14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 NİSAN 2005 CUMARTESİ + CUMHURİYET SAYFA 17 Curcuna Geçmişte olduğu gibi bugün de "parti şefliği"n\ sürdürmekte olan Deniz Baykal'ın tek seçici olarak kendilerini aday göstermesine ses çıkarmamış milletvekilleri CHP'deki tek belirleyiciliğe karşı çıkarak CHP'den ayrılıyorlar. CHP'den ayrılan 5 milletvekilinin SHP'ye geçmesi "Yoksulluğu Yeneceğlz" sloganının sahibi partiyi "trilyon"\ara kavuşturuyor. Birleşmiş Milletler Kalkınma örgütü'ne başkan adayı olduğunu açıklamış bulunan "sosyal- liberal" Kemal Derviş, kendisini neredeyse "ülke kurtarıcısı" konumunda vitrine taşımış "parti şefi"ne karşı yayımlanan bildiriyi imzalıyor. Aynı bildiriye, Kemal Derviş'in çizgisini onaylamadığını ileri süren "sosyal" görüş iddialı milletvekilleri de imza atıyor! Üstelik tüm bu curcuna "sol" adına gerçekleştiriliyor! IŞIK KANSU Yapılan hayırlı işler AKP Diyarbakır Milletvekili ve aynı zamanda "Türkiye Israfı önleme Vak- fı" başkanı olan Aziz Akgül, ANKA Ajansı'na yaptığı açıklamada, "yok- sulyurttaşlannyiyecek, giyecek ve te- mizlik ihtiyaçlarını karşılamak için oluşturulan 'Gıda Bankalan' projesi- ne ünlü para spekülatörü George Soros'un finanse ettiğiAçık Toplum Vakfı 'nın 200 bin dolarkatkı sağladı ğı"ru açıklamış ve demiş ki: "Fakirli- ğin azaltılması için kimden gelirse gelsin yardımı âlırım, sonuçta hayır- lı biriş yapılıyor." AKP milletvekili Aziz Akgül'ün de bildiği üzere, Soros gibi para spekü- latörleri, borçlandırılan ya da borç- lanmak zorunda bırakılan ülkelere pa- ra satarlar. Sattıklan bu paralan da, yük- sek faizlerle geri alıriar. Faiz dediğiniz, borç para satın alan ülkelerin yarat- tığı değerlerdir. Yarattığı değerleri pa- ra spekülatörlerine ödemek zorunda kalan ülkeler, "sürdürülebilir borç- lanma" adına yatınm olanaklannı azal- tır, kalkınma hedeflerinden vazgeçer, eğitimden sağlığa tüm sosyal devlet harcamalarını kısar, çiftçiye verdiği destekleri kaldırır, emek kesiminin haklannı yok eder, iflas etmiş tüccar gibi madenlerini ve büyük sanayi te- sislerini elden çıkarır. Dolayısıyla, pa- ra spekülatörlerinden para satın ala- rak borçlanan ve o borcu çok yüksek faizle ödeyen ve yeniden borçlana- rak borçlanmasını katlayan ülke ile o ülkenin yurttaşlan giderek daha çok yoksullaşır. Kaşıkla verip kepçeyle alan para spekülatörleri; sayelerinde yoksullaşmış ülkelerdeki kimi "sivil toplum örgütleh"ne bu kez "yoksul- luğu önleme" gibi gerekçelerle, mad- di açıdan fındık kabuğunu doldurma- yacak kadar küçük, ama siyasi açı- dan amacı büyük "yara//m "laryapar- lar ve asıl görevleri o ülkenin yoksul halkını refaha kavuşturmak olan mil- letvekillerinin "hayırdua"\ann\ alıriar! Dünya Bankası ile Gıda Bankası projeleri arasında sıkışan yoksul halk ise, böyle ülkelerdegenellikle "dilen- ci" rolünü üstlenir Kefalet Almanya'da yayımlanan özgür Politika gazetesinin internet sitesindeki küçük bir araştırma, son günlerde olup bitenlere yeterince açıklık getiriyor. Gazeteye göre, "Abdullah Öcalan avukatlarıyla yaptığı haftalık olağan görûşme"de, "demokratik konfederalizmi Türkiye, Irak, Iran ve Suriye ile Kürtlerin yaşadığı diğer Örtüşen şeyler bölgeler için bir sistem olarak" gündeme getirmiş! öcalan, "halkı yeşil zemin üzerindeki sarı güneş içinde kırmızı yıldızlı bayrak altında kendi demokrasisini örgütlemeye, birleşmeye ve kendi kendini yönetmeye" çağırıyormuş! Bu ne örtüşmedir, bu ne denk geliştir ki, aynı günlerde Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının ve bütünlüğünün simgesi olan ay yıldızlı bayrak, yakılmak, ayaklar altına alınmak istenirken düzenlenen kimi mitinglerde, törenlerde de Öcalan'ın "demokratik konfederalizm" dediği şeyin flamaları kullanılıyor! Cezaevi Mezunları,.. SÖNMEZTARGAN 12 Eylül askersel devirmesinden bu yana çeyrekyüzyıl geçti. Siya- set dünyasında o günlerde yerin- den oynayan taşlar bir türlü yerli yerine oturamadı. özellikle solu buldozer gibi çiğneyip geçen o günlerin siyasal erkleri, tarikatla- ra dayalı bir siyasal örgütlenme- nin bugün siyasal erke gelmesi- nin de taşlarını döşemiş oldu. Bugün 12 Eylül gerçekten ve ciddi birbiçimdesorgulanacaksa asıl bu nedenle sorgulanmalıdır. Sorgulanması gereken bir baş- ka konu da tüm Cumhuriyet hü- kümetlerinin bilimsel sosyalizme karşı takındıklan acımasız ve olum- suz tutumları olmalıdır. özellikle 1940'ların ortasında başlayan ve Türkiye'nin NATO şemsiyesi altı- na girmesiyle hız kazanan anti ko- münist kampanya, nice nitelikli insan malzemesini ülke yöneti- minde söz ve karar sahibi kılmak şöyle dursun, cezaevlerine dol- durdu. 40'jı, 50'li, 6O'lı hatta 70'li yıllara değin uzanan (80 ve son- rasını, şiddeti ve kapsadığı alan açı- sından bunlardan daha ayrı bir yere koyuyorum) tarihsel evreler- de cezaevlerini boylamamış bi- limsel sosyalist hemen hemen yok gibidir. Ama hemen belirtmek gerekir- se, daha Lenin'in Rusya'da 1905 devriminin bastırılmasından son- ra söylediği "Yenilgiyıllanbizim için en büyük okul oldu" betimleme- sinde vurgulandığı gibi, Türkiye'de de cezaevleri, Türk solunun en iyi okulu oldu. Bu konuya lllşkln bugün bile belleğimde tazeliğini yitirmeyen bir anımı sizlerle paylaşmak iste- rim. 1969 Genel Seçimleri'nde Niğde bölgesinde, özellikle o za- manlar Niğde'nin bir ilçesi olan Aksaray yöresinde Türkiye Işçi Partisi'nin seçim çalışmalarına bir rastlantı olarak katılmıştım. Rast- lantı diyorum çünkü o günlerde TlP'li olmamakla birlikte dayım Faik Gür hem TİP ilçe başkanı hem de Niğde'den milletvekili ada- yıydı. Aday sıralamasında parti içinde herkes birbirine düştüğü için liste başı olan Faik Gür seçim çalışmalarını tek başına yürütmek- teydi. Marjinal sol birörgütün mi- litanı olmama karşın yardımcı ol- mam konusunda uzatılan bu eli ge- ri çevirememiştim. Köy köy, kasaba kasaba seçim propagandalanyapıyorduk. Hasan Dağı'nın eteklerinde bir köyde kahvetoplantısından sonra biraz da havanın karaıması nedeniyle bir eve konuk olduk. Daha çok köyün yaşlılarının bulunduğu bu ev orta- mında herkes bir soru yöneltiyor- du bizlere... Içlerinden biri: "Herko- nuda bilgi sahibisiniz. Buraya di- ğerpartilerden de sayısız konuş- macı geldl, ama hiçbiri sizin gibi bilgili değil. Siz hangi okuldan mezunsunuz" diye sordu. Lise öğrenimini bile tamamlayamadı- ğını bildiğim dayım hemen söze atıldı: "Türkiye'desosyalistlerge- nellikle hapishane mektebinden mezundur..." Bu mektepten mezun olmaya gerek duymayanlar da herhalde kendini yurtdışına atmış ya da atıl- mıştı. Bu seçim çalışmaları süre- cinde kendini yurtdışına atmış Ak- saray'daki TİP üyelerinin ilginç öy- külerinden birine de tanık olmuş- tum. Dayım. gittiğimiz her köyde def- terini açıyor, partili olduğunu san- dığım birtakım kişileri soruyordu. Her yerde sorulan kişiler hakkın- da genellikle "Almanya'ya gitti" yanıtını alıyorduk. O yıllarda Ana- dolu'dan Avrupa'ya özellikle Al- manya'ya işçi olarak çalışmaya gidenlerin furyası yaşanıyordu. Devlet, Türkiye Işçi Partisi üyesi olanları bölgeden uzaklaştırmak amacıyla yurtdışına işçi olarak git- mek için başvuran TİP üyelerine önceliktanıyormuş... Bu durumu gören kimi kurnazlar da önce ge- lipTİP ilçe örgütüne kaydolup ar- kasından dalş ve Işçi BulmaKu- rumu'na başvuruyormuş. Salt bu nedenle de olsa TlP Ak- saray İlçe örgütü'nde kırsal kesim- den çok sayıda parti üyesi vardı. Bu seçimlerde TİP, Niğde'de ha- tırı sayılır ölçüde oy almış ve Faik Gür, yanlış anımsamıyorsam bir- kaç bin oy farkıyla Meclis'e gire- memişti. Bugünlerde Türkiye'de solda boşluk sorunu tartışılıyor. özellik- le kimi duyarlı çevreler(l), AKP'nin siyasal erkin başına tünemesiyle bu sorunun dahayakıcı birduru- ma geldiğini fısıldıyorlarmış. Yüz yıla yakın bir süredir bu ülkede gerçek anlamda sol hiç ondurul- mamış ki, şimdi boşluğundan ya- kınılıyor. Geçenlerde bu acıyı iliklerine değin duymuş, ömrü cezaevle- rinde, gözaltılarla, sürgünlerde geçmiş Tarık Ziya Ekinci'yle Ru- hi Su belgeselinin galasındaydık. Bir süre önce de 80. yaş gününü kutlamıştık. Yüzünde, bir sosya- list olarak okuduğu bu okulun de- rin çizgilerini görmek olasıydı. Di- limin ucuna gelip de kendisine so- ramadığım soru da şuydu: "Bu- gün bile TlP'in boşluğu hâlâ dol- durulamamış.. değilmihocam?..." Cezaevi okulunun en başarılı öğrencilerinden biri de sanırım Nihat Sargın. Türkiye Işçi Parti- si'nde, Türkiye Komünist Parti- si'nde, Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nde görev, sorumluluklar almış, yöneticilikler yapmış Sar- gın, cezaevi anılarını kitaplaştır- mış. TÜSTAV Yayınları'nda "Ce- zaevi Anıları" adıyla yayım evre- nimize kazandırılan bu kitapta cezaevi okulunda okumuş kim- leryokki... Bunların azımsanma- yacak bir bölümü de gazetemiz Cumhuriyet'in yazı ailesinden... Başta geleni de Cumhuriyet'in imtiyaz sahibi ve başyazarı Sa- yın llhan Selçuk... "Prof. Dr." Ömer Dinçer'in "akademik" geçmişinden kimi ke- sitler verelim: Dinçer, 1980'de Marmara Üni- versitesi Iktisadi ve Idari Bilimler Fakültesi'nde asistan olmuş ve "örgütsel davranış" alanındaki doktorası üzerinde çalışmaya baş- lamıştır. 1985'te "yardımcı do- çent" olan Dinçer, 1988'de Pakis- tanlı Muhammed Ekrem Han'ın ekonominin de, bilginin de dine da- yandmlmasını öneren "Islam Eko- nomisinin Temel Meseleleri" ad- lı kitabını Türkçeye çevirmiştir. 1995'te, profesöriken Sıvas'ta düzenlenen bir toplantıda Cum- huriyet kavramının kendisi için bir "mana" ifade etmediğini söyle- miş, AKP iktidara geldikten son- ra oturtulduğu Başbakanlık Müs- teşarlığı sırasında ise hazırladığı sözde "kamuyönetimi reformu" ile Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını esnetmeye ve giderek özelleştirmeye kalkışmıştır. Son olarak; ömer Dinçer'in Yrd. Doç. Yahya Fidan ile birlikte 1996'dayayımladığı "Işletme Yö- netimi" kitabından bilimsel aşır- ma (intihal) yaptığı Marmara ve Cumhuriyet üniversitelerinin oluş- turduğu bir komisyon tarafından gündeme getirilmiştir. Yani, Başbakanlık Müsteşarlı- ğı'nda hâlâ, cumhuriyeti anlamsız bulan, bilgi ve ekonominin din- selleşmesini öneren bir kitabın çevirisini yapmış, üniversite komis- yonlarınca intihal yaptığı günde- me getirilen bir "Prof. Dr." otur- maktadır. Demek ki, Başbakan, daha ön- ce söylediği gibi bu "Prof. Dr. "a "inanıyor, güveniyor" ve "kefil ol- maya" devamediyor. KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakiıturk.net ÇİZGİLlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciurmynet.com HARBl SEMİHPOROY semihporoyi iyahoo.com HAYAT EPİK IİYATROSU MVSTAFA BJLGİN hayatepik(u mynet.com TSUNÂAÂt,ASTER"6tD^e|B± f ZEN&TN sÖMÜR©ENLeR ICİN ERKEN UYARI SİSTEMt" DE İ Ü İt,ASTEROtD 6±B FEL-AKETLER tCİN ERKEN UYARI SÎSTEMİ CALI$IYORUZ AMA YİNE DE AÇ1Z ULAN TARİHTE BUGÜN MÎJMTAZARIKAN 2 Nüan www.nwmtaz-ariktin.com MALATYA ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESl'NDEN Esas No: 2001/462- Karar No: 2005/87 Davacı Hüseyin Cılban tarafından davalılar Bayram Kısa, Ali Zin- cirli ve T. İş Bankası haklarında menfi tespit davasımn Iş Bankası yönünden reddine, Bayram Kısa ve Alı Zıncırlı haklanndaki davanın kabulüne 24.02.2005 tanhındc karar verilmiştir. Davalı Alı Zincirli'nin adresinin mcçlıul olraası nedeni ile işbu ka- rarın gazete ilanı ile tebligat yapılmasına karar verıldiğinden işbu ilanın gazetede yayımlandığı tarıhtcn itibaren 15 gün sonra davalıya tcbliğ edilmiş sayılacağı ilan olumır. 18.03.2005 Basın: 14183 ON/O TORNADOSU.. 1974- 'rs 8ÛGÜAİ, 8/KLBŞİK OEt/t-Er- L<S GELPN &İ/&G4Ç B/Ç/'- Û - SU SOU TO&VAPO / , BEPİ GÖGÜL£M/LE£fN E/V KOfZ- EDEfJ E/£ SASfK/Ç B<J<eG<ctyzrf S£jjUtÇT1.. SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU TCK'deki Gölge Oyunu TCK'nin ertelenmesine tabii ki çok sevindim. An- cak ertelemeye "ihalelere fesat karıştırma, kaçak- çılık ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanu- nu'na muhalefet" gibi suçların düşecek olmasın- dan dolayı karar verilmiş. Basınla ilgili hükümlerin konuylailgisiyokyanl... Böyle olduğu için yarım ağız yapılan bir sürü tu- haf, çelişkili açıklama birbirini izliyor: Daha düne kadar gazetelerin tüm uyarılarını ku- lak ardı eden ve "Yasa böyle yürürlüğe girer. Uy- gulamaya bakarız!" diyen Başbakan, nasıl, ne ol- duysa Fas'ta birdenbire "demokratik reflekslerini" keşfetmiş. Ertelemeyi şimdi; "sivil siyasete verdikleri öne- min kanıtı"(] ) olarak takdim ediyor. Katkı mı dediniz? Bundan on gün önce "Basın Kanunu'nda getir- diğimiz özgürlüğü diğer yandan almak sûz konu- su olamaz. Biz kendimize tezat düşecek iş yapma- yız. Bu maddelerin değiştirileceğine inanıyorum..." şeklinde "sürpriz bir çıkış" yapan ve "demokratik gerekçelerle" TCK'yi değiştirmekten dem vuran Gül ise bugün "basın özgürlüklerinden" söz etmi- yor. Ertelemeye neden olarak yalnız "teknik neden- leri" gösteriyor ve "Tamamen teknik bir sorun ola- rak çok kısa bir ertelemeye ihtiyaç duyulmuştur!" diyor. "Haziran emrivakisine" canlı yayında muhatap ka- lan Bakan Çiçek'in tutumu iyice garip. Bakan ge- ri çekilirken bile; TCK'de değişikliğe karşı alerjisini dışa vurmaktan kendini alıkoyamıyor: "(TCK) ertelenebilir ama ben yine de endişele- rimi söylüyorum. Çok fazla katkı olacağı kanaatin- de değilim..." Büyük bir gölge oyunu gibi... Yapılan hiçbir dek- larasyon aslında gerçeği yansıtmıyor. Hepsinin ar- kasında farklı bir ajanda var... Kim aslında neyi, ni- çin; hangi amaçla söylüyor; bir açıklama yaparken gerçekte ne kastediyor.. belli değil. "Kurtpuslu ha- vayı sever" hesabı... Böyle bir ortamda TCK'de ne ölçüde bir demok- rotikleşme gerçekleşebilir? Sonucu önümüzdeki iki ay içinde göreceğiz. TCK ile basın özgürlükleri üze- rine konan ipotek bu kadar afişe olmuşken ve eleş- tiriler bu kadar bariz biçimde gündeme oturmuş- ken; basınla ilgili o yirmi küsur maddenin aynen, ol- duğu gibi muhafaza edilmesi mümkün mü? Artık bu iyiden iyiye skandal olur. AKP iktidari istese de istemese de TCK'nin basın özgürlükleri üzerinde "De- mokles"m kılıcı"gibi sallanan tüm o maddelerini şim- di baştan sona gözden geçirmek zorunda. Anlayana sivrisinek saz... Bakan Çiçek; "şimdiye dek yapılan katkılara" - gerektiğince- kulak versin yeter. Sorunlu maddeler tek tek ortaya kondu. Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti, IPI-Uluslararası Basın Esnstitüsü gerek- li uyarıları yaptı. Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağ- daş Gazeteciler Derneği Başbakan'a mektuplar yazdılar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk, Turgut Kazan gibi donanımlı hukukçularsakıncaları, eleş- tirileri bir bir sıraladılar. Yalnızlstanbul ve Ankara'da değil, Türkiye'nin dört biryanında meslektaşlarımız TCK'yi protesto için çeşitli eylemlere katıldı, yürü- yüşleryaptı. Dün daha "Cumhuriyet"\n birinci say- fasında, Bursa yürüyüşünün fotoğrafı vardı. Daha ne olsun? Anlayana sivrisinek saz; anlama- yana davul zurna az. ıstenilen revizyon çok basit aslında. Basın Yasası'ndayapılmış olduğu gibi tıp- kı, gazetecilere hapiscezalan kaldırılacak. Basın Ya- sası ile TCK arasındaki çelişkiler teker teker ayık- lanacak. "Bizözgürlükçü TCKyaptık. Bireysel öz- gürlükleri öne çıkanyoruz, arttırıyoruz" derken sağ elin verdiğini sol el geri almayacak ve basın özgür- lükleri kısıtlanmayacak. Yasanın ruhu; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ve içti- hatlarına uygun olacak. Evrensel İnsan Hakları Be- yannamesi'nin 19. maddesini hatırlamak kafi: "Her fert fikir ve ifade özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kimsenin müdahalesi olmadan bilgi toplamak ve her türlü medyada bilgi ve fikiryaymak (neşret- mek) hakkını içerir!" BULMACA SEDAT YAŞAYAJS SOLDANSAĞA: 1/ Sıvıları yükseltmeye ya da basma- ya yarayan ve elle çahştırı- lan aygıt. 2/ Erkekhizmet- 5 çi... Hattatla- g nn kâğıt cila- -, lamakta kul- landıklanözel 8 bileşim. 3/ 9 Lantan ele- mentınin simgesi... Esas, temel. 4/Öbür dünyada verilecek olanceza... "Elifde- dim — dedim / Kız ben sana ne dedim" (Türkü). 5/Köpiik ya da tortu... Çelikço- mak oyununa ve bu 8 oyunda kullanılan 9 ^ _ _ _ ^ ^ ^ _ _ J _ _ ^ _ _ _ , değneğe verilcn ad. 6/ Sesleri kaydetmeye yara- yan manyctik şerit... Italya'da birkent. 7/Ceylan... Argoda "hile, dolap" anlamında kullanılan söz- cük. 8/Yayla çiçeği. 9/Rütbesiz asker... Toplum içindeki davranışlarda izlenecck yol. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Özel bir makinede sıkıhp oluklu bir biçim ve- rilen hamur tatlısı. 2/Bir ilimiz... Başka, diğer, gay- rı. 3/Bir nota... Kimi felsefe ve din kuramlarının dayandığı temellerden her biri. 4/ Çok çirkin ve sakil... Berilyum elementinin simgesi. 5/ Yumur- tadan yeni çıkmış civcivin ağzının kıyısında bu- lunan ve zamanlakaybolan sarı renk... Gclgit ola- yında denizin kabarması. 6/Düz ve ensiz yassı bağ... Yaradan, yaradıcı. 7/Güzel, ince ve zaril'kadın... Bir tür bilye oyunu. 8/ Rakıya verilcn bir başka ad. 9/Koca... Bir malıncinsini ve fiyatıni gösteren küçük kâğıt.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear