23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 8 HAZİRAN 2004 CUMA CUMHURİYET SAYFA J v L J J L l L J J \ kultur(g cumhuriyet.com.tr 17 Oscar'lı, Altın Ayı'lı, Japonharikasıünlü çizgi film 'Ruhlann Kaçışı'bugün gösterime giriyor Sen, ruhlar cinler diyannda Japonya, günümüzde çizgi roman ve çizgi film dünyasının kalesi. Yıl- lar önce siyah beyaz televizyon döne- minde bizim ekranlara da uğrayan, Dağlann Kızı Heidi ya da Şeker Kız Candy'yle başlayıp çeşitli film ve di- zilerle tüm dünyaya yayılarak bugün başlı başına bir endüstri alanına ve baskın bir popüler kûltür öğesine dö- nüşen Japon canlandırma sineması- nın, 2002 Berlin Festivali'nin Altın Ayı ve Akademi'nin en iyi animas- yon Oscar'ı ödülleriyle taltif edilmiş son harikası Ruhlann Kaçışı, bugün gösterime giren en ilginç film kuşku- suz. Dlsney tarzından farklı... 1984'ten günümüze, son 20 yılda ürettiği az sayıdaki özgün filmiyle (Rüzgâr Vadisinin Nausica'sı, Gök- yüzündeki Şato, Komşum Totoro, Ca- dı Kiki, Kızıl Domuz. Prenses Mono- noke) ünlenip özel hayran kitlesi de edinmiş, namlı Japon çizgi film usta- sı Hayao Miyazaki'nin korku fılmi gibi başlayıp masal tadında sürerek on yaşlanndaki, kınlgan, mızmız bir laz çocuğunun girdiği bunalımdan ol- gunlaşarak çıkmasını ve önüne yığı- lan tüm zorluklan bir bir aşmasuu hi- kâye eden Ruhlann Kaçışı, temelde modern bir Alice Harikalar Diya- nnda çeşıtlemesi. Gnmm kardeşler- den Andersen'e kadar, çağlardan be- ri Batı'dan bütün dünyaya yayılmış ünlü masallardan etkilenmeler de içe- riyor, Japon folklorundan öğeler de. Şurası kesin, öteden beri şartlana- geldiğimiz Walt Disney'vari, şurup gibi animasyonlarzı ve tiplemelerin- den farklı bir yaklaşımın ürünü bu Ha- yao Miyazaki fılmi. Yeni evlerine giderken yolunu şaşı- ran babasıyla annesinin, önlerine çı- kan zengin bir açık büfedeki çeşit çe- şit yiyeceğe tıka basa yumulduktan sonra iğrenç domuzlara dönüştüğü küçük kız Şihiro'nun, giderek kendi- ni esrarengiz olduğu kadar ürkütücü bir hamam âleminde bulmasıyla pat- lak veren maceralannı, meraklısının nicedir sabırsızlıkla beklediği bu son filminde anlatıyor büyüye, rüyalara, hayallere tutkun Miyazaki. Inin cinin cirit attığı, terk edilmiş bir eğlence parkım andıran; anne, baba ve kızla- nnın vardığı bu garip ve tenha yerin, gece karanlığıyla birlikte ortaya çı- kan sakinleri, ruh, peri, ifrit ve haya- letler âlemınden birtakım şeffaf yara- tıklar. Koca kafalı, kötü, yaşlı bir büyücü kadımn çekip çevirdiği, garip, karan- hk, sihirli bir düzenin sürdüğü, minik is toplan denen, emekçilerce taşınan kömürlerle yakılan fınnlann kazanla- nn suyunu ısıttığı, Metropolis'i çağ- nştıran bu ürkünç hamam, ecinnilerin kemiklerini dilediklerince dinlendir- diği, beş yıldızlık bir sayfiye oteli ade- ta. Haşan bir zamane kızı, şımank bir Heidi havalanndaki Şihiro'ya Sen adı takıhr yaşlı büyücü tarafından. Bura- da, büyücünün emrinde mutlaka ça- lışmak zorundadır Şihiro-Sen. Gerçeküstüne yönelen fantastlk bir masal Ona yardım eden, büyücünün sağ kolu oğlansa, Peter'in Uzakdoğu şu- besi bir Haku. Yaşlı kötü büyücüyle iyi kalpli ikizi arasında kalarak kötü kişi olmuş Haku'nun öğütleriyle, an- nesini babasını da normale döndürüp kurtararak buradan bir an önce kaç- mayı planlar Şihiro-Sen... Sürekli devreye giren yeni karakter- ler ve yeni hikâyelerle katlanarak ikı saati aşan bir süreye yayılan Ruhlann Kaçışı özetle ergenliğe geçişi, olgun- laşma sürecıni gerçeküstücü, tuhaf. fantastik bir masal boyutlannda ele alarak işliyor. Japon sinema tarihinin en başanlı animasyonu sayılan, zengin bir hayal gücünün ürünü bu film, teknik ve plastik düzeyi, emek ve özenle hazır- İanarak geniş biçimde aynntılandınl- mış görüntülen, çerçeveleri ve gerçe- küstüne, gizem ve büyüye de dümen kıran hikâye tarzıyla yer yer soluk ke- sici bir renk ve çizgi cümbüşüne dö- nüşüyor. Çeşitli garip yaratıklann res- mi geçit yaprığı, Batılı çocuk ve ye- tişkin seyircinin nabzına göre şerbet veren Ruhlann Kaçışı, kuşkusuz haf- tanın fılmi nitelemesini hak ediyor. David Koepp'ün yönettiği 'GizliPencere' ancak Johnny Depp hayranlannı doyurabilecek, yavan bir gerilim Kralyazardan buraya kadar Bir Konuşabilse'nin başroUerinde Hlmdeki rolüyle en iyi erkek oyuncu Oscar'ını kıl payı kaçıran BU1 Murray ile Scarlett Johansson oynuyorlar. İZLEYİCİ GÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Kendini arayanlar Bir de film adlannı Türkçeleştiren şirketler yapımın anlamına uygun çeviri yapabilseler. Sofia Coppola'nın 'En İyi Senaryo Oscar'ı alan fılminin orijinal adı 'Lost in Translati- on'. 'Çeviride Kayıp' gibi bir metnin çeviri- sinde kaybolan anlamı. kaybolan duyarlıhğı anlatıyor. Film de bu ince çizgi üzerinde gezi- niyor. Kendini arayan genç bir kadınla kendini ara- yıp bulamamış orta yaşlı bir erkeğin yaşamla- nnın anlamını sorguladığı biryapıtbu. tkisi de Amerikalı, ikisi de Tokyo"ya gelmiş. Erkek, bir sinema oyuncusu Bob Harris, bir viski reklamı için Tokyo'ya gelmiş. Amerika'da kansı ve çocuk- lan var. iyi kazamyor, ama yaşamlan halı rengini seç- mek ile mal edinme üzeri- ne kurgulanmış, 'Ameri- can life style'. Kadın, genç bir fotoğrafçının kansı. Çok yoğun çalışan kocanın ilgi alanı dışında Tokyo ge- zisinde buralarda ne yaptı- ğını, kiminle olduğunu dü- şünme firsatı buluyor. betçilikleri burada boşlukta kalıyor. Tokyo'da- ki yaşam, bu genç kadın ile bu orta yaşlı er- kek için bir tür meditasyon oluyor. Kendi dış- lanna çıkarak yaşama bakabiliyorlar. Aralanndaki yakınlaşma da bir tür açıklan- mamış sevgi. Hayır, seks yok. Her an olacak- mış gibi görünen seks yakınlaşması yenne pek bilmedikleri şefkati yaşıyorlar ve bu gizemi bozmuyorlar. Her ikisinin de aradığı aslında kendileri. Çevlrlde kayıp... Yasamın İnce noktaları h3ofia Coppola 'nın yazıp yönettiği ve en iyi senaryo Oscar 'ını kazandığıfilm, Tokyo'ya gelen iki Amerikalının; kendini arayan genç bir kadınla, kendini arayıp bulamamış orta yaşlı birt erkeğin yaşamlarının anlamını sorgulaması Ama zaman -zaten birkaç gün- den ibaret olan zaman- akıp gı- diyor ve ne bulduklannı tam olarak anlayamadan gene kendi yaşamlanna dönüyor- lar. Bob Harris, işini bitirip dönmek üzere veda ediyor, genç kaduı da yalnızhğına geri dönüyor: Sayonara. Sonunda hiçbir şey ol- mamış gibi görünüyor ve ama artık çok şey olmuştur, hiçbir şey eskisi gibi olma- yacaktır. Sofıa Coppola'nın senaryosunu yazıp yönettiği bu fıhn, gerçekten de kadın du- Bu iki yalnız insan kaldıklan lüks otelin bannda yakınlaşıp yalnızlıklannı paylaşmaya çalışıyorlar. ,-\ma garip bir şey Dİuyor. Yahîizlıklan paylaştıkça artıyor, çün- kü yaşamlanmn en yakınlannda olanlarla hiç- bir şey paylaşmadıklan ortaya çıkıyor. Bu ara- da kendi kültürlerinden bütünüyle farklı bir kültürün değerleriyle karşılaşıyorlar. Yaşam- daki incelik, bir çiçek düzenlemedeki zariflik, yaşamın en ince noktalanm fark edip zevk ala- bilme, duyarhlık ve içtenlikle paylaşma. Ame- rikalılann kişisel çıkarlara dayalı hırslı reka- uzerıne. yarlılığının çok iyi işlenmiş bir ya- pıtı. Yaşamın dilini çevirirken, insan duygulanm birbirine çevirirken nelerin kaybolup gitriğine işaret edilmiş. Bir şiir gibi, duyarlı bir öykü gibi 'çeviride kayboluyor'. Insanlar yaşamın dilini anlamı- yorlar. Birbirlerinin dilini anlamıyorlar. So- nuçta gerçekten de 'çeviride kayıp' anlamlar- la dolu yapayahıız yaşamlar yaşanıyormuş gi- bi yapılıyor. Bir metafor filmi. Patlamış mısır yenirken anlaşılamayacağı kesin olan filmlerden. Oyuncular da çok iyi. Görülmesi gerekiyor. Secret Wlndow/ Yönetmen, Senaryo: David Koepp / Kamera: Fred Murphy/ Müzik: PhilipGlass/ Oyuncular: Johnny Depp, John Turturro, Maria Bello, Timothy Hutton, Chartes Dutton / ABD 2004 (WB) Artık illallah bu Stephen King uyarlamala- nndan diyenlere biz de katıldık, bugün göste- rime giren Gizli Pencere'yi seyrettikten son- ra. Fantastik-korku-gerilim edebıyatmm bu adı gibi kral yazannın eserlerinden çeyrek yüzyı- lı aşkın bir süredir beyazperdeye aktanlan fihnlerin, Amerikan sinemasının vazgeçilmez korku-gerilim türünde, başlı başına bir alt tür oluşturageldiği bile rahatlıkla ileri sürülebilir, The Shining'den Kujo'ya, Christine'den The Firestarter'a, Misery-Olüm Kitabı'ndan Hayvan Mezaruğı'na kadar. Ustadın, öncelikle yazar(lık) takınrı ve so- runlannı konu ettiği en gerçekçi fantezilerin- den Misery'deki gibi, yine çoksatan polisiye hikâye ve romanlanyla isim yapmış ancak bu kez fanatik kadm hayram Kathy Bates tarafından kaçınl- mamış, kafası kanşık, daha doğrusu Jack Daniels şişele- rine gömülmüş bir yazann esrarengiz hikâyesini anlatı- yor Gizli Pencere. çahyor günün birinde. Temizlikçi kadını bir an önce evden gönderip en sevdiği koltuğunda şekerlemelerine kaldığı yerden devaın etmeye talim eden, aşk kırgını Mortimer'in giderek kafayı yediğinin ve inanıhnaz cinayetler işle- diğinin ortaya çıkacağı film, yazann somut bir kanıt bulamayan yaşlı, örgü ören şeriften ve ya- salardan paçayı sıyırmasıyla sonuçlanıyor. Oldukça düzgün sayılabilecek, cilası ve tem- posu tıkınnda ilk yansının ardından, düşman tavırlı, torna\idalı katil Shooter'ın, giderek as- lında bunalımdaki tıkanmış yazann kafasında yarattığı, cinayet işlemeye meyıllı, suça yatkm alter ego'su çıkması gibisinden, oldukça ucuz ve abuk sabuk bir finale bağlanan film, beylik deyişle tatsız tuzsuz bir stil ahştırması. Abuk sabuk bir flnal Cilası ve temposu tıkınnda bir İlk yarı Başka bir erkekle (Ti- mothy Hutton) motel oda- sında bastığı kansından (Maria Bello) mecburen ay- nlmasınm üstünden 6 ay geç- mesine karşm aldatılmamn acı- sıyla yaratıcılığı sıfırlanmış, yaşlı köpeğiyle takıldığı göl kenanndaki evinde uykuyla uyanıklık arasmda mis- kin, kabız günler geçiren, yalnız yazar Morti- mer Rainey'nin (pejmürde kılıklarda, bohem havalarda, bir türlü bilgisayannın başına çöküp esin perilerini harekete geçiremeyen yazan abartıh jestlerle oynayan Johnny Depp, gös- terişli yorumuyla fıhni sürükleyen lokomotif yine de) kapısını, onu bir hikâyesini çalmakla suçlayan John Shooter adındaki, Mississippi- li bir yabancı (John Turturro her zamanki gi- bi göründüğü her sahneye damgasını basıyor) enarıst David Koepp ilkyönetmenlik denemesinde Johnny Depp veJohn Turturro gibi oyuncularla destekli, parlak kadrosuna karşm seyirciyi, fos çıkan ve boyunu aşan gizemli bir gerilim sarmahna çekmeyi başaramıyor. Son dönemde Hollywood ya- pımı bazı popüler aksiyon ve gerilim serüvenlerinin sena- risti olarak adını duyuran David Koepp'ün Stephen King'in Four Past Mid- night'mdaki Secret Win- dow, Secret Garden adlı hi- kâyesinden uyarlayıp yö- nermenliğini de üstlendiği fihn, ufak ufak karakterleri- ni türe özgü klişelerle sanp sarmalayarak tanıttığı ilk yan- sındaki kimi cilalı sahnelerine, parlak oyuncu kadrosuna, Fred Murphy'nin başanlı görüntülerine karşm akıntıya kürek çekmekten öte- ye geçemiyor. Bizzat yazar kahramanımızın ağzından dile getirilen 'Hikâyenin en önemli yanı sonu- dur' görüşüyle çelişen, paspal bir finale kur- ban gidiyor sonuçta. Yönetmen-senarist David Koepp'ün seyirciyi fos çıkan ve boyunu aşan bir gizemli gerilim sarmalına çekmeyi başara- madığı ilk filminden akılda kalanlar Philip Glass'm müzikleriyle Depp'le Turturro gibi oyunculan oldu. Geri yanı demode ve abesle iştigal. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Var mısınız? Bu hafta köşemi Belgesel Sinemacılar Bir- liği'nin çağrısına ayırmak istiyorum : "28 Haziran'da dünyaya karanlıktan başka hiçbir şey vermeyenler Istanbul'da toplanıyor. Insanlığın ve doğanın değil, tehlike altındaki tüıierin ve kültürlerin değil; korku, dehşet ve sürdürülebilir cinayetle beslenen bir düzenin geleceğini konuşmak üzere bu şehirde olacaklar. Ve bu şehirde olacaklan, yalnız kendi sesle- rinin ayırt edilebildiği gürültüler çıkaran yayın- lanyla bizlerden saklayacaklar. Caddeleh, sokakları, meydanlan; sağduyusu, cesareti olanlan ve aydınlan polis kordonuyla kapatacaklar. O kordonlann dışında kalan bütün sokaklar- da, bütün meydanlarda ve bütün şehirterde, itirazeden, karşı duran, alternatif birliktelik- lerte banşın ve umudun üstüne kapanıp silah taciherinden korumaya çalışan binler- ce insan, onlann izin verdiği kadannı alabilen 'haber- cilerin' bültenlerinde, sahte demeçlerle zirve magazinleri arasında görünmeyecek, duyul- mayacak. Biz, bu şehrin belgeselcileri, bu tarihte, bu şehre gelen tüm belgeselci- leri, insanlığın hafızasına aklı, gözü ve kamera- sıyla kayıt düşmeye inanan herkesi göreve çağınyoruz. 28 Haziran'da başlayacak olan NATO, sa- vaş, dehşet ve iktidarzirvesinin karşısında olan her bir kişiyi, her bir düşünceyi, her bir eylemi, her bir duruşu, her bir umudu bir değil onlarca kamerayla, tek değil yüz- lerce açıdan belgeleyeceğiz. Enazından, tarihe, 'onlardavardı'd/ye/cay- dedeceğiz. Biz, bu şehrin belgeselcileri, bu tarihte, bu şehre gelen tüm belgeselci- ler, insanlığın hafızasına aklı, gözü ve kamera- sıyla kayıt düşmeğe inanan herkes, çektiğimiz her kareyi, günü gününe, saati saatine tüm dünyaya yaymak, bütün bağım- sız antenlere ulaştırmak için destek anyoruz. Var mısınız?" ••• Geçen hafta, NATO ve Bush karşıtı etkin- liklerinde sanatçı katılımı umut vericiydi. Pek çok arkadaşımız, konserlere katılarak, imza standlarına ğelerek kampanyaya destek ver- di. Etkinlikler bu hafta da yoğunlaşarak süre- cek. BAK'ın (Banş ve Adalet Koalisyonu) "Ba- nş Buluşması" yann Istanbul Tabip Odası'nda "Küresel Isyanımız Nereye Gidiyor?" başlıklı toplantıyla başlayacak. Hafta boyunca, çe- şitli meslek odalarında "savaş ve işgale karşı, banş ve özgürlük" temasının işleneceği panel ve söyleşiler var. Bir grup aydının düzenledi- ği 'Uluslararası NATO Karşıtı Konferans' da yann Istanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Kam- pusu'nda. Keşke bu sesler, hafta sonunu 'rock' festi- vallerinde geçirecek olan gençlerimize de ula- şabilse. Not: DOCUMENTAR-IST'e katkıda bulun- mak isteyenler, infolbsb-adf.org adresi ile iliş- kiye geçebiliıier. vecdisayar(a yahoo.com Göç ve mülteci belgeselleri • Kültür Servisi - Istanbul Bilgi Üniversitesi'nde, Dünya Mülteciler Günü nedeniyle düzenlenen 'Göç ve Mülteci Belgeselleri' etkinliği dün Mihriban Tanık'ın 'îspanya'dan îstanbul'a Saferad Şarkılan adlı belgeseliyle başladı. Dolapdere Kampusu'ndaki etkinlik kapsamında bugün 14.30'da Jaokim Demmer'in 'TarifaTrafiği', 16.30'da Michael Aviad'ın 'Çocuklanm tçin', 19.00'da Ernald E. Mo'nun 'Danimarka'ya Hoşgeldiniz' ve 21.00'de Mai Masri'nin ' Şatilla'nın Çocuklan' adlı filmleri izlenebilecek. Etkinliğin son günü olan yannsa 'Yannlar', 'Boğaziçi'ne Sığındık', 'Göçler, Göçler, Göçler-F ve 'Gidenlerin, Gelenlerin, Kalanlann Toprağı' adlı belgeseller gösterilecek. BUGÜN • BABYLON'da 23.00'te Orient Expressions konseri. (0 212 292 73 68) • NARDtS JAZZ CLUB da 22.30'da Melis Sökmen Band konseri. (0 212 244 63 271 • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 20.00'de Akbank Prodüksiyon Tiyatrosu'ndan 'Fernando Krapp Bana Mektup Yazmış' adh oyun. (0 212 252 35 00) • RUMELİHtSARI'nda 21.15'te Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'ndan 'Ödünç Yaşamlar' adlı oyûn. (0 212 291 51 96) • BEYOĞLU SINEMASI'nda 'Sinema Yazarlarının Seçtikleri '04' kapsamında 11.30, 13.30, 15.30, 17.30, 19.30 ve 21.30'da 'Bellevile'de Randevu'. (0 212 251 32 40) ISTANBUL MÜZİK FESTİVALİ • KARİYE MÜZESİ'nde 20.00'de Ametist Klarnet Beşlisi konseri. (0 212 334 07 34)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear