22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
22 OCAK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Cennetlik Fethullah Gülen, Milliyet'te yayımlanan yazı dizisinde Kenan Evren'in "seçmeli din derslerinizorunluyapması" nedeniyle "cen- netlik" olduğunu açıkladı... Aslında Gülen'in, Evren'i cennetlik sayma- sı için başka gerekçelerinin de olması ge- rek: 12 Eylül'de, yani Kenan Evren'in devlet başkanı olduğu ve insanların cezaevlerine atıldığı; günlerce, aylarcamahkemeyeçıka- rılmadan gözaltında tutulduğu, tutuklandı- ğı; sorgusuz sualsiz işlerinden çıkarıldığı, "Asmayalım da besleyelim mi" denilerek darağaçlarına çıkarıldığı bir dönemde Fet- hullah Gülen'in yaşantısından birkaç kesit: Fethullah Gülen, 5 Eylül 1980 günü Bor- nova'da verdiği vaazdan sonra Turgut Özal ile camide imam odasında görüşür. (Aynı Tur- gut özal; 12 Eylül 1980'den hemen sonra oluşturulacak ve Kenan Evren'in atadığı Ba- kanlar Kurulu'nda Başbakan Yardımcılığı'nı üstlenecek, 1983 yılında yapılan seçimler- den sonra da Başbakan olacaktır.) Fethullah Gülen, Kenan Evren vearkadaş- larının yönetime el koyduğu 12 Eylül'den bir gün önce, yani 11 Eylül 1980 tarihinde 20 günlük rapor alır. Gülen, 12 Eylül süre- cinde Izmir Emniyet Müdürlüğü'nce aran- maktadır. Bu arama bir süre sonra Türkiye geneline yaygınlaştırılır. Arandığı süre için- de dönemin Diyanet Işleri Başkanı Tayyar Altıkulaç (bugün AKP milletvekili veTBMM Milli Eğitim Komisyonu Başkanı'dır) ile gö- rüşerek "tayininin Izmir dışınayapılması"n\ ister. Isteği yerinegetirilirveataması Çanak- kale'ye yapılır, ama kendi deyimiyle "işi ra- porlarla idare etmeye" çalışır ve 20 Mart 1981 'de vaizlikten istifa eder. Bu arada Gü- len Anadolu'nun birçok şehrini de dolaşır, eski dost ve akrabalarını da ziyaret eder, bu ziyaretlerden birini de Ahlat'ayapar. Hakkın- daki arama emri nedeniyle, 12 Eylül 1980'den yaklaşık 5.5 yıl sonra, yani 12 Ocak 1986'da Burdur'dayakalanır, Izmir'egetirilir, serbest bırakılır. KararlılıkPendik Nişasta AŞ ni- şasta bazlı şeker üretir. Pendik Nişasta'nın iki ortağından biri ABD kö- kenli çokuluslu şirket Cargill, diğeri Ülkergru- budur... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Ül- ker Grubu lcra Kurulu Başkan Yardımcısı Or- han Özokur'un karde- şi Atilla Özokur ile bir- likte Ülker'e ait içecek- lerin Istanbul Anadolu yakasındaki dağıtım işi için kurulan "Yenidoğan Gıda Pazarlama " şirke- tinin ortağıdır. Geçen yıl yaptığı ABD ziyareti sırasında Car- gill yöneticileri ile gö- rüştüğü bilinen Erdo- ğan'ın onlara "Sorun- larınıza müdrik olduğu- muzu bilmenizi isterim. Sorunlarınıza çözüm getirme konusunda ka- rarlıyız" dediği gazete- lere yansımıştır. Aradan bir yıl geçtik- ten sonra Şeker Kuru- mu, Bakanlar Kuru- lu'nca kapatılmış, nişas- ta bazlı şeker üretme ya da ithal etme konusun- daki denetim tümüyle ortadan kaldırılarak müdrik olunan sorunu kökünden çözmede tam bir "kararlılık" gös- terilmiştir. Doç. Dr.MustafaSa- n, Doğa Gözcüleri Der- neği Başkanı'dır. Tele- vizyonda haberleri dinlerken Baş- bakan RecepTayyip Erdoğan'ın "Hidroelektrik santrallarının kay- nağı akıp gidiyor. Eğer bu suyu enerjiye dönüştürmezsek bunu bize Allah da sorar, millet de so- rar. Sularımız boşu boşuna Ka- radeniz'e gidiyor" dediğini duy- ması üzerine kendisine şu mek- tubu göndermiştir: "Akarsulann denizlere boşu Bilgilendirici mektup boşuna aktığı maalesef çok bü- yük bir bilgi eksikliğidir. Çünkü akarsular denizlere son derece besleyici malzemeler, alüvyon- lar taşırlar. Taşınan malzemele- rin çoğu organikesaslı olup de- niz ekosisteminin asırlardır düz- gün bir şekilde devam etmesi- ni sağlamaktadır. Bu malzeme- ler dere ve nehir ağızlarındaki balıkların beslenmesinde, özel- likle üreme döneminde yavru gelişiminde çok büyük rol oynar. Dolayı- sıyla denizlehn de akarsulara ba- ğımlı biryaşam döngüsü vardır. Bu döngü sekteye uğradığında ya da uğratıldığında aynen Mı- sır'daki Asuan Barajı'nın yapı- mından sonra Akdeniz balıkçı- lığının büyük ölçüde olumsuz etkilenmesi gibi, Karadeniz için de zaten can çekişen balıkçılı- ğın daha da kötü duruma gele- ceği açıktır." Yetmişinde Bir Genç... SÖNMEZTARGAN Insan yaşlandıkça daha mı tutuculaşıyor acaba?.. Ya da bunun tam tersi, fiziksel yaş- lanmayı yavaşlatmak için spo- ra mı vuruyor kendini... Bugün çevreme baktıkça ikinci uygu- lamayı daha sıkça görüyorum. Sokaklarda, parklarda, kaldı- rımlarda üstüne birer eşofman geçirip koşan, dolaşan insan- largördükçe "Bunlarbu yaştan sonra gençliğini mi arıyorlar acaba" diye soruyorum kendi- me. Birzamanlarpolitikacılarara- sında da moda bir uğraşı idi bu. Kimileri de eşofman yerine şort giyer, medya önünde gençliği- ni aramaya çıkardı. Orneğin Amerika'dan ithal edilen Ke- mal Derviş'in tenis oynaması, ayağında şortu, çevresiyle bir- likte spor yapması medyanın başta gelen malzemelerini oluş- tururdu... Herkesin hobilerinin olması, özellikle belirli bir yaştan sonra bir şeyler arıyor olması son de- rece doğaldır. Ama işin ifradı- na kaçmadan, reklam malzeme- si yapmadan... Ben de gençli- ğimi, 68 gençliğini arıyorum za- man zaman içinde yaşadığımız toplumsal çürümüşlüğe bak- tıkça... Yeni dünya düzeninin anaforuna kendini kaptırmış kö- şe dönme felsefesinin menge- nesinde suyu çıkmış yeni bir kuşağı gördükçe karşımda bun- larla savaşma gücüm daha bir artıyor bu yaşta. Insanın fizik- sel yaşının değil, düşünsel ya- şının genç kalmasının önemi daha bir değer kazanıyor bu durumlarda. Türkiye fiziksel yaşı çok genç ama kafası örümcek bağlamış nice insanın toplumsal yaşa- mın birçok alanlarında etkili ko- numlara geldiği tarihsel bir sü- reçten geçiyor. Ve ne ilginçtir ki bu süreçte çoğu insanımız -ki- mi istisnalar dışında- işi oluru- na koyuvermiş görünüyor. Bu istisnalardan biri de yakın- dan tanıdığım ve geçenlerde (17 Aralık 2004) 70. yaşını bir otelde sade bir akşam yemeği ile kutladığımız yazar Demir- taş Ceyhun'dur bence. Yaşının 70 olmasına karşın düşünce- leri, eylemleri ve ortaya koydu- ğu ürünlerle çoğumuzdan genç duran bu insanın dinamizmini, 9O'lı yılların ortalarında başlat- tığımız ve bir yıl süren antifun- damentalizm konferansı hazır- lık çalışmalarının tümüne ak- satmadan katılarak sağladığı katkılardan da bilirim. O yıllar- da birçok aydınımız sudan ge- rekçelerle yan çizdiği bu etkin- liğin mali yükünün önemli bir bölümünü de o yüklenmişti.. ki çevresinden sağladığı olanak- larla. Kendisinden habersizdüzen- lenen sürpriz 70 yaş günü kut- laması yemeğinde oğlu Ozan Ceyhun'un yaptığı ve davete katılanları duygulandıran sunuş konuşmasında da vurguladığı gibi, her şeyin maddi fırsatlar- la ölçüldüğü bu düzende kir- lenmeden kalmak ve bunu bir yaşam felsefesi olarak başar- mak fiziksel direnmenin çok ötesinde bir irade ve etik zen- ginliğidirelbet... Evet, yaşı 70 olmasına karşın düşünceleri ve ortaya koyduğu yazılı ürünleriyle çoğumuzdan genç duran bu insan son üç beş yıl içinde birçok kitap üret- miş. Bunlardan son çıkan "Edebi- yatımı Geri Istiyorum" kitabı elimde... Sis Çanı Yayınlan'ndan çıkan kitabın kapağında çarpı- cı birsaptama var: "Postmoder- nizm Amerikan Imparatorlu- ğu'nun yeni ideolojisidir çün- kü. " Bu saptamanın yani sıra ki- tapta son derece ilginç konu- laradeğinilmiş. Bunlan okuduk- ça eski bilgilerimizi yenilemek ya da birçoğunu yeni baştan gözden geçirmek gereksinme- si duyuyor insan. Orneğin kita- bın içinde "Şeyh Bedrettin Ni- çin Asıldı, Ve Kim Astırdı Aca- ba?", "Dil Devrimini Yeniden Tartışmak", "Roman'dan Kork- mak...", "ModemTakıyye" baş- lıklarıyla verilen yazılarda da açıkça görüldüğü gibi günü- müzde tartışılan nice konulara yeni ve kendine özgü bir açılım getiriyor Ceyhun. Gençlik, yaşlılık ekseninde sürdürdüğümüz yazımızı son- landırırken bu konularla ilintili bir başka kavrama, yüreklilik kavramına da kısaca değine- lim. Insanlar yaşlarının genç ol- duğu dönemlerde özellikle fi- ziksel anlamda daha yürekli ve atılgan olabiliyorlar. Yaşlanmak genellikle bu özelliği tersine çe- viriyor. Yıpranan bedensel ya- pıları nedeniyle giderek daha atıl bir konuma gelebiliyorlar. Aslında bu fiziksel değişimi do- ğal gelişmenin bir sonucu ola- rak görmek gerekir. Ama yüreklilik, salt fiziksel yapıyla ilgili bir özellik değildir. Bu çok daha önemli bileşenle- rin bir araya getirdiği yüksek bir nitelik yoğunlaşmasıdır. İçinde moral, felsefesel, inanç, öğre- ti, bilinç gibi çok boyutlu de- ğerlerin bulunduğu birkişilikta- nımlamasıdır. özellikle biraydın için yürekli olmak erdemli ve tutarlı olmakla da eşdeğerdir. Ülke vetoplum sorunlanna yak- laşmada hiçbirözel hesaba bak- madan en önde olma sorumlu- luğunu yüklenmektir. Ancak bu- rada yüreklilik ile korku arasın- daki ince bir bağı da göz ardı etmemek gerekir. orneğin bir in- san kendisine mikrop taşıya- cağı endişesi ile bir fareye do- kunmaktan korkabilir. Ama ay- nı insan yukarıda değindiğimiz yapıda bir kişiliğe sahipse inanç- ları uğruna çıkartıldığı darağa- cında boynunun ipte sallandı- rılacak olmasından zerre kadar korkmaz. Kabul etmek gerekirse Tür- kiye son yıllarda özellikle de ay- dınlar içinde kök salan bir yü- reksizler toplumuna dönüştü. Yeni dünya düzeni ve küresel- leşmenin Türkiye'ye verdiği en büyük zarar ve yıkım da aslın- da bu olmuştur. Bu nedenledir ki içinde yaşadığımız bu süreç- te bu ülkenin yönlendirilmesi, dı- şarıdan yönetilmesi kolay ol- maktadır. Türkiye'yi her alanda aydın- lığa çıkaracak kadrolar yaratı- lacaksa eğer yeni baştan, ya- şının genç olmasına değil kafa- sının genç olmasına, yüreğini inançlarının emrinesunuyor ol- masına bakılmalıdır öne<3... Bir yüksek kurul daha Kültür Bakanlığı, sınavlarını iptal et- tiği "Cumhurbaşkanlığı Senfoni Or- kestrası" için bir yasa taslağı hazırla- dı. Taslağın içeriği konusunda dene- yimli sanatçılara ve uzmanlara danış- tık. Şu yorumu yaptılar: "Daha çok sa- nat üreten, siyasal iktidarların değişi- minden etkilenmeyen, bağımsız ku- rumlaşmayı sağlayan, yarış ve sipariş- lerle eser üretimlerini ve yaratıcılığı özendiren, eğitim konserlerini, konser turnelerini zorunlu kılan, Türk eserleri- nin üretilmesini ve çalınmasını görev ha- line getiren, çalışkanlığı ve yeteneği ödüllendiren bir yasa değişikliği bek- lerken bunlardan hiç söz etmeyen tas- lakla karşı karşıya geldik." Yorumda sayılanlar taslakta olma- yanlar. "Yaolanlarne"derseniz. Bakan tarafından atanan, orkestraların tümü- nü yönetmekle kalmayıp Türkiye'nin müzik politikalarını da saptayan "Yük- sek Müzik Kurulu" var orneğin... Mü- zik direktörlerini seçecek kurulda, or- kestra içinden 3, dışından 4 kişiye yer verilmiş. Bu ne demek? "Orkestrayı yönetecekşefi, orkestranın üyeleri de- ğil de, müzikçi bile olmayabilecek or- kestra dışından 4 kişi belirleyebilir" de- mek... Dahası, orkestrayı yöneten ve se- çimle gelen "yönetim kurulu"nur\ içine de bakanlık tarafından yapılan ve yet- kilerledonanmışbiratamayapılabiliyor. 50 yıllık Riyaseticumhur Senfoni Or- kestrasının Kuruluşu Hakkında Yasa ne diyor? "Sanat kendi işleyişi içinde yönetilsin" diyor. Şimdiki taslak ne di- yor? "Siyaset sanatı yönetsin" diyor. Peki, taslağı hazırlayıp dayatanlar si- yasetçiler mi? İşin acı tarafı da bu za- ten. Perdearkasındakilerin siyasetçiler- den çok, kimi sanatçılar olduğu söyle- niyor. ÇlZGILlK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci"mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoy <ı yahoo.com HAYAT EPlK TtYATROSU MUSTAFA Bi hayatepikı mynet.com NE DİypSUN, SARIGÜL'MÜ OLSUN?.. BENCE "KIRMIZEeÜL" OLSUN AM-A MAHZUN OLMASIN!.. OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ k_urgenc(nyahoo.com TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 22 Ocak VDWW.mumtaz-firiktm.com F= ELEKrRODİNAMIĞİN BABASI.. 8 , ÜNLÛ MAfZ/E AMPĞB.E PO6PU. KIZAL ANORE OLAAJ SA- SONRA /'PAM EPtLM/Ş, ARPIMDAM GENÇ ef/A// BİE. HASV4UK NEPENİYLE KAYBETMİfTt. AMPER.E, BU OLAY- LARtU ÜSÜMTÜSÛMÜ, KSNPtfJİ rAAAAMEN &/- LİME APAy*&4< UNUntoAYA ÇAUŞMfŞTT. yAP- TTĞ/ PEAJEYCE/SLE, ELEIcmoM4GA/ET//C GÜÇ - LE&M, ELEKmJÇ A&MI TAŞiYAM İLBTf^EM- LE/Zi-E l'UŞfdSİNf BULMUŞ, Bü t<X3NUDA BAzt YASALAe. oemyA fcoyMuşrufS.AMPEee, ÇAĞIMIN ÇOZ İLERİSİhDE OLPUĞUA/DAM, B/LİM- SEL KEŞFİ AMCAK YA£(M YÜZY/L SoMRA PE- QERLEMPİIS.İL£BİLEC£K. VE ~" AKlMIKKM f/POET BİKİMİME İSKENDERUN SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Esas No: 2004/929 Davacı: Yusuf Kenan Güllü Vekili: Av. Mehmet Gezer - Iskenderun Davalı: Ali kızı Vasfiye - Adresiniz meçhul Dava: tzale-i şüyuu Davacı Yusuf Kenan Güllü vekili Av. Mehmet Gezer tarafından aleyhinize açılan Iskenderun Avcılarsuyu köyünde kain 772, 773, 774, 775 ve 776 no'lu taşınmazların ortaklığının satış yolu ile giderilmesi ile ilgili davada dava dilekçesıni ıçerir davetiyenin adresiniz meçhul oldugun- dan size tebliğ edilememış ve ilanen tebliğine karar verilmiş olmakla duruşmamn bırakıldığı 16.02.2005 günü saat 10'da mahkemeye gelme- niz, ibraz edeceğiniz delilleriniz var ise birlikte getirmeniz, gelmedığınız veya sızi temsilen bir vekil de göndermediğıniz takdirde yargılama- nın yokluğunuzda yapılacağı ve karar verileceği hususu davetiye yeri ıe kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 30.12.2004. Basın: 1918 SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 'Son Baba' Putin... Hayatının yarısını Rusya'da geçirmiş gazeteci De- metrioVolcic birkeresindeşöyledemişti: "Ruslann 'ko- lektif baba' gibi algıladıkları iktidarla çok özel bir ilişki- si vardır. Sert, acımasız da olsa, 'iktidarf severler..." Kızıl Meydan'da işportacıların sattığı "matrioskaları" görünce Volcic'i hatırladım. Iç içe geçen Rus bebekler- den bahsediyorum... Bu kezsiyasi versiyonunu yapmış- lar. En üstte, "en büyük" Putin, içinde Yeltsin, onun için- de Gorbaçov falan derken giderek ufalan bebeklerin dibinde Stalin ve en dipten de başparmak boyunda min- yatür bir "Lenin" çıkıyor. Ruslar, "eski iktidarları" da iş- te sonra böyle ufalayıp "parma/fçocu/f" yapıyor demek. Kutsal devlet... Moskova'dan döndüğümden beri Rusya ile ilgili eli- me ne geçerse okuyorum. Hafta başında "Com'ere del- la Sera", Yukos'un patronu Hodorkovski'nin hapiste kaleme aldığı anılarını yayımladı. Son on yılda Rusya'nın enzengin "oligarkına "dönüşen banker-işadamı Hodo- rovski imparatorluğunu Putin, biliyorsunuz yerle biret- ti. 2008 başkanlık yarışına katılmaya hazırlanan ve 15 milyardolarlık serveti ile muhalif partileri destekleyen 40 yaşındaki işadamı "sahtekârlık, vergi kaçakçılığı, kara para aklamak" suçlarıyla geçen yıl yargı önüne çıkartıl- dı, ardından da hapse atıldı. Şimdi "Sessiz Denizci" adındaki bir hapishanede çi- le dolduran bir zamanların dolar milyarderi, demirpar- maklıklar ardından kaleme aldığı anılarında, "Iktidarlar halktan soyutlanamaz" diyor "Birhalkiktidardan ne an- lıyorsa, karşısında onu bulur. Halkın güç anlayışı ney- se tepedeki iktidar da onu yansıtır..." "Biz böyleyiz. Ben/biz buna layığız!" demeye getiri- yor kısacası İHodorkovski... Kendisini "mazlum" olarak görmüyor. Tersine yaşamla, siyasetle ve devletle Rus halkını da içeren cesur, ciddi, derin bir hesaplaşma ya- pıyor. "Yolsuzlukla mücadale" adına bir günden diğe- rine kendisini yok eden Putin'e yönelttiği başlıca eleş- tiri şu: Ve cehennemin taşları... "Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşen- miştir. Ama bu yolun yolcusu olanlar; baskıcı siyaset ve mülkiyeti zorbalıkla bölüştürmenin modern ekono- miyle bağdaşmadığınızaman içinde göreceklerdir. Yal- nız Yukos ya da Hodorkovski gibi 'oligarklar' değil; bu yöntemleri kurgulayan mimarlarda erya da geç buyo- lun kurbanı olacaklar..." Mikhail Borisoviç Hodorkovski'nin "Rus Devleti" üze- rındeki yorumları da ilginç: "Devlet, Rus halkı için inanç ve umut veren üstün bir güçtür (Bkz. 'Kutsal Devlet'). DeWef/ bu gözle değer- lendirmekten vazgeçmeliyiz. Böyle üstün güçler atfe- dilen devlet, saygının kaybolduğu anda;ya kaos, ya is- yan ya da devrimle altüst oluyor! Rus tarihi bize bunu gösteriyor." Biz Türkiye'de şimdiye kadar kaç batık bankacı, kaç işadamı gördük... Aralarından hiç böylesine sofistike bir entelektüel çıktı mı? Anıların bir "günah çıkarma, vic- dan muhasebesi" bölümü var ki, tam bir Rus romanı. Artık Dostoyevki mi desem, Tolstoy mu bilemedim. Ama doğrudan bir 19. yüzyıl Rus klasiğinden alınmış gibi sanki... Farklı zamanda yaşayan gezegen... "Sıradan ya da ünlü pek çok tutuklu gibi bana de- rinlemesine düşünme fırsatı verdiği için hapiste geçir- diğim günlere müteşekkihm" diyor Hodorkovski: "Mül- kiyet ve özellikle de büyük mülkeyetin insanı özgürleş- tirmediğini anladım. Siz siz olun büyük mûlk sahipleri- ni kıskanmayın. Mülkiyet, insana yeni ufuklar açıyor ama kişiliğinize hükmeden veyıpratan blçimde deya- ratıcılığınızı öldürüyor... Yeryüzündeki insani uğraşımı- zın tek amacının para olmadığını anladığım için Tan- rı'ya şükürler olsun. Benim için büyükparalar devri ar- tık geçmişte kaldı. Bundan böyle Rusya'nın özgürleş- mesine ve yeni değerler, yeni umutların simgesi genç kuşaklara adamak ıstiyorum kendimi..." Din, ahlak, idealizm, devlet, iktidar, özgürlük, mülki- yet, genç kuşaklar, gerçek değerler... Hepsi var Hodor- kovski'nin anılarında. Ne var ki 21. yüzyılda yaşayan bir genç insanın beyninden değil de, 19. yüzyıldan kalma bırinin kaleminden çıkmış gibi. Hersatırınıhayretleoku- dum. Kısa Rusya ziyaretimizde tanık olduğumuz o müthiş değişim furyasına rağmen, hâlâ başka bir devirde ya- şıyor Ruslar. Bunu, Rusya'ya ayak attığınız ilk anda his- sediyor ve bambaşka bir gezegene ışınlandığınızı dü- şünüyorsunuz. Rusya'yı benzersiz yapan da bu. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDANSAĞA: 1/ Kendi iste- ğiyle hareket edebilme gü- cü. 2/Asaffla- let Çelebi'nin bir şiir kitabı... Balı alınmış petek. 3/ İlk damıtılan ve içinde anason bulunmayan rakı...Yiğit.4/ 9 Ortodokslar- da tahta pano üzerine yapılmış her türlü din- sel resme verilen ad... Titreyiş, titreme. 5/ Tropikal bölgelerde 4 yetişen ve yumrulan 5 yenenbirbitki...Çam 6 gibi reçineli ağaçla- rın çabuk yanmaya 8 elverişli bölümü. 6/ 9 Engebeler, tümsekler... Adın durum eklerinden bi- ri. 7/Eski Mısır'da güneş tannsı... Utanç duyma... Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. 8/Tokat'ın bir ilçesi. 9/Briç, poker gibi oyunlarda, oyunu oyna- yan dört kişilik grup... Sermaye. YUKARroAN AŞAĞIYA: 1/Yaşı ilerlemiş olan. 2/Helyum elementinin sim- gesi... Gürültü, patırtı. 3/Manisa'nın bir ilçesi... Er- ken. 4/ Bilgisayarda, üzeri tıklanan küçük simge- lere verilen ad... Korku ya da soğuktan ürperme. 5/Postabeygiri... Lamba. 6/Osmanlılardaöncele- ri halktan yalnız olağanüstü durumlarda, sonrala- n ise sürekli olarak toplanan vergi... Türk resim sa- natında önemli bir grubun ad olarak benimsendi- ği harfin okunuşu. II Arjantin'in plaka işareti... Güzel sanat... tlmik. 8/Datça Yanmadası'na veri- len bir başka ad. 9/Murabba... Bilye, zıpzıp.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear