28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24 ARALIK 2006 PAZAR 16 KÜLTÜR Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu, Nebil Özgentürk ve ben ‘Yaşamdan Dakikalar’ dörtlüsü olarak Zürih’teydik SANATA BAKIŞ SELMİ ANDAK Zürih’in kuğuları ve köprüleri Nehir kıyısındaki kentleri güzel kılan köprüleridir. Göl kıyısındaki kentlerde ise iskeleler vardır, martı kuşları... Zürih de her iki güzelliğin buluştuğu bir kenttir. Dahası, doruğundan karın eksik olmadığı dağlar sıralanır, kuğuların yüzdüğü göl kıyısı boyunca... İsviçre denilince aklımıza ilk ne gelir? Bankalar, çikolata, saat ve kayak... Bir de çakısı vardı değil mi?.. Tüm bunlar İsviçre’yi asla anlatmamaktadır oysa... Benim için İsviçre, sayfalarını açtığımızda, resimlerin bir tiyatro sahnesine dönüştüğü masal kitapları gibidir. Zürih, Bern, Lugano, Cenevre, Luzern... Bu kentlerin sokaklarında gezinmek, kafelerinde oturup kitap okumak, yurtdışında yaşadığım en huzurlu saatler olmuştur. ‘Yaşamdan Dakikalar’ dörtlüsü... ENKA Kış Programı Kültür ve sanat yaşamda canlı varlığın ölümsüz kalbidir. Ne var ki bu kalp atışları her mevsimde kış bitip yaz gelince tatile girerler ve ancak önlerindeki hareketli mevsime nasıl gireceklerini düşünerek zorlanırlar. İşte tüm sanatçıların amaçları ve çalışmaları sonbahardan kışa girildiği zaman ne durumda olacakları aşağı yukarı belli olur... Şimdi, hatta yaşamakta olduğumuz günler, yaratıcıların en sıkıntılı zamanlarıdır!.. Ancak bu zamanları festivaller (hatta bazısı uluslararası) ve şenlikler, çoğu kez akla bile gelmeyen etkinlikler izleyicileri doldurur... Ben de bu hafta köşemde böyle bir etkinliği özetle sunmayı doğru buldum... Çünkü, ENKA Kültür ve Sanat Vakfı’nın her yıl düzenlediği etkinlikler arasında birçoğunu, geçen mevsim değerli okurlarıma aktaramadığım için üzülerek belirtiyor ve özür diliyorum... Bu konulardan bir tanesi, benim de yakın olduğum müzik alanına düştü. Öyle ki, önemli konuyu şimdi özetle sunuyorum: Konunun başlığı “Türk Çağdaş MüziğiMustafa Tınç Projesi”dir. Piyanoda Didem Kazancıoğlu, viyolonselde Andres Lopez, Elif Yurdakul (flüt), Levent Çolak (obua), Tuna Ürten (korno), İpek Altınel (arp), Nusret İspir (bas klarnet), Ebru Sonakın (klarnet) ve bu müzisyen arkadaşların dayanışması ile, Ahmet Altınel, Onur Türkmen, Mustafa Tınç, Turgut Pöpgün, Hasan Uçarsu vd. yardımcı arkadaşların emeğiyle başarılara ve olumlu sonuçlara ulaşıyorlar. ENKA Kültür ve Sanat’ın yönetimi şu çalışanlardan kurulu: Gül Mimaroğlu (genel yönetmen), Ülkü Özcan (genel yönetmen yardımcısı), Murat Ovalı, (g. y. yardımcısı), Avni Akdeniz (gişe görevlisi), Zeynep Aydın (sağlık görevlisi), Ali Öz (sahne fotoğrafları), Savaş Çekiç (sanat yönetmeni), Emir Şimşek (grafik tasarım), Graphis (matbaa), Entaş (ulaşım)... ENKA Kültür ve Sanat’ın 18. Yıl Kış Programı ENKA Oditoryumu’nda önceden istekte bulunularak ve haber verilerek yer bağlantısı kuruluyor. ENKA Kültür ve Sanat Kış Etkinlikleri şöyle gerçekleşti: Brahms Trio (Natalya Rubinsteinpiyano, Dimitri Vasilievkeman, Vladimir Blashinviyolonsel) Konseri. “Hiçbirşey (Ankara Ekin Tiyatrosu/yazan ve yöneten: Raşit Çelikezer)... Sophokles’in yapıtı “Trachis Kadınları”. Gönül ÜlküGazanfer Özcan Tiyatrosu “Kiralık Daire”. Clara Shumann Konseri... Aksak İstanbul Hikâyeleri ve Diğer Şeyler Topluluğu (Tiyatro)... Dikkat Semaver Kumpanyası (Tiyatro). Burçin Büke Piyano Resitali (Müzik)... ENKA Sanat Galerisi’nde Sergiler... fe’den pek çok sanatçı geçmiş... Ama, Cafe Conditorel Schober, Zürih’te mutlaka görülmesi gereken bir yer. Lenin’in oturduğu eve çok yakın olan bu mekânda geçen dakikaların tadına doyum olmuyor. Kaldığı ev çok yakın olduğu için Lenin de gelirdi bu kafeye. Sahibi, Lenin’in gün boyu burada çalıştığını ve içtiği kahveleri veresiye defterine yazdırdığını anlattı... Sonra, hesabı kapatmadan çekip gitmiş Lenin!.. Bunu duyunca elimi cebime attım ve ne kadar İsviçre Frankı varsa çıkararak adama uzattım: “Buyurun, beni Bay Lenin gönderdi!.. Sizde bir hesabı kalmış!..” Lenin’in kaldığı kentler... Bu sefer Amsterdam’dan uçtum Zürih’e... Yazar Murat Tuncel’in çabasıyla beşincisi düzenlenen Akdeniz şairleri buluşmasına bu yıl Türkiye’den ben çağrılıydım. İlk etkinlik Amsterdam’daki İtalyan Kültür Merkezi’nde oldu. Akdeniz ülkelerinin şairleriyle bir araya geldiğimizde bir sonraki etkinliğin Utrech’teki İspanyol Kültür Merkezi’nde olduğunu öğrenince açıkçası utandım!.. Çünkü, kendi ülkemin dilini, edebiyatını tanıtmak, sevdirmek için Avrupa’da kültür merkezleri kurmayı başaramamıştık. Bu konuda hâlâ hiçbir ciddi adım atmadığımızı, atmak niyetinde de olmadığımızı söylemek herhalde yanlış olmayacaktır. Koskoca Türk edebiyatından bahsetmek, uluslararası düzeyde ödül kazanan yazarlarımızın gönüllerindeki vefada kalmıştır. Ağızlara bakar olduk ki, bu milletin çok güçlü, köklü bir dili ve edebiyatı olduğu lütfedilip de dudaklardan döküle... Eyvah ki, eyvah!!! Zürih’e “Yaşamdan Dakikalar” dörtlüsü olarak davetliydik. Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu ve Nebil Özgentürk bir gün önceden gelmiş, otele yerleşmişlerdi. Sabah erken saatlerde, beyaz bir tülün içinden geçerek indiğimiz Zürih’te yap mak istediğim ilk şey antikacıları gezmekti. Bu teklifimi hiç itirazsız kabul eden ve bana eşlik eden Nebil Özgentürk oldu. Zürih’te kaldığımız iki gün boyunca her fırsatta sevgili Nebil’le kaçıp antikacılarda oyuncak aradık... Ve gördüm ki, Nebil de antika ve oyuncak konusunda en az benim kadar heyecanlı, duyarlı!.. Yanlış anlamayın ama, yurtdışında pek çok etkinliğe katıldım ve buralarda pek çok üst düzeyde bürokratla karşılaştım. Eksik olan, kendi ülkemin temsilcileriydi!.. Zürih’te ise bir ilk gerçekleşiyordu. Başkonsolos Mehmet Emre ve eşi Sema Hanım’ın davetlisi olarak buradaydık.Yaşamdan Dakikalar dörtlüsünü, edebiyat, sanat ve hayat üzerine konuşmak üzere Zürih’teki Türklerle buluşturan Emre çiftinin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Mehmet Emre, örnek bir diplomat. İsviçre’deki Türkler onu çok seviyor. Evinde verdiği yemekte bir ara yanıma gelip çok kibar bir ta vırla eski bir programda yaptığım bir dil hatası konusunda beni uyarması ne denli dikkatli ve titiz bir insan olduğunun kanıtıdır. Ses bayrağımız Türkçeye sahip çıkan, onun kırışıklıklarını ütülemeye çalışan kaç diplomatımız var!?. Zürih’teki antikacılardan çok oyuncak aldım. Bu sefer, yüz yıllık bir manifaturacı dükkânı beni bekliyordu. Oyuncak kumaşlar, düğmeler, kopçalar, iplik makaraları... Bir an önce İstanbul’a dönüp, onu müzede sergilemek heyecanıyla gezindim Zürih sokaklarında. 1881 yılında açılan bir oyuncakçı mağazası Franz Carl Weber... Bir de oyuncak müzesi var. Noel nedeniyle birbirinden güzel oyuncaklar raflardaydı... Sallanan tahta at satın aldık, Nebil Özgentürk’le birlikte! Odeon Kafe’ye uğramadan geri dönmek olmazdı. Trsitan Tzara ve arkadaşlarının buluştuğu, Dadacılığın ilk adımlarının atıldığı Odeon Ka Gerçek miydi adamın anlattığı? Lenin hesabı ödemeden gitmiş miydi?.. Her gün gelip, para ödemeden oturan bir insanı kaç gün kabul ederler ki bir kafeye?.. Konuya şöyle de bakabiliriz: Lenin ne kadar güven verici, dürüst bir insanmış ki, veresiye içmesinde hiçbir sakınca görülmemiş!?. Lenin’in kaldığı pek çok kenti gördüm. Gündelik hayatıyla ilgili hakkında pek çok öykü dinledim. Para vermeden çekip gitmesi konusunda hiçbir olay okumadığım gibi, kulağımla da duymamıştım. Sahi, eğer doğruysa, kaç kahve parasıdır ki kalan hesap?.. Emeğin hakkını savunan, emperyalizme karşı Anadolu halkının direnişini destekleyen bir liderin birkaç kahve parası yüzünden inceden alaya alınmasına karşı, ben de attım elimi cebime... Luzern’i de bir daha gezme fırsatı buldum ki, o kenti anlatmak başlı başına bir yazı konusu. Sadece şu bilgiyi vereceğim: 70 bin nüfuslu Luzern’de bir de Picasso Müzesi var!.. Geçici değil, kalıcı!.. Zürih’in merkezinde, köprülere yakın olan St. Godhart Oteli misafir etti bizleri. Ulaşımı da İsviçre Havayolları karşıladı. Sema ve Mehmet Emre çiftinin samimiyeti, otel yöneticilerinden Ahmet Bey ve İsviçre Havayolları’ndan sevgili Fatoş’un dostlukları, son yüzyılın en sıcak Noel’ini yaşayan Zürih kadar ısıttı yüreklerimizi. Ah! Bir de gördüğüm, yüz yaşındaki iki odalı bebek evini alabilseydim!.. Ayla Erduran’a Onur Ödülü Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’in yüksek katkıları ile gerçekleşen SevdaCenap And Müzik Vakfı 19’uncu “Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası”nın devlet sanatçısı Ayla Erduran’a verilmesine dair karar, sanat çevrelerinde sevinçle karşılanmıştır. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılan Contemporary İstanbul bugün sona eriyor İstanbul’da çağdaş sanatı izleme keyfi Prof. Dr. ÜMRAN BULUT ‘Keyif’ diyorum çünkü olumlu yaklaşıyorum çalışmalara, didinmelere. Fuarı çağdaş Türk sanatı için bilinçle harcanan çabanın göstergesi olarak görüyorum. “150 sanatçı farklı disiplinlerde sanat yapıyor ve biz bunu aynı ortamda, hem de bize sunuluş tasarımlarıyla izliyorsak keyif almamak olası bile olamaz” diye düşünüyorum. 21 Aralık’ta başlayan fuar, gencinden yaşlısına, öğrencisine herkesin kolayca ulaşabileceği bir mekânda Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda bugün sona eriyor. Zevkli ve düşündürücü ? ‘İş’lerde göze çarpan bir özellik zamana koşut ‘an’lık olan, ‘belirsizlik’ ya da ‘akış’. Her yanı sanat üretiminin güncelliği, hareketliliği kaplamış. Kavramsal olan kaçınılmaz olarak kafaları kurcalıyor, izleyiciye sık sık sorular sorduruyor. Malzeme kullanım özgürlüğü almış başını gitmiş, sorgulatmıyor bile kendisini. Gizem plastiğe yansımış, etkileyici. çılar, ziyaretçiler, galeriler karşılıklı olarak yaşanacak sürecin heyecanı içindeler. Ortam zevkli olduğu kadar düşündürücü de... Contemporary İstanbul’da Art Estade AG’yi gezerken S. Polke, G. Baselitz, T. Wesselmann gibi daha birçok ünlüyü görüyoruz. Mine Sanat’ta A. Çoker’in 1963’teki soyutlarını izliyor, Maçka Sanat’ta M. Ertel’in ödüllü afişine, A. Urfalıoğlu’nun sabundan yontusuna bakakalıyor, N. Koçak’ın ilkokul 2. sınıf defterinin sayfalarını çeviriyoruz yeniden. Pi artworks’ta “G. Semercioğlu yüzeyi nasıl da örmüş sert tellerle!”, Under Construction’da “M. Ali Uysal duvarı nasıl mandallamış!” diyoruz... Bakıyoruz Paris’ten Hélene Lamarque Galerisi de, Fethiye’den Likya Sanat da gelmiş, Antalya’dan, New York’tan başkaları da. “Çağdaş sanat nedir, çağdaş Türk sanatı nedir, kurumsallık bağlantılı gelişmeler nelerdir, koleksiyon için çağdaş sanat anlamlı mıdır?” gibi hem sanatı hem fuarı içine alan sorular öncelikle sorulanlar. İzlenimci, dışavurumcu, soyutlayıcı, soyut, gelecekçi, op, pop, fotogerçekçi, kinetik, minimal, düzenleme, video ya da diğerleri pek çok ‘iş’ üretildi bugüne kadar. Günümüzde de üretiliyor. Düşündürme, sorgulama, yansıtma, yanılsatma kullanılagelen arayışlar. Lütfi Kırdar’da oluşturulan mekânlarda bu kavramlarla buluşmak kolay ve cazip. Sunuma özen gösterilmiş. Genişçe stantlarda sergileme söz konusu. Bazı galerilerde ise karmaşa hâlâ sürmekte ya da fuar düşüncesiyle piyasa fikri es tetik izdüşüme tavır koymuş. Yine de çağdaş duyuş, görseli ve düzeni destekleyen titiz bir sunumla karşımızda diyebiliriz. Ufak bir fuar kitapçığı da basılmış. Konferans ve paneller anında çevirilerle gerçekleşecekmiş. Eğitim için de fırsat veriyor Beyoğlu’nda kitap festivali Okumayı sevdirmek ve kitabı gündeme getirmek amacıyla düzenlenen 1. Beyoğlu Kitap Festivali başladı. Vakıfbank’ın sponsorluğunda Beyoğlu Belediyesi ve 17 kitabevinin birlikte düzenlediği festivalin açılışına Beyoğlu Belediye BaşkanıAhmet Misbah Demircan, Meral Tamer, Aydın Boysan, İskender Pala da katıldı. Meral Tamer, Nobel Edebiyat Ödülü’nün alındığı bu yıl daha çok kitap okunmasını istediğini belirterek “Festival şimdiden amacına ulaşmış gibi görünüyor” dedi. Okumayı sevdirmek ve kitabı gündeme getirmek amacıyla düzenlenen 1. Beyoğlu Kitap Festivali kapsamında Galatasaray Meydanı’na ve İstiklal Caddesi’ne yerleştirilen Galata Kulesi biçimindeki dev cam fanuslarda tanınmış yazarlar, sanatçılar ve toplumun her kesiminden yurttaşlar 27 Aralık’a kadar kitap okuyacak. (Fotoğraf: SELİN GÖRGÜNER) Açılıştaki kalabalık ve ilgi çağdaş Türk sanatının geleceğine ümitle bakmamızı sağlayacak nitelikte. Koşuşturmalar, hazırlıklar devam etmekte. ‘İş’lerde göze çarpan bir özellik zamana koşut ‘an’lık olan, ‘belirsizlik’ ya da ‘akış’. Her yanı sanat üretiminin güncelliği, hareketliliği kaplamış. Kavramsal olan kaçınılmaz olarak kafaları kurcalıyor, izleyiciye sık sık sorular sorduruyor. Malzeme kullanım özgürlüğü almış başını gitmiş, sorgulatmıyor bile kendisini. Gizem plastiğe yansımış, etkileyici. Sanat Sanat fuarları kuşkusuz sanat üretimlerinin kendi içinde maddi ve manevi birçok açılımı barındıran yapısının görülmesini, anlaşılmasını sağlayan özel ve gelişmiş ortamlar. İstenildiği kadar kalınabilinir, ‘iş’ler istenildiği kadar izlenebilinir. Sanatçılarla buluşup onları tanıyabilmek olanağını da sunar. Fuar ortamı İstanbullu ve yabancı sanatseverler, alıcılar kadar eğitim için de bir fırsat. Üşenmemek, çekinmemek gerekli. Zaman ayırıp panelleri izleyenler, sanatçılarla, ilgililerle konuşanlar art arda sıralayabilecekleri pek çok soruya yanıt bulacaklardır. İkon Fuarcılık’ın Galericiler Derneği’yle gerçekleştirdiği çağdaş sanat fuarlarının ardından yaşanan ikiye bölünmeyle Contemporary İstanbul’u hazırlaması fuarın farklı yenilikleri hedeflediğini işaret ediyor. Sanırım 2007 ve sonrası için çalışmalar şimdiden başlatılmıştır. İyi seyirler. ÜSKÜDAR ASLİYE 3. HUKUK MAHKEMESİ ESAS NO: 2006268 Davacı SEMİHA DÖNMEZER Vekili tarafından ikame olunan Gaiplik ve Tescil davasında verilen ara kararı uyarınca: Gaip olduğu iddia edilen ve İhsaniye Mahallesi, Eczane Sokak, Murat Apt. Giriş Kat ÜSKÜDAR adresinde ikamet etmekte iken 1994 yılında bu adresten ayrılarak bir daha geri dönmeyen Kemal oğlu 1951 doğumlu NAMIK DÖNMEZER’in kaybolduğundan bahisle GAİPLİĞİNE karar verilmesi istenilmiş olmakla M. K’nun 30 ve müteakip maddeleri itibariyle adı geçenin hayat ve mematından malumatı olanlar veya adreslerini bilenlerin Mahkememizin 2006268 esas sayılı dosyasına İlan tarihinden itibaren en geç 6 (altı) ay içinde bilgi vermeleri hususu İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 18.12.2006 Basın: 63861 CUMHURİYET 16 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear