23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
30 NİSAN 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Tarihe geçtiler ODTÜ öğretim Elemanları Derneği, 13 Nisan günü AKP'li Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Ibrahim Karaosma- noğlu'na SEKA kâğıt fabrika- sının rehabilitasyonu için ivedi bir proje hazırianmasını öneren şu mektubu gönderdiler "Mesleki bilgi ve sezgileri- mize göre teknotojikyenilenme- yi, makineparkının gözden ge- çirilmesini, ürün çeşidi ve ka- pasite seçiminin değişen şart- lara göre belirtenmesini öngö- ren böyle bir rehabilitasyon projesi Kocaeli'ne ekonomik anlamda da yaşayabilir ve re- kabet edebilir bir tesis kazan- dıracaktır. Bu projeyi derneği- mizin makine ve endüstri mü- hendisliği, iktisat ve işletme, şehirplanlama ve kamu yöne- timi dallannda uzmanlık sahi- bıüyelerimizin katkılan, derne- ğimizin eşgûdümü ve beledi- yeniz, SEKA AŞ, Selüloz-lş ve diğergönüllü kuruluşlann des- teği ile iki ayda hazırtayabiliriz. Bu projede ekonomik ve tek- nikyapılabiliriik kesinlikle göze- tilecek, gerekecek yeni yatı- nmlann makul birgetin sağla- ması öngörülecektir. Ürün çe- şitlenmesi ve kapasite seçimi tercihleri Izmit kentindekiyeşil alan ve dinience talepleriyle uyumlaştınlacaktır. SEKA-lz- mit'eyeni veyerelkatılıma açık birşirketmodeli öngörülecek- tir. Projeyi, belediye yetkilileri, Selüloz-lş ve gerekli gördüğü- nüz digerkuruluş temsilcileri ile biriikte görüşerekbiçimlendir- mek ve ayrıntılandırmak için çağnnızı bekliyoruz." Bu iyi niyetli mektup ortada kaldı. Çünkü fabrikanın bele- diyeye devri bir oyuncaktı, be- lediye de o oyuncağı aldı fırlat- tı bir yana. Sonuçta, güzelim SEKA fabrikası kapatıldı. Izmitliler anımsar, birzaman- lar Mehmed Ali Kâğrtçı adını taşıyan bir sanat okullan vardı. Mehmet Ali Kâğrtçı, soyadı üze- rinde "YüksekKâğıt Mühendi- s/"ydi. Ta 1928'de "ülkemizde kâğıtyapımına elverişli çok de- ğişikhammadde varken hâlâ dı- şanya milyonlarca lira para ödenmesinin doğrv olmadığı- n/"söylemişti, Mehmed Ali Kâğrtçı, tarihe 1934'te SEKA Izmit Fabrika- sı'nı kuran kişi olarak geçmiş- ti. 20O5'te ise, fabrika kapatan- lar bırbiriyte yanşıyor. Seç, be- ğen, tarihe not et. ISIK KANSÜ Başbakanlığın sponsoruna bakın!Kitapçığın üstündeki Türk bayrağının hemen altında "TC Başbakanlık", onun altında daha iri puntolarta "Insan Hakla- n Başkanlığı" yazıyor. Kapakta aynca, 2005 tarihini ve "Bilgi Dosyası" yazısını okuyorsunuz. 48 sayfalık kitapçığın sunuşunu Baş- bakanlık Insan Haklan Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak kaleme almış. Diğer sayfa- larda insan haklan kurumsallaşmaşema- sından tutun yasal hükümlere, insan hak- lan ihlali iddiası formundan tutun insan haklan ile ilgili yönetmeliklere değin çe- şitli konulara yer verilmiş. Kitapçığın arka iç kapağına "Haklan- mızı bilelim" başlıklı broşürierin fotoğraf- lan basılmış. Bu sayfanın en attında, In- giltere'nin arması ve "Ingiltere