23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11AĞUSTOS 2004 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DEI Afyon Cezaevi'nde 'komünist' diye uzak durduğum Yön dergisiyle tanışmak kendimle hesaplaşmamı sağladı Birdeıgi okudum,yaşantım değiştiA fyon Cezaevi'ne Ergin /ğ Konuksever isimli bir gazeteci - * A arkadaş geldi ve bizimle üç gün cezaevinde birlikte kaldı. Gelirken yanında biraz dergi ve kitap getirmişti. Dergilerin içinde bir tanesi özellikle ilgimizi çekmişti. Şimdiye kadar komünistliğinden başka hakkında bir bilgimiz olmayan Nâzım Hikmet'in şiiri, Yön isimli bu dergide yayımlanmıştı. • * % . BİP evrimclnin •• •• oykusu • Zihni Çetiner 3 / çimizden birkaç kişi -ben de dahil olmak üzere- "Bu komünistlerin dergisi, biz bunu okumayız" gibi şeyler söyleyerek tartışmaya neden olduk. Üzun süren tartışmalardan sonra dergiyi zorla da olsa yavaş yavaş okuduk. Dergi bütünüyle yeni ve bizlerin isteklerine yakın şeyler yazıyordu. Yön dergisi yaşamımı yeniden yapılandırmama yol açtı. M ahkeme karannı 5 Eyiül 1963 günü açıkladı. 7 idam, 29 müebbet ve benim de aralannda bulunduğum 12 kişi 15 yıl ve diğer arkadaşlar da çeşitlı cezalarla cezalandınlmıştılar. Harbiyeli olarak Önder Aydınlı müebbet hapse mahkûm edilmişti. Yargılanmamız Yargıtay safhasuıdaydı. Bırçoğumuzda kararlann bozulacağına daır kanaat vardı. 2 No'lu Mahkeme'de de yargılamalar sona ermiş, 67 arkadaşımız 4 sene 2 ay ceza almıştı. Okuma zevkl Afyon Cezaevı'de günlerden bir gün Ergin Konuksever isimli bir gazeteci arkadaş geldi ve bızımle üç gün cezaevinde birlikte kaldı. Gelirken yanında biraz dergi ve kitap getirmişti. Dergilerin içinde bir tanesi özellikle ilgimizi çekmişti. Şimdiye kadar komünistliğinden başka hakkında bir bilgimiz olmayan Nâzım Hikmet'in şiiri, Yön isimli bu dergide yayımlanmıştı. Içımizden birkaç kışı -ben de dahil olmak üzere- "Bu komünistlerin dergisi, biz bunu okumayız" gibi şeyler söyleyerek tartışmaya neden olduk. Uzun süren karşılıklı söylenmeden sonra Yzb. Sabri Sarryer, "tnsanın yaşama hakkı elinden ahnırsa tabii ki kaçar" gıbısınden laflar söyledi. Daha sonra da "Önce öğrenin, sonra karsı çıkuı" dıyerek bize bu dergiyi okutmaya çalıştı. Zorla da olsa yavaş yavaş okuduk. Dergi bütünüyle yeni ve bizlerin isteklerine yakın şeyler yazıyordu. tşte bu Yön dergisi hayatımı yeniden yapılandırmama, düşüncelerimi değıştırmeme yol açarken bütün bunlann üzerinde de bana okuma zevkıni ve alışkanlığını kazandrnyordu. Aydemlr ve Cürcan'ın büyüklüflü Bizler ihtilal liderimiz Talat Aydemir'i iyi bir komutan, iyı bir yöneticı ve örgütçü olarak benimsemış, arkamıza bıle bakmadan düşüncelerinden ve kararlanndan yana olmuşruk. 22 Şubat 1962 başkaldınsı sırasında Fethi Gürcan'ın tutukladığı Ismet Paşa'yı Çankaya'da serbest bıraktığı gibi... Başını vermesini bilmiş, fakat baş almasını Mahir Çayan f ıyaralıyorum 7 969 yılı sonbahan başlannda, Ankara'da bulunduğum bir sırada, akşamüzen SBF'ye uğradım. Öğrenci yurdunun ön balkon kısmında Mahir Çayan, Mustafa Kaçaroğhı, Oktay Etiman. Saffet Rüştü Tekin ve birkaç arkadaşıyla oturuyordu. Mahir, "Gel bakahm, karuıca ezraez Talat'm ûç buçuk adamı..." deyınce bir anda sinırlendim. Kendisine, "Biz sJlahımızı befimizde taşmz, bazılan gibi arkadaşuı ldtabmda buhındurmayız" dedım. Oktay Etiman, "Kimi kastediyorsun" diyerek araya girdi. Ben de "Oktay sen değüsin, o kendisini bffir" diyerek tekrar Mahir'e döndüm ve "Bak etrafinda konımalaruı var. Sana on beş dakika içinde zarar vereceğim, kendini koru" diyerek yanlanndan aynldım. Basın Yayın Okulu'na giderek alt katta bir kalem aradım. Atılmış bir tükenmez buldum. Süpürge çöpüyle içini boşaltım. Bir mermiden de barut çıkartarak boşalan mürekkebin yerine doldurdum. Yanımda taşıdığım bir TNT funyesine bunu fitil yaptım. Sonra Mahir'lerin bulunduğu yere döndüm. Mahir'ler oturduklan yerden kalkmışlar, asansörün önünde bekliyorlardı. Elimdeki sigarayla fünyeyi ateşledim. Bir süre elimde tuttuktan sonra, Mahir'in ayaklan dibine bıraktım. Fünye büyük bir sesle patladı. Mahir olduğu yere yıkılmışh. Birkaç arkadaş daha çok küçük sıynklar almıştı. Bir parça da benim kann boşluğuma rast gelmişti. Ama bunlar zararsız şeylerdi. Fakat Mahir'in bacaklannda sayısız miktarda parça vardı. Bu nedenle de ayaklan üzerine basamıyordu. Mahir hemen Hacettepe Hastanesi'ne götürüldü. Erhan Erel'in kardeşi Ercan Erei parçalan teker teker Mahir'in ayaklanndan temizlemiş. Sonra yurda getirilerek beşinci katta bir odaya yatınldı. O funyenin, bu derece yaralayacağını düşünmemiştim. bılememişti. Güç oyunu bozar kuralı göz ardı edilmişti. Albay geçmişte gücünü kullanamamış, sivil bir emekli albay olarak etkı ve yetkisini değerlendırememişti. Ordunun, komuta kademesine bağlıhğını galiba unutmuştu. Bunda en büyük etkenlerden bin de resmı elbisesı üzerindeyken etrafinda örgütlü ve diri duranlann, yan çizeceklerini bilememiş, terk edilmişlıği anlayamamış olmasıydı. tşte bu nedenle de başını vererek, lider örnekliği göstermiş, ama kötü bir ihtilal lideri olmuş, değerlendirilmesi tarih sayfalanna bırakıbnıştır. Ihtllalln mantıflı Şunu belirtmek gerekir ki, ihtilal yasa tanımaz. Zamanla göreceğiz ki, bizi zindanlara atanlar daha sonra muhtıralar ve mektuplarla iktidar olma sevdasına düştüler. Zaman içerisinde, birlikte bizleri tasfiye ettiler. Sonra da yardımcılannı tasfiye ederek kendilerine dikensiz yol hazırladılar. Hatta içlerinden bazılan Silahlı Kuvvetleri ikballeri için kullanarak iktidara el koydular. Bunlar bin dört yüz altmış yedi kişilik Harp Okulu öğrencisini istikballennden edenlerdı. Mustafa Kemal'in devrimlerinden çoğunu ve mirasını Türk-Islam sentezcilerine peşkeş çekenlerdi. Bu ülke yıllarca onlann yarattığı ortamda üreyen hastalıklan yaşadı ve hâlâ da yaşamaya devam ediyor. Henüz o sancılar dinmiş değil. Özellikle 12 Mart Muhtırası'nı verenler, Silahlı Kuvvetler içerisindeki Aydemir Cuntası'nuı karşısında yer alanlardır. Amaçlan ise 1961 Anayasası'nı Süleyman Demirel'in sırtına uydurmaktı; kesip biçerek öyle de yaptılar. 12 Eylül 1980 ise geride ne kaldıysa silip süpürmüştür. Hem de Atatürkçülük aduıa. Zaten Kemalist hareketi yozlaştıran, onu bir restorasyona uğratan hep bunlar ohnuştur. Adları da zaten o dönemde "gardırop Atatûrkçüleri"dir. Bunlannkine bir ihtilal demek de doğru değildir. Her ikisi de (12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980) emir komuta zinciri içinde gerçekleştirilmiş, tutucu düzen ve ABD yandaşlığıdır. tktidar yandaşlığıdır. Oy kaygısıyla siyasilerin yapamadıklannı yaparak, onlann baskıcı, yan faşist yönetimlerine zemin hazırlamışlardır. Flllstln e gldecekler bellrlenlyor 1969 Ağustos ayının sonunda Ankara'ya, oradan da aralık başında Filistin'e gitmeyi düşünüyordum. Bunu Demir Küçükaydın'a açıkladığımda, "Benim için önemli değil, ne zaman olsa geHrim" dedi. lbrahim Kaypakkaya ise daha önce çok istekli olduğu halde çok ağırdan alıyor ve kesin bir ifade kullanmıyordu. Çünkü o günlerde Perinçek grubu ile daha sıkı fıkı ılişkilere girmişti. Nasıl ki M. Kuseyri onlarla görüştükten sonra kesin olarak hayır cevabı verdiyse Kaypakkaya da mutlaka aynı cevabı verecekti. Bundan doğal bir şey olamazdı. Iki grup arasmda kesin aynlık vardı. Daha sonra lbrahim Seven, Fehmi Erbaş, Demir Küçükaydın'la birlikte Antakya'dan sınırdan yürüyerek çıktık; Halep, Şam üstünden Ürdün'e, oradan da Çaraş'a ulaştık. Yaklaşık bir yıllık süreçte Filistin'de bir dizi ilginç olaya tanık oldum. Sonuçta El Saika'nın genel sekreteri Ebu Yasir eylülde parti kongresı yapılacağını, büyük olasılıkla askerlenn darbe yaparak iktidara el koyacaklannı, bu dunımda can güvenliğımi sağlayamayacaklannı söyledi ve Türkiye'ye dönmemı istedi. Yapacak başka bir şey kalmamıştı, döndüm. Yarın: 12 Mart günlerl Devrimci yiğit Deniz Gezmiş Güvenilir dost Yılmaz Güney ir gece, uzun boylu, biraz öne doğru eğik yürüyen, uzun adımlarla sanki acele bir hedefe varmak isteyen bir arkadaş Edebiyat Fakültesi'ne geldi. Bizlerden, zaman zaman patlattığımız şeylerden istedi. Kendisine bir tane verdim. Hemen orada patlatarak büyük bir coşku gösterdi. Kendisine kanım ısınmıştı. "Haydi yanumza birkaç tane alarak merkez binaya gideüm" dedi. Işte bu arkadaş sonradan ülkesı için canını çekinmeden, yığitçe ipte verecek olan Deniz Gezmiş'ti. Çok açıklıkla söylemem gerekirse devrimci bir delifişekti. Adeta namluya sürülmüş, her an tetiğin düşmesini bekJeyen, hedefe yönelmiş bir mermiydi. Işgaller süresince değil, onun daha sonra yapacaklan -ki kendince en devrimci doğrulardı- kendisini, Türkiye devrimci hareketinin ön sırasına getirecekti. Devrim ona göre bir ateşti. Her tarafı sarmalı ve gerekirse yakmalıydı. Bugün şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. Che nasıl devrim için evrensel bir simgeyse Deniz Gezmiş de Türkiye için öyledir. Bu nedenle de her devrimcinin kendisine göre bir Deniz Gezmiş'i vardır. Tek sorumluluğu vardı, o da devrimeydi. Devrim, yaşamının aynlmaz bir parçası olmuştu. Birçok olayda, bunun böyle olduğunu birlikte yaşadım ve gördüm. Zaman zaman karşı karşıya, birçok kez yan yana durduk. Anlaşamadığımız yöntemleri göz ardı ederek 1970'li yıllara birlikte geldik. ~¥~ T"lkemiz sinema sanatını uluslararası m I arenaya taşıyan Yılmaz Güney'ı ilk defa \*S Adana Cezaevi'nde bulunduğum sırada, bir Bulgar casusu olan Mehmetofun bana verdiği Boynu Bükük Öldüler'in ılk nüshasını okuyarak tanıdığımı önceki sayfalarda belirtmiştim. 68 öğrenci olaylan içinde bulunduğum zaman içinde de bizzat tanışmak olanağını buldum. Kardeşim Bekir Çetiner Yeşilçam'da film prodüksıyonu yapıyordu. Daha çok da Yılmaz Güney'in oynadığı filmlerde bu işi yapardı. Bir gün çekimlerin yapıldığı sete gitmiştim. Kardeşim, "Gel seni Yılmaz Güney'le tanıştirayun'' dedi. Ve böylece tanışmış oldum. Insana sevgi ve dostluk veren bir yaklaşımla, beni mutlu kıldı. Biraz cezaevi ve Mehmetof'tan söz ettik. Daha sonra görüşme isteğini söyleyerek yakınlık gösterdi. Sivasal konusmalar Artık, sık sık setlere gidiyor ve kendisiyle konuşma olanağı buluyordum. Bu konusmalar, sinemadan çok siyasal konulan içenyordu. Bir gün bana, her türlü eylemde bızlere yardımcı olacağını ve bunun için de hiç çekinmeden isteklerimizi iletebileceğimi söyledi. Bunun sonucunda, kendisiyle ilişkim gelişerek, büyük ve güvenlı bir dostluğa dönüştü. Artık Levent'teki evine de gider obnuştum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear