23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 KASIM2004 ÇARŞAMBA Tanımlan kitaplaştırarak teşkilatına dağıttı Öğretmenler GününüzKutiu Olsun..." A K P İktİdr)T1 V6Î1İ kavramlarpeşinde * Öğrenci Merkezli > EGİTİM SETİ Ûğrencintn Başarısı İçin Aile- Okul Birlikteliği Öğrenci Merkezli Eğitim Çoklu Zekâ Eğitim - Oğretımde Teknoloji Msteryal Kullanımı Eğitim - Öğretimde Planlama-Ölçme Stratejiler Nitelikli Sınıf Stressiz Eğitim Ortamı Özel Öğretim Uygulamaları Oğretmenin Mevzuat El Kitabı Oflretım Fsalıyetlerinde Yöntem - Teknik Etkinlikler Yetkin - Ideal Vizyoner Öğretmen 'Vluhteva Osrslen tçtn Özel Öğretim Uygulamalan Oğretmenin Gücü Eğitim • Öğratimde Planlama-Ölçme Stratejiler öfreıei Merkezti Epıiı llkı n Esasları, EJitMe Çokfo Zeka Byfilaıalan, DfrMeiltri Tımıa Tekıikleri, Tesiler, lekNrlik Ityılaıaları, fifretmıiı Bireysel tariyer şlaılaıısı, Derslere Göre Özel Ijretiı Ylıttıleri, Iffilaıalı Ei'ıtiı İçiı lerslikleriı Ifztıi, Okılla laraktır ve leferler E p ı i , MEI Efitiıfc Ça)ı Yakalaıa-21110 Projcsi, Ö^retıeıiı Nakları ve llevlerL. ...ve İME Projesiıe Göre Hazırlaıııı Birçok loaı... Türkiye Genelinde Ücretsiz Tanıtım Hattı:(O312) 496 27 10 KÜOÇAK Ankara Izmır LjtUyi (312) 496.Z7.HHpbx) Montrö/ROÇAK: (232) 441.13.39 bzılay (312) 430.11.98 Şirinyer/NESA: (232) 431J3.43 SıHiye/EnOL A.Ş. (312) 430.05.50 İoca/BAHÇC P«.: (232) 452.42.10 Difkapt (312) 342.23.17(pbı) IUhrıwntır/ELİTL£R: (232) 463.26.60 Adana tt)ÇAfc(322)352J5.20 Istanbul TUAL(532)434.97.W<rtu BÜLENTSARIOĞLU ANKARA - "Muhafazakâr demokra- si'' kinüiğini oturtmaya çalışan AKP, "de- ıiMknt^laikiik,kamusalalan, modern mu- hafazakârhk" gibi kavramlan, hazırlat- tığı bir kitapla tanımladı. Akademik bir çalışma olarak bastınlan "Temel Kav- rambr-r adlı kitabın AKP Genel Mer- kezi'nce eğitim amaçlı olarak teşkilatla- ra gönderildiği öğrenildi. Kavramlar ve yeni siyaset yöntemiyle ilgi- li AKP'nin değerlendirme- lerine yer verilen kitapta ya- zar adı olmaması dikkat çek- ti. Kitapta bazı kavramlarla ilgili yorumlar şöyle: MUHAFAZAKÂR DE- MOKRASİ: Siyaset alanı uzlaşı kültürüne dayanır. AKP, geçmişin statükocu- luk üzerine bina edilen mu- hafazakârlığı yerine yenilı- ğe açık modern bir muhafa- zakârhk üzerinde durmakta- dır. AKP değişime değil, gerilime ve yoz- laşmaya direnen bir anlayıştır. Muhafa- zakârlık radikalizmi ve toplum mühen- disliğini reddeder. Geleneksel yapının bazı değerlerini ve kazanımlannı koru- yarak değişimi sağlamak gerekli olandır. LAtKlİK: Laiklik, devletın tüm din- ler ve düşünceler karşısında nötr kalma- sını ve eşit mesafeyı korumasııu sağlayan, inanç farklılıklannın veya farklı mezhep ve anlayışların çatışmaya dönüşmeden sosyal banş içinde yaşaülabilmesi için ta- kınılan kurumsal bir tutum ve yöntemdir. Laikliğin temel hak ve özgürlüklerin ana- yasal güvence altına alınarak bir tür ha- kem müessesesi gibi işletilebilmesi için demokrasiyle taçlanması ve uzlaşı orta- mı sunması gerekir. Ulus devletin dün- yevi gücünün dini meseleleri de denetle- mesi ve bazı durumlarda düzeniemesini ifade eden Fransız modeli Türkiye laik- lığini derinden etkilemiştir. Dinsel tari- katların ve dinsel eğitim kurumlannın kapanlma- sı buna örnek olabilir. Türkiye'deki laiklik pra- tiği çok farklı ve çelişki- li yorumlara, kanılara ve tanımlara kapı açan, bir muğlaklık ve bir standart- sızlık hali içermektedir. KAMUSAL ALAN: Demokrasiyi kabule şa- yan kılan toplumsal ve kültürel farklılıklan ve talepleri siyasete katabil- mesi ve kurulu düzeni dayatmacı aşınlık- lardan koruyabilmesidir. Hiçbir birey bu kolektif alanda kendine mal ettiği hak ve özgürlükleri diğer bir bireyın hak ve öz- gürlüklerini ihlal edecek biçimde kulla- namaz. Fakat kamusal alanın kolektif ma- hiyetini kaybedip bireyselleşmesi ve alt gruplaşmalan birer özne olarak üretme- si, liberal demokrasi tanımını da yetersiz kılmakta ve demokrasinin yeniden ta- nımlanması ihtiyacını doğurmaktadır. • Bastınlıp teşkilata dağıtılan kitapta, 'modern muhafazakârlık, demokrasi, laiklik, kamusal alan, milliyetçilik' tanımlan yapıldı. Kitapta, laikliğin Türkiye de 'standartsLzlık hali içerdiği' savunuldu. Y/> E m e k P l a t f o r m u üyeleri, dün uz j^^y^ g e j e r e k C H P Meri Deniz Baykal ve AKP Grup BaşkanvekiM Faruk Çelik'le görüştü. Görüşmeler sırasmda SSK hastanelerinin devredilmesi ve Köy Hizmctleri Genel Müdürtü- ğü'nünkapaütanasınıöngörentasanlanngeriçeldlmesiistendL (Fotoğraf: AA) IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR Statlardaki Şiddet... Kffçrt (0M2) TÛmn Bir gencin Beşiktaş-Rizespor maçın- daki dramatik ölümüyle, sporda şiddetin zirveye tırmandığına resmen tanık olduk. Tribünlerdeki şiddet yeni değil, nedenleri de öyle ha deyince ortadan kaldınlacak kadar kolay değil. Futbol, bu ülkede tam anlamıyla bir erkek oyunu. Oyun yalnızca sahada kal- mıyor, evlerde TV başında, kahvehane- lerde daha birçok yerde milyonlarca er- keği çevresine topluyor. Erkekler şiddete olan eğilimlerini, küfür ihtiyaçlannı, bas- tırdıklan aşın tepkilerini maçlan izierken ifade ediyoriar ve bir anlamda rahatlıyor- lar. Futbol, yalnızca bir spor olayı olmak- tan çok, milli ve yöresel kamplaşmalara da neden oluyor. Uluslararası kavgalann konusu olduğu gibi kentler arası, mahal- leler arası kavgalann da konusu olabili- yor. Futbol dünyanın her yerinde şiddete yataklık eden bir özellik kazandı. Ancak, Türkiye gibi, Brezilya gibi, Arjantin gibi askeri darbelerin sık sık meydana geldiği ülkelerde, daha da aşın tepkilere yol açı- yor. Büyük şehirlerin varoşlannda, kimlik arayışı içindeki gençler, bir futbol takımı- nı "ölümüne" destekleyerek kendilerine bir kimlik edindiklerini düşünüyorlar. "Müslüm Baoa", Terdi Tayfur", "Orfian Gencebay" taraftartığı gibi Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray taraftariığı da için- de yaşadığı kültürün etkisiyle fanatik bir hale geliyor. Bu kadar geniş kitlelerin ilgilendiği fut- bol, aynı zamanda önemli bir rant kapısı haline dönüştü. Futbol dünyasında mil- yonlarca, milyarlarca dolar ortalıkta uçu- şuyor. Böyle olunca, bu alanın rantçılan da işin kızışmasından fayda umuyorlar. Türkiye'de bu kadar büyük rantın dön- düğü alana, kaçınılmaz olarak yasadışı güçler, yani mafya el atıyor. Türkiye'de geçmiş Futbol Federasyo- nu Başkanlığı seçimlerine ilişkin habeıier hepimizin hafızalannda. Bir mafya lideri federasyon başkan adayına talimat gön- deriyor ve neler yapması gerektiğini söy- lüyor. Daha sonra başkan seçilen aday da istenen her şeyi yerine getiriyor. Bir anlamda futbol federasyonu başkanlığı seçimleri mafya liderlerinin tercihleri doğrultusunda şekilleniyor. Gazete man- şetlerine yansıyan mafya öykülerinden maçlann nasıl alınıp satıldığını öğreniyo- ruz. Futbol, Türkiye gibi geri ülkelerde aynı zamanda ırkçılığın, şiddetin de kol gez- diği bir alan haline dönüşüyor. Milli maçlarda söylenen milli marşın giderek mahalle maçlan dahil her karşılaşmada söylenmek zorunda olunması da bu eğilimin ve gelişmenin bir parçası değil mi? Merak ediyorum, acaba hangi Av- rupa ülkesinde milli maçlar dışındaki karşılaşmalarda milli marş söyleniyor? Bilen varsa beni aydınlatmasını rica edi- yorum. TV ekranlarında gördüğümüz Avrupa kupası maçlannda ve lig karşı- laşmalannda şimdiye kadar milli marşın okunmasına tanık olmadım. Yanılıyor muyum? "Neden milli marş" sorusunu neden soramıyoruz? Tabii rant bu kadar çok olunca, kulüp- ler içindeki iktidar kavgalan da önem ka- zanıyor. Kulüp yönetimleri şiddet ortamı- nın yarattığı gruplardan korkuyorlar. On- lan kendi saflannda tutabilmek amacıyla, çeşitli ödünler veriyorlar. Bu da tribünler- de şiddeti arttıran etkenlerden biri haline dönüşüyor. Çok fazla maç izleme alış- kanlığım yok, ancak geçen yıl Beşiktaş- Fenerbahçe maçını Inönü Stadı'nda izle- miştim. Serdar Bilgili'ye yönelik hakaret ve saldınlara tanık olmuştum. O zaman kimse bunun bir felaket olduğu üzerinde durmadı. Iş Serdar Bilgili'nin istifasıyla kapandı. Çünkü, bu gruplardan yararia- narak iktidar olmak ve iktidan elde tut- mak yolunu seçenler durumdan mem- nundular. Spordaki şiddet, bu alana özgü bir durum değil. Toplumun her yanını şiddet istila ediyor. Kapkaç terörü ile spordaki terör arasında bir ilişki yok mu? Unut- mayalım bu ülkede polisler, "Kahrolsun insan haklan" diye sloganlar atarak yü- rüyüşler yaptılar. Türkiye bir faili meçhul- ler ülkesi olarak ün yaptı. Türkiye gelir dengesizliğinin en yüksek olduğu ülke- lerden birisi. Fakirle zengin arasındaki uçurum akıl almaz boyutlara ulaştı. Tür- kiye'de sivil toplum örgütleri yıllarca bir tehdit unsuru olarak algılandı. Yurttaşla- nn tepkilerini demokratik yollardan ifade edebilmelerinin yollan tıkandı. Mafya liderleriyle ülkenin en önde gele kişilerinin kol kola gezindiği bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Böyle bir ül- kede futbol nasıl sağlıklı bir ortamda oy- nanabilir ki! Spora yansıyan şiddet, yıllann birikimi. Biraz da siyasi tercihlerin kışkırttığı bir ol- gu. Düzelmesi için toplumsal seferberlik gerekiyor. Devlet, şeffaf ve demokratik bir devlet haline dönüştükçe, bu olaylan denetlemek daha kolay hale gelecektir. GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Bir 'Realite' Sorunu -II- Bush yönetimindeki "neo-con" ekibin emper- yal politikalarının "realitenin" sınırlanna çarpmak üzere olduğuna, pazartesi yazımda işaret etmiş- tim. Uluslararası jeopolitik, bu kadroya imparator- luk politikalannı uygulamaya koymak açısından çok fazla manevra alanı tanımıyor, var olan alan da giderek daralıyor. ABD ekonomisinin "realitesi" de emperyal politıkalara gerekli toplumsal desteği ve mali kaynağı sağlamak açısından uygun görün- müyor. Cecil Rhodes'un itirafı 19. yüzyılın sonunda Ingiliz emperyalizmi son ge- nişleme atılımına başladığında, dönemin emper- yalist politikacılanndan Cecil Rhodes, "emper- yalizmin, ülke içinde sosyal devrimi engellemek için zorunlu olduğunu"söylüyordu. Rhodes'un bu iti- rafı, iyi bir başlangıç noktası olabilir. ABD'de reel ücretler, 30 yıldır, neredeyse hiç art- madı. Işsizlik, Clinton döneminde biraz geriledi ama, sonra "işsizliği azaltamayan ekonomik to- parlanma" kavramı da literatüre yerleştı; ışıni kay- bettikten sonra yeni iş bulanlar, çoğu kez daha dü- şük ücretlerle çalışmak zorunda kahyorlardı. Ancak, toplumsal çelişkiler keskinleşmedi. Çün- kü, çalışanlar, reel ücretleri sabit kalmakla birlikte tüketim eğilimlerini, yaşama alışkanlıklarını koru- yabildiler. örneğin 1995-2003 döneminde tüketi- citalebi, dünyadayıldayüzde2.2 dolayında artar- ken, ABD'de ortalama yüzde 4.4 arttı. ABD'de or- talama ev büyüklüğü 1970'te 135 metrekareden bugün 201 metrekareye yükseldi, bu evlerin içleri de geçen 10 yıl içinde özellikle Asya bölgesinden ithal edilmiş elektrikli aletlerle dolup taştı. Tüketi- ci harcamaları GSMH'nin yüzde 70'ine eşit bir bü- yüklüğe ulaştı ("Lastgasp ofUS hegemony"- ABD hegemonyasının son nefesi-Japan Times, 18/11) özetle, çalışanların tüketim düzeyi, reel ücretler artmazken, en azından sabit kaldı. Peki bu nasıl oldu? Iskambil kâğıdından kaleler ABD ekonomisinde, ithalatın ve ihracatın GSMH'ye oranı, sırasıyla, yüzde 16 ve yüzde 11 dolayında. öyleyse, büyüme tüketime dayalıysa, tüketim de önemli ölçüde ithalata bağımlı. Ekono- mi büyüdükçe dış ticaret açığı sürekli artmak du- aımunda. ödemeler dengesi açığı bu yıl GSMH'nin yüzde 5.7'sine ulaştı, gelecek yıl yüzde 7'ye yak- laşması bekleniyor. Bu açık, gittikçe artan ve bu yıl günde 2.6 milyar dolara (dünya tasarruf fazlasının yüzde 80'i) ulaşan bir yabancı sermaye girişiyle fi- nanse ediliyor. Tüketimi destekleyen diğer etkenler de, borç- lanma ve parasal/mali genişleme. Gerçekten de ABD ekonomisinin net toplam borçlan 38 tril- yon dolara, federal hükümetin yükümlüklerine iliş- kin açığı da 54 trilyon dolara ulaşmış. Bush yöne- timinde durum daha da ağıriaştı, geçen haftada Kongre'nin federal borçlanma üst sınınnı, 800 mil- yar arttırarak 8.8 trilyon dolara yükseltmiş olması da, ağıriaşmaya devam edeceğini gösteriyor. Irak savaşının faturası ayda 5.8 milyar dolar; 2003'ün başından bu yana Pentagon'a Afganistan ve Irak için 160 milyar dolar ek kaynak aktarmak gerekti (UPI, 16/11 /04). Bütçe açığı böylece 432 milyar do- lara vurdu. Bu arada, jeopolitik basınçlann petrol fiyatlannı 40-50 dolar aralığına taşımış olması da kınlganlığı arttıncı bir diğer etken oldu. Hem itha- lat fiyatlannın artarak tüketim üzerinde olumsuz bir etki yapmaması hem de sermaye girişinin, borç- lanmanın devam edebilmesi için dolann değerini, daha da önemlisi uluslararası konumunu koruma- sı gerekiyor. Şimdi, uluslararası yatınmcılar durumun sürdü- rülemezliğini, "birdolarkrizinin" gündemde oldu- ğunu konuşurken, Bush yönetiminin önünde iki seçenek var. Birincisi, faizleri hızla yükselterek, ekonomiyi daraltarak, dolan korumaya çalışmak. Ikincisi, gerilemenin bir çöküşe dönüşmesini ön- lemek için diğer ülkelerle işbirliği yapmak; böyle- ce birinci seçeneği zamana yaymaya çalışmak. öyleyse tüketimin, dolayısıyla çalışanların refa- hının her halükârda, hızla ya da yavaş yavaş ge- rilemesi, toplumsal çelişkilerin keskinleşmesi kaçınılmaz görünüyor. Ikinci seçenek de dış po- Irtikada önemli tavizlerin verilmesini gerektiri- yor. öyleyse emperyal politikalara hem içerde halk desteğini sağlamanın zorlaşacağını, dışanda ma- nevra alanının giderek daha da daralacağını söy- leyebiliriz. Diğer bir değişle "/?eo-co/7"ekipyakın- da "realitenin" ne kadar direngen olduğunu bir kez daha görecek. Ya görmezse, ya da görür de "iman gücüyle", zorta aşmaya kalkarsa? Terör örgütü davası 5 Hizbullahçı tahliye edildi rör örgütü Flizbullah'ın sözde askeri kanat so- rumlusuHaaİnan'ında aralannda bulunduğu 24 sanıklı dava kapsamın- da tutuklu olan 15 kişi- den 4'ü tahliye edildi. Istanbul 13. AğırCe- za Mahkemesi'ndeki duruşmaya, Hacı Inan'ın da aralannda bulunduğu tutuklu 14 sanıkgetirildi. Davanın diğer tutuklu saruğı Ab- dûlsettar Vüdızbakan ile tutuksuz yargılanan 9 sanık duruşmaya ka- tihnadı. Duruşmada, 1998 yı- lında 34 PJ 045 plakah otomobili örgüt üyele- rince kaçınlan Mehmet Ali Kandar'ın da\aya müdahil olarak katılma talebi kabul edildi. Şikâ- yeti sorulan Kandar, üze- rinde 400 bin dolar pa- ra olduğu 1998yılında örgüt üyelerince otomo- büiyle birlikte Gazian- tep'te kaçınldığını ifade ederek bu kişilerin zo- ruyla otomobilin tescil işlemlerini yapmaya gi- derken polisi görünce araçtan atlayarak kur- tulduğunu anlattı. Duruşmada söz alan bazı saruklar ise yakla- şık 5 yıldır tutuklu ol- duklannı belirterek tah- liye isteminde bulundu- lar. Bazı sanıklar da, TCK'de yapılan yeni ya- sal düzenlemelerin ken- dileri lehine olan bölüm- lerinin dikkate alınma- smı istediler. Delil durumu, sevk maddeleri, yatılan süre ve yeni TCK'nin ilgili hükümlerini dikkate ala- rak sanıkJardan Meh- met Kanlıpıçak. Ali Aüm, EnverKıbçarslan ve Hüse>1n Hilmi Ho- calar ın tahliyesine ka- rar veren mahkeme he- yeti duruşmayı erteledi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear