25 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 OCAK 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Projeci eğitim Projecilik şimdi pek gözde ya, Milli Eğitim Bakanı da hiç boş durmuyor. Proje üzerine proje geliştiriyor. Sonuncusu da ‘‘özel okullarda her öğrenciye 1000 YTL katkı yapma’’ projesi... Ulusun çocuklarını eğitmek devletin göreviymiş; parasız eğitim veren devlet okullarının tahtalarına tebeşir, kaloriferlerine kömür bile bulunamıyormuş; öğrenciler balık istifi öğretim görüyormuş; öğretmenlere eski lirayla olsun, yeni lirayla olsun üç kuruş zam verilemiyormuş, kimin umurunda. Varsa yoksa projecilik... CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da değindi konuya: ‘‘Sen, ne zaman kamu görevlilerini, kamu okullarındaki ihtiyacı karşıladın da, şimdi özel okullardaki öğrencileri finanse etmeye geldin? Yani sen, Anadolu’daki okullarda, bu karda kışta çocukları ısıtacak bir yakacak parasını onlara temin edebiliyor musun? Okullar kendi boya badana ihtiyaçlarını karşılayabilmek için her eğitim yılı öncesinde velilerden para toplama uygulamasını giderek yaygın bir şekilde sürdürüyorlar. Ana babaların desteğiyle çocuklar orada okuyacak, sonra sen çıkıp özel okullara öğrenci başına 1 milyar TL veriyorum diye caka satacaksın! Ve bunun bedelini de Anadolu’da doğru dürüst okullarda okuyamayan milyonlarca çocuğumuz ödeyecek. Bu, yanlış bir politika, bunun liberal ekonomiyle, çağdaş değerlerle hiçbir ilgisi yok. En liberal ülkelerde, en kapitalist ülkelerde de devletin, tüm öğrencilerine belli bir eğitim düzeyini sağlamak asgari görevidir. Yani, çok vahim bir olay. Türkiye’nin dokusunu, yapısını çığırından çıkarıyorlar. Ahlakını, hukukunu, eğitimini, temel değerlerini çığırından çıkarıyorlar.’’ Türkiye’nin dokusu, eğitimi, sağlığı, kültürü, temel değerleri epeydir çığırından çıkarılmıştı da.. bunlar üstüne tuz biber ekmekle meşgul... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Tahkimcilerin Ülkeyi Getirdiği Nokta Ulusal yargının yerine uluslararası tahkimi oturtmak istediklerinde bu girişime karşı çıkanları anımsıyoruz şimdi: Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı (KİGEM), Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Prof. Dr. Rona Aybay, Prof. Dr. Ülkü Azrak, Prof. Dr. Yıldırım Uler, Yekta Güngör Özden, İlter Ertuğrul, TMMOB, Elektrik Mühendisleri Odası, EnerjiYapıyolSen, Avukat Gökhan Candoğan, dönemin Ankara Barosu yönetimi, Atatürkçü Düşünce Derneği... Toplantılar düzenlediler, konferanslar verdiler, yayınlar yaptılar ve ‘‘Yapmayın, etmeyin.. bu gidiş, gidiş değildir. Uluslararası tahkim, ulusal çıkara uygun olmaz, ileride başımıza işler açılır, zarara uğrarız, halk daha da yoksullaşır, dışa karşı boynumuz bükük kalır’’ diye neredeyse çırpındılar. Kulak asan olmadı. Tüm Türkiye Marmara depremine ağlarken, fırsat bu fırsat DSPMHPANAP koalisyonu alelacele çıkardı uluslararası tahkimi... Ardından gelsin yapişletler, yapişletdevretler, yap işletterk etler... Elektrik üretiminde ithalata dayalı doğalgaza bağımlılık... Ve yolsuzluk batağında imzalanan alımsatım garantili sözleşmeler... Onlar gitti, bugünküler geldi, hiçbir şey değişmedi. Aynı çizgi sürdürüldü, dahası kamu zararlarını katlayacak yeni yollara girildi. Sonuç: Türkiye, bir yandan milyarlarca dolarlık tahkim davaları ile boğuşurken, diğer yandan dondurucu soğukta insanlarını ısıtacak, fabrikalarını çalıştıracak doğalgaz bulmak için el âleme boyun büküyor, el açıyor! Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Kemal Ulusaler’in dediği gibi: ‘‘Bugün Yüce Divan’da görülen davalar, ülkeyi pazarlama zihniyetinin bir önceki adımını oluşturuyor. Bugünkü iktidar da özelleştirmeleri gündeme getiriyor, büyük adımlar attık diyor. Atılan büyük adımlar, bir öncekilerin gittiği yere doğru atılmış, Yüce Divan’a doğru atılmış büyük adımlardır.’’ ‘Medeniyetler İttifakı’ Tuzağı ‘‘Medeniyetler İttifakı’’ fikrini Erdoğan ile ortaya atan İspanya Başbakanı Zapatero, ülkesinde çok eleştiri almıştı. Ana muhalefet saflarından Aznar örneğin, bu öneriyi açık açık ‘‘aptal’’ diye nitelendirmiş, ‘‘anlamsız ve saçma’’ bulduğunu söylemiş ve ‘‘siyasi, askeri ittifaka evet de; bu ‘medeniyetler ittifakı’ da neyin nesi oluyor’’ diye sormuştu. Bu eleştirileri başkaları izledi ve ‘‘medyatik bir slogan ve içi boş bir retorikten ibaret olan ‘medeniyetler ittifakı’nın ilk günden ölü doğduğu; bu safsatanın peşine düşenlerin tek amacının uluslararası arenada kendilerine reklam ve PİAR yapmak olduğu’’ iddia edildi. Ve şu soru soruldu: ‘‘Ne üzerinde ittifak? Kime Karşı?’’ Medeniyetler çatışması denli tehlikeli ‘‘Medeniyetler ittifakının, medeniyetler çatışması denli ‘tehlikeli’ olduğuna’’ dikkat çekenler, yaklaşımın sakıncalı bir ‘‘kültürel rölativizm’’ tuzağı içerdiğini, kulağa ilk anda hoş gelen ‘barış’ çağrışımlarının ötesinde gerçek etkileşime ve değişime kapalı bir zımni centilmen anlaşmasına dayandığını iddia ettiler: ‘‘Senin değerlerin sana, benimkiler bana! Sen benim kültürel ve kimlik değerlerimi ‘olduğu gibi’ kabul ettiğin, tanıdığın ve saygı duyduğun sürece; ben de seninkileri tanırım. Yeter ki benden kendi değerlerine devşirilmemi bekleme! Karşılıklı birbirimize saygı gösterelim. Bunun adı da hoşgörü olsun...’’ Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘‘millet sistemi’’ gibi tıpkı ki şimdilerde buna ‘‘kültürel rölativizm (görecelik)’’ diyorlar. Medeniyetler ittifakı, bu durumda ‘‘evrensel değerlere karşı’’ kurulmuş olmuyor muydu? Kritik soru buydu. Açılışı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan ‘‘Medeniyetler İttifakında Kadın’’ konferansına kafamda bu sorularla gittim. Konferansın ilk gününde dinlediğim konuşmalar, projenin İspanya ayağında yapılan eleştirileri haklı çıkardı. Özellikle Türk konuşmacıların verdiği tebliğlerin ortak paydasında tam da yukarıda işaret edilen cinsten bir ‘‘Siz (Batılılar) bize kendi değerlerinizi empoze edemezsiniz. Bundan vazgeçin!’’ mesajı vardı. Başbakan Erdoğan: ‘‘Toplumlar ‘öteki’ olarak gördüklerine yakınlaştıkça, birbirlerini anlamak yerine, kendi değerlerini zorla kabul ettirmeyi tercih etmişlerdir’’ derken çok sayıda konuşmacının farklı biçimlerde ifade ettiği; ‘‘senin değerin sana, benimki bana’’ söylemine tercüman oluyordu. Başbakan, ‘‘evrensel’’ ya da kendi ifadesiyle ‘‘müşterek’’ addedilebilecek hiçbir değere sahip çıkmadı mı peki? Çıktı. ‘‘Kadını özel alana hapseden, kamu alanından dışlayan; cinsiyet ayrımcılığına dayalı, baskıcı ve tutucu anlayışlar medeni olamaz..’’ dedi mesela: ‘‘Medeniyet, kadınların seslerini daha fazla duyurmalarının, siyasete, yönetime, çalışma hayatına daha etkin katılmalarının önünün açılmasını gerektirir’’ de dedi ve ‘‘Kadınların sosyal ve siyasal hayata daha fazla katılmalarını, tüm insanlığın kazanımı olarak değerlendiriyorum... Kadınların eğitim düzeyi arttıkça, çalışma hayatına, siyasete ve karar mekanizmalarına katılımı da güçlenmektedir... Kadınların karar alma süreçlerine eşit katılımı, kadının statüsünün geliştirilmesinin şartıdır..’’ gibi bir dizi fiyakalı cümle kurdu. Kurdu ama bunların içinin şikâyetçi olduğu o ‘‘zoraki değerler olmaksızın’’ nasıl doldurulacağına ilişkin hiçbir ipucu vermedi. Hızlı tren Kamu İhale Kurumu geçen günlerde iki karar aldı: Birincisi: Hızlı tren projesinin ikinci ihalesinde ‘‘hesap hatası’’ yapıldığı anlaşılınca ihaleye ilişkin TCDD Yönetim Kurulu kararı iptal edildi. İkincisi: TCDD’nin yalnızca yabancı firmalara olanak tanıdığı, dolayısıyla rekabete aykırı olduğu gerekçesiyle kurumsal kaynak yönetimi alımı ihalesi iptal edildi. Yine ‘‘hızlı’’ gidiş, yine kaza, yine TCDD. ‘‘Pazarlanan Ülke’’ açıkoturumu öncesinde TİHAK Başkanı Vecihi Timuroğlu’nun sunuşu dağıtıldı dinleyicilere. 25 sayfalık bu akıcı ve akılcı sunuşu bir çırpıda okuduk. İçimiz yıkandı, bilincimiz ışıdı. Cumhuriyet’in, emperyalizme karşı savaşan bir halkın kendi istenciyle kurulduğunu bir kez daha anımsatıyordu Timuroğlu. 82 yıl sonra toplumun üzerine boşinanın ateşten gömleğinin giydi Pazarlanmayız rilmek istendiğini vurguluyor, ‘‘Çöl serabıyla esrik Bay Erdoğan, Hıristiyan ermişinin buyruğundadır’’ diyor, Anadolu halkının gidişatın farkında olmadığından söz ediyor, görevin Türk aydınına düştüğünü anlatıyordu: ‘‘Bilimsel düşüncenin gücüyle, Kuvayı Milliye ruhuyla, yüksek istencini göstermiş insanların yüreğiyle, evrenin aklıyla, emperyalizme ve işbirlikçisi iktidara karşı savaşım vermek. Ben, toplumun önemli bir kesiminde bu duygunun ve aklın da bulunduğuna inanıyorum; yeter ki, bu istenci ve bilinci onlara taşıyabilelim.’’ Mor dağlarımızda yankılanan bir çığlık gibiydi Timuroğlu’nun sunuştaki sesi: ‘‘Anadolu, ABD’ye adanmış kutsal topraklardan değildir. Bizim yurdumuzdur.’’ Yurdu pazarlayanların ipliğini pazara çıkarmanın zamanıdır... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr 2006 Yılı Kıdem Tazminatı Tavanı 10 Haziran 2003 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan, 4857 sayılı yeni İş Yasası, 10 Haziran 2003 günü yürürlüğe girmiştir. Yeni İş Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle, 1475 sayılı eski İş Yasası’nın ‘‘Kıdem Tazminatı’’ başlıklı 14. maddesi dışında diğer maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. 4857 sayılı yeni İş Yasası’nın geçici 6. maddesi uyarınca, ‘‘Kıdem tazminatı için bir kıdem tazminatı fonuna ilişkin’’ yeni bir yasanın ‘‘yürürlüğe gireceği tarihe kadar, işçilerin kıdemleri için, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14’üncü maddesi hükümlerine göre kıdem tazminatı hakları saklı’’ tutulmuştur. 1475 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde, ‘‘toplusözleşmelerle ve hizmet akitleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’na göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemez’’ denilerek, kıdem tazminatı tavanı, en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarının bir hizmet yılı için alacağı emekli ikramiyesine eşitlenmiştir. Devlet memurlarına ödenen emekli ikramiyeleri, 5434 sayılı Emekli Sandığı Yasası’nın Ek 20. maddesine göre hesaplanmaktadır. ‘‘Emekli, adi malullük, vazife malullüğüyle aylığı bağlanan veyahut toptan ödeme yapılan asker, sivil tüm iştirakçilere her tam fiili hizmet yılı için’’ emekli aylığı bağlamaya ‘‘esas tutarların bir aylığı emekli ikramiyesi olarak verilir.’’ 31 Aralık 2005 günlü Resmi Gazete’de (Mükerrer) yayımlanan 5437 sayılı ‘‘2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’’nda, 2006 yılı için geçerli olacak katsayılar belirlenmiştir. Buna göre, 1.1.2006 30.6.2006 döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayısı (0.04265), memuriyet taban aylık göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı (0.53377) olarak, 1.7.2006 31.12.2006 döneminde ise aylık katsayısı (0.04373), taban aylığı katsayısı (0.54711) olarak belirlenmiştir. Bu katsayılarla, emekli ikramiyesine yansıyan ödeme birimlerine göre, en yüksek devlet memuru olan ‘‘Başbakanlık Müsteşarının’’ emekli ikramiyesi ile 2006 yılı için uygulanacak kıdem tazminatı tavanı: 1 Ocak 2006 ile 30 Haziran 2006 Dönemi Kıdem Tazminatı Tavanı Ödeme Birimleri Gösterge Katsayı K.Tazminatı 1) Genel Aylık 1.500 0.04265 63.98 2) Ek Gösterge 8.000 0.04265 341.20 3) Kıdem Göstergesi 500 0.04265 21.33 4) Taban Aylık 1.000 0.53377 533.77 5) % 200 Özel Tazminat 9.500 0.04265 810.35 6) Makam Tazminatı 0 0.04265 0.00 7) Temsil Tazminatı 0 0.04265 0.00 8) Temsil Ödeneği 0 0.04265 0.00 İkramiye ve Kıdem Tazminatı Tavanı 1.770.62 Bunları Arap şeyhleri de söylüyor Bu cümleleri Allah için artık ‘‘vizyon sahibi’’ Arap şeyhleri de kuruyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nden (BAE) yeni döndüm. Oradan da yazmıştım. BAE emirleri de her fırsatta Başbakanımızın tercüman olduğu bu güzel temennileri dile getiriyorlar. Türkiye’nin bir farkı olacaksa bu, Başbakan’ın gurur duyduğu, ama tarif etmekten şiddetle kaçındığı uygarlıklar arası ‘‘birleştirici kimliğimizin’’ ne olduğunu tanımlamak ve bu kimliğin içini doldurmakla mümkündür. Bunun içini doldurmadığınız sürece, ‘‘medeniyetler ittifakı’’ retoriği ile ne Doğu’ya, ne de Batı’ya verebileceğiniz hiçbir mesaj yoktur. Nitekim öyle oldu. İstanbul’daki kermesten yeni sayılabilecek hiçbir mesaj çıkmadı. Yeni bir mesaj çıkması için Erdoğan’ın bu projeye birlikte imza attığı İspanyol Başbakanı Zapatero ile Dubai Şeyhi arasında, kendisini nerde, nasıl konuşlandırdığını açık ve net olarak ortaya koyabilmesi gerekir. Erdoğan, Zapatero gibi örneğin milletvekilleri ve kabinesinin yarısını kadınlardan oluşturabilecek midir? Yarıdan vazgeçtim; yüzde 5, yüzde 10, yüzde 30.. kadının siyasi katılımı bağlamında bizlere somut bir yüzde verebilecek midir? Boş lafı bırakıp bunları konuşalım. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 1 Temmuz 2006 ile 31 Aralık 2006 Dönemi Kıdem Tazminatı Tavanı Ödeme Birimleri Gösterge Katsayı K.Tazminatı 1) Genel Aylık 1.500 0.04373 65.60 2) Ek Gösterge 8.000 0.04373 349.84 3) Kıdem Göstergesi 500 0.04373 21.87 4) Taban Aylık 1.000 0.54711 547.11 5) % 200 Özel Tazminat 9.500 0.04373 830.87 6) Makam Tazminatı 0 0.04373 0.00 7) Temsil Tazminatı 0 0.04373 0.00 8) Temsil Ödeneği 0 0.04373 0.00 İkramiye ve Kıdem Tazminatı Tavanı 1.815.28 30 Ocak www.mumtazarikan.com SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Tuzlu ayranın kaynatılıp 1 süzülmesiyle 2 elde edilen 3 çökelek pey 4 niri. 2/ İzmir’in Seferi 5 hisar ilçesine 6 özgü, bir tür 7 tulum peyniri... Bir renk. 8 3/ İskambilde 9 koz... Daha iyi ürün 1 2 3 4 5 6 7 8 9 elde etmek için bir 1 K A R S A MB A Ç ağaçtan başka bir A U R A ağaca dal nakletme 2 E R İ E 3 T A M S İ H İ R işi. 4/ Artvin’in Borç4 E K H A Y A ka ilçesinde, doğal 5 A L A V E R E güzelliğiyle tanınmış İ R A T SM vadi. 5/ Hayvanlara 6 A T E vurulan damga... 7 S E R A K İ L E K Sofrada kullanılan 8 E B E R sahan altlığı. 6/ Çöl 9 K E T E N P E R E den esen rüzgâr... Bir vidada iki diş arasında kalan çukur bölüm. 7/ Çerkezlere verilen bir başka ad. 8/ Baklagillerden bir bitki... Şekerkamışından elde edilen sert bir içki. 9/ Borsada belli miktardaki hisse senedini belirtmekte kullanılan işlem birimi... Koyun ve keçi sütünden yapılan bir tür Yunan peyniri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir tür İtalyan peyniri. 2/ Rütbesiz asker... Türkiye’de seri üretilen ilk otomobil. 3/ Voleybolda küt inme... Ege ve Akdeniz kıyılarımızda yaşayan iri bir martı türü. 4/ Pulluk, büyük saban... Damla hastalığı. 5/ Tanrısallık. 6/ Tantal elementinin simgesi... Bir işi yapmakta usta olan. 7/ Bir şeyi elden ele vererek aktarma. 8/ ‘‘Git, defol’’ anlamında argo sözcük... Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan mil. 9/ Bir görevde geçirilen süre... Anadolu halklarının en eski ana tanrıçası. CUMHURİYET 17 K
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear