23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 TEMMUZ 2004 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER TARİHÇİ Y. Hakan Erdem, yenı çıkan "Kitab-ı Duvduvani" adlı "fantastık" ürunünün bır yerınde Utku Suat Ferid Ceylani'nin, kapı komşusu Bel- çikalı kızı kedı gıbı görmeye başladığını anlatır ve zıhnınden şöyle bır düşunce geçırtır: "Içinden bir ses, geberik Anette'/n kedı olarak kalsa bıle ola- yın yıne de gazetelere başlık olacağını söylüyor- du, 'Ünlü romancı Suat Ferid'ın kedısı Anette anı bir kalp knzı geçırerek öldu. Romancının oldukça -bunu çok, çok fazla anlamında kullanıyordu bızım Ikitellı proletaryası- üzgün olduğu gözlemlendi'." Ikıteili, Istanbul'un sanayı varoşlanndan bındır. Es- kiden haflf sanayiin, dokuma ve kımya fabrikalan- nın ve onlan yöneten büroların semtiydi; son yıllar- da büyük gazete ve televızyon bmalanyla aynı za- manda birmedya merkezı de oldu. Erdem, sözcü- ğü yanlış kullanan "proletarya"öan söz ederken herhaldeoradaçalışan medya emekçilerini kastet- mekteydı. Zıhın becen- lennden başka "serma- ye"sı dmayan, emek ola- rak o becerılerını sata- rak geçınen ınsanlar. "Onlarkusurluda, ku- suru farketmeyen, hat- tâ benımseyip sözcüğü yanlış kullanmaya baş- AÇI MUMTAZ SOYSAL Oldukça Doğru dıyelayan asıl sermaye sahipleri kusursuz mu" sormaz mısınız? Erdem'ın krtabı bırtarihîroman mı, bılimkurgu mu, hıciv mı pek belli değil. Belkı hepsi bırden. Hat- tâ, daha çok, yazılırken fantezıden fantezıyesıçra- yarak, en fazla yazanını eğlendırmış olması gere- ken bir ürün. Ama, yıne de, tanhçılerın üzerinde bırleştıklerı bır noktayı vurgulamaktan gerı kalmıyor: "...şu son dört beş günde ya- şadıkları, gördüklen, __ 'gerçek' dıye tasnıfedı- len ve 'yalan' dıye dam- galanan arasındakı sı- nınn çok ince olduğunu gösteriyordu. 'Gerçek' onu algılayana ve han- gi vesaıt ıle aigılandığı- na göre oldukça farklı kılıklara bürünebiliyordu. Bazen de çok ortalıkta, çokçıplak veyalın olma- sına rağmen kımse gerçeğt görmek ve an/amak ıstemıyor, onu zoria başka kılığa sokmaya çalışı- yoıiardı.'' Acaba "gerçek" ıçm böyle de ''doğru" içın başka türiü mü? Yaşadığımız çağ, özellıkle medyanın ezıcı etkı- sıyle, doğruları bozup "eğri"ye, yani doğru olarak kabul goren yanlışlara dönüştürmüyor mu? "Oldukça" sözcüğünü alın. Sız istedığinız ka- dar "doğrusu şudur, bu sözcûk, 'çok' değil, 'eh, epey, ancak yeterınce' anlamına gelır" deyin, hat- tâ henüz kımse "Seni oldukça seviyorum" de- mesın, "Falanca hanım oakşam oldukça şıktı"dı- yerek ıltifat yağdırdıklarını sananlar sütunlara ve ekranlara egemen oldukça, sdzcük sonuçta şım- dıkı çarpık anlamıyla yerleşmeyecek mı? Eskiler, "Galat-ı meşhur fasih-i mahcurdan ev- lâdır'' derlerdı. "Mahcur", bırakılmış, terkedılmış demek. Yalnız "fasıh ",yanı "düzgün veaçık" söz- cükler değil, düzgün ve açık insanlar da bir yana ıtılıp "yanlış" kışıler "meşhur" edılınce, değerler de aynı eğılımı ızlıyor ve yanlışlık doğruluğun önü- ne geçıyor. Medyaegemenlığının toplumlara verdiğı en bü- yük zarar belkı budur. Çelik Gülersoy'u Anarken Daver DARENDE Emekli Dıplomat Çelik Gülersov'u yıtırelı biryıl ol- du. 6 Temmuz 2003 günu acı haberi duyunca ıçımı denn bır hüzün kaplamış. kendı kendıme *Y"ürekli,soy- lu gerçek aydınlar teker teker aramızdan ayrılı- \orlar" demıştım. Çelik Gülersoy tüm yaşamını İstanbul "a ada- mış gerçek bır İstanbul beyefendisıydi. fstan- bul'u güzelleştirmek, çırkinlıklerden kurtar- mak içın son günlenne kadar çalıştı. Karşıtla- nyla tek başına sava- şımdan çekınmedi. Geçen gün Çumhun- yet gazetesınin sayfala- nnı kanştınrken bır ha- ber gözüme iliştı. Ha- berde Çelik Gülersoy'un 6 Temmuz 2004 günü Demircı Köyü'nde bu- lunan mezarı başında anılacağı bıldıriliyordu. Bu haberi okuyunca onunla ilgili şu geçmiş günlere döndüm. Dost- luğumuz 1994 yılında yayımlanan "İstanbul Üzerine Çeşitlemeler" adlı kitabımı kendisine sunmaklabaşladı. Yurt- dışma tayinim çıkınca bir daha görüşemedik. Bana yazdığı mektupta şöyle demiştı: "Mefin kısmı bir yan değil, adeta şiirsel bir fîlm. Öylesine baş dön- dürücü. hatta sarhoş edi- ci bir lezzetle, hüzünle akıyor." Mektuplaşmamız ben Paris'e atandıktan son- ra da devam ettı. Bir mektubumda Bed- ri Rahmi'nm 21 Ekım I97l'de HıfinTopuz'a yazdığı sözlerini aktar- mıştım. u Ben Paris'in İ'sinin üstünde noktayun. Senin anlayacağın boş- luktayım Sen Paris'in R'sinde- sin Yani ortasında 25 gün geçmiş Pariste, 25 gün adanı olana 25 bin düğün." Çelik Gülersoy l Temmuz 2000 tarihlı mektubunda bana şöy- le cevap vermıştı: "Paris'ten21 Haziran tarihini taşıyan yazmızı veonunla beraber gelen güzel desenleri aldım. tnceliğinize çok teşek- kür ederim. Bedri Rahmf nin Pa- ris tasviri çok ilgine. Ay- nı gözlemleri ve de öz- lemleri tstanbul için yaz- maya kalksak. nasıl bir anlatım çıkardı ortaya? Artik ayın 25 gününü sis ve pus içinde yaşa- yan, ama eski zamanla- nn mavi gökyüzünü de bir türlü unutanıayan bir tstanbullu olarak, bunu acı acı düşündüm. Onun için, 25 gün, adam olana 25 bın dü- ğün" diyememenin hüz- nü Ue, size selamlanmı ve teşekkürlerinıi suna- nm." Çelik Gülersoy'la mektuplaşmamız ben Çidde'ye başkonsolos atandıktan sonra da de- vam etti. Bana gönder- diği mektuplar, kitap- lar, yaptığımız söyleşi- lerle birlikte evimi ve kitaplığımı zenginleşti- riyor. Çumhuriyet gazete- smde 3 Nısan 1995'te yayımlanan bir yazısın- da günümüzün entelle- rıni eleştirirken şöyle demiştı: "Bu genç adanıın unuttuğu şe>, 1920'lerde bu topraklarda bir hol- dingin değil.bir de\1etin kurulması sav aşının ve- rildiğidir. KalpakJılar. o devletin tarihte ilk kez ' ulusal' ve uzun jüzyıl- larsonra' ılk kez bağun- sız' olması için, ortaya canlannı koynıuş idc- aBstlerdir." Çelik Gülersoy yalnız bır istanbul âşığı değil, aynı zamanda kalpak- sız bır Kuvay-ı Millıye- cı'ydı. Onu saygı ve öz- lemle anıvorum. DörtKöşeTarife! Şimdi konuşma zamanı. avea • Faturalı hatlariçin© dakikası inTL İki, üç veya dört kişi bir araya gelin. Aranızda görülmedik fiyattan doya doya konuşun. Faturasız hatlarıç.n Faturas'Z hat ar ıçm dakiKası 2kontör ucret yok Faturalı hatlar 'çın aylık kuılanım ucretı 5.95O.COOTL p dır. y v y ç ^ g ç 449.000 TL. faturası; hatürda 7 kontördür. Gfup drşı Avea ve sat - 199.000 TL faturasız hatlarda 4 kOTtördür. 59.000 TLy'dk ve 2 KO ..: aramalar için geçerlıdir. Aynnt* bttgi Avea Merkez ve Avea satış noktaıarınaa. raiıhatlarda PENCERE Günyol... "Gözlerimi açtım.. Sabah.. Yanımdakı ranzanın alt yatağında Sabahatb'n Eyuboğlu mışıl mışıl uyuyor; tavana yakın tekpen- cere ağarmış, Cahit Srtkı'y/ anımsatıyor: 'Her mihnet kabulüm, yeter ki Gün eksılmesin penceremden' Tutukevi burası!.. • Güneş doğdu doğacak, kimse uyanmadan kal- kayım, işımi göreyim, elimi yüzümü yıkayayırn, av- luya çıkıp bir soluk alayım, derken kapıyı açınca Günyol 'u gördüm... Isa'dan önce iki bin yılına doğru Ege'nin Ana- dolu yakasındayaşamış birbilge... Genişalnı, ak saçlanyla sessiz, durgun, dengeli. Geceden kal- mış mangalın soğumuş külleri altında sıcaklığınt koruyan iki köz gibi iki gözü... Sağ elinde söpürge.. Sol elınde faraş.. Günyol nöbetçi. Ortalığı süpürüyor, geceden kalma sıgara tab- lalarını temizliyor, ortalığa çekıdüzen veriyor, ko- ğuştakiler uyanmadan görevini bitirecek. Vedat Günyol'un birmapusane sehehne çizilen izdüşümü, belleğime kazındı. Sokrates mıydı? Homeros muydu ? Belkı de Babeuf fü ya da Vol- taire'd/; hayır, PirSultan, Karacaoğlan veya Yu- nus da olabilirdi bir elinde süpürge öteki elinde faraş tutan adam... Bastille zındanı mıydı, Bekta- şi tekkesi miydi burası ? Bır manastınn avlusu mu? Yoksa bir askeri tutukevi mı?.." • Yukardaki yazı Cumhuriyet'in bu köşesınde ne zaman yayımlandı?.. Otuz yıl var mı?.. Pekı, ben vaktiyie yayımlanmış bu yazıyı nasıl bul- dum?.. Ali Ekber Ataş telefon etti, Vedat Günyol için bir kitap hazıriadıklannı söyledi, önsözü benim yazma- mı ıstedı... Dedim ki: - Dosyayı yolla!.. Ali Ekber hazırtık dosyasını yollarken Vedat Gün- yol'un hastaneye yatırıldığı haberıni de verdi... Hazırlanan kıtabın adı: "1OO'e5Kaldı" Ben tam "önsöz"ü yazmaya hazırlanırken aydın- ların aydını Günyol'u yitirdık!.. önsöz sonsöz oldu. Vedat Günyol'un artık bir heykelinı yapmak ge- rekiyor; altına da adı yerine tek sözcük yazmalı!.. - Insan!.. Insan kı ne ınsan!.. Mapusane avlusunda gördüğüm bır elinde sü- pürge, öteki elinde faraşlı bılgenın bana çağnştır- dığı Sokrates, Homeros, Babeuf, Voltaıre, Pır Sul- tan Abdal, Karacaoğlan, Yunus'tan oluşan ortak kım- liğın yapısında Vedat Günyol'la buluşmak, dostla- nn dostluğunda sevgi tutkusunun bilgeleşmesiy- di... • Dostlan Günyol için hazırladıkları kitabın adını "100'e 5 Kaldı" diye düşünmüşler... Artık bu adı değiştirmek gerekmiyor mu?.. Vedat Günyol doğum tarihinden önceki insanlı- ğın hayatıyla birlikte yaşamaya başladı: tarıhsel zamanın bilincinde kendinden önceki kuşaklarla ha- şır neşir oldu.. Kendinden sonrakı hayatı ürünlerıyle tohumla- yıp ömrünü gelecek kuşaklara aktardı.. Hayatı ömürie sınırianmayan insanlar kapsamın- dadır Vedat Günyol.. Geçmışten geleceğe hep birlikte halay çekiyo- ruz.. Halay el ele omuz omuza tutuşarak çekilir. Pekı bu bölünmüşlük niye?.. VEFAT Yalova eşrafından merhum Ali Şükrü Bey ve Diyarbakır eşrafından merhum Cemil Paşa'nın torunu merhum Ali Fikn Günyol ve merhume Mıhrinısa Günyol'un oğullan. merhum Fahir Günyol ve merhum Sedat Günyol'un kardeşleri, Mihrimah Cemiloğlu'nun ağabeyi, merhum Doktor Cemil Cemiloğlu'nun kayınbiraderi, Sabih Günyol, Nazan. Leoman Moray'ın amcası, Rengin Cemiloğlu, Zernn Suat Özaytekin'ın dayısı, Tijen, Beril ve İrem'in büyük amcalan, Özlem, Cemil ve Sinan'ın büyük dayısı, çok sevgili büyüğümüz sayın YEDAT GÜNYOLu yitirdik. Acımız büyüktür. Cenazesi 10.07.2004 Cumartesi günü (bugün) Erenköy Galip Paşa Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. Hepimizin başı sag olsun. AİLESİ Avea Merkez 500 www.avea.com.tr Yaşam bilgemiz, can dostumuz VEDATGÜNYOLu kaybettik. Acımız sonsuzdur. HASAA t'ZEY, MACİDE BİROL. HÜSEYİN ASAR, CEM ADALI, ALİ EKBER ATAŞ, TLRKERGEDİK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear