Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 2005 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
u
MUMTAZ SOYSAL
Amin
SAYIN BAŞBAKA.N, bu sütunda ve Cumhuri-
yet Halk Partisi ile Saadet Partisi'nce önerilene
"Olmayacak duaya âtrnin demenin bir anlamı var
mı yahu?" diye tepki gösterdi. Hatta, daha da ile-
ri giderek öneriyi "çağcfışılık" olarak nitelendirip "Bu-
nu yaparsak diplom&side inanıriığımız kalmaz"
dedi.
Neydi önerilen ve önümüzdeki günlerde Meclis
Başkanlığı'naCHP'ni n sunacağı önergeyle istene-
cek olan? 1963 Ankara Anlaşması'na ilişkin Ek
Protokol'ün şu aşamada imzalanması konusunda
"genel görüşme" açılması. Avrupa Biriiği'nin ça-
tırdadığı ve Türkiye'nin tam üyelik başvurusu so-
nucunun belirsizleştiği bir ortamda böyle bir im-
zanın Kıbns davasını kaybetmeye yol açacağı ile-
ri sürülüyor. Çünkü, aralannda "Kıbns Cumhuri-
yeti" denen Kıbns Rum Yönetimi'nin de bulundu-
ğu AB ülkelerine böyle bir imza vermenin o yöne-
timi "zımnen" tanımak anlamına geleceği, ardın-
dan da "Askerinizi ç&kin; limanlannızı ve hava sa-
hasını Rum gemileriy/e uçaktanna açın!" türünden
isteklerin sıralanacağı düşünülmekte.
Başbakan ise bu son olasılık konusunda, "Ku-
zey Kıbns'a uygulanan izolasyonlar kalkma-
dıkça ben herhangi bir şeyi kabul etmiyorum; bit-
ti" diyor. Onun "izolasyonlar" dediği, KKTC üze-
rindeki ambargolar. 24 Nisan 2004 halkoylamala-
nnın öncesinde ve sonrasında "Ada Türklerinin
evet7 üzerine bunlarkaldınlacak ve doğnıdan ma-
li yardımlar başlayacak" denmişti.
Böyle oldu mu?
Olmayınca, Onur Öyrnen'in dediği gibi, "Ka-
sımpaşa üslubuyla değil, Atatürk'ün Ankara üs-
lubuyla" konuşup "Zaten vaatetmiş olduğunuzu
yapmantz karşılığında yenı ödün vermemiz ge-
rekmez" demek daha doğru olmaz mıydı?
Kaldı ki, imza öncesinde bir genel görüşme
tartışması, olmayacak duaya âmin demek de-
ğil, tam tersine yeni bir diplomatik girişime zemin
hazırlayarak Türk tarafının elini güçlendirmek de-
mektir. Bundan kaçınmak tuhaf değil mi?
17 Aralık 2004 toplantısında imza koşulunun ne
tür sürprizle ortaya konduğu ve delegasyonun na-
sıl bir sıkıntı yaşadığı hep biliniyor. Şimdi, "Paria-
mentomuz, imzanın Güney Kıbns'ı tanıma anla-
mına gelmediği astl metinde açıkça ifade edil-
mezse Ek Protokol'ü onaylamayacak; bu nokta ge-
nel görüşmede anlaşıldı" demek ve imza atılırken
AB'yi geçersiz sözlerden çok daha sağlam bir gü-
vence vermeye zoriamak mümkün değil midir?
Her devletin diplomasisi pariamentosunun çiz-
diği doğrultuya göre çalışır. Yıllar yılı Kıbns'a iliş-
kin yığınla karar yayımlamış olan Meclis'i arkası-
na alıp isteklerinde ısrar etmek, her devlet adamı
gibi Türkiye Başbakanı için de doğal haktır. Sayın
Erdoğan herhalde Türk diplomasisi sünepelik et-
sin diye başbakan olmamıştır; AB'li devlet adam-
lannın bir "Avro"\uk ulusal hak için bile kıyasıyaçe-
kiştikleri şu günlerde, Kıbns davasında bu derece
boynu büküklük, doğrusu, Türkiye Başbakanı'nın
vücut dilindeki afili yürüyüşe hiç yakışmıyor.
TC
KADKÖY 2. SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 2005 117 Vas. Tayini
Mahkememizce verilen 03.05.2005 tarih ve
2005 117 esas, 2005/365 karar sayılı karar ile
İbrahim ve Fatma Seniha kızı 1929 doğumlu
Hacer Sahaver Inceer TMK 405. maddesi gere-
gince vesayet altına alınarak kendisine 1960 do-
ğumlu yeğenı Turgut Reha Bali vası olarak ta-
yin edilmiştır. 10.05.2005
Basın: 28850
Türban Çankaya'ya Taşınır mı?
Yrd. DOÇ. Dr. E n g İ n U N S A L , Maltepe Cniversitesi Hukuk Fakültesi
T
ürkiye'nin gündemine erken
seçim konusu beklenmedik bir
zamanda damgasını vurdu. Er-
ken seçimin gündeme getiril-
me nedeni 2007 yılı Mayıs ayın-
da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri.
Muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri-
nin önemli bir bölümü, aydınlann belirli
bir kesimi, köşe yazarlan, süresi 2007 yıh-
nın Ekim ayında sona erecek olan bu Mec-
lis'in yeni cumhurbaşkanını seçip seçeme-
yeceğini tartışıyor.
AKP'nin yeni cumhurbaşkanını seçme-
ye yetecek çoğunluğu bu kesimleri derin-
den endişelendiriyor, çünkü AKP'nin siya-
sal Islamın bürokrasideki kadrolaşmasıri]
devletin zirvesine taşımak istediğini bili-
yorlar. AKP kendi içinden birini ya da ken-
di inançlannı özümsemiş birini cumhur-
başkanı olarak seçtiğinde coğrafi olarak
Iran'a komşu olan Türkiye'nin ideolojik
olarak da tran'ın koluna girmesinden ürkü-
yorlar.
Bunda da haksız değıller çünkü bu Mec-
lis yeni cumhurbaşkanını seçerse, büyük
olasılıkla eşi Çankaya'ya türbaru ile çıka-
cak, arkasından yeni cumhurbaşkanı da ka-
fasına sank ya da serpuş takmak özgürlü-
ğünü kullanabilecek ve bunu dinsel inanç-
lan ve din özgürlüğü adına yaptığını söy-
leyecektir. Işın kötüsü bunu yapabilecektir
de çünkü yasalarda böyle bir oluşumun önü-
ne geçecek hiçbir engel ve yaptınm yoktur.
2004 tarih ve 5237 sayılı yeni ceza yasası-
nın tasansında bunu önleyecek ve hapis ce-
zasını gündeme getirecek bir hüküm vardı,
fakat tasandaki bu hüküm maalesef CHP'li
milletvekillerinin de imzaladığı bir önerge
ile tasandan çıkanlmıştır.
Konu anayasanın 174. maddesi ile ve dev-
rim yasalannrn korunması ile yakından il-
gilidir.
Anayasa bu maddesi ile aydınlanmanın te-
mel taşlan olan sekiz yasanın hiçbir biçim-
de anayasaya aykın olarak yorumlanama-
yacağını, böylece bu yasalann korunması-
nı amaçlamıştır.
Devrim yasalannın en önemlilerinden bi-
ri ve AKP'nin tez zamanda değiştirmeyi
umduğu yasa, 1934 tarih ve 2596 sayılı Ba-
zı Kisvelerin (Giysilerin) Giyilemeyeceği-
ne Dair Kanun'dur.
Yeni Ceza Yasası, 222. maddenin tasan-
sında bu devrim yasalanndan üçünün. 671
sayılı Şapka Üctisası (Giyihnesi), 1353 sa-
yılı Türk Harflennin Kabulü ve Uygulan-
ması ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyi-
lemeyeceğine Dair Kanun'un koyduğu ya-
saklara ve yükümlülüklere aykın hareket
edenJere üç aydan bir yıla kadar hapis ce-
zası verilir, hükmü vardı.
Tasandaki maddenin gerekçesinde sayı-
lan devrim yasalanna aykın davranış suç ola-
rak tanımlanmıştı. Tasan TBMM'de görü-
şülürken KemaJ AnadoL AIi Topuz, Orhan
Eraslan, Bekir Bozbağ \ e Faruk Çeük isim-
lı millervekillennjn verdıği önerge ile 2596
sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine
Dair Yasa'ya muhalefet suç olmaktan çıka-
nlmış, yaptınmı ortadan kaldınlmış, diğer
iki yasaya muhalefete verilecek hapis ceza-
sında indirime gidilmiş ve maddanin başltğı
değiştirilmiştir.(l) Bir bilim adamına göre
bu davranışı ile "Yeni Ceza Yasası'nın çıka-
rümasuıda CHP, AKP'nin siyasi operasyo-
nuna teslim olmuştur" (2).
Gelişmeler son derece hüzün verici ve
yakın gelecekteki tehlike çok ciddidir. Ye-
ni Ceza Yasası'nın 222. maddesinin tasan-
sı ile yaratılmış olan çok önemli bir firsat
CHP'nin akıl almaz tutumu nedeni ile ka-
çınlmıştır.
Bu Meclis'in 2596 sayılı yasada değişik-
lik yapıp orada belirlenmeyen hangi giysi-
lerin giyilemeyeceğine açıklık getirmesi ve
siyasallaşan giysilere yaptınm öngörülme-
si düşünülemez bile. AKP inanç özgürlü-
ğünün ardına sığınarak böyle bir girişimi as-
la düşünmez. Bu demektir kı türbanın Çan-
kaya'ya girmesi, bugünün verilerine göre en-
gellenemeyecektir.
AKP'nin ABD'den gerekli desteği görme-
mesi, Kemalizmi eskimiş diye öğütleyen
konuşmacılan Türkiye'ye yollaması ve Tür-
kiye'yi BOP'nin Islam lideri olarak düşün-
mesi ve AB'nin Türkiye'ye verdiği sözler-
den kolayca cayan tutumu AKP'yi daha
köktenci politikalara doğru mu itecek yok-
sa onu Kemalistlerle uzlaşmaya mı zorla-
yacak? Bunu yaşarsak hep birlikte görece-
1- Niyazi Güney et. al., Yeni Türk Ceza Ka-
nunu, Adil Yayınevi, 2004, s. 654.
2- Prof. Dr. Semih Gemalmaz, Türk Kı-
rafet Hukuku ve Türban, Legal Yavmlan,
'Nisan 2005, s. 505
Türbanlı Türkiye İsteyenlere
MurtazaDEMÎR
T
BMM Başkanı temel ve
vahim yanlışlar içinde. Ka-
muda türban egemenliği
istiyor. "OtanazT denilince de kı-
np döküyor. Oysa, demokrasiler-
de kamusal alana dini simge, pa-
rola ve benzer işaretler değil, or-
tak değerler ve çağdaş kavramlar
egemendir. Bu ülke, şeriat düze-
ni (devleti) isteyenler kadar; iste-
meyenlerin, Hıristiyanlann, inan-
mayanlann, Alevilerin ve benim
de ülkem.
Tüm farklılıklar, yani hepimiz,
simgelerimizi, mezhebimizi, inan-
cımızı ve diğer tercihlerimizi ka-
musal alanın dışında; evimizde,
köyümüzde, mabedimizde ve vic-
danımızda yaşatıp, ortak (kamu)
alanda demokratik-laık esaslara
göre yaşamayı içselleştirmeliyiz.
Hiçbir grup, inanç vb. farklıhğı-
nı ötekine ve kamuya dayatamaz.
Birlikte yaşamanın başka yolu
yoktur!
Bir yurttaş olarak, türbanın da,
kızıl sanğın da, kippanın, haçın,
rahibe kıyafetinin de, ülkemin
üniversitelerine, okullanna, has-
tanelerine ve diğer kurumlanna
girmesine, buralarda egemenlik
kurmasına karşı tüm demokratik
yöntemlere başvurur, bütün gü-
cümle mücadele ederim. Ya bu
ülkeyi kuran iradenin "muasır
medenivçt'' hedefıne uygun yaşam
tarzına, devnmlerine ve çağcıl ka-
zanımlanna içtenlikle saygıh ol-
maya devam ederiz ya da bölü-
nürparçalanınz! Bu kadar kesin!
TBMM Başkanı "Ben yasama-
nınbaşnim" diyerek, Türbanın
kamu içinde yer alması mümkün
değü" diyen ve aslında "konuyu"
tam bir hukuk adamı üslubuyla or-
taya koyan Anayasa Mahkemesi
Başkanı'nı paylama hakkı oldu-
ğuna hükmediyor. Oysa sıradan in-
sanın bile farkında olduğu ger-
çek, öyle değil.
Demokrasilerde denetimsiz güç
yoktur. Hiçbir erk, '"tekvemutiak
egemen" değildir. Ülkemizde güç-
ler aynlığı; yasama, yürütme, yar-
gı biçiminde sistematıze edilmiş-
tir ve herkes, bu sistematik için-
deki yeri kadar "büyüktür." Mec-
lis çoğunluğuna hükmedebilirsi-
niz ama bu olanak size sistemin
özünü değiştirme ve macera ara-
ma hakkını vermez: Temel doğ-
rultusuyla, kurallanyla oynama
hakkını da vermez! Size verdiği
hak; ülkeyi çağdaş normlar için-
de yönetmek. dirliğı. düzeni ve
birliği sağlamak, daha ileri. zen-
gin, banşık bir toplum yaratmak
üzere çalışma hakkıdır. Yöneti-
me gelmiş olmaktan anlamanız
gereken budur. Yoksa, ütopyanı-
zı egemen kılmak değil!
Olurya, birileri de çıkıp bin üç-
yüz yıl önce olup biten AH - Mu-
aviye çatışmasında Ali taraftarla-
nnın taktığı bzıl sank simgesini
veya Hıristiyanlık haçını kulla-
narak kamuya egemen olmaya ça-
lışırsa, "Gücün\
r
arsayap'' mı di-
yeceksiniz, yoksa: "Burasıçağdaş,
demokratik bir hukuk devletidir
ve kurallan vanhr" şeklınde mi
yarutlayacaksınız? Anayasa Mah-
kemesi Başkanı 'nın tavn da öy-
le: "Yasalar, kurallar" diyor.
"Ben çoğunluğutn; çoğunluk
iradesine}iisterse,gerçekdeodur''
yanlışında takılıp kalmak, sinirle-
rimizi geriyor, bize enerji ve za-
mankaybettiriyor. "^)tekiniyoksa-
yan çoğunluk hegemonyasr artık
hiçbir AB ülkesinde "demokra-
suıin tecdBa" olarak algılanmıyor.
Unutmayahm ki, HirJer,MussoB-
ni, Saddam, Kenan Evren ve 12
EyKil hukuku da "çoğunluğun" oy-
lanyla geldi ve yaşam buldu.
TBMM Başkanı, "AB ülkete-
rinde Ana>
v
asa Mahkemesi'nin eş-
değeri\vk" dijor. Peki dokunul-
mazlık zuiıı var mı, zorunlu din
dersi var mı, on bakanlığa eşit ka-
mu bütçesi kullanan öfe'nin eş-
değeri kurum var mı? Niye kal-
dırmıyorsunuz? Sizden ise sorun
yok; ama eleştiriyor ya da karşı çı-
kıyorsanız "KakhnnmlıaL"de-
meniz, açık bir çifte standart de-
ğil mi? O makamın ağırlığına çif-
te standart yakışıyor mu?
Benim ülkem, ne burnunu ka-
nştıran "Külrür Bakanı'nı" ne de
benzer konularda farklı ölçütler
kullanan; AB sisteminin işine ge-
len kısmını referans gösterip, ge-
ri kalanına sırt çeviren TBMM
Başkanı'nı hak ediyor.
Ama demokrasi istiyorsak, çağ-
daş kazanımlanmıza dokunukna-
dığı sürece bunlara da katlanaca-
ğız. Bir arada yaşamanın başka yo-
lu yoktur. Sn. Annç'ın da demok-
ratik değerlerimizi ve bulundugu
makamın ağırlığını ve mazisini
hazmetmesi dileği ile...
CEKILİSLE
DOĞALGAZDA
MUTHİS
KAMRANYÂ
200ABONEYE
1YIL DOGALGAZ
(1000 013)
*- S* -j •-
¥IGDAŞr
Gökyüzüy<e Afkacfaj*
1444 36 36
ABONELİKBEDELİ
KREDİKARTINA
6TAKSİT
(52YTLx6)
ADET
KOMBİ
BEDAVA
AGRI MERKEZI
NAKİTÖDEMEDE 78 YTLx4 TAKSİT
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
İBRAHtM YILD1Z
Hangi Avrupa?
Avrupa Birliği'nin geleceği tartışması su yüzü-
ne çıktı. Bir süredir süren kavga derinleşerek so-
mut biçimde masaya taşındı. Son zirvenin ardın-
dan yapılan açıklamalar AB ipine tLrtunanlan ha-
yal kınklığına uğrattı.
Anayasa ve bütçe konulannda derin bir buna-
lıma sürüklenen Avrupa'da durum, liderlerin bir-
birini suçlamalanna dek uzandı.
Hedef ülke konumundaki Ingiltere, bu bunalı-
mın başaktörlerinden biriydi. Ingiltere Başbaka-
nı Blair, öncelikle birliğe yeni katılan Doğu Avru-
pa ülkelerine aktanlacak Avro'lara karşı çıkarak
ekonomik gelişmeyi de torpillemiş oldu.
Üstelik, Ingiltere'nin 1 Temmuz'da AB Dönem
Başkanlığı'nı devralacak olması Fransa'ya karşı
daha da güçlenecegi yorumlannı da beraberin-
de getirdi.
AB'nin şimdiki dönem başkanı Lüksemburg
Başbakanı Jean Claude Juncker'in 15 saatlik
toplantı sonrası yaptığı açıklama tarihsel bir önem
taşıyordu. Juncker, derin bir krizden söz ederken
uzun toplantıda farklı Avrupa zihniyetlerinin çar-
pıştığının da altını çiziyordu.
Sonuçta Ingiltere, AB'yi bir pazar olarak gör-
meyi sürdürüyordu. Oysa, AB'nin temel amacı,
siyasi biıiik içinde yaşamaktı.
İki cephenin çatıştığı AB zirvesinde, uzlaşma-
ya yanaşmayan Ingiltere ve Hollanda, kendi yurt-
taşlannın beklentilerini öne çıkarmayı yeğledikle-
rini, yani ulusal çıkarlannı gözeteceklerini vurgu-
lamaktan kaçınmadılar.
Yaşanan bu yeni süreç Türkiye'yi nasıl etkiler
sorusu şimdi Ankara'nın yanrtını bekliyor.
• • •
Cumhuriyet okuriannın anımsayacağı gibi 'Ge-
nişleme rafa kalktı' manşetimizin aynntılannda
bugün gelinen noktayı öngörmüştük. Brüksel mu-
habirimiz Elçin Poyrazlar'ın 11 Haziran'daki ha-
beri, 18 Haziran zirvesinin sonuç bildirgesinde
genişlemeyle ilgili bölümün yer almamasıyla doğ-
rulanmış oldu.
• • •
Manşetlerimizin politik gündem yarattığını sık
sık yineliyoruz.
'Siyasette arayış' başlıklı haberimizin ardından
birçok siyasetçinin yaptığı açıklamalar, öncelikle
sağda bir çıkış arandıgını ortaya koydu.
Yine, Başbakan Erdoğan'ın büyükelçilerfe ye-
diği yemek sonrası çıkan tartışma, hatta karşılık-
lı yalanlamaya varan açıklamalar, Cumhuriyet'in
manşeti ile kamuoyuna yansıdı.
• • •
Spor dünyasında geçen hafta yine en çok fut-
bol konuşuldu. Gerçekleşmesi güç transfer ha-
berieri gazetelerin spor sayfalannı sadece renk-
lendirdi. Cumhuriyet ise bu tip sansasyonel trans-
fer haberlerinden genelde uzak durdu.
üg maçlannın naklen yayınındaki sorunlan sü-
tunlarınataşıyan sporsayfamız, Galatasaray'da-
ki Ribery kavgasının perde arkasını da gündeme
getirdi. Istanbul'daki Avrupa Kupası Atletizm Ya-
nşları'yla halterdeki doping iddialan ve okçuluk-
ta Uğur Erdener'in tarihi başarısı da haftaya
damgasını vuran olaylardı.
• • *
Geçen hafta üç önemli insanı yitirdik. Türk res-
minin önde gelen isimlerinden Nuri fyem, yaşa-
mını işçi sınıfına adayan Uğur Cankoçak, gaze-
tecı Recep Bilginer yaşamlannı yitirdi.
Bilindiği gibi Cankoçak ile Bilginer, Cumhuriyet'in
yazı ailesindendi. Üç önemli insanı bir kez daha
saygryla anıyoruz.
lyi haftalar...
TC
PENDtK 1. AtLE MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004 2291
Davacı Safiye Küçükçavuşlar vekıli Av Müyesser
Baş tarafından davalı Zafer Mehmet Küçükçavuşlar
hakkında açılan 20042291 esas sayılı boşanma dava-
sının mahkememizce yapılan duruşmalan sırasında
verilen aıa karan uyannca,
Davalı Kamil ve Emıne'den olma Edırne iü, Edime
Merkez, Abdurrahman Mahallesı, Cilt: 1, Hane: 33
ve BSN. 12'de nüfusa kayıtlı bulunan Zafer Mehmet
Küçükçavuşlar'ın Langa Mah Sepetçi Selim Sokak
No:33 Aksaray-lstanbul. daha önce bu adreste otur-
duğu bilindığinden, dava dilekçesi ve duruşma günü-
nün teblıği mümkün olamadığı gibi tüm araştınnalara
rağmen de tebligata uygun başkaca adresi tespit edile-
medığinden, ilanen tebligat yaptınhnasına karar venl-
miştir.
Adı geçen da\-alının 12.07.2005 günü saat 15.00'te
mahkememızde yapılacak duruşmada hazır bulunma-
sı ya da kendıni bir \
r
ekille temsil ettinnesı, aynca sa-
vunmaya yönelik tüm delillerinı de duruşma gününe
kadar sunması, geçerli mazeret bildirmeksizin duruş-
malara katılmaması halinde ilan tanhinden itıbaren 7
gıin sonra tebligat yapıüruş sajılarak yokluğunda var-
gılamanm sürdürülüp karar venleceği ilanen tebliğ
olunur. 02.06.2005
Basın: 28740
İ S T A N B U U Y U K S E H I R B E L E D I Y E S İ
TC
BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HU-
KUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004/1287
Davacı Ali Şimşek tarafından davalı Tuliana
Şimşek aleyhine açılan boşanma davasmda, yapı-
lan araştınnalara rağmen bulunamayan davalı
Tuliana Şimşek adına dava dilekçesi ve duruşma
gününün ilanen tebligıne karar verilmiştir.
Davacı .\li Şunşek'in şiddetli geçimsizlik ne-
deniyle açnğı boşanma davasında, mahkememiz
duruşma salonunda 27.09.2005 tarihinde saat
12.00'de yapılacak duruşmada hazır olması veya
kendini vekille temsil ettirmesi (varsa deliUerini
dosyaya ibraz etmesi) aksi takdirde yokluğunda
duruşmaya devam edilip karar verileceği davalı
Tuliana Şimşek'e ilanen tebliğ olunur.
15.06.2005
Basın: 28506