Büyükel- çiliği-Ankara" yazısı ile biriikte şu notu gö- rüyorsunuz: "Bu kitabın basımı ve dağıtımı Ingil- tere Büyükelçiliği tarafından desteklen- miştir." Tüyleriniz diken diken olsa da, yüreği- niz daralsa da, biliniz ve hiç unutmayı- nız ki: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığı'nı bugün için üstlenmiş olanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin "insan haklan" konu- sundakurduğu başkanlığın şemasını, çı- kardığı yasa ve yönetmelikleri kamuoyu- na tanrtmak amacıyla basılan topu topu 48 sayfalık ve üç kuruşluk bir kitapçığı bile yabancı bir ülkenin, hem de yakla- şık 90 yıl önce topraklanmıza işgal gü- cü olarak girmiş Ingiltere'nin sponsoriu- ğuna bırakmış durumdadır... Bağımsızlığını kanla kazanmış bir ulu- sun yurttaşlan adınasöylenecektek şey bulabiliyoruz: Yazıklar olsun! Burası neresi? Yaşanmış bir olay: Motosiklet ile doğa gezile- rine düşkün ünlü işadamı ve arkadaşlarının yolu Anado- lu'nun ıçlerinde bir yayla kö- yüne düşmüş. Koyun otlatan bir yaşlı çoban görünce sor- muşlar: - Amca, burası neresi? Çoban; motorgürültüleri ve egzoz dumanJan ardındaki si- yah çızmeli, kasklı, deri eldi- venli, karagözlüklü adamlara korku dolu gözlerle bakmış bakmış, çekingen, fısıldamış: - Burası Türkiye... Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in tartışmalara neden olan konuşmasında verdiği ileti belliydi: "Kamusal alanda türban takılamaz. Tünban konusunda anayasaya kural konsa bile bu kez Avrupa Insan Haklan Sözleşmesi'ne uygun olmaz." Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın bu çıkışı, Ankara'da değişik algı dalgalanna yol açtı. Perde arkası Kimine göre, Bumin'in değeriendirmesi, bilinen hukuksal durum ile gerçeklere vurgu yapıyordu ve laiklik açısından yüksek yargının duyarlığını bir kez daha seslendirmek açısından çok önemliydi. Kimine göre, Bumin'in değeriendirmeteri zamanlama açısından dikkat çekiciydi. Çünkü, konuşma Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın ardı ardına yaptıkları laikliğe sahip çıkan açıklamalarını tamamlayıcı bir nitelik taşıyordu. Bir ağırlıklı görüşe göre de, Bumin'in konuşmasının çok farklı bir perde arkası vardı: Bumin, bir süredir iktidar çevreleriyle, Anayasa Mahkemesi'nin üye sayısının arttırılarak bu üyelerden bir bölümünün Meclis tarafından seçilmesi, buna karşılık yüksek mahkeme üyelerinin emeklilik yaşlarının 65ten 67'ye çıkanlması konusunda temaslar yürütüyordu. Çeşitlı çevrelerin tepkisine yol açan bu temaslardan sonuç çıkmayınca, haziran ayı sonunda emekli olacak Bumin, giderayak AKP iktidannın özellikle canını acıtmak istemişti... Aydınlanma Sürecinde Naınık Kemal/Tevfik Fikret ve Atatürk LGÜRŞENKAFKAS Tanzimatın Batı'ya yönelen öncü yazarianndan Namık Ke- mal, parlamenterdüzenin ge- tirilmesini de ülkü edinmiştir. O, çağının aydın liderierinden- di. Küçük öykülerhariç, bütün edebi türlerde yazdı. Yapıtlann- da, reformlan hazıriayarak ateş- leyen düşüncelerini yayıyordu. Yazılan, halkarasındayayılıyor ve aydınlarca istekle okunu- yordu. Yönetime karşı duran görüşleriyle, özgüriük âşığı ola- rak yaygın bir üne ulaştı. Na- mık Kemal, politik ve sosyal düşüncelerinde edebiyatı kul- landı. Aksiyona bağlı edebiyat anlayışını temsil eden ilk gü- dümlü yazardır. "Vatan Kaside- s/"nde Namık KemaJ'in "Vatan mahzun, ben mahzvn" hüzün- lü deyişi, "Vatanın bağnna düş- man dayamış hançerini/yok mudur kurtaracak bahtı kara madehni" dizelerindeki kuş- kuya duran ısyanı o yıllarda göz yaşarttı. Harp Okulu öğrencisi Mustafa Kemal'in yıllar son- ra bu dizeyi "Bulunur kurtara- cak bahtı kara madehni" bi- çimlemesiyle ve coşkuyla oku- duğu bilinir. Ikinci Meşrutiyet'in ilanı ile aydınlanma öncülerinden Tev- fik Fikret Aşiyan'a çekilir. Ab- dülhamit döneminin baskıcı, korku dolu yıllarındaki zorlu günlerde onun "Sis", "Sabah Olursa" ve "Tarihi Kadim" gi- bi toplumcu şiirleri elden ele dolaşıyordu. Hürriyet ilan edi- lince "Ferda" (Yann) ve "Rü- cu"yu (Dönüş) yazdı. Bir süre sonra baskı dolu yeni yöne- timle, yolsuzluk, haksızhk, tor- pil, rüşvetdönemi hortlar. Tev- fik Fikret'in umudu kınlır. "Han- ı Yağma"y\, "Doksan Beşe Doğru "yu yazar. "Yiyin efendi- ler yiyin/Bu han-ı iştiha si- zin/Patlayıncaya, çatlayınca- ya kadaryiyin" dize\eriy\e o dö- nemdeki yolsuzluklan dile ge- tirir. Tevfik Fikret, ulusunun ge- leceğinin tek umudunun genç- lerde olduğunu belirtiyordu. Oğlu Haluk'a seslenişindeki istekleri, tüm gençlere bir du- yuruydu. Şiirlerinde, yazılann- da ve anlatımlannda, yobazlı- ğa, zorbalığaveolumsuzlukla- ra karşı koyuşu vardı. 31 Mart olaylannda, Galatasaray Lise- sı'nin yakılıp yıkılacağı duyun- tusu özerinef. Fikret'in "Benim cesedimi çiğnemeden kimse bu okula giremez" diyerek öf- kesinı belirttiği bilinir. O, insan- cıilığı ve yurtseverliği ile Namık Kemal'i hatırlatıyordu. Tevfik Fikret, ulusumuzun özgürleş- mesinde, çağdaşlaşmasında, aydınlanmasında düşüncele- riyle iz bırakanlardandır. O, in- san olma erdemliğini yazın di- lıyle topluma aktaranlardandır. Tüm gençlerimiz ve aydınlan- mız Tevfik Fikret'in edebi kişi- liğini ve şiirlerinı daha yakın- dan ırdeleyerek tanımalıdırlar. Bu yurtseverşainn şiirleri okun- dukça yaşadığı dönemdeki güçlüklerin, bugünle ne denli benzeştiğianlaşılacaktır. "Kıran da olsa kırıl/düş, fakat eğilme sakın" yiğitçe haykırdığı dize- leri tüm zamanlan hedefliyor. Atatürk "Ben, devhm ruhu- nu ondan aldım; Fikret'e yeti- şemedim, onunla söyleşeme- dim, fakat bütün eserierini oku- dum" diyerek Fikret'i kendisi- ne esin kaynağı olarak görüyor- du. Şiirlerinde uyum ve hey- betli duruşunu örnek aldığını söylerdi. Tevfik Fikret, çağının çağdaş, yenilikçi ve örnek alı- nacak birşairidir. O, ulusunun içinde bulunduğu sorunlan ken- di yüreğine taşırdı. Duygu ve düşüncelerini bu yürek coşku- suyla şiirieştirip topluma akta- nyordu. Istilalar, baskı, güçsüz yönetimler ve bilgisiz toplum, onun şiirierinin özkaynağıydı. "Çiğnendi, yeter vahığımız ce- hil ile kahre/Doğrandı kutsal vatanın bağn sebepsiz" dize- leriyle "Millet Şar#f/s/"ndahay- kınyordu. Atatürk, ulusal çağdaşlaş- ma, yenileşme ve aydınlanma ile ilgili söylemlerinde, Fikret'in şiirierinden, deyişlerinden esin- tenmiştir. "Promete", "Haluk'un Amentüsü" eserleri cumhuri- yet devrimlerinin ışığıydı. Fik- ret, akılcı bir anlayışla, aydın- lık düşüncede bir yönetimin özlemini düşlüyordu. Atatürk, kendi anlatımıyla "Bu yurdun ve ulusun uygar dünya ulus- lan arasında ün ve onuha ya- şayabilmesi için gereken her şeyidüşünen, yazan, bu uğur- da yaşamını yitiren büyük şi- arimizdir" dediği Fikret'i genç- lere şöyle tanıtır: "Onu iyi tanı- yanlar, onu iyi tanıyacak bugün benim yapmak istediklerimi kavrayacakkimselerdir." Fikret'i böylesi övgü dolu sözleriyle anlatacaktı. Namık Kemal'in ve Tevfik Fikret'in çağlannda- ki aydınlanma doğruItusunda- ki yapıtlan, haykınşları, çaba- ları Mustafa Kemal'in istiklâl Savaşı sonrası giriştiği aydın- lanma uğraşında örnek oldu. Türk kadınına siyasi ve sosyal haklann verilişi, eğitimdeki ye- nileşme çabalan, eğitimde bir- lik, millet mektepleri, yeni harf- lerin kullanımı, bilimin en ger- çekçi yol olduğunun benim- senmesi, toplumun karanlık- tan aydınlığa duruşu doğrul- tusundaki yenileşme. Cumhu- riyetin erdemliliği ve demok- rasiytetaçlandınlması, Musta- fa Kemal'in ulusça sevilmesi- nin sonsuza ulaşan türküsüy- dü. Aydınlanma sürecinde Na- mık Kemal'i, Tevfik Fikret'i ve Kemal Atatürk'ü ulusça sev- giyle, saygıyla anıyoruz. Işıklan bol olsun. İyi ki varlardı. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicak'i turk.net ÇtZGİLÎK KÂMİL MASAK4CI kamilmasaraci ı mynet.com HARBİ SEMtHPOROY h. I semihporoyo yahoo.com HAYAT EPtK TtlATROSU MUSTAFA hayatepiku mynet.com rASASIN 1 MAYIS YASASIN 1 MAYIS YASASIN 1 MAYIS 1 MAYIS NE BABA? \ IŞ BULABİLMIŞ Î5CÎNÎN EMEKCÎNİN BAYRAMI. I I I 1_ZL__L TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 30 Nisan uww.mumtaz-arikan.com KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2005/188 Vasi Tayini Mahkememızce verilen 05.04.2005 tarıh ve 2005 188 esas, 2005 263 karar sayılı karar ile Mehmet Haşıra ve Mediha kızı, 14.07.1937 Erzurum doğumlu Aysel Tarhan, TMK 405. maddesı ge- reğınce vesayet altına alınarak kendisine 1964 dogumlu kızı Sibel Baydar vası olarak tayın edilmıştir. 21.04.2005 Basın: 19574 "BÜYÜK TREN SOYGUNU , ÜfJLU ÖL~ PO6UŞ ClLIĞtYLA BU SAMATA ÖMEMtİ KATK/tjHİDA 8U- LUMAU POerEG, ÖZELLİtC/^ 0&4MAn'*: KORSU- Yu 't-fC UYGuLAy/4Mtj4/iOAAJCM/S. 19O3'T£ YAPTt- Ğı 1O &AtcincALfx; "BÜYÜK. T&£/V SOYGUNU"£rve ')y O4MEteAAI//J CEVfNİMl, £42/ ÇEKIMLEGİ VE GÖftÜMnj Ef=E*rri-E#İy- ÖNCÜ ÖZed-L<fcC£IZ İÇ£R.MEtCTEYI>l. FİLMD£,HAY- OOĞRU ATS-f ETHIESf, 6ÖSrEtSrL- D/£f St&j4Lj4fc HEYECAM U>*i4MOt1£M(ŞT7. "BÛytJK. T~&£*J SOY&UAJU*, [A/ESTERfJ rt/GÛA/ÛlV İUC ÖN£M- Ll Ö&MEĞI SAYILAA4KTHDI8. Sağda, fitntden bır- îaU/ıe gönj/ûyor: SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Bir Serginin Ardından: Tüpkler' "Eski Papa", "yeni Papa" derken.. günlerdir fırsat olmadı. Türkter" sergisinin kapanışı için bu arada; Lond- ra'ya gidip geldim. Serginin kendisi kadar "RoyalAca- demy"nin "sergicilik anlayışına" hayran kaldım. Da- ha doğrusu çarpıldım. "Royal Academy" de "ilk sergi" 1769 yılında açıl- mış. 236 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. "Türider" sergisinin broşürü elinizetutuşturulurtutuşturulmazbu geleneğin ne anlama geldiğini anlıyorsunuz. Haftanın belli günleri ve saatlerinde sergiyi gezerseniz, bilet parasına (7.5 pound) ilave hiçbir ek ücret ödemeksi- zin 45 dakikalık bedava konferans turları alabiliyorsu- nuz. özel bazı eserier için, dilerseniz ayrı turlar seçe- biliyorsunuz. Çahşan bir insansanız; öğlen tatillerin- deki "özelseminerlerden" yararianıyorsunuz. Akşam iş çıkışında düzenlenen semineıier var. Bun- lara ek olarak özel "workshops" -çalıştaylar-, "kurs- lar" var. Seminerli okul gezileri var. Lise öğrencileri ve öğretmenler için ayrı geziler, farklı düzeylerde eğitim seminerierı ve turlar var. Ailelere yönelik "çalıştaylar" var. Hepsi de tek bir sergi, "Türider" için düzenlenmiş. Ağzım açık kaldı. Avrupa'nın "en çok kitap okuyan, en çok tiyatro izleyen, en gezgin, en meraklı" halkı- nın neden ingilizler olduğunu anlıyorsunuz. "Dünya- nın en eski demokrasisi" boşuna olunmuyor. 'Her gezişimde tekrar keşfediyorum...' Kürşad Tüzmen ve sergi sponsoriarından "Ay- gaz" tarafından davet edilen bir grup gazeteciyle gez- dim "Türkler"\. "Royal Academy"ri\r\ müdiresi Mary Ann Stevens ve sanat tarihçisi Graham Greenfield, Bakan Tüzmen'e özel mıhmandarlık yaptı. "Royal Academy"de teşhir edilen, birbirinden de- ğerli 376 parçayı defalarca incelemiş ve görmüş olan Graham Greenfield, "kapanış"tan ötürü üzgündü._"Bı/ sergiyi çok özleyeceğim!" dedi bize aynlırken: "Üze- rinde çalışmaktan büyük baz aldım. Kaç kez gezdi- ğimi hatıriamıyorum. Ama her gezişimde hâlâ, yeni bir şeyler görüyor; fark ediyorum..." "Katalog" satışlanna zor yetiştiklerini anlatan Gre- enfield'ın sözlerini, Mary Ann Stevens noktaladı; "Ro- yal Academy'deki gelmiş geçmiş en büyük, en iddi- alı sergilerden biri bu!" dedi o da ve şunlan ekledi: "Türkler'i; Botticelli, Çin, Iran sanatı ve Azteklergibi en yüksek reytingli ilk beş sergimizle ananm..." Çinliler ve Aztekler; "Ingilizler" için ne denli ilgi çe- kici ve esrarengizse, Türkler de bir o kadar esraren- giz kısacası. Boticellı sergisi dışında, böyle bir ilgi an- cak egzotik ve uzak kültüriere duyulan merakla açık- lanabiliyor. Batı için biz hâlâ "kapalı kutuyuz". "Royal Academy"6en sokaklara taşan kuyruklar ve 262 bin kişilik "rekorsayıda ziyaretçi", ilk kez bir araya gelen eserierin ihtişamı ve büyüsü kadar; "bilinmeyene du- yulan karşı konmaz merakı" ortaya koyuyor. 'Hiç anlatılmamış öykü!' "Daily Telgraph"örneğin, "Sergileneneserier, dün- yanın en güzel ve nadir bulunan hazineleri arasında yer alıyor..." diyor ve: "Daha önce hiç anlatılmamış son derecede heyecanlı bir öykü... "den söz ediyor. Avrupa basınında yapılan değeriendirmelerde tek- rar tekrar yinelenen bir nokta bu. Böylesine eski bir uygariığın, şimdiye dek "hiç anlatılmamış" olması; başlı başına düşündürücü. "Daha önce hiç anlatılmamış öykünün" üzerinde- ki örtüyü ilk kez kaldıran Nazan Ölçer ve Filiz Çağ- man'a çok şey borçluyuz. Ama burda kalmamak ve önümüzdeki on yıl içinde bu "öyküyü" Avrupa'nın di- ğer büyük başkentlerine taşımak gerekiyor. Nazan öl- çer, "Çok parçanın, dünyanın belli başlı müzeleri ta- rafından yalnızca 'Royal Academy'de sergilenmek üzere verildiğini ve de bu egzersizin tekrarianmaya- cağını" defalarca belirtti gerçi. Ikinci bir mucize tasar- lamalıyız o halde: "Türkler II"... Londra'daki sergi; "Orta Asya'dan Avrupa'ya uza- nan" ilk bin yıllık serüveni konu alryordu. Ikincisi "6a- tılışma" serüvenine el atabilir. "Lale Devri'nden" bu- güne dek uzanan öyküyü sergileştirebilir. Bu da, en az köklerimiz kadar bilinmeyen bir hikâye Batı için. Arap harfleriyle yazmadığımızı öğrenince hayret edenler çoğunlukta hâlâ. Paris, Beriin, Roma, vlyana gibi kültür başkentle- rinde yola koyulacak bir "Türkler II" sergisi, Lond- ra'da yapıldığı gibi; bir dizi konferans, çalıştay, semi- nerie desteklenmeli. Londra'daki "başan öykûsün- den" ders çıkarmalıyız. Avrupa ile gecikmış bu kültür köprüsü kurulana dek, AB'ye dair söylenen her söz boşlukta kalmaya mahkûm. Bunu bilelim. BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SA- ĞA: 1/Birkara- bibertürü.2/Bir ilimiz...Anado- luhalklannmen eski ana taun- çası. 3/ Radyo dalgalanmn yanhsınıalarak cisimlerinyeri- nı ve uzaklığını sapta>-anaygıt . Kurnaz ve cin fıkırli kimse. 4/ Gözleri görmeyen.. Harman yerindeki ta- hılın taş ve toprakla ka- nşık kalınüsı. 5/Muğ- la-Marmaris karayolun- da, çok güzel bır pano- ramaya sahip dağ geçi- dı. 6/ Dııman lekesi... Istavrit bahğının küçü- ğü. 7/Nefret edilen kim- seler için kullanılan bir sözcük... Kıırşun borulann ağznu açmakta kullanılan ucu sivri takoz. # "Yasadım / — ağaçlan şahidimdir" (B.R. E\r uboğlu)... Du\r ar içindeki kapaksız küçük dolap. 9/ Izmir'in Çeşme ilçesine bağlı, üİkemizin en önemli sörf merkezi olan turistik belde. VTİK4RIDANAŞAĞIY4: 1/ "Frenk kimyonu" da denilen bir tür baharat 2/ Me- zopotamya'da kuruhnuş eski krallık... Trabzon'un Ak- çaabat ilçesinde bir göl. 3/ Harman döküntüsü... Vur- malı bir çalgı. 4/Üye... Müslümanlann bir çocuğun do- ğumundan yedi gün sonra, Allah'a şükretmek amacıy- la kestikleri kurban. 5/Ölen bir kimseden kalan her şey. 6/Eğirmen... Gözkapağına sürülen boya... Uzaklık işa- reti 7/Divan edebiyatında meyhaneye verilen ad. 8/Niğ- de ve Nevşehir yöresine özgü, kalitelı bir şarap veren beyaz üzüm cinsi... Küçük cep bıçağı. 9/Sarma tekni- ğiyle yapılan^>ir tür işleme * «
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear