Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 EKİM 2004 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
.CJJVtJilf_JİTİJL ekonomi(Scumhuriyet.com.tr 13
3 yılda 75 milyar dolarlık kaynak yurtdışına aktanlacak, cari açık tehdidi ise sürüyor
BorçbatağıkatmerleniyorEkonomj Servisi- Türkiye' nın,
Ouslararası Para Fonu (IMF) ile
yeni bir üç yıllık program uygu-
lıamaya hazırlandığr2005-2007
yıllannı kapsayan dönemde ger-
çrekleştirmesı gereken dış borç
gen ödemelen şimdiden 75 mil-
yar dolara ulaştı. Ödemenin 21.5
nculyar dolarının IMF'ye yapıl-
ması gerekıyor.
Hazine Müsteşarlığı, Türki-
ye nın, Hazıran 2004 sonundaki
dış borç stokuna göre gelecek yıl-
Iarda yapacağı dış borç geri öde-
• IMF ile yeni bir stand-by peşinde koşan Türkiye, bir yandan yurtdışından gelmesi
beklenen 10 milyar dolan geçmeyen kaynağa odakJanırken gelecek 3 yılda 75 milyar dolar
dış borç ödemek zorunda. Milli gelir açısından dünyanın 20'nci büyük ekonomisi olan
Türkiye. dünyanın en fazla cari açık veren yedinci ülkesi konumuna yükseldi.
me projeksiyonlanna göre. Tür-
kıye tanhinin en yüksek orta ve
uzun vadeli dış borç geri ödeme-
lerinden bırini 31.9 milyar dolar-
la gelecek yıl yapacak.
Gelecek yıl kamu sektörü 17
milyar dolarlık dış borç ödemesi
yapacak. Merkez Bankası'nın
IMF'ye yapacağı ve dolaylı ola-
rak Hazine'nin borcu olan 2.9
milyar dolarla birlikte kamunun
yapması gereken toplam ödeme
19.9 milyar dolar düzeyinde bu-
lunuyor.
Özel sektörü ise gelecek yıl 12
milyar dolarlık bir dış borç öde-
mesi beklıyor.
Bu yıl sonuna kadar ve gelecek
yıl yapılacak yeni borçlanmalar-
la daha da büyümesi beklenen
2006 yılı dış borç ödemelen ise
şimdiden 27.7 milyar dolan bu-
luyor.
Haziran 2004 sonu itibanyla
122.1 milyar dolar olan Türki-
ye'nin orta ve uzun vadeli dış
borçlan için gelecek üç yıllık dö-
IMF: Dünya ekonomisi iyi yolda
Zengin ülkeler
alacağından
vazgeçmiyor
Ekonomi Servisi -
ABD'nın başkenti
Washington"da dün so-
na eren gelişmiş yedı
ülkenin finans ve mali-
ye bakanlannın kahldı-
ğı IMF ve Dünya Ban-
kası'nın geleneİcsel güz
dönemı toplantılannda.
yoksul ülkelenn borç-
lan sorunu çözüleme-
di. Yoksul ülkelenn
IMF ve Dünya Banka-
sı'na olan borçlannın si-
linmesi konusunun ana gündem maddelerinden
biri olduğu toplantının sonucu hakkında bilgi ve-
ren Ingiltere Maliye Bakanı Gordon Brown, bu
yıl sonuna kadar konuyu çözme karan aldıklan-
nı ifade etti.
Öte yandan Uluslararası Para Fonu (IMF) Baş-
kanı Rodrigo Rato. yüksek petrol fiyatlanna kar-
şın dünya ekonomisınin iyi durumda olduğunu
söyledi. Expansion isimli Ispanyol ekonomi ga-
zetesine demeç veren Rato, gelecek yıl petrolün
varil fiyatının 35 dolar cıvannda olacağını söyle-
di. Rato, dünya ekonomisinin gelecek yıl yüzde
4.3 oranında büyüyeceğinı de ifade etti. Yüksek
petrol fiyatlanna karşın dünya ekonomisindeki
enflasyonist baskının az oldugunu belirten Rato.
sağhklı bir büyüme içinde olduklannı kaydetti.
Çin'in ilk kez katıldığı G-7 ülkelerinın finans
bakanlannı bir araya getıren toplantıda. yüksek
petrol fiyatlan ve bölgesel büyüme hızı farklılık-
lannın küresel ekonomideki önemli risk faktör-
leri olduğuna dikkat çekildi.
Rodrigo Rato.
Financial Times'dan uyarlanmıştır
Açık arttırmada 30 sentten fazla veren olmadı
Dünya Bankası 'satılık'
Ekonomi Servia- Dünya
Bankasf nın ızlediği politi-
kalan eleşriren bir si\il
toplum örgürü, bankayı sa-
tışa çıkardı. Ekonomik
Adalet Merkezi isimli ku-
ruluş, küreselleşmenin
olumsuz etkilerini azalt-
mak içın Dünya Banka-
sı'nı internetteki açık art-
tırma sitesi eBay'da satışa
çıkardı.
Satış ilanının başlığında
"Dünya Bankasıantikalaş-
ü(caaşmryor)" ifadesı dik-
kati çekti.
Söz konusu satış haben-
ni veren CNN televızyonu-
na göre. çevreci ve sosyal
eylemcıler, bir uluslarara-
sı kredi kurumu olarak
Dünya Bankası'na uzun
zamandır karşı çıkıyor. Bu
gruplar Dünya Banka-
sı'nın izledıği politikalann
gelişmekte olan ülkelerde-
ki yoksulluk ve çevre tah-
ribatının başsorumlusu ol-
duğunu ileri sürüyor.
50kişiteküfverdi
Dünya Bankası ise kal-
kınma projeleri için sağla-
dığı kredilerin moderni-
zasyon ve ekonomik büyü-
me için hayati önemde ol-
dugunu savunuyor. Açık
arttırma başlangıç bedelı
olarak. Dünya Bankası'nın
Haiti'de bir saatlik asgan
ücret miktan olarak belir-
lenen 30 sent (yaklaşık 450
bin TL) konurken banka-
nın satışa sunulduğu sıteyi
50"den fazla kişının ziya-
ret etmesine karşm 30
sentten fazla teklıf veren
çıkmadı. Dünya Banka-
sı'nın eBay'da satışa sunul-
masının G-7 ülkelerinin
buluşruğu VV'ashington'da-
ki Dünya Bankası ve IMF
toplantılanna denk getiril-
diği ifade ediliyor.
nemde yapacağı toplam ödeme
şimdiden 74.9 milyar dolan bu-
luyor. 2005-2010 yıllannı kapsa-
yan gelecek altı yıllık dönemde
yapılması gereken ödeme ise
95.1 milyar dolar seviyesinde bu-
lunuyor.
Cari açık tırmanıyor
Milli gelir açısından dünyanın
20'nci büyük ekonomisi konu-
munda bulunan Türkiye, bu yıl
12.5 milyar dolan bulacağı tah-
min edılen cari işlemler açığıyla.
dünyanın en fazla açık veren ye-
dinci ülkesi konumuna yükseldi.
IMF'nin. Dünya Ekonomik Gö-
riinüm Raporu'ndaki verilere gö-
re, cari işlemler açığı açısından
2003 yılında 6 milyar 850 milyon
dolarla 10'uncu konumda bulu-
nan Türkiye, bu yıl hızla üst sıra-
lara doğru tınnandı.
IMF'nin tahminlenne göre Tür-
kiye, 12 milyar 504 milyon dolar-
lık cari işlemler açığıyla ABD. In-
giltere, Ispanya, Avustralya. Ital-
ya ve Fransa'dan sonra en fazla
açık veren yedinci ülke oldu.
IMF'nin tahminlenne göre dünya
genelindekı 179 ülkeden 112 si bu
yıl cari işlemler açığı verirken bü-
yük bölümünü petrol ıhracatçıla-
nnın oluşrurduğu 67 ülkenin dış
ödemeler dengesı ise fazlayla so-
nuçlandı.
RekorABDW
IMF'nin tahminlenne göre bu
yıl en yüksek cari işlemler açığı-
nı yıne ABD verecek ABD'nin
2003 yılında 530.7 milyar dolar
olan cari işlemler açığının bu yıl
631.3 milyar dolara kadar yükse-
leceği tahmin ediliyor Ekonomi-
sindeki yavaşlama beklentılerine
rağmen ABD'nin cari işlemler
açığının gelecek yıl da büyüyerek
641.7 milyar dolara ulaşacağı tah-
mın ediliyor.
ABD'nin cari işlemler açığının
milli gelınne oranı bu yıl yüzde
5.4 düzeyinde hesaplanıyor. ABD
bu oranla, açığın GSMH'ye ora-
nı açısından 60'tncı sırada kah-
yor. Cari işlemler açığının
GSMH'ye oranı açısından Türki-
ye ise yüzde 4Te 72'nci sırada yer
aldı. En yüksek tutarda cari işlem-
ler fazlasını, 2003 yılında 136.2
milyar olan cari işlemler fazlası-
nı bu yıl 159.4 milyar dolara çı-
karan Japonya veriyor
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Yine Universite
Üniversiteier yeni bir ders yılına giriyor. Çoğu yıllarda olduğu gibi,
bu yıl da açılışları oldukça sancılıdır. Bu olgu, kaçınılmaz olarak baş-
ka olumsuzluklan doğuruyor.
Üniversitelerin sorunlannın başında öğretim elemanı yetersizli-
ği geliyor.
Hükümet, 2OO3'te üniversitelere verdiği araştırma görevlisi sayı-
sını iyice azaltmıştı. Bu yıl da aynı eğilim sürdürülmek isteniyordu.
2004 Mali Yılı Bütçe Yasaa ile "genel ve katma bütçeliidarelerin me-
murkadrolanna yapılacak açıktan atamalarla bütçe dışındaki kamu
kurvm ve kuruluşlanndan yapılacak nakillerin toplamını", yani alı-
nabilecek yıllık memursayısını 40 bin ile sınıriandırmıştı (m.32/a). Çok
az sayıda öğretim elemanı alma olanağı sağlayacağından bu düzen-
leme üniversitelerin gereksinmelerini karşılamaktan çok uzaktı. Üni-
versitelerden gelen yoğun istek üzerine, hükümet, olumlu birtutum-
la, 17 Eylül 2004'te kabul edilen 5234 sayılı yasa ile, yükseköğretim
kurumlannın araştırma görevlisi kadrolanna yapılacak atamaları bu
sınırlamanm dışına çıkardı. Üniversiteler, araştırma görevlisi kad-
rolanyla ilgili işlemler bu sayının dışında tutulacaktı.
Ancak Başbakanlık, 23 Eylül 2004 tarihli bir genelge ile, tıp dışın-
da, boşalacak araştırma görevlisi kadrolanna aynlan kişi sayısı ile
sınıriı sayıda atama yapılabileceğini belirtiyor. Böylelikle, Başba-
kanlık, 17 Eylül'de Meclis'in kabul ettiği yasal düzenlemeyi. çıkardı-
ğı genelge ile geçersiz kılıyor üniversitelerin elini kolunu bağlamış
oluyor
Genelge ile yasa çiğnenryor.
Yetersızlikleri birtarafa, üniversitelerin, verilen bu kadrolan kullan-
ması, Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığı'ndan atama izni
alınmasına bağlanıyor. 2004 bütçesi üç ay sonra, aralık sonunda
sona ereceğine göre, üniversitelerin, kendi bürokratık ışlemlerini ola-
bildiğince hızlı tamamlasalar da, bu sürede izin işlemlerinin tamam-
lanması olanağı çok sınırlıdır.
Kısaca, bu ders yılında üniversitelerin kadro sıkıntısı, geçen yılla-
ra göre çok daha ağıriaşmış bulunuyor. Sayılar, devlet universitele-
rinde, 2002 yılında toplam 27 426 olan araştırma görevlisi kadrosu-
nun geçen yıl, yani 2OO3'te, yıl içinde çok sayıda fakülte ve yükse-
kokul açılmasına karşılık, 27 053'e düştüğünü; bu yıl da aynlanlann
yerine aynı sayıda araştırma görevlisi alma olanağı bulunmadığın-
dan, toplam sayının 25 binin altına ineceğini gösteriyor.
Araştııma görevliliği, öğretim üyesi fidanlığıdır. Niteliği gereği, araş-
tırma görevlisi kadrolan hızla değişir; özellikle daha ileri düzeyde
araştırma yapmak üzere aynlmalar çok olur. Hükümetin kadro ver-
memesi nedeniyle pek çok universite, aynlan araştırma görevlisi
kadrolannın çok azını doldurulabilıyor; yeni katılan/ayrılan araştır-
ma görevlisi oranı çoğu üniversitede onda birlerde kalıyor. Kı-
saca. üniversiteler, geçmiş yıllann araştırma görevlisi kadrola-
nnı koruyamryor; eksilen kadrolar kadannı bıle işe alamıyor; yerin-
de saymıyor; geriliyor. Araştırma görevlisi yetersizliğinin bir sonu-
cu olarak, çoğu laboratuvar çalışmalannın yapılması olanağı kalmı-
yor; uygulamalı dersler bile neredeyse yapılamaz oluyor.
Devlet üniversitelerinin bir dizi diğer eksiklen var: ancak yeterii öğ-
retim üyesi yetiştirilmemesi uzun dönemde, en önemli ve büyük
olumsuz etkileri olabilecek bir konudur.
Bu ortamda, kimi yeni ve de çok ilginç gelişmeler oluyor. Sayış-
tay, Yükseköğretim Yasası'nın yanlış uygulandığını keşfederek, 15
bin dolayında araştırma görevlisinin yanlış çalıştınldığını öne sürebi-
liyor; böylelikle araştırma görevfisi sayısının yan yanya azaltılması-
nın yolu açılabiliyor. Ek olarak, üniversitelere araştırma görevlisi kad-
rosu vermeyen hükümetin, çelişik birtutum/a yeni devlet üniversi-
teleri açacağı; bu sayının 15-23 arasında değişebileceği açıklanı-
yor. Sonra, vakıf üniversitelerinin devlet bütçesinden daha çok pay
istedikleri haberi y_ayılıyor. Daha sonra da, yükseköğretimi yönetmek-
le görevli olan YOK, kendi içinde yeniden yapılanma adı altında, iç
kargaşaya sürüklenmış bulunuyor. Ve iyice kısırlaştınlan universite,
doğal olarak, bu konularda bile bilimsel bir incelemeye imza ata-
mıyor.
Toplumun sorunlanna bilimsel çözümler üretmesi gereken üniver-
srtenin kendisi giderek ağırlaşan bir soruna dönüşüyor.
Ne denir?
Ülkemizde, onurlu siyasal davranışın, özgürlüğün, aydınlığın, ö zerk
ve demokratik universite uğraşısının çok önemli kişilennden biri olan
Necdet Uğur'un kalbi, geçen hafta, bu gidişe daha fazla dayana-
madı. Ailesinin ve tüm sevenlerinin başı sağ olsun.
yakup@metu.edu.tr
Artık uyum'
değil
'kalkınma'
kredisi
WASHEVGTONA\NKARA (AA)
- Dünya Bankası, Türkiye dahil
gelişmekte olan ülkelere açtığı
kredilerin ısimlerini değiştirdi.
Kredilerin ödeme ve faiz
şartlannda bir değişikliğe
gidilmezken, "uyum kredüeri",
"kalkınma pobtikası kredisi"ne
dönüştürüldü. Bankanın daha
önceki kredileri, daha çok
ekonomik krizleri önleme amacını
taşırken bu yeni kredi şekli,
ekonomik knzlen önlemenin yani
sıra sosyal kalkınmayı da sağlama
amacuıı taşıyor. Bu krediyi
verirken ülkelere uygulamalan
gereken reçeteler vermemeyi
öngören banka, malı destek
istenen projeler ve politikalann
etkinliğini değerlendirerek kredi
verip vermemeyi karara
bağlayacak.
DÜNYA EKONOMÎStNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(«tr.net
PfflL'
PHMJPMORfltS/SABAHCI
DUYURU
ŞİRKETİMİZİN TORBALI SİGARA FABRİKASI'NDA
İMAL EDİLEN
LARK 100's,
LARK BOX, LARK LIGHTS BOX
ÜRÜNLERİNİN PERAKENDE SATIŞ FİYATLARI
4 EKİM 2004 PAZARTESİ GÜNÜNDEN
İTİBAREN AŞAĞIDAKİ GİBİ BELİRLENMİŞTİR.
ESKI PAKET FIYATI = YENİ PAKET FIYATI
LarkiOO's 2,400,000 TL 2,150,000 TL
Lark Box
Lark Lights Box 2,300,000 TL 2,000,000 TL
PHILSA Phılıp Morris Sabancı
Sigara ve Tütüncülük Sanayi ve Ticaret A.Ş.
2,300,000 TL 2,000,000 TL
Asya krizinden sonra, sermaye
hareketlerindeki serbestliği (neoli-
beralizmin iki kutsal ineğinden bi-
rini) sorgulayan (örneğin, Bhag-
wati, Foreign Affaires, Mayıs/Hazı-
ran 1998. IMF 17/03/2003), ama
bu eleştirilerin diğer kutsal ineğe
(serbest ticaret) sıçramasını engel-
lemek için,"ma/ piyasalanndan"
farkını vurgulamaya özen gösteren
neoliberal iktisatçılann sayısı art-
maya, The Economist, "Biraztu-
haf gelecek, ama ekonomik li-
beraller, sermaye hareketlerinin
-sınıriı bir biçimde ve bazı özel
durumlarda- denetlenmesinin
uygun olabileceğini kabul etme-
lidirier" (03/05/ 2003) demeye ba-
layınca. biz sıranın "diğer kutsal
ineğe" de geleceğini vurgulamıştık.
öyle de oldu. Üstelik ikınci "kutsal
ineği" kim kesmeye kalksa beğe-
nirsiniz? Paul A. Samuelson! Ha-
ni şu serbest tıcaretı savunan en
parlak makaleyi yazmakla ünlü, ik-
tisat fakültesi birinci sınıf öğrend-
lerinin ilk öğrendiği isimlerden biri,
Nobel Ödüllü Amerikalı iktisatçı Sa-
muelson var ya, işte o!
Sahlbi ısıran köpek
Paul Samuelson (89), Ameri-
can Economic Association tara-
fından çıkarılan The Journal of
Economic Perspectives dergisi-
nin son sayısında yer alan bir çalış-
masında, "outsourcing" (üretimin
bazı aşamalanyla hizmetlerin dü-
şük ücretli bölgelere transferi) yön-
temiyle, serbest ticaretin, dolayı-
sıyla küreselleşmenin sakıncalannı
vurgulayıp Federal Reserve'in
başkanı Alan Greenspan'ı, yar-
dımcısı Gregory Mankivv'i, Jag-
dish Bhagvvati gıbi ünlü ekono-
mistleri, "popülistpolemikçiyalan-
laryaymakla" suçlayınca ortalık ka-
nştı. Makalenin yayımlandığı hafta
internette konuyla ilgili 4500'den
fazla sayfa oluştu.
Çünkü, The American Pros-
pect dergisinin editörü. Business
Week yorumculanndan ekonomist
Robert Kuttner'in, Boston Glo-
be'daki köşesinden vurguladığı gı-
bi "Amerikalı ekonomistlerin du-
ayeni Paul Samuelson'un serbest
ticaretin faydalannı sorgulaması,
Papa'ntn Meryem'in bekâretini
Sen de mi Samuelson?
sorgulamasına benziyordu". Şim-
di serbest piyasa ayetullahlanna,
bu iktisatçı taklidi yapan dogmatik
sekte, ne olacak? En büyuk ayetul-
lahlardan birinın içıne, tannnın var-
lığı ve mucizeleriyle ilgili bir kurt
düştü, diğer ayetullahlan yalancılık-
la suçlamaya başladı.
Birçok kez vurguladık, hatta ABD
Harp Akademisi profesorlerinin ağ-
zından aktardık. Bu küreselleşme.
1989'un ardından gelmesine rağ-
men, yeni bir çağ değıl, aslında
ABD'nin Soğuk Savaş sonrasında
hegemonyasını korumak için be-
nimsediği dış politikanın bir görün-
tüsüydü. "ABD dünya ekonomi-
si ve siyaseti içinde o kadar et-
kiliydi ki, bu politika yeni bir dö-
nem gibi algılanmıştı" (Bkz: Prof.
James Kurth -ABD, Deniz Harp
Akademisi öğretim üyesi, Deniz
Savaşları Merke-
zi'nde Strateji ve
Harekât Merkezi
direktörü- The
National Inte-
rest, 01/09/2001).
Ancak, bu küre-
selleşme de önce-
kiler (örneğin 19.
yüzyılın son çeyre-
ğindeki) gibi "bû-
yük güçler" arası
çelişkileri derinleş-
tirdi, yeni güçlerin önünü açtı. Böy-
lece bu dış politika geri tepmeye,
"köpek sahibini ısırmaya" başladı.
Samuelson'un sıkıntısı da bura-
dan kaynaklanıyor. Nitekim, Samu-
elson'un yazısını değeriendiren
Christian Science Monrtor, "Kü-
reselleşmenin tehlikelerini gör-
mek için iktisat diplomasına sa-
hip olmak gerekmiyordu" dedik-
ten sonra. "Çin ve Hindistan'ın -
düşük ücretler, ucuz ihracat, ar-
tan teknolojik beceriler- yükse-
lişini" bu yükselişin "ABO'de üc-
retieri aşağı çektiğini" anımsat-
tıktan sonra, ekliyordu: "Ama ün-
lü bir iktisatçı aynı risklere dik-
kat çekince, daha fazla insan
dinlemeye başlıyor. Ticaretin
serbestleştirilmesi sürecini ya-
vaşlatmanın zamanı gelmedi
\
mi?" (16/09).
Samuelson'un sıkıntısı
Samuelson yazısında, "iktisat
yasalanna göre serbest ticaret
her zaman ABD'nin yarannadır"
iddiasını "polemikçi bir yalan"
olarak niteledi. Uzun dönemde,
ABD'nin serbest ticaretten, yarar-
dan çok zarar göreceğıni savundu.
Bu serbest piyasa ayetullahlannın
en önemeli tezinin (serbest ticaret
her zaman, herkesin yarannadır)
yalanlanması anlamına geliyordu.
Ricardo'nun, 'mukayeseli üstün-
lükler' teorisinden kaynaklanan bu
tezin, aslında gelişmiş ülkelenn
(yüksek katma deger içerikli mallar
üreterek) azgelişmiş ülkeleri (göre-
li olarak düşük katma değer içerik-
li mallar üreten) soymasını, "eşitsiz
değişim" sürecinin
de katkısıyla geliş-
miş ülkelere, yapılan
değer transferlerini
gızlemekten başka
bir kıymeti olmadı-
ğını, azgelişmişlik
tartışmalan başladı-
ğından beri biliyo-
ruz. Bu modelin az-
gelişmiş ülkelerde
kronik dış ticaret
açığıyla "borç tuza-
g/na"yolaçtığınıda.
Bu tuzak sayesinde, çevre (az-
gelişmiş) ülkeleri sanayileşmeye
başlasabıle, uluslararası işbölümü-
nün merkez (gelişmiş) ülkeleri ka-
yıran, düzenleyici ilkesi korunabili-
yordu: Üretim sürecinin ana bilgisi
ve göreli olarak daha yüksek kat-
ma değer içerikli mallann üretimi
her zaman merkezin denetiminde
olmalı, fazla mal ve sermaye (aşın
üretim) için kaçış alanı (piyasa),
ucuz işgücü kaynağı olarak kulla-
mlmalıdır. Bu gerçeği, geçen yıl
IMF'nin başekonomisti Ken Ro-
goff bile, Financial Times'taki bir
yazısında "birçok gelişmekte olan
ülkenin, sermaye bütünleşmesinin
(küreselleşme- E. Y) tüm riskierini
almakla birlikte, nimetlerinden fay-
dalanamadığını" saptayarak kabul
etmek durumunda kalmıştı
(01/09/2003).
Ancak kimi "çevre" ülkeleri bu
oyunu, serbest piyasa kurallanna
göre "oynamadılar", Uluslararası
serbest rekabetten faydalanırken
kendi ekonomilerıni denetlediler,
korudular, çoğu zaman yabancı ya-
tınmcılara, "piyasa erişim önkoşu-
lu" olarak teknoloji transferi, doğ-
rudan yatınm şartı uyguladılar. Ço-
kuluslu şirketler de (sermaye je-
opolitik kaygılardan daha çok, kısa
döneme kilitlenmiş bir ilişki oldu-
ğundan) bu ülkelenn sunduğu ucuz
işgücü ve piyasa olanaklanndan
faydalanabilmek için, bu koşullan
kabul etmek zorunda kaldılar. Böy-
lece, nüfus. piyasa potansiyeli ve
doğal kaynaklan açısından çok bü-
yük iki ülke, Çin ve Hindistan, salt
pazar, ucuz işgücü ve ucuz ham-
madde kaynağı olmaktan çıkıp,
outsourcing'den de yararianarak,
yüksek teknolojiye dayalı, dolayı-
sıyla üretkenliği ve katma değer
içeriği yüksek mallann üretimine ve
ihracatına geçmeye başladılar. Bu
ise uzun dönemde ABD sanayiinin
içinin boşalması, ABD ile Çin ve
Hindistan arasındaki ilişkide dış ti-
caret hadlerinin ABD aleyhine dön-
mesi, serbest ticaretin ABD için ça-
lışan bir mekanizma olmaktan çık-
ması anlamına geliyordu.
Herkes aynı kanıda değil. örne-
ğin, Samuelson'un eleştirilerine,
derginin aynı sayısında cevap ve-
ren çaJışmada, Jagdish Bhagvva-
ti, Arvind, Panagriya ve T. N. Sri-
nivasan adlı üç Hindistanlı ekono-
mistin imzalan vardı. Doğal olarak
onlar Hindistan için altın yumurta
yumurtlamaya başlayan "outsour-
cing'Vserbest ticaret tavuğunun
kesilmesini istemiyorlar. The Eco-
nomist de Samuelson'un "kaygı-
lannın, tüm parlakiığına rağmen,
kara tahtada -salt teoride- kalaca-
ğını" düşünüyor (16/09). Ancak,
The Journal of Economic Pers-
pectives'in editörü Timothy Tay-
lor'un, "Samuelson şimdi herkesin
kullandığı o kadar çok ekonomik
model üretti ki, eleştirilerinin inkâr
edilemez bir ağırlığı var'' (New
York Times, 07/09) demesine ba-
karak tartışmanın daha da kızışma-
sını bekleyebiliriz. Sakın şimdi sıra,
neoliberalizmin üçüncü kutsal ine-
ği "merkez bankalannın bağımsız-
lığına" geliyor olmasın?