Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 ŞUBAT 2004 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kulturtg cumhuriyet.com.tr 15
llll! UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCt
Azerbaycan'm dillere destan tarihi başkenti de 'duygusuz imarm' tehdidi altında
'Bakû Geceleri' kararmasınAzeriler için Bakû sadece birbaş-
kent değil. bir "ulusal sevgili"dir...
Dünyada hiçbir kent ıçın Bakû ka-
dar kadar çok şiir yazılmamış, Ba-
kû kadar çok şarkı bestelenmemiş-
tir... Bu aşk şarkılanndan birinde,
örneğin "Bakû geceleri" içın şun-
lar söylenir;
Hoş etirliyaza benzer,
Yüz nağmeli saza benzer,
Gara gözlü gıza benzer,
Bizim Baki geceleri...
Azenler, işte böylesıne bir "kara
sevdayla" yaşadıklan Bakû'yu, öte-
den beri güller, çiçekler ıçinde ko-
rudular; mimarisine ve peyzajına
gözleri gibibaktılar...
Kentin tarihsel kimliğini gözeten
bir imar anlayışı da bu duyarlılıkla
beslendiği için UNESCO'nun
"Dünya Mirası" listesınde yer al-
dı... Özellıkle "lçerişehir" denilen
ve 12. yüzyılda burayı "başkentle-
ri" yaparak da bezeyen "Şirvan-
şahlar" dönemi anıtsal yapılan ile
ortaçağdan kalma eski kent doku-
sunu "sur içinde" banndıran kesi-
mi. yıne UNESCO'nun "insanlık
adına da korunması gerekir" ka-
rannın başlıca gerekçesiydi...
Kiıltür kentlne' yakışmayan
Ne var ki Bakû, onca derin sevgi-
ye ve onca koruma kararlanna rağ-
men, tıpkı tstanbul gibı, son yıllar-
daki "kentseltahribat" nedeniyle,
Dünya Mirası listesınden "risk al-
tındakî miras" grubuna aktanlmak
üzere...
Yani, UNESCO sözcülerinin bir
süredir tstanbul için de dile getir-
dıklen; "insanuğa ait ortak değer-
lerini korumayan" yönetimleri de
evrensel külrür adına sorgulayan bir
"kara liste"ye...
Eğer bu aktarma olursa, Afganis-
tan'daki Buda heykellerini kıran Ta-
leban'la Azeriler "aynı grupta"
olacakJar... Benzer durum, Istanbul
için karar alındığında da bizim ba-
şımıza gelecek...
Oysa Türkiye, böylesi bir "çağdı-
şılığı" nasıl hak etmiyorsa, Azeri-
lerle Taleban arasındaki "kültür ve
yaşanı farkı" da aynı listede yer al-
malan olasıhğıyla bile taban tabana
çelişiyor...
Çünkü Bakû, Batıh petrol şirket-
lerinden miras 17. ve 18. yüzyıl
"klasik Avrupa mimarisini" de
banndıran ve sokaklanndan cadde-
lerine, bına cephelerinden meydan-
lanna kadar sayısız "heykellerle"
HAZAR'LA
SIRDAŞ' OLAN
KENT - Apşoron
Yarımadasf nın
güneyindeki geniş
körfezi kucaklayan
Bakû (yanda).
Kentin hemen tüm
tarihsel
mekânlannda.
kültür ve sanat
'emektarlarının' da
heykelleri var (üstte).
donatılmış muhteşem kent güzelli-
ğiyle birlikte, çok sayıdakı tiyatro-
lan, konser salonlan, sinemalan, ga-
lerileri, müziğin her dalında konser-
vatuvarlan ve çocuklardan yaşlılara
"yaradıcılık" okullanyla da sade-
ce Azerbaycan'm değil, tüm Kaf-
kasya'nın her açıdan kültür başken-
ti...
0 kadar ki kentin her köşesini sar-
malayan bu sanatsal dünyayı yaşa-
mak için, Bakû'nun "küçe"lerinde
(sokak) dolaşmanız ya da "Göğ He-
zer"in (Mavi Hazar) kıyısında en
sevdiğinizi düşünmeniz bile yeterli-
dir... Kentin soluğuna kanşan bir
"segah" ya da bir "mahnı" sizin
de kulağınıza çalınır ve orada sade-
ce "kendilerine" konser veren
Azerilerin duygulanna ortak olur-
sunuz; güzellikleri birlikte düşlersi-
niz...
Işte, böylesine "hümanist" bir
toplumla kimliğini ve misyonunu
bulan bir başkentin, kendisıni "Ba-
kû" yapan tarihsel mirasma karşı
"Taleban'ı çağrıştıracak" düzey-
de duyarsız ve yanlış tutumlar için-
de olması ise asla kabul edilebilir
bir durum değil...
Duyarsızlığın 'önderleri'
Bakû'da, UNESCO'nun bu "uya-
rısına" neden olan olumsuz geliş-
meler ıki yönlü.
Bırincisi. hiç gizlemeye gerek
yok, "bizimkilerden", yani "Tür-
kiyeli yatırımcıiardan" da kaynak-
lanıyor... Yıllardır bizim kentlerimi-
ze, tarihsel peyzajlarını ezen ve kim-
Hklerini göz ardı eden "yûksek rant
yapılanyla" çullanan bu kesımler,
Bakû'da yaptıklan "teze tikinti-
ler'Me de (yenı ınşaat) benzer ör-
nekleri yaratmaya başladılar...
Artık, "Şehitler Hıyabanı"na çı-
kıp, Apşaron Yanmadası güneyin-
deki geniş körfezi sarmalayarak
"Haıar'la öpüşen" Bakû'ya bak-
tığınızda, o güzelim 18. yüzyıl kent
silüetini "hırpalayarak" yükselen
bu yapılann hızla çoğaldığını görü-
yorsunuz... Belediyenin bunlara i-
mar izni vermesinde ise Azerbay-
can'la "iki devlet, tek milletiz"
söyleminin getirdiği "kayırmanın"
etkili olduğunu herkes biliyor...
Tarihi dokuya karşı "korumayı
dışlayan" bu tutumun ikinci önem-
lı alanı ise "Içeri Şehir" Daha
doğrusu, başta Şirvanşahlar Sarayı
ve sur duvartan olmak üzere, imlü
"Kız Kalesi" ile sayılan 53O'u bu-
lan tescilli tarihi yapılardan oluşan
"eski Bakû"...
Bu SÎT alanına sur kapılanndan
girdiğinizde, eski ve görmüş, geçir-
miş mekânlarda; "garmon, kemen-
çe, klarnet, nagara (koltuk davu-
lu) ve tar" eşhğınde "mugamat"lar
söyleyen Bakûlu sanatçüardan Aze-
ri müziğinin en zengin ve otantik
nağmeleriyle de birlikte olursunuz...
Ancak bu mekânlardaki yıpranma-
nın yani sıra özellikle "özgünlüğü
gözetmeyen restorasyonlar"ın ya-
rattığı bozulmalar, UNESCO'nun
uyanlan için yetiyor...
UNESCO'nun 'durum' raporu
Nitekim, 2003'ün Nısan ayında
Bakû'daki "durumu" saptamakla
görevlendirilen David Michelmo-
re'un raporu, bu konudaki örnekle-
ri en ayntılı bilgilere kadar içermek-
te...
Rapora göre, Dünya Bankası'nın
da desteğiyle süren Şirvanşahlar Sa-
rayı restorasyonunun, doğru birpro-
jeye kavuşrurulması ve uzman kad-
ro desteği sağlanıncaya kadar dur-
dunılması gerekiyor... Benzer şekil-
de, "uygunsuz" imar koşullan ve
"uyumsuz" mimariyle gerçekleş-
tirilen tüm yeni yapılanmanın da he-
men "yasaklanması" sağlanamaz-
sa. tarihi dokunun kimlik etkıleri
kalmayacak...
Bunlara örnek olarak "arkeoloji-
yi dikkate almayan yeraltı oto-
park inşaatlannı" da gösteren
Michelmore, raporunda, özellikle
"eskiyi yıkarak yeni ve daha yük-
sek yapı inşa edümesine" de deği-
niyor...
Bütün bu saptamalar karşısında da
UNESCO, tıpkı Istanbul gibi Ba-
kû'yu yönetenlen de artık uyanyor;
"Evrensel mirası koruma sözünü-
zü unutmuş görünüyorsunuz..."
Azeriler işte bu "yok edici" süre-
ci durdurmak için eğer ciddi önlem-
ler almazlarsa, yine o "Baki Gece-
leri" şarkısındaki şu sözleri de bel-
ki artık söyleyemez olacaklar;
"Sohbetini şirin şirin,
dinler goşa güzellerin,
sırdaşıdır sevenlerin,
Bizim Bakigeceleri..."
Yazık değil mi o "goşa" (çift) gü-
zellenn sadece Bakû'yla paylaştık-
lan o dünyalar kuran "sır"lanna?..
Altyazı'dan değerlendirme
2003 yılında
sinemada
neler oldu?
Kültür Servisi - Altyazı
aylık sinema dergisi şubat
sayısını '2003 Vizyon
Değerlendirme' dosyasına
ayırmış. Bu dosyada,
sinema dünyasından pek
çok ismin yılın en iyi on
filmini seçtiği üsteler,
yurtiçi ve yurtdışında
yapılan festivaller,
Mithat Alam'ın dünya
vizyonu değerlendirmesi ve îbrahim
Türk'ün Türk sinemasının bir yılını ele aldığı
yazısı bulunuyor. 'Daha bağımsız' olarak
nitelenebilecek önemli altematif filmlerin
sinema dünyasına renk kattığına değinilen
dosyada. bu yıl Yüzüklerin Efendisi, Matrix
ve X-Men 2 gibi fantastik filmlerle, Donnie
Darko, Karanbk Sular ve Bebekler gibi
fantastik boyutlu olan filmlerin ağırlıkh olduğu
dile getiriliyor. Fırat Yücel'in !f Istanbul 3.
AFM Uluslararası Bağımsız Filmler
Festivali'nde gösterilecek olan filmler ve
yönetmenleriyle ilgili yazısı, Emre Akay ve
Hasan Yalaz'la !f îstanbul'un ilk uzun metrajlı
Türk fılmi olan 'Bir Tuğra Kaftancıoğlu
Filmi' üzerine söyleşi bulunuyor. 'Göze
Çarpanlar' bölümünde bu ay, 'Vizontele
Tuuba', Japon kültürünün egemen Batı
kültürüne kurban verdiği onurlu samuraylanna
bir ağıt niteliğinde olan 'Son Samuray' ve
gerçek bir B-tipi olan 'Gothika' yer aİıyor.
Vizontele Tuuba'nın görüntü yönetmeni Uğur
tçbak. 'Neredesin Firuze'nin yönetmeni Ezel
Akay'. 'Ölümcül Devir'in yönetmeni Jean-
Jacques Beinex ve 'Europa Europa'nın
yönetmeni Agnieszka Holland'la yapılan
söyleşiler de derginin bu ayki ilgi çekıci yazılan
arasrnda. Dergi bu sayısında aynca çizgi roman
kahramanlannın beyazperdeye aktanlmış
filmleriyle ilgili haberlerin bulunduğu 'Strip'
ekirti de okurlarla buluşturuyor.
J?.' elgesel
fotoğrafm
duayenlerinden
Brezilyalı
Sebastiao
Salgado'nun
Ara Güler'e
hediye ettiği
fotoğraflar
yann, Yapı
Kredi Kültür
Merkezi Sermet
Çifter
Salonu'nda
sergilenmeye
başlıyor.
n beş az, daha çokfotoğraf.
Kültür Servisi - Iki usta fotoğrafçı Ara
Güler ile Sebastiao Salgado arasrnda ge-
çen fotoğraf alışverişi, Salgado'nun da
onayuıın ahnmasıyla yıllar sonra bir sergi-
ye dönüştü.
Belgesel fotoğrafm duayenlerinden Bre-
zilyalı Sebastiao Salgado'nun (1944) Ara
Güler'e hediye ettiği fotoğraflar yann Ya-
pı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Sa-
lonu'nda sergilenmeye başlıyor. Sergide,
çoğu artık klasikler arasına girmiş otuzdan
fazla Salgado fotoğrafı yer alıyor.
Ülkemizde tamamı Salgado fotoğrafla-
nndan oluşan bu ilk sergide 'Altın / Serra
Pelada 1986', 'Göç' ve 'tşçiler' projele-
rinden önemli fotoğraflan görmek müm-
kün.
"Ben seni hep izlerdim, fotoğraflannı
da çok severim. Senden fotoğraflannı is-
tiyorum" derbir gün Salgado. "Kaç tane
verirsen, ben de o kadar fotoğraf veri-
rim" diye de ekler. Ara Güler "Seç on beş
resim" deyince "On beş az, daha çok fo-
toğraf istiyorum, otuz tane olsun" der.
Böylece Ara Güler hatırı sayılır bir Sebas-
tiao Salgado koleksiyonuna sahip olur.
Çalışma yöntemleri ve hayat karşısında-
ki duruşuyla sıra dışı bir fotoğrafçı olan
Salgado, aynı zamanda UNICEF'in özel
temsilcisi olarak yıllardan beri zor koşul-
lar altrnda yaşam savaşı veren insanlan an-
latıyor.
Çalışmalan bugüne dek pek çok kitaba
ve sergıye dönüşen, ödüller alan fotoğraf-
çı için iyi bir sonuca ulaşmak, fotoğrafla-
nan insan ile kurulan ilışkiye bağlı. Bu
amaçla, fotoğraflayacağı kişilerle aynı or-
tamda uzun süre zaman geçirerek, acılan-
nı paylaşarak onlardan biri olur.
Başansının bir diğer sırn da ekonomi,
yoksulluk, sanayileşme ve üçüncü dünya
ülkeleri üzerindeki entelektüel birikımıni
fotoğraflanna yansıtması. Mesleğini, fo-
toğrafladığı insanlann yaşam standartlan-
nı ve çevre koşullannı düzeltmek amacıy-
la da kullanan ve ınsanı yardım kuruluşla-
nnı destekleyen sanatçı, kuraklığın Afri-
ka'daki Sahel halkı üzerindeki etkilerine
ilişkin röportajmın sonrasında çektiği fo-
toğraflarm önemli birkısmını 'Sınır Tanı-
mayan Doktorlar Örgütü'ne bağışladı.
Salgado, Dünya Sağlık Orgütü. Mülteciler
Yüksek Komiserliği, Uluslararası Af Örgü-
tü ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgü-
tü'yle de işbirliği yapıyor.
(Sergi 14 Mart a kadar göriilebilir. Tel:
0 212 252 47 00)
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Tiyatro... Tıyatro...'
ile Yola Devam...
"Tiyatro... Tiyatro...", derginin sahibi, yayın
yönetmeni ve en büyük çilekeşi Mustafa De-
mirkanlf nın yazısından öğrendiğimize göre
şubat sayısı ile birlikte 13 yaşını doldurup
14'ünden gün almaya başlamış.
Aslında, inanılır gibi değil. Yani Türkiye gibi
bir ülkede, alanını sadece tiyatro ile sınırlamış
bir derginin, üstelik hiçbir düzey yitimine uğ-
ramaksızın, 13 yıl boyunca ayakta kalmış ol-
ması, gerçekten inanılır gibi değil.
"Tiyatro... Tiyatro..." dergisinin yaşama ve
ayakta kalabilme savaşımlarına çoğunlukla ya-
kından tanık oldum. Tiyatro üzerine canlı bilgi-
min önemli bir bölümünü hep borçlu olduğum
bu yayın organı, geride kalan 13 yıllık süreç
içersinde tükenme noktalarına sıkça yaklaştı.
Ama Mustafa Demirkanh'nın ve ona destek ve-
ren, ne yazık ki dar bir çevrenin büyük çaba-
larıyla, bugünlere ulaşmayı başardı. 13 yılda
139 sayı, bizim coğrafyamızda çok büyük bir
savaşımı belgeliyor. Gönül isterdi ki bu sava-
şım, yalnızca tiyatro sanatının konularıyla sınır-
lı kalmış olsun; ama "Tiyatro... Tiyatro...", tiyat-
ro sanatına yönelik çabalarını hep hayatta ka-
labilme çabalarına koşut yürütmek zorunda
kaldı. Onca çilenin ve çabanın ardından Sayın
Mustafa Demirkanlı: "Sizlerin de fark ettiği gi-
bi, son ikiyıldıraylıkperiyoda dönebildik..." di-
yor ve bunu, haklı olarak, bir başarı diye kay-
dediyor.
13 yıldır tiyatro sanatı uğruna içten ve düzey-
li çabalarını sürdüren bir derginin, son iki yılda
yeniden aylık periyoda dönebilmiş olmayı -yi-
ne de birikmiş borçların gölgesinde- bir 'rahat
soluk alma' vesilesi sayması, ülkemizin kültür
ve sanat yaşamı adına gerçekten çok düşün-
dürücü. Üstelik 13. yaşgünü 'armağanı'olarak,
editöryazısında Istanbul Büyükşehir Belediye-
si Şehir Tiyatrosu'nun ilanlarının durdurulma-
sını, Devlet Tiyatrolan'nın da ilanlarını kesme-
ye varan tavırlarını haber diye vermek zorun-
da kalması, bu düşündürücülüğü daha da bir
yoğunlaştırıyor.
Ancak, "Tiyatro... Tiyatro..."dergisi olayında
yaşanmış ve yaşanmakta olan güçlükler bağ-
lamında topu hep başkalarına atma, şamar oğ-
lanları arama sevdasından biraz olsun vazge-
çilip çuvaldızların biraz da bizlere, yani tiyatro-
yu hep çok sevdiğini, onun için elinden geleni
yapmaktan çekinmeyeceğini her fırsatta ve or-
tamda yineleyen bizlere batırılmasından yana-
yım.
Akhmdan yıllardır çıkmayan soru şu: Bütün
'tiyatrodan olanlar' ve 'tiyatroseverler' ayda bir
kez bir sayı satın almayı, bu dergiye duyduk-
ları yakınlığın bir gereği sayabilselerdi, böyle-
ce de tiyatroya duydukları sevginin bir parça-
cığını bir eyleme dönüştürselerdi, "Tiyatro...
Tiyatro..." yine de bu sıkıntıları çeker miydi? Ya
da, çilesi biraz olsun hafiflemez miydi?
Açıkça söyleyelim: Uzunca bir süredir, her
türlü imece anlayışının ve bu doğrultudaki öz-
verilerin uzağında yaşamaya koyulmuş birtop-
lumuz. Bir başka olumsuz özelliğimiz de, gü-
rültü ve gösterişten hiç kaçmamamıza karşın,
sess/z sedas/z desteklere -herhalde pek fazla
kimsenin dikkatini çekmeyeceği için!- genel-
de ilgisiz kalışımız. Bir yayın organını destek-
lemek için onu satın alma eyleminiz, normal-
de satıcı ile sizin aranızdaki ilişkinin mahremi-
yeti çerçevesinde kalır; ama örneğin o yayın or-
ganını desteklemek için hazırlanan bir bildiri-
ye koyacağınız imza, büyük bir çoğunluk tara-
fından görülecektir! Bildirileri, imza kampanya-
larını, yürüyüşleri ve kalabalık cenazeleri kaçır-
mayanların sayısı ile gizli destekçilerin sayısı
arasındaki ters orantı, her zaman dikkatimi
çekmiştir.
"Tiyatro... Tiyatro...", son aylarda çok daha
fazla eleştiriye yer vererek misyonunu yoğun-
laştırılmış bir düzeyde sürdürmekte. Artık tiyat-
ro seyircisi, oyunlar hakkında bu dergi aracılı-
ğıyla gerçekten ayrıntılı bilgi sahibi olabiliyor ve
bu bağlamda düşünce ufkunun genişlediğini
algılayabiliyor. Aynı oyunların farklı bakış açı-
larıyla ele alınması, hiç kuşkusuz bu ufuk ge-
nişlemesinin temel nedenlerinden biri.
"Tiyatro... Tiyatro... "nun 13. yaşgününü kut-
luyor, dergiye bugüne kadar katkıda bulunmuş
herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyor ve bu
yolculuğun tiyatromuz adına daha uzun yıllar
sürmesini diliyorum.
e-posta: ahmetcemal ' superonline.com
acem20r« hotmail.com
BUGUN
• AKBANK KÜLTÜR SANAT
MERKEZİ'nde 20.00 de Hasan Cihat
Örter'ın 'Dünya Klasiklerinden Anadolu'
adh konsen. (0 212 252 35 00)
• NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da
Francis Lockwood Trio konseri.
(0 212 244 63 27)
• İŞ SANAT KONSER SALONTJ'nda
20.00'de Bilkent Su Trio & Sempre Quartet
konseri. (0 212 316 10 83)
• BABYLON'da 21.30'da Baba Zula
konseri. (0 212 292 ^3 68)
• ATATÜRK KİTAPLIĞFnda 18.00'de
Hasan AIi YUdırım'dan 'Einstürzende
Neubauten: Endüstriyel Müziğin Tröst'ü'
adh '33 Devir Dinleti'". (0 212 249 38 19)
• tFSAK'ta 19.30 ve 20.15'te Sacit
Ünlü'nün 'Doğu Anadolu: Kars, Ağn, Van'
adh saydam gösterisi. (0 212 292 42 01)
BAÖMSC riUAfit FfSTtVALhUDE BUGÖN
• AFMl'de 12.30 da 'Balık Hafızası',
15.00'te 'Başlangıç Günü', 19.00"da 'Son
Dakika', 21.30'da 'Northfork'.
• AFM2'de 13.00'te 'Orman', 15.30'da
'Kısalar 1', 19.30'da 'Her Gün', 22.00'de
Cehennem Kıskacı'. (0 216 454 '5 55)