Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2004 PAZARTESİ.
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Jiçıklık
t ÂRTJKaÖadabirçok'şey açıkfiğakavuşmuşoldu.
önümüzdekı yıflann politikalarını bu açıklığın göster-
dlği doğrulara göresaptemak gerekiyor.
* ( İ i r i r ı c ı €İ o
âr u
' bofonmöştoprakların güneyinde ka-
D lan Rum halkıyla bir ortak devlet oluşturmanın ola-
"* naksızlığıdır.
Denktaş haklı çıktı: Karşı tarafın büyük çoğunlu-
ğundakı Elenızm taassubu, adanın bütününe egemen
olma tutkusu, Türk nefretı ve korkusu halkoylaması-
nın rakamlarından belli olmuyor mu? Bunun anlamı,
en azından kısa ve orta vadeli birgelecekte ıç içe ya-
şama hesabı yapmanın yanlışlığı değil midir? Haksız
çıkanlar, küçük azınlıklarca söylenen banş ve dost-
luk türkülerinin birlikteliğı sağlayabileceğine inanan-
lar olmuştur. lyi ki, sonu kanlı ve acılı bitebilecek öy-
le bir denemeye girişilmiş olmadı.
Geriye bakıldığında, başkalannın zortamasıyla o
yola sapmanın büyük hata olacağını, cumhuriyetıne
sahıpçıkan bır devlet başkanınınsorumlulukduygu-
suyla, yılmadan, yorulmadan söyiemişolan kışiyi kö-
tülemek ve çekilmesıni ıstemek çiğlik değildir de ne-
dir? 0 haksızdı da, bunalmış halkını yanlış çözüme
sürüklemeye ve kendi devtetini başkalannınkine ya-
mamaya kalkışıp hesapları tutmayınca, şimdi, sanki
büyük zafer kazanmış gıbi şişinenler ve onlan Bi-
zans'ın gazete köşelerinden alkışlayanlar mı haklıy-
dı?
8 kıncisi, Annan Planı ya da ona benzer dış kaynak-
I lı bırliktelık tasarımlarının ölümüdür. Sorun, adada-
ki ıkı halkın, ayrı devletlerolarak, yan yana, banş için-
de yaşayabilmeleri sorunudur. Bunu da ancak, sah-
te umutlarla ınsanları aldatmayan, halklarının ayrı
kimlığini tanıyan yöneticiler sağlar.
Sorunun, aynı zamanda, dünyanın bu köşesinde
yüzyıllarclırsüregelen bir Türk-Yunan karşıtlığının par-
çası olduğu, bu büyük sorunu ada politikasının bü-
cür hesaplarıyla çözmeye kalkışmanın yanlış olaca-
öı unutulmamalıdır.
• "|Çüncüsü, Kuzey KıbrısTürkCumhuriyeti'nidoğ-
w ru dürüst yönetmenin ve yaşatmanın zorunlulu-
ğudur. Lefkoşa'yla birlikte oluşturulacak ciddi bir "An-
kara Planı", ekonomık, sosyal ve kültürel boyutlarıy-
la "Kıbns sorunu"nur\ çözümü yönünde atılacak ılk
adım olabilir. KKTC'nin gelecegi, Ankara'nın plansız-
lığına ya da adadakilerin gevşekliğine terk edilmeye-
cek kadarönemli.
Sorunun dış boyutu ise çok daha kapsamlı bir sı-
nav olacak. Arnbargosuyla, yok sayışlarıyla, askerin
"işgalci "liğıne yönelık suçlamalanyla, Avrupa yargıç-
larının yüz karası kararlanyla kırk yıldır süren haksız-
lık mutlaka sona erdirilmeli. Türk diplomasisi bunu da
beceremezse başka neyi becerek?
itıraf etmek gerekir ki, Davos'tan beri çok tehlike-
li bir kumar oynanmıştır ve kumann kötü sonuçlan-
ması, Ankara'nın ferasetiyle ve Batılı dostlann inaye-
tiyle değil, kuzeyli komşunun dolaylı himmetıyle ön-
lenmiştir.
