23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17 TEMMUZ 2004 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DtZt Lübnan'dan Suriye'ye uzanan bir gezi ZİYA GÜREL ihi Sayda kenti. Arap, Kürt veErmeni nüfusa sahipSuriyey de, SünniMüslüman veDüniler çoğunlukta %lu'nunizinde Şam, her gölgesi, her yapısıyla öteden beri var olduğunu fısıldayan bir kent. Çağdaş giyimleriyle çarşıları dolduran kalabalığın arasında Bedeviler, doğa koşullarının çok zorlu olduğu bölgelerden geldiklerini belli eden giysileriyle seçiliyorlar. Yaşlıca kadınlar, başörtüsü diye en çok eşarp kullanıyor. O da saçları örtercesine; sıkmabaş bir tesettür değil... Umayyad Camii önünde Roma Agora Kapısı... u kez yalnızca Suriye'nin güneyınde dolaş- tık. Başkent Damaskus'ta (Şam), eskı kent çevresinde geçmiştekı halkJann uzaklıkJan yok sayan iletişimine. bilgiye susamışlığına büyüknerek tanık olduktan sonra, Zenobıa Çölü'nde doğuya. tarihin derinliklerine yol aldık. tzlediğimiz yol, 'tpek Yolu'ydu. Suriye'nin, 185.180 km2 genişliğınde toprağı var. Bu alanın yüzde 26'sında tanmsal üretım yapabih- yor. En uzun sının Türkiye ile arasındaki sınır; 822 km. 17.600.000 olan nüfusundan, 18.000 Dürzi, 2.000 çeşitli inançtan insan, işgal altındaki bu top- raklarda yaşıyor. Bölgeye, 20.000 Israilli yerleşim- ci getirilmiş. Ülke nüftısunun ırksal yapısı şöyle: yüzde 90.3 Arap, yüzde 9.7'si Kürt, Ermeni ve di- ğer kökenli.. Dinsel inanç oranlan, yüzde 74 Sünni Müslüman. yüzde 16"sı Dürzi ve diğer başka mez- hep ve tarikata bağh; yüzde 10'u Hıristiyan.. PETROLLE ELEKTRIK URETILIYOR Ülkenin elektrik üretımi, yüzde 58 petrolle; yüz- de 42'si hidroelektrikle sağlanıyor. Her yer, otobanlardan çöl yollanna dek Hafiz Esat'ın, Beşar Esat'ın resimleriyle donatılmış. Ipek Yolu üstündeki Palmyra'da, Agora'ya açılan cadde- nın iki yanındakı sütunlara kondurulmuş büstleri; alt- lanna kazınmış övgüleri görünce, Esat'lann afişle- nyle, tarihten gelen bir geleneğin sürmekte olduk- lannı düşündüm. Çölün ortasındaki bu antik kentte de sütunlara, Aram, Latın, Palmıryen, üç ayn alfa- beyle yazılmış yazıtlarda o günün kahramanının gös- terdiğı yararlılıklar dile getinlıyordu. Başkentın doğusunda duvarlarla çe\*rili Eskı Şam kentinde, Umayyad (Emevı) Camıı çe\xesinde. Se- lahaddin Eyyubi'nın türbesini, Epigrafı müzesı, Os- manlı yapımı Hamidıye kapalı çarşısı, Osmanlı Va- lisı AzemPaşanın Sarayı ile çarşı gırişindekı Hele- nistık sütunlarla karşımıza dikilen görkemli kapıyı görmek. bir zaman tünelinden geçerken yaşanan anakronik bir serüven gibiydi.. Şam Arkeloji Müzesi kapısına uyartahmış Memlük saray duvan... si'nin bir sokak ötesinde. Padi- şahın, yoksul, aç insanlann hac yolu üstünde doyurulması, giy- dirilmesi için kurduğu bir vak- fiye... Bitişikhavuzluavlu, Mi- mar Sinan' ın yapıtı olduğu söy- lenen Sinan Camii 'ne açılıyor. Kubbe ve minare Osmanlı, ama duvarlanndakı bir sıra atlaya- rak döşenmiş siyah-san taşlar- dan süsleme Memlük mimari- sini çağnştınyor. Şam, her gölgesi. her yapı- sıyla öteden beri var olduğunu fısıldayan bir kent. Çağdaş gi- yimleriyle çarşılan dolduran ka- labalığın arasında Bedeviler, do- ğa koşullarının çok zorlu olduğu bölgelerden geldik- lerini belli eden giysileriyle seçiliyorlar. Yaşlıca ka- dınlar. başörtüsü diye en çok eşarp kullanıyor. O da saçlan örtercesine; sıkmabaş bir tesettür değil. I B UrİMAYYAD CAMİİ Umayyad Camii de diğer tapı- naklarla aynı yazgıyı paylaşarak bugünlere gelmiş. Onceleri kili- selenn yer aldığı bu düzlük, St Paul'ün yolu olarak ünJü... Eyyu- bi'nin de Dördüncü Haçlı Sefe- ri'ne karşı koyarken ordusuyla buradan geçtiği söyleniyor. Geç- mişi 8. yy'a uzanan cami, bir ara bir kiliseyle birlikte tapmmaya açık kalmış. Üç minaresi, Eme- vi, Memlük, Osmanlı mimarisi- nin üç ayn özelliğini taşıyor. Ca- minin içinde sembolik bir Nebi Yahya Türbesi var. Salome"nin güzelliğine, işvelerine kanmayıp, din yolundan dönmediği için Müslüman olmadığı hal- de böyle ödüllendirilmiş. Kesik başın da içinde Sa- lome'ye sunulduğu altın tepsinin de burada gömü- lü olduğu söyleniyor. Türbenin çevresi, adak adayan- larla kuşatılmıştı. Avlunun bir ucunda sütunlar üstünde yedi kilitli kapıyla korunmuş hazine odası; diğeT ucunda da za- man] güneşle izleyen saat odası yer alıyor. Bu ikı oda- mn arasında aptes alma yeri var. Umayyad Camii, çaüsının serin gölgesi alunda her inançtan ınsana ennç vermeyi sürdürüyor. Selahaddın Eyyubi, 1146-1174 yıllannda, Suri- Süleymaniye Tekiyyesi... (Fotoğraflar: ZİYA GÜREUfEKlR ÇAUŞKAN) ye'den, Tripoli'de Akdeniz kıyısına uzanan toprak- lara egemen olmuş Nureddin'in komutanı Shir- kuh'un yeğeni. Nureddin, 1169"da Shirkuh'u görev- lendirerek, Frenklerin kolonilerkurmalanna, Fatımi- lerle birlikte Mısır'ı yönetmelerine son verir. Kahi- re'nin Sünni Müslümanlan. Suriye askerlerini özgür- lük savaşçılan olarak karşüar. Amcasının ölümün- den sonra, Selahaddin, Mısır'daki Suriye birlikleri- nin komutanı olur. Nureddin'in ölümünden sonra da Şam'a döner. lyi bir devlet adamı, yürekli bir komu- tan kimliğiyle, yönetimi ele geçirir. Süleymaniye Tekiyyesi, Şam Arkeoloji Müze- EETLES'DAN BEGEESE... Bir kahve molası verdiğim 'Aroma-Cafe'de Suri- yelı gençler iyice modaya uygun giysıler içinde. Be- aties'dan, Begees'den oruz yıl öncesinin müziğini dınlıyorlardı. O anda. durmadan geriye sanlanbir film- de oynadığımı düşündüm. Fransızca yaygınca konuşuluyor. Adım başında. Asya içlerinden. Hınt Okyanusu ya da Pasıfık ülke- lennden, Avrupa'dan yabancılarla karşılaşıyorsu- nuz. Eski Şam çarşısında da kapalı çarşı Hamidiye'de de incinin, değerli taşlann, yerel el dokumalann ışıl- tısı, bu doğu kentı havasını yoğunlaştınyor. Bizleri Beyruftan buraya getiren Suriyeli sürücü- müz, yol göstericimiz Yasir. keskın bir Arap ulusal- cısı. Şam'dan Tadmur'a doğru yola çıktığımızda, Suriye'nin geçmişte yemyeşil olduğunu; Osmanlı- lann gemi yapımında kullanmak için bütün ağaçla- n kestilderini ileri sürdü. Ben de gülümseyerek an- lattıklarına karşı çıktım: Söylediklerinin, Romalılann hamamlaruıı ısıtmak için, Orta Anadolu'daki ormanlan yok ettikleri söy- lentisi kadar inandıncıhktan uzak olduğunu belirt- tim. Hamam konusu açıldı ya, bu kez Yasir, "Ashnda Türklerin hamamı falan da yokru. Arap hamamını İslamiyetten sonra tanıdımz. Baüya bizim pazariayamadığımız hamamı siz sattınız" demez mı? Hamamda yıkanma ahşkanlığıru Doğu Romahlar- dan da edinmiş olabileceğimızi ileri sürsem de Ya- sir'in bu kez haklı olabileceğini de düşünüyordum. Beyrut'taki "Türk Haftası" etkinlikleri sırasında, Türk hamamlannı tanıtan iki konuşma yapan Mimar Ahmetlğdırhgü'den işin aslını öğrenmeye karar ver- dim. Iğdırlıgil, bizlerden sonra çıktığı Şam gezisin- den buluşma yerimiz Beyrut'a döndüğü gün ızlenim- lerini sorduğumda, beni "Şam hamamlanndan baş- ka bir şey görmeye zaman yetmedi kL.. Asünda ben bu bölgeyeyalnızca hamamlan incetemekiçin gektim" diye yanıtlamıştı. Iğdırhgil'e göre Yasir, hamamlarkonusunda doğ- ru bilgiyi yakalamıştı. Türklerin hamamla tanışma- lan, Araplarla karşılaşmalanyla aynı zamana rastlı- yormuş. Arap hamamlannda, Memlük hamam mi- marisinden aluıtılanan özellik, yıkananlann, dökü- nülen sulann içine uzanıp keselenmeleriymiş. YARIN: SURİYE ÇÖLÜNÜ GEÇİŞ Sidon. Baalbek ve Anjar Tarihin gizemli öyküsü...üneye doğru uzanan yolda ilerlerken doğuya. Nahr Ed- Damur tepelerine yönelir- senız, 1880 yılına dek Lüb- nan'a başkent olan Dar El- Kamar kentine ulaşırsınız. 1565'te yenilenen, Emir Fahret- tin'in kurduğu bu yerleşımden tüm Lübnan'a bolluk dağıtılmış. Fah- rettin, ipekçiliği burada geliştire- rek, Sidon'u (Sayda) büyük bir dış- satım limanı yapmış, halkını yok- sulluktan, açlıktan kurtarmış. 1860'da yaşanan kıthk döneminin. ilkinden daha korkunç olduğu söy- leniyor. Çevre, bağlarla, sedir ve zeytin ağaçlanyla örtülü. Kentte eski ipek üretim evi, birOsmanlı ker- vansarayı, Memlük mımari özel- liklerini taşıyan cami, onanlmakta olan bir Katolik kilisesi göze çar- pıyor. Fransız kitaplığı da bu eski yapılann çatısı altında. )RKEMLI YAPILAR Tepelen aşarken içınden geçtiği- mız Dürzi köylerinde yaşlı kadın- lar, küçük başörtülerinin bir ucunu dişlerinın arasına almışlardı. Bu- nun nedeni, inançlanmn giz- lerini yabancıla- ra anlatmaktan sakınmalany- mış. Dürzıler tek eşli. Yenidendo- ğuşa inanıyorlar. Memlük soyun- dan gelen bu topluluk. Mı- sır'dan bu kıyı- lara göç etmiş. Bir Dürzi molla 60. yaşına dek 24 temel kıtabı hatmederek ol- gunluğa eriyor. Tapınmalan giz- li. tncil. Kuran ve Budızmden yeni bir ınanç yaratmışlar. Beyrut'tabirtak- si sürücüsüne. Müslüman mı Hıristiyan mı ol- duğunu sordu- ğumda, anlamlı bir gülümse- meyle "İkisinin arasındayım.."' demişti.. Beyrut'a 85 km. uzaklıkta, Bekaa vadisınin kuzeyinde, Ro- malılann kutsal kenti Baalbek. dev sütunlannm üstünde. tüm görkemiyle ayakta... Roma kartalının egemenlığı altın- daki Suriye'den. Kudüs'e uzanan kolonilerinin sınırlan içine aldığı kente. Sezar çok sevdiği kızı Ju- Ka'nın adını vermiş. MÖ 66'da ba- sılan sıkkelerde. "Colonia Jufia Au- gusta FeKx Heliopolitana" yazar. Romalılar bu tarihten sonra. kolo- niyı önemsemışler. Bu bölgede geçerli olan Asya'ya. Ortadoğu'ya dairtüm töreleri. din- sel gelenekleri dışlamadan dev ta- pınaklann yapımına başlamışlar. Jupıter'e, Baküs'e. Venüs'e ada- nan üç tapınak bütün boyutlanyla eskisi gibi gözler önünde. Romalı- lann güttükleri politika, ele geçiri- len bölgede yaşayan toplumlara uyum sağlamayı temel ilke edinmiş. Bu nedenle, Julia kolonisi, kısa za- manda Jupiter'le özdeşleşen, bu bölgenin yerlisi, Güneş Tannsı Ba- al'in adını almış. 'Tannlann Cen- net Kenti' ya da 'Baal'in kenti' an- lamını taşıyan Baalbek. birçok ta- pınak gibi, Fenike tapınaklannın taşlan da kullamlarak eski kutsal ya- pılann üstüne yapılmış. Kilisele- rin yapımında da Roma tapınakla- Venüs Tapınağı'mn tavan süsleri dikkat çekici... Lübnan'ın Doğu Akdeniz'i boydan boya kuşatan kıyısında tarihin gizemli öyküsü, sonu belirsiz bir anlatım gibi.. Sayda, eski adıyla Sidon, bir liman kenti.. Kıyıdaki kalede, uygar Fenikelilerin izleriyle dile gelen geçmiş, Haçlılann, Araplann, Osmanlı'nın öyküsüyle sürüyor. Bu topraklara ayak basan tüm kavimler, ordular aynı yolu izlemişler... nnın taşlanndan yararlanıldığı gö- rünen bir gerçek. Beyrut müzesinin dışında. Baalbek te de Byblos'ta da bu konuda panolarla kesıtleri gösteren, çok iyi düzenlenmiş mü- zeler var. Anjar, Beyrut'un güneydoğusun- da. Anti-Lübnan dağlannın etek- lerinde, MS 800 yılına dek yaşamış, daha yeni bir kent. Bizans yapı yön- temleri, pişmiş toprak katmanlarla göze çarpıyor. Daha yükseklerde yılın 8 ayında kayak yapılabilen tu- ristık yerler var. Lübnan' ın Doğu Akdeniz'i boy- dan boya kuşatan kıyısında tarihin gizemli öyküsü, sonu belirsiz bir an- latım gibi.. Sayda, eski adıyla Si- don. bir liman kenti.. Kıyıdaki ka- lede, uygar Fenikelilerin izleriyle di- le gelen geçmiş, Haçlılann, Arap- lann, Osmanlının öyküsüyle sürü- yor. Bu topraklara ayak basan tüm kavimler, ordular aynı yolu izle- mişler. Fenikeliler, Romahlar, Eme- viler. Haçhlar, Osmanhlar; Akde- niz kıyısında kuzeyden güneye, Tri- poli'de, Byblos'ta, Beyrut çevre- sinde, El Damur'da, Sidon'da, Sur'da. önce ko- naklama yerleri yapmışlar, daha sonra ulaşımı güvenceye alan savunma nokta- lannı yerleşime dönüştürerek korumuşlar. Kervan yolla- n, limanlar, te- cünsel tnal akı- şına, hacıların geçişlerine hep açık tutulmuş. Bu nedenle uy- garlıklann kalın- tılan yan yana, üstüste,birara- da... Byblos'ta geçmışin derin- liklenne de ini- liyor.. Tarih öncesin- den, demir ve bronz çağına bağlanankalıntı- larla, tahıl am- barlanyla; Feni- ke limanıyla; Roma, Bizans, Arap, Memlük, Osmanlı yapıla- nyla. o görkem- li canlılığı yeni- den ayağa kaldı- nyor. Kültürler ara- sındaki etkileşı- min coşkusunu izlemek; insan- lığın yazınsal an- latımı mitoloji- den yola çıkarak daha da düşsel boyutlara taşıdığı Eski-Yeni Ahit'in satırlan arasında bilinmeyen ya- kınlıklan yakalamak. bu coğrafya- nın da, Anadolu gibi destanını nok- talaması olanaksız, benzeri olma- yan bir ülke olduğunu, ta yürekler- de duyumsatıyor. lARİHİN SONU' Amerika'nın yeryüzü egemenli- ği tutkusu. demokrasınin yeniden keşfi gibi boşuna bir uğraş.. Ya da bugünün ımparatorlannın, teknolo- jik üstünlükJeriyle tarihin kanlı say- falanna yenilerini eklerlerken sı- ğınmak zorunda kaldıklan kirli bir yalan.. "Tarihin Sonu" başlıkh se- naryolan uyannca, yangını Ortado- ğu'dan başlatıp Asya'nuı kapılan- na, Kuzey Airika'ya taşıyanlann, za- man boyutu içinde yitip unutulma- lan kaçınıhnaz. Çünkü arkalannda düzeyi düşü- rülmüş demokrasi düşüncesinden; seyreltilmiş radyoaktifkatkılı bom- balannın artıklanndan, işkence gö- rüntülerinden, acıdan başka bir şey bırakmıyorlar...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear