Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURfYET 9 AĞUSTOS 2005 SAL
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAYAKBAL
Hiroşima'lap Bir Ders
Olmadı!
"Kırk beş saniyede oldu her şey...
8.15'te Hiroşima vardı,
Hiroşima yaşıyordu.
Saniyelerin çiçek soluğunda,
Saat8.16olduğunda,
Yoktu Hiroşima"
Ceyhun Atuf Kansu
Altmışyıl önceydi. 6 Ağstos 1945... Güzel biryaz
günüydü. Savaş cephelerde yaşanıyordu. Japon-
lar banşı özlemeye başlamıştı. Avaıpa'da savaş bit-
mişti. Japon Imparatoriuğu yenilgiyi benimseme-
ye hazır görünüyordu.
Tam bu sırada!.. Evet, tam bu sırada, Truman
Amerikası'nın birdev uçağı süzüldü Hiroşima üs-
tünde... Alçaldı, yaklaştı, birbombafırlattı. 'Küçük
Oğlan' adlı bir yeni bomba1
Işte o anda Hiroşima
kül oldu. 100 bin insanıyla, çocuğu, kadını erke-
ğiyle, tüm yapıları, uygarlığıyla!.. Yetmedi, yıllar
geçtikçe ölümler gün gün arttı. O gün doğmamış
insanlar bile, on yıl yirmi yıl sonra ölmeye başladı-
lar. Üç gün geçti, bu kez 9 Ağustos'ta Nagazaki
yeni bir atom bombasıyla yok edildi. On binlerce
insanıyla...
"Yaşamak gömülemez ki yeryüzüne! İnsanlar
gömülür, kentler gömülür, istekler, sevgiler, umut-
lar, ihtiraslar gömülür, ama yaşamak, gömülemez,
fışkmr ölümler, umutsuzluklar, yıkıntılar arasın-
dan... Bir iki hafta sonra o kül yığınlan, yıkıntılar,
pislikler arasından doğa en güzel çiçeklerini, bit-
kilerini fışkırtıvermiş...
On beşincigün, çiçeklerie örtûlüydü Hiroşima!
Heryanda mavi kantaronlar, kuzgun kılıçlan ve o
güne değin gönılmemiş bircoşkunlukla küllerin al-
tından fışkıran kahkaha çiçekleri, sabah sefalan..."
Bir hafta süren Hiroşima günlerim, yaşantımın en
renkli parçasıdır.. Acının, bütün duyguların etkisiz-
leştiği, buzlaştığı, donduğu... Bütün o Hiroşima
yaralılan, hastaneleri, öykülerini anlatan insanlar!..
Hem de gülerek, bir film görmüş gibi!.. Sonunda
"HinoşimalarOlmasın"çıktı ortaya! "Neyazsamye-
tersiz" dediğim!.. Binlerce kitap yazılmış, anlatıl-
mış, yorumlanmış, bu korkunç olay... Birders alın-
sın istenmiş. Ama insanoğlu hiçbir dersten yarar-
lanmıyor. Unutkan bir yaratık. Hiroşimalardan da
vazgeçmiyor üstelik!..
"Bir gün gelecek barış sözcüğü ortadan kalka-
cak. Dünya dillehnde barışın karşılığı Hiroşima
olacak. Belki de gerçek banş o zaman kurulacak.
Dünya insanlan Hiroşimalılargibi banş insanlan ol-
duğunda. Kinleri, düşmanlıklan silip attığında"
demiştim "Hiroşimalar Olmasın "k.ilab<rrun sonun-
da. 1970 yılının Hiroşima Belediye Başkanı Ya-
mada'n/n dediği gibi "Çağımızdayaşayan herke-
sin görevibudur. Banş ülküsünün savaşçısı olmak,
bu uğurda çarpışmak..."
Altmış yıl geçti! Dünya, banş denen bir dönem
yaşamadı! Daha da beter oldu. Savaşlar değişik
adlar, görüntülerle sürüp geldi. Vıetnam'lar, Irak'lar,
Afganistan'lar, yeryüzünün çeşitli köşelerinde akan
kanlar...
Bu vahşet görüntülerinin hüznünde birinci gö-
revimiz, "Banş, Banş" diyerek esmek, yok etmek
canavarlığıolmalı...
TC
ORTACA ASÜYE HUKUK
MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 2001/382
KararNo: 2005/11
Davacı Bağ-Kur Genel Müdürlüğü vekili Av. Bekir
Aydemir ve Av. Kazım Demir tarafindan davalı Hûlya
Canbaz aleyhine mahkememize açılan rücuan tazmi-
nat davası sonunda,
Davalı Hülya Canbaz'uı açık adresi tüm aramalara
rağmen tespit edilemediğinden duruşma gün ve saati
ve dava dilekçesinin de ilanen tebliğ edildiği, mahke-
mece yapılan yargıJama sonunda, davanın kabulü ile
935.581.850 TL'nin 17.3.1999'dan itibaren değişen
oranlardaki yasaJ faizi ile davalıdan alnıarak davacıya
venlmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar ve
ilam harcı olan 50.512.000 TL'nin davalıdan tahsiline,
yargılama gideri toplamı 108.675.000 TL'nin davalı-
dan alınarak davacıya venlmesine ve davacı vekil ile
temsil edıldiğinden 350.000.000 TL vekâlet ücretinin
davalıdan alnıarak davacıya verilmesine, davacı veki-
linın yüzüne karşı davalnıın yokluğunda Yargıtay yolu
açık olmak üzere verilen karar verümiş olup, mahke-
memiz karanmn tebliği ile davacı vekilince mahkeme
karan temyiz edildiğinden, temyiz edildiği davalı Hül-
ya Canbaz'a ilanen tebliğ olunur.
Basın: 37143
TC
ŞİŞLİ 3. ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2005/232
Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin
2005/232 esas, 2005/529 karar sayılı ve 15.
07.2005 tarihli karan ile Çiğdem Acar'ın Kan-
;al olan doğum yeri Şişli olarak düzeltilmiştir.
lan olunur. 02.08.2005
Basın: 37352
Müzik Dersi Rahatsız mı Ediyor?
Ahmet SAY
O
kuJlanmızda müzik dersinin
kaldınlacağı yolunda gazete-
lerde yer alan haber, birçok yön-
den dikkate degerdir. Cumhu-
riyet döneminde ulusal eğiti-
min bir parçası olarak günümüze kadar sür-
düriilen müzik derslerini kaldırma girişimi-
nin anlamı ne olabilir? Temel eğitimde mü-
zigi dışlamış olan birkaç ülke var yeryüzün-
de. Çağdaş uygarük kavrayışının dışında kal-
mış bu gibi ülkelerin safinda yer alamayaca-
ğımıza göre Milli Eğitim Bakanlığı neden böy-
le bir uygulamaya yönelmiştir?
Tarih boyunca müzik, insan kişliğinin bi-
çimlenmesinde başta gelen öğelerden biri
olarak değerlendirilmiştir. Günümüz Batı uy-
garhğının temeli olan antik Yunan ve Ro-
ma'da dört temel ders vardı: Felsefe (ve ah-
lak), matemarik, müzik, beden egitimi. Bu dört
dersle verilen ileti (mesaj) açıktır: Düşünce-
yi veahlakıinteteyerekyükseitmek; akim kul-
lanımyollannı araşürmak; ruhun incetik ka-
zanmasnı sağtayacak seslerevreninden yarar-
lanmak; sağbkh, sağlanı bir bedenin olanak-
lannıgetiştirmek. Şunu da belirtelim: Müzi-
ğin eğrtimdeki vazgeçilmez yerini pekiştiren,
ashnda müziğin bireydeki ve toplumlardaki
yeriobnııştur. Müziksiz insan, müziksiz top-
lum olamaz. Tarih öncesi çağlardan başlaya-
rak insanlık, hoşa gjden sesler'in etkileme
gücünden yararlanmış, özellikle inanç planın-
da bu gücü kullanmıştır. MÖ 3500 yıllan do-
layında Sümer tapınaklannda yer alan şiir-
sel yakanlann giderek dinsel şarkılara dönüş-
rügü bilinmektedir. Mezopotamya'daki bu
olgu, ilkçağın Hitit, Mısrr, Hint, Çin, tbrani
uygarlıklannda da yaşanmışür. îzleyen çağ-
larda ortaya çıkan tek tanrılı düıler, insanla-
ra müzikle seslenmiş, özellikle tslamiyet,
müziği toplumsal yaşamın geniş bir alanın-
da yaygınlaştırmışrır. Dinsel müziğimiz, ca-
mi müziği ve tekke müziği olarak ikiye ayn-
lır. Cami müziği, ibadete çağn niteliğindeki
ezan ile başlayıp ibadete destek olan çeşitli
dinsel müzik formlannı içeren bir zenginli-
gı sergiler. Tekkemüziğininöndegeleniki de-
rinliidü geleneği ise Mevlevî ve Bektaşî mü-
zikleridir. Mevlevî ilahileri ile Bektaşî nefes-
leri, dinsel müziğimizin en incelikli, etkile-
yici örneklerini temsil etmiştir.
Yukandaki üç beş satırla müziğin evren-
sel boyutlanna değindikten sonra, asıl konu-
muza, müziğin çağdaş eğitsel boyutlanna
gelmek istiyorum. Gelişkin ülkelere bir ba-
kalırn: Bu ülkelerde müzik eğitimi uygula-
ması üç ayn türdedir. 1) Okullarda yer alan
genel müzik eğrtimi. 2) Halkın egilimlerini
ve müzikal gelişimini öngören amatör mü-
zik eğitimi (amatör korolar ve çalgı topluluk-
lan, bireysel dersler). 3) Profesyonel müzik-
çi yetiştirmeyi amaçlayan profesyonel müzik
eğitnni(Müzik okullan, konservatuvarlar vb).
Avrupa'da bu üç eğitim türünün gövdesi ama-
tör müzik eğitimidir. Milyonlarca insan, ama-
tör korolarda, çalgı topluluklannda örgütlen-
miştir. Ülkemizde ise amatör müzik eğitimi,
nüfusun çok küçük bir kesimini kapsar, do-
layısıyla bütün yük ilköğretim okullannda
uygulanan genel müzik eğitinündedir. Baş-
ka deyişle kişiliğin biçimlenmesinde katkısı
olan müzik kültürü Türkiye'de yaygm biçi-
miyle ancak okullarda verilebilir.
Evrensel ve eğitsel işlevlerinin yanı sıra Tür-
kiye'de müzik derslerinin bir de ulusgl işle-
vivardır. 1968 müfredatında MüzikDersinin
Amaçlan belırtılırken Ulusal Şarkı Dağarcı-
ğı Ohışrurmak ilkesi yer alıyordu. Edirne'den
Ardahan'a kadar bütün çocuklanmız marş ve
şarkılardan oluşan bu dağarcığı tanır, sınıf-
Iarda hep birlikte neşeyle seslendirirdi.
Milli Eğitim Bakanlığı müzik derslerini
kaldırmakla müziğin e\Tensel boyutlannı,
çağdaş eğitimin ilkelerini ve ulusal eğitimin
araçlannı yok etmiş olmayacak mıdrr? Ba-
kanlığın pilot okul olarak seçtiği okullara
gönderdiği yazı (ya da genelge vb.), Eğitim
Bakanlığı'nın kuruluş yasasında yer alan il-
kelerin, hatta anayasamızm eğitim- öğrenim-
le ilgili maddelerinin üzerinde mi sanıbyor?
Gazete haberlerındeki aynntılara girmek is-
temiyorum, ama Bakanlık yaasmda yer alan
bilgilerin müzik derslerini kaldırmak anlamı-
na gelmediği savryla karşılaşmamak için bir-
kaç noktaya değinmekte yarar görüyorum:
Şimdilik bazı pilot okullarda yapılması iste-
nen, ama Eylül 2005'ten başlayarak Türlci-
ye'nin bütün ilköğretim okullannda sürdü-
rülmesi öngörülen uygulama şöyle: Ana Seç-
meliDers başlığı alhnda üç grup yeni ders var.
1) Bilgisayar. 2) Sanat etkinJikJeri (Drama, ti-
yatro, halk oyunlan, enstrüman, resim, fotoğ-
rafçılık,heykel vb.). 3)SporeddnHkleri(Gü-
reş, futbol, basketbol, satranç vb.). Yazıya
göre bu üç ana seçmeli dersten birini alan öğ-
renci, başka hiçbir seçmeli ders alamaz. Ör-
neğin bilgisayar dersini seçen bir öğrenci,
sanat etkinlikleri ya da spor etkinlikleri gru-
bu derslerinden hiçbirini alamaycak. Yazıda
okuduklanmı yanlış mı anlıyorum? Bir mü-
zik eleştirmeni ve müzik eğitimcisi olarak ben
en çok sanat etkinlikleri grubu dersleri ara-
sındaki enstrüman sözcüğünün bulunması-
na şaştım. Varsayalım ki seçmeli ders olarak
enstrüman, yani çalgı eğitimi uygulamaya
kondu... O zaman bir yığın sorun çıkar orta-
ya: Hangi çalgı? Bağlama mı, piyano mu, zur-
na mı, keman mı, tanbûr mu, hangisi? Enst-
rüman dersini verecek enstrümantalistöğret-
men nerede? Okulda mı, dışanda bir dersha-
nede mi; paralı mı, parasız mı? Öğrenci çal-
gısını nereden sağlayacak? Okuldan mı, öğ-
retmeninden mi, yoksa ceptep mi? Çalgı se-
çiminde yaş grubuna göre yönlendirmeyi
kim yapacak? Yetenek test ve ölçüm kimler
tarafindan gerçekleştirilecek? Çalgı eğiti-
minde kullanılacak metot hangisi olacak?
Hangi çalgı için hangi metot saptanacak ve
Bakanlığın onayından geçecek?
Müzik derslerinin kaldınlması girişimi eğer
uygulamaya geçebilirse, öğretmeninden öğ-
rencisine kadar bütün müzik eğitimi kadro-
lan işlevsiz bırakılacak. YÖK'ten üniversi-
telerin eğitim fakültelerine kadar müzik öğ-
retmeni yetiştiren bütün akademik program-
lar altüst olacaktır.
Dolayısıyla binlerce müzik öğretmenrmiz
ve öğretmen adayı dunrmundaki binlerce
üniversite öğrencimiz tam bir byıma uğra-
yacaktır. Bugün görev başında olan beş bin
dolayındaki müzik öğretmenimizin okullar-
da nasıl bir konuma düşeceğini canlandıra-
biliyor musunuz? Ve bugün 20 dolayındaki
üniversitemizin eğitim fakültelerine bağlı
Müzik Oğretmenliği Anabilinı Dab'nda öğ-
rerüm gören yaklaşık üç bin gencimizin so-
kağa bırakılacak ohnasını düşünebiliyor mu-
sunuz? Dünyanın hiçbir ülkesinde görülme-
yen böyle bir müzik düşmanlığının adına ol-
sa olsa müzikal soylanm denebilir.
Küreselleşme, Aydmlanmaya Karşıdır...
DOÇ. Dr. Işik ÖZKAYA£g<? Üni. îletişim Fak. Öğr. Üyesi
ratizminyeniparadigınası neo-übe-
rahzmle arJanamaz:
Yaşanan dın savaşlan, paylaşım sa-
vaşlan kolektif aklın birleşmesi so-
nucunda çözülmüştür. Işte aydın-
lanma devriminin gelişmekte olan
ülkelerde tamamlanmamış olması,
halkın okuma ve bilgi edinme hak-
kına sahip çıkmasını önlüyor. Bir di-
ğer tanımlama ile tanm devrimi aşa-
masını tamamlayıp, endüstri devri-
mine ve son aşamada da bilgi top-
lumuna geçiş süreci tamamlanamı-
yor. Bu süreçten birisinin devre dı-
şı kalarak yapılacak sıçramalar, ka-
pitalist sistemin (askacınatakıJı kal-
maktan başka bir anlama gelmiyor.
1946'dan sonra, Kemalist devrimin
aydınlanma süreci dağıtılmış. "Ulu-
sal Demokrafik Devrim" tamam-
lanmamış, topraktaki feodal mül-
kiyet sisteminin getirdiği halktan
uzak uygulamalar günümüze kadar
sürmüştür. Bugün, tüm bu süreçle-
ri atlayarak, AB himayesinde bilgi
toplumuna geçiş yapmayı düşlüyo-
ruz. Oysa AB, ABD'nin suç ortağı
olarak yoksul dünya halklannm
enerjı kaynaklanru gasp ederek öm-
rünüuzatmaya çalışan kapitalist em-
peryalist bir sistem. Halklann top-
lumsal devrim süreçlerine medya
yoluyla kültürel, ekonomik ve siya-
sal baskı uygulayarak engel oluyor.
Bu stratejisinin yetersizliği halin-
de, savaşa başvurmaktan çekinmi-
yor. Arap Birliği'ni kurarak, Orta-
doğu petrollerini millileştinneye ça-
hşan Nasır'ın yolunu izlemeye kal-
kan Musaddhk'ın tasfıye edilmesi...
Irak'ta, Soysalist Diriliş Partisi
Baas'la Nasırizmi uygulamaya ça-
hşan Saddam'm. emperyahzme kar-
şı halkıyla birlikte vermekte oldu-
gu savaş bunun ifadesidir. Hurma
bahçelerini kamulaştırması, petro-
lü millileştirmesi, toprak reformu-
na kaUaşması, nükleer silahlardan
daha tehlikehidi... Halkın kamusal
alana ortakolması,uhısalcıhk, "kar-
üreseDeşmeavdmlaruruştDp-
hım istemez: Emperyalist
. kültürünetkisinde kalan top-
lumlarda, derinlik içermeyen gö-
rüşler hemen öne çıkar; vırüs gibi
yayılır. 0>sa bütün bu oluşumun
perde arkasındald, kapitalist yayıl-
macılığın planlı, programlı tuzakla-
nnm döşendiği, toplumsal yapıya
monte edildiği gerçeği algılanmaz.
Bunun. emperyalist sistemin kendi
surekliliğini sağlamaya yönelik ye-
ni paradıgması olduğu düşünülmez.
Özellikle sömürgeleştirilmiş top-
lumlar, hep hazır sunulanla yerinir-
ler, düşünce üretimleri köreltilmek
istenir, ekonomik kıskaç altında tü-
ketim toplumunun köleleri haline
dönüştürülnıek üzere koşullandın-
lırlar. Onun içindirki küreselleşme,
aydınlanmış bireylerden oluşan top-
lum istemez. Çünkü, sömürüye kar-
şı oluşacak her uyanış onun yaşa-
masını önler. Bağımsızhkçı, ulusal-
cı, halkıru düşünen, emeğin en yü-
ce değer olduğunu bilen heryurtse-
ver "sç'dınlanınış'' birey, onun kar-
şıtıdır. Kapitalist sistemde daıma.
toplumsal yapıyı emperyalist kitle
kültürü belirler. Aydınlanmamış
halklar, bireysel düşüncenin prag-
matik felsefesinde bataklığa iyice
saplanır. Kolektif yaşamın, üretim
ekonomisinin paylaşımcı anlayışı,
yerini bencilliğe terk eder. Aİdın
özgür düşünce bagımsızlığı yok olur
ve hatta kolektif aklın gücünün, bü-
tün engelleri aşabileceği tarihsel de-
neyiminden bile uzak düşülür. Oy-
sa insanlık tarihi bu deneyimlerle do-
ludur. îşte bu nedenle aydınlanma
devrimini tamamlanıak, toplumsal
dönüşümün ideolojik yapısını oluş-
turabilmekiçin de gereklidir. Aydın-
lanma devrimini sadece laiklik ek-
senine oturtmak, Atatürk ilkelerinin
içini boşaltmak ve emperyalizmin
tuzağına düşmek olur. Bugüne ka-
dar da yapılan bu olmuşrur.
Toplumsaldevrim süreckri,Bbe-
ma ekoDomi" ye geçmek, Kemalist
laik cumhuriyeti kurmak, emper-
yalizm için affedilmez suçlar işle-
mek demekti!.. Kurtuluş, Türki-
ye"nin kuracağı "Milli Hükü-
mefinin Şangay tşbirhği Örgütü'ne
(ŞİÖ) derhal üye ohnasından geçi-
yor.
AB çarmıhma gerilcn Türkhe:
AB uğruna tüm kamu değerleri-
miz ÇUŞ'lara veriliyor. Halkımızın
temel hak ve özgürlükleri onlar ta-
rafindan saptaruyor. Bütün bunlan
da çağdaş uygar toplum değerleri
olarak gösteriyorlar. Oysa kendi de-
ğerlerimizi unutuyoruz: Koopera-
tifçiliğimiz, kolektif dayanışma ru-
humuz, aile yapımız ve imece kül-
türümüz, Köy Enstitüleri deneyi-
mimiz.. U>Tişturucu batağına sap-
lanmış, aile kurumu dağılmış. üre-
timden kopup tüketim çılgınlığına
düşen bu ülkelenn hangi etik değe-
rine özenilecek?.
Bütün bu vahşeti kendı ulus dev-
letini kullanarak yapmadı mı? tngil-
tere, Irak' ta ne yapıyor? Israil, Fi-
listinlilere gül mü atıyor9
.. NATO,
ABD'nin vurucu gücü olarak Yugos-
lav halkını paramparça ederek, mik-
ro devletçiklere bölmedi mi? ABD,
Güney Amerika'daki halklann pet-
rolüne göz dikmiyormu? Onlar dev-
letlerinden vazgeçiyorlar mı? AB
diye tutturup, "_. ulus de\1etin mo-
dasıgeçmişrir. Ulusalsırurlarfluha-
legehniştir*' diyen küreselci medya-
nın marifeti değil mi9
Türkiye. AB
çarmıhından kurtulmalıdır.
Küresel empmaüzmin nükleer
silahı medvadır:
Küreselleşme, kendisine eklem-
lenmiş olan medyayla elde ettiği
kazanrmlan sürekli hale getirme-
nin yoUannı aramaktadır. Halkımız,
"biümsel" laboratuvarlarda hazır-
lanan paket programlarla yönlen-
dirihnekte, medya ile adeta beyin-
lere çip yerleştüihnekte, gözlere mü
çekilerek toplumsal körlük yaratıl-
maktadu-. AB ilerleme raporlanyla.
etnik ve dinsel azınlık davatmalan
körüklenmektedır. Sözde Ermeni
soykınm tartışmalan siyasal yol ah-
yor. Kıbns'ın eldengitmesi ve Rum-
lann gayrimenkul davalan, Ege so-
runu, ekümenikhk, yafearfcı cerna-
at vakıflannm toprak istekleri gün-
demden düşmüyor. Kuzey hâk'ta
ABD'nin kurdurduğu kuİda Kürt
devleti ve başına Barzaninin geç-
mesi, h-ak'ta Talabani'nın devlet
başkanlığı ve en korkuncu da
Apo'nun yeniden yargılanması da-
yatmalan... Bütün bunlar toplumsal
aklı kanşıkhğa ugratarak medya ta-
rafindan alıştıra ahştıra dayatılıyor.
Empenalizm için medya, nükleer
silahtan da daha etkıli bir silahtır.
Sonuç:
Küreselleşmenin dayattığı özel-
leştirmelerle vatan satılığa çıkanlı-
yor ve çalışanlar sokağa ahlıyor.
Oysa tngiltere ulaşım ve sağlıkta;
Portekiz balıkçılık başta olmak üze-
re birçok alanda yeniden kamuya dö-
nüyor. Itah/a, Ispanya öyle... Vene-
züella ve Brezilya petrolü halkın
malı haline getirdi. Hindistan ve
Rusya özelleştirmelerden vazgeçi-
yor. ABD ve AB tanmda devlet des-
teğini sürduriiyor. tşçıler, çalışanlar
sokağa atılarak, insanın yok sayıl-
dığı bir düzen ayakta kalamaz. In-
sanhk açhkla, yoksullukla, silahla
ve öldürerekhizaya getirilemez. Yoz
kültür ürünü dizilerle halk renkli
cama yapıştırılıyor. Toplumsal akıl
boşaltılarak belleği kururulmuş bir
ülke yaratılmaya çalışılıyor. Cum-
huriyetimiz ve devletinüz küresel-
ci dayatmanın en katı ve gerici kıs-
kacına brrakılıyor.
Halkımız, bütün bu çarpıklıkla-
n. Kemalist devrimin kolektif de\i-
nimi ile yeniden buluşarak emper-
yalizmin yerli ortaklanyla birlikte
oluşturdugu gerici, irticacı kuşat-
mayı yok etmeli, "Cumlıurivet''i,
"Ulusal Devtet"i yıkmalanna izin
vermemeli, savaşmalıdır. Zira artık
bu, bir savaştır. Işte o zaman "Ay-
dmlanmaDevrimi'' bu süreçle, top-
lumsal yapıda yerini bulacaktır.
PENCERE
Günümüzün Şairi
Tevfik Fikret...
"Bizim çocukluğumuzda, okulda ya da evde, iki
şairin adı geçtiği zaman nedenlehni pek anlaya-
madığımız birsaygınlık havası ortalığı sarardı...
Namık Kemal'd; bunlardan biri..
öteki Tevfik Fikret'f/.."
Yukarda italik harflerle dizilmiş satırlar Orhan
Karaveli'nin Tevfik Fikret'e ilişkin son kitabına
yazdığım önsözün girişidir.
Ne var ki çocukluğumuzda öğretmenlenmizın btz-
lere bellettiği bu iki şair21 'inci yüzyıl Türkiyesi'nde
güncelleştiler..
Neden?..
Namık KemaJ 'Vatan şairi..'
Fikret 'Aydınlanma şairi..'
•
Namık Kemal Vafan şairi' idi..
Oysa Osmanlı Imparatorluğu vatan değildi.
'Mülk'tü..
Ne var ki mülk giderek vatanlaşıyordu.
'Tebaa' uluslaşıyordu..
'Büyük lhtilâl'\n (Fransız devrimi) hayata geçir-
diği yeni değerler değişimi zoriuyordu...
Osmanlı çağdaşlaşma gebeliğinin sancılarını
19'uncu yüzyılda çekmeye başlamıştı...
Namık Kemal geleceği daha yaşamadan, gör-
meden sezinleyen şiirsel coşkusuyla gönüllere
taht kurmuştu..
'Bu gönüilerden biri de Mustafa Kemal'di.
•
Ya Tevfik Fikret?..
Mustafa Kemal'in gönül bağladığı insanlık şa-
iri...
Aydınlanma'ya yönelik uygarlığın Osmanlı'daki
ilk sesi...
Ne diyordu:
"Toprak vatanım, nevi beşer milletim.. İnsan
İnsan olur ancak buna izanla inandım.
Şeytan da biz, cin de; ne şeytan, ne melek var
Dünya dönecek Cennet'e insanla inandım."
Fikret çocuklan, yoksullan, ezilenleri tutarken
savaşı lanetliyordu:
"Kahramanlık... Esası kan vahşet,
Beldeler çiğne, ordular mahvet.
Kes, kopar, kır, sürükle, ez, yak, yık
Ne 'aman'bil, ne 'an' işit, ne 'yazık'!.."
•
Namık Kemal ile Fikret, Osmanlı'nın küllerinden
doğacak bir geleceği mi haber veriyorlardı?..
Tevfik Fikret çoğu dizesinde geleceğin şairi gi-
bi konuşmuştur; bunun nedeni Avrupa'da yaşa-
nan 'Aydınlanma Devrimi'nin yarattığı değer yar-
gılanna aşınalığıdır; laik insanlıkta hakça düzene
özlemiyle ünlenen şairin şiirlerindeki felsefe bugün
de geçerlidir.
Orhan Karaveli'nin Tevfik Fikret'i yeniden eleal-
ması, Türkiye'nin tekrar karanlığa sürüklenmesi
tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu şu günlerde
bir raslantı mı?..
Islam coğrafyasında yükselen softalık ve mol-
lalık siyasetlerinin Türkiye'yi tehdit ettiği şu gün-
lerde Fikret, şairden öte bir anlam taşıyor..
Karaveli, Fikret'in yaşamıyla sanatını tarihsel
kapsamında sunarken güncelliği ağır basan bir
kitap yazmış; şairin şiirlerinı günümüz diline dö-
nüştürmesindeki başansı Orhan'ın şairlikyetilerin-
den kaynaklanan bir ustalığın ürünüdür.
Bütün öğretmenlerin, Eğrtimcilerin, 'Aydınlanmacıların' ve
CUMOK'lann okuması gereken kitap:
TEVFİK FİKRET
ve HALÛK CERÇEĞİ
•
ORHAN KARAVELİ'den
YENİ ve ÖNEMLİ BİR ARAŞTIRMA
'... Ben Inhlap Rûhunu
Fikret'ten Aidım!..'
llhan Selçuk'un
önsöı'üyle:
fikri hür, irfanı hür,
vicdanı hür bir şair'm ve
oğlu Halûk'un
yaşam öyküsü...
• Mustafa Kemal'e ıjık tutan 'Aydınlanma' sava^ısı...
• Mehmet Akif'le kavgası...
• İlk kez yayınlanan fotoğraflarla 'Papaz' Halûk'un ağzından
Amerika yıllan ve bilinmeyen seçkin, saygın ve yurtsever kişil*ği...
• FİKRETin yeniden sâdeleştirilmiş başlıca şiirieri.
ı 0J12 272 45 SS
büyülü ortamında "Keyifli Tatil"
Titreyengöl kıyısında orman içinde
Mavi Bayrak özel plajlı bir rüya
2. çocuk BEDAVA! 3. çocuk %5O İNDİRİMLİ!
• Eşsiz doğa, temiz sahil
• 60 döniim atanda 54'ii vitla toplam
383 ktimalı oda
• Sabah, öğte, akşam açıkfaüfeyiyecekler, yerli alkollü ve alkolsüz içecekler
• Anne-babalara ve çocuklara özgürlük! "ÇOCUK KULUBÜ"
• Disko ve animasyonlar
• Evcil hayvan kabut edilir
• Resepsiyona bildirin Cumhuriyet gazetesi odanızda
• Cumhuriyet ailesinin buiuşma noktası
Manavgat- Side/Titreyen Göl mevkii
www.magicsevenresort.com65 yaş üzerı konuklarımıza,0/Af
\ ınAır'ım
Balayı çiftlerine /0İU lllUirim
52T750 96 00 +90 (212) 518 94 31-32
rezervasyon@magicsevenresort.com