Bunun övünülecek bir tarafı olabilir mi?
Sol, Demokrasi ve Militarizm...
Pnof. Dr. Coşkun ÖZDEMİR
S
olculuğun da yurt- melikvebaşarısızliderlerege-
severliğin de birinci menliğindeki zavallı demok-
koşulu hümanist ol-
maktır (Hümanist ol-
manın birinci koşu-
lu da antimilitarist olmaktır)
diyor bir okuyucu. Ataol Beh-
ramoğlu'nun "Çözümsüzlük"
başlıklı yazısı nedenı ile ona
gönderdiği mesajda, solculuğu
ve yurtseverliği böylece for-
müle ettikten ve kendi konumu-
nu sağlama aldıktan sonra sor-
guluyor, "Siz ve Cumhuriyet
yazarian nezaman militarizm-
den kurtulacaksınız?"
Yurtseverlik, demokrasi, in-
san hakları, düşünce özgürlü-
ğü gibi kavramlan zamandan
ve mekândan ve günün koşul-
lanndan soyutlayarak yorum-
layan ve keskin yargılar ilen sü-
ren çok sayıda hem de iyi eğı-
tim görmüş insanlar yaşıyor
ülkemizde.
Onlar, yukarıda andığımız
okuyucu gibi Cumhuriyet ya-
zarlannın tutumunu mılitarıst
olarak tanımlıyorlar. Onlara
göre eğer demokrat olduğunu-
zu ileri sürüyorsanız orduya ve
ordunun her türlü girişimıne
kayıtsız şartsız karşı çıkmalı-
sınız.
Ordu yurdumuzda şeriatçı
örgütlenmelere dikkat çekmek
mi istiyor, kaygı verici gelişme-
lerden mi söz ediyor, onu sus-
turmahsınız. Fethullah Hoca
ve müritlerinin cihat çağnsını
mı gündeme getiriyor, onu kı-
namalısınız.
Milli Güvenlik Kurulu'nda
bir asker üyenin yer alması as-
la kabul edilemez. Güvenlik
kurullan atanmışlardan değil
sadece sivillerden ve seçilmiş-
lerden oluşmalıdır. Şu göster-
rasımizde icabında satın alına-
rak, türlü çeşitli oyunlarla el-
de edilmiş oylarla seçilmiş de
olsalar her türlü karar konu-
munda sadece onlar olmalıdır.
Ağzından köpükler saçarak la-
ik cumhuriyete ve büyük Ata-
rürk'e söven Şevki Yılmaz ve
benzerleri, "Elbette kanlı ola-
cak,fisükgibi olacak" diye hay-
kıranlar kutsanmalı ve yurdu-
nu, cumhuriyet ilkelerini sa-
vunmak isteyen Genelkurmay
başkanlan ve ordu komutan-
lan kınanmalıdır.
Alıp başını giden ve Başba-
kanlık Konutu'na kadar tırma-
nan şeriatçı eylemlere karşı du-
ran, yurdumuzda ilk defa 8 yıl-
lık eğıtımın gerçekleşmesini
sağlayan 28 Şubat, kesinlikle
desteİdenemez, onaylanamaz..
bu demokrasiye ihanettir. Hat-
ta Atarürk'ün yaptığı devrim-
ler de sorgulanmalıdır.
Halkın oyunu alarak yapılma-
mıştır bu devrimler ve antide-
mokratiktir. Işte demokrasiyi,
insan haklannı böyle anlıyor,
böyle savunuyorlar. Yoksa bi-
raz abarttığımı mı düşünüyor-
sunuz? Askeri darbelerden kim
hoşnut kalabilir? Ama darbe-
lenn hepsıne aynı şeküde kar-
şı çıkıp bunu yaratan koşulla-
n, ülkeyi bu ortama sürükJeyen
basiretsiz politikacı ve yöneti-
cileri görmezden gelir bu de-
mokrasıseverler.
Cumhuriyet yazarlarını da
milıtarıst olmakla suçluyor bu
soyut demokrasi ve insan hak-
lan sa\unuculan. Birçogu PKK
yandaşlıgını, köktendinciliğe
hoşgörüyü, rürban dayatması-
na arka çıkmayı demokrasiye
aykın buhnamışlardır. Ama as-
kerden işkence gören Ühan Sel-
çuk, yıllarca hapis yatan Er-
dal Atabek, Ali Sirmen, Server
Tanilli, Ataol Behramoğlu mi-
litaristtirler. OktayEldnci,Eın-
re Kongar, Orhan Bursalı mi-
litaristlerarasında. KorkutBo-
ratav, tzzettin Önder de öyle.
Hele hele Türkel Minibaş ve
Turgay Fişekçi ve tüm Cum-
huriyet yazarları...
Sevsinler sizin hümanizmi-
nizi, demokratlığınızı... Clke-
nin gerçeklerinden, Türkiye'de
yaşanan toplumsal gerçeklik-
ten, tarih bilincinden yoksun
yeminli ordu ve ulus devlet
karşıthğına soyunmuş insan-
larımız bunlar.
Hümanist olmanın koşulu
antimilitarist olmakmış. Nere-
de, hangı koşulda olursan ol
bu hiç değışmeyecek. Yurdun
emperyalizmin işgaline uğra-
yacak ve ordun bir bağımsız-
lık savaşına girecek ve sen ben
hümanistim diye haykıracak,
bununla övüneceksin. Şu ger-
çekleri görmeyi de inatla, ısrar-
la reddedeceksın.
Türk siyasetinde uzun yıl-
lardır sağlam bir ilke, bir norm,
bir disiplin anlayışı, bir bilim
saygısı, halktan ve emekten ya-
na bir politika gelişmemiştir;
Atarürk'ün "Hayatta en halti-
ki mürşit ilimdir, ben size hiç-
bir ayet, hiçbir dogma, hiçbir
dönmüş fikir bırakmıyorum,
benim nıanevi mirasım akıl ve
bilimdir" özdeyişlerini politi-
kacılar ya anlamamış ya da hiç
önemsememişlerdir.
Çok partili yaşama adım atı-
şımızla birlikte iktidara gelen
Demokrat Parti, demokrasiyi
bogazlamak için bütün gücü-
nü kullanmıştır. Yarım yüzyıl-
dan beri sivillerin yönettiği
Milli Eğitim Bakanlığı aklı, bi-
limi, aydınlanmayı, insan de-
ğerini, kamusal yaran öngö-
ren bir eğitimle donatılmış in-
sanı değil; ilkel, dogmatik, ak-
la karşı akımlann saldırısına
uğramış bir toplum yaratmış-
tır.
Yazık ki Türkiye ordusu,
cumhuriyetin kuruluş ilkeleri-
ni savunan, örgütlenmiş, ku-
rumsallaşmış, disıplinJi hemen
hemen tek kurum olarak dur-
maktadır. Etik değerleri büyük
çapta yitirmiş bir çıkarlar are-
nasında ordu, kaçınılmaz bir
şekilde bir güç odağı konumu-
nu sürdürmektedir. Demokra-
si, hiçbir toplumda soyut üto-
pik düşüncelerle gelişemez ve
gerçekleşemez.
Bitirirken şunu eklemek is-
tiyorum: Bu satırlann yazarı
12 Eylül'de gözaltına alınmış
ve karakolda sabah akşam im-
za vermiş; yurtdışına çıkışı 4
yıl süreyle yasaklanmıştır.
O günlerden bugüne köprü-
lerin altından çok sular aktı.
Imam-hatip okullarının ve Ku-
ran kurslannın sayısı hızla ar-
tarken orduda yoğun felsefe
dersleri verilir oldu. Sivil ya-
şamda dogmalar, tarikatlar, Fet-
hullah Gülen okullan egemen
olurken, ordu yenı emperya-
lizmin, neoliberalizmin ne ol-
duğunu, Amerika'nın dünya
politikasında nasıl bir rol oy-
nadığını öğrendi.
Derslerini sivillere göre çok
daha iyi çalıştıklannı da, daha
büyük bir sorumluluk duygu-
su taşıdıklannı da kimse inkâr
edemez. Bir gün şimdi darma-
dağın ve bölük pörçük duran
solun toparlanarak yurdumuz-
da gerçek demokrasinin kuru-
luşuna öncülük edeceğini umut
etmekten vazgeçmeyeceğiz.
Kısa ve Öz Bir Açıklama
SİLİVRÎ SULH HUKUK
HÂKtMLİĞt'NDEN
2002'943
Da\aci Cnal Doğrul tarafından davalılar Mehmet
Durmaz, Fıkret Durmaz, Yüksel Durmaz, Nedım
Durmaz, Muazzez Demirkıran ve Cemıle Gedik aley-
hine açılan Sılivri Fener köyü, 2302 parsel sayılı ta-
şınmazın tescıl (mümkün olmadığı takdirde tazmınat)
da\asının yapılan yargılamasında venlen ara karan
gereğince: Davalılardan Mehmet Durmaz, Yüksel
Durmaz, Nedım Durmaz, Muazzez Demırkıran, Ce-
mıle Gedık'ın tüm aramalara rağmen tebligata yarar
adreslerinin tespıt edilemediğınden iianen tebliğine
karar venlmiş olmakla, Mehmet Durmaz, Yüksel
Durmaz. Nedım Durmaz, Muazzez Demirkıran, Ce-
mile Gedik adına 16.12.2003 tarihli dava dılekçesi ve
duruşma günü (12.05.2004 günu saat 9.40'ta) yerine
kaım olmak üzere iianen tebliğ olunur. Basın: 18727
Mehmet SelimOKÇAY
D
eğerli sınıf arkadaşım Org. tlker
Başbuğ'un Washington'da verdiği
demeç, yerel seçimin, Kıbns görüş-
melennin gürültüleri arasında pek etki bul-
madı. Bunun önemini sadece Cumhuriyet
ortaya koydu ve hatta bir de yazı yayımla-
dı. Çok çok önemli bir uyan idi, hatta 28
Şubat'ı andınyordu.
Ordumuzun, rahatsızlık duyduklan ko-
nulan. zaman zaman yeri ve zamanı uygun
hale geldiğinde ortaya koyması, artık, per-
vasız, sorumsuz idarecileryüzünden olağan
hale gelmiştir. Bu tür şamarlann yenme-
mesi için Cumhuriyet gazetesinin özellik-
le ikinci sahifelerinin okunması ve dınlen-
mesi uygundur, düşüncesindeyün.
Orduda fikirlerin az ve öz bir şekilde or-
taya konması esastır. Eğitimin her safhasın-
da bu aranır.
Bir fikir kısa ve özlü bir şekilde ifade edi-
lince artık uzatılmaz ve zaten dinlenmez. Ay-
nı şeyin evire çevire tekrarlanmasına mü-
saade edilmez. Onun için ordumuzun bu
tür açıklamalannı kısa diyerek kulak arka-
sına atarsanız, buzdağının altını görmüyor-
sunuz, demektir.
Sayın Başbuğ'u yakinen tanıdığım gibi bu
tür bir demecin Genelkurmay Başkanımı-
zın emri ile olduğu belli olduğu için çok dik-
kat edilmesi gerekir sorumluluğuyla öz ola-
rak ifade edildiğini anlıyoruz. Işte bunu
açıklamak. anlamayanlara anlatmak, anla-
mak istemeyenlen dürtmek görevinin de
bize verildiğini anlıyoruz.
"TC kurulduğu tarih olan 1923'ten beri
laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti ol-
du... Hem laiklik hem ılimh tslam de\1eti bir
arada olmaz. Ya biri, ya öbürü olur-"
Öz olarak bu söylendi. Alacaksın karşı-
na, ne anladın, anlat bakayım, diyeceksin...
"TBMM Başkanı size söylüyorum; Baş-
bakan. size söylüyorum; AKP'nin ülke\i yö-
neten idarecÛeri, siziere sövlüyorum: TC
BİR İSLAM DEVLETİ DEĞtLDİR._ Hal-
kının çoğu Müslüman olan bir devlettir;
yoksa devlet bir İslam devleti değildir.. İkin-
ci önemli bir husus da haJkın değil yüzde 30,
yüzde 80 çoğunluğu ile iktidara gelseniz bi-
le TC bir İslam devleti olamaz; halk, size, be-
ni çağdaş medeniyet seviyesinin üsriine çıkar
diye, GÖREV veriyor. Sizlerin imam olma-
SL, bunu değjştirmez^" diyor.
Ordu öz olarak bunu söylüyor. Daha ne-
ler neler söylemek istiyor da bıraz da utan-
gaç davranıp fazla söylemiyor: anlayasınız,
istiyor.
Geleceöiniz için
tutmaktan
ne yapıyorsunuz?
Dogum günunuzde mumlara doğru egılırken aklınızdan neler geçıyor
7
ÇocukLannızı ıyı
okullarda okutmak, başarılı insanlar olduğunu gormek mi
7
Geleceğın sızden bir şeyler
göturmek yerine, küçük mutluluklar getırmesi mı
7
Yoksa artık yavas yavas belırmeye baslayan
gelecek kaygısının uçup gıdıvermesı mı? Pekı, bu hayallennızı gerçeklestırmek için dılek
tutmaktan baska ne yapıyorsunuz
7
23 23
Kendınıze bir doğum gurü hedıyesı verın. Hem bugün hem de gelecekte
yanınızda bulacağınız guvenılır bir kurumla tanışın AK Emeklı olun.
Hayalini kurduğunuz emeklilik AK Emeklilikte. Çünkii sadece biz emekliliğin
önüne AK güvencesini koyuyoruz.
meklilikwww.akemeklilik.com.tr
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
İBRAHtM YILDIZ
Referandum
Sonrası Kıbns
Kıbrıs'ta referandum sonrası konuşulmaya baş-
landı... Cumhuriyet okurlan gelişmeleri yakından iz-
liyoriar. Gazetemiz, Kıbns haberlerini verirken işin
sadece siyasal yanını değil, aynı zamanda ekono-
mik ve sosyal yanını da değeriendirerek siziere en
doğru bir şekilde aktardı. Referandum öncesi, Kıb-
ns'la ilgili kıta sahanlığı sorununu ilk kez Cumhu-
riyet gündeme getirdi. CHP Genel Başkan Yar-
dımcısı Onur Öymen'in konuyla ilgili basın toplan-
tısında söylediklen hiçbir medya kuruluşunda yer
almazken, Cumhuriyet gazetesi bu habere birinci
sayfasından yer vermek suretiyle konunun önemi-
ne dikkat çekti. Yine Genelkurmay Başkanı Orge-
neral Hilmi Özkök'ün açıklamaları da yalnızca
Cumhuriyet'te yer aldı. Halbuki bu konu, Türkiye
açısından son derece önemli ve hayati bir değer
taşıyordu... Cumhuriyet gazetesi, referandum sü-
recini Türk ve Rum kesiminde izleyerek okuriannı
en detaylı bir şekilde bilgilendirdi. Kıbns temsilci-
miz Reşat Akar, bu konudaki birikimı ve objektif
habercıliğiyle önemli işler yaptı. Referandum ön-
cesınde Türk ve Rum kesimindeki farklı görüşle-
rin yanı sıra taviz bölgesi Güzelyurt'la ilgili röpor-
taj, ünlü Ingiliz hukukçunun Annan Planı'na ilişkin
değerlendirme raporu ve EOKA'nın Gözyaşları
başlıklı yazısı, Reşat Akar'ın, diğer gazeteiere fark
atan haber ve yorumlanydı... Arkadaşımız Leyia Tav-
şanoğlu Rum tarafında, Türk tarafında ise Hikmet
Çetinkaya. Reşat Akar ve benim de yer aldığım
Cumhuriyet ekibi, referandum öncesinı ve sonra-
sını tüm kesımlerie görüşerek haber ve yorumları-
nı siziere ayrıntılarıyla ve en doğru bir şekilde ak-
tardı. Almanya temsılcımiz Güray Öz'ün bir süre
önce Kıbns'la ilgili yazı dizısi de son gelişmelere
ışıktuttu.
• • •
Şimdi Kıbnstaki Türkler, ABD'den, BM ve AB'den,
verılen sözlerin tutulmasını bekliyor. Acaba 1 Ma-
yıs'tan sonra bu sözler unutulacak mı kuşkusunu
dile getiriyoriar. Kıbns'ta bir başka dikkat çekici nok-
ta, iç barışa olan gereksinimdir. Referandumun ar-
dından yaşananların, provoke edılen bir grubun
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş aleyhinde başlat-
,' tığı kampanyanın kıme, ne yararı olacak?.. Annan
1
Planfndaki kazanımlann, Denktaş'ın büyük gayret-
leri ve dıplomatik manevralan sonucunda gerçek-
leştiği unutulmamalıdır. "Bundan sonra ne olur"un
yanıtını farklı yorumlayanlar da var. Sorunun devam
edeceğı, Rumların Kuzey'eyerleşmegirişimlerinin
engellenemeyeceği öne sürülüyor. Ingiliz üsleri ile
ABD'nin de, adayı etki alanının içine alacağı, Kıb-
ns Türklerinin, AB cazibesiyle küçük bir azınlık ola-
rak yaşayacağı öne sürülüyor.
• • •
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayra-
mı'nı, bu kez Cumhuriyet gazetesi koridorlarında
yaşanan canlılık ve heyecanla kutladık. Gazeteci
ağabeyleri ve ablalarıyla yarışırcasına çalışan genç
konuklarımız vardı. Resimleri, makale ve şiirlerden
oluşan ürünlerini sayfalara yerleştirmek için adeta
yarıştılar, sonunda 2 tam sayfalık kendi gazetele-
rini ürettiler. Yaptığımız gündem toplantısında, il-
köğretim öğrencılerınin ülke ve dünya sorunlarıy-
la ne denli ilgilendiklerıni gördük. Hele medyada-
ki televole kültürünü eleştiren, yargılayan, yerden
yere vuran görüşler vardı kı, ekleyecek başka bir
kelime bulamadık. Bu keyifli çalışma için genç öğ-
rencilerimizi bir kez daha kutluyorum.
• • •
Gazetemizin eski yazıişleri müdürierinden, rah-
metli Bülent Dikmener adına düzenlenen gelenek-
sel Bülent Dikmener ödülleri'ni bu kez 3 Cumhu-
riyet çalışanı kazandı. Işık Kansu, Ebru Toktar ve
Mehmet Faraç'ı kutluyorum.
•••
Cumhuriyet'te 27 yıl süreyle Giresun muhabirli-
ği yapan Nihat Tığlı'yı kalp krizi sonucunda yitir-
dik. Tığlı, Giresun'da Cumhuriyet gazetesi için bir
simge olmuştu. Tığlı ailesinin ve yakınlannın başı
sağ olsun. Onu daima anımsayacağız.
lyi haftalar.
d c r l e y e n : b e l g i n s ı n m ; ı k
Kimı Kaptan' dedi ona, kımı Abbas Yolcu', kimi Büyük
Yollann Haydutu'. Ne derlerse desinler, o, başından beri
söylediklerini hiç degiştırmedı. 1946dan gunümuze,
degifen Tîirkıye'nin değışen toplum yapısmı, ekonomismi,
poliükasını ve edebıyatuvı; hep aynı diyalektikle
çözumiemekte!.. Ve hep haklı çıkmakta!
Yıllardır Attili tlhan'ın asıstanlığını yurüten Belgin
Sarmaşık, büyük ustanın, 1946-1983 yılları arasında
yayımlanan röportajlaruıı büyük bir tıtizlıkle deriedi
O röportajlar ki 'unutma hastalıgına tutulmuş belleklerdc
belki bir ışık umudu...