14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 'Kimin Rüyasıdır İzlediğimiz' "llkbahar yaz, sonbahar kış ve yeniden." Hep yineledigimiz? Ta, ilk karşılaşmamızdan bu yana, yaşamla... Yaşam bir gerçek miydi, masal mı? Bunuzamanınkarşısındayenikdüştüğümüzdean- larız, düşünürüz. Rüzgârlar gibi geçince bir bir, günler, aylar, yıllar... Işteyeni bir yıl, 2005... Hiç aklımıza gelir miydi ikibinli yılların bizi bekle- diği? Ha bugün ha yarın! Gide gide yürüye yürüye ulaşmak bir amaca!.. Sonra unutmak o amacı... Bir yenisinin ardına takılmak, yeni bir umut, bir bekle- yiş, bir sarılış, umut mu, hayal mi, düş mü? Sen istediğin kadar bekle, istediğin kadar sev, sevil yadadüşle! Boştur, boşadıryarınlardan bek- lediğin... Birden gelir o yarınlar! Ne getirir ne götü- rür sen anlamadan! Şiirlerdir yalnız seni avutan, yaşamaya zorlayan. Bir şey var, güzel bir şey, ka- lıcı sandığın... Yeni bir yıl mı, yoksaeskinin eskisi mi? Kıyamet- ler koptu daha ilk güne girerken... Sen doğa mısın, nesin? Ne istersin yarı aç yarı tok yaşayan yoksul insan yığınlarından? Bir dalga, bir daha silip süpür- mek acıları, çirkinlikleri! Bilmiyorsun yaşamayı, öğ- renmiyorsun, sürünüyorsun, çoğalıyorsun, gün gün sonunu düşünmeden... Neyi düşünmek? Neyi düşünmemek? Işte sabah, uyandın baktın gökyüzü aydınlık mı solgun yüzlü mü? Ülken, dünyan senin bir parçan mı? Değilse, kimin? O azgın güçlerin mi, silahların mı, para ba- balarının mı? Bak onlar gittiler Maldiv'lere, Seylan adalarına... Keyif için, mutlu aşklar, sevinçler için, ne buldular, ölümü, acıyı, utancı!.. Sabahattin Batur, benim en yakın bir dostum, şair dostum. Daha başkaları da var. Başkaları da vardı! Şimdi yoklar! Adlar, yüzler, bakışlar, dizeler bir bir geçiyor. Kocaman seçkilerde adlar, doğum, ölüm tarihleri, altmışına varanı az, çoğu yetmişine ayak basmadan çekip gitmiş.. Biz yaşıyoruz. Ya- şamak nedir? Duymak, görmek, öğrenmek, hâlâ hâlâ öğrenmek, ögrenmesini bilmek; yazmak, du- yurmak sesini, özlemini... "Bugün onlar gidiyor, yarın sıra sizde, öbürgün/ Dolup dolup boşalan olukları sevincin/ Yoksa biz daha mı önce varız yaşadığımızdan/ öyleyse ki- min rüyasıdır izlediğimiz." Bir rüya, bir düş, bir kendimizi aldatma yolu mu şiir? Sabahattin Batur yaşamıncasevdi şiiri, sana- tı... Pekiniyeazyazdı, niyekitaplardolusuyazma- dı? Bilgeliğinden, ermişliğinden, şiiri bildiğinden, say- gısından mı? Bir çeşit çekingenliğinden mi? Hep- si bir avuç inci gibi mi kalsın istedi dizeleri?.. Kim- selere vermek istemedi mi? Kıyamadı mı? Yeni yılın ilk günlerinde bıraktım onu bunu. Hep- si geçici şeyler! Bugün var yarın yok... Kimler mi? Hepsi, başbakanlar, bakanlar bakmayanlar. Gü- nün ünlüleri! Gelip geçenleri bir düşün, hangisini anımsıyoruz, hangisini iyilikle anıyoruz. Şimdikile- ri, şimdilerde tepelerde dolaşanları da yarın unu- tup gideceğiz... Ama şimdi bilmezler onlar, yılların altında nasıl ezilip yok olacaklarını!.. Amaşairler.. bilselerdeyenikdüşmezler. Her ye- ni dize bir yengidir yaşamdan elde edilen. Sevgili Sabahattin Batur boşuna mı yazmış: "Daha da büyür gezegenler arasında zamanl Işık hızından korkusu özgürlüğün boşlukta/ Deği- şir ölçekleri alıştığımız ne varsa/ Ağlarız coşkun- luklar içinde güldüğümüz zaman." Yine de hoşgeldin diyelim, yeni yıla!.. Dileyelim mi? Cumhuriyef kitap kulübü MERİÇ VELİDEDEOĞLU LAİKLİKTEN ŞERİATAMI? Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96 ANKARA 25. ICRA DAIRESI'NDEN MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLAN1 DosyaNo: 2004/31 Tal. Bir borçtan dolayı haeizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarıl- mıştır. Birinci arttırma 10.01.2005 günü saat 11.30- I 1 40'la mezat salonunda yapılacak ve o giinii kıymetlerinin yüzde 60'ına istekli bulunmadığı takdirde 17.01.2005 günii aynı yer ve saatte 2. arttırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki arttır- ma bcdclinin malın tahmın edilen kıymetinin yüzde 40'ını bulnıasınm vc satış isteyenin alaca- ğına rüvhanı olan alacaklının toplamından fazla olmasının ve bıından başka paraya çevirme vc paylaıın paylaştırma masraflarını geçmesinin şart olduğu, mahcıızıın satış bedeli üzerinden yüzde oranında KDV'nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasmda görülebilece- ği, masrafi verildiğı takdirde şartnameniıı bir ör- ncğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi al- mak istcycnlcrin yukarıda yazılı dosya numara- sıyla dairemıze başvurmaları ilan olunur. 24.12.2004 Muhammen kıynıeti (lira): 50.000.000.000.-1 L Adedi: I Cinsi (IVlahiyeti vc öncmli niteliklcri): 06 BM 494 plaka sayılı 1998 model 19 463 FLT tipi gül kurusu reııklı tır vekicısı 0988810039 B21 1 mo- tor, WMAT 32 U138M250649 şası no'lıı MAN marka Basın: 60033 Osmanlı'nın 'Serhadd'ı, ABD'nin 'Ortadoğu'su Ne garip ve acı verici! Silahların gölgesinde, doğayı, kültürel varlıkları, insanları yok ederek demokratik ortam vaadinde bulunan silah tüccarlarının aldatmacalarını sahiplerinin sesinden yankılandıran Türkiye'deki 'medya' takımına ne demeli! Prof. Dr. Salih ÖZBAKAN • çinde bulunduğumuz 21. yüzyılın şu I ilk yıllanndan epeyce bir zaman ön- ce başlamıştı kimilerinin Osmanlı İm- paratorluğu'nu ABü ile kıyaslama gi- rişimleri. Her nedense Osmanlılar sı- nırlanna çok yakın ya da kendilerinc cağ- daş olan imparatorluklarla-Portekiz, tspan- ya, Hollanda, Brıtanya, Rusya vb. ile- derin- lemesine bir kanjilaştırma işleminc tabi tu- tulmaksızın 21. yüzyılda dal budak salmış bir imparatorlukla karşılaştırmaya çalışıl- mıştır. Tarihte kıyaslamalara itirazım yok; bu- nun için benzerlik de gerekmez. Ancak eş koşullarda düşünülüp aynı kalıplara dökül- müş açıklama tarzlarıyla (isterseniz para- dıgma diyebilirsiniz buna!) sağlıklı bir yc- re varılabileceğini düşünmedim. Benim burada üstüne bir şeyler yansıt- mak istediğim husus böyle bir kıyaslama değil, sadece belirli bir coğrafya üstünde gerçekleşmiş yapılanmalann ve aynı coğraf- ya üstüne günümüzün süper imparatorlu- ğunun getirmck istediği demokratik görün- tiiye ilişkin postmodern niyet ve dedikodu- ları anımsatmaktan ibarettir. Şu sıralarda "Büyük Ortadoğu" tanımı içine yerleştin- lcn sınırlan ve tanımlan belirsiz ülkeleriıı (te- melde lslam ülkelerinin ve dahi bu ülkele- rin kıızeyinde yer alan petrole ve stratejik öne- nıe sahip bölgelerin) "Uygar Batı" tarafın- dan kurtanlma (!) operasyonu düşüncesi- nin ve niyetlerinin bende -bir tarihçide- çağ- rıştırdığı belirlemelerdir. Bu çerçevedeki bi- rinci I geniş saha Ortadoğu'dur; oralara Os- manlılar yayılmışlardı bir zamanlar, "ser- hadd" oluşturmuşlardı; kimilerine göre "asr- ı saadefler yaratmışlardı. Yirminci yüzyı- lın başlannda Amerikan deniz tarihçisi Alf- redT.Mahan'm icat ettiği, sonradan The Ti- mcs gazetesinin ve Britanya hükümelinin Avrupa'yı merkez alan bir yaklaşımla kul- landığı, ardından da bölge sahiplerinin ça- resizlik içinde benimsedikleri bu terim, şim- di de Türkiye Cumhuriyeti'nin örnek sayıl- ması gerekli görülen bir demokrasi uygula- masını sözde "ılmılı İslam" potası içinde -ama benim pek bilemediğim yapılanmay- la- yeni bir imparatorluğun etki alanı hali- ne getirilmesi planlanmaktadır. Sakladığım gazete sayfalanndan bulup çı- kardığım biryazıya değinmek istiyorum ön- celikle. Osmanlı tarihi üstüne çeşitli çalış- maları bulunan ve mesleğini Boston Üniver- sitesi'ndebaşarıyla sürdürdüğünü sandığım Cemal Kafadar'ın 12 Ocak 1994 tarihinde Sabah'ta çıkan "Amerika'nın Paul Ken- nedy'si varsa Osmanlı'nın da Mustafa Ali'si vardı" başlıklı bir yazısı; özetle şunları di- le getiriyor: 1994 ÎCasım ayında lstanbul'u ziyaret eden tarihçi Kennedy orada ilgi gör- müştür, Büyük Devletlerin Yükselişı ve Çö- küşü başlığını taşıyan kitabı ve Hunting- ton'un "anti-declinist" (inhitat/gerileme/çö- küş karşıtlığı) söylemi karşısında "declinist" (inhitat/çöküşbelirleyen)savlarıyladikkat- lerı çekmiştir. Bu polemik ABD için ciddi bir çekişme konusu olmuştur; durum Ken- nedy'nin varsaydığı çöküş doğrultusunda- ki gidişala karşı bazı önlemlerin alınması- nın gerekebileceği düşünülmüştür. Kennedy, ABD'nin uluslararası arenadaki askeri ro- lünden tamamen vazgeçmesini düşünmü- yor olsa da imparatorİukları batıran askeri harcamalann kısıtlanması lüzumuna inan- maktadır. Oysa Huntington, ABD'nin böy- le bir role devam etmesini desteklerken bun- dan vazgeçmesi durumunda çöküşü yaşaya- bileceğini savunmaktadır. Kafadar, bu bağ- lamda, 400 yıl kadar geriye gidip eserlerinı 16. yüzyılın ikinci yarısında vermiş olan Osmanlı tarihçisi ve bürokratı Gelibolulu Mustafa Ali'yi devreye sokmaktadırve baş- ka yazarlar tarafından da hazırlanan ve sul- tanlara öğüt mahiyetinde olan nasihatname türü literalürde işlenen "Bize bir haller olu- yor, ayağımı/j denk alrna/sak başımıza bü- yük felakctler gelir" haberciliğini işlemek- tedir. Osmanlılar için lslamî takvime göre 1000. yıl (yani 1591/1592) ve 400 yıl kadar sonrasında (yani ABD için miladî takvimin 2000. yılı yaklaşmaktayken) "kıyamet tel- lallığı" yapanları anımsatmakta ve anılan bu yıllara kadar önlerinde diz çöken başka ül- ke insanları (Osmanlı için Batılılar/Frenk- ler, ABD için Japonlar ya da Doğu Asya ül- keleri) tarafından geçilme psikozıı içine gi- ıildiğinden bahsetmcktedir. Sonuç olarak da gerek ABD'de gerekse Osmanlı lmpara- torluğu'nda, "Bizi başından beri bu kadar başarıb kılan neydi? Yeniden o ilkeleri, o ru- hu yakalayaum" tavnnın depreşmesi dile getirilmiş. Kafadar, ABD lmparatorluğu ile Osman- lı Imparatorluğu'nu karşılaştırmamış bu ya- zısında; bırinın dünyaya egemcn olmaya ça- lıştığı yüzyıllarla öbürünün "klasik" diye tanımlanan yüzyıllarını çoktan aşıp sonuna yaklaştığı süreci karşılaştırmamış tabiatıy- la. Kıssadan hisse çıkaran bir deneme koy- muş ortaya ve şöyle bağlamış tümcelerını: "Paul Kennedy'nin sonıut olarak söyle- diklcrinin geçerligi ne olursa olsun Paul Ken- nedy olayının kendisi, 21. yüzyıla lıazırlaıınıak- ta olan dünyayı anlamak isteyen geleceğin tarihçilerine yararlı olacak. Bir de belki, bir Osmanlı tarilıçisiııin bir türlü böbürlen- me/kayıtsızlık/nelretüçgeninde değerlendir- mekten kurtulamadıgınıız Osmanlı diisiin- ce dünyasının biraz daha ciddiye alınması konıısunda Türk okurlanna bir çağn yap- nıasına yararlı olabilir." Nasihatname türünden olmasa bile, son za- manlarda Türkiye Cumhuriyeti'nin gele- neksel politikasını anımsatan binlerce yazı kondu ortaya; ABD'nin Irak işgaline ortak olmak isteyen hükümete karşı uyanlar yer aldı, ama medyatik seslerinı fazlaca çıkara- bilen kuruluşlann "teşvikkâr" tavırları da yo- ğun oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi (muhalefetin tam, iktidar partisinin bir kı- sım oylarıyla) savaşa katılımı reddederken ABD yetkilileri (Başkan Bush ve şahin gru- bunun yayılmacı politıkasıyla) Irak'ı işgal etti. Paul Kennedy'nin eleştirısine karşın harcamalarda büyük yer tutacak olan savaş mekanizmasını devreye soktu. Avrupa ya- kasında sürdürdüğü savaşlann yanında İran ve "Ortadoğu" sınırlarında yapılan müca- delelerde sonu gelmeyen nıasralların Os- manlı bütçesine getırdiği z.aran halkınayük- lediği üzere, şimdi ABD çok uzak bölgeler- de sürdürmek istediği emperyalist politika- larla kendi vergi mükellefine yüklüyordu; Başkan Bush, savaş harcamaları için Kong- re'nin onayını almakta güçlük çekmiyordu. Osmanlılann sınır boylarında yüzyıllar boyu süren savaş harcamalannın yıkım bo- yutlannı tarihçilerin özgün çalışmalanndan biliyoruz artık. Kennedy'nin yarım ağız uyarıları pek de özgün sayılmaz bu bağlamda. Gerçekten, Osmanlı'nın -günümüzde ABD'nin heves- lendiği- "serhadd" boylarında karşılaştığı can ve nıal kayıplan inanılmayacak boyutlara ulaşmıştı; vergilerin çok büyük bir kısmı bu amansız savunma savaş projelerine akıtılı- yordu. Yemen Türküsü ya da şanı yüce Os- manPaşa'ların ister Kafkasya sınırından is- ter Plevne Kalesi'nden esip gclcn ezgileri, geçmişin buruk imgelerini yansıtadurmuş- tu yüzyıllarca. Yüz binlerce askeriyle, dün- yaya meydan okuyan teknolojisiyle ABD, Kennedy'nin bıraz yarım ağız uyarısına ku- lak verip insafın sınırlan içine mi çekilecek, yoksa Huntington'un harcamaya harcama, askere asker ve silaha silah eklenmesi öne- risiyle görkcmini sürdümıeye mi çalışacak? Her ikisi de çıkar yol değil, ikincisi hiç de- ğil. Ne garip ve acı verici! Silahların gölge- sinde, doğayı, kültürel varlıkları, insanları yok ederek demokratik ortam vaadinde bulunan silah tüccarlarının aldatmacalarını sahiple- rinin sesinden yankılandıran Türkiye'deki "medya" takımına ne demeli! Kıbns Türk'ünün Tek Kurtancısı Kendisidir Aydııı OLGUJN A B ile ilgili tartışmalar aralıksız devam ediyor. Muhalefet haklı olarak Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'e gitmeden önce yaptığı efelen- meleri, AB hakkında söylediği ağır eleştırileri gündeme getiri- yor. Başbakan Erdoğan'ın ken- disine ters düştüğü belirtiliyor. Başbakan Erdoğan'sa gerçekle- ri kapsayan bu eleştiriler karşı- sında kendini pek savunamıyor, caddelerde yaptığı boş gösteri- lerle yetiniyor. Genelde savunma- da kalıyor. Muhalefet, başta CHP liderı Deniz Baykal olmak üzere Baş- bakan'ın Güney Kıbns'ı, yani Rumları Ada'nın tek egemen devleti olarak kabul ettiğini, Baş- bakan'ın Brüksel 'de onay verdi- ği Ankara Antlaşması'nın Rum- lara da uygulanmasının bu sonu- cu getireceğini iddia ediyor. Kim ne derse desin Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'de Türki- ye'ye tarih verilmesinin dışın- daki tüm aleyhteki koşul ve de- rogasyonlarda olduğu gibi Kıb- ns konusunda da hatalı olduğu son derece açık. Taahhüt mektubunun AB ta- rihinde bir örneğinin bulunma- dığı halde iki yabancı şahit hu- zurunda Devlet Bakanı Beşir Atalay'a imzalatılması konusu da garip ve tedirginlik verici bir durum! Hiç kuşkusuz AB'nin Türkiye'den böyle bir belge ta- lep etmesi ve bu belgeyi iki ya- bancının imzası ile kabul etme- si koskoca Türkiye Cumhuriye- ti açısından sanırız onur kırıcı bir durumdur. Söz konusu taahhüt mektubu- nun -ki AB'de 25 ülkeye yapılan uygulamalarda da böyle bir mek- tubun emsali görülmemiştir-, "TürkiyeAnkara Antlaşması'nın gerektirdiği ek protokolü imza- lamaya hazırdır" şeklindeki fi- nal cümlesi Türkiye'nin 3 Ekim tarihine kadar Kıbns'ta tek ege- men devletin Rum yönetimi ol- duğunu açık bir şekilde kabul ettiğini göstermektedir. Ancak AB ne isterse istesin, Türkiye neyi kabul ederse etsin Kıbns'ta KKTC'nin sonunu ge- tirmek, Kıbns Türk'ünün hakla- nnı gasp etmek, Kıbns'ı Girit'e çevirmek, Ada'da Rum devleti- nin egemenliğini sağlamak müm- kün müdür?.. Bize göre kesinlikle hayır. l Jluslarm bağımsızlık ve özgür- lüklerinin siyasal kararlarla yok edilmesinin mümkün olmadığı- nı tarih son derece açık bir şekil- de sayısız örneklerle göstermek- tedir. Kıbrıs Türk toplumuna bu ko- nuda en önemli örnek Türk Kur- tuluş Savaşı'dır. Bunun yani sı- ra Kıbns Türk'ünün 1960-1974 yılları arasındaki var oluş müca- delesini de unutmamak gerekir. Ğörünen Görünen odur ki, iş yine Kıb- ns Türk'ünc düşecek, Kıbns Pürk'ü hiç de yabancısı ve ace- nıisi olmadığı özgürlük savaşı- nı yeniden başlatacaktır. Gelişmeler de gösteriyor ki; AKP iktidarda bulunduğu sü- rece Türkiye'nin Kıbns'ta et- kın bir siyaset izlemesi mümkün değildir. AKP'nin AB'den sağ- lanacak maddi yardım hayalle- ri, zengin işveren çevrelennin baskılan ve AB konusunuıı iç po- litikada bir ağırlık olarak kulla- nılma eğilimleri bu konuda her- hangı bir umut bırakmamakta- dır. AKP iktidan, bu nedenlerden ötürü devletin asırlık Ege ve Kıbns politikasını, Lozan Ant- laşması'nın gereklerini ve büyük önder Atatürk'ün konuyla ilgi- li düşünce ve vasiyetini ısrarla görmezden gelmekte direnmek- tedir; büyük bir olasıhkla da bu tutumunu ilk genel seçimlerde ıktidarı kaybedinceye kadar de- vam ettirecektir. Işin ilginç yani, Başbakan Er- doğan'ın Ankara'da AB konusun- da Cumhurbaşkanı Sezer ve Cîe- nelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün katıhmlanyla yapılan Zirve'de alınan kararlara uyma- masıdır. Katılımcı yetkililerden bu konularda herhangi bir açık- lama gelmemesi de oldukça ga- rip ve şaşılacak bir tutumdur! Bu durumdaTürkiye'nin Kıb- rıs politikasında şiındilik önem- li bir değişiklik beklenmemesi do- ğaldır. Yukanda, artık Kıbns konusun- daki inısiyatifin bızzat Türk top- lumunun eline geçmesinin ge- rektiğini vurgulamıştık. Bu na- sıl olacaktır? Buna yanıtımız son derece açıktır: 1960-1974 dö- nemlerinde nasıl olmuşsa yine öyle olacaktır. Kıbns Türk'ünün ınançları, davaya olan bağlılığı, maddi manevı fedakârlıkları, di- renci ve mücadele azmi Kıbns'ta Rum emellerinin gerçekleşme- sine engel olacak ve KKTC'yi, daha doğrusu Kıbrıs Türk'ünü başı dik bir şekilde yaşatacaktır. Kıbrıs Türk'ü bu mücadele- sinde M. Ali Talat gibi yanlış ve zararlı politikalar üreten ve KKTC'nin bugünlerdekı elinı duruma gelmesine yol açan M. Ali Talat ve yandaşlannı, kesin- likle ış başından uzaklaştınp tas- fiye etıneli, parlamentoya inanç- lı, vatanseverkişileri sokmalı ve bugün deneyim ve kıymeti da- ha iyi anlaşılan fedakâr ve vefa- kâr Türk evladı Sayın RaufDenk- taş'ın gösterdiği yol ve çizgiden hareketle O'nun önderliği altın- da milli mücadeleye hız verme- lidir. Şubat ayında yapılacak par- lamento seçimleri ile nisan ayın- da yapılacak cumhurbaşkanhğı seçimlerinin Kıbrıs Türk toplu- muna bu olanaklan sağlayacağı açıktır. Kıbrıs Türk'ünün, özgürlük ve bağımsızlık savaşının ikinci safhasından da başan ile çıkaca- ğı kuşkusuzdur. Kıbns Türk'ünün geçmiş mücadele yıllannda ver- diği on bin şehit -ki bunlan ne M. Ali Talat ve ne de Başbakan Erdoğan anımsamaktadır- bu ko- nudaki en büyük teminattır. Bu arada Kıbrıs Türk'ü 70 milyon- luk koca Türk ulusunun askeri si- vili, genci ihtiyarı, ünivcrsitesi, bürokratları ve işçi kuruluşlan ile yani başında olduğunu unut- mamalıdır. AFŞİN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 1998/34 Hâkim: Yasemin Karabidek 42488 Kâtip: Aslıhan Köş 457 Davacılar: 1- Vakkas Canlı, Mustafa oğlu, K.tatlar Kasabası, Afşin 2- Bektaş Sümbül, Mustafa oğlu, K.tatlar Kasabası, Afşın Davalılar: Ömer Canlı mirasçıları 1- Hüseyin Yabalı, Ömer oğlu 2- Mahmut Yabalı 1 lalil Canlı mirasçısı 1 - I lalil Yabalı Dava: Tespite itiraz Dava tarihi: 27.11.1998 Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılmış olan tespite itiraz dava.sının mahkememizce yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karar gereğinee, Ömer Canlı mirasçıları, 1336 d.lu Hüseyin, 1933 d.lu Mahmut, 1935 d.lu Cennet, 1945 d.lu Memet, Hüseyin Yaba- lak mirasçıları, 1951 d.lu Ayşe, 1959 d.lu Nazife, Mahmut Canlı mirasçıları 1928 d.lu eşi Sultan, 1951 d.lu Zelilıa, 1966 d.lu Kşc, 1974 d.lu Seher adlanna yapılan adres araştırmasında adreslerinin tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştır. Yukanda isimleri yazılı bulunan davacıların mahkememıze aıt 1998/34 esas sayılı dava dosyasının dııruşmasının 04.03.2005 günü sa- at 9.00'dan itibaren mahkenıemizde hazır bulunmaları ve delillerini ibraz etmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde yargılamalarının yokluklarında devam edeceği ve karar verileceği davetiye ve dava dilekçesı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 13.12.2004 Basın: 60040 PENCERE Politikada Kadın DüşmanlığıL Medyanın taktığı adıyla "AKP'nin Afyon dep- remi" dinci kesimin "fay hattı" üzerinden ör- gütü çatlattı. Gerçekte bu deprem -Celâl Şen- gör'ün kulakları çınlasın- daha büyük deprem- lerin işaretfişeği gibi patlayıverdi... AKP'nin Afyon Milletvekili Reyhan Balandı partisinden istifa etti... Neden?.. Reyhan Hanım diyor ki: "- Namusumla oynuyorlar..." Başta Afyon ll Başkanı Burhanettin Çoban olmak üzere AKP'Iİ 'Milli Görüş' yandaşları Sa- yın Balandı hakkında ileri geri konuşuyorlarmış; nelerde nelersöylüyorlarmış; sözde, Reyhan Ha- nım Ankara'da "AKP'li Bakanlarla, milletvekil- leriyle düşüp kalkıyormuş", üstelik bu dediko- duları çıkaran ve yayan ll Başkanı Çoban, kadın eli sıkmazmış... • "Afyon depremi"n\n kahramanı Burhanettin Ço- ban'ıngazetelerdefotoğraflarıyayımlandı; Baş- kan kıl pranga kızıl çengi!.. Kostümü, gömleği, kravatıyla şık mı şık!.. Tam bir Frenk!.. Zaten AKP'lilerde bu çelişkiye maşallah demek gerek!.. Erkeklerin Batı modasınagörefiyakasın- dan geçilmiyor; iş kadına gelince 'tesettür' dev- reye giriyor... Niçin?.. Tövbe estağfurullah, din min, lslam mislam, inanç minanç hak getire!.. Erkek tahakkümü, kıskançlığı, ilkelliği zavallı kadınların başına be- la!.. • Reyhan Hanım açıklamış: "- AKP'nin Afyon ll Başkanı Çoban, kadın eli sıkmaz!.." Çoban demiş ki: - SıkarımL Sıkarmı?.. Sıkmaz mı?.. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde iktidar partisin- de yaşanan tartışma ve patlayan depremin içe- riği 'Takıyye Partisi'nl cemaziyülevveliyle günde- me oturtuyor. Bakan eşleri sıkmabaş olan bir partide ll Başkanı kadın eli sıkar mı?.. Kadın eli sıkmak günah mıdır?.. Çamaşırsıkmak, portakal sıkmak, dişlerini sık- mak, limon sıkmak, can sıkmak günah değildir... Kadın eline gelince iş değişiyor... • Mizahımızda erkekten yana zalim bir fıkra var: Hoca'yı çirkin bir kadınla evlendirmişler, ilk gü- nü hanım sormuş: - Efendi, kime görüneyim, kime görünmeye- yim?.. Hoca: - Bana görünme de, kime görünürsen gö- rün!.. MüslümanlıkAnadolu'daCumhuriyetöncesiy- le ve sonrasıyla bir hoşgörülü din içeriği kaza- nırken bir sürü 'menfaatperest' ve hasta ruhlu politikacının elinde kadın düşmanlığına yönelik siyasete nasıl dönüştü?.. Yeni kurbanın adı: Reyhan Balandı!.. Kadını ikinci sınıf insan sayan bir siyasal ide- olojiyi benimseyen parti nasıl demokrat olabilir?.. Cumhuriyet kitap kulübü M. EMİN DEĞER BİR CUMHURİYET DÜŞMANININ PORTRESt Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(()212) 514 01 96 EMRE BOZKURT Oğlum rahat uyu. Baban EYÜP YELDAN Seni kelimelere sığdıramadım. BOZKURT-KASTAMONU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No- 2003/38 Davacı Mustafa Doğan taraiindan davalı Hülya (Doğan) Inandım aleyhine mahkememıze açılan nüfus kaydmın ipta- lı davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı gereğinee, Davalı Kastanıunu ılı, Bozkurt ılçesı, Görenlaij Köyü nüfusuna kayıllı Mustafa vc Necmiyc kızı, 11.11.1972 doğumlu llülya (Doğan) Inandım'ın tebligat adresı tüm aramalara rağmen bulunamadığından adıııa ila- nen tebligat yapılmasına karar verılmiş olup, aleyhine açı- lan davanın dui'uşmasının yapılacağı 16.02.2005 günü saat 9.30'da mahkememı/ duruşına salonunda hazır bulunması, tüm delil ve belgelerıni mahkememize göndermesi veya ıb- raz etmesi, durıışmaya gelnıedığı veya kendısıni vekille temsil ettırmedığı takdirde yargılamaya yokluğunda devam edılerek karar verileceği hususıı davdıye yerine kaım ül- mak üzere ilanen teblıg olunur Basın: 59976
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear