14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA -*r CUMHURİYET 23 HAZİRAN 2004 ÇARŞAI OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MüMTAZ SOYSAL Asıl Tehdit FİKRET BİLA'NIN önceki gün verdiği "özel haber il- gınçtı. Özellikle, askerin sistem içindeki ağırlığını azaltma- yı hedefleyenleraçısından. Onlar, bu haberi okuduktan son- ra, ısteklerinin gerçekleştiğini görerek sevinmişlerdirher- halde. Haber, ABD'nin Dışişleri Bakanlığı'nda 28 Mayıs 2004 günü yapılan bir toplantının tutanaklarıyla ilgili. Konu, "Kürtler federe devletlerini kurarlar ve Kerkük'û bu dev- letin sınırlan içine aiırfarsa" Ankara'nın ne yapacağı. Katılanlar, Türkiye ve Ortadoğu konulanna âşina on ka- dar uzman ve yirmi kadar da "üst düzey" dinleyici. Uzman Henri Barkey, Dışişleri Bakanlığı'nın eski da- nışmanı ve şimdı Leight Üniversitesi'nde ders veren biri olarak, "Ben TürkDışişleri Bakanı ile görûştüm" diyor ve devamediyor "Bakan, 'KürtlerinhaklannaAKPvehükü- met olarak karşı değiliz. Zaten de facto devlet var ve bu- nunla iyi ilişkiler içindeyiz. Türkiye'yi işin içine katmadık- ça oradaki gelişmeler onların işi' dedi." Barkey'e göre, Kerkük'ün Kürtlere verilmesineAKP bü- yük tepki göstermez. Gösterse bile, bu biraz "askerin ve ulusalcı gnıplann tepkisini azaltmak için" gösterilmiş bir tepkı olacaktır. Konunun Ankara'daki karar alma mekanizmalanna ge- tirilen perişanlığa ilişkin yönünü en iyi ABD Milli Sa- vunmaAkademisi öğretim üyesiJudfth Yaphe özetlemiş: "Türkiye, tehlikealgılaması konusunda artıkhomojen de- ğil; dahası, sistemin stratejik düşünme mekanizması za- yıf ve gittikçe parçalanıyor. Hem Başbakan, hem Dışiş- leri Bakanı geleneksel bürokrasi yerine danışmanlanyla işi götürmeye çalışıyoriar. Bence Cüneyd Zapsu bugün Kürt konusunda en güçlü kişi. Zaman gazetesinde çıkan mülâkatında açıkça Kürt kimliğine ve Kürt milliyetçiliği- ne olan sempatisini ortaya koyuyor. Yani Kürt meselesi- ne bakışta stratejik biriik artık yok." Utah Üniversitesi'nden "AKP uzmanı" Hakan Yavuz da tamamlıyor "Islamfhareket şu an Türk Silahlı Kuvvetle- ri'nin sistem içindeki gücünü azaltma peşindedir. Bu amaç, Islamcılan en bûyükAvrupacı yapmıştır. Genelde Islamcı hareketlerin, özelde ise AKP'nin bir Türk milliyet- çiliği eksenli düşünme tarzı veya stratejigeliştirme çaba- sı ve geleneğiyoktur... Kerkük'ün Kürt eyaleti içinde bı- rakılmasına ne AKP'den ne de Islamcılardan tepki gelir. Sadece kınamakla sınıriı kalır." Görüldüğü gibi, dıştakiler askerin sistem içindeki etki- sini kırma yolunda AKP-AB ittifakının bütün ülke için yaşamsal önemi olan "tehdit değeriendirme" mekaniz- masını nasıl zayıflattığını çoktan fark etmişlerdir. 0 meka- nizma, eskiden, "hükümet, Dışişleri bürokrasisi ve as- ker" üçlüsü olarak işlerdi. Ülke üzerindeki asıl tehdit, bu mekanizmanın zayıflatıl- mış olmasıdır. CHP: Yaralı Ceylan-II A. Gani AŞIK C amideki mümin, beline bağlanmış bir ip'in o bir ucunu elinde tutan gizli bir gücün kendisini habire dı- şan çektiği gibi bir içsel duyguya kapılırmış. Yatağın sıcaklığı ve yor- ganın büyülü sarmalı, sabah namazının giime gitmesine neden olurmuş. Tartışan kişinin, ba- nşçıl girişimlere efelenmesinin ya da yetki sahı- binin laf dinJemezliğinin nedeni şeytanın onu uzlaşmazlıkta kışkırtması anJamında çenesinin aJbnadirgen dayamasıymış. Buîblis üçgeninies- ki din bilgınleri şöyle formüle etmişler: Şeytan. kışiyı camide urganla, yatakta yorganla, kavga- da dkgenle baştan çıkarır. Kasım 2002 seçimle- rinde şeytanın fendini değirmenin bendi sanan Sayın Baykal sonun başlangıcıyla rande\Tilaştı, 28 Mart trajediye yeni bir ivme kazandırdı. Bu ulusa ve bu topraga sınırsız ve tarifsiz hiz- metler sunan soylu partinin (CHP'nin). tek par- ti döneminde ve çokpartili süreç içinde yaşama- dığı skandallar, 2002 genel seçiminde yaşandı, 28 Mart yerel seçimlennde de devam etti. Ay- nntılara üımek herkesi üzebilir ama, genel hat- lan ile ifade edilirse; sözü edilen her iki seçim- de, CHP'nin köklü ve tarihsel bırikiminin ımbi- ğinden süzülüp gelen ve onu ayncalıklı yapan ide- olojik, politik. demokratik, moral ve kurumsaJ değerlerin tümü tahrip edildi. Örgütler. organlar ve yerieşik kurallar devre dışı bırakılarak kişisel ve grupsal egemenlik kuruldu. Sorumluluk duy- gusukeyfüığe. emeköncelikli partide, nice emek- tarlann hakkı, dünya nimetine yenik düştü. Yağ- ma Hasan'ın böreği kapış kapış edildi. Bu say- gınpartininpek çoknıtelikli siyasetçisi kapı önü- ne konuiurken CHP düşmanlığı ile tescilh çev- relere ve kişilere öneriler götürülebildi. kımile- ri de parlamentoya taşındı. "Tekkeyi bekleyen- ler arükçorbavı iç«neyecekJer" sloganı ile çıkı- lan yolda, kıdemli yağcı ve çıkarcı takımı ile bir- likte, tekkeyi taşlayanJar, üstü kaymaklı kadayı- fi aflyetle yediler, sonra da "Biz CHP'B degüb" dediler. Tek belırleyicinin vitrin yıldızlan kaydı. • parti son minik seçimde genye doğru saydı. Gi- diş baraj doğrultusunda, ama bu, kimın umu- runda: Kurultay ısteyenJer sindirilmelı. parti. "Yaşayan öhîtetf!)" topluJuğuna döndürülmeli Hikâyemizin özeti: Siyasi erkin tek elde toplan- masından ve "CHP ben demek; dfledigimJe bu- hıdarda gezerim, Btemediğimi kannca gibi eze- rim" felsefesinden ibarettir Bu otonter anlayı- şın somut ve çarpıcı son ömeği, genel başkanın 3 Temmuz'da olağanüstü bir baskın kurultayla olup bittileryaparak demokratik muhalefeti sın- dirme ve tasfiye ettne planını uygulamaya koy- masıdır. CHP7Haziran'dabajJa>-anvçolağanü$njku- rultay takbini içeren tarihsel bir dönemecezaten girmiştir. Deniz Bev'in son manevrası bu süreci durdurmamah \v örgüt demokratik tüzük, yeni bder, yeni kadro ve yeni bir anlayışta direnmefi- dir! Aldatılmışlığuı domdom kurşununu yiyen, en çok söz sahibi olması gereken günlerde de\Te dışı bırakılmanın zehrini içen. şu günler- de ise zorunlu olarak pohpohlanan örgütler, par- tinin hızla eridiğıni görüp \üreğı yananJar. ka- nncalar gibi önemsiz sayılanlar, partınin gerçek sahiplerinin vekâletini taşıyan kurulta}- delege- leri. u Bir ağaç gibi tek ve hûr ve bir orman gibi kanteşçesine" el ele ve omuz omuza partilenni anyorlar. Amaç, hiçbir biçimde, uğranılan ör- gütselve kişisel kı\ımlannrövanşıdeğildir. Ha- reket, bireyselliğe ve duygusallığa yasak alanda uygulamaya konulmuştur Ortak hedef, partinin uğradığı kan kaybını, > itirdiği gücünü, bozulan imajını, elden kayan hedef kitlelerinı, yozlaştı- nlan ideolojisini, zaafa uğratüan örgütsel ve ku- nımsal ağırlığını ivedılikle tekrar kazandırmak. demokratik mekanizmalan \ e ıç hukuku de\Te- ye sokmaktır. "Ebedi muhalefet" CHP'lılerin yazgısı olamaz CHP gibi bir "AnıtPaıtTyi, hıç kimsenin do>mak bilmeyen hırsına feda edeme- yiz. Parti eriyor, tükeniyor. Bu gerçek ıskalana- maz, savsaklanamaz ve göz ardı edilemez. Ya- lanın ve oyalamanınkaranlık saltanatına son ver- meliyiz. Partinin yeniden ayağa kaldınlmasıyla sönen umutlara bir yaşam aşısı yapılması yanın- da. laik ve demokratik sistem üzenndekı baskı- larda halkın gücü ile aşılmış olacaktır. Görüldü- gu gibi başlatılan mücadele. çok boyutlu bir de- mokrasi projesinin partıde yaşam alanı bulma- sına yöneliktir. Başan şansı. CHP"lilenn aydın- lık bilinci ve demokrasi kültürü ile doğru oran- tılıdır. Tonguç'un Eğitim Anlayışı -1 Mustafa Kamil KARADENİZ -î. şeğitimiamaç değil, araç- I nr. Amaç ise üreten. ya- JL ratan ve bağımsız özel- likler kazanan yurttaşlar ye- üştirmektir. Böylece, çağdaş uygarlığı yakalama olanağı sağlanacak, Türkiye uygar bir toplum olma düzeyine yükselecektir. Tonguç,bunun gerçekJeşnesi içm vargücüy- leçalı^mışnr. Tonguç'uneser- leri, eserlerini değerlendiren eserler egitimimizi yeniden bilimsel, çağdaş ve üretken yapılandırmanın en önemli kaynaklan olacaktır. Tonguç böyle açıklıyor eğitim anla- yışuu. Genç öğretmenlere mek- tubunda öngördüğü öğretme- ni ve öğretmenın yetiştirece- ği yeni kuşaklan anlatır ve "Genç öğretmen... Evlnde, okuhında. işüğinde, bahçen- debepişbaşında bulun.Tent- bellere.işstdere \nva olanjer- lerden kaç. Seniher arayaniş zunanında daima göre\lnin başmda bulmah. Her şeyıbu- na göreav'arla. İ^ine taparca- suıa bağlajı. Gün geiecek se- nin dinde voğrulankr da öp- kıseningibiişetaparcasnasa- niacaknr" öğüdünü vermış- ttr. Böyle bir öğretmen top- luluğu ve böyle yeni kuşak- lar yetiştirilmış olsaydı Türk ulusu çağı yakalamış olurdu. Tonguç bunun gerçekleşme- sı için çalışmışnr. Eğrtimdereform yaklaşımı, "EKmşh koşuüar hazırlan- madıkça,insaniarcandanka- /anıimadıkça, insanlara se\- ghie - içtenÛkle da\Tanıhna- dıkçadeğilreform,günlükve sıradan işier bile görülemez'* yakJaşımındadır. Bu yakJa- şımJa köy eğıtımını planla- ma ve örgütleme çabasında- dır. Manmırt Makal'a mek- tubunda "Varhk'ta çıkan ya- 2jfannı okınorum.Binm Köy adfa kitabuııda okudum. K5- vıiniçyüzünüolduğugibiak- settiren bu \azılar kö\ dava- sını ele alacak olanlariçin bir vsuifesi görecek, onlan Microsoft'la 600 bin öğretmen bilgisayar kullanmayı öğreniyor Kurulduğu 1993 yılından bu yana Türkıye'nin bilgi ve teknolojfden yararlanması. bılgı ve teknolojı üreten bir ulke olması ıçın çalışan Microsoft, oğretmenlenn de bılgı çalısanlanna katılması yönünde yeni bir adım atıyor. Mıllı Eğitim Bakanlığı ve Mıcrosoft işbırliğıyle, geleceğımızin mimarları olan 600 bin öğretmen, eğitimde teknolojıden daha fazla yararlanabilmek ve bıigıye daha hızlı ulaşabılmek ıçın bilgisayar kullanmayı öğrenecek. Bunun sonucunda daha çok oğrencı bılgısayarla tanışacak. yeni nesil teknoloji ile büyüyerek Türkiye'yi aydınfık ufuklara taşıyacak. Öğretmenlerimizi teknolojıyle tanıştırmak. Türkiye'nın potansiyelını gerçekleştırmesi adına Microsoft'un "Bifişimle kalkınma"daki ılk adımı. Daha verımlı ve daha aydınlık bir Türkiye içın gelın hep bırlıkte çalışalım. \anhş>ola sapmaktan kurta- racaknr. Bu bakundan çahş- malann çok hayıriı olacak- or_'" demektedır. Tonguç, koy davasına böyle sanlmıştır. Şimdi ise köy - halk davası ele alınmavı beklemektedır "Yaşamın amacı ileri mU- let oiarak >aşamakür. Orta- çagha\atmdanfarksız, geribir hayata raa olan insan kaiaba- ügrvia çağunız u\ garlıgına ka- olama>iz. diri bir miiiet hali- negetane>iz.*Busatıriaronım ereğuun gerekçesıdır. llen birulusolmayı, geri bir yaşama razı olmayan köylü topluluğunu yetiştırmeyı, di- n bir ulus haline gelmeyi ve çağımız uygarlığınakatılma- yı erekJemiştir. Bu erekle. Köy Enstitüle- ri'nı kurmustur. KoyEnstıtü- len'nı kapatanlar bu ereğe ulaşmayı önleyen ve çağın gensinde kalışımıza yolaçan- lardır. lnönü'nün bir enstitü müdürunün değiştirilmesı is- teğine. ''Birkezkellevenne- ><ebaşlarsanız,sıra birgünsi- ze kadar gehV" yanıtını ver- mıştir. Değıştınlmesi istenen müdür, Rauf lnandır Ne yazık ki Hasan M Yü- cd'e, Tonguç'a. Köy Enstıtu- len" nin tüm kadrolanna, Köy Enstitüleri'ne ve ödünler ver- meye başlayan Inönü'ye de sı- ra gelmiştir. Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer, Tonguç'a, "Biz Meclis"e tavizat (ödün) olarak Köy Enstitüleri'ni bir operas>onatabitutacağız,bu- na Qzülme>'ecek ve ses çıkar- ma\acaksın!" der. Tonguç. "İlköğretim Kav- ranu" adlı kıtabını bakana vererek "C«abun bu kitap- tayazılıdır" karşılığıru verir. "Her şejden önce o, ilişfd- lerinde baskıc-ı, zorla\ıcı ve bırv-urgan değildir. Bu özeüik şu inancından kaynaklanın Microsoft Sizin potansiyeliniz. Bizim totkumuz." gunlasurabiimesi için ilk ko- şul, kisinin bu işi en geniş bir özgüriük içerisindeve seçün- lerinikendisiyaparak,karar- lannı kendisi vererek, çahş- malannı kendisi düzenleye- rekyapmaadır.Ancak bu tür birçabşma ile kişi kendiyete- nekierini tanı\ıp geliştirebüir ve iş içinde yogrularak kişüi- ğini kazanuf (Engin Tonguç, TEDtop.24.10.1995) Burada, Tonguç'un İlköğ- retim Kavramı adlı kıtaptakı görüşleri özetlenmiştir Ton- guç'un Milli Eğitim Bakanı Sirer'everdiği yanıtın özeö de ışte budur. Sirer, "Senin ço- luk çocuğunla bniikte befini kıracağım" demiş ve bunu uygulamıştır. Engefleme Onur kaynağımız olan ve tarihe mal olmuş önemli bir- çok insanımız gibi. o da kı- yimdan kurtulamamıştır. Bu kıvımJar, halka ve ge- leceğımize yönelmış kıyım- lann somutlaşmış ömeklen- dır. Kıyımlan yapanJarise ta- nhin çöplüğünde kaybolup gıtmiştir, yapmaya devam edenler de enınde sonunda a\nı çöplükte yerlerini ala- caklardır. Tonguç'u Türkiye tanıyor, dünya tanıyor, ona kıyanlan ise kım tanıyor, kım hatırüyor? Bugelişmeler. Mil- lı Eğitim Bakanı Hüseyin Çe- Uk'e, onunla işbirliğı yap- makta olan kadrolarada tanh- sel bir uyan sayfasıdır. PENCERE İslamcı Model Dayatmaları... Emre Kongar 'Aydınlanma' köşesinde iki r tadır Francis Fukuyama'nın son kitabı üzerine kirlerini açıklıyor. Kongar'ın son yazısını okurken altını çizdiÇ satırian bir kez daha okuyalım: "Bugün Türkiye üzerinde üç ipotek var: Ekonomik oiarak IMF'nin ipoteği, siyasal olaı da ABD'nin ve AB'nin ipotekleri. Siyasaliktidarbütünüyle bu ipotekJere boyun e miş, eline dışardan tutuşturulan yol haritasına g re ülkeyi 'yeniden yapılandınyor'. Oysa ABD ile AB, her konuda uyum içinde a ğü." Emre Kongar, Fukuyama'nın kitabında ABD Avrupa arasındaki önemli bir yaklaşım farkına d- ğinildiğini söylüyor... Nedir bu fark?.. "... uluslararası meşruiyetaçısından Amerikaı lar, seçmen çoğunluğunun iradesini, Avrupalıh ise bu çoğunluğun iradesinin de üzerinde ola temel ilkeleri öne çıkarıyoriar." Birülkede seçime dayalı çoğunluğun iradesi de mokrasi için yeterli değildir; demokrasinin temel i keleri dışlanıyorsa seçim sandığı anlamını yitiri Halk çoğunluğu, diyelim ki kadın özgürlüklerini hı çe sayan bir rejimi benimsese bile, sonuç, meşru iyet açısından geçerli sayılamaz. • Yazarımız Türkiye açısından hayati bir sorunı gündeme getirmiştir. Nasıl?.. Soru: - Ülkemizdeki halk çoğunluğu 'ılımlı Islam dev- leti modeli'r\\ benimserse, bu istenç sandıktan çık- sa bile, meşru sayılacak mıdır?.. ABD'ye göre evetl. AB'ye göre hayır!.. Ne var ki hayatın ağır bastığı geçiş dönemlerin- de katı gerçekler kitaplardaki düşüncelen bastırı- yoriar; bugün Irak'ta 'çağdaş katılımcı demokra- si'ye toplumsal koşullar açısından uzaklığın ölçü- mü bilezor... Peki, Türkiye'nin durumu ne?.. • Türkiye'nin nereden nereye geldiğini saptamak için bu köşede dün çıkan bir eski yazımdan alıntı yapmak yararlı olacaktır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesiyle ortaya çıkan durum, yazıda şöyle özetleniyordu: "Askeri darbe sola karşı buldozergibi işletilmiş, o laik Cumhuriyet ideolojisi bir yana itilmiş, Türk- Islam sentezi gündeme girmiş, Atatürkçülüğün bütün kurumlannı yıkmak için gerekli işler yapıl- mıştır." "Türk-lslam sentezi" 12 Eylül'de tepeden geldi-. ği için mi aydınlar tarafından direnişle karşılanmış- tı?.. Peki seçim sand/ğından çıktığı zaman demok- ratik sayılıp benimsenmesi mi gerekiyor?.. 'Ilımlı Islam modeli' ile 'Türk-lslam modeli' ara- sında bir akrabalık yok mu?.. • Medyamızın, çoğu seçkinimizin ve birdizi ente- limizin AKP iktidarına yaklaşımı da bu kapsamda tartışmaya açılabilir... 12 Eylül'de tepeden inme yöntemle topluma da- yatılan sola karşı ideolojinin, artık aşağıdan yuka- rıya doğru Amerika desteğiyle hayata geçirilmesi düşündürücüdür... Peki, bu arada AB ne olacak?.. Türkiye'nin önünde bu çelişkinin çaprazı çözül- memiş olarak duruyor... Zamanla bu çapraz daha büyük ağıriıkla gündem- de yerini alacaktır. VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI Hekim hareketinin öncülerinden sevgili yol arkadaşımız, 1981-1983 dönemi Istanbul Tabip Odası Başkanı PPOÎ.Dr.ÜstiinKORUGAN'ı kaybettik. Ailesine ve tüm meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. Tören 24 Haziran 2004 Perşembe Saat: 10.00 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Öğlen Namazrnı takiben Teşvikiye Camii'nde yapılacaktır. TTB İSTANBUl TABİP ODASI VEFAT ve BAŞSAĞLIĞI Sevgili yol arkadaşımız Pnof. Dr. ÜStİİn KORUGAN kaybettik. Ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. "1402'likler" ,
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear