24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B 10 B 6 B 8 PB 8 PB 12 PB 9 B 12 B 9 K 6 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y 8 Y 8 Y 9 Y 7 S 6 B 4 PB 3 PB 1 PB 18 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB B PB B K B B 17 17 10 13 9 8 3 1 1 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Karadeniz kıyıları, Ardahan çevreleri ile sabah saatlerinde Hakkâri ve Şırnak çevreleri yağışlı geçecek. Yurtta, kıyılarda yağmur, iç kesimlerde buzlanma ve don olayı bekleniyor. Marmara ile yurdun iç kesimlerinde sabah saatlerinde sis görüleceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığı ise yurt genelinde biraz azalacak. DIŞ MERKEZLER Oslo B Helsinki B Stockholm B Londra B Amsterdam B Brüksel B Paris B Bonn PB Münih B 4 5 6 6 6 3 4 7 3 Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 7 B 3 Y 10 PB 5 B 2 PB 7 Y 15 B 12 B 5 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Stockholm K 3 B 6 B 10 K 6 PB 7 B 5 PB 5 Y 18 Y 12 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu Çok bulutlu Yağmurlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Son “yeni bir şeyi”, aday olup olmayacağını biliyormuş ama nisan ayına kadar açıklamayacakmış! Arkasından parlamento dışından cumhurbaşkanı adayı olmayacağını ifade eden daha önceki demeci yalanlayan bir açıklama: Çankaya’ya parlamento dışından da aday olunabilir! Bu sözlerin içine dışına bakmayan medya; RTE’nin parlamento içinden de dışından da adaylar çıkabileceğini duyurmak istediğini, hatta aday olmayacağını ima ettiğini duyumsatan yayınlar yapıyor. ??? Oysa, RTE anayasanın saptadığı kuralları sıralıyor. Adaylar TBMM içinden veya dışından olabileceği gibi, parlamentoda birden fazla milletvekilinin adaylığını koyabileceğini söylüyor. Bu anımsatmayı medyamız kendi dışında Meclis içinden veya dışından bir aday çıkması olasılığına bağlıyor. RTE’nin Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçmesi, kuşku yok şaşırtıcı, beklenmedik bir sonuç olur. RTE’nin aday olması büyük değeri olmayan bir haber. Köpeğin insanı değil, insanın köpeği ısırması örneğinde olduğu gibi... RTE’nin Cumhurbaşkanlığı’ndan vazgeçmesi hem önemli hem de şaşırtıcı bir haber! ??? Kimi olanaklar RTE’ye çalışıyor. Erken seçim girişimi cıvıdı. Amacından saptırıldı. Partiler arası çatışmaya dönüştürüldü. Mehtaplı bir gecede Kalamış koyunda kürek çekerek gezerlerken ressam Çallı, “İçimden geçenleri bilseniz kendinizi denize atarsınız” deyince, arkadaşları “Sen atsana” demişler; yanıtlamış: “Siz bana bakmayın!” O hesap; DYP’si, Anavatan’ı, DSP’si ve diğer ufak tefek, örneğin Karayalçın’ın partisi kendilerine görev ve sorumluluk düşmüyormuş, erken seçime gitmekte ülke açısından sayısız yararlar yalnızca CHP’yi bağlıyormuş gibi... iktidarı nisanda seçime zorlamak için ana muhalefet grubunun istifa etmesini istiyorlar, hem de iktidarı erken seçime zorlamak için bu hareketi yeterli buluyorlar. ??? CHP’nin Meclis’ten çekilmesini isteyenler nedense, önce hukuksal açıdan olanakları incelemiyor. CHP Meclis’ten çekildikten sonra siyasal hangi amaçların gerçekleşeceğini veya gerçekleşemeyeceğini yazmıyor, söylemiyorlar... Oysa, RTE’nin açıkladığına göre medya erken seçim istemiyor. TÜSİAD açıkladı, istemiyor. Hükümete baston görevi yapan TOBB istemiyor, hatta CHP dışındaki partiler ister görünüp yan çiziyor. Seçim kararı alacak olan Meclis’te çoğunluk partisi başkanı istemiyor. Bu tablo karşısında ehli kalem, siyasal partiler, irili ufaklı siyasetçiler, AKP’yi erken seçime zorlamıyorlar da... ...iktidara ve başına karşın olumlu sonuç alamayacağını bile bile... siyasal veya partisel hangi yararlar sağlayacağı yazılıp söylenmeden CHP’nin yalnız başına sinei millete dönmesinde niçin ısrar ediliyor; anlamak giderek zorlaşıyor. Tek başına CHP’nin Meclis’i terk etmesi erken seçim getirir mi? Yanıtını yazan da yok, araştıran da! Amaç sırıtıyor: Erken seçime karşı çıkanlar AKP iktidarından kurtulmayı istemedikleri gibi, RTE’nin cumhurbaşkanlığına da şapka çıkarıyorlar. TÜSİAD’a seslenen CHP lideri sorunların görmezden gelinemeyeceğini söyledi GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Baykal: Teslim olmayın HAKAN DİRİK GÜL: CUMHURBAŞKANI MECLİS İÇİNDEN SEÇİLMELİ Haber Merkezi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimleri için “Parlamento dışından da aday olunabilir” açıklamasını değerlendiren Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Cumhurbaşkanının Meclis içinden çıkmasını çok daha doğru bulurum” dedi. Gül, dün Türkmenistan’a giderken uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Atatürk’ün vefatından sonra bütün cumhurbaşkanları seçilirken doğru bir iş yapmış oluruz” dedi. Erken seçime karşı çıkan ve cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda uzlaşma isteyen TÜSİAD’ı eleştiren Baykal, “uzlaşma” söyleminin, uzlaşmadan cumhurbaşkanı seçmek isteyenlere onay vermek anlamı taşıdığını söyledi. tartışmaların olduğunu ifade eden Gül, “Bunlar normaldir, ama unutmayın ki bu tartışmaların yapıldığı Türkiye ile bugünkü Türkiye farklıdır. Sonunda neye karar verilirse TBMM tarihi kararını alacaktır ve yola devam edilecektir. Bunun kuralları da zamanı da bellidir” diye konuştu Cumhurbaşkanının Meclis’in içinden mi dışından mı seçilmesini istediğinin sorulması üzerine Gül, “Şu anda bu tartışma2007 Kasımı’nda yapılması, ne anayasanın kaçınılmaz bir hükmü, ne demokrasinin zorunlu gereğidir. Yapılması gereken çok açıktır, kasımdaki seçimin nisana alınmasıdır. Bundan dolayı kıyamet kopmaz. Nisanda genel seçim yapıldığı anda Türkiye rahatlar. Bu ekonomik istikrarın da anahtarıdır. Bu tablo karşısında gerçekleri söyleyebilmek her zaman, herkes için kolay olmayabilir.” “Sinei millet” tartışmasının ların içine girersek, enerjimizi buna vermeye başlarız ve diğer işlerden kendimizi alıkoyarız. Benim açımdan kural bellidir.Türkiye demokrasisi önceki yıllara göre çok daha kuvvetlidir. Her şey şeffaftır. Biraz daha yaklaşsın o zaman kendi görüşlerimi açıklayacağım. Ben doğrusu, Meclis içinden çıkmasını çok daha doğru bulurum, ama bu Meclis’in dışından da olmaz anlamına gelmez” dedi. altında cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’yi tehlikeli bir noktaya getireceği kaygısının yattığını vurgulayan CHP lideri Baykal, bunu yapmaları için amaca hizmet edip etmeyeceğini net biçimde görmeleri, Türkiye’yi yanlış yapmaktan alıkoyacağı güvencesine sahip olmaları gerektiğini vurguladı. Erdoğan’ın “İstifa ederlerse kabul etmeyiz” sözünü anımsatan Baykal, “Bu korkuyu yansıtıyor, korku dağları bekliyor” diye konuştu. İZMİR CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, genel seçimlerin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önüne alınması durumunda “gayri tabii” arayışlara gerek kalmayacağını belirterek “Atı arabanın önüne koyun. Genel seçimler, nisanda yapıldığında Türkiye rahatlar” dedi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nce yapılacak Adnan Saygun Kültür Merkezi’nin temel atma töreni ile Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (EGİAD) toplantısına katılan Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı tarifini, “cumhurbaşkanı olma isteğini süsleme çalışmaları” olarak nitelendirdi. Baykal, Erdoğan’ın, bu isteğini kamuoyu önünde dile getirecek konumda olmadığını kaydederek “gün saydığını” söyledi. 2007’yi “kayıp yıl” diye tanımlayarak bunu önlemenin yolunun genel seçimlerin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öncesine alınması olduğunu vurgulayan Baykal, “Atı arabanın arkasına değil, önüne koyarsak daha ‘Yapılması gereken açık’ Baykal, şöyle konuştu: “Önümüzdeki sorunları görmezlikten gelmek, sorunlara teslim olma sonucunu doğurur. Seçimin 111 kişinin ölümüyle sonuçlanan Maraş olaylarının tanığı Celal Beşiktepe: Devlet katliama seyirci kaldı HATİCE TUNCER IŞIL ÖZGENTÜRK Yaşasın Umut! ? Baştarafı Arka Sayfa’da içinde dönüp duruyorsun; her şeyin seni bir tüketim hayvanı yapmak için nasıl tezgâhlandığına bir bak! Televizyonların, reklamların ve medyanın bizi nasıl bir bombardımana soktuğunu gör. Tüket, tüket.. ancak o zaman varsın! Sana seçimler yaklaşırken vaat edilenleri bir düşün, kimin umurundayız ki... Siyasetçilerin, dünyanın karanlık çarkını çevirmek için kendimizin seçtiği özneler olduğunu gör.Vatanın, insan onurunun nasıl satıldığını hiç düşündün mü? Biz düşünmeye çalışıyoruz, bu siyasetçi, büyük sermaye ve küresel mafyanın işbirliği nasıl kırılabilir, bu nasıl, hangi yollarla, yöntemlerle zayıflatılabilir? Hiç mi umut yok, diyorsun, hayır, bir yerlerde umut hâlâ vardır.. belki de aşk gibi bir ağaç kovuğuna gizlenmiş, senin onu keşfetmeni, onu büyütmeni bekliyordur. Eylül bir aşk mevsimidir, ama yaşadığın bu ülkede eylül sadece bir aşk mevsimi değil, yıllar süren bir işkence mevsimidir. Duymamış, bilmemiş değilsin.. bu ülkede binlerce insan zindanların küflü toprağında kan işedi, kendi pisliği içinde yattı. Duymamış bilmemiş değilsin.. bu ülkede erkeklerin hayalarına elektrik verildi, kadınların rahimlerinde elektriğin o kahredici kıskacı dolaştı. Duymamış bilmemiş değilsin.. bu ülkede acıya, insan onurunun böylesine hayasızca çiğnenmesine dayanamayanlar kendilerini binaların yüksek katlarından boşluğa bıraktı. Duymamış bilmemiş değilsin.. pek çok insan yaşadığı bu trajediden sonra intihar etti ya da alkolün puslu dünyasına sığındı. Duymamış bilmemiş değilsin.. bu ülkede umut ve yaşam sevinci iğdiş edildi. Nedir hep birileri bizi kendine uydurmaya çalışıyor, neden farklı olmak bu kadar güç? Başka düşünüyorum, cinsel tercihlerim sizden farklı, sizin dilinizden konuşmuyorum, neden bu güzelim dünyada sürekli bir iktidar duygusu.. hiçbir yere, hiç kimseye ait değilim. Bu, neden bu kadar zorlayıcı bir durum? Senin doğrularını sorguluyorum, kendi doğrularımı sorguluyorum. İşim bu.. bana öğretilenleri sorgulamak, bu beni daha insan, daha mutlu kılıyor. Ve hep düşünüyorum, sen de düşün, delilik nedir? Nasıl bir başkaldırıdır, nasıl bir mutluluktur? Önyargısız, hep öğrenmek için yaşamak nasıl bir şeydir, hep merak nasıl bir şeydir?’’ Evet, gencecik insanlar bir buçuk saat boyunca hem kendilerine hem bize bu soruları sordular, yanıtlarını hep birlikte bulmaya çalıştık, işin en güzel anlarından biri, Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Drama ve Tiyatro dersi hocası Vicdan Nalbur Taşdemir’in öğrencileriyle birlikte dans ettiği o muhteşem sondu. Her şeye rağmen umut hep var. Oyunun senaryosunu yazan ve dansları yöneten Yavuz Gümüş’ü ve tüm öğrencileri canı gönülden kutluyorum. isilozgenturk@gmail.com 2324 Aralık 1978 tarihlerinde 111 kişinin ölümü ve yüzlerce kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Kahramanmaraş katliamının tanıklarından eski TMMOB Harita Mühendisleri Odası Başkanı Celal Beşiktepe, “Devlet seyirciydi, güvenlik güçleri seyirciydi. Böylece önceden örgütlenmiş, belli bir plan dahilinde Maraş’a getirilmiş güçlere yakmak, yıkmak, öldürmek için uygun ortam yaratılmıştı” dedi. “Maraş Katliamı Dosyası Açılsın” kampanyası başlatan 78’liler Girişimi’nin yürütme kurulu üyesi İbrahim Ünal,“Kahramanmaraş katliamı, Türkiye’nin ABD’de Reagan, İngiltere’de Thatcher’ın yeni dünya düzenine göre yeniden yapılandırılmasında, 12 Eylül’e giden yolda en önemli kırılma noktalarından biriydi” diye konuştu. 78’lilerin “Kahramanmaraş Dosyası Açılsın” kapsamında olaylara tanıklıklarını dile getiren Beşiktepe, o tarihlerde Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde köylere elektrik verme projelerini yürütüyordu. Aynı zamanda Harita Mühendisleri Odası Şube Başkanlığı’nı yürüten Beşiktepe, Türkiye Öğretmenler Birliği Derneği (TÖBDER) üyesi iki öğretmenin öldürüldüğü haberi üzerine iki arkadaşıyla birlikte 22 Aralık Cuma sabahı Elbistan’dan Sorumlular yakalanamadı 78’liler Girişimi ve Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP) dün Taksim’de ayrı ayrı yaptıkları gösterilerde, Maraş katliamının faillerinin cezalandırılmadığına dikkat çektiler.Yapılan açıklamalarda, Maraş katliamının faillerinin hâlâ toplum içinde rahatça hareket ettiğini, bazı faillerin soyadı değiştirerek milletvekilliğine kadar yükseldiğini belirtti. (NİHAN İNAL) Kahramanmaraş’a yola çıktı.Yolda Elbistan’da CHP’nin eski Maraş Senatörü Hilmi Soydan’ın öldürüldüğünü duydu. Kahramanmaraş’a ulaştığında cenazeye gitmekte olan kitleye saldırı sonucu cenazenin ertelendiğini öğrenen Beşiktepe, arkadaşlarıyla bir otele yerleşti. Beşiktepe ve 2 arkadaşı aynı günün akşamı kentin merkezinde demokratik kitle örgütleri, Alevi yurttaşlara ait ev ve işyerlerinin, yakılıp yıkıldığını gözlemledi. ‘Koruma istedik’ Beşiktepe’nin ziyaret ettiği DİSK’e bağlı Tekstil Sendikası Şube Başkanı Mehmet Taşkesen de büyük bir provokasyonun eşiğinde bulunulduğunu anlatarak, “Biz Alevilerin yaşadığı Yörükselim Mahallesi’ni korumak için halkı uyardık. Emniyet güçlerinden korumak istedik” der. Beşiktepe 23 Aralık 1978 Cumartesi günü sabah saat 06.00 sıralarında gittiği kahvehaneyi ve sonraki izlenimlerini şöyle aktardı: “Ekmek alıp kahveye gitmiştik, tıklım tıklım doluydu. Biz yaşça biraz daha büyük olduğumuzdan bize yer açtılar ama durumu anlayıp hemen çıktık. Cenazelerin bulunduğu Yörükselim Mahallesi’ne gitmek üzere Maraş Belediyesi’nin önünden geçerken saat 06.30 sıralarında, ‘Bütün milliyetçi Müslüman kardeşleri miz hat boyuna’ diye sürekli tekrarlanan bir anons başladı. Hatboyu Alevi mahallelerinin olduğu bölgeydi. Belli ki hazırlıklar yapılmış, kurgulanmış, bu anonsu bir işaret olarak algıladık.” Gazeteleri arayarak durumu aktaran Beşiktepe, silah seslerini duydu. Gördüğü manzarayı ise şöyle anlattı: “Ellerinde baltalar, demir çubukları, kazmalar ve bıçaklar olan 300500 kişilik gruplar ‘Kahrolsun komünistler’, ‘Kahrolsun Ecevit’ gibi sloganlar atarak kentin içinde başı boş her tarafa girip çıkıyorlardı. Tek tük güvenlik görevlisi görüyoruz, hiçbir müdahalede bulunamıyor.” hattı! Önce 3 çeşit salata geldi. Her biri ötekinden yeşil. Tadını nasıl anlatmalı? Bu yörenin salataları için şöyle desek: Yeşil kebap! Sofra beni aldı Girit’e götürdü... 1997 yazında Girit’in Hanya kentinde bir restorana oturduğumda önümde sanki Ege mutfağı vardı. Toprağın üstündeki bütün yeşillikler ve denizin derinliklerindeki bütün canlılar! Egeliler hâlâ şunu söyler: “Bahçene bir keçi, bir de Giritli girdiyse önce Giritliyi kov!” Sofra beni Girit’ten aldı Gürcistan’ın başkenti Tiflis’e götürdü. 1998 miydi neydi... Tiflis’i ikiye çoğaltan Kura Irmağı’nın kıyısında hayal kura kura yürüdükten sonra oturduğum sofra, Karadeniz’in bütün renklerini de barındırıyordu. Az sonra konuşmalardan da anladım ki, yan masada bir Trabzonlu, Tiflisli arkadaşıyla oturuyor. Tanıştığımızda Trabzonlu, Tiflisli arkadaşına nerede ne tür yatırımlar yapabileceğini anlatıyordu. ??? 2006, 1998 ve 1997’deki bu üç sofra bir gerçeği ortaya koyuyor: Türkiye bölgesinde bir merkez ülke! Ege kıyılarımızdakiler, karşıyla nefes alıp vermiş. Sofrasından bahçesine birbirini etkilemiş. Karadeniz kıyılarımızdakiler, salt kendi şeridinde değil, Rusya’dan Gürcistan’a, Ukrayna’dan Romanya’ya bütün Karadeniz’in hatlarına ayak basmış. Güney illerimizdekiler, Ortadoğu’nun hangi ülkesiyle diyalog halinde değiller ki! 5 kardeşli bir aile ile tanışın, durumu şöyle özetlerler: “En büyüğümüz halen Suudi Arabistan’da mobilya işi yapar... Biz burada ona mal bulmaya çalışırız... Bir kardeşimiz inşaat işleriyle uğraşıyor. Şu anda Ürdün’de... En küçüğümüz İstanbul’da nakliye ile uğraşıyor... Ortancayı da önümüzdeki seçimlerde belediye başkanı yapacağız...” Benzer durumu öteki bölgelerimiz için de çoğaltabiliriz. Trakya’nın Bulgaristan, Romanya ile bağları, Güneydoğu ve Doğu Anadolu’nun İran, Irak, Suriye ile alışverişi, akrabalığı... Buna bir de Balkan ve Kafkas göçmenlerini eklediniz mi, alın size bölgenin ortak paydaları... ??? Bu ortak paydaları ortak faydalara çevirebilir miyiz? Bugünkü tabloya bakıp iyimser olmak zor. Ancak en uzun yolculuklar küçük bir adımla başlar... Bunların hayalini kurmaya başlamak bile yolun sonu için bir ışık demek... Şu gerçek, her coğrafya için geçerli: Komşularıyla kötü olup durumu çok iyi olan bir ülke yok! Türkiye komşularıyla ortak kültürleri de içeren bağları sağlıklı, verimli bir zeminde değerlendiremediği gibi zaman zaman onlarla karşı karşıya gelmek durumunda bile kalabiliyor. Atatürk’ün dış politika stratejisini, doğuda Kâbil’e dek Sadabad Paktı’na, batıda Zagreb’e dek Balkan Paktı’na oturtmasının altında yatan gerçeklerden biri buydu. Buradan yola çıkıp şöyle bir değerlendirme de yapabiliriz: İç barışını korumak istiyorsan, çevrende bir barış halkası örmelisin! Bu halkayı öremezsek, o halkayı bizim başımıza geçirip istedikleri yere çekecekler. Türkiye’nin başta Ortadoğu olmak üzere çevre coğrafyadaki başlıca özelliği şu: Herhangi bir kriz çıktığında bunu bütün taraflarıyla görüşebilen tek ülke! Zaman zaman yaşanan kısa süreli sapmalara karşın bunu sürdürüyoruz. Bunu başaran Türkiye’nin 21. yüzyılda iç ve çevre güvenliği için bir şeyi daha başarması gerekiyor: Bölgesinde Ankara’dan geçen hatlar kurmak. Türkiye’nin merkez ülke olma koşullarını sofradan örneklerle aktardık. Sofra, bir bakıma kurtlar sofrası, ama hüner, bunu dostlar sofrasına çevirebilmek. Bunu başaramazsak bize kendi soframızda bile rahat yok! Kıyımızdakiler, çevremizdekiler şöyle de okunabilir: Kıyımızda kiler... Çevremizde kiler! ankcum?cumhuriyet.com.tr Prof. Dr. Erdal İnönü: Laik eğitime inanan biri Köşk’e çıkmalı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ölümünün 33. yılı nedeniyle İmge Kitabevi’nde “İsmet Paşa” konulu sohbet toplantısı düzenlendi. Toplantıya, İnönü’nün kızı Özden Toker ile oğlu Prof. Dr. Erdal İnönü ve “İsmet Paşa” kitabının yazarları Bülent Çaplı ile Can Dündar katıldı. İnönü, “Türkiye, içine sürüklendiği durumdan nasıl kurtulur” sorusu üzerine “Kuşkusuz zorluklar, tehlikeler var, ama bunların demokrasiyle atlatılacağına inanıyorum. Böyle bir toplumun kendini irticaya teslim edeceğini düşünmüyorum” diye konuştu. İnönü, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili soru üzerine Laik eğitimin büyük önem taşıdığını belirterek “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de bu, önemli rol oynamaktadır. Laik eğitime gerçekten inanmış bir insan olmalıdır” diye konuştu. ‘Maraş, Maraş derler bu nasıl Maraş’ ? Baştarafı 1. Sayfada sabahında son bulan Maraş katliamını... Dün Menemen katliamının yıldönümüydü. Menemen katliamı 76 yıl önce gericiler tarafından gerçekleştirilmişti. Bugün de Maraş katliamının yıldönümü. 111 kişinin katledildiği Maraş katliamı da 1978’de gericiler ve faşistlerin işbirliğinde sahneye kondu. Eğer Menemen katliamını unutmamış, sorumlularını aklama yarışına girmemiş olsaydık Maraş, Çorum, Malatya ve Sıvas’taki iki kıyımı belki yaşamayacaktık. Bu katliamlarda suçluluk duygusuna kapılan çevreler nedense hep “provokasyon”, “dış güçlerin ve derin devletin işi” oluyordu. Ama provokatörlerin, dış güçlerin ve derin devletin neden hep aynı kesimleri tetikçi ve kiralık katil olarak kullandığının yanıtı yoktu. Maraş katliamı 12 Eylül derbesine giden kilometre taşlarının sonuncusuydu. Ülkede genel bir sıkıyönetim istemlerine karşı direnen Ecevit hükümeti, hükümet etmesi gereken devlet kurumlarına nedense hükmedemiyordu. Ecevit’in arşivinde yer alan ve katliamdan sonra kendisine yakın kaynakların ulaştırdığı rapor, Maraş katliamında MİT’in de par mağı olduğunu gösteriyordu. Ecevit’in arşivindeki 3 Ocak 1979 tarihli raporda, MHPMİT ilişkileri ve Maraş katliamı ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriliyor: “CHP iktidarı devraldıktan sonra vuku bulan büyük olayların (Malatya, Sıvas ve Kahramanmaraş) çıkacağına dair 12 ay evvelinden haber verilmediğinden yüzlerce vatandaşımızın can ve mal kaybına sebebiyet vermişlerdir. Önceden haber vermek bir tarafa, olayın yaratılmasında en etkin rol oynamışlardır. Nitekim Kahramanmaraş olayı MİT’ten .... müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır. Türkeş oraya ......’in tavassutuyla ....’u tayin ettirerek Güney Bölgesi’ni ele geçirmiş ve Maraş olaylarını rahatlıkla tertip ettirmiştir. MİT olayın içinde olmasaydı Maraş’tan her türlü istihbaratı aylar evvel alır ve olayın zuhur etmesine meydan vermezdi.” ‘Mezhep çatışması mı?’ Kahramanmaraş katliamı ne zaman gündeme gelse olaydan “mezhep çatışması” olarak söz edilir. Bir çatışmadan söz edebilmek için iki tarafından birbirine yönelik saldırısının olması gerekirdi. Oysa Maraş’ta tek taraf lı bir katliam söz konusuydu. Maraş katliamı davasının görüşüldüğü Sıkıyönetim Mahkemesi’nin gerekçeli kararı da bunu doğruluyor. 27 Aralık sabahında Maraş’a gelen İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı da valilikteki açıklamasında “mezhep çatışması”ndan söz ederek yanılgıya ortak olmuştu. Oysa olaylar, 19 Aralık 1978’de Çiçek Sineması’na konulan gücü az bombanın patlamasıyla başlamıştı. 21 Aralık’ta öldürülen sol görüşlü iki öğretmenin cenazesinde ülkücüler saldırıya geçti. 23 Aralık günü Maraşlılar belediye hoparlöründen ve Ulu Cami minarelerinden yapılan anonslarla uyandılar: “Alevi komünistler suya zehir kattı”,“Aleviler Yörükselim’de din kardeşlerimizi katlediyor, Allahını seven Müslümanlar hazır olsunlar”... Katliam bu çağrıyla başladı ve iki gün sürdü. Ortada güvenlik güçleri görünmüyordu. Katliamın bilançosu 111 ölü, bine yakın yaralı, tecavüze uğramış onlarca kadın. Alevilerin yüzde 70’i kenti terk etti. Hükümet aylarca direndiği sıkıyönetimi ilan etmek zorunda kaldı. Katliam davası 1991’e kadar sürdü. Mahkum olanlar indirimlerden yararlanarak serbest bırakıldı ve dava kapandı. ANMA Gazeteci arkadaşımız Deniz Derinsu’nun açık deniz kaptanı babası ENGİN DERİNSU’yu ölümünün 5. yılında anıyoruz. CUMHURİYET SPOR SERVİSİ CUMHURİYET 08 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear