23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16OCAK2005PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Yarınları Görmek mi? Doksan, yüz yaşına kadar yaşayan- lar, yaşayacaklar var. Insan ömrü za- manla değişti. Doğal yaş sınırı eski- den kırklar ellilerdi, şimdiki olanak- lar, koşullar insanın daha uzun yaşa- masını kolaylaştırdı. Yetmiş, seksen yaşında insanlar politikada, sanatta, ticarette bakıyoruz etkinliklerini, ça- lışmalarını sürdürüyorlar... Bende, hep bir umut vardı, zaman geçsin, gelecek dediğimiz bugüne gelsin, göreyim, yaşayayım! Birme- rak! llkokuldayken, on yıl, yirmi yıl son- rasını düşünürdüm. Babam vardı, annnem vardı. Kim kalacaktı, kim gi- decekti? llle de bir değişme olacak- tı! O günün insanı, bugünün insanı olmayacak, çok daha başka biri ola- caktı.. 'Önce Ekmekler"\ yazdığımda sa- vaş yıllarıydı. Fırınların önünde çey- rek ekmek alabilmek için belki bir saat beklediğim günler... Her an te- pemize bombaların yağmasını bek- iemek, zamanı değiştirmek isteği, daha çok film görmek, kitap oku- mak, sevmek, sevilmek isteği.. Son- ra, delikanlılık, sonra yetkinlik, ol- gunluk.en sonra yaşlılıkdönemleri.. Hep geleceği düşünmek, gelecek- te neler olup biteceğini düşlemek... öyle de oldu, gelecek geldi karşıma oturdu, işte geldim dedi, beğen ba- kalım, ne istiyordun, buldun mu? Yir- misindeydim, otuzundaydım, hiçbir zaman o kadar özlemle, daha çok merakla beklediğim, gelecek saydı- ğım zaman parçası geldi, ama beni sevindirmedi. Umduğumu hiçbir za- man bulamadım... Hep yarınlar da- ha iyi, daha güzel, daha insancaola- cak diye beklemek!. Şairlerin 'şarkı söyleyen yarınlar' dizesinde belirttik- leri gibi bir umut, boş bir umut! "Yarın olsun yarın olsun diye renk- lersoluyor".. Istinye sularında yan- sıyordu bu tango!.. 30'lu yıllardaydık. Necip Celal Bey yalısında piyano ça- lar, biz uzaktan dinlerdik... 'Mazi' neydi, nasıl şeydi? Daha ilkokula başlamamış çocuk, düşünür durur- du. Geçmiş zamandı mazi! Ama be- nim için neydi? Boş bir söz! Önem- li olan, gelecekti, yarındı, yarınlar- dı... Yolun bitimine çok yaklaşmış adam, güneşin batışını seyrederken dalıp git- mişti, on yıl sonrası mı, yoksa yirmi yıl mı? Yazıyorlar konuşuyorlar, AB'ye gireceğiz, Avrupalı olacağız... Yarı yolda tıkanıp kalmazsak, yeni en- gelleri aşamazsak, bambaşka tep- kiler yolu kesmezse!. Yaşı uygun olanlar görecek, 2020'leri 30'ları... Hep aynı eski şeyleri mi, yoksa de- ğişik güzellikleri mi, çirkinlikleri mi? En iyisi geçmişin on, yirmi, otuz yıl- larını düşünsek! Birdebugünü... Ba- kın herkesin elinde telefon var, her- kesin evinde TV var, birçoğumuzun arabası, yatı, katı var, dış gezilere gi- dip gelme kolaylığı var, makineler emrimizde; çok şeyler var yeni, yep- yeni, emrimize hazır!.. Bir de on yıl, yirmi yıl sonrasını düşünürsek!.. Güneş ince bir kızıllık çizerek sin- sice çekti gitti.. Ben de hepiniz gibi dalıp gittim. On yıl, yirmi yıl sonrası- nı kim görecek, kızım, torunum mu? Siz okurlarımın bir bölümü, dilerim he- piniz görürsünüz, ne kadar mutluyum, ne kadar güvenliyim dersiniz. Ama ben bu gidişle, bu tutumla, bu kafay- la daha kırk yıl da geçse çok bir şey değişmeyeceğini sanıyorum. Tam tersi olsun istiyorum, ama insanlar- da bu hırs, bu acımasızlık, bu 'Yal- nız benim için' direnişi, bu bencillik varsa, olacaksa, hiç merak etme- meli yarınlar ne olacak, ne getirecek diye!.. 'Yarınlar bizim' şarkısını anımsı- yorum... Yarınlar bizim mi? Kimin mi? Bir sahibi var yarınların, orası açık, o da bu dünyanın egemenleri, AB'ler, ABD'ler, para babaları, sö- mürgenler, insanın etinden, kanın- dan, düşüncesinden pay alanlar!.. Hangisi Doğru, Hukuk Nerede... Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sanat kurumları arasında önemli güven bunalımının olduğu görülüyor. Son olaylar toplumun, AKP'nin çağdaş sanat kurumlarına bakışındaki endişeleri haklı çıkartır boyuttadır. Güvensizlik ise daha da dcrinleşmiştir. Hüseyin AKBULUT Sanatçı. Kültür Bak. E. Müsteşar Ynl. S anat dünyası ve çağdaş sa- edileıı ve yaklaşık 300 adayın Anka- nat kurumlan, iktidara ge- len AKP hükümetlerinin bu alanda yapacaklan ic- raatlan (!) endişe ile bek- lediler. Çünkü AKP kadrolannın geç- mişte; muhalefette ve REFAHYOL hükümetleri dönemlerindeki söy- lemleri, çağdaş sanat kurumlarına bakışlan ve eylemleri hiç de olumlu değildi. Kültür sanat alanında endişeyle beklenen icraatlar ise gecikmedi. On- ce Kültür Bakanlığı lağvedildi. Kül- tür ve sanat, turistik bir alan olarak değerlendirildi, eğlence olarak ta- nımlandı. "Kamu Yönetimi Temel Kanunır ile kültür ve sanat, mer- kezi yönetimin görev ve sorumluluk alanından çıkartıldı. Tasanda orkest- ralar, sanat kurumları ve kuruluşlar yerel yönetimlere devredildi. Devlet Tiyatrolan ve Devlet Opera ve Ba- lesi "bağlıkuruluş" statüsünü sürdü- rür görünseler de getirilen hükümler- le (genel müdürlerin değişimı, büt- çelerinin Bakan tarafından hazırlan- ması, strateji, denetimlerinin Bakan- lığa verilmesi vb.) tüzel kişilikleri göstermelik duruma getirdi. Sıra; birleştirme ve daha etkın kılınma söylemiyle Antalya ve Çukurova Devlet Senfoni Orkestralannın kapa- tılma karanna kadar geldi. Yaşadığımız yeni olay ise orkest- ralar, Devlet Tiyatrolan ve öbür sa- nat kurumlarında yapılan sembolik sınavların nedensiz iptal edilmesi- dir. Basına "smav skandah" ve "sa- nata darbe" başlıklanyla yansıyan olay, bir yönüyle de ilk kez yaşanı- yor. Düşünün, Maliye Bakanlığı sanat- çı alımı için ihtiyaçlann çok da al- tında olmasına karşın CSO'ya 19, tstanbul DSO'ya 8 (Bakanlık4'e in- dirdi), İzmir DSO'y a 3, Bursa DSO'ya 2 kadro için 19 Temmuz 2004 tarihinde vize veriyor. Orkest- ralara yeni kadrolar verildığini düşün- meyin. Kurumların var olan kendi kadrolarına, kullammları için izin veriliyor. Antalya ve Çukurova DSO listede yok. Sanınm kapatılmaları kararındanvazgeçilmiş değil. Sınav- lar 3 Kasım'da Resmi Gazete'de ya- yımlanarak resmiyet kazanıyor ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkest- rası'nın yapılan ve sonuçları bilinen sınavlan, Bursa Devlet Senfoni Or- kestrası'nın sınavları, sınav devam ederken, İstanbul Devlet Senfoni Or- kestrası'nın 5-6 Aralıkta, İzmir Dev- let Senfoni Orkestrası'nın 12 Aralık'ta yapılacak sınavları, Devlet Tiyatro- lan 'nın 29 Kasım günü yapılacağı ilan ra'da toplandığı sınavı ise 28 Kasım akşamı bakanlık tarafından aniden ip- tal edilıyor. Sınavlar iptal edilirken yapılan açıklamalar ve sunulan gerekçeler ise herkesı şaşkınlığa uğratıyor. Kül- tür ve Turizm Bakanlığı'nın 30 Ka- sım 2004 günkü basın açıklamasın- da, sınavların "ilgili sanat kurumla- nnın yctkili kurullan eliyle ertelenme- sine karar veriltüği, hazuiıklan sür- dürülen yeni yasal düzenlemelerin kanunlaşmasından sonrayeıüden ya- pılacağı, sınava başvuruda bulunan sanatçı adaylannın haklanmn koru- nacağı, herhangi bir mağduriyetin doğmamasına özen gösterileceğT be- lirtiliyor. Şimdi düşünelim. İptal edı- len sınavlarda kazanan adaylann ye- ni sınavlarda hakları nasıl koruna- cak? Kazanan adaylar yeni yapılacak sınavlarda tekrar kazanmış mı sayı- lacaklar? O zaman sınavlar neden yapılacak? Hukukbununneresinde? Bakanlığın yaptığı basın açıkla- masının son bölümünde yer alan "ye- niyasaldüzenlemelerin sanatçılara da- ha çokimkân vefirsatyaratacağT ıfa- desi ise tüm gerekçelerin inandıncı- lığını ortadan kaldırıyor. Sanki yeni sınavlarında başanlı olacak sanatçı adaylan, daha önce hak kazananlar- dan ayncalıkh görev yapacaklar... Bakanlığın gerçekleri yansıtma- yan, çelişkilerle yüklü, hukuk ala- nında tartışma yaratan bu açıklama- sı, beklenildiği gibi kısa sürede ya- lanlandı. Cumhurbaşkanlığı Senfo- ni Orkestrası Müdürü Aycan Sancar, kurumunun tarihsel geçmişi ve 6940 sayılı özel yasanın kendisine verdi- ği görev ve sorumlulukla: "MaliyeBa- kanlığVndan geçmiş, Kültür Bakan- lığVnca onaylanmış, Resmi Gazete'de yayımlanmış, gcrekli yasal duyurular yapıldıktansonraaçılnuşbir sıııavı bir kurul iptal edebilir mi?" diyor. Bitmedi. Sabah gazetesinin 17.12.2004 günkü sayısında"Mum- cu'danşokiddia" başhğıyla yayım- lanan açıklama, sınavlar konusunda yapılan çeşitli açıklamalara, ve bu arada Bakan'ın kendi açıklamasına da yalanlama getiriyor. Dahası bu açıklama; tüm sanat kurumlannı ve sınav kurullarını zan altında bırakı- yor. Sayın Bakan "sınavlarda kaza- nacak stajyer sanatçıların önceden belirlendiği'' savıyla, "bu konuda no- ter tespitiyapıldığı için sınavı iptal et- tim" diyor. Dahası, noterden tasdik edilmiş listelerin bulunduğuna daır "duyumlar"a dayanarak sınavlan ip- tal ettiğini söylüyor. Yaptığı açıkla- mada, icracı sanatçılar için hazırla- nan yeni yasadakı düşüncesinin de ıpuçlarını veriyor. Artık sanat ku- rumlarında kadrolu sanatçı yerine kadrosuz "ıniistakil sanatçı" çalıştı- nlacağını açıklıyor. Yapılan açıklama karşısında sanat kurumlarının yöneticileri ve sınav kurullan ya susarak Bakan'ı haklı çıkaracaklar, ya da kendılerini ve ku- rumlannı toplum karşısında savun- mak için açıklama yapmak duru- munda olacaklardır. Bizim ise Sa- yın Bakan'a söyleyeceğimiz kısa bir- kaç söz var: Duyumlara(!) dayana- rak sınavlar iptal edilemez. Noterden tasdik edilmiş listelere gelince, ...ya- şamını bu alandaki çalışmalara ve- ıcnlcr bilirler. Icra sanatlannda ya- pılan her prova, her ders ve icra her- kesin yorum gücünü ortaya koyar. Bu nedenle sınavlarda tesadüfe yer yoktur. Kımlerın başanlı olacaklan yaklaşık tahmin edilir. Kısacası, no- ter tasdıkli lısteler olsa da kayırma ol- duğu anlamını taşımaz. Sonuç Daha da düşündürücü olan; or- kestralann '6940 sayılı yasa ile yöne- tildiği' gerçeğinin göz ardı edılmesi- dir. Idari ve sanatsal tüm yetkileri Şef 'ın Başkanlığındaki Yönetim Ku- rullan'na veren yasal yetkiyi ve so- rumluluğu Bakanlık nasıl kullana- biliyor? Sayın Kültür ve Turizm Bakanı, TV'de yaptığı söyleşilerde bir tüm- ceyı çok kullanıyor: "Ben hukukçu- yum* diyor Sayın Bakan. Yapılan ata- malar, görevden almalar ve bu konu- da verilen yargı kararlanndaki uygu- lamalan, daha doğrusu uygulanma- yan kararlan, devam eden mahke- meleri de hatırlatarak, duyuma(!) da- yanarak iptal edilen sınavlan sormak gerekir. Sayın Bakan, bu açıklama- lann hangisi doğru? Hukuk nerede? Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sa- nat kurumlan arasında önemli güven bunalımının olduğu görülüyor. Son olaylar toplumun, AKP'nin çağdaş sanat kurumlanna bakışındakj endi- şeleri haklı çıkartır boyuttadır. Gü- vensizlik ise daha da derınleşmiştir. Yanlıştan bir an önce dönülmeli, sa- nat kurumlannın gereksınimleri kar- şılanmalıdır. DSP'li koalisyon hü- kümetleri döneminde tarihsel bir ka- rar çıkartıldı. Antalya, Samsun, Ga- ziantep, Van ve Sıvas Devlet Opera ve Balelerinin kurulma karan. 775 Şa- natçı,45 Memurkadrosutahsisedil- di. AK1' sanat alanında olumlu iz bı- rakmak istiyorsa bu illerde orkestra ve balclerden birinin kuruluşunu ger- çekleştırmeli, bizi mahcup etmeli- dir.. Yazıyı; ünlü düşünür Nietzsche'nin bir özdeyişiyle bitırelim. "tnsanlar, gerçek diye yaşanıa yakışmayan, ya- şamı kökünden kurutup ortadan kal- clıran tehlikeyii/ünden kokuşmakta- dırlaı. Karşı haıvket sanattır. Sanat, gerçeğekurbangitmeyelim diye var- dır." • ** Iletişim Anlayışındaki Gelişmeler ve Basının Onemi Prof. Dr. Nlirİ TORTOP Başkent Üni. llet. Fak. Öğ. Üyesi S ağlıklı ve venmli bir haberleş- menin, iletişimin amacı, in- sanlar arasında anlamlan ortak kılmakür. Birinin söylediğinin, kar- şı taraf tarafından aynı anlam ve içe- rikte anlaşılması demektir. Böylebir anlam birliğinin sağlanamaması, top- lumsal sorunlann çözümlenmesinde birçok sorıınlar ortaya çıkanr. Bu sorunlardan dolayı birinci derecede sorumluluk, haberi gönderene dü- şer. Haberleri sözlü, beden dili ile ve- ya yazılı olarak açıklayan ilk kaynak, konulann söylendiği gibi anlaşılma- masının sorumluluğunu kendisinde aramahdır. Niçin anlamadılar deme- melı, niçin anlatamadım demelidir. Davranış biçiminin ve anlatım türü- nün anlamlan ortak kılmada büyük önemi ve etkinliği vardır. Kullandı- ğımız sözcük, beden dili veya yazı- lı dilimiz, anlatmak istediğımiz şey- lerin karşı taraf tarafından aynı doğ- rultuda ve anlamda anlaşılmasını sağlamalıdır. Haberi veren, iletişimi kuran kaynak kişi veya kurum, ile- tişim konusunu iyi incelememiş ve konuya egemen değil ise görüşleri- ni karşı tarafa aktarmada başanlı ola- maz. Aynca iletişim kuracağı kana- lı ve yöntemi de iyi seçmesi gerekir. tletişimde karşılaşılan başansızlığın en önemli nedeni, alıcının gereği gi- bi anlaşılmaması, ihmal edilmesi, özellikle tepkilerinin değerlendiril- memesidir. însanlar arasındaki iletişimde, ye- ni dünya düzeninde dördüncü kuv- vet, güç olarakkabul edilen basın, en önemli aracı kuruluşlar arasındadır. Toplumsal yaşam insanlar arasında iletişimi zorunlu kılmaktadır. Bu alanda da en etkili organ basındır. Bu- nun için basın, iletişimin kurallara uy- gun olarak sağlanmasında çok büyük titizlik göstermelidir. Tarafsız, nes- nel değerlendirmeler yapmaya önem vermelidir. Diğer iletişim araçlannı çeşitli uğraşıları nedeni ile insanlar izleme olanağını bulamayabilirler. Fakat gazetelerden, aynı gün olma- sa bile, daha sonraki günlerde de ya- zı, makale ve haberleri izleme ola- nağı bulabilirler. Içinde bulunduğumuz yüzyılda, iletişim konusunda ve özellikle ile- tişimin temelinı oluşturan iletişim araçlannda çok önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişme, bundan on, on beş yıl önce yaşayan kuşaklann dahi, hiç tahmin edemcyecekleri bo- yutlara ulaşmıştır. Bu gelişmeler, in- sanlann özel yaşamlannın gizliliğı- ni bozucu doğrultuda endişeler ya- ratmaktadır. Bu sorunlara çözüm bulmak için önlemlenn neler olabı- leceği konusunda araştırmalar ya- pılmakta, ulusal ve uluslararası dü- zeyde çalışmalar yapılarak öneriler getirilmekle ve yasal düzenlemeler yapıbnaktadır. Bugelişmelerde,insan- İann bilgi edinnıe hakları üzerinde önenıle durulmasının büyük etkisi vardır. Bu hakkın gereği gibi kulla- nılmasının gerçekleştirilmesinde, devletin de bılgi verme ödev ve so- rumluluğunun bulunmasının önem- li rolü bulunmaktadır. Kuşkusuz ba- sın, bu alanda en önemli aracı ve et- kili bir organdır. İletişimin anlamı bilgiedinme hak- kı, bilgi verme ödev ve yükümlülü- ğü kavramlan ile bilgi edinme hak- kına, kişiselbilgileringüvenliğiyönün- den ne gibi sınırlamalar getirilebile- ceği konusu ve ılgılı olarak ulusla- rarası kuruluşlann görüşleri ve çe- şitli ülkelerdeki gelişmelerin dikka- te ahnması, iletişimin istenilen doğ- rultuda gerçekleştirilmesinde büyük önemtaşımaktadır... Haklannda bil- gi toplanan kişilere sağlanan haklar ve kişisel bilgilerin kullanılması ile ilgili koruma organlan, sıyasal sorum- luluk ve konu ile ilgili hukuksal ge- lişmelerin de göz önünde tutulması gerekmektedir. Avrupa Birlığı Par- lamentosu ve Avnıpa Konseyi'nin konu ile ilgili genel direktıflennın kapsamı bu alanda yol göstericı ni- teliktedir. Avrupa Birligi ve Avrupa Konseyi tarafından kişisel verilerin ve bilgile- rin kuilanılmasL, topluma ve insanlı- ğa bir hizmet olarak kabul edilmek- tedir. Kişilerın orurma yeri ve milli- yetlen ne olursa olsun, onlann özel yaşamlanna, temel hak ve hürriyet- lerine saygılı olmak, sosyal ve eko- nomik gelişmelere katkıda bulun- mak, temel ilke olarak değerlendıril- mektedir. Kişisel bilgilerin kullanıl- masında, ilgili kişinın bu bilgilerin değerlendırilmesıne karşı, aykın gö- rüşte olmaması da dikkate alınmak- tadır. Bu kullanmanın geçerli ve ya- sal oltnası için ilgili kışinin yaşam- sal bir çıkarını korumaya yönelik olunduğu, temel haklara ve özel yaşama tecavüz mteliğınde ise kul- lanılmasının sakıncalı olduğu, zorun- luluk varsa bunun belirlenmesı gerek- tiği kabul edilmektedir. Dünyadaki gelişmelere ve Avrupa Birliği'ne uyum yasaları çerçevesin- de, 1999 yıllarında Türkiye'de de bilgi edinme hakkı konusunda çalış- malara başlanmış 24 Ekim 2003 günü TBMM tarafından 4982 sayüı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, kabul edil- miştir. Kanunun binncı maddesinde, amacın, demokratik şefîaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açık- lık ılkelerine uygun olarak, kişilerin, bilgi edinme haklannı kullanmalanna ilışkin esasları ve usulleri düzen- lemek olduğu belirtilmiştir. Bunun- la ilgili yönetnıelik, 27 Nisan 2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlan- mışür. Kurum ve kuruluşlar yonet- meliğin yayını tarihinden itibaren bir ay içinde bilgi edinme birimleri oluşturacaklardır. Bu düzenlemelenn ülkemız ve vatandaşlar yönünden önemli yararlar sağlayacağı kanısın- dayız. PENCERE Tsunami ile Küreselieşme Tsunam/'yı televızyonda seyrettik... Inanılmaz boyutta bir kâbusun TV'de gösterime giren renkli filmleri, teknoloji devrımınin sunduğu olanaklar sayesınde evlerimize yansıdı... Dehşete kapıldık!.. Küreselleştik birdenbıre.. Tuzu kuru Batı.tsunaminin acısınabeklenenden daha çok katıldı... Neden?.. • Çünkü tsunami felaketinın coğrafyası, Batılının en gözde tatil bölgelerinı oluşturuyor... Isveçlisin, Almansın, Norveçlisın, kar, sis, so- ğukla hemhâlsin; Güneydoğu Asya'daki güneş, de- niz, kum, özetle doga, gündüzüyle gecesıyle yıl- lık tatilinin takvimıne yazılmış... Hem de nasıl?.. En ucuzundan.. Ancak birdenbire o güzelim doğa canavarlaşı- yor.. Deniz karaya saldırıyor.. Dünyanın öteki ucundaki yoksul ülkeleri tam bir dinlencenin keyif haritasına dönüştüren zengin Batılı ölümle burun buruna geliveriyor... Çelişkili küreselleşmenin beklenmedik birfatu- rası mı bu?.. • Insan hayatı güney yarımküresınde daha ucuz- dur; ama, bu kez tsunami yaşlı genç, çocuk bü- yük, kadın erkek, Batılı Doğulu diye ayrım yapma- dı. Canavarlaşan denizın dalgaları, globalizasyon koşullannda bütün dünyaya büyük bir ders ver- di!.. Güneydoğu Asya gelışmişlikte -Batı ölçeğinde bile değil- yeterlı aşamaya gelmiş olsaydı, tsuna- mıyi göğüsleyebılecektı, Azrail ister Avrupalı olsun, ister Asyalı, yaklaşık 200 bin insanın canını alama- yacaktı... Tsunami bir uyarı mı?.. • Mantık, ister istemez, küresel düzen çağındaki mantıksızlığı insan aklının sağduyusuna sunuyor; turizm ve tatil lüksü olmasaydı, çoğu kişi globali- zasyon kapsamına yuvalanan bu çarpıklığı yete- rince kavrayamayacaktı... Ancak bu çarpıklık Batı'da gündeme giren yar- dım kampanyalarıyla düzelemez... Hasta bir yoksula sadaka vermek, vereni rahat- latır.. Yoksulun sorununu çözmez.. Küreselleşme dünyada gündeme gireli beri yok- sullar daha da yoksullaştılar, zenginler daha da zen- ginleştiler... Küreselleşmenin çarpıklığını gidermek, insanın insanlaşabilmesı için, kaçınılmaz bir insanlık gö- revidir. • Gezegenimizde gerçek küreselleşme ancak bu bilincin paylaşılmasıyla başlayabilecektir. Insanla doğa arasında güvencelı bir denge kurulması, in- sanla ınsan, toplumla toplum, ülkeyle ülke arasın- da hakça bir denge kurulmasıyla gerçekleşebilir ki bugünkü ilkel dünya düzeni bunu engelliyor. YAKAMOZ MOTEL KÜÇÜKKUYU(ASSOS) Tüm odalardu klıına - ılıış - wc - sıcuk sıı, restaurunt KURBAN BAVRAM1 PROGRAM1 20 - 23 Ocak 3 gecc 4 gün Y.P. lkı kişıhk odada kişi başı 125 YTL (125.000.000 TL) Üçiincü kişıye % 25 indırım. 0-6 yaş ücretsız, 7 - 12 yaş çocuk % 50 ındırim. Yakamoz Motel Limaniçi mevkii - KDÇÜKKUYU Tcl: 0 286 752 68 94 - 99 Cumhurjyet kitap kulübü 100'e 5 Vardı Vedat Günyol'a Armağan ALİ EKBERATAŞ Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-lstanbul Tel:(0212) 514 01 96 ESKİŞEHİR ASLİYE 2. HUKUK MAHKEMESL'NDEN Esas No: 2004/305 Karar No: 2004/345 Davacı Ütnüt Salman tarafından davalı tarafından davalı nüfus müdürlüğü aleyhıne açılan isim tashihi davasının yapılan açık duruşması sonunda; Balıkesır ılı, merkez, Hacı Ismaıl Mahallesi, 275 hanede nüfıısa kayıtlı olan Celal oğlu 22.2.1964 do- ğumlu Ünıüt Salman'ın ısmının Ümıt olarak düzeltil- mesine 27.12.2004 tarihinde karar vcrilmıştir. llanolunur Basın1 1419
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear