Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 14 ARALIK 2004 SALI OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Medyanm Varlık Nedeni Sorgulamadır PENCERE B Ü l e n t T A N L A CHP htanbul MHletvekili, MYK Üyesi ugünkü anlamryla demokrasi bir Batı Avrupa icadıdır. Köken ve adını Eski Yunan'dan alır. "Halkm iktidarT demektir. Eski Yunan'da halkın önemli bir kesiminin ikridan belirleme ve yönetime katılma hakkı yoktu. Batı Avrupa'da demokrasi tedrici olarak gelişmiş en son kadınlara oy hakkının verilmesiyle son yanm yüzyıl içinde bugünkü düzeyine erişmiştir. Kuzey Amerika ve Japonya uygulamalan Batı Avrupa m o delinden hareket etmiş olsalar da, belirli zihniyet, yapı ve uygulama farklan göstermektedirler. 2, Dünya Savaşı sonrası yanm asra yakın sürdürülen halk demokrasileri uygulaması tarihe kanşmıştır. Batı Avrupa bütün öteki demokrasi iddialannı kendi mihenk taşında eksikli ve kusurlu göstermektedir. Bu bakımdan da Avrupa merkezcidir. Hâlâ 'Haç ve Hilal' Kavgası mı? Gelin bu sabah, 1913 yılının 6 Ocak gününe gidelim. Balkan Savaşı bitmiştir. Osmanlı, Balkanlar'daki tüm topraklarını yrtirmiştir. Edirne bile Bulgar işgali attındadır... Ahmet Rasim Bey "Hilal ve Salip " başlıklı yazısında bu acı gerçeği belirttikten sonra şöyle yazar "Savaş öncesi bize diyoıiardı ki: Bugün Avrupa'da yönetim hemen hemen hukukçulannelinde. Bunlar haksız bir savaşın çıkmasına engel olabilirler, bunlar insancıl düşüncelerin hizmetinde olduklan için kan dökulmesini önlemeyi başanrlar." Ahmet Rasim Bey şöyle sürdürüyor "Harp ortaya çıktı. Tahrip ve fecaat eserleri görulmeye, işitilmeye başlandı. Zulüm, ırza tecavüz, yangın, çocuk ve kadınlart katletme, işkence gibi kötülükler meydana aktı. Hâlâ Avrupa 'dan bir ses yok." Avrupa uygarlığından bir ses çıkmayınca Rasim Bey Türk aydınlarının görüşlerini almak ister "Canım bu yirminci asırda da 'Hilal ve Haç' sözü olacak mıydı?" diye sorar. Yanıt olarak "Ne yapalım Avrupa Hıristiyandır" derter... Ahmet Rasim Bey şöyle yazar "Pekâlâ, mezalime ne diyeceksiniz?"; "Siz de az mı kestiniz, yaktınız, yıktınız"; "Böyle bir mazi olsa bile hal için intikam vesilesi sayılması medeniyet şianna uygun mudur?"; "Siz medeniyet kavgasını ne zaman gördünüz?"; "Demek ki Avrupa"; "Evet, ne demek isteyeceğinizi anladım. Evet Avrupa, bu hususta yine o eski Avrupa 'dır. öyledir! Anla ki, medeni dünyada henüz taassup hâkimdir"; "Şu halde mukadderata boyun eğmekten başka çare yoktur." Ahmet Rasim'in "Ama bunlan tarih nasıl yazacak?" gibilerden bir itirazına karşı dertleştiği dostu, gerçeği şu sözlerle açıklar: 'Tarih, olaylan zapt ve hikâye eder. llkçağdan şu zamana kadar icra edilmiş olan mezalim ve kınmlan söyler. Biz okuruz. Halbuki şimdi görüyoruz! Azizim daha bin sene bu, budur. Daima hilal haç'a, haç hilal'e karşı duracak." Ahmet Rasim yazısını bitirirken, güncelliğini ne yazık ki hâlâ koruyan "haçhilal" çatışması konusunda şöyle diyor "Birdenbire yüzümüze atılan 'hilal ve haç' meselesini biz bu muharebenin vukuundan önce düşünmeli idik. Fakat nasıl? Kendiliğinden mevcut olan bu meselede hâlâ haçtan yardım beklememek suretiyle... Bugün yine aynı düşünüş biçimini ihya etmeliyiz. Milleti kendi pazusuna güvenmeye alıştırmalıyız. llk hamlede ayağını sıkı basmayı hayatın özü olmak üzere bildirmeliyiz. Maarif ve askeriiğimizi bütün şubeleriyle ileriye götürmeliyiz ki, al ve yeşil bayrağımız da pahasın." Doksan yıl önceden bir sesleniş! Savaşlar, acılar... Alınacak dersler!.. Avrupa uygarlığı, Avrupa Birliği, Avrupa'nın dostluğu!.. 11 Eylül 2002 olayından hemen sonra ABD Başkanı Bush'un söylediklerini unutmayalım: "Bu birhaçlı seferidir." Iki yıldırAfganistan'da, Irak'tayaşatılan nedir, gerçek bir haçlı seferi değil mi? Tarihi okumalı, yakın tarihi, Ahmet Rasim'leri, geçmişin güvenilirtanıklannı... B tür ortamında yetişebilecek nadide bir çiçektir. Yunan Roma temeli, Yahudi Hıristiyan değerleri, Rönesans Reform, Aydınlanma, Sanayi Devrimi aşamalannı bu sıra içinde yaşamayan toplumlarda bir ölçüde ve ağır aksak büyür. Bu toplumlar, adı böyle konmasa da Batı'nın vesayet altında ve ancak bir ölçüde demokrasi olabilecekleri unutulmadan yaşamlannı sürdürmek durumundadırlar. Sözünü ettiğimiz bu çerçeveyi daha geniş yorumlayan Batı Avrupa çevreleri olmakla birlikte yaygın ve zımni kabulün böyle olduğunun, özellikle de kamuoylannda böyle düşünüldüğünün altını çizelim. Bu kabul ve çerçeveyi tartışmak bu yazımızın dışına taşmak olacaktır. Yine de AB'den gelen temel ve üstü örtülü itirazlann zihni gerekçesi olarak belirtmekte yarar gördük. Demokrasiyi, öteki rejimleri dikkate alarak "kötüler arasuıda en iyisT diye tanımlayan anlayıştan çok "daha iyisi bulununcaya kadar şimdiKken hisi" diye ele almaktan yanayız. Demokrasi neden mevcutlann en iyisidir? Farklı çıkar ve fikirlerin savunulmasına ımkân verir. Bu sayede çok yönlü bilgi akışı ve katılım sağlanır. Dolayısıyla da karar alma sürecinin daha az yanlışla ve yeterli sağlamlıkta gerçekleşmesinin yolu açılmış olur. Avrupa Birliği 'nin bu bağlamda Türkiye için önemi açıktır. Türkiye'ye yakın ve yüzyıllardır tam üyesi olan bir coğrafyada önemli bir ekonomik refah düzeyi tutturmayı becermiştir. Demokrasi, insan haklan ve hukuk devleti ilkelerine duyarhlığıyla çağdaş uygarlık düzeyinde en ileri aşamayı temsil etmektedir. Daha geçen yüzyılda bütün dünyayı kan ve gözyaşına boğmuş iki savaş yaşadıktan sonra bir araya gelip işbirliği imkânlanm değerlendirmiş devletlerin niyet, irade ve kararlılıklarının ürünüdür. Dünyadaki güvenliğin teminah olabilecek tecrübe ve bilince sahip bir birlik söz konusudur. Özellikle Türkiye'nin katkısıyla eksikliklerini giderecek dünya banşı için temel bir istikrar unsuru olabilme potansiyeli mevcuttur. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin aşamalanna burada değinecek değiliz. Kınm savaşma kadar gıdersek en az bir 150 yıldan söz edebiliriz. Son 45 yılda Ortak Pazar, Avrupa Ekonomik Tophıhığu ve Avrupa Birliği Türkiye'nin içinde yer almayı hedeflediği entegrasyonlar olarak sürekli gündemimizde olmuştur. 17 Arahk 2004'te katılun müzakereleri karan aşamasında ve daha sonrasında da son derece dikkatli davranmamız gerekmektedir. lyi niyet, çaba, uyum içinde olmamız bu tutumumuzun mutlaka gereği gibi değerlendirileceği anlamına gelmez ve gelmeyecektir. Üstün pedagojik nitelikte öğretmenler değıl, kendi çıkar ve stratejilerine sıkı sıkıya bağlı, feleğin çemberinden geçmiş büyük güçlerin irili ufaklı çıkarlan ve bazı projeleri bulunmaktadır. Bu kendi aralannda da böyledir, hep böyle olmuştur. Bu noktada asla saf olmamak gerekir. Türkiye'nin AB'ye üye olmakta kararhlığı bazı çevrelerin "alternatifsiz, eB mahkum" nitelemelerine yol açmışhr. Bundan daha kötü bir tutum olamaz. Batı Avrupa'nın çok iyi bildiği bir încil uyansı u En ufak şüphen varsa sakm" der. Bızse her türlü ihtiyah bırakmış durumdayız. Bu son derece tehlikeli bir durumdur. Başbakan Erdoğan'ın, 6 Ekim'de yayımlanan AB'nin ilerleme raporunu incelemeden açıklama yapması yanlıştı. Bu doğrultuda aylardır süregelen yayınlar sonucu Türk hallonda büyük beklentiler oluşmuştur. Iş dünyası, sendikalar, çiftçiler ve srvil toplum kuruluşlannm da ayn ayn ve müşterek, açık ve üstü örtülü talep, beklenti ve umutlan kamusal gündemın ilk sırasındadır. Bütün bu beklentilerle, bugünlerde AB 'nin taslak üzerine taslaklarla elense çekmeleri arasında doğan fark ve gerilimler sorunun esas kaynağıdır. Bu fark ve gerüimlerin netleşmesi, hükümetin müzakere stratejisiyle bugüne kadar sürdürdüğü politik tutuma yönelttiğimiz eleştirinin tabanını oluşturmaktadır. AB 'den ekmek yiyen bir lobi, bu işin profesyonelleri oluşmuştur. AB'ye en ufak eleştirel bakış hoş görülmemektedir. Olumhı yanlar öne çıkanlmakta, tarhşmalar hep aym kişiler arasında yapılmaktadır. Ağır bir baskı altmda tutulan Türkiye sürekli mecbur, eksikli, ayıplı, kusurlu, ev ödevini yapmamış, fırsatlan kaçırmış olarak gösterilmektedir. Medyanm varlık nedeni sorgulamadır. Ama, medyanm bir bölümünün AB 'ye bakışını bu çerçeve belirle mektedir. Türkiye günlük ortalama televizyon izleme süresi olarak Polonya, Dominik Cumhuriyeti, Arjantin ve Vietnam'dan önce, 269 dakikay la ilk sırada yer alan Japonya, ABD, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan ve Kıbns Rum kesiminden sonra 235 dakikay la altıncı gelmektedir. Türk medyası ülkemiz gayri safı yurtiçi hasılasırun binde üç'ünü, yani 1.2 milyar dolarlık bir reklam pastasını paylaşmak için niteliğe değil, sıradanlık ve edilgenleştirmeye prim veren bir reytingölçüm baskısı altmdadır. AB gündemi bu çerçeve içinde ele alınmaktadır. Medyanm AB'ye yaklaşımı AB normlanna uymamaktadır. Çok yönlü değildir, baskın niteliktedir. Asimetrik değildir, tek boyutludur. Tanmın, sendikalann ve KOBl'ler gibi birçok kesimin sesi hiç duyurulmamaktadır. Bu eksiİder bir yana, hep tek istikamette bir voırgu yüzünden sürekli bır propaganda ve sis bombalan altında pusulasız giden bir gemiye benzemektedir. Her türlü dayatma kabul ettirilmek isteniyor. Müthiş bir pişkinlikle her şeye her koşula razı olmamız bekleniyor. Cumhuriyetin kurucusu, ulusal çıkarlanmızın seksen yılhk bekçisi CHP olarak bu durumu kabul etmiyoruz. Halkımız buna layık değildir. Türkiye bu konuma düşürülemez. En zor ve umutsuz denen anlarda ayağa kalkmasını bilen ulusumuzun hedef öncelik ve olmazsa olmazlan vardır. Bir kısmmda ihmal gösterilmiş olsa bile hep daha fazlasmı isteyen bir gelenekten gelen muhataplarla karşı karşıya olduğumuzdan yükselen talepler aşamasmda bile kendimize çekidüzen vermeliyiz. 17 Aralık'taki karann, görüşmelerin ucunun açık olması, bütün koşullann yerine gelmesi halinde dahi Türkiye'nin tam üye olmaması, Bırliğe kabulünün AB'nin yeni ülkeleri hazmetme kapasitesi şarnna bağlanması, AB'nin dört temel ilkesinden biri olan, serbest dolaşımın kısmen veya tamamen kaldınlması, Tam üyelik hedefımize yönelik kısıtlamalann, özel statü veya imtiyazlı ortaklık anlamma gelecek şartlann varhğmda, Türkiye'nin müzakereleri sürdüremeyeceğini Avrupalı dostlanmıza bugüne kadar anlatılması gerekiyordu. Karşımızdakilerin çağdaş uygarlıkta ileri düzeyde olduklan ne kadar doğruysa, "b<M ve yönet". "en azmı ver en çoğunu iste" geleneğinden geldikleri ve bu çizgilerinden vazgeçmelerinin kendilerini inkâr olacağı da o kadar doğrudur. Böyle bir yanlışı asla yapmayacaklardır. Fransa gibi ülkelerin önceleri Türkiye taraftan gözükürken son zamanlarda bundan çark etmiş olmalan gözümüzü açmalıdır. Kurtlar sofrasmda olduğumuzu da unutmayalım. Fransa, Almanya ile birlikte kurmuş olduğu Avrupa Birliği'ndeki merkezi ve belirleyici konumundan bizim hatınmız için vazgeçecek değildir. Türkiye'nin en küçük bir çıkaruun tescili için bile sıkı duruş ve sıkı pazarlık gereklidir. Pusulasız gemiyle olmuyor, dışandan gelen taleplere boyun eğerek, kaygılanm belirten çiftçileri azarlayarak 1918 'den de çok geriye gideriz. Türkiye'nin BC planlan, alternatifleri, aşılmarnası gerek marjlan olmahdır. Bunlar kapalı kapılar arkasmda kotanİamaz. Bütün halkımızın desteği gerekir. Türkiye, 2004 dünyasını iyi okurnalı.. AB'nin bu dünyadaki yerini, bizim AB karşısmdaîd tutumumuzu doğru belirlemeliyiz. Türkiye dün vardı, yann da olmahdır, olacaktır. Ancak bu amaca kendiliğinden ulaşılmaz. Kararlılık, uyanıklık ve cesarete her zamandan çok şimdi ihtiyaç duyuyoruz. Bizans Kilisesi'ne Ne Oluyop?.. ABD demokrasi ihracı adı altında kendi çıkar ve üstünlüğünü kabul eden rejimler kurmakta, Batı Avrupa tam olarak böyle ifade etmese de demokrasinin aslında kendi coğrafî ve kültürel alanı dışında yeşermesinin mümkün olmadığına inanmaktadır. Türkiye'ye AB'ye üyelik sürecinde yöneltilen bütün eleştiri, itiraz ve imtiyazlı işbirliği önerilerinin altında bu inanç yatmaktadır. Bu inancı kısaca özetlersek, demokrasi belli bir toprakta, ona uygun zihniyet ve kül BASARI BASARILI FIRSATLAR ŞİMDİ DE MAXİMUM KART İLE! 1 ' * ları peşin fîyaîrna J3 takşjtl ' Her ne hikmetse son günlerde birtakım sözcükler havada uçuşmaya başladı... Bizans.. Kilise.. ökümenik.. Patrikhane.. Papaz.. AB üzerine çeşitlemelerde etnikçilik faslı da sürüyor; ama, tövbe estağfurullah dincilik, laiklik terazisinde iki dimem birçekirdek gündeme geliyor; biz Islamcılarla baş edemiyorduk, bir de Bizans Kilisesi hortlayıp siyasete girdi mi, yeme de yanında yat!.. Nereden türedi bu Bizans edebiyatı?. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'tan Peki, tam şu sırada Ankara'daki Amerikan Büyükelçisi'nin Fener Patrikhanesi'ni politikanın gırgınna getirmesi ne demek oluyor?.. Yunanlılaria Rumlann da davalannı istim üstünde tutmak için ellerinden geleni yaptıklannı görmemek için kör olmak gerek... Ne oluyoruz?.. • Papazlar televizyon ekranlanna sık sık çıkmaya başladılar, dinler arasında banş ve kardeşlik havalan basıyoruz; ama, geçmişte ve de bugün böyle bir şeye rastlamak için pirincin taşını ayıklamaktangayn çare yok... Bugün Evangelistter neredeyse Müslümanlara karşı Üçüncü Dünya Savaşı'nı açmış gibiler... Uygar Avrupa bir yanıyla bu savaşa katılıyor, bir yanıyla da gıkını çıkarmıyor. Ya Bizans ne yapıyor?.. • Bizans'ın devleti çoktan yıkıldı.. Ama kilisesi duruyor. Fatih Sultan Mehmet, istanbul'u fethettiği zaman kiliseye ilişmedi.. Peki, Ingilizler İstanbul'u işgal edince bu kilise ne yaptı?.. Sorunun yanrtını Atatürk'ün 'Nutuk' kitabında, üçüncü cildin birinci sayfasında bulabiliriz.. Diyor ki Gazi Mustafa Kemal: " Pek mevsuk (belgeli) elde edilen malumata göre Rum Patrikhanesi'nde Mavri Mira isminde b'~ heyet teşekkül etmiştir." Heyetin başkanı kim?.. Okuyalım: " Bunun reisi Patrik Vekili Droteos..." Görevi ne? " Vazifesi, Osmanlı vilayeti dahilinde çeteler kurmak ve yönetmek, mitingler ve propaganda yapmaktır." Merak eden, Atatürk'ün nutkunu okur, Istanbul Fener Patrikhanesi'nin Milli Kurtuluş Savaşı'ndaki işlevini öğrenir. • Ama, denebilir ki: Canım, bunlar geçmişte kaldı; Patrikhane ve papazlan çoktan beri bu işlerden vazgeçtiler.. Gerçek mi?.. "»• Makarios'u tanıyorsunuz değil mi?.. Kıbnslı din adamı, Bizans Kilisesi'nden yetişti, 1943'te Atina Üniversitesi'ni bitirdi, 1946'da papazlığa atandı, din eğitimini ABD'de sürdürdü, Kıbns'ta Başpiskoposluk koltuğuna geçti, siyasal mücadelesini sürdürdü, Kıbns Cumhurbaşkanlığı'na seçildi... Tüm hayat macerasındaTürklere karşı Bizans Kilisesi'nin istavrozunu silah gibi kullandı... • Eh, AB'nin eşiğinde Türkiye hırpalanıp aşağılanın\en Bizans, kilise, ökümenik, papaz laflannı duydukça benim canı azizim neden sıkılmasın?.. Bizans Kilisesi tek durmuyor.. Dini politikaya alet ediyor.. ökümenikmiş.. Derdi ne?.. Istavroz çıkanp Allah'ına dua edeceğine, niçin gelip AB'ye giriş sürecinde pazarlığın bir yanına oturdu?.. Biz Islamda Islamcılığa karşı çıkarken başımıza bir de Hıristiyanlığın dincileri mi çıkacak?.. Müslüman hocanın sanğı beyaz, Hıristiyan papazın üstelik kukuletası da kapkara... PERSONEL YÖNETİCİSİ ALINACAKTIR Gazetemizde görevlendirilmek üzere; Üniversitelerin hukuk fakültesi ya da çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümlerinden mezun, SSK, tş Kanunu ve Basın Iş Kanunu konulannda bilgili Eleman alınacaktır Isteklilerin özgeçmiş ve diğer bilgileri içeren dilekçelerini, 212512 39 85 numaralı faks ı vasıtasıyla ya da yasemin(a cumhuri\ etcom.tr eposta adresine göndermeleri gerekmektedir. KİĞIKADASTRO MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2004/223 Davacı: 1) Orman Genel Müd. izf. Orman Işl. Müd. Bingöl. 2) Hüseyin Polat Şampaşa köyü YedisuyBingöl. 3) tbrahım Polat mirasçılan. 1. Elif Polat Şampaşa köyü Yedisu/Bingöl. 2. Pumpul Polat Şampaşa köyu Yedisa'Bingöl. 3. Ali Rıza Polat Şampaşa köyü YedisıtBingöl. 4. Ali Yüksel Polat Şampaşa kö>ü Yedısu/Bingöl. 5. Hacer Polat Şampaşa köyü Yedisu/Bingöl. 6. Şaime Polat Şampaşa köyü Yedisu/Bingöl. 7. Ali Haydar Polat Şampaşa kö>ü Yedisu'Bingöl. Davalı: Aviıi Koşan Şampaşa kö\ü Yedisu, Bingöl. Dava: 60,62, 63, 64 no'lu parsellere itiraz. Dava tarihi: 14.01.1991. Yapılan açık yargılama sonunda verilen ara karan gereğince; Mahkememizce taşınmazlann bulunduğu Yedisuilçesi Şampaşa köyünün adli teşkilat olarak Bingöl ıli Kiğı ilçesine bağlanmış olması nedenıyle dosyalar mahkememıze devTedilmiş olduğundan tbrahim Polat mirasçılan Hacer Polat ve Saime Polat'ın adresleri tespit edılemediğınden 7201 sayıh T.K.'nun 28. maddesi gereğinci ilanen teblıgata karar verilmiştir. Mahkememizce duruşmanın atılı bulunduğu 21.2.2005 günü saat 9.00'da bizzat duruşmada hazır bulunmanız veya bir vekılle kendisini temsıl ettirmenız, aksi takdırde duruşmaya yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceğinden dava dilekçesi yenne kaim olmak üzere iş bu ilan tarafinıza ilanen tebliğ olunur. Basın: 55819 PİSİN! TİYÂtlNÂ SAMSUN6 TAKSIT r, 31 JlnHt JOM rndMmurn www.maximum.com.tr | 444 02 02