02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10EKİM2004PAZAR 10 P A Z A R Y 4 Z H A R I [email protected] DavidBeckham'ın ayakkabılan G üz geldi. Havalar hâlâ sıcak. Yaz geri mi döndü, yoksa pastırma yazı mı geldi Stuttgart'a? Sıcaklık hep yirminin üzerinde. Böyle de kalacağa benziyor. Arada sırada karşıdaki ormanda koşu yapmak iyi geliyor. Fakat geçen gün fark ettim, ayağımdaki spor ayakkabılan miadını doldurmak üzere! Yenileri gerekli. Kente indim, König Caddesi'nde spor mağazalannın çoğu. Birinden çıkıp ötekine giriyorum. Güzel ayakkabılar var. Hepsi de ünlü markalar, her gün televizyonda reklamlannı gördüğümüz pahah mı pahalı şık ayakkabılar. Bunlan giydin mi koşmayacaksın, sadece caka satacaksın! Sokak kahvelerinden birine oturup ne yapsam diye düşünüyorum. Kış gelene kadar ormanda koşmak için bu kadar para verilir mi? Karda, çamıırda yazık değil mi bu güzel ayakkabılara? Reklamlardaki dünyaca ünlü basketçiler. atletler, futbolcular gözümün önüne geliyor. Hep sıntıyorlar, giydikleri ayakkabılan övüyorlar, alın alın diyorlar! Neyse kalkayım, birkaç dükkâna daha bakayım. Belki güzel ve de uygun bir şey bulurum. Tam bu anda biri kolumdan yakalıyor. Hızla dönüyorum. Çoktandır görmediğün bir arkadaş. Kısa bir "Ne var ne yok"tan sonra, nereye gittiğimi soruyor. "Gel beraber gidetim" diyorum. "Bana yardnn et" Az sonra da bunu söylediğime pişman "~^~^~ oluyorum. Tam da adamına rastlamışım! Kendime yeni bir spor ayakkabısı almadan eve dönüyorum. Eski arkadaşın anlattıklan bütün keyfimi kaçırmıştı. Cakarta'da bir tekstil fabrikası. Tuntex adı. Futbolculann, basketçilerin, koşuculann, kısacası bütün AHMETARPAD profesyonel ve amatör sporculann ünlü marka spor giyimleri burada yapılıyor. Kann tokluğuna çalışan, çoğu 18-25 yaş arası genç kadın işçiler günde ortalama 3 dolar kazanırken yaptıklan ^ ^ ~ ~ ~ ürünler New York'un, Pans'in, Roma'nın spor eşyası satan şık mağazalarında tanesi 50 dolardan başlayarak alıcı