14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
- 15 KASIM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV Arafat'ınyaşamı boyu hiç değiştirmediğibirşey varsa o da ulusalcı kimliği ve bu kimlik hakkındakihisleriydi Filistinhareketi babasını kaybetti F iJistin ulusalcıhğının en has, en ya- şamsal sembolü olan Yaser Arafat öldü. Ona, dünya sıyasi arenasın- da bu unvan verilmişti. Çünkü o her za- man halkının yanındaydı. Aşın derece- de cesaretli ve kararhydı. 196 7 sonrasında Ürdün 'den Israil 'e ya- pılan saldınlara katıldı. Sonra Ürdün'ü terk etmek zorunda bırakıldı, Israıl ışgali baş- layana kadar Lübnan'ın başkenti Bey- rut'ta halkınuı yanında kaldı. Işgal baş- , layınca Tunus'a sürgüne gitti. Sonra Su- riyeliler onu sınır dışı edene kadar Trab- lus'ta Filistinlilenn yaşadığı bir mülteci kampında yaşadı. O dönemle, ]993'te Oslo Banş Anlaşması imzalanana kadar- ki dönem arasında Tunus'ta yaşamını sür- dürdü. Araplarla savaştı Oslo Banş Anlaşması imzalanınca yıl- lar sonra ilk kez Filistin topraklanna dön- dü. 2001 yılından beri ise Israil tarafın- dan Ramallah'taki karargâhına hapsedil- mişti.2'nci Dünya Savaşı sonrası Filistin ulusalcılığının babası olan Arafat, Ku- veyt'te yaşayan bir grup Fılistinliyle Fi- listin hareketinin en baskın örgütü olan El Fetih'i kurmuştu. • Arafat, Filistin halkının tartışılmaz lideriydi. Onu diğer Arap liderlerle aynı kefeye koymak haksızhk olur. Çünkü Israil ona hiçbir zaman şans vermedi. Filistin'm başında olduğu yıllarda he- men hemen tüm Arap ülkeleriyle savaş- tı. Suriye'yle, Ürdün'le, Irak'taki Baas Partisi'yle, Israil'le banş anlaşması yapan Mısır'la... Sokaklarda bazen Islamcüarla savaşan, bazen de kendi kendinin müttefiki olan lider rolüne bürünüyordu. Onun için söy- lenebilecek, yaşamında "devamhbğT olan tek şey Fihsrinlı kımliğıne kendı bakışı, bu kimlik hakkındaki hisleriydi. Bu his- lerle halkına vaaz veriyordu. Hiçbir za- man değişmedi. Farklı zamanlarda. farklı güçlerle gi- riştiği çatışmalara, yaptığı ortaklıklara neden olan bu kimliğiydi. Onun bu Filis- tin ulusalcılığının Ürdün ve kralhğın içiş- lennde de etkisi büyük oldu. Arafat, Fi- listin halkınuı tartışılmaz, değiştirileme- yecek lideriydi. Arkadaşlan ve muhalif- İeri onun için çalışanlann Arafat'a çok sa- dık olduğu konusunda hemfikir. Yakın çe\Tesiyle arasında fikir aynlığı olduğu zamanlarda da hiçbir zaman ona karşı si- lah yöneltmediklerini biliyorlar. Oslo'daki tutumuyla herkesi şaşkına çevirdi, Filistin topraldannda ve dışın- daki Filistinliler arasında tartışmaya ne- den oldu. Filistin ulusalcılığı, Arafat yö- netiminde işgal altındaki topraldar dışın- da güç kazanırken Israil ve ABD, Filis- tin topraklannı yönetmek için Mukata yıkıntısına hapsedilen Arafat'ın yerine yeni bir lider bulmayı umuyordu. israll ona sans vermedi Arafat ise bağımsız bir Filistin devleti kurma konusundaki misyonunda başansız oldu. Arafat'ın da akraba kayırma, adam fut- ma huyundan hiçbir zaman vazgeçemedi- ğini söylemeliyiz. Ancak bu iki olumsuzluğa rağmen Ara- fat' ı diğer Arap liderlerle aynı kefeye koy- mak ona haksızlık etmek olur. Çünkü Isra- il ona hiçbir zaman şans vermedi. Özellik- le Israil'in banş yanlısı başbakanı izakRa- bin'in öldürülmesi, sağcı Benyamin.Netan- yahu ve bugünkü Israil lıden ArielŞaron'un başbakanlık koltuğuna oturma- lan onun işini zorlaştıran unsurlar- dı. Biz, bu ikilinin ve benzerlerinin Filisrin'le banş yapmak konusunda hiçbir zaman ciddi ve samimi olma- dığını biliyoruz. Bu adamlar -birçok Fi- listinli ve başkalannın Filistin halkını güç- lendirip bir devlet kurmalannın önünü açacak modern bir yapısı olmadığını sa- vunduklan- Filistin yönetimini sürekli par- çaladılar. Arafat bizi ve gelecekteki kuşaklan, olan biteni analiz etmek ve 50 yılı aşkın süredir manşetler- de olan, sayısız kur- ban alan bir ça- hşmayı, bir sorunu banş yo- luyla çöz- mek üzere bırakıp gitti... (Jordan Times, Ürdün. 12 Kasım) Liderlerinin ölümü Filistin de olduğu gibi başka ülkelerde yaşayan Filistinlileri de sokaklara döktü. Cenazenin kaldırıldığı cuma günü Beyrut 'ta eski bir Filistin haritasıyla yas tutan kadının, Şam 'daki mülteci kampında yaşayan, elinde zeytin dalı tutan çocuğun gözyaşlan Ramallah 'ta tabutun ardından sloganlar atarak ağlayanlannkine karışıp sel oldu. (AP, AFP) Gazetecinin anılannda Ebu Ammar EKREM MUSELLEM (*) Y aser Arafat'ın adını ilk olarak çocukluğumda, çok küçük yaş- ta duydum. Babam "Ebu Am- mar 1 ' diye bir adam için çalışmak is- tıyordu. Savaşçı, koruma ya da başka bir görevle yakınında olmak istiyordu. Babamın böyle taptığı adamın nasıl bir adam olduğunu çok merak etmiştım. Daha ileriki yaşlarda evdeki yeşil radyomuzdan yansıyan Arafat sözle- ri yazılmış belleğüne. Radyodan Ara- fat'ın konuşmalan yayımlanıyordu. Filistinlilerin Israil sınırlannı geçtiği, savaşçılann saklandığı vs. Annem ve babam hapishanelerden, casusluktan, askerlikten, bağımsız devletten söz ediyorlar ve bana ilk olarak o zaman " Yerin kuiağı vardır. Nerede ne konuş- tuğuna dikkat etmelisin" dersini veri- yorlardı. Delikanhlığa adım attığım yıllarda ise eve ilk kez televizyon gir- di. Tesadüfen o gün Beyrut'taki Isra- illilerin yürüyüşü vardı ve sonrasmda da ben yıllardır adını duyduğum ama hiç görmediğim -o zaman gazeteler- de fotoğraflannın yayımlanması yasak gibi bir şeydi- Arafat'ın yüzünü gör- düm. Arafat Beyrut'u terk etti. Belleğime kazınan bir anı da 1987'de intifada'nın başladığı zamandan. Ben artık delikanh olmuştum. Yaşadığı- mız köyde her akşam saat 23.00'te elektrikler kesiliyordu. Yurtdışındaki Arafat televizyonlarda her gün halka hitaben konuşmalar yapıyordu. Oslo'nun yarattığı şok Sonrasında intifada gençliğinin dün- yasına zarar veren bir şey oldu. Arafat 1993'te Oslo Banş Anlaşmasf nı im- zaladı. O güne kadar kendimizi şehit olmaya adayan birer kahraman olarak görüyorduk. Bir anda normal birer in- san olmuştuk. Içimekapandım. Yıllar- ca süren bir sessizlik yaşadım. Ne ol- duğunu anlamam mümkün değildi. Yıllardır kahramanJık öykülerinı din- lediğim Arafat'ın duvanmda asılı olan fotoğrafinı parçalamıştım. Arafat artık gazete ve televizyonlar- daki görüntüleriyle değil Ramallah'ta karşımızda duruyordu. Onu ilk olarak 1996'da gördüm. Kahraman mevkiin- den düşmüşfü. Ona küçük bir toprak parçası aynlmıştı. Son yıllanm Ramal- lah'taki karargâhında geçirdi Arafat. Bu, Filistin halkının bağımsızlık adına sa- hip olduğu toprak parçası Arafat'ın bir kilometrekarelik alana yayılan merke- zine indirgenmiştı. Onunla her zaman aym görüşte değildik. Ancak, onun Fi- listin'in vazgeçilmez lideri olduğu ko- nusunda, ona sonsuz inancımız konu- sunda hepimiz hemfikirdik. Çoğunlukla düşlerimizi süsleyen bir kahraman, bazı dönemlerde hayalkınk- lığına uğratan bir liderdi. Biz hem ken- dimiz hem onun için Arafat'ın önem- li bir sembol değil normal birdevlet baş- kanı olmasını isterdik. Alışılageldik şekilde kendi topraklannda ölmesini is- terdik. Herşeyden önemlisi kahramanlara gereksinim duymadığunız bir dünya- da yaşamayı isterdik. (DieZeit, Almanya, 12 Kasım) (*) Filistinli gazeteci Kukla rejimiisûyorlarS4MİRAMADA.Nİ G eorgeBush ve Tony Blair, Irak halkının işgale karşı di- reniş ısteğini kırabileceklerine ve Felluce'yi yeniden kontrolleri altına alıp önümüzdeki ocak ayında seçim okenlenmesi planlanan ülkede bir kukla rejimini yasallaştı- nbileceklerine karar verdiler. ABD'li generallerin bomba ve fıze yağmuruna tuttuklan kenti bir süre sonra Bush ve Bla- r'in eline teslim edeceklerine hiç şüphe yok. Ancak Felluce blkını sindirip ikilinin eline teslim edemeyecekJeri kesin. Belki de Fellucelilerin son yıllannda Saddam rejimine mey- can okuduğunu bilmiyorlardır. "Bin cami kenti" olarak bili- ıen Felluce, 1998'de kentteki imamlar ülkenin başındaki vah- s lıderine cuma vaazlannda övgüler ^ağdırmayı reddedince Saddam'ın KÜetini kazanmıştı. Generallerbun- kı bilmiyor olabilirler, ancak Fellu- e'deki direnişin nasıl başladığını ga- «t iyi biliyorlar. 28 Nisan 2003'te J3D askerleri mahallelerindeki ilko- iulun işgal altında olmasını protesto den anne-baba ve çocuklann üzeri- s ateş açmıştı. 18 kişi ölmüş, 60 ki- E yaralanrruştı. O güne kadar Fellu- z veya Bağdat'ın kuzeyindeki bir ientte Amerikan askerlerine bir kez Isun ateş açılmamıştı. 28 Nisan son- ısmda geçmişte kimsenin adını bil- lediği kent dünyaca ünlü oldu. Ve 300 bin kişinin 28 Nisan atliamına gösterdiği reaksiyon onlan bombardımanın hede- " i haline getirdi. Ağustosta Şii direnişçilerin merkezi Necef ombalandı ve ateşkes ilan edıldı. Eylül ayında da Sünni dı- ' mışin egemen olduğu Samarra'yı yeniden kontrol altına al- ı ışgal kuvvetleri. Bağdat'taki direnişin güçlü olduğu Sadr " 'ity semti de ekimde bomba yağmuruna rutuldu ve sessizli- - s boğuldu. Şimdi ise Felluce'yi bastırmak istiyorlar ki ülke- *" ın diğer bölgelerine "kanlı bir ders" vermiş olsunlar. " Ingiltere Başbakanı Tony Blair bir kez daha Felluce'deki di- r îtıışi Zerkavi ve benzeri teröristlerin demokrasiye zarar ver- "" ıe çabalan olarak nitelendirerek parlamentoyu kandırdı. Ge- aj yd, Şii direnişin liderleri Ayetullah SistanLMuktedad Sadr' ın aralannda olduğu direnişin liderleri ve mayıs ayında kurulan, geçici hükümete muhalif olan Irak Ulusal Kurucu Kongresi'nin ülkede erken ve hakça bir seçimin yapılması isteğine karşı çı- kanlar, o ve Bush'ru. Irak halkının işgakilere karşı olan lider- lere oy vermesinden korkuyorlar. Onlar şimdikı başbakan İyad Allavi'nin başuıda olduğu yönetime benzer bir kukla rejım dı- şında bir hükümetin seçileceği bir seçimi asla kabul etmezler. İşgal kuvvetlerlnin parçala-böl taktiği ABD önderliğindeki işgal başladığından beri 100 bini aş- kın Iraklının öldüğü tahmin ediliyor. Bush ve Blair ikilisinin kuklalannı Bağdat'a "demokratik" yöntemle yerleştirebil- mesi için Irak halkı daha ne kadar iş- kenceye katlanmak zorunda0 Ülkede Saddam'ınkilerin ölçütünde savaş su- çu işleniyor. Ve bundan sonra daha faz- lası işlenecek. Bush'un Felluce ope- rasyonundan bahsederken "ikincibir savaş"a dair açıklamalan işgalci hü- kümetlerin öldürmeye, ABD yanlısı bir düzenin kurulması için daha faz- la Iraklı öldürmeye hazır olduklan- nın açıkça ifade edilişidir. Bush, Bla- ir ve Allavi utanmadan Ürdünlü Zer- kavi ve diğer teröristlerin peşinde ol- duklannı söylüyorlar. Felluce halkı, liderleri, arabulucular ve direnişçiler her zaman Zerkavı'ye kar- şı çıktılar ve bu tür çetelerin direnişi gölgede bırakmak için cesaretlendirildiğini sa\r unuyorlar. Işgal güçleri başkentin ba- zı bölgeleri ve güneyindeki kentlerle ateşkes anlaşması yapar- ken planlannı Bağdat'ın kuzeyindeki kentlere saldırmak üzerine kurdular. Bunun iyi bir "parçala-böl" taktiği olduğunu düşünüyorlar. Ancak bu da işgal sonrası planlan gibi olum- suz sonuçlanacağa benziyor. Ingiliz ve ABD hükümetleri bir Çin atasözünü özümsememış gibi görünüyor: "Bir taşı kaldın\orlar ki kendi ayaklan üzerine düşsün." On- lar da Irak'ı işgal edip bazı ağır taşlannı yerinden oynattılar ve bu taşlar zamanla kendi ayaklanna düşecektir. (The Guardian, İngihere, 10 Kasım) Liberalizm çağı kapandı YEVGENIAALBATS ünümüzden 15 yıl önce, 1989 yılının yazında ABD'li düşünür Francis Fukuvama "Tarihin Sonu" başhkJı en ünlü makalesini yayırnladı. Bu makalede liberal de- mokrasi görüşünü sa\'unanlann dünya çapında "karşı ideloji- ler"e karşı zafer kazandığını savunuyordu. Bu yılın sonrasın- daki 10 yıl içinde Doğu Avrupa'daki komünist sıstem çöktü. "Şejtani imparatorluk" ortadan kalktı ve Çin de dahil dünya- nın birçok bölgesınde komünist ideoloji iflas etti. Bu 10 >ıl onun savunduğu gibi insanlık tarihinin en liberal dönemi oldu. 2 Kasım'da bu çağ sona erdi. Dünyanın ayakta kalan tek sü- per gücü olan ABD'deki başkanlık seçimlerinde Amerikan muhafazakârlığı ve milliyetçiliği zafer kazandı. Eşcinsel evli- liğin yasaklanmasının da aralannda olduğu muhafazakâr görüşlere sahip olan Cumhuriyetçi Başkan GeorgeW. Bush halktan ikinci bir dönem için Be- yaz Saray'da kalma vizesi aldı. ABD dünyada liberalizmin en azılı, en güç- lü ve ısrarcı sa\aınucusu olmasına rağ- men liberal görüşün bir kenara bıra- kılması gerektiğini deklare etti. Ve günümüz dünyasının çirkin gerçek- leriyle başa çıkmak için ezici gücün kullanılmasına yeşil ışık yaktı. Usame bin Ladin'i hafife almama- lısınız. Bir gün içinde, uyuşturulmuş 19 korsan, dört uçak ve masum insan- lan kullanarak tarihin akışını değiştiımeyi, başardı. Kendini ko- ruma güdüsünü yeniden insani değerlerin merkezine oturttu. Ve sonu tahmin edilemeyecek bir dizı olaya neden oldu. Bir faciaya dönüşen Irak savaşı, Ortadoğu'daki Arap ülkelerinde sokaklardaki İcöktenciliğin artması ve patlayacak bir bomba ha- line gelmesi, ABD ve Avrupa'nın karşı karşıya gelmesi ve Rusya'da otoriter ve sömürgeci görüşlerin yükselen değer ha- line gelmesi gibi. Liste uzayıp gidebilir... Tabiı siyaset uzmanlan 1990'larda siyasi akımlann fazlasıy- la liberalliğe kaydığını sa\imarak bize karşı çıkacaklardır. On- lara göre insanlar aşınlıktan hoşlanmıyorlar ve denge isteğiy- le yanıp rutuşuyorlar. Ancak ortada yanıtlanması gereken ba- zı sorular var ve bunlar denge teonsiyle pek de uyuşmuyorlar. tnsan. ister istemez "Bebekleri bombala> an ABD'liler ve sa- vaş karşıtianndan oiuşan bir kuşağm ülke halkı için hayatiönem taşrvan bir seçimde sandık başuıa gjtme\en bir genç, alaycı ku- şağı nasıl yetiştirmiş olabilir" diye kendi kendine soruyor. Anketler gençlerin sadece yüzde 17'sinin oy atmak zahme- tine katlandığına işaret ediyor. Bu oran 2000'de de aynıydı. Kremlin'in kutlama yapmasına şasırmamalı Daha uzun süre bitmeyecek bir Irak savaşıyla yüz yüze ol- malanna rağmen neden sandık başına gitme ihtiyacını duyma- dılar acaba? Ya Çumhuriyetçilere oy verenlerin nasıl ahlaki de- ğerleri var? Kamuoyu araştırmalanna güvenirsek Bush'a oy ve- renlerin çoğu için Çumhuriyetçilerin ahlaki değerleri ülke ekonomisinin durumu ve terorizmden daha önemli. Buna göre Irak'ta petrol için verilen savaş bu ahlaki değerlerle örtüşüyor. Ancak, komşulannın cinsiyet ayırt edilmeksizin hayat arkadaşını seçme hakkının olması değerleriyle örtüş- müyor. ABD seçimlerinde gözlerönüne se- rilen liberahzm çağının kapandığı ger- çeğinin en önemli ve korkunç yanı dünyamızın politikasına yapacağı et- kilerdir hiç şüphesiz. Komünizmin son dönemlerinde ABD bireysel özgürlük ve seçimlere önce- lik verilen daha ıyı bir dünyanının var olacağına dairmodel oluş- turuyordu. Pek hoşumuza gitmeyen bir düşünce olsa da ABD, dünyanın birçok bölgesindeki aşın milliyetçiliğin ve otoriter rejimlerin yeniden hayat bulmasına karşı garantörlük yapan po- lis görevindeydi. Ancak, son dört yıl bu inancı sarstı. ABD, Rus- ya'daki bu tür hareketlerin canlanmasına gözünü kapatıyor uzun süredir. Başkanlık seçiminde alınan sonuç başka deyişle Çum- huriyetçilerin zaferi kalan birkaç umudu da söndürdü. Krem- lin'in Cumhunyetçilerin zaferini kendi zaferleriymiş gibi bay- ram havasında kutlamasına şaşmamak Iazım! (Mosanv Times, Rusya, 9 Kasım)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear