23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 NİSAN 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Geçen, Zaman mı? Bidep mi? Hep aynı şeylerı yazmak mı? Geçen gün ikı genç lı- seli geldi. Sorularla.. "Bizim kuşakla sizin kuşakarasın- daki fark nedır?" ÖKim kuşak!.. Yanı yaşamlarının son çizgisindekiler, yâftyetmişleri, altmışları gerıde bırak- mış olanlar.. Şftndıkıler ıse daha lise, ünıversite sırala- rındakiler... Zaman çabukgeçer! Birde baktım, "daha dünkü ço- cuklar" dediğimiz kimi yazarlar, şairler de yaşlanmışlar! lnsanfarkınavaımıyorzamanıngeç_mesinin?Seygilidost- lanm, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Demir Özlü, Ad- nan Ozyalçıner yetmişine gelmiş, belki de aşmışlar... Oysa "genç öykücüler"d\ hepsı 1960'larda... Benim kuşağım dayazmaya, yayımlamaya başladık- ları o kırklı, ellılı yıllardagenç öykucülerdık... Kaç kışı kal- dık; gıdenler, kalanlardan çok! Yakın sevdiklerim, dost lanm: Külebi'ter, Necatigil'ler, Taner'ler, Ortıan Kemal'ler, Sabahattin Kudret'ler. Salâh Birseller, Özdemir Asaf'lar, Cumalı'lar, Baysal'lar, Anday'lar... Bizden bi- raz daha gençler, Cansever'ler, Uyar'lar, Süreya'lar... Mektupları karıştırıyorum. Otuz, kırk yıl öncekı dost mektupları! Hemen hiçbirı yaşamda yok!.. Alıp götüru- yor benı hepsi anılarda capcanlı duran yaşantılarına, ya- şantılarımıza. Sayısız seslenış, sayısız dert dökuş, de- rin dostluklar... Birinden bir parça sunsam mı, sevgilı özdemir Asaf'ın yedeksubayken Erzurum'un Topa- lak'ından. 10 Şubat 1949 gunü yazdıkları... "Burdan malzemece bol döneceğimi sanıyorum. Evet, malzeme bol olduğu ıçındırkı müstakil şahsi ça- lışma yapamıyor, müşahede ile uğraşıyorum. Zira sel gıbı akan konular, bır taşa oturup muhasebe yapma- ma fırsat vermiyor. Anlatılması imkânsız tipilerin kirptk- len bırbırine yapıştırdığını, gözlerin ve yüzün buz per- desiyle örtüldüğünü, kaşların gözler üzerinde saçak gıbı buz tuttuğunu, burnumun içinin buzlaştığını, üşü- yen yanakların insanın konuşmak için dudaklannı oy- natmasına imkân vermediğinl yazmaya çalışıyorum." Hep aynı şeylerı mi yazacağız! Başbakan, AB, ABD, Kıbrıs, Irak, Incirlik, daha neler.. Ülkenin gericilik akımın- dan kurtarılması, gerçek demokrasi özlemı, hep sava- şım, hep arayış, hep toplumu uyandırma, yazarak, çı- zerek, konuşarak.. Bır öımür geçtı geçiyor. Öte yanda, yılların biriktirdiği dostseslenişleri, dosyalardolusu!.. Yir- mılı, yırmı beşlı yaşlardaki şairlerin, yazarların içtenlikli mektupları... özdemir Asaf'ın yirmi beş yaş duyarlığı! "Yaşamak kalbe eziyettir" mi demışti bir şair? Eziyet mi? Bir bakıma! Tarancı'nın "Gittikçeartıyoryalnızlığı- mız" demesı gibi... özdemirAsafo mektubuna ikı yeni şıırını de eklemış.. Hiçbir kitabında yer almamış bu şiirleri birlikte okusak mı? 'Dörtyol Ağzı' "Işsizlik bir taraftan/Çoluk çocuk sarmış başını ıki taraftan/Geçim derdl dört taraftan/Ümit dört taraftan/her taraftan." 'ÇıkmazSokak' "Elden öyle şeyler çıktı ki/Medeniyetin süsü/Ûyle işleryapıldı kı/lyılık ve fenalığın köprüsü/Öyle düşünceleryaşandı ki/Ûmür törpüsü." Aşağı Kültür Kompleksi... Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde yaşadığımız tüm çelişkilerin, açmazların, aynıazlıkların, zihinsel kopuşların, derın komplekslerin kökeninde yatan ana neden, Türkiye'nin modcrnlcşme, çağdaşlaşma sürecinin Avrupa Birliği üyeliği süreciyle aynı zamana denk düşmesidir. Bu durıım, kimi alanlarda "müktesebat" uyumu dışında, Avrupa Birliği'ne aday hiçbir ülke için Brüksel açısından sorun olmamıştır. Prof. Dr. Kemal ÖZMEN Hacettepe Üniv. EdebiyatFak.öğ. Üyesi A: ydın yaban- cıiaşması: Yabancılaş- makavramı- . nı tarihsel te- melde, ekonomik, toplum- sal ve sıyasal boyutlanyla ortaya koyan Marksıst dü- şünce olmuştur. Kavram, özellikle îkinci Dünya Sa- vaşı yıllanni izlcycn gün- lerde Avrupa'da varoluş- çuluğun da etkısıyle sanat ve edebiyata da girmiş, gi- derek loplumsal vc ruhsal bir fenomen olarak top- lumbılım, ruhbılım ve fel- sefede de yaııkı bulmuştur. 1975'li yıllarda E. Man- del ile G. Novack'ın Turk- çeye "MarksistYabancılaş- ma Kuramı" dıye çevn- len kitabının o yıllarda ol- dukça ilgi topladığını anımsıyorum Demokrasi kültürünün, ülkenıızde çe- şıtlı nedenlere bağlı ola- rak "ideoloji" duvarını he- nÜ7 aşamadığı o yıllarda, bu kavram Marksist an lamda "ücreüi cmcğin ya- bancılaşması" olarak algı- lanırdı. Aradan geçen otuz yıl ıçınde, kavram çeşıtlene- rek, bugün Türkiye'ye öz- gü bir "aydın ralıalsı/lı- ğı"nın temel sorunsalı dıı- rumuna gelmiştır. Yaban- cıiaşma, bir yandan, daha "modenıizasyon"unu ta- mamlamamış bır toplum- da, "Avrupahlıkbilincipro- jesi" çerçevesinde, "post- modern sanatçı'Marımız ta- rafindan bıreycı bır "üst deger" olarak kutsanmak- ta, öte yandan da, dünya sı- yasetbilimine "evrenselci demokrasi" anlayı^ını ka- zandıran "seçkinci''-"seçfl- miş" demek daha mı doğ- ru olıırclu acaba?- ve "ulus- larüstü", "çok kimlikli" (sözcuğün her anlamıyla) "Avrupahdan daha Avnı- paü" bıryazar-gazetecı-sa- natçı "troykaTl sma özgü bir "ruhsal rahalsızLk" ola- rak karşımıza çıkmakta- dır "Ulusal ve kültürel aidi- yet" duygusundan kurtul- muş olmanın "hafıfliği için- de'', bu "evrenselci aydın- lar", "Türklye Cunıhuri- yeti vatandaşr olmaktan duyduklan "utanç"a, da- hası "aşağılık komplek- sPne, bu kavramı borçlu ol- duğumuz Adler'ın de bıl- mediği yeni bir boyut ek- leyerekmodern ruhbilime katkıdabulunmaktadırlar: "Aşağıkültür kompleksi!" Aşağı kültür komplek- si: "Insan olmak, kendini aşağı hissetmektir" dıyen Adler, "YaşammAnlamı" adlı yapıtında "aşağıhk kompleksi Tl nin kaynakları konusunda uç etkcndcn soz etmektedır: Organikzayıf- lıkya da bozukhık, şunar- ülmışlık ve yetersiz eğitim. Adler, "orgjaniklezyon"la- nn (doku bozukluğu, ha- sarı), zamanla ruhsal yapı- yı önemli ölçüde etkileye- rek, kişiyi "lelafi ya.sasT ge- reği "olağanüstü işler" ger- çekleştırmeye ya da çeşıt- li "nevroz^lara (ruhsal kay- naklı sinir bozukluğu) it- tigini, çocukluk dönemın- de, aşın derecede sevılme- nin ve şımartılmanın, kişi- nin sürekli olarak kendisi- ni "birisiııiıı gölgesinde" duyumsamasına yol aça- rak toplumsal davranışla- nnı olumsuz yönde etkıle- dığını, kışının eğıtımınde- ki kimi "ihmalr> lerin de ruhsal planda eksiklik duy- gusu doğurduğunu belirt- mektedır. Adler'e göre bı- rey bu temel "ruhsal bo- zukluk" sarmahndan kur- tulmak için çeşitli "lelafiça- balan" içme gırmekte, bu çabalardan elde edilen so- nuçlara göre de tüm ara aşamalan içinde "dâhilik" ya da "akıl hastaJıgı" ara- sında bir "skala"da yer al- maktadır. Sanırım bizim "troyka"da gözlemlenen "Türkolmakw ya da "Tiirk görünmek rahatsızlıgı"nın doğurduğu "aşağı kültür kompleksi" her üç neden- le de ilgili. "Birey odakh çok kimliklilik ve Avrupa- hlık biünci" güdülünnıesı içinde, bizimkilerin "ol- duklan şey"den yani Ad- ler'in terminolojisiyle söy- lersek ıçlerındekı "üç bo- yuüu" derin (inferiorite) aşağdıkduygusundan kur- tulmak için gösterdikleri "telafl çabalan" ("dünya vatandaşr,"evrenselci de- mokrat n ya da "nıegalibe- ral" sıfatlanyla, her fırsat- ta ülkelenni ve onun ın- sanlannı aşağılamak, sis- tematik biçimde Cumhu- riyet'in temel değerlerine saldırmak ya da onlan ka- ralamak, ulusal bılıncı, yurtseverliği "şovenizm"e ya da "faşizm"e indirge- mek, demokrasinın iki düş- manı, sıyasal Islamı ya da etnik milliyetçiliği "çok kimliklilik" ya da "çoğul- luk" adına çağdaş değer- ler saymak vb.) onlan so- Halıda değişim zaman Fiyatlar yerlerde!c CD " O başlayan taksitlerleNe atabildiğiniz ne satabildiğınız eski halınızı alıyoruz, yerıne %12 indirimle göz kamaştıran bır Deco venyoruz. Ustelık uygun odeme koşulları da sunuyoruz. Bu fırsat kaçmaz dıyoruz. MB'TT Orlental/Cmerson-21/861-J FOCU»/Lounge(08?0] 9701 161 Optıons/ Fınesse (03501 4 130 15 Peşın fıyatına vade farksız Maxımum Kart'a öze! pejin fıyatına vade tarksız , indirimle alıyoruz. mammum o Boydak *Bu takstt seçenefy sariece fıyat lıstemızde bulunan Trendy serısının Loftı qrubundakı 120x180 ebatlı halıların 16 taksıtlı fıyatıdır 01 03 2005 îarlhlııde baslaydn kampanyd 30 04 ?005 tarıhlnp kadar sürecrk olup urplım ve stok Irnkanlarıyla sınırtırlır Dcro Halı ıınınlerı ıttprlnde öıxede" belırtınekiizııı de^liiMıl, ydpnid hdkkııid idlıpU KDV vyyd dıyyr veıgı grjı Idiıııdd uldbıleLök ds^jlki tltı ve yt?leb ltu?k ymı vtryılsı fıyatlarn ayncn yan^ıiılarakiır Rflırtılpn k-ımpanya tarıhınrtpn ftncp lcampnnyayı '.nna crdırmp hakkt mahfıırdıır Kimpanyi kn;ull.vıyla ılgılı ayrınlılı bılyı ı; n lütlmı bıı Mıkbdl yulkılı idtıus ı u bdivuıuııu/ Tıpuyrdfik lutdldrddiı Oeto Hdlı sorumfu tututdiıid; 1 + 11 Mdxımum Kaıt uyyuldindsı MaKİmııiij j r t uy«ı ftlar» hayılffimızde g*ı;erlıdtr Istıltbal A ^ OSB 14 <-<ıd No 13 J8f) 0 Kaysen ( 3 3 Sadece Satış Noktalarında nuçta "dâhi" yapmadığı- na göre, her bınnı "tüm araaşamalanyla'' Adler' in "ruhsal ralıatsızlık skala- sı" üzerinde bir yerlere yer- leştınyor demektır Kuşkusuz, Türkıye Cunılıuriyeti sınırlan için- deki hiçbir kurum, değer, duşünce, tutum, ınanç eleş- tınlmez, tartışılmaz, do- kunulmaz değıldir; ancak, bunu yapmamn önkoşulu, ne "yurtsevmezlik''ten, ne kendı ınsanını ve kültür değerlerini aşağısamaktan ne ulusal bilinci ya da "Türk üst kimliği''nı red- dedıp ulusal onur ve çıkar- lan savunmayı "Kemalist tortuculuk* saymaktan, ne de XVIII. yüzyıl Fransız Aydınlanma düşünürleri- nın "dünya vatandaşlığT (kozmopolitizm) düşün- cesini iki yüz yıl sonra keş- fetmekten geçer, kaldı ki, o büyük düşünürlenn hıç- birisi acımasızca eleştir- dikleri ülkelerinde "Fran- sızlık''lanndan utanmış de- ğıllerdi. Avrupalıhk bilinci Bizim "troyka", Avrupa kültürü karşısında "aşağı kültür" olarak algıladığı ulusal değerlerı "ötekileş- tirerek" "çağdaş ve evren- sel ayduı"lığına Avrupalı- nın gözünde ne denlı "meş- ruiyet" kazandırmaya ça- lışırsa çalışsın, yürekten bağlandığı "Avrupalılıkbi- linci", tek tek Avrupa ulke- leri açısından ne ilginçtir kı, olumsuzlaştınlnuş bu değerlerleözdeştirbugün. Nitekim, bugün hiçbir Av- rupa Bırlığı ülkesı, "Avru- palıhk' 1 adına ulusal kım- liğinden, ulusal çıkarlann- dan vazgeçip Brüksel'in "uyduülke"si olmamıştır, olmayacaktır da; çünkü tüm kurumsal, yapısal öz- deşliklere ve ortak kültür paydalarına karşın, "eko- nomik bir Avrupa var, si- yasi bir Avrupa yok w tur; bu sözler, Avrupa Birliği Siyasi Danışma Grubu Başkanı Straııss-Kahn'a aıt. üerçekten de, ekonomik çıkar, bireysel, loplumsal ve devletlerdüzeyinde her tiirlıı ıdeolojık, kültürel ve ahlakı, hatta manevı ko- şullanmanın üstünde bir olgudur. Oysa, siyasal ol- gu, ekonomik zorlamalar- la ne denlı bağıntılı olursa olsuıı, daha çok ulusal de- ğerler, çıkarlar, kültürel ve manevi yapıyla ıçi dolan, bıçımlenen bır şeydir, An- tik Yunan ve Roma kültüi" birikimi, Hıristiyanlık, Rö- nesans ve reformasyon, ay- dınlanma, sıyasal devnm- ler, sanayileşme, demokra- si, insan hakları, hukuk devleti vb. gibı tum ortak kültür paydalanna karşın, Avrupa Birlığı'm oluşturan ülkeler ulusal kimlik ve "mantalite"lerini, kültürel farklıhklannı bugüne ka- dar koruyagelmışlerdır; bugün bir Fransız Fransız- dır, tngiliz îngilizdir, Al- man da Almandır, tspan- yol da Ispanyoldur; yarın da, ülkelerin bu farklılık- lannı koruyacakları (hem de kıskançlıkla) açıktır. Ilerde (belki önümüzdeki çeyrek yuzyıl içinde) Av- rupa'nıngeleceginı büyük ölçüde belirleyecek olanın ekonomikolgu değil, bu te- mel "ulusalhk" niteliği ola- cağından kuşkunu/ olma- sın Salt "ekonomikçıkar" her şeyı belirler sözü doğ- ru olsaydı, Türkiye çoktan Avrupa Birliği üyesiydi. Yuvarlanan kartopu gıbı sürekli büyüyen istekler ve kapıya yığılan "ev ödev- leri", sorunun temelde "ekonomi" dışında olduğu- nu açıkça göstermıyor mu? Sonuç Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde yaşadığı- mız tüm bu çelişkilerin, açmazların, aymazlıklann, zihinsel kopuşların, derin komplekslerin kökeninde yatan ana neden, Türki- ye'nin modernleşme, çağ- daşlaşma sürecinin Avru- pa Birliği uyeliği süreciy- le aynı zamana denk düş- mesıdır. Bu durum, kımı alanlarda "müktesebat" uyumu dışında, Avrupa Birliği'ne aday hiçbir ülke ıçın Brüksel açısından so- run olmamıştır. Türkiye'de, temelde sa- nayileşme sürecindeki di- namıklenn ekonomik, ıde- olojik, düşünsel ve kültü- rel yetersizliği, dahası çar- pıklığı nedeniyle, seksen yılda alınan büyük mesa- feye karşın, çağdaşlaşma ve demokratikleşmenin tüm kural ve kurumlany- la henüz yerleşmiş olduğu söylenemez. Bu nedenle, Avrupa Bir- liği süreci, bizim için, öte- kı üye ya da aday üye ül- kelerden farklı olarak bir "çağdaşlaşma sürecivepro- jesi*dir. "Çağdaşlaşmak", bizim için ne "ulus- dev- lef'ın yıkılmasının, ne "yurtseverük'' ve "ulusal- hk" düşüncesini dışlama- nın ne de bireysel ve kül- türel planda "aşağıhk duy- gusu"na kapılmanın bır gereğıdır; Avrupa Bırlığı ülkeleri, bu kavramların güncclliğini, vazgeçilmez- Hgtnı pek çok örnek arasın- dan her gün medyaya yan- sıyan yazı ve görüntüle- nyle işleyıp duruyor. Irak'ta kaçırılan, öldürülen gaze- teci, asker, sıvil görevli ar- dından ulusal reflekslerin nasıl tepki verdiğini kim görmezden gelebılır? "İnsan olmak kendini aşağı hissetmektir", doğ- ru, ancak, bunu aşmanın yolu "olduğu şey"ı yadsı- maktan, yok saymaktan, "köksüzlük"ten geçmez. Dcğişmek, donuşmek, ev- nlmek, gelışmek, çağdaş- laşmak için insanın "ol- duğu şeye yabancılaşma"sı gcrekmez Pascal'ındedı- ğı gıbı, "Yumruğu elden, kol açıkhğını koldan, adı- mı bacaklardan daha bü- yük kümak olanakh değil- dir", doğru, geıeklı de de- gildir, hele "aydın" olmak ıçın bu hıç gereklı değıl- dir. İSTANBULCUMOK CUMHURİYET GAZETESİOKURLARINI ve ADD ŞUBELERİNİ ULUSAL EGEMENLİK İÇİN 23 NİSAN'DA ANKARA'YA ÇAĞIRIYOR 22.04.2005 Cuma 22.00'de ANADOLU EKSPRESİ ile ANKARA'ya gidiyor. 23 Nısan sabahı 09.00 da Gar'da butuşuyor, yüriiyoruz. Hedefimiz İLKMECLİS. Ve ANITKABİR. İVEDİİLETİŞİM 0212 3211112/124-0212 28813 05/0216368 3110 0216 326 49 21 - 0542 65215 00 - 0532 281 54 54 SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Katılmak ısteyenler ıçın Gıdış-Donuş 30 YTL'dır BankaHesabı Yapı Kredı Bankası 4 Levent Şubesı (371) Hesap Ntmarası 0055136 Sanıye Yurdakul-Dekonta Itıtfen ısmınızı yazdınnız www cumok.org KONFERANS ELMALIATATURKÇU DUŞUNCE DERNEĞI - ANTALYA CUMOK ÇAĞRISI AB YALANLARI ve GERÇEKLER Yılmaz DİKBAŞ Araştırmacı Yazar - Kımya Muhendıslerı Odası Antalya // Temsılcısı Sen gelmezsen bir ekslfjkl Tarıh- 22 Nısan 2005 Cuma, Saat: 20 30 Yer: Elmalı Belediyesi Konferans Salonu Iletişim-Bilgi: Malık ASUTAY 618 68 75 ve 76 0 532 673 57 15 f lıcran KARABUDAK 247 67 17 - 0 532 325 05 63 23 ndSAnroAAIKARA'DA ILK MECÜSTEYIZ! PENCERE Ismet Paşa'mn Çarpıcı Gerçeği... "Kitap okunmuyor" diyorlar; ama, her gün ga- zetedeki odama girdiğim zaman masamın üstün- de biryığın yeni kitap görüyorum; bereketli birya- yın mevsimindeyiz; özel yayınevleri birbirleriyle yarışıyorlar... Oysa bır vakitler bu ülkede kitap ancak devlet elıyle basılırdı; özellikle Ismet Paşa döneminde 'Ma- arif'in 'Tercüme Bürosu' harıl harıl çalışırdı... Neden?.. • M. Seyfettin Özege yi çoğu kişi tanımaz, oysa çok değerli bir yapıtın sahibidir; kitabının adı: "Eski Harflerle Basılmış Türkçe EserlerKataloğu" Beş ciltlik yapıt 24 bin kitabı içeriyor, tüm yayın- ları kapsıyor, en ıvır zıvır olanı bile!.. özege, kitabı bana armağan etmişti. Gutenberg'den 270 yıl sonra matbaayı Osman- lı'ya getıren Ibrahim Müteferrika'dan Atatürk'ün yazı devrimıne (1928) dek geçen ikı yüzyılda 24 bın kitap basılması şaşılası bır yoksunluk ya da zaval- lılık değil mi!.. Peki, 1928'deneoldu?.. Yazı devrimi!.. Yeni yetişen kuşaklara yeni yazıyla bir yurt ve dün- ya kütüphanesi gerekiyordu; devrimci devlet bu işlevı üstlendi, eski Yunan'dan, Alman'dan, Hint'ten, Çın'den, Iran'dan dünya kitaplığı Mıllı Eğitim Ba- kanlığı'nda seferberlikleTürkçeleştınldı; "Dünya Kla- sikleri" Yazı Devrimi'nin kolaylıgıyla ve Dıl Devrı- mi'nin saydamlığıyla okuruna ulaştı. Bugün ne devlete gerek var, ne de Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'na; ama, dün Hasan Âli Yücel'in unutulmaz hizmeti kaçınılmazdı. • Atatürk devrimi bir bütündür; Padışahlık ve Hi- lafetyıkılınca 1920'lerde, laikcumhuriyetkuruldu... Laık cumhuriyet nasıl kurulur?.. Devletin hukuk yapısı dınsel kanunlardan ayık- lanır, laik yasalarla donanır!.. En başta Yurttaşlar Yasası (Medeni Kanun) ki Fransa'da 1802'de, Tür- kiye'de 1926'da benimsenmiştir; ardından tüm hukuk düzeni laikleştirilen ülke tüzede çağdaş- laşmıştır. Şu iyice biline ki bütün bu yasalar Ba- tı'dan (Avrupa'dan) alınmıştır... Ne zaman?.. Cumhurbaşkanı Atatürk ve Başbakan Inönü Tür- kıyesi'nde çağdaş hukuk elbirliğiyle hayata geçirildi... • "Aydınlanma" başka türlü yaşanamazdı; Dıvan edebiyatıyla birlikte halk edebiyatı da cumhuriyet devriminde akıl ve bilimle değerlendirilmiştir.. Ya Yunus?.. Halk dehasının bu görkemli ozanı cumhuriyet dev- rimiyle bilindi, bellendi, benimsendi... Peki, Tanzimat ile Cumhuriyetin farkı nedir?.. Tanzimat dinci devlettir.. Cumhuriyet laik devlettir.. Tanzımat'a Ismet Paşa döneminde dönmedik.. Daha sonraki ıktidarlarda bile buna cüret ede- mediler... Şimdi takıyyeci iktidarla "ılımlı Islam devleti mo- deli"ne dönmek tehlikesinin göbeğindeyiz... Ismet Paşa gözlerini açıp da bugünkü Türki- ye'nin halini görseydi, bizlere ne derdi?.. - Çocuklar!.. Gördüğüm kadarıyla durum tek sözcükle "vahım"\.. Ülke elden gidiyor!.. Buortam- da ne benle uğraşın, ne de bırbirınızı kızdırmaya çabalayınL El ele vererek laik bir ulusal güç ya- ratmayaçalışın!.. IM O V I T A S Turizm tznik Kilikya (uçakla) (Adana, Ântakya, Mersın, Sılifke) Kastamonu-tnebolu-Pınarbaşı Yunanistan (Selanik, Kavala, Meteora) Kastamonu-Pınarbaşı Mudurnu-Göynük-Beypjazarı Tekneyle kıyı kıyı Boğaz Doğu Anadolu (uçakla) Baştan başa Karadeniz : 7-8 Mayıs : 19-22 Mayıs : 19-22 Mayıs : 19-22 Mayıs : 27-29 Mayıs : 28-29 Mayıs : 29 Mayıs Pazar : 20-25 Haziran : 16-24 Temmuz Diğer turlarımızı acentemizden sorunuz Tel: 0 212 - 251 28 08 (pbx) novitasıVı novitas.com.tr \vww.novitas.com.tr MuzafFer Ilhan Erdost "Saidî Nursî'nin Öğretisi ve Bilimin İslamlaştırılnıası" 21 Nisan 2OO5 Pcrşcmbc 18.30-20.00 u m : a g Toplantı Salonu UCIIJIÂRAŞTIRMACI G A Z E T E C İ L İ K Pfins Caddesl No 14 Knvnkhdera - Ankara IBI (0312)417 77 20 pbx F <ıks (0312)417 57 46 ı> posta umag@umag org tr www umag org tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear