Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2005 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
'Kimin Rüyasıdır
İzlediğimiz'
"llkbahar yaz, sonbahar kış ve yeniden."
Hep yineledigimiz? Ta, ilk karşılaşmamızdan bu
yana, yaşamla... Yaşam bir gerçek miydi, masal mı?
Bunuzamanınkarşısındayenikdüştüğümüzdean-
larız, düşünürüz. Rüzgârlar gibi geçince bir bir,
günler, aylar, yıllar...
Işteyeni bir yıl, 2005...
Hiç aklımıza gelir miydi ikibinli yılların bizi bekle-
diği? Ha bugün ha yarın! Gide gide yürüye yürüye
ulaşmak bir amaca!.. Sonra unutmak o amacı... Bir
yenisinin ardına takılmak, yeni bir umut, bir bekle-
yiş, bir sarılış, umut mu, hayal mi, düş mü?
Sen istediğin kadar bekle, istediğin kadar sev,
sevil yadadüşle! Boştur, boşadıryarınlardan bek-
lediğin... Birden gelir o yarınlar! Ne getirir ne götü-
rür sen anlamadan! Şiirlerdir yalnız seni avutan,
yaşamaya zorlayan. Bir şey var, güzel bir şey, ka-
lıcı sandığın...
Yeni bir yıl mı, yoksaeskinin eskisi mi? Kıyamet-
ler koptu daha ilk güne girerken... Sen doğa mısın,
nesin? Ne istersin yarı aç yarı tok yaşayan yoksul
insan yığınlarından? Bir dalga, bir daha silip süpür-
mek acıları, çirkinlikleri! Bilmiyorsun yaşamayı, öğ-
renmiyorsun, sürünüyorsun, çoğalıyorsun, gün gün
sonunu düşünmeden...
Neyi düşünmek? Neyi düşünmemek? Işte sabah,
uyandın baktın gökyüzü aydınlık mı solgun yüzlü
mü? Ülken, dünyan senin bir parçan mı? Değilse,
kimin? O azgın güçlerin mi, silahların mı, para ba-
balarının mı? Bak onlar gittiler Maldiv'lere, Seylan
adalarına... Keyif için, mutlu aşklar, sevinçler için,
ne buldular, ölümü, acıyı, utancı!..
Sabahattin Batur, benim en yakın bir dostum,
şair dostum. Daha başkaları da var. Başkaları da
vardı! Şimdi yoklar! Adlar, yüzler, bakışlar, dizeler
bir bir geçiyor. Kocaman seçkilerde adlar, doğum,
ölüm tarihleri, altmışına varanı az, çoğu yetmişine
ayak basmadan çekip gitmiş.. Biz yaşıyoruz. Ya-
şamak nedir? Duymak, görmek, öğrenmek, hâlâ
hâlâ öğrenmek, ögrenmesini bilmek; yazmak, du-
yurmak sesini, özlemini...
"Bugün onlar gidiyor, yarın sıra sizde, öbürgün/
Dolup dolup boşalan olukları sevincin/ Yoksa biz
daha mı önce varız yaşadığımızdan/ öyleyse ki-
min rüyasıdır izlediğimiz."
Bir rüya, bir düş, bir kendimizi aldatma yolu mu
şiir? Sabahattin Batur yaşamıncasevdi şiiri, sana-
tı... Pekiniyeazyazdı, niyekitaplardolusuyazma-
dı? Bilgeliğinden, ermişliğinden, şiiri bildiğinden, say-
gısından mı? Bir çeşit çekingenliğinden mi? Hep-
si bir avuç inci gibi mi kalsın istedi dizeleri?.. Kim-
selere vermek istemedi mi? Kıyamadı mı?
Yeni yılın ilk günlerinde bıraktım onu bunu. Hep-
si geçici şeyler! Bugün var yarın yok... Kimler mi?
Hepsi, başbakanlar, bakanlar bakmayanlar. Gü-
nün ünlüleri! Gelip geçenleri bir düşün, hangisini
anımsıyoruz, hangisini iyilikle anıyoruz. Şimdikile-
ri, şimdilerde tepelerde dolaşanları da yarın unu-
tup gideceğiz... Ama şimdi bilmezler onlar, yılların
altında nasıl ezilip yok olacaklarını!..
Amaşairler.. bilselerdeyenikdüşmezler. Her ye-
ni dize bir yengidir yaşamdan elde edilen. Sevgili
Sabahattin Batur boşuna mı yazmış:
"Daha da büyür gezegenler arasında zamanl
Işık hızından korkusu özgürlüğün boşlukta/ Deği-
şir ölçekleri alıştığımız ne varsa/ Ağlarız coşkun-
luklar içinde güldüğümüz zaman."
Yine de hoşgeldin diyelim, yeni yıla!.. Dileyelim
mi?
Cumhuriyef
kitap kulübü
MERİÇ VELİDEDEOĞLU
LAİKLİKTEN
ŞERİATAMI?
Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41
(34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96
ANKARA 25. ICRA DAIRESI'NDEN
MENKULÜN AÇIK ARTTIRMA İLAN1
DosyaNo: 2004/31 Tal.
Bir borçtan dolayı haeizli ve aşağıda cins,
miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarıl-
mıştır.
Birinci arttırma 10.01.2005 günü saat 11.30-
I 1 40'la mezat salonunda yapılacak ve o giinii
kıymetlerinin yüzde 60'ına istekli bulunmadığı
takdirde 17.01.2005 günii aynı yer ve saatte 2.
arttırma yapılarak satılacağı. Şu kadar ki arttır-
ma bcdclinin malın tahmın edilen kıymetinin
yüzde 40'ını bulnıasınm vc satış isteyenin alaca-
ğına rüvhanı olan alacaklının toplamından fazla
olmasının ve bıından başka paraya çevirme vc
paylaıın paylaştırma masraflarını geçmesinin
şart olduğu, mahcıızıın satış bedeli üzerinden
yüzde oranında KDV'nin alıcıya ait olacağı ve
satış şartnamesinin icra dosyasmda görülebilece-
ği, masrafi verildiğı takdirde şartnameniıı bir ör-
ncğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi al-
mak istcycnlcrin yukarıda yazılı dosya numara-
sıyla dairemıze başvurmaları ilan olunur.
24.12.2004
Muhammen kıynıeti (lira):
50.000.000.000.-1 L
Adedi: I
Cinsi (IVlahiyeti vc öncmli niteliklcri): 06 BM
494 plaka sayılı 1998 model 19 463 FLT tipi gül
kurusu reııklı tır vekicısı 0988810039 B21 1 mo-
tor, WMAT 32 U138M250649 şası no'lıı MAN
marka Basın: 60033
Osmanlı'nın 'Serhadd'ı, ABD'nin 'Ortadoğu'su
Ne garip ve acı verici! Silahların gölgesinde, doğayı, kültürel varlıkları,
insanları yok ederek demokratik ortam vaadinde bulunan silah
tüccarlarının aldatmacalarını sahiplerinin sesinden yankılandıran
Türkiye'deki 'medya' takımına ne demeli!
Prof. Dr. Salih ÖZBAKAN
• çinde bulunduğumuz 21. yüzyılın şu
I
ilk yıllanndan epeyce bir zaman ön-
ce başlamıştı kimilerinin Osmanlı İm-
paratorluğu'nu ABü ile kıyaslama gi-
rişimleri. Her nedense Osmanlılar sı-
nırlanna çok yakın ya da kendilerinc cağ-
daş olan imparatorluklarla-Portekiz, tspan-
ya, Hollanda, Brıtanya, Rusya vb. ile- derin-
lemesine bir kanjilaştırma işleminc tabi tu-
tulmaksızın 21. yüzyılda dal budak salmış
bir imparatorlukla karşılaştırmaya çalışıl-
mıştır.
Tarihte kıyaslamalara itirazım yok; bu-
nun için benzerlik de gerekmez. Ancak eş
koşullarda düşünülüp aynı kalıplara dökül-
müş açıklama tarzlarıyla (isterseniz para-
dıgma diyebilirsiniz buna!) sağlıklı bir yc-
re varılabileceğini düşünmedim.
Benim burada üstüne bir şeyler yansıt-
mak istediğim husus böyle bir kıyaslama
değil, sadece belirli bir coğrafya üstünde
gerçekleşmiş yapılanmalann ve aynı coğraf-
ya üstüne günümüzün süper imparatorlu-
ğunun getirmck istediği demokratik görün-
tiiye ilişkin postmodern niyet ve dedikodu-
ları anımsatmaktan ibarettir. Şu sıralarda
"Büyük Ortadoğu" tanımı içine yerleştin-
lcn sınırlan ve tanımlan belirsiz ülkeleriıı (te-
melde lslam ülkelerinin ve dahi bu ülkele-
rin kıızeyinde yer alan petrole ve stratejik öne-
nıe sahip bölgelerin) "Uygar Batı" tarafın-
dan kurtanlma (!) operasyonu düşüncesi-
nin ve niyetlerinin bende -bir tarihçide- çağ-
rıştırdığı belirlemelerdir. Bu çerçevedeki bi-
rinci I geniş saha Ortadoğu'dur; oralara Os-
manlılar yayılmışlardı bir zamanlar, "ser-
hadd" oluşturmuşlardı; kimilerine göre "asr-
ı saadefler yaratmışlardı. Yirminci yüzyı-
lın başlannda Amerikan deniz tarihçisi Alf-
redT.Mahan'm icat ettiği, sonradan The Ti-
mcs gazetesinin ve Britanya hükümelinin
Avrupa'yı merkez alan bir yaklaşımla kul-
landığı, ardından da bölge sahiplerinin ça-
resizlik içinde benimsedikleri bu terim, şim-
di de Türkiye Cumhuriyeti'nin örnek sayıl-
ması gerekli görülen bir demokrasi uygula-
masını sözde "ılmılı İslam" potası içinde
-ama benim pek bilemediğim yapılanmay-
la- yeni bir imparatorluğun etki alanı hali-
ne getirilmesi planlanmaktadır.
Sakladığım gazete sayfalanndan bulup çı-
kardığım biryazıya değinmek istiyorum ön-
celikle. Osmanlı tarihi üstüne çeşitli çalış-
maları bulunan ve mesleğini Boston Üniver-
sitesi'ndebaşarıyla sürdürdüğünü sandığım
Cemal Kafadar'ın 12 Ocak 1994 tarihinde
Sabah'ta çıkan "Amerika'nın Paul Ken-
nedy'si varsa Osmanlı'nın da Mustafa Ali'si
vardı" başlıklı bir yazısı; özetle şunları di-
le getiriyor: 1994 ÎCasım ayında lstanbul'u
ziyaret eden tarihçi Kennedy orada ilgi gör-
müştür, Büyük Devletlerin Yükselişı ve Çö-
küşü başlığını taşıyan kitabı ve Hunting-
ton'un "anti-declinist" (inhitat/gerileme/çö-
küş karşıtlığı) söylemi karşısında "declinist"
(inhitat/çöküşbelirleyen)savlarıyladikkat-
lerı çekmiştir. Bu polemik ABD için ciddi
bir çekişme konusu olmuştur; durum Ken-
nedy'nin varsaydığı çöküş doğrultusunda-
ki gidişala karşı bazı önlemlerin alınması-
nın gerekebileceği düşünülmüştür. Kennedy,
ABD'nin uluslararası arenadaki askeri ro-
lünden tamamen vazgeçmesini düşünmü-
yor olsa da imparatorİukları batıran askeri
harcamalann kısıtlanması lüzumuna inan-
maktadır. Oysa Huntington, ABD'nin böy-
le bir role devam etmesini desteklerken bun-
dan vazgeçmesi durumunda çöküşü yaşaya-
bileceğini savunmaktadır. Kafadar, bu bağ-
lamda, 400 yıl kadar geriye gidip eserlerinı
16. yüzyılın ikinci yarısında vermiş olan
Osmanlı tarihçisi ve bürokratı Gelibolulu
Mustafa Ali'yi devreye sokmaktadırve baş-
ka yazarlar tarafından da hazırlanan ve sul-
tanlara öğüt mahiyetinde olan nasihatname
türü literalürde işlenen "Bize bir haller olu-
yor, ayağımı/j denk alrna/sak başımıza bü-
yük felakctler gelir" haberciliğini işlemek-
tedir. Osmanlılar için lslamî takvime göre
1000. yıl (yani 1591/1592) ve 400 yıl kadar
sonrasında (yani ABD için miladî takvimin
2000. yılı yaklaşmaktayken) "kıyamet tel-
lallığı" yapanları anımsatmakta ve anılan bu
yıllara kadar önlerinde diz çöken başka ül-
ke insanları (Osmanlı için Batılılar/Frenk-
ler, ABD için Japonlar ya da Doğu Asya ül-
keleri) tarafından geçilme psikozıı içine gi-
ıildiğinden bahsetmcktedir. Sonuç olarak
da gerek ABD'de gerekse Osmanlı lmpara-
torluğu'nda, "Bizi başından beri bu kadar
başarıb kılan neydi? Yeniden o ilkeleri, o ru-
hu yakalayaum" tavnnın depreşmesi dile
getirilmiş.
Kafadar, ABD lmparatorluğu ile Osman-
lı Imparatorluğu'nu karşılaştırmamış bu ya-
zısında; bırinın dünyaya egemcn olmaya ça-
lıştığı yüzyıllarla öbürünün "klasik" diye
tanımlanan yüzyıllarını çoktan aşıp sonuna
yaklaştığı süreci karşılaştırmamış tabiatıy-
la. Kıssadan hisse çıkaran bir deneme koy-
muş ortaya ve şöyle bağlamış tümcelerını:
"Paul Kennedy'nin sonıut olarak söyle-
diklcrinin geçerligi ne olursa olsun Paul Ken-
nedy olayının kendisi, 21. yüzyıla lıazırlaıınıak-
ta olan dünyayı anlamak isteyen geleceğin
tarihçilerine yararlı olacak. Bir de belki, bir
Osmanlı tarilıçisiııin bir türlü böbürlen-
me/kayıtsızlık/nelretüçgeninde değerlendir-
mekten kurtulamadıgınıız Osmanlı diisiin-
ce dünyasının biraz daha ciddiye alınması
konıısunda Türk okurlanna bir çağn yap-
nıasına yararlı olabilir."
Nasihatname türünden olmasa bile, son za-
manlarda Türkiye Cumhuriyeti'nin gele-
neksel politikasını anımsatan binlerce yazı
kondu ortaya; ABD'nin Irak işgaline ortak
olmak isteyen hükümete karşı uyanlar yer
aldı, ama medyatik seslerinı fazlaca çıkara-
bilen kuruluşlann "teşvikkâr" tavırları da yo-
ğun oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi
(muhalefetin tam, iktidar partisinin bir kı-
sım oylarıyla) savaşa katılımı reddederken
ABD yetkilileri (Başkan Bush ve şahin gru-
bunun yayılmacı politıkasıyla) Irak'ı işgal
etti. Paul Kennedy'nin eleştirısine karşın
harcamalarda büyük yer tutacak olan savaş
mekanizmasını devreye soktu. Avrupa ya-
kasında sürdürdüğü savaşlann yanında İran
ve "Ortadoğu" sınırlarında yapılan müca-
delelerde sonu gelmeyen nıasralların Os-
manlı bütçesine getırdiği z.aran halkınayük-
lediği üzere, şimdi ABD çok uzak bölgeler-
de sürdürmek istediği emperyalist politika-
larla kendi vergi mükellefine yüklüyordu;
Başkan Bush, savaş harcamaları için Kong-
re'nin onayını almakta güçlük çekmiyordu.
Osmanlılann sınır boylarında yüzyıllar
boyu süren savaş harcamalannın yıkım bo-
yutlannı tarihçilerin özgün çalışmalanndan
biliyoruz artık.
Kennedy'nin yarım ağız uyarıları pek de
özgün sayılmaz bu bağlamda. Gerçekten,
Osmanlı'nın -günümüzde ABD'nin heves-
lendiği- "serhadd" boylarında karşılaştığı can
ve nıal kayıplan inanılmayacak boyutlara
ulaşmıştı; vergilerin çok büyük bir kısmı bu
amansız savunma savaş projelerine akıtılı-
yordu. Yemen Türküsü ya da şanı yüce Os-
manPaşa'ların ister Kafkasya sınırından is-
ter Plevne Kalesi'nden esip gclcn ezgileri,
geçmişin buruk imgelerini yansıtadurmuş-
tu yüzyıllarca. Yüz binlerce askeriyle, dün-
yaya meydan okuyan teknolojisiyle ABD,
Kennedy'nin bıraz yarım ağız uyarısına ku-
lak verip insafın sınırlan içine mi çekilecek,
yoksa Huntington'un harcamaya harcama,
askere asker ve silaha silah eklenmesi öne-
risiyle görkcmini sürdümıeye mi çalışacak?
Her ikisi de çıkar yol değil, ikincisi hiç de-
ğil.
Ne garip ve acı verici! Silahların gölge-
sinde, doğayı, kültürel varlıkları, insanları yok
ederek demokratik ortam vaadinde bulunan
silah tüccarlarının aldatmacalarını sahiple-
rinin sesinden yankılandıran Türkiye'deki
"medya" takımına ne demeli!
Kıbns Türk'ünün Tek Kurtancısı Kendisidir
Aydııı OLGUJN
A
B ile ilgili tartışmalar
aralıksız devam ediyor.
Muhalefet haklı olarak
Başbakan Erdoğan'ın Brüksel'e
gitmeden önce yaptığı efelen-
meleri, AB hakkında söylediği
ağır eleştırileri gündeme getiri-
yor. Başbakan Erdoğan'ın ken-
disine ters düştüğü belirtiliyor.
Başbakan Erdoğan'sa gerçekle-
ri kapsayan bu eleştiriler karşı-
sında kendini pek savunamıyor,
caddelerde yaptığı boş gösteri-
lerle yetiniyor. Genelde savunma-
da kalıyor.
Muhalefet, başta CHP liderı
Deniz Baykal olmak üzere Baş-
bakan'ın Güney Kıbns'ı, yani
Rumları Ada'nın tek egemen
devleti olarak kabul ettiğini, Baş-
bakan'ın Brüksel 'de onay verdi-
ği Ankara Antlaşması'nın Rum-
lara da uygulanmasının bu sonu-
cu getireceğini iddia ediyor.
Kim ne derse desin Başbakan
Erdoğan'ın Brüksel'de Türki-
ye'ye tarih verilmesinin dışın-
daki tüm aleyhteki koşul ve de-
rogasyonlarda olduğu gibi Kıb-
ns konusunda da hatalı olduğu
son derece açık.
Taahhüt mektubunun AB ta-
rihinde bir örneğinin bulunma-
dığı halde iki yabancı şahit hu-
zurunda Devlet Bakanı Beşir
Atalay'a imzalatılması konusu
da garip ve tedirginlik verici bir
durum! Hiç kuşkusuz AB'nin
Türkiye'den böyle bir belge ta-
lep etmesi ve bu belgeyi iki ya-
bancının imzası ile kabul etme-
si koskoca Türkiye Cumhuriye-
ti açısından sanırız onur kırıcı
bir durumdur.
Söz konusu taahhüt mektubu-
nun -ki AB'de 25 ülkeye yapılan
uygulamalarda da böyle bir mek-
tubun emsali görülmemiştir-,
"TürkiyeAnkara Antlaşması'nın
gerektirdiği ek protokolü imza-
lamaya hazırdır" şeklindeki fi-
nal cümlesi Türkiye'nin 3 Ekim
tarihine kadar Kıbns'ta tek ege-
men devletin Rum yönetimi ol-
duğunu açık bir şekilde kabul
ettiğini göstermektedir.
Ancak AB ne isterse istesin,
Türkiye neyi kabul ederse etsin
Kıbns'ta KKTC'nin sonunu ge-
tirmek, Kıbns Türk'ünün hakla-
nnı gasp etmek, Kıbns'ı Girit'e
çevirmek, Ada'da Rum devleti-
nin egemenliğini sağlamak müm-
kün müdür?..
Bize göre kesinlikle hayır.
l Jluslarm bağımsızlık ve özgür-
lüklerinin siyasal kararlarla yok
edilmesinin mümkün olmadığı-
nı tarih son derece açık bir şekil-
de sayısız örneklerle göstermek-
tedir.
Kıbrıs Türk toplumuna bu ko-
nuda en önemli örnek Türk Kur-
tuluş Savaşı'dır. Bunun yani sı-
ra Kıbns Türk'ünün 1960-1974
yılları arasındaki var oluş müca-
delesini de unutmamak gerekir.
Ğörünen
Görünen odur ki, iş yine Kıb-
ns Türk'ünc düşecek, Kıbns
Pürk'ü hiç de yabancısı ve ace-
nıisi olmadığı özgürlük savaşı-
nı yeniden başlatacaktır.
Gelişmeler de gösteriyor ki;
AKP iktidarda bulunduğu sü-
rece Türkiye'nin Kıbns'ta et-
kın bir siyaset izlemesi mümkün
değildir. AKP'nin AB'den sağ-
lanacak maddi yardım hayalle-
ri, zengin işveren çevrelennin
baskılan ve AB konusunuıı iç po-
litikada bir ağırlık olarak kulla-
nılma eğilimleri bu konuda her-
hangı bir umut bırakmamakta-
dır.
AKP iktidan, bu nedenlerden
ötürü devletin asırlık Ege ve
Kıbns politikasını, Lozan Ant-
laşması'nın gereklerini ve büyük
önder Atatürk'ün konuyla ilgi-
li düşünce ve vasiyetini ısrarla
görmezden gelmekte direnmek-
tedir; büyük bir olasıhkla da bu
tutumunu ilk genel seçimlerde
ıktidarı kaybedinceye kadar de-
vam ettirecektir.
Işin ilginç yani, Başbakan Er-
doğan'ın Ankara'da AB konusun-
da Cumhurbaşkanı Sezer ve Cîe-
nelkurmay Başkanı Orgeneral
Özkök'ün katıhmlanyla yapılan
Zirve'de alınan kararlara uyma-
masıdır. Katılımcı yetkililerden
bu konularda herhangi bir açık-
lama gelmemesi de oldukça ga-
rip ve şaşılacak bir tutumdur!
Bu durumdaTürkiye'nin Kıb-
rıs politikasında şiındilik önem-
li bir değişiklik beklenmemesi do-
ğaldır.
Yukanda, artık Kıbns konusun-
daki inısiyatifin bızzat Türk top-
lumunun eline geçmesinin ge-
rektiğini vurgulamıştık. Bu na-
sıl olacaktır? Buna yanıtımız son
derece açıktır: 1960-1974 dö-
nemlerinde nasıl olmuşsa yine
öyle olacaktır. Kıbns Türk'ünün
ınançları, davaya olan bağlılığı,
maddi manevı fedakârlıkları, di-
renci ve mücadele azmi Kıbns'ta
Rum emellerinin gerçekleşme-
sine engel olacak ve KKTC'yi,
daha doğrusu Kıbrıs Türk'ünü
başı dik bir şekilde yaşatacaktır.
Kıbrıs Türk'ü bu mücadele-
sinde M. Ali Talat gibi yanlış ve
zararlı politikalar üreten ve
KKTC'nin bugünlerdekı elinı
duruma gelmesine yol açan M.
Ali Talat ve yandaşlannı, kesin-
likle ış başından uzaklaştınp tas-
fiye etıneli, parlamentoya inanç-
lı, vatanseverkişileri sokmalı ve
bugün deneyim ve kıymeti da-
ha iyi anlaşılan fedakâr ve vefa-
kâr Türk evladı Sayın RaufDenk-
taş'ın gösterdiği yol ve çizgiden
hareketle O'nun önderliği altın-
da milli mücadeleye hız verme-
lidir. Şubat ayında yapılacak par-
lamento seçimleri ile nisan ayın-
da yapılacak cumhurbaşkanhğı
seçimlerinin Kıbrıs Türk toplu-
muna bu olanaklan sağlayacağı
açıktır.
Kıbrıs Türk'ünün, özgürlük
ve bağımsızlık savaşının ikinci
safhasından da başan ile çıkaca-
ğı kuşkusuzdur. Kıbns Türk'ünün
geçmiş mücadele yıllannda ver-
diği on bin şehit -ki bunlan ne
M. Ali Talat ve ne de Başbakan
Erdoğan anımsamaktadır- bu ko-
nudaki en büyük teminattır. Bu
arada Kıbrıs Türk'ü 70 milyon-
luk koca Türk ulusunun askeri si-
vili, genci ihtiyarı, ünivcrsitesi,
bürokratları ve işçi kuruluşlan
ile yani başında olduğunu unut-
mamalıdır.
AFŞİN KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No: 1998/34
Hâkim: Yasemin Karabidek 42488 Kâtip: Aslıhan Köş 457
Davacılar: 1- Vakkas Canlı, Mustafa oğlu, K.tatlar Kasabası, Afşin
2- Bektaş Sümbül, Mustafa oğlu, K.tatlar Kasabası, Afşın Davalılar: Ömer Canlı mirasçıları
1- Hüseyin Yabalı, Ömer oğlu 2- Mahmut Yabalı 1 lalil Canlı mirasçısı
1 - I lalil Yabalı Dava: Tespite itiraz Dava tarihi: 27.11.1998
Davacılar tarafından davalılar aleyhine açılmış olan tespite itiraz dava.sının mahkememizce yapılan açık yargılaması sırasında verilen
ara karar gereğinee, Ömer Canlı mirasçıları, 1336 d.lu Hüseyin, 1933 d.lu Mahmut, 1935 d.lu Cennet, 1945 d.lu Memet, Hüseyin Yaba-
lak mirasçıları, 1951 d.lu Ayşe, 1959 d.lu Nazife, Mahmut Canlı mirasçıları 1928 d.lu eşi Sultan, 1951 d.lu Zelilıa, 1966 d.lu Kşc, 1974
d.lu Seher adlanna yapılan adres araştırmasında adreslerinin tespit edilemediğinden ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiştır.
Yukanda isimleri yazılı bulunan davacıların mahkememıze aıt 1998/34 esas sayılı dava dosyasının dııruşmasının 04.03.2005 günü sa-
at 9.00'dan itibaren mahkenıemizde hazır bulunmaları ve delillerini ibraz etmeleri veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi
takdirde yargılamalarının yokluklarında devam edeceği ve karar verileceği davetiye ve dava dilekçesı yerine kaim olmak üzere ilanen
tebliğ olunur. 13.12.2004 Basın: 60040
PENCERE
Politikada Kadın
DüşmanlığıL
Medyanın taktığı adıyla "AKP'nin Afyon dep-
remi" dinci kesimin "fay hattı" üzerinden ör-
gütü çatlattı. Gerçekte bu deprem -Celâl Şen-
gör'ün kulakları çınlasın- daha büyük deprem-
lerin işaretfişeği gibi patlayıverdi...
AKP'nin Afyon Milletvekili Reyhan Balandı
partisinden istifa etti...
Neden?..
Reyhan Hanım diyor ki:
"- Namusumla oynuyorlar..."
Başta Afyon ll Başkanı Burhanettin Çoban
olmak üzere AKP'Iİ 'Milli Görüş' yandaşları Sa-
yın Balandı hakkında ileri geri konuşuyorlarmış;
nelerde nelersöylüyorlarmış; sözde, Reyhan Ha-
nım Ankara'da "AKP'li Bakanlarla, milletvekil-
leriyle düşüp kalkıyormuş", üstelik bu dediko-
duları çıkaran ve yayan ll Başkanı Çoban, kadın
eli sıkmazmış...
•
"Afyon depremi"n\n kahramanı Burhanettin Ço-
ban'ıngazetelerdefotoğraflarıyayımlandı; Baş-
kan kıl pranga kızıl çengi!.. Kostümü, gömleği,
kravatıyla şık mı şık!..
Tam bir Frenk!..
Zaten AKP'lilerde bu çelişkiye maşallah demek
gerek!.. Erkeklerin Batı modasınagörefiyakasın-
dan geçilmiyor; iş kadına gelince 'tesettür' dev-
reye giriyor...
Niçin?..
Tövbe estağfurullah, din min, lslam mislam,
inanç minanç hak getire!.. Erkek tahakkümü,
kıskançlığı, ilkelliği zavallı kadınların başına be-
la!..
•
Reyhan Hanım açıklamış:
"- AKP'nin Afyon ll Başkanı Çoban, kadın eli
sıkmaz!.."
Çoban demiş ki:
- SıkarımL
Sıkarmı?..
Sıkmaz mı?..
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nde iktidar partisin-
de yaşanan tartışma ve patlayan depremin içe-
riği 'Takıyye Partisi'nl cemaziyülevveliyle günde-
me oturtuyor. Bakan eşleri sıkmabaş olan bir
partide ll Başkanı kadın eli sıkar mı?..
Kadın eli sıkmak günah mıdır?..
Çamaşırsıkmak, portakal sıkmak, dişlerini sık-
mak, limon sıkmak, can sıkmak günah değildir...
Kadın eline gelince iş değişiyor...
•
Mizahımızda erkekten yana zalim bir fıkra var:
Hoca'yı çirkin bir kadınla evlendirmişler, ilk gü-
nü hanım sormuş:
- Efendi, kime görüneyim, kime görünmeye-
yim?..
Hoca:
- Bana görünme de, kime görünürsen gö-
rün!..
MüslümanlıkAnadolu'daCumhuriyetöncesiy-
le ve sonrasıyla bir hoşgörülü din içeriği kaza-
nırken bir sürü 'menfaatperest' ve hasta ruhlu
politikacının elinde kadın düşmanlığına yönelik
siyasete nasıl dönüştü?..
Yeni kurbanın adı:
Reyhan Balandı!..
Kadını ikinci sınıf insan sayan bir siyasal ide-
olojiyi benimseyen parti nasıl demokrat olabilir?..
Cumhuriyet
kitap kulübü
M. EMİN DEĞER
BİR CUMHURİYET
DÜŞMANININ
PORTRESt
Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocagı Cad. No:39/41
(34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(()212) 514 01 96
EMRE BOZKURT
Oğlum rahat uyu.
Baban
EYÜP YELDAN
Seni kelimelere sığdıramadım.
BOZKURT-KASTAMONU ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Dosya No- 2003/38
Davacı Mustafa Doğan taraiindan davalı Hülya (Doğan)
Inandım aleyhine mahkememıze açılan nüfus kaydmın ipta-
lı davasının yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı
gereğinee, Davalı Kastanıunu ılı, Bozkurt ılçesı, Görenlaij
Köyü nüfusuna kayıllı Mustafa vc Necmiyc kızı,
11.11.1972 doğumlu llülya (Doğan) Inandım'ın tebligat
adresı tüm aramalara rağmen bulunamadığından adıııa ila-
nen tebligat yapılmasına karar verılmiş olup, aleyhine açı-
lan davanın dui'uşmasının yapılacağı 16.02.2005 günü saat
9.30'da mahkememı/ duruşına salonunda hazır bulunması,
tüm delil ve belgelerıni mahkememize göndermesi veya ıb-
raz etmesi, durıışmaya gelnıedığı veya kendısıni vekille
temsil ettırmedığı takdirde yargılamaya yokluğunda devam
edılerek karar verileceği hususıı davdıye yerine kaım ül-
mak üzere ilanen teblıg olunur Basın: 59976