23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 EYLÜL 2004 PERŞEMBE 14 JV U L i J. U m\ kultur(acumhuriyet.com.tr 1971 Nobel Edebiyat Odülü'nü alan Pablo Neruda'nm 100. doğum yılı Saf olmayan şiire doğruKülrür Servisi- Pablo Neruda'nın 1971 Nobel Ödül törenindeyaprığı konuşmanın bir bölümünü yayınlıyoruz. "Çağdaş devrimci şiir anlayışının bir çe- şit bildirisi sayılabikcek bu yazı, yalıuzca İspanyol şiir geleneğınde değil, dünya şiir geleneklerinde de önemli bir dönüm nokta- sı sayılmaktadır. "Saf Şiır"cilere karşı (is- panyol şiirinde, bu şiir anlayışının önde ge- İen temsilcisi Juan Ramon Jimenez'dır Bizde ise Ahmet Haşim bu şiirsel rutuma çok yakın olarak nitelendirilebilir.) "Saf Olmayan Şiir" kavramını ilk kez ortaya atan Pablo Neruda şıirin olanaklan açısın- dan yepyenı bir yaklaşım getirirken gerek Güney Amerika'da gerekse tüm dünyada kendisinden sonra gelen ya da çağdaş dev- rimci şaırlerin tutumunda büyük etki yap- mıştır. Türkiye'de tam metni ilk kez yayım- lanan bu yazıyı okurlanmıza sunarken bir görevi gecikmiş de olsa yenne getırdiğimi- ze inanıyoruz. Günün ve gecenin belirli saatlerinde, ha- reketsiz duran nesneler dünyasına yakından bakmak hoş şeydir. Uzun, tozlu yollar boyun- ca ot ve maden taşımış tekerlekJer, kömür- lüklerden çıkan çuvallar, fıçılar ve küfeler, dül- gerin çantasındaki araç gereçler. Bütün bun- lar, ınsanın dünyayla ilişkisinin izlenni taşır ve acı çeken şairler için birer ders gibidir. Nesnelerin yıpranmış yüzeyleri, ellerinde on- larda bıraktığı aşınma ve bu tür nesnelerin ki- mı zaman patetik, kimi zaman trajik olan ha- lığını görür. Ellenn asit gibi zorlayıp deştiği, tere ve dumana batmış, zambak ve sıdık kokan, yap- tığımız ışlerin lekelenni taşıyan, kurallara uyan ya da onlan aşan bir şiir olmalı aradı- ğımız. Üstümüzdekı giysilerimiz ya da gövdele- "K.imse aklından çıkarmasın, saf olmayan ve de kusursuz o eski ve umutsuz iğrençlik, belleğimizden uçup gitmiş inanılmaz bir düşün meyveleri, bir çılgınlığın terk edilişinde unutuluş, ay ışığı, artan bir karanlıkta kuğu, bütün hepsi kullanılıp eskitilmiş gönül okşamalarıdır. Şairin olanağı da temel ve mutlak biçimde buradadır." vası, hepsi de dünyanın gerçekliğıne görmez- den gelinemeyecek, garip bir çekicilik sağ- lar. Kışi onlarda, insanlık durumunun safolma- yan karmaşüdığını, nesnelerin kümelenışini, maddelerin ışe yararlılığını ve bırakılmışlı- ğını, parmak ve ayak ızlerini, kendi yaptığı her şeyi tüketen ınsanoğlunun yerleşmiş var- nmiz gibi, yemek lekeleriyle dolu, utanç ve- rici davTanışlanmızın. alnımızdaki çizgile- rin ve gece tapınçlannın ve düşlenmizin, göz- lemlerin ve kehanetlenn, aşk ve nefret bildi- rilennin, kır şarkılannın ve hayvanların, apan- sız karşılaşmalann, sıyasal bağlılıklann, kuş- kulann ve yadsımalann, onaylamalann ve vergılerin damgaladığı saf olmayan bır şiir. Madngalin kutsal yasalan, dokunuşun, ko- ku, tat, görme ve işitmenin buyruklan, ada- let tutkusu, cinsel istek, çalkalanan deniz, aşkJa kendinden geçişlerde nesnelerin derin etkisi; kasıtla hiçbir şeyi geri çevirmeyen ve benimsemeyen ve bütün bunlarla birlikte, gü- vercinin pençesiyle kirlenmiş, buzlar ve diş- lerle çizilmiş, emeğimiz ve alınterimizle in- ceden aşınmış bir şiir, belki de. Ta ki balta- nın gururuyla biçimlenmiş ağaç dikenli tat- lı dilliliğiyle karşımıza çıksın, durmadan ez- gılennı yayan çalgı, avunduran yüzünü bize göstersın. Bahar çiçekleri, sular ve buğday ta- nesi bir tek değerli tutarlılığı paylaşırlar: Do- kunulmuşluğun görkemli yakanşını. Kimse aklından çıkarmasın, saf olmayan ve de kusursuz o eski ve umutsuz iğrençlik, bel- leğimizden uçup gitmiş inanılmaz bir düşün meyvelen, bır çılgınlığın terk edilişinde unu- tuluş, ay ışığı, artan bır karanlıkta kuğu, bü- tün hepsi kullanılıp eskitilmiş gönül okşa- malandır. Şairin olanağı da temel ve mutlak biçimde buradadır. Nesnelerin "kötü tadı"ndan sakınanlar karda yüzüstü kapaklanacaklardır." (Çeviren: AlovaJ DENtZKIZI İLE SARHOŞLARIN MASALI Bütün herifler içerdeydi girdiğinde o çınlçıplak herifler içiyordu, ona tükürmeye başladılar daha yeni çıkmıştı nehirden, bir şey anlamıyordu yolunu yitirmiş bir denizkızıydı küfürler aktı parıldayan teninde açık saçık sözler yağdırddar altın memelerine ağlamadt çünkü bilmiyordu ağlamayı çıplaktı çünkü bilmiyordu giysileri dağladılar gövdesini sigaralar, yanık mantarlarla yuvarladılar meyhanede kahkahalar atarak konuşmadı çünkü bilmiyordu konuşmayı uzak bir aşkın rengindeydi gözleri kolları ikiz safirlerdi dudaklan titriyordu mercan tşığında sonunda çıkıp gitti kapıdan güç bela girdiği nehirde tertemiz oldu yağmurda beyaz bir taş gibi pırıl pırıl yine yüzdü bakmadan arkasına yüzdü hiçliğe, yüzdü ölümüne. Türkçesi: Alova (Kuruntular Kitabı'ndan) AŞK Bunca gün, ah, bunca gün görmeyi seni böyle ktnlgan, böyleyakın, nasıl öderim, neyle öderim? Uyandı kana susamış ilkbaharı koruların, çıkıyor tilkiler inlerinden çiylerini içiyoryılanlar, ve ben gidiyorum seninleyapraklarda çamlar ve sessizlik arasında, sorarak kendime nasd, ne zaman ödeyeceğint diye şu bahtıntL Bütün gördüklerim içinde yalnız sensin hep görmek istediğim, dokunduğum her şey içinde senin tenindir hep dokunmak istediğim: seviyorum senin portakal kahkahanı, hoşlanıyorum uykudakigörüntünden. Neyapmalıyım, sevgüim, sevdiceğim, bilmiyorum nasd sever başkaları, eskiden nasıl severlerdi, yaşıyorum, bakarak, severek seni, aşk tabiatımdır benim. Her ikindi daha da hoşuma gidiyorsun. Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin. Ne kadargeç kaldı! Düşünüp inciniyorunt, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlanndan uçan. Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil, o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel, üzgün, müthiş, bayraklarla donanmış, yaslı, yddızlargibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz. Türkçesi: Alova (Kuruntular Kitabı'ndan) Los PablosNerudas...• Şili'nin, ırmaklannı, kuşlanm şiirleştiren Neruda, bir bakıma Latin Amerika'nın Walt Whitman'ıdır. Whitman nasıl, Amerika'yı, insanı, coğrafyasıyla bir ayna gibi yansıtmışsa, Neruda da aynı şeyi Latin Amerika için yapar. Onun nevrozu coğrafyadan, doğadan uzaklaştıkça artar. ERDAL ALOVA Çalışan insanların, ezilenlerin, banşseverlerin şairiydi o. Neruda'nın ayırt edici özellik- lerinden biri, belki de başta geleni yer yer çok derin, girift, güç anlaşılır bir şiire ulaşırken kişisel ve siyasal yaşamında yalın bir çizgiyi korumuş olmasıdır. Tam anlamıyla dünyevi bir şairdir Neruda. Bu gezegenin şairidir o. Uzaya araç gönderenleri sevmez. "Tembel hayvan" der onlara. Insanoğlu önce bu dünyada tanıtlamalıdır kendini. Yapacağı çok şey vardır daha yerkürede. Bu açıdan bakan Neruda için coğrafya başhca soluk alma alanıdır. Yalnız yurdu Şili'nin değil. bütün dünyanın coğrafyasıdır söz konusu olan. Şili'nin, ırmaklannı, kuşlannı şiirleştiren Neruda, bir bakıma Latin Amenka'nın Walt VVhitman'ıdır. Whıtman nasıl, Amerika'yı insanı, coğrafyasıyla bir ayna gibi yansıtmışsa, Neruda da aynı şeyi Latin Amerika için yapar. Onun nevrozu coğrafyadan, doğadan uzaklaştıkça artar. Eczaneleri, hastaneleri sevmez; doktorlardan korkar. "Yeryüzünde Konaklama" adlı yapıtıyla bir yeryüzü şairi olacağını belli etmişti Neruda. Odas dizisinde yer alan şiirlerinin birinde Türkiye'deki harf devrimine değindiğini hayretle okumuştum. Başyapıtı "Canto General" ile her iki Amerika'nın şaıri oldu.Neruda'nın yurduna, gezegenine böylesine bağlı oluşu ölünceye dek vazgeçmedıği siyasal görüşüyle çakışır. Yalnız yapıtlanyla değil, Banş Konseyi'nde, partide yüriittüğu militanca çalışmayla da politikanın ta içinde oldu. Çalışan insanların, ezilenlerin, banşseverlerin şairiydi o. Neruda'nm ayırt edici özelliklerinden biri, belki de başta geleni yer yer çok derin, girift, güç anlaşılır bir şiire ulaşırken kişisel ve siyasal yaşamında yalın bir çizgiyi korumuş olmasıdır. Sözgelimi, bir Mayakovski'nin, bir Nâzım'ın dolaysızlığı yoktur onda. Şiirini uçurabildiği kadar uçurur. Oyle ki, kimi zaman dünya görüşüyle çeliştiği görülür. Şiirin dızgin bilmez atı aşıp geçer onun kişıliğını. Gözü dönmüş, barbar Amerikan kapıtalizminin desteklediği bir cuntanın Şili'de demokrasiyi ortadan kaldırdığı günlerde, mutsuz öldü Neruda. Paralı sırtlanlar yağmaladılar evini. Yıllar boyunca, Şili halkının egemenlik kuracağı, sahicı bir demokrasi için verilen onca uğraşın yağmalanışının simgesiydi bu olay. Dediğı gıbı Neruda'nın, yine de bir kediydi şiir, yedi canlıydı. Oradan oraya sürüklenir, dört duvar arasına atılır, tekmelenir; bir gün ansızın çıkar karşınıza, sanki o yaşamamış bunlan, gülümseyerek bakar, ışıldayan bir yüzle. Bundan, ısrarla dedi şair her zaman: "Şiir boşuna yazılmış olmayacak." Hikayemi dinler misin? • AJVKARA (ANKA) - "Hikâyemı Dinler misin? Türkiye'de Insan Haklan ve Sivil Toplum Gelişiminin Görsel Anlatımı" sergisinın 18'incisi Ankara'da açıldı. Sergi 2 Ekim'e kadar gezilebilecek. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde açılışı yapılan sergide, "Hikayemi Dinler misin?" tasansının yanında, Can Dündar'ın "Önce Insan" belgeseli de gösterilecek. Serginin açılışında, Prof. Dr. Ilhan Tekeli, "Temsili Demokrasi Krizi Karşısında Katılımcı Demokrasi ve STK'lerin Gelişimi" konulu bır konferans sundu. Tarih Vakfı tarafından, 2002 yılmda hazırlanmaya başlayan tasansıyla Türkiye'de 50- 60 yılda yaşanan insan haklan mücadelesinın 32 canlı tanık aracılığıyla anlatılması hedefleniyor. Değişik kimlik ve öyküyü buluşturan tasannın mali desteğinin yüzde 80'ıni Avrupa Komisyonu sağladı. Tarih Vakfı Başkanı Ahmet Silıer, "Hikayemi Dinler mısın?" tasansının 20 kent gezerek izleyicilerle buluşacağını kaydetti. HALK OYUNLARf BAYRAMf 27TEMMUZ 5AĞUSTOS Sanatçımn 1970 yılına ait bir afiş çalışması Uğur Köseahmetoğlu sergisi • Kültür Servisi - Grafık sanatçısı ve tasanmcısı Uğur Köseahmetoğlu'nun sanat yaşamının 45. yıh nedeni ile düzenlenen 'Grafik Tasanm' sergisi Taksım Sanat Galerisı'nde 20 Eylül'de açıldı.Köseahmetoğlu. grafık tasanmını ıçeriğe biçim kazandırmak, fıkirle görüntünün birleşmese olarak olarak tanımlıyor. Köseahmetoğlu, bu nedenlerle grafik tasarımlarda grafik ve görsel sunumu ön planda ruttuğunu de ekliyor. Avpupa'da Türk Imgesi Konferansı • Kültür Servisi - Rotary'nın 100. yıl kutlama etkınliklen çerçevesınde Gayrettepe Rotary Kulübü tarafından "Tarihten Bugüne Avrupa'da Türk tmgesi" konulu konferans 24 Eylül'de Iş Kule'de düzenleniyor. 11. yüzyıldan günümüze, Avrupa'da Türk imajının nasıl doğduğu ve geliştiğini konu alan konferansta, Prof. Dr. Nedret Kuran Burçoğlu konuşacak Burçoğlu "Avrupa'da Türk imgesi, Avrupa'da çeşıtli dönemlerde, çeşitli ülkelerde Türkün nasıl tarif edildiği, nasıl canlandınldığı ve bu imgeleri doğuran siyasal, sosyal nedenlerle Avrupalının Türke bugünkü bakış açısınf'nı ele alacak. V» Giüü Bcspresi ve Yüderte Yüzteşmek • ANKARA (AA) - "Van Gölü Ekspresi ve Yüzlerle Yüzleşmek" adlı fotoğraf sergisi, 27 Eylül'de Anadolu Ajansı Sergi Salonu'nda açılacak. Gazi Üniversıtesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü ile Gazetecilik Bölümü'nden bir grup öğretim üyesi ve öğrenci, Haziran 2004'te "Doğu'ya Yolculuk ve Yaşam Öyküleri" tasanlannı hayata geçirdi. TCDD'nin Van Gölü Ekspresi ile Tatvan'a giden topluluk, Bitlis, Muş, Bingöl, Van ıllennı Ağn- Doğubeyazıt çevresıni gezerek bölgenin tarihi ve külrürel mirasını fotoğrafladı. Sergi, 1 Ekim'e kadar gezilebilecek. BUCUN • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20 30da Victoria Kogan'ın konseri. (0 212 252 35 00) • NARDİS JAZZ CLUB'ta 21.30'da Beth Trollan Band'ın konseri. (0 212 244 63 27) • YEDİKULE ZtNDANLARI'nda 20 30da Kazım Koyuncu'nun konseri. (0 216 556 98 00) • YAPI KREDİ KÜLTÜR SANAT MERKEZİ SERMET ÇtFTER SALONL'nda 18.30'da Hakan Totkanü'nın konuşmacı olarak katılacağı 'Tango: Notalarla Dans' konulu müzikli söyleşi. (0 212 252 47 00) • tFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Altan BaPın 'Bekâr Odalan' konulu saydam gösterisi. (0 212 292 42 01) KOMEDİ FİLMLERI FESTİVALİ • MAJESTÎK l'de 14.00 te 'Pembe Dokunuş', 16.00'da 'Maggie', 18.30'da 'Aile Bağlan'. 21.00'de k Beni Sadece Tanrı Görür'. (0 212 244 97 07) • MAJESTlK 2de 14.00'te 'Devriyeler', 16.00'da 'Acı Kahve', 18.30'da 'Amerikaü Kuzenler', 21 OO'de 'Son Bir Kadeh Daha'. (0 212 244 97 071 • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00'te 'Parti', 16.00'da Evlenmekten Korkuyorum', 18.30'da 'Henry Orient'ın Dünyası'. (0 212 334 87 30) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 16.00'da 'Mağazada Kargaşa', 18.30'da 'Her Şey Yolunda'. (0 212 293 98 48) • ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 16.00'da 'Dr. Garipaşk', 18.30'da 'Charüe Chaplin 5'. (0 212 249 12 80) x
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear