14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11TEI IMUZ 2004 PAZAR CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUISAYAKIN ArkadaşımsinemaRüzgânn bahar kokulan taşıdığı bir cumartesi günü, pencere önüne dizili saksı- lar arasından birbiriyle ko- nuşan kadmlann gözü, ge- niş basamaklardan oluşan merdivenli sokağın köşeba- şındaydı. Her cumartesi olduğu gi- bi o gün de 'Kadınlar Ma- tinesi' vardı Saray Sinema- sı'nda. Çocuklar okullann- dan eve dönecek ve ayaküs- tü atıştınlan bır iki lokma- dan sonra koşar adım yürü- nerek ucu ucuna yetişilecek- ti sinemaya. Filiz Akın ile Ediz Hun'un yeni bir filmi gel- mişti Istanbul'dan. Yapılan hazırlıklardan haberdar olan çocuklar da, uçarcası- nagelirlerdi evlerine. Soka- ğın köşebaşında, siyah ön- lükleriyle birer karga yav- rusu gibi görünerek. pence- redeki annesinin yüzünü güldüren çocuklardan biri de bendim. 'Çocuk ve Sinema' de- nildiğınde, cumartesi günleri okul bahçesin- de yapılan törende, arkadaşlanmla smıfın son sırasında yer alma kavgası gelir aklıma. Çünkü, son sırada yer alan öğrenciler, çıkış kapısına yakın olduklanndan tören bitimin- de okuldan ilk aynlan olurlardı. Bu da, eve daha tez ulaşıp sinemada güzel bir koltuğa bi- let almak demekti. Serum şlşesl ne Işe yarar Annem. annesinin çalıştığı hastaneden ge- tirdiği boş bir serum şişesini ağabeyim ve benim tüm yalvarmalanma aldırmadan çan- tasına koyardı. Kadınlar matinesinde bırakın koltuklan. yerler bile dolu olduğundan filmin ortasında çocuklan tuvalete götürmek zor olurdu!.. Kadıköy'deki Hale Sineması'nın, perşem- be günleri gündüz seanslannı kaçırmayan Nâzım Hikmet, annesinin tuttuğu serum şi- şesine çişini yapan bir çocuk görmüş müdür, yoksa bu uygulama yalnızca taşraya özgü müdür, bilemem ama, Nâzım' ın nasıl bir or- tamda film seyretmekten hoşlandığını, 20 O- cak 1935 tarihli AJcşam gazetesinde 'Orhan Selim 1 imzasıyla yazdığı yazısından sizlere okuyabilirim: "Geçen Perşembe, her Per- şembe yaptığım gibi Kadıköy'de Hale Si- neması'na gittim. Bu şipşirin sinemanın Perşembe gündüz seanslannı severim, çünkü o saatlerde dokuzundan on altısına kadar okullu çocuklarla doludur. tçinde boy boy kuşlar cıvıldayan kocaman bir ka- fese benzer. Çocuklarla beraber sinemaya bakmanın tadına doyum olmaz." Çocukluğunu taşrada yaşayanlar, Istan- buî'da doğanlardan daha çok severler bu bü- yülükenti. Çünkü, Istanbul 'sinema' demek- tirher şeyden önce!.. Hem beyazperdede oynayan filme bakılır, hem de o filmin çekildiği Istanbul'a. Galata Köprüsü, Beyoğlu. Rumeli Hisan, Kız Ku- lesi... Sahi, şu Kız Kulesi 'nin beyaz duvann- da yaz akşamlan neden sinema kurulmaz ki!?. Bu düşüncemı bir kişi heyecanla karşıla- mış ve yardım sözü vermişti bana. Kız Ku- lesi'nde yapacağımız film gösterilerinin adı- nı bile koymuştuk. Bu ad. bır dızeydi Orhan Veli'den: "İstanbul'un orta yeri sinama"... Ama o güzel insanın, kurtların saldırdığı bir at gibi hüzünlü oldu sonu... Ye, düşümüzü gerçekleştireceğimiz yıla giremeden aynldı aramızdan Onat Kutlar!.. Istanbul sınemalanyla on yaşımda tanış- tım. Terzi Tuncay, dikiş tutturmak umuduy- la, eşini ve ikı çocuğunu alarak Istanbul'a gelmıştı. Cumartesi günleri Selimiye Kışla- sı'na gidıyorduk artık... Hayır, hayır!.. Baba- mın tutuklandığını sanmayın. Selimiye Kış- lası'nda bir sinema salonu vardı o yıllarda... Ve semtın çocuklan, ters dönmüş bir bilardo masasına benzeyen tarihi yapıda filmler iz- liyorduk. Yılmaz Cüney'ln yargılandıflı yer O sinema salonu sonradan 'M ahkeme Sa- lonu' yapılmak üzere kapatıldı. Birçok insan düşünce suçlusu olarak hâkim karşısma çı- kanldı. duvarlannda bir zamanlar çocuk kah- kahalannın yankılandığı dört duvar arasın- da... On yaşındaki Sunay Akın'ın film seyretti- ği o eski sinema salonunda yargılananlardan biri de Yılmaz Güney'dirL Ve sinemamızın ustalanndan Yılmaz Güney. Selimiye Kışla- sı'ndan yazdığı bır mektupta şoyle seslenır eşıne: "Oğlumuz bıkıp usanmadan büyü- yor, yürüyor, konuşuyor öyle mi? Resim- İerinize bakıyorum; yüreğim bir coşkuy- la doluyor. Beraber olacağımız güzel gün- leri düşünüyomm..." İstanbuFa taşındığımız ilk gün, kamyon- dan indinlen eşyalar eve taşınırken ayakal- tında dolaşmamızı istemeyen annem, soka- ğa çıkmamızı istemiştı. Benden daha giriş- ken olan ağabeyim, bakkalın önünde. gazoz şişelerinin kasalanna oturan çocuklara doğ- ru gıderken ben, hanımellerinin sarktığı bir duvara yaslanan bısiklete yönelmiştim... Ağustos güneşı ne de güzel parlıyordu zi- linde!.. "Binmek ister misin?" .. Bu sesle ırkildim aniden, elimi bisikletten çekip bir suçlu gibi kızaran yüzümle geriye döndü- ğümde, bir filmin içinde sandım kendimi. Annemin, dizlerine oturtup san saçlannı taramayı düşlediği ünlü çocuk yıldız Omer- cik tam karşımda duruyordu. Ömer Dön- mez ile başlayan dostluğumuz süriip gidiyor ogünden beri... Ve ben onu çok seviyorum. saçlanmın si- yah ve kıvırcık olmasına rağmen!.. Aydınlanmanm usta yazan, dostlan, sevenleri ve ailesinin katıldığı törenle toprağa verildi Vedat GünyoFu uğurladık Başsağlığı mesajlari: Yapıtlanyla yaşayacak tstanbul Haber Servisi - Yazar Vedat Gün- yol'un yaşamını yitirmesi nedeniyle pek çok isim gazetemize başsağlığı mesajı gönderdi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Vedat Günyol'un ölümünden büyük üzüntü duyduğu- nu ifade ederek şunlan kaydetti. "Deneme, çe- viri, derleme, eleştiri ve araştırma yazılan, Atatürkçü kimliği ve eğitimci yönüyle ulu- sumuzun sevgisini kazanan Vedat Günyol, yazınımızın usta yazarlan arasında her za- man anılacak, geride bıraktığı yapıtlanyla yaşayacaktır." TBMM Başkanı Bülent Annç ile Kûltür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu da mesajlanyla Günyol'un yaşamını yitirme- sinden duyduklan üzüntüyü dile getirdiler. DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit ise mesajın- da "Vedat Günyol, aydınlık yazılanyla ve usta çevirileriyle Türk külriirüne büyük katkılarda bulunmuştur. Onun kültür yaşa- mımızdaki değerini bilenlere başsağlığı dile- rinT dedi. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakn Yönetim Kurulu Başkanı İlhan Alkan, İsmet Kemal Karadayı, Müşerref Hekimoğ- lu, Avukat Halit Çelenk, Mustafa Onar da Günyol'un yakınlanna başsağlığı diledi. TYS'den blldirl Türkıye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulu, Günyol'un ölümü nedeniyle yayımladığı bildi- rede "Türkiye Yazarlar Sendikası en bilinçli üyelerinden birini yirirmenin üzüntüsü içindedir. Türkiye aydınlanması, yaşamıyla yapıtı tam tamına çakışan böylesi kişilere çok şey borçludur. Onu sonsuzluğa yürekle- rimiz saygıyla dolu olarak uğurlarken; anı- sının. yapıtlanmn hep bizlerle olacağını, yo- lumuzu aydınlatacağını biliyoruz." tstanbul Haber Servisi - Ga- zetemiz yazan \e aydınlanma- nın öncülerinden Vedat Günyol, dostlan, sevenleri ve ailesi tara- fından gözyaşlan ve çiçeklerle son yolculuğuna uğurlandı. Aydınlanmanm öncülerinden. hümanist, yazar, çevirmen Vedat Günyol için ilk tören saat 14.00'te Teknoloji Channel TV Bınası önünde düzenlendi. Ailesi, Mar- mara Eğitim Kurumlan ve Mal- tepe Üniversitesi tarafindan dü- zenlenen törende konuşan Tek- noloji Channel Kanalı Genel Mü- dürü Metin Gökyokuş. Gün- yolun "Hepinizi mülkünüz olan zamana sanlmaya çağın- yorum. Çünkü gün olur zama- nın kendisi gibi hayali de ciha- na değer" sözünü anımsatarak "Şimdi biz birlikte geçirdiği- miz günlerin hayaliyle yaşıyor ve bu hayaün cihana değer ol- duğunu daha iyi anlıyoruz" de- di. Para yerine bihmi, sanatı, ser- vet yerine insanlığı, miras yerine ekini ve uygarlığı seçen Gün- yol'un kendilerine çok şey öğret- tiğini söyleyen Gökyokuş, "Ve- dat Hoca'mn kurumumuzda estirdiği rüzgâr, tek sözcükle görkenüiydi" diye konuştu. Gazetemiz adına konuşan Kül- tür Servisi şefi, şair Egemen Berköz, "Vedat Günyol ölme- di, sadece aramızdan ayrıldı. Sonsuzluğa erdi. Yapmamız ge- reken kendisini bir adam örne- ği olarak ve düşüncesini gele- T ? debiyat ve sanat dünyasından çok sayıda ismin yanında Günyol'un öğrencilerinin J_i de hazır bulunduğu törene, aralannda arkeolog Halet Çambel, yazar Doğan Hız- lan, gazetemiz yazarlan Erdal Atabek ve Ataol Behramoğlu. eski TGC Başkanı Nail Güreli, yazar Meriç Velidedeoglu. Erdal lnönü. Prof. Türkan Saylan, Prof. Bedia Akar- su, Prof. Aydın Aybay, Prof. Mehmet Zaman Saçuoğlu, şair Orhan Alkaya, tiyatrocu Ferhan Şensoy, şair Müslüm Çelik, yazar Demir Ozlü. avukat Eşber \'ağmurdereli, şa- ir Ayten Mutİu. şair Nevzat Çelik. Prof. Coşkun Özdemir, '68'hler Birliği \akfı Baş- kanı Gökalp Eren. yazar Ahmet Umit İTL Turizm Eğitimi bölüm sorumlusu Şaban Ali Yaşaroğlu, işadamı Şakir Eczacıbaşrnın da bulunduğu çok sayıda Günyol dosru katıldı. Aynca Cumhurbaşkanı ile Bülent-Rahşan Ecevit çifri çelenk gönderdi. cek kuşaklara taşımak" diye konuştu. Türkiye Yazarlar Sendi- kası Başkanı Cengiz Bektaş da "Onun bir sözü vardır. 'însan- lan sıze yaptıklan ile değil baş- kalanna yaptıklan ile ölçün der. Ben onu başkalarına yaptıkla- rı ile ölçtügümde duyduğum tek şey gurur" dedı. Maltepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı Isa Eşme de Türkiye'nin yaman bir aydınlanma sevdalısını, sevgi- li öğretmenini, Köy Enstıtülen sevdalısını yitirdiğini vurgulaya- rak "Bu acıyı yüreklerimize gö- müp taşıyacağız" dedi. Günyol 'un öğrencileri ve dost- lan adına bir konuşma yapan AİLESİ: CÖREVİMİZ GÜNYOL'UN İNANDIĞI İNSAN SEVGİSİNİ YASATMAK Ailesi tarafindan hazırlanan açıklamayı Gün- yol'un oğlum diye hitap ettiğı Türker Gedik oku- du. Açıklamada, "Yeri doldurulamayacak bü- >iik bir değerimizi. ailemizin onur kaynağı. ba- bami7i. amcamızı, can dostumuzu, edebiyatın cumburbaşkanı ve hepsinden önemlisi 1923 ay- dınlanma devriminin öğretmeni Vedat Günyo- lumuzu kaybettik. Başımız sağ olsun" denildi. Herkesin para. çıkar ve unvan uğruna insan çen- gelinde birbirini gırtlakladığı bir toplumda Vedat Günyol olabilmenin en büyük gurur olduğu vur- gulanan açıklamada şöyle devam edildi: "Hepi- mize düşen görev, Günyol'un inandığı ve sava- şını verdiği 'insan sevgisini' yaşatabilmekrir." Prof. Mehmet Başaran da Gün- yol'un toplumun yüzyıllık tanığı olduğunu söyleyerek "'Bence şimdi de bizi duyuyor" dedi. Günyol'un bu ayın sonunda CumhuriyetKitaplan'ndan çıka- cak olan "100'e 5 Kala" adlı ki- tabını yayına hazırlayan Ali Ek- ber Ataş "Onu hastanede ziya- ret ettim ve çıkacak olan kita- bının kapak çalışmasını göster- dim. Çok mutlu oldu" dedi. Vedat Günyol Kütüphanesi gi- rişine konulan Günyol'un naaşı alkışlar ve çiçeklerle cenaze ara- basına kondu. Buradan Eren- köy'deki Galip Paşa Camii'ne ge- ririlen Günyol, ikindi namazınm ardından Karacaahmet Mezarh- ğı'nda toprağa verildi. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL 'Gracias a la Vida' Joan Baez'in konserindeyiz. Açıkhava Tiyatrosu'nda tek boş yer yok. Mer- divenler bile dolmuş. Sağdaki soldaki duvarın tepesi dolmuş... Tüm dinleyiciler, benim gençlik günlerimden kalma değil, yani büyükanne, büyükbaba yaş grubundan değil elbet. Tahminimin aksine, bu- günün gençleri çoğunlukta bile diyebilirim... Sahnede dört müzisyeniyle göründüğü an or- talık alkıştan ınliyor. Çok eskilerden bir şarkıyla açıyor konseri: "Farevvell Angelina"... İlk andan dinieyici istekleri haykınlmaya başlıyor: "Bütün çiçekler nereye gitti?" (Hayır bu kez, "çiçekleri kızlar kopardı, kızlar delikanlılara kaçtı, delikanlı- larsavaşa gidip öldü" olmayacak.) Sahneden ge- ri haykınyor "işte"diyor, "Bütünçiçeklerburada" ve eliyle Açıkhava Tiyatrosu'nu dolduran genç- leri gösteriyor... On bir yıl aradan sonra Türkiye'de hem eski- lerden hem yenilerden söyleyecek (1988'de Is- tanbul ve Antik Efes'teydi; sonra 1989'da Istan- bul, Antik Efes ve Ankara Hipodrom'da, sonra 1993'te, Nâzım Hikmet'in yaşgünü kutlamalan için gitarını kapıp, "Bu size değil, kendime birar- mağan" diyerek, Istanbul'da aramıza katılmıştı). Göçmen işçilerle ilgili "Deportee"y\, en son plağı "Dark Chords on a Big Guitar"dan bir şar- kı izliyor. Çok güvendiği bir müzisyenin Steve Earle'in "Christmasin VVashington"şarkısını, sa- vaş karşıtı, yol başlannı tutmuş eli kanlı canilere karşı şarkısını söylüyor. Woody Guthrie lerı Mar- tin Luther King'leri, Ghandi'leri çağınyor; şid- deti lanetliyor... Yavaşyavaş ısınmaya başlıyoruz. Konuşmaya başladı mı, keyfi yerinde demektir... (Bir kez ABD'deki bir konserde, Nikaragua hakkında ko- nuşunca, dinleyicinin biri "Kapa çeneni de şarkı söyle" diye seslenmiş; o da "Bu, kontralarayar- dım yağdıran hükümeti protesto konseridir, iste- diğim kadar konuşurum. Bu ses benim, istediğim gibi kullanınm" diye geri haykırmıştı!) Yine son plağından bir şarkı: "Gençler harika, benden 30, 40 yaş küçüklehe çalışıyorum, bunu yazan kadın benden 20 yaş küçük" diyerek sun- duğu Natalie Merchant ın "Mothehandl... "Şimdi bana yardım etmelisiniz, bu şarkıyı en son 11 yıl önce söylemiştim" diyor ve "Kız Ço- cuğu"nun ilk notalan... Nâzım'ın dizeleri, Zülfü Livaneli'nin bestesi... Yardım ediyoruz... Ortalık alkıştan inliyor. (Evde bol bol çalışmıştık.) Ve sonra çok yalın, ama çok zor bir şarkı. 0- nun geniş yelpazeye yayılan, duru sesinin tüm özelliklerini ortaya koyan, çalgısız, gitarsız, yal- nız sesini kullandığı "Swing Low, Svveef Chari- ot"... (Istanbul'daki ilk konserinde 12 Eylül dar- besinin tüm şiddeti ülkeyı kıskaca almıştı. Ve Jo- an Baez bu şarkıyı "duvahann ötesindekiler" için söylemişti. Hem izdihamdan konsere gireme- yenler, hem de hapistekiler için... Konser sonra- sında yazdığım "O sesi duydunuz mu?" başhklı yazıma, Türkiye'nin her köşesindeki hapishane- lerden "Evet, duyduk" diyen yüzlerce mektup alacaktım.) Sonra tüm zamanlann en güzel şarkılarından biri: "İlk konserimde burada benden en çok bu- nu istemiştiniz" diye sunuyor: "Hey Jesse". Ve yine başlıyor konuşmaya: "Türkiye 'deki Ba- nş Girişimine, tüm banş yanlılanna şu son iki yıl içindekitavnnıziçin, etkinliğiniziçin teşekküredi- yorum"diye başlayıp, Michael Moore'un "Fah- renheit 9/11" filmiyle sürdürüyor. Kısa bir es verip, "Bush salağın teki!" deyince, millet önce bir şaşınveriyor, sonra alkış kopuyor. "Dünyada tek sorun Bush değil, ama sorunun büyük bir kısmı Bush... Çevresindekileronu, oda dünyayı manipüle etmeye çalışıyor" diye sürdü- rüyor... (Amerika konserierinde de böyle konuşu- yor, başına bir iş gelecek diye korkmuyor deği- lim doğrusu!) "Bu söylediklerimin bundan sonra söyleyece- ğim şarkıyla hiç ilgisiyok" dedikten sonra çoook eski günlerdeki büyük aşkı Bob Dylan için yaz- dığı, muhteşem "Diamonds and Rust" geliyor. (Bu kadında var bir hınzırlık!) Sonraki konuşmalarla şarkıların ilgisi varoysa. 6O'lı yıllarda ilk konserierinde kontratına koyduk- ları Zencilerin girmesiyasaktır" maddesinı, ya- sağı delmek için, yanına beyazları alıp, zenci okullarına gidip şarkı söylediğini anlatıyor. Ve ar- dından Amerikan iç savaşı üzerine "The Night They Drove Old Dixie Down" şarkısı... Serbest Türkçe çevirisi: Güneyi yerle bir ettikleri gece... Yenilerden "Elvis Presley Blues", eskilerden Lady Blues'u, Ortadoğu'da şiddeti lanetleyen, silahlan bırakmayaçağıran "Jerussalem" izliyor... Veyaşamı kutsayan; hayata, doğaya, yeryüzü- nün tüm nimetlerine şükreden "Gracias a la Vi- da!" ile konser sona eriyor. İki saattir hiç aralıksız sahnede, ama kimse do- yamamış. izleyicinin onu bırakmaya hiç niyeti yok. Tek kişi bile yerinden kıpardamıyor! Geri ge- liyor... Sonra, tuhaf, acayip, büyülü bir şey oluyor! Ayağa kalkmış dört bin kişilik bir koro, Joan Ba- ez'e iki şarkıda eşlik ediyor. İki ülkeden iki halk şarkısı, iki türkü: "Donna Dona"y\ ve "Yiğidim Aslanım "ı tek ağız, tek yürek olmuş söylüyoruz... Sevgili okurlar, konseri izleyemeyenlerle pay- laşmak istedim önceki akşamı... Bu yazıyı okuduğunuzda o, Romanya ve Avus- turya'da birer, Almanya'da 7, Italya'da 5, Fran- sa'da 2 kenti kapsayan Avrupa turnesi için yol- lara düşmüş olacak... Yüreğinden gelen sesinin, doğru bildiklerinin peşinden... Teşekkürler Joan Baez, iyi ki varsın!.. e-posta: zeynepfe zeyneporal.com Faks:(0212)25716 50 BUGÜN • BALAT TARİHİ GALATA KÖPRÜSÜ'nde 21.00'de 'tstanbul Mekân Tiyatro' kapsamında Makedonya Üsküp Türk Tiyatrosu'ndan 'Fırtına' adlı oyun. (0 212 514 75 20) İSTANBUL CAZ FESTİVALI • KABATAŞ İSKELESİ'nden 11.00'de 'Caz Vapuru'. (0 212 334 07 57)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear