25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
NİSAN2004SAU CUMHURİYET SAYFA JV LJ I_j JL U M\ kultur(& cumhuriyet.com.tr 15 O, üzerine en çok yazı yazılan, şiirleri en çok öykünülen ve ezberlenen şairlerimizdendi îyi ki doğdun OrhanVeli...HİKMET ALTINKAYNAK Çağdaş şıınmızın mühendis ve mi- marlanndan Orhan Veli, üzerine en çok yazı \azılan, şurleri en çok öy- künülen \e ezberlenen şairlerimiz- den. Bugün onun 90. yaş gününü kut- luyoruz. "İyi ki doğdun Orhan Ve- li'diyoruz! Orhan \ eli, kısacık ömründe, Türk şiirinde Nâzım Hikmet'ten sonra ye- ni bir demm yaptı. Melih Cevdet ve Oktay Rifat'la birlikte 'Garip Akımı'nı başlattı, Nâzım Hikmet'in kurduğu şıır yapısı üzennden bir sıç- rama yaparak, şiirimize yeni bir so- luk getirdı. Orhan Veli, Istanbul'da, Beykoz'da 13 Nisan 1914'te doğdu. Arkadaşı Muvaffak Sami Onat'a gönderdıği mektupta kendinı şöyle anlattı: "1914'te doğdum. 1 yaşında kur- bağadan korktum. 2 yaşında gur- bete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okunıaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım. 13'te Oktay Rifat'ı, 16'da Melih Cevdet"i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18'de rakıya başladım. 19'dan sonra avarelik devrim baş- lar. 20 yaşından sonra da para ka- zanmasını ve sefalet çekmesini öğ- rendim. 25'te başımdan bir otomo- bil kazası geçti. Çok âşık oldum, hiç evlenmedim. Şimdi askerim." şairln ömürlük dünyası Bugün Orhan Veli'nin yaş günü. Şairlik, edebiyatçılık yanını biryana bırakıp bıraz günlük yaşamına, kar- deşi Füruzan Yolyapanın anılanna kulakverelim ıstiyorum. Banabu fır- satı verdiğı içın Füruzan Yolyapan'a ve söyleşiyi teyp kaydından çözen Yasemin Yılmaza teşekkür ediyo- rum. Yerdarlığı yüzünden ilk sorum- dan sonrakı sorulan söyleşiden çıka- rarak. daha çok bilgilenelim istiyo- rum. Buyrun Orhan Veli'nin günlük ve ömürlük dünyasına... - Orhan Veli büyük bir şair.. o- nun açtığı yol pek çok şaire de ör- nek oldu. Gerek yaşamıyla, gerek • "Orhan Veli, kısacık ömründe, Türk şiirinde Nâzım Hikmet'ten sonra yeni bir devrim yaptı. Melih Cevdet ve Oktay Rifafla birlikte 'Garip Akımı'nı başlattı, Nâzım Hikmet'in kurduğu şiiryapısı üzerinden bir sıçrama yaparak, şiirimize yeni bir soluk getirdi." şüriyle, gerek şiir anlayışıyla. Keş- ke tek Orhan Veli olmasaydı, çok sayıda olsaydı da toplum daha gü- zele gitseydi. böyle sıkıntılar olma- saydı... Şiir eğitimini, edebiyat egi- timini aynı zamanda bir ahlak eği- timi olarak görüyorum ben... FÜRUZAN YOLYAPAN - Hak- lısınız, Orhan Veli dünyada dıyebile- ceğim, sadece Istanbul'da Türkiye'de değil, dünyada nadir olarak yetişmiş, namuslu ve efendi bir insan. Yaşa- nunda hiçbir şekilde, hıçbir taviz ver- medı maddi çıkan için. Aynı zaman- da fevkalade nazik. insanlan çok se- ven, insanlara karşı çok saygılı, aile- sine karşı, anneme, babama fevkala- de saygılı bir insandı. Biliyor musu- nuz, öldüğü zaman 35.5 yaşındaydı, babamın yanında bir tek sigara iç- medi hayatında. Babam da biraz ru- tucu bir kişiydi. Yani Orhan'ın bu tavnndan da memnun olurdu. YOLYAPAN - Evet, bir saygı işa- reti. Harta şöyle acı biranım var: Bu- nu başka söyleşilerde de söyledım. Çok yıllar oldu. Belki sizin öğrencı- lennız böyle bir anıyı işitmemiş ola- bilirler. Onu izin verirseniz anlata- yım. Şimdi efendim. Şişlı'de oturuyor- duk, Kasap Sokak'ta bir evde. Olü- münde, yani 14 Kasım'dan birkaç gün önce. belki 8-9 Kasım günü, so- ğuk bir tstanbul günüydü. Kar atıştı- nyordu. Babam evde. hepimiz aile- ce evdeydik. Bir ara Orhan Veli'nin ortalıktan kaybolduğunu gördüm. Arkasından çıktım. balkonda sigara içiyordu. Dedım ki: "Orhan Abi ar- tık babam senin sigara içtiğini bi- liyor. Bu kadar soğukta canına ezi- yet etme, gel bunu içeride iç. Sanı- yorum ki o da kabul edecektir se- nin sigara içmeni." Bana 'Fırfır' derdı. şöyle omzuma dokundu: "Fır- fırcığım" dedi. "üç günlük ömrü kaldı babamın, bir sigara için kır- maya değer mi?" Babam o zaman yetmiş küsur yaşındaydı, üç gün son- ra kendi gitti. YOLYAPAN - Sağolun, sayenizde yaşıyor. Işte bu beni çok mutlu edı- yor. yaşaması. Çünkü kolay değil el- li yıl sonra kitabının ilgi görmesi, kendisinin bu kadar gençler arasında ilgi görmesi. Kolay değil.. herkese nasip olmaz. YOLYAPAN - Çok esprili bir in- sandı. Yaşamı çok maddi sıkıntı için- de geçiyordu. Fakat buna rağmen hiç bu sıkıntılan bize hissettirmezdi. Ka- pıdan içeri girer girmez bir neşe kay- nağı dolardı evin içine. Herkesle şa- kalaşırdı. Misafirlerimiz gelirdi, kü- çük çocuklar, 8-10 yaşında Or- han'dan küçük çocuklar. Orhan Ve- li'ye kahve pişirmek isterlerdi. îna- nır mısınız, o çocuklar arasında kav- ga çıkar ve kahve nöbetinı ele geçı- remeyenın ağladığmı biliyorum. Çok sevlllrdl... Orhan Veli çok seviliyordu. O da çok ilgi gösterirdi herkese karşı. Orhan Veli'yi kaybettiğimiz zaman evimizin güneşi battı sanki. Bu ka- dar, böyle neşe kaynağı olan bir şey görmedım. Çok güzel Karagöz oy- natırdı. YOLYAPAN -Evimizde perdeler, Karagöz-Hacivat takımı vardı. Şim- di benim oynattığı Karagöz'den ak- lımda kalan şeyler var, ama onu gençler anlamaz. Eski dilde olduğu için bu esprileri anlatmam gereksiz. YOLYAPAN - Şimdi, Oktay Rifat ve Melih Cevdet'i ben ilkokula git- meden bıle, Ankara'da, daima evi- mizde görürdüm. Ama onlann nasıl tanıştığını bilemiyorum, yani o za- mandan hatırlamıyorum. Şimdi siz- ler ne kadar biliyorsanız, ben de o kadar okuyarak biliyorum. Arkadaş- lan hakkında söyleyeceğim yeni bir- şey yok. YOLYAPAN - Ev çevresi içerisin- de. yani daıma eve geldikleri zaman, her zaman evde gördüğüm insanlar... Onlan da bir Orhan Veli kadar seve- rim ve sayanm. GÜZEL HAVALAR Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada ıstifa ettım Evkaftaki memuriyeümden. Tütüne bövle havada alıştım, Bövle havada âşık oldum; Eve ekmekle tıız götürmeyi Bövle havalarda unuttum; Şiir vazma hasîalığım Böyle havalarda nüfcetti; Beni bu güzel havalar mahvetti. önetmen, 21. yüzyılda insanlığın en ileri noktaya ulaştiğı savunulan bir çağda, dünyanın unuttuğu bir noktadaki yaşanan inanılmaz bir dramı, mantığın ve vicdanın kabul edemeyeceği koşullarda öylece bırakılmış olan insanlan, ö/ellikle masum çocuklann yardını çığlıklarını duymamızı isteyen bir yaşam kasidesi gerçekleştirmiş İranlı yönetmen Macit Macidi'nin son filmi 6. Selanik Belgesel Film Festivali'nde Fipresci Ödülü' nü aldı Dünyamn unuttuğu masum çocuklar AKÜN SAHNESÎ Yeniden 'perde\ ANKARA (AA) - Sinema salonundan tiyatro salonuna dönüştürülen Akün Sahnesi, bugün 'perde' diyecek. Yaklaşık 10 aydır tadilatı süren Akün Sahnesi, yeni düzenlemeyle 600 seyirci kapasitesine ve orkestra boşluğuna sahip. tstenildiğinde 17 metre derinliğinde bir sahneye dönüşebilen ve hareketli koltuklarla •seyirci sayısının daha da azaltılıp sahnenin genışletilebildiği salonda, sahne de asansörlerle yükseltilip alçaltılarak dört ayn sahne biçimi oluşturulabüiyor. Soyunma odalan, kulisler. depolar, sanatçı bekJeme odalan ve kantın de bulunan yeni salonda, çok amaçlı kullanılabilecek bir de fuaye yer ahyor. Yenilenen salon ilk kez bugün 'Ayaktakımı Arasında' adlı oyuna ev sahipliği yapacak. İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği ve yönetmenliğini Mustafa Avkıran'ın üstlendiği oyunda Macit Sonkan, Müge Ancılar, Güneş Hayat, Özgür Erkekli, Ismail Hakkı, Sunat, Murat Karasu, Gülen Çehreli, Merih Atalay başta olmak üzere çok sayıda oyuncu rol alıyor. Maksim Gorki'nin unutulmazyapıtında, kaybedenlerin olağanüstü öyküsü konu ediliyor. ASLI SELÇUK Gecenin karanlığının içinden size doğru yö- nelen erkek çocuklan, üstleri başlan param- parça, yalınayaklar, yüzlen alabildığine yor- gun. Ellerindeki çuvallarda bayat ekmek so- munlan var. Bu çocuklar ABD'nin bombala- dığı Kandahar ve Herat kentlerinden kaçmış- lar. Yaşam savaşımındaki bu aç, kimsesiz ço- cukJar tüm zoduklara karşın gülümsemelen- ni koruyorlar. "Nereden geliyorsunuz çocuk- lar" dıye başlayan sorulan "Herat'tan", "Aç mısınız, ne yiyorsunuz" sorusunu "Ekmek bulabüirsek yiyoruz, onu da ancak dilene- rek buluyoruz" diye yanıtlıyorlar. Maslak (Mezbaha) kampı 150 bin Afgan sığınmacının sınırsız kötü koşullar altında ba- nndığı bir kamp. Sanki mağara devrindeyiz, üısanJar kovuklann içinde, çadırlann altında ya da eskiden mezbaha olarak kulla- nılan binalarda çıplak toprağın üstünde büzülerek uyumaya ça- hşıyorlar. Her yeni gün, bir ön- malannı uçuruyorlar. boş kovanları toplayıp düdük gibi öttürerek sanki haksızlığa karşı gi- zemli bir direnış müziği besteliyorlar, tahta salıncaklarda neşeyle sallanıyorlar. Öğrermen- len kartondan oluşturduğu tahtaya yazdığı ke- lımelerle onlara okuma-yazma öğretiyor. Kız- erkek hepsi ilgili, şurdan burdan bulabildüde- ri artık kâğıt parçalanna not ahyorlar. Renkli kalemlerle çizdikleri resimlerde ise uçaklar, bombalar, ölü insanlar var. Son derece güzel. masum. çocukluklanm yaşayamayan bu çocuklan dünya umursamı- yor, unutmuş. Herkes onlara yardım sözü ver- miş ama bugüne dek oraya hıçbir yardım ulaş- mamış. İranJı yönetmen Macit Macidi, Afgan halkının çıkmazına ışık tutmak için "Barefo- 1 önetmen Macit Macidi, savaş yaralarını sarmaya, yeni bir yaşam biçimi kurmaya çabalayan bu gururlu insanlann düşündürücü ve etkili yaşama savaşımlarını yansıtıyor. yoksulluk ve sefalet beni derinden sarstı, etkiledi. Bu insanlann tüm amansızlığa, zorluklara dayanarak gündelik y aşamları- nı sürdürme çabalarına da ayrıca hayran kaldım. Konuştuğum çocuklann çoğu an- nelerini, babalannı, ailelerini yitirmiş ök- süz çocuklardı. Folklorik içerik taşıyan ya da bir gazeteci belgeseli özelliğinde bir ça- lışma yapmak istemedim. l'rnanm sonuç izleyiciye duygu aktarabilen bir deneyim yaşatır. Film, salt Afganb sığınmacılann fil- mi olsun istedim, sözü onlara verdim" di- yerek belgeselinde Afganlı sığınmacılann ta- nıkJıklannı, düşüncelerini, düş kınklıklannı, umutsuzluklanm, zorunlu baş eğişlerini, da- ha iyi bir yaşam için sürekli tükenmeyen di- — rençlerini yansıtıyor. Blz buradayız. sesimizi duyun ceki gibi onlar için açlıkla, soğukla. umutsuz- lukla başhyor. Gece çıkan fırtına ve ayazdan bir buçuk yaşındaki korunmasız kızını yitiren baba, derin acısını saklamaya çalışarak öteki erkeklerle birlikte küçük kızını son yolculuğu- na uğurluyor, annesi çadırda. Halkın çıkmazına ı?ık tutmak Annelennı, babalannı, bacaklannı yitinnış çocuklar, alabildiğince kuşatılmış yoksulluk ve sefaletın içinde bıle çocukluğun ebedi saf- lığıyla yaşama sevinçlerini yitirmemişler. Naylon ve tahtadan yaptıklan uydurma uçurt- ot to Heraf'ı (Herat'a Yalınayak 2000) ger- çekleştirdiğıni, tüm dünyanın verdiği sözü tut- madıklannı, bu sığınmacılann insanlık dışı yaşamlannda en ufak bir değişiklik olmadığı- nı dünyaya göstermek. hatırlatmak için ger- çekleştirmiş. Kasım 2001 'de Makaki ve Mile 146"ya, Mart 2002'de de Herat kentine ve Af- ganistan'ın en geniş, eski kampı Maslak'a gi- den Macidi, savaş yaralannı sarmaya, yeni bir yaşam biçimi kurmaya çabalayan bu gururlu insanlann düşündürücü ve etkili yaşama sava- şımlannı yansıtıyor. "Yoleuİuklarım boyunca gördüğüm ço- cuklann ve ailelerin bulunduğu koşullar, Macidi, 21. yüzyılda insanlığın en ileri noktaya ulaştığı savıınulan bir çağ- ~ ^ ^ da, dünyanın unuttuğu bir noktadaki yaşanan inanılmaz bir dramı, mantığın ve vic- danın kabul edemeyeceği koşullarda öylece bırakılmış olan insanlan. özellikle masum çocuklann yardım çığlıklannı duymamızı is- teyen bir yaşam kasidesi gerçekleştirmiş. Sa- vaş vurgunu yemiş, hem de fiziksel kargaşa- nın içinde savrulup giden çocuklar "Biz bu- radayız, bizim sesimizi artık duyun, bize yardım elinizi uzatın" diyorlar... tnsanı de- rinden etkileyen bu belgesel 6. Selanik Bel- gesel Film Festivali'nde Fipresci (Uluslara- rası Sinema Eleştirmenleri Birlıği) Ödülü'ne değer görüldü. Denizin ve yalnızlığın resimleri • Kültür Ser>isi - Harmony Sanat Galerisi 24 Nisan'a kadar Alev Ermiş Mavitan'ın resimlerine ev sahipliği yapıyor. 'Insanınhalini', izlenimci gerçekçilik yolunda, kendi resimsel diliyle yorumlayan sanatçı son sergisinde deniz gezileri anılannı, insansız bir biçimde, yine aynı resimsel dille anlatıyor. Mavitan, pastel ve yağlıboya kullanarak oluşturduğu yapıtlannda coşku, kalabalık ve hüzünsüz yalnızlığın oluşturduğu zıtlığı, kayada, karada, suda, siste ve rüzgârda anyor. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü, Neş'e Erdok Atölyesi'nden mezun. (0 216 553 21 67) 'Görçek Dersliği' başhyor • Kültür Senisi - Bir Kültür Sanat Merkezi, bugün Fotoğraf Sanatçısı Ömer Orhun'un vereceği 'Görçek Dersliği'nin kapılannı fotoğraf severlere açıyor. Fotoğrafın kısa tarihi ile başlayacak olan program, 'görenler ve görme biçimleri', 'medya ve medium', 'iletişim ve ileti', 'günümüz araçlan', 'altyazılı fotoğTaflar', 'etkili yönlendirme teknikleri', 'makinemizi tanıyalım', 'gözümüzü tanıyalım' ve 'çevremizi tanıyalım' konuları ile tamamlanacak. Omer Orhun yönetiminde gerçekleştirilecek olan program dört hafta boyunca salı ve perşembe günleri saat 19.00 - 21.00 saatleri arasında gerçekleştınlecek. (0 212 291 28 7 1) Dünyanın en güzel hikâyesi • Kültür Servisi - Seyyar Sahne, bu sezon Kerem Eksen'in kaleme aldığı 'Dünyanın En Güzel Hikâyesi' adh oyunu sahneliyor. Sezon sonuna kadar Ortaköy Afife Jale Sahnesi, Maya Sahnesi gibi çeşitli mekânlarda sahnelenecek oyunda, seyircilere dünyanın en güzel hikâyesini anlatmak sevdasına tutulmuş bir tiyatro tutkunu karakterin 'hikâyesini' anlatıyor. Oyunun rejisi, Kerem Eksen, R. îlke Yiğit ve Celal Mordeniz'e ait. Oyunculuk yönetmenliğini Celal Mordeniz, dramaturjisini Oğuz Ancı'nın yaptığı oyunun teknik ekibinde Selma Songür ve Lütfü Kaynar görev yapıyor. Oyunda, Nesrin Ugarlar, Ahu Sıla Bayer, Kerem Eksen, Özlem Ersoy ve Rezzan Ilke Yiğit rol alıyor. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUCÜN I EMEK SİNEMASI 11 00 de 'Beyaz Kadına Dokunma!', 13.30da 'Hayat Öpücüğü', 16.00'da 'Miras', 19.0Ö'da 'Cinsel Bağımhlık' ve 21.30'da 'Geber Anneciğim!' (0 212 293 84 39) • ATLAS SİNEMASI: 11.00'de 'Wilbur Ölmek tstiyor', 13.30'da 'Mutfak Hikâyeleri', 16.00'da 'Denize Yolculuk', 19.00'da Bilimkurgu 1 ve 21.30'da 'Kocalar'. (0 212 252 85 76) • SİNEPOP StNEMASI: 11.00'de 'Bin Ay', 13.30'da 'Nine', 16.00'da 'Kaçış' (Üçlenie), 19.00'da 'Alexandra'nın Planı', 21.30'da 'Bir Adamın Ruhu (Blues 2)'. (0 212 251 11 76) • BEYOĞLU StNEMASI 11.00'de 'Ofsayttakiler', 13 30da 'Aguirre, Tannnın Gazabı', 16 OO'da 'Yalnız Kalpler". 19.00'da 'Sanki Yuvama Dönüyorum (Blues 1)' ve 21.30'da 'Şahane Bir Çift (Üçleme 3)'. (0 212 251 32 40) • ATLAS 2: 11 OO'de 'Devrim Tele\izyonundan...+ ABD - KÜBA Bağlantısı'. 13.30'da 'Bana Seni Sevmememi Söylüyorlar', 16.00'da 'Aynı Göğün Altında', 19 OO'da 'Alın Kullanın Beni!.. + Ömer Kavur'la Yola Çıkmak' ve 21.30da 'Hayatın Takhtleri'. (0 212 252 85 76) U REXX 11 OO'de 'Büyük Tıkınma', 13.30'da 'Gecenin GÖzleri', 16.00'da 'Erkek Kardeşler', 19.00 da 'Bin Banş Buluru Göğü Kuşatıyor Aşkım...' ve 21.30'da 'Bir Japon Öyküsü'. (0 216 336 01 12) BUGÜN • tŞ SANAT KONSER SALONU'nda 20.OO'de Stephen Kovaçeviç (piyano) resitali. (0 212 576 10 83) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.00'da Borusan Kültür Merkezi işbirliğiyle Devlet Dirim Öztaş (piyano) resitali. (0 212 292 06 55) • BABYLON'da 21.30'da Beck Big Band konseri. (0 212 292 73 68) • NARDİS JAZZ CLUB'da 21.30'da Spin konseri. (0 212 244 63 27) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZİ'nde 18.30da 'kısa metrajh filmler'. (0 212 252 35 00) • YAPI KREDÎ SERMET ÇÎFTER SALONU'nda 18.30'da 'Arkeoloji-Talanın Yıldönümünde Irak'ta Arkeoloji ve Kültürel Varlıklar' konulu 'salı toplantısı'. Konuşmacı: Gül Pulhan. (0 212 252 47 00) • BİLGİ ÜNİ\ ERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 14.30'da 'Jackie Brown', 17.30'da 'Pulp Fiction', 19.30'da 'From Dusk Till Dovra' ve 21.30'da 'Kill Bill Vol. I'. (0 212 290 50 13)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear