28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 ARALIK 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Ulusa Sesleniş konuşması yapan Başbakan, 2006’yı başarılı yıllar hanesine yazdı Erdoğan’a göre zenginleştik ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2006 yılının geriye dönüp bakıldığında “başarılı yıllar” hanesine yazılacak bir yıl olduğunu ileri sürdü. Erdoğan, “Artık boş tartışmalarla kolayca manipüle edilebilen, hayal tacirlerinin, ideoloji bezirgânlarının istismarına açık bir toplum olmaktan çıkıyoruz” dedi. Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş konuşmasında 2006 yılını değerlendirdi. 2006 yılında Türkiye’nin son derece önemli gelişmeler kaydettiğini savunan Erdoğan, 2007 yılında ülkenin çıkarları ve GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Kurtuluyor muyuz? Bugün 2006 yılının 364’üncü günü. Yarını da atlattık mı yeni yıla merhaba diyeceğiz. Yaş ilerleyince her yıl bir öncekinden daha hızlı geçiyor gibi geliyor. Göre olarak değerlendirirsek şöyle bir sonuca varmak olası gibi. Bir yıl, 1 yaşındaki bir çocuk için bütün ömrünü oluşturan bir süreç. Ama ikinci yılda ömrünün yarısı. Yaş arttıkça oran da doğru orantılı olarak küçülüyor. Yani görece olarak hızlanıyor. Hayatımızda bitmesini istemediğimiz yıllar o kadar az ki. Çoğunlukla “Şu yılı bir bitirsek” demek zorunda kaldığımız bir gerçek. Çünkü yeni yılın iyilikler getireceğine ilişkin umutlar ağır basıyor. Sanıyorum 2006 “bir bitse de kurtulsak” diye nitelendirilen yıllar arasındaydı. Buna karşın 2007 için umut oluşturmak da zor görünüyor. Laik Cumhuriyetin karşı karşıya kalabileceği sorunlar, umutlarımızı daha yeni yıla girmeden kıran en büyük etken durumunda... ??? “Bir bitse de kurtulsak” kapsamındaki yılların arasında sanırım 2006 yılı başköşeye oturmaya en büyük aday. Bir yandan siyaset, öte yandan ekonomi, insanları canından bezdirmenin somut örneklerini oluşturdular. Siyaset deyince “içi sizi, dışı beni yakar” tanımlamasını anımsamamak kaçınılmazlaşıyor. İçeride, iktidar çoğunluğunun keyfine göre oluşturmayı görev saydığı yasalar ve yarattığı sonuçlar, dağdan kopan çığlar gibi üstümüze üstümüze geliyor. Kaçmak mümkün olmadığı gibi kurtulmak da kolay değil. Anayasaya aykırılık gibi, kamu çıkarına aykırılık gibi gerekçelerle yargı katlarından her dönüşte, siyasetin hukuka uygun olmasa da engelleri (!) aşma konusundaki azmini seyrediyoruz. ??? Türkiye, tarihindeki en ilginç ve örneği olmayan yıllarından birini tamamlamaya çalışıyor. Yazılı ve yok edilmesi ya da değiştirilmesi olanaksız belgelerin başında, yayımlanmış gazetelerin geldiği kuşkusuz. Kitaplar da öyle, ama baskı sayıları ve okurlarının azlığı ayrı bir durum oluşturuyor. Ama gözlemlerimde yanılmıyorsam bu yıl gazetelerin sayfaları arasındaki gözlük farkı, geçmişe göre biraz daha göze batar durumdaydı. Siyaset, Avrupa Birliği (AB) ve ekonomi konuları birinci sayfalarda pembe gözlükle değerlendirilmiş gibiydi. Neredeyse her şeyin tıkırında gittiği izlenimini yaratma çabası, değişmez bir yaklaşım olmuştu. Siyasette istikrar dönemi yaşanıyor, AB üyeliğimiz her şeye karşın garanti, ekonomimiz de güllük gülistanlıktı. Ama sayfaları çevirmeye başladığınızda birinci sayfadaki gözlükler yerlerini ya konuları daha iyi okumayı sağlayan yakın gözlüklerine ya da zorunlu olarak kara gözlüklere bırakıyordu. Siyasi istikrarı, kendi dışındaki görüşleri yok saymaksa tabii vardı. AB’nin dayatmalarını, kamuoyunun baskılarını yok sayarak kabul etmek olanaksızdı, ama umutlar canlı tutulmalıydı. Umutlar canlı tutulabildiyse de denizin bittiği sonunda anlaşıldı. Ülkemiz Allah’tan Şap Denizi’nde değil. Yoksa şapa oturmuş olacaktık. ??? Ekonomi derseniz bir başka âlem. Yürütmenin siyasal kanadı ile bürokratların işbaşında olduğu kurumların açıklamaları, birbirine bırakın yakın düşmeyi, birbirini yalanlayan verileri kamuoyunun bilgisine sunuyor. Kişi başına düşen milli gelir 5 bin 300 dolara yükselmiş. Bu yanıyla bakarsanız sevindirici bir durum. Ama milli gelirin paylaşımına bakarsanız tam bir facia. Açlık, yoksulluk sınırına ilişkin sayılar, açıklamayı daha baştan yalanlıyor. Yeşil kart taşıyan yoksulların sayısı 12 milyon dolayında. Aylık gelirleri 135 yeni liranın altında kalması gerektiğine göre sayılarında bir değişiklik olmayacak. Asgari ücret, günlük 72 yeni kuruş artışla aylık 403 lira oldu. Yıllık toplamına bakarsanız 3 bin dolar bile etmiyor. Yoksulluk sınırı altındaki memurlarla, sosyal güvenlik kurumlarından emeklileri de eklerseniz, karanlık tablo daha da kararıyor. Sevgilerin bile kurtaramadığı bir yıl sona eriyor. Her şeye karşın yine de umudumuzu yitirmeyelim. ? 2006 yılında Türkiye’nin son derece önemli gelişmeler kaydettiğini savunan Erdoğan, 2007 yılında ülkenin çıkarları ve milletin değişim iradesi doğrultusunda kararlı adımlar atmaya devam edeceklerini söyledi. Zenginle fakir arasındaki makasın daralmaya başladığını ileri süren Erdoğan, 2011’de borçsuz bir Türkiye hedeflediklerini belirtti. milletin değişim iradesi doğrultusunda kararlı adımlar atmaya devam edeceklerini söyledi. 2006 yılının geriye dönüp bakıldığında “başarılı yıllar” hanesine yazılacak bir yıl olduğunu ileri süren Erdoğan, şu görüşleri dile getirdi: “Şimdiye kadar Türkiye’de her yeni doğan çocuğumuz, borçlu olarak doğuyordu. Artık bu durum değişmeye başlamıştır. Yeni doğan çocuklarımızın milli gelirden aldığı pay, toplam borçtan aldığı payı ilk kez geçmiştir. Bununla birlikte, kamu ve özel yatırımların kişi başına düşen gelire oranı yüzde 17.3 iken bu oran şimdi yüzde 21.5’e yükselmiştir. Yani kişi başına düşen gelir artarken borç oranı düşmüş, aynı dönemde yatırım miktarı da yükselmiştir.” Orta sınıfın alt ve üst kesimleriyle birlikte milli gelirden aldığı payın da ortalama 2 puan yükseldiğini kaydeden Erdoğan, zengin ile fakir arasındaki makasın artık giderek daralmaya başladığını savundu. Ekonomik ve siyasi istikrarın sosyal barış zeminini de güçlendirmeye başladığını, Türkiye’nin bütün kesimleriyle ayağa kalkmaya başladığını kaydeden Erdoğan, “Artık boş tartışmalarla kolayca manipüle edi lebilen, hayal tacirlerinin, ideoloji bezirgânlarının istismarına açık bir toplum olmaktan çıkıyoruz” dedi. 2007 yılı bütçesini değerlendiren Erdoğan, “Yaptığımız hesaplara göre ekonomik rotamızdan şaşmayıp istikrarımızı korumayı başarırsak Türkiye borç kamburundan da tamamen kurtulacaktır. Hem de öyle uzun yıllar sonra değil, 2011 yılında bu hedefi yakalamamak için hiçbir sebebimiz yok” diye konuştu. Dış temaslarıyla ilgili bilgi veren Erdoğan, Ortadoğu barışını küresel barışın anahtarı olarak gördüklerini söyledi. ERDOĞAN 25 BİN YTL İSTİYOR LİDERLERİN PROGRAMI Baykal’a ‘hakaret’ davası ? Deniz Baykal’ın 12 Aralık’ta CHP grup toplantısında kendisine yönelik sözlerinin eleştiri ve ifade özgürlüğü sınırlarını aştığını savunan Başbakan, 25 bin YTL manevi tazminat istedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Parti Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Kişilik haklarına saldırıda bulunduğu’’ iddiasıyla CHP Genel Başkanı Deniz Baykal aleyhinde 25 bin YTL ’lik manevi tazminat davası açtı. Başbakan Erdoğan’ın avukatları Fatih Şahin ve Muammer Cemaloğlu tarafından açılan davanın dilekçesinde, Baykal’ın, 12 Aralık 2006 tarihindeki partisinin grup toplantısında Erdoğan’ın “Şahsiyet haklarına saldırı kastıyla fevkalade ağır hakaretlerde’’ bulunduğu ileri sürüldü. Baykal’ın konuşmasında, “Bu hâlâ Başbakan olamamış. Bu hâlâ kendisini lise münazara ekibinde hatip zannediyor. Küstahça bir üsluptur. Cumhurbaşkanı’na, ana muhalefete, Denktaş’a yönelik yakışıksız bir üsluptur’’ ifadelerini kullandığı dile getirildi. Baykal’ın, Başbakan Erdoğan’ın üslubu hakkında “küstahça’’ nitelemesi yaptığına işaret edilen dilekçede, Erdoğan’ı küstahlıkla suçladığı, bunun da eleştiri ve ifade özgürlüğü, hak ve görev sınırlarını aştığı savunuldu. Bazı gazetelerin Baykal’ın konuşmasını “Kaba ve küstah üsluplu, hâlâ Başbakan olamamış’’ başlığıyla okuyucularına aktardığı ve konuşmaların, Meclis TV’de yayımlanarak geniş bir izleyici kitlesine ulaştığı dile getirilen dilekçede, Baykal’ın ithamlarını, siyasi ahlakla, siyasetin temel ilkeleriyle ve etik kurallarıyla bağdaştırmanın mümkün olmadığı iddia edildi. Dilekçede, Başbakan’ın uğradığı manevi zararın bir nebze hafifletilmesi için Baykal’ın 25 bin YTL manevi tazminata mahkum edilmesi istendi. Partililer 1 Ocak’ta bayramlaşacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yılbaşı ve Kurban Bayramı tatili süresince bazı liderler Ankara’da, bazıları da seçim bölgelerinde olacak. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ise yeni yıla başkentte girecek, bayramı da Ankara’da geçirecek. Yeni yıl ve Kurban Bayram öncesi liderlerin tatil programları belli oldu. Cumhurbaşkanı Sezer, yeni yıl ve bayramı başkentte karşılayacak. TBMB Başkanı Bülent Arınç’ın ise bayramda İstanbul’da olması bekleniyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Kurban Bayramı’nın ilk üç günü İstanbul’da olacak. Erdoğan, bayramın son günü olan 3 Ocak’ta ise Lübnan’a günübirlik ziyarette bulunacak. Lübnan’da Cumhurbaşkanı Emil Lahoud, Başbakan Fuad Sinyora, Meclis Başkanı Nebih Berri ve Gelecek Hareketi lideri Saad Hariri ile görüşecek olan Erdoğan, Lübnan’da görevli Türk askeri birliğine bayram ziyareti de yapacak. Bayramlarda, genellikle memleketi ve seçim bölgesi Antalya’ya giden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ise bu yıl Ankara’da olacak. DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, bayramın birinci günü seçim bölgesi Elazığ’a gidecek, ikinci günden itibaren İstanbul’da olacak. Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, bayramı seçim bölgesi Isparta’da geçirecek. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da bayram tatilini Ankara’da geçirecek liderler arasında yer alacak. Siyasi partilerin genel merkezlerinde, Kurban Bayramı’nın ikinci günü olan 1 Ocak’ta hareketlilik yaşanacak. Siyasi parti heyetleri karşılıklı bayram ziyaretlerinde bulunacak. Aynı gün öğleden sonra da genel merkezlerde partililerle bayramlaşılacak. Sağlık sigortasına otopsi yapıldı nkara Tabip Odası, KESK Ankara A Şubeler Platformu, DİSK Ankara Bölge Temsilciliği ve Halkevleri üyeleri, “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’’nı protesto etti. Yasanın “otopsi raporu”nu açıklayan grup, yasanın “beyninde zehirli fikirler olduğu ve zehirlendiği’’nin anlaşıldığını söyledi. Sağlık Bakanlığı önünde toplanan grup adına açıklama yapan Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu üyesi Selçuk Atalay, yasaya otopsi yaptıklarını söyledi. Atalay, “merhum’’ olarak nitelediği yasanın “otopsi raporunu’’ okudu. Yasanın önce “kafa boşluğu, daha sonra da göğüs ve karın boşluklarının açıldığını’’ söyleyen Atalay, yasanın “beyninde zehirli fikirler olduğu ve zehirlendiği’’nin anlaşıldığını kaydetti. Atalay, “Yasanın beyninde IMF ve Dünya Bankası zehirleri bulunmuştur’’ dedi. Yasanın “kalbine’’ ulaşılamadığını ifade eden Atalay, yasanın kalbi olmadığını, “yemek borusundaki çalışmada’’ birçok sendikanın, meslek örgütlerinin yutulamadan takıldığının görüldüğünü söyledi. Atalay, “Otopsinin sonucunda, yasanın başından beri ölü olduğu, hiçbir zaman yaşamadığı ve yaşamayacağı tespit edilmiştir ’’ diye konuştu. (Fotoğraf: AA) MGK, AKP hükümetinin AB dayatmalarıyla şekillenen Kıbrıs politikasına ‘balans ayarı’ yaptı MGK tavizlerin önünü kesti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Güvenlik Kurulu (MGK), AKP hükümetinin Kıbrıs konusunda AB’ye taviz veren politikalarının önünü kesti. Kurulun önceki gün yapılan toplantısından, Kıbrıs konusunda daha önce belirlenmiş olan devlet politikasına dönülmesi kararı çıktı. Cumhuriyet’in ulaştığı bilgilere göre, AB Komisyonu’nun, sekiz müzakere başlığını askıya alması ve Türkiye’nin limanları Rum yönetimine açmadığı sürece hiçbir müzakere başlığını kapamaması yönünde getirdiği önerilerin ardından AKP hükümetinin, dönem başkanı Finlandiya aracılığı ile yaptığı yeni açılımla ortaya koyduğu tavizler MGK’de masaya yatırıldı. Kurul, TürkiyeAB ilişkilerinde Kıbrıs’ın önkoşul olarak Türkiye’nin önüne konmasına net bir dille karşı çıkarken MGK’nin bu tutumu, sonuç bildirisine, “Toplantıda, bu anlayışımızın AB tarafından da paylaşılmasının, müzakere sürecinin sürdürülebilirliği açısından zorunluluk olduğu vurgulanmıştır” ifadeleriyle yansıtıldı. AKP’nin, Türkiye’nin daha önceki MGK toplantıları ve TBMM kararları ile şekillenmiş olan devlet politikası dışına çıkma çabalarının da önü kesilirken, yayımlanan bildiride, “AB tarafından diğer ülkeler için öngörülmeyen ölçüt ve yöntemlerin Türkiye için de öngörülmemesi ve müzakere sürecinin önüne Kıbrıs gibi bu süreçle ilgili olmayan engellerin çıkarılmamasının beklendiği”ne vurgu yapıldı. Bu vurgu, “Kıbrıs’ta devlet politikasına geri dönüş” olarak yorumlandı. Türkiye daha önce birçok kez, Kıbrıs’ın koşul olarak Türkiye’nin önüne getirilmesinin kabul edilemeyeceğini açıklamıştı. Ancak AKP hükümeti, 2006 yılı başında Kıbrıs’a ilişkin eylem planı açıklayıp pratikte Kıbrıs’ı önkoşul olarak kabul etmişti. Dışişleri Bakanlığı’nın MGK’deki sunumunda ise komisyon önerisinin AB Konseyi kararına dönüşmeden önce yapılan açılımın ayrıntıları yer aldı. Bu açılımla, AB liderlerinin Türkiye lehine tutum içine girmelerinin, siyasi açıdan daha yumuşak bir karar çıkmasının hedeflendiği belirtildi. Edinilen bilgilere göre sunumda Türkiye’nin bundan sonraki tutumu “Kıbrıs sorununun çözümü için BM zemininin sağlanması, AB Konseyi’nin bu yönelişi onaylaması ve destek vermesi, Kıbrıs konusunda, BM çatısı altında çözüm sürecine başlanıp konunun AB ile ilişkisinin tamamen kesilmesi” şeklinde sıralandı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, dün düzenlediği basın toplantısında, AB konusunun içyüzünün 2006 yılında ortaya çıktığını, bu konuda daha önce yapılan yanlışlıkların kokusunun bu yıl duyulduğunu söyledi. AB konusunda “artık örtülemez, saklanamaz hale gelen yanlışlıkların” MGK bildirisine de yansıdığını kaydeden Baykal, “MGK bildirisindeki şikâyetlerin muhatabı kimdir? Sadece AB midir? Maalesef bu şikâyetlerin muhatabı, şimdi bu şikâyetleri yapan hükümet ile birlikte AB’dir” dedi. oerinc?cumhuriyet.com.tr VEFAT Sabık Ankara Çimento Fabrikası Genel Müdürü, Sabık Koç Holding Aygaz Genel Müdürü, Sabık Deniz Yolları Genel Müdürü, Sabık Bolu Milletvekili Bakan Gül: Teröre karşı gerekeni ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, PKK’nin Irak’ın kuzeyindeki faaliyetlerine ilişkin olarak, “Biz hiçbir ülkenin iç işlerine karışmak istemeyiz ama herhangi bir ülke Türkiye aleyhine terörist faaliyetlere yataklık yapıyorsa uluslararası haklarımızı gerektiğinde kullanabiliriz” dedi. Gül, NTV’ye yaptığı yıl sonu değerlendirmesinde, PKK ile mücadele ve bu konuda ABD ile sürdürülen işbirliğine yönelik soruları yanıtladı. Kandil’de operasyon da dahil her türlü önlemin gündemde olduğunu belirten Gül, “Her şey dahil ama uluslararası hukuk vardır, bunun verdiği haklar vardır. Bu çerçevede Türkiye hakkını ve hukukunu korur. Ümit ederiz ki bize böyle bir mecburiyet doğmaz” diye konuştu. “Biz terörü durdurmakla ilgili netice alacak her şeyi yaparız” diyen Gül, terörle mücadele için oluşturulan koordinatörlük mekanizmasına ilişkin soru üzerine, bunun ABD’nin konuya daha çok önem vermesiyle ortaya çıktığını ileri sürdü ve “Beklentilerimiz, yapılması gerekenler daha çoktur. ABD’nin daha çok yardımcı olmasını istiyoruz. Yeterli noktaya gelindiğini söyleyemem” dedi. Gül, limanların açılmasının AB’nin verdiği sözleri tutup tutmamasına bağlı olduğunu söyledi. AB’nin ocak ayındaki ilk bakanlar toplantısında tüzükler konusunu ele almayı kararlaştırdığını anımsatan Gül, “Verdikleri sözleri tekrar hatırladılar. Bunun altında zaten eziliyorlar. Nasıl olacak, içi dolu bir şey mi olacak yoksa göstermelik mi, bunlara bakacağız” diye konuştu. ŞÜKRÜ KIYKIOĞLU Vefat etmiştir. Cenazesi Ataköy 5. Kısım Camii’nden 30.12.2006 Cumartesi (bugün) öğle namazını müteakiben kaldırılacaktır. AİLESİ CUMHURİYET 07 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear