını görmek insanı düşündürüyor. ??? Amerika Birleşik Devletleri’nin 1962 yılından bu yana uyguladığı ekonomik ambargo Küba’nın belini bükmüş. Fakat olumsuz olan her şeyi buna bağlamak da doğru bir yaklaşım değil. Küba, bizim devrimci kuşağımızın efsane ülkesi, Fidel Castro, Ernesto Che Guevara ve öbür devrimciler de bu ülkenin efsane liderleri. Küba’ya tatil yapmaya giden herhangi bir turist bu güzel ülkeden ve sevecen, cana yakın insanlarından etkileniyor. Herhangi bir turist için Küba, evine döndüğünde elinde ‘‘puro’’su, önünde ‘‘rom’’u, CD çalarında da Buena Vista Social Club’dan bir ‘‘salsa’’ ile komşularına anlata anlata bitiremeyeceği hoş bir tatil beldesi. Fakat yüreği Küba halkıyla çarpan bir sosyalist, herhangi bir turistin görmediklerini de görmek zorunda. Eski yıllarda reel sosyalist ülkelere yolu düşen sosyalistler bu ülkelerde karşılaştıkları olumsuzluklardan gözlerini kaçırırlar, ‘‘kol kırılır yen içinde kalır’’ mantığıyla bunların sözünü etmezlerdi. O sosyalist ülkelerin ne yazık ki hiçbiri yok bugün. 1990 öncesi Alman Demokratik Cumhuriyeti’ne, Bulgaristan’a, Macaristan’a, Yugoslavya’ya, Çekoslovakya’ya çeşitli geziler yapma olanağı bulmuştum. Bu ülkelerde sokaktaki insanın ortak sorunlarından biri de istedikleri ürünleri bulamamaktı. Karaborsanın, yasadışı yollara başvurmanın, yabancılarla ‘‘iş’’ çevirmenin başlıca nedeni buydu. O ülkeler bu sorununun üstesinden gelemediler. Sosyalist birey, ideolojiksiyasal inançlarına ne değin bağlı olsa da rejim onun tüketici karakterini yok edemiyor. Bir ‘‘şey’’e sahip olabilmek için üretmek o bireyin de dürtüsü. Çalışmak, üretmek, fakat kendinde hak gördüğünü, kimi zaman alacak parası olmasına karşın satın alıp tüketememek bireyi üretimden soğutuyor, kopartıyor. Aykırı yolları deneyenlerin, fuhuş gibi sosyalist bir toplumda asla var olmaması gereken, fakat ne yazık ki var olan yasadışı kazanç yollarına sapanların davranış bozukluklarının başlıca nedenlerinden biri de üretime yabancılaşmaları. ??? Devlet öte yandan doğru bir kararla bir süre önce küçük ölçekli özel tarım işletmelerine izin vermiş. Bu girişimciler ürünlerini pazarda değerlendirebiliyorlar. Bunların gelirleri doğal ki tarımda çalışan büyük çoğunluğunkinden daha yüksek. Fakat gördüğünü alamamak bu kesim için de geçerli. eposta: dkavukcuoglu?superonline.com Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Cihan Demirci’den bir demet laforizma MİZAH yazarı arkadaşımız Cihan Demirci, “Laforizma” adını verdiği özdeyişleri ile epeydir hiçbir yerde görünmüyordu. Cihan’ın laforizmalarıyla Vaziyet’te özlem gideriyoruz: Yumurta kabuk değiştirdi! Likit yumurta sayesinde onun da “ak” damarı çatladı! Sinir küpü Başbakan RTE, yurtdışından doktor ithal edecek. Böyle bir başbakana bakarak insanın içinden; “Benim aklımı Türk doktorlarına emanet ediniz” diye çığlık atmak geliyor! Şu ülkede başbakan hatalarına, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Artistik Akif Kökçe: “Buz pateni sporcumuz, artistik patinajda 21. oldu. Artistlik yapmanın suç olduğu bir ülke için, iyi derece!” bakan hatalarına gıkını çıkarmayan bir toplum, hakem hatası söz konusu olduğunda çıldırıyor. Hakemlerden oluşan bir hükümet kurulursa pek çok hata daha iyi görülür belki! Türk Lirası çok güvenilir bir hale gelmiş. Sağ olsun, zaten kendileri, kendisine güvenenleri mahcup etmeyip sadece onların cebine giriyor epey bir zamandır! Ekranlardaki kadın programlarının çoğu artık kadına erkek, erkeğe kadın buluyor. Buluşturuyor, birleştiriyor. Bu mesleği ekrandan yapmayan bir zamanların “Zurnik”lerinin günahı neydi acaba? Güney Kıbrıs gemisi gider Mersin’e, AB âşığı politikacılarımız gider tersine! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Yılmaz Büyükerşen’e ‘Türkiye’ Adına... Kurumların başarılı gördükle teşekkür ediyoruz...’’ İşte böylesi ‘‘ulusal onur’’ tari kişileri ‘‘onurlandırma’’ları, elbette ki kendilerini bağlar. Çün şıyan sözler eşliğindeki alkışlar kü her kurum, bu gibi değerlen arasında doktora cüppesini giyen dirmeleri kendi ilgi alanlarına Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, o göre ve kendi ‘‘öncelik’’lerine gö gün oditoryumdaki törende meğerse ‘‘50 yıl önce’’yi yaşamış... re yapar... 1956’daki giriş sınavlarını kaNe var ki ‘‘Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’’nin zanarak ‘‘sanatta yetenekli’’ ol(MSGSÜ), Eskişehir Büyükşe duğunu yüksek notlarla kanıtlahir Belediye Başkanı Yılmaz Bü masına rağmen, İstanbul’da okuyükerşen’e verdiği ‘‘fahri dokto maya maddi olanak bulamadığı ra’’ unvanı, neresinden bakılırsa için ‘‘Akademi öğrenciliği’’ni yabakılsın sanki tüm Türkiye adı şayamayan Büyükerşen, şimdi na düşünülmüş ve ‘‘ulusal an aynı okulun ‘‘onursal doktoru’’ olarak şunları söylüyordu: lam’’ taşıyan bir karar... ‘‘İnsan hayatında heyecan, seÇünkü MSGSÜ, ülkemizdeki vinç ve mutluluk duygularının akademik sanat eğitimibirlikte yükseldiği çok sık nin ‘‘123 yaşındaki önrastlamadığımız anlar varcü’’sü... Türkiye’nin dır ya, işte şimdi ben 19. yüzyıldan 21. de kendimi o duyguyüzyıla taşınan ‘‘ayların rüzgârı içinde dınlanma meşalehissediyorum... Güzel si’’nin simgesi... Sanatlar eğitiminde Kuruluşundan bu kökleri asır ötesine yana tüm çağdaş uzanan Türkiye’nin sanat dallarının ültek ve en önemli ünikemizde de gelişmeversitesinde, şahsıma sini sağlayan ve aynı takdir buyurulan bu alanda ulusal yüz incelikli teveccüh karşıakımız kadroları yesında, duygularımı tiştiren bu köklü kurumun, Alptekin’den Büyükerşen’e teşekkür ve şükran akademik vefa... sözcüklerine sığdıProf. Dr. Yılmaz Büyükerşen’i ‘‘sanat ve bi rabilmek benim için gerçekten lim dünyamızın onursal dokto zor...’’ ru’’ ilan etmesi, sadece ‘‘ken ‘Yeni’ Eskişehir, kanıtıdır di’’sini bağlayabilir mi? Aslında aynı duyguları, önceNitekim 23 Şubat 2006 günü likle tüm Anadolu Üniversitesi düzenlenen törende konuşan Rektör Prof. Dr. İsmet Vildan mezunlarının ve mensuplarının, Alptekin, Türk sanat ve mimar tüm Eskişehirlilerin ve hepimilığında uluslararası konumda zin Yılmaz Büyükerşen için teolan kurumlarının, bu konuda şekkür sözcüklerine sığdırmaverilen hizmetleri izleyip başarı mız zor... Bir üniversitenin bir kentle ve sahiplerine ödül ve paye verdiğigiderek bir ülkeyle nasıl ‘‘kucakni anımsattığı konuşmasında laşabileceği’’ni; bir kentin hem taözetle şunları vurguladı: ‘‘Büyükerşen, akademik eği rihiyle, hem ‘‘çağdaş yaşam detim sistemimize tarihsel katkıla ğerleri’’yle, hem de kültür, sanat rının yanı sıra, Türk kültür ve sa ve bilim zenginlikleriyle nasıl natının Anadolu’daki gelişmesin ‘‘buluşabileceği’’ni; bunlara imde yaptığı öncü hizmetler ve çağ za atan bir bilim insanımızın, daş şehircilik ile kent kültürünün ‘‘yerel yönetici’’ kimliğiyle de ve Eskişehir’e kazandırılmasındaki üstelik hem iktidara hem de kenüstün başarıları ile kuşaktan ku di yerel meclisindeki siyasal yaşağa örnek bir bilim, düşünce ve pıya ‘‘muhalif’’ bir çizgide olmasiyaset adamı kimliğini ulusumu sına rağmen sadece halktan aldığı güçle ve sadece ‘‘aydınlanmaza armağan ediyor...’’ Peki, Anadolu Üniversitesi’ni nın rehberliği’’nde kamusal hizülkemize kazandırdıktan sonra meti nasıl da ‘‘başarı ötesi’’ soAnadolu’nun ortasındaki bir ken nuçlarıyla yaşama geçirebilecetimizi de cumhuriyetin ‘‘çağdaş ğini görmek, öğrenmek, alkışlauygarlık’’ hedefiyle buluşturan mak ve böylesi bir ‘‘akademi böylesi büyük bir başarının teme doktoru’’muzun bulunmasından gurur duymak isteyen herkes, ilk linde, hangi ‘‘ülkü’’ yatmakta? Bu sorunun yanıtını da yine fırsatta Eskişehir’e gitmeli... Orada ‘‘fark edilecek’’ her yeRektör Alptekin, üniversitenin ni güzellik, her yeni uygarlık ve ‘‘Akademi’’ döneminden bu yana simgesi olan altın ‘‘baykuş’’ her yeni heyecan, ‘‘MSGSÜ Rekrozetini takarken şöyle veriyor törlüğü’’nün ne denli ‘‘yurtsedu: ‘‘Sayın Büyükerşen’i laik ve ver’’ bir karar verdiğini de en dedemokratik Cumhuriyetin geliş rin ulusal şükran duygularıyla mesine yaptığı çok büyük katkı ve herkese anımsatacaktır... eserlerinden ötürü de kutluyor ve ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bulgur ya da pirinç ve kıy 1 mayla yoğrul 2 duktan sonra küçük küçük 3 yuvarlanıp haş 4 lanarak yapılan 5 bir yemek. 2/ Halk dilinde ni 6 san ayına veri 7 len ad... İlgi e 8 ki. 3/ Boyun eğen, kendini 9 başkasının buyruğuna 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bırakan... İşyeri olarak 1 B E RMU D A O kullanılan birkaç katlı 2 O K A S A L A K yapı. 4/ Sözsüz oyna3 Y O M K L A N nan köy seyirlik oyunY A S larına verilen genel 4 O S E L O MU ad... Aruz ölçüsünde, 5 T İ L A K A O L U Ş UM kısa okunması gereken 6 U S T A S A R R E bir heceyi kalıba uy 7 durmak için uzatma. 5/ 8 S E T R U H L Soğukla sıcak arası... 9 İ M A J MU S A Hastalıklı, sakat. 6/ Dışarıya akıntısı olmayan küçük kapalı çukur. 7/ İyi, güzel... Bir tür büyük cep saati. 8/ Çikolata, şeker ve sütle yapılan içecek... Kenar süsü. 9/ Bir ilimiz. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Mart www.mumtazarikan.com YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Konya’nın Akşehir ilçesine özgü bir tür çörek. 2/ Bir şeyin kenarı... Erkekliğin ve dişiliğin belirlenmesinde rol oynayan kromozom. 3/ Türkiye’nin en uzun ömürlü edebiyat dergisi... Akım şiddeti birimi kiloamperin kısa yazılışı. 4/ Mesafe... Yalnız bir giysilik dokunmuş kumaş için kullanılan sözcük. 5/ Parlayan, parlak... Yelkenli gemilerde, gabya çarmıklarını ana direğe bağlayan kısa çarmıklar. 6/ Kamer... Hindistan’da bir kent. 7/ Toplu olarak oynanan bir halk oyunu. 8/ Levreğe benzer bir balık. 9/ Rüzgârın estiği yönü göstermek için direk üstüne konulan yelkovan biçimindeki araç... Ortadoğu’da, ‘‘Ölüdeniz’’ de denilen bir göl. Hüviyetimi ve ehliyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. CÜNEYT ASLAN CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear