26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 ARALIK 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Hekimlere göre yeni uygulamaların getireceği sıkıntılar seçimden sonra yurttaşın sırtına yüklenecek 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN GSS üzerinden seçim yatırımı ? Sağlığa 6.6, sermaye aktarımı için 8.8, sosyal güvenlik prim katkısına 10.1 ve prim açıklarına 20 milyar YTL pay ayıran AKP’nin, bunları seçime kadar uygulamayı hoş göstermek ve doğan açıkları kapatmak için kullanacağı öngörülüyor. OLCAY BÜYÜKTAŞ Yetmiş Yıl Sonra Keynes, Yeniden Geçen hafta sonu, 12 Aralık tarihlerinde Türk Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) “Genel Teoriden 70 Yıl Sonra” başlığı altında uluslararası bir sempozyum düzenledi. John M. Keynes ve Keynes’ten sonra geliştirilen makro iktisat kuramlarını tartışmak üzere Tükiye’den ve yurtdışından çok sayıda akademisyen Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde bir araya geldi. Geçen yüzyılın önemli bir bölümüne damgasını vurmuş olan Keynesgil makro kuramın, neoliberal küreselleşme ideolojisinin ve “sürekliistikrar”, “sürekliyapısal reform” reçetelerinin iflas ettiği bir noktada, TSBD çatısı altında gündeme getirilmesi kuşkusuz ülkemiz iktisat yazınına son derece önemli bir katkıyı içermekteydi. ??? Keynesgil makro iktisat kuramının temeli, Keynes’in 1930’lı yılların buhranını da göz önüne alarak geliştirdiği “talep tarafından belirlenen denge” kavramına dayanır. Keynesgil iktisadın en önemli ayırt edici özelliği, “kapitalist bir piyasa ekonomisinin, tam istihdama kavuşmadan da denge içinde olabileceği” önermesidir. Yani kapitalist bir ekonomi, tam istihdama ulaşmadan, işsizliğin süregeldiği bir ortamda da dengede olabilir ve söz konusu dengeyi değiştirip, tam istihdamın yaratılabildiği yeni bir düzeye taşımak için de devletin aktif para ve maliye politikalarına gereksinim duyulmaktadır. Keynesgil görüşe göre, devlet aktif iktisat politikalarıyla gerekli talep düzeyini yaratmalı ve ekonomiyi tam istihdam dengesinde tutacak önlemleri almalıdır. Zira, piyasa ekonomisi kendi başına bırakıldığı takdirde, tam istihdam düzeyini sağlayamayabilir. Tam istihdamı açık bir hedef olarak gözeten ve devleti gerektiğinde hem yatırımcı, hem de üretici olarak görevlendiren Keynesgil politikalar altında kapitalizm 2. Dünya Savaşı sonrasının konjonktürü altında “altın çağ”ını yaşadı. Sanayileşmiş ülkelerde “sosyal devlet” ilkesi, azgelişmiş ülkelerde de “kalkınmacı” politikalar, 1970’li yıllara kadar dünyada göreceli bir refah ve gelişmişlik sundu. Ancak, yoğunlaşan rekabet altında, kapitalizmin nesnel çelişkileri işlemekteydi. Teknolojik yoğunlaşmaya bağlı olarak kâr oranlarının azalması sonucunda 1970’li yıllarda artık Keynesgil talep arttırıcı politikaların izlenmesinin maddi koşulları ortadan kalkmaktaydı. Başını, geçen ay içinde hayata gözlerini yuman Milton Friedman’ın çektiği parasalcı okulun öğretileri iktisat akademisi içinde hızla taraftar buldu ve Keynesgil iktisat neredeyse ders kitaplarından çıkartılır hale geldi. Sermaye, Keynesgil politikalar altında kaybettiği yılların rövanşını almak arzusundaydı. Friedman’ın “parasalcı” iktisat öğretisine göre “enflasyon her zaman ve her yerde parasal” bir meseledir. Kapitalist bir ekonomide işsizlik piyasanın kendi içsel dinamikleriyle ortadan kalkacaktır. Bu dengeye dışarıdan müdahalede bulunulması ise ancak daha yüksek enflasyonla sonuçlanacak, ekonominin reel dengesini değiştirmeyecektir. ??? Milton Friedman’ın parasalcı görüşleri 1990’lı yıllarda gittikçe güçlenerek bir “enflasyon fobisine” dönüştü. Sadece ve sadece “istikrar” ve “beklentileri doğru idare etmek” amacıyla sınırlı yeni “süper” parasalcı öğreti merkez bankalarına enflasyondan başka hiçbir sorun ile ilgilenmemeyi telkin ederek, “enflasyon hedeflemesi”ne yönelik daraltıcı politikaları savundu. Devletin maliye politikaları da, “faiz dışı fazla hedefleri” ile sınırlandırıldı ve bir zamanlar sosyal devletin iktisadi planlamasının aracı olan devlet bütçeleri, artık sadece borçların idare edildiği ve faiz harcamalarının yürütüldüğü muhasebe cetvellerine indirgendi. Ne yazık ki bütün bu gelişmeler tam da dünyamızda bir numaralı sorunun tekrardan yaygın işsizlik ve yoksulluk olduğu, piyasa tökezlemelerinin yol açtığı kriz ortamlarında yaşandı. İşsizlik, yaygın yoksulluk ve marjinalleşme emeğin konumunu tüm dünya ekonomilerinde geriletti. Örneğin, Yılmaz Akyüz Hoca’nın aktardığı verilere göre, Sovyet sisteminin çöküşü ve Çin, Hindistan gibi azgelişmiş ekonomilerin giderek kapitalist ticaret piyasalarına dahil olması sonucunda, dünya işgücü piyasalarına iş arayan 1.5 milyar insan katıldı. Dünya üretim merkezlerinin hızla yer değiştirdiği günümüz ticaretinde, üretilen ve satılan malların yüzde 90’ının vasıfsız işçilerce, yoğun marjinalleştirme ve sömürü altında üretilmeye başlandı. Uluslararası Emek Örgütü (ILO) tarafından yapılan tahminlere göre azgelişmiş ülkelerde işçilerin yüzde 22’si günde 1 doların altında; yüzde 57’si de (1.4 milyar işçi) günde 2 doların altında gelir elde etmekteydi. Keynesgil iktisat öğretisinin bizzat daha da geliştirilmesi gerektiği bu koşullar altında, TSBD’nin düzenlemiş olduğu bu sempozyumun ne derece önemli olduğu açıktır. TSBD yönetimine ve tüm çalışanlarına buradan teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. S A Ğ L I K T A K E M E R S I K I L I Y O R Ankara Tabip Odası Bütçe Komisyonu tarafından hazırlanan raporda özetle şu noktalara yer verildi: Genel bütçe 204.9 milyar YTL olarak belirlendi. Sağlık Bakanlığı 2007’de bir önceki yıla göre yüzde 12 oranında azaltıldı. Genel bütçede yer alan 8.8 Milyar YTL’lik “sermaye aktarımı” kaleminin önemli bir kısmının; özel (yerli ve yabancı) sağlık sektörüne yatırım vb şekillerde aktarılabileceği görülüyor. yar YTL kaynak aktarıldığı halde dokuz ayda tükenmesine karşın bu yıl 6.6 milyar YTL kaynak aktarıldığına dikkat çekerken Ankara Tabip Odası tarafından hazırlanan bütçe raporu, konuyu ayrıntılı olarak ortaya koydu. Ayaz, söz konusu bütçeyle AKP hükümetinin kamu sağlık hizmetleri sunumundan bütünüyle çekilmeyi düşündüğünü ve sağlığı ancak parası AKP politikaları sonucunda kamu hastaneleri, fiilen döner sermaye ile ayakta kalan “işletmelere” dönüştürüldü. Özellikle 2006’nın ikinci yarısından itibaren hükümet sosyal güvenlik kuruluşlarının geri ödemelerini “özel sağlık kuruluşları” söz konusu olduğunda aksatmazken kamu hastaneleri ve üniversite hastanelerine ödemeleri kısıyor. Bu süreç sağlık alanının bugünkü koşullarda nasıl özelleştirildiğine işaret ediyor. lık Bakanlığı bütçesine 6.6 milyar YTL ’lik bir kalem ayrılmışken, sosyal güvenlik devlet prim katkısı olarak 10.1 milyar YTL ayrıldığı hatırlatıldı. Rapora göre, bu kaynağın önemli bir kısmı GSS kurumunun yapısal harcamalarına gideceği belli. Bunun haricinde sosyal güvenlik sisteminin açıkları için de 20 milyar YTL’lik bir pay ayrıldı. Çalışan ve emeklileri temsil eden her türlü sosyal kesimden eleştiri alan Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası uygulamasının bile seçim yatırımına dönüştürüleceği ileri sürüldü. Genel bütçe ve sağlık bütçesi ile ilgili bir rapor hazırlayan Ankara Tabip Odası, bütçede yer alan ödeneklerin nerelere kullanılacağına dikkat çekti. Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Altan Ayaz, geçen yıl 7.6 mil olanın ulaşabileceği bir hizmet olarak algıladığını dile getirdi. Öte yandan gelecek yılın aynı zamanda seçim yılı olması nedeniyle AKP’nin, Sosyal Güvenlik ve özellikle Genel Sağlık Sigortası’nın (GSS) uygulamasından doğacak sorunları bertaraf etmek ve uygulamayı sıcak göstermek için kendisini garantiye aldığı görüldü. Raporda, Sağ “GSS ile devletin sağlık ve sosyal güvenlik alanından mümkün olduğu kadar çekilme stratejisini sürdürdüğü bilinmektedir” denilen raporda özellikle şu iki noktaya dikkat çekildi: “Birincisi hükümet 2006’da yaptığı düzenlemelerle aslında, 2007’de GSS’nin yaratacağı tahribatın hissedilecek büyüklüğünü azaltmaktadır. İkincisi ise 2007’nin seçim yılı olması sebebiyle, GSS’yi topluma ‘hoş’ göstermek için, seçime kadar GSS ile bir bahar havası yaratabileceği ihtimalidir. Bunun pratik karşılığı, GSS’ye ayrılan kaynağın seçime kadar cömert kullanılacağıdır.” Raporda genel bütçede yer alan 8.8 milyar YTL’lik “sermaye aktarımı” kaleminin önemli bir kısmının özel (yerli ve yabancı sağlık sektörüne yatırım ve benzeri şekillerde aktarılabileceği görüldüğü de belirtildi. ASO: Emeklilerin maaşına göz diktiler ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Zafer Çağlayan, çalışan BağKur’lu emeklilerin maaşından yapılacak kesintinin 1 Ocak’tan itibaren yüzde 33’e çıkarılması konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazarak “Bu yöntem yeni kayıt dışılıklar dışında bir fayda sağlamaz. Ocak ayı gelmeden bu yanlıştan dönülmelidir. Aksi takdirde çalışma hayatında yeni bir kaos dönemi başlayacaktır’’ dedi. Yeni yıldan itibaren yürürlüğe girecek yeni sosyal güvenlik yasası doğrultusunda, çalışan emeklilerin maaşından yapılan yüzde 10’luk kesintinin yüzde 33’e çıkacak olmasına toplumun her kesiminden sert tepkiler geliyor. ASO Başkanı Çağlayan, “Karar, insanları kayıt dışına çıkaracak yeni yöntemler aramaya zorlayacak. SSK ve BağKur’dan emekli olan biri 450 YTL aylık maaş alıyor. Bu parayla geçinmesi mümkün değilken böyle bir uygulamaya gidilmesi bu insanları nefsiyle karşı karşıya bırakabilir” dedi. Şirketin başkanı Emrullah Turanlı: Siyasileri yönlendirecek gücümüz yok Taşyapı savunmada ? Darüşşafaka’nın malı iken yıllarca imar izni verilmeyen araziye 40 katlı otel yapmaya hazırlanan Taşyapı İnşaat’ın başkanı Turanlı, herhangi bir partiyle yakınlığı olmadığını öne sürdü. Ekonomi Servisi 7 milyon dolara Darüşşafaka’dan satın aldığı 11 dönümlük araziye 40 katlı otel kurmak için kolları sıvayan ve imar izni alan Taşyapı, sivil toplum örgütlerinden tepki görüyor. Validebağ Gönüllüleri Derneği, Koşuyolu’nda bulunan arazi konusunda yetki gaspı yapıldığı iddiasıyla Bölge İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması istemiyle 19 Ekim 2006 tarihinde dava açtı. Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası da bu davaya müdahil oldular. Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’ne de imar planlarının iptali için başvurdular. İtirazlardan henüz bir sonuç çıkmazken araziye Kadıköy’ün en yüksek yapısı olacak, 40 katlı Burj el Arab Oteli’nin benzerinin inşa edileceği açıklanmıştı. Taşyapı İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı ise dün düzenlediği basın toplantısında iddialara yanıt verdi. Taşyapı İnşaat’ın, babasının işçi olarak çalıştığı maden ocağından biriktirdikleri parayla kurulduğunu söyleyen Turanlı, “Hakkımda en ufak bir yolsuzluk ya da rüşvet iddiası varsa bunun bedelini ödemeye hazırım” dedi. Turanlı, Taşyapı hakkında basında çıkan haberlerin araştırılmadan kaleme alındığını iddia etti. Başesgioğlu sunum yaptı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu ile ilgili bürokratlar, 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecek olan ve emeklilik yaşını kademeli olarak yükselten Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nın bazı maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini görüşen Anayasa Mahkemesi heyetine sunum yaptı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de aralarında emeklilik yaşının kademeli arttırılması, emekli aylığının bağlanması, prime esas kazançların belirlenmesi gibi hükümlerin bulunduğu toplam 22 maddenin bazı hükümlerinin iptalini ve yürürlüklerinin durdurulmasını istemişti. Tasarıya protesto Mersin’de Çevre ve Tüketici Haklarını Koruma Derneği (ÇETKODER) üyesi bir grup, düzenlediği kefenli eylemle sosyal güvenlik yasasını protesto etti. Eylemde, Sosyal Güvenlik Yasa’yla çalışan ve emeklilerin haklarının gasp edildiği belirtildi. Grup mezarda emekliliği temsilen kefen kullandı. (AA) Memurdan 2007 bütçesine ‘hayır’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB), kamu emekçilerinin 2007 yılı bütçesine ilişkin görüşünü ortaya koymak adına yurt genelinde gerçekleştirdiği referanduma katılan yaklaşık 650 bin kişiden yüzde 92.1’i “hayır’’ oyu kullandı. KESK, TMMOB ve TTB üyeleri, “2007 Bütçesi Referandumu”nun sonuçlarını açıklamak üzere, dün TBMM Dikmen Kapısı önünde toplandı. Burada bir süre, “İnsanca yaşamak istiyoruz’’, “Sadaka değil, toplusözleşme’’, “14 Aralık’ta grevdeyiz’’ ve “Parasız eğitim, parasız sağlık’’ sloganları atıldıktan sonra, KESK Başkanı İsmail Hakkı Tombul bir açıklama yaptı. Tombul, 2007 bütçesinin IMF taleplerine göre hazırlandığını belirterek, bütçede çalışanların ve halkın olmadığını vurguladı. Tombul, TBMM’de bütçenin “görüşülüyormuş gibi yapıldığını”, ancak milletvekillerinin iradelerinin bütçeye yansıtılmadığını ifade etti. Eğitim ve sağlık hizmetlerine yeterince pay ayrılmadığını ve bu hizmetlerin ticarileştirildiğini kaydeden Tombul, 1 Ocak 2007’de yürürlüğe girecek Genel Sağlık Sigortası ile “ne kadar para, o kadar sağlık’’ anlayışının egemen kılınacağını anlattı. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Turcas Socar ortak şirket kuruyor Ekonomi Servisi Turcas ile State Oil Company of Azerbaijan Repablic (SOCAR) arasında kurulacak ortak girişim şirketine ait ana sözleşme imzalandı. Kurulacak olan Socar & Turcas Enerji AŞ’nin ana hedefleri, Ceyhan bölgesinde petrol rafinerisi yatırımını incelemek, doğalgazın ithalatı ve toptan satışı faaliyetinde bulunmak ile Turcas’ı Hazar bölgesinde petrol arama ve üretimine ilişkin çok avantajlı duruma getirmek olarak belirlendi. Turcas Petrol Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Aksoy, bu işbirliği ile Şahdeniz gazının Türkiye’de ve yurtdışında pazarlanmasında ortak hareket edileceğini söyledi. ParisBerlin ekseni ortak kararını, gerekçe de göstererek açıkladı: Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmediği için müzakereler askıya alınmalı. Aylar önceden toprağa atılan tohumlar, Ermeni Soykırımı gibi konularla suni gündemler yaratılarak, sulanarak, beslenerek filizlendi. Bu seferki gerekçe, Türkiye’nin Ankara Protokolü’ndeki yükümlülüklerini yerine getirmemesi, özetle limanları Rumlara açmaması. Bu konuda süreci tıkayanın Türkiye değil, Kıbrıs Rum kesimi; söz verdiği halde yerine getirmeyenin de AB’nin kendisi olduğu göz ardı ediliyor. Hiç önemli değil... Bir sonraki sefere bir başka bahane ile karşımıza çıkacaklar. Daha sonra ise bir diğeri ile... Avrupa Birliği’nin gerçek yüzü bu. Önemli olan bu yüzü görebilmek ve buna göre tavır geliştirmek. Çünkü üzerinde dönem dönem farklı maskeler takılıyor olsa da, AB’nin gerçek yüzü “Türkiye’yi aşağılama, sık sık oyun oynama, azarlama...” üzerine kurulu. Peki Türkiye nasıl bir tavır geliştirmeli? Önümüzdeki seçeneklerlere söyle bir göz atalım: 1 “Madem bizi istemiyor Türkiye AB’siz Bir Geleceğe Hazırlanmalı.... sunuz, biz sizi hiç istemiyoruz” deyip AB’ye arkasını dönmek ve müzareke konusunu bitirmek. 2 “Ya olmaz ki, bizi niye istemiyorsunuz... Türkiye’yi dışlamakla AB kaybeder...” tarzı bir yaklaşımla, AB kapılarını zorlamayı sürdürmek. 3 “Limanların Rumlara açılması, artık bizim değil sizin sorununuz. Biz bu konuda atılması gereken adımları attık. Sıra sizde...” dedikten sonra AB’nin kendi içindeki dalgalanmaları ve Türkiye ile ilgili tartışmalarıyla ilgilenmeyi bir kenara bırakıp, kendi işine bakmak. Dördüncü bir seçenek benim aklıma gelmiyor.. Daha Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllardan başlayarak Türkiye yönünü Batı’ya doğru çeviren, kendini Avrupa’nın bir parçası olarak kabul eden ve Avrupa ile bütünleşme çabalarını sürdüren bir ülke. Buna çok uzun yıllardan beri gelişerek kemikleşen ticari ve ekonomik ilişkileri, hatta 10 yıldan beri süregelen Gümrük Birliği’ni de katarsak Türkiye’nin ani kararla güzergâh değiştirmesi akılcı değil. Bu yüzden üçüncü seçenek en uygunu, “AB’ye ne sırtını dönmek, ne de yaltaklanmak”, bunun yerine ilkeli bir tavır geliştirerek, kendi kalkınma politikalarımızı kendimiz geliştirmek. Bugüne kadar “başkalarından medet uman bir ülke olmayı” tercih ettik. Kendi öz değerlerimizi göz ardı edip, kaynaklarımızı savurarak bugünlere geldik. Yaşlanan Avrupa’ya genç ve dinamik bir nüfus olmamızın avantajını sunamadık, sunamazdık da çünkü eğitim sistemimizi bilinçli, bilinçsiz tüm politikaları kullanarak çoktan çökerttik. AB, ABD, IMF, Dünya Bankası güdümünden bağımsız kendi ulusal politikalarımızı geliştiremedik bir türlü. Köyden kente göçü gerekli altyapıyı ve sosyal şartları hazırlayarak kontrollü bir şekilde yürütemedik...Etkin sivil toplum bilincini bir türlü oturtamadık.... İşte kalkınma politikaları tüm bunları kapsıyor. Türkiye, her şeyden önce AB’siz bir geleceğe hazırlanmalı. Ancak böyle bir geleceği inşa ettikten sonra, AB kendisi Türkiye’nin kapısına gelecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Çünkü Avrupa Birliği Türkiye’yi asla göz ardı edemeyeceğini bal gibi biliyor. Bugünkü karşımızda duran AB portresi nasıl bir portre peki? Bir de bunu sorgulamak gerekiyor. Her yeni genişleme dalgası ile birliğe katılan yeni ülkeler alınan kararlarda ne denli söz sahibi? ParisBerlin güdümü Birliğin ruhunda, kararlarda, oylamalarda daima bu ikilinin ağırlığı hissediliyor. Yeni katılan 10 ülke kendi çıkarlarını korumakta ne kadar başarılılar? Belli ortak çıkarları savunanlar belli ittifaklar oluşturmak ve zorunlu olarak belli tavizler vermek zorundalar... Bugün AB’nin gösterdiği gerçek yüz, aslında Türkiye’nin geleceğe yönelik bir aynası. Bizi bu koşullarda, istemeyerek birliğe kabul ettikleri takdirde başımıza neler gelebileceğinin; başka ne tür dayatmalarla karşı karşıya kalabileceğimizin küçük bir provası... Bunu da bizim göz ardı etmememiz gerekir... Silverline yaratıcı gençleri ödüllendirdi Ekonomi Servisi Silverline, ‘Geleceğin Mutfağı’nı tasarlayan üniversite öğrencilerini ödüllendirdi. Ankastre ürün üreticisi Silverline tarafından üniversitelerin mimarlık, iç mimarlık ve endüstriyel tasarım bölümü öğrencileri arasında düzenlenen 2006 Silverline Geleceğin Mutfağı Tasarım Yarışması’nda birincilik ödülünü Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencileri Numan Atakan Palaşoğlu ve Fevzi Karaman’ın eseri aldı. Ödül töreninde konuşan Silverline Genel Koordinatörü Mustafa Laçin, yarışmayı geleneksel hale getireceklerini belirterek “Gençlere yatırım, geleceğe yatırımdır” dedi. CUMHURİYET 13 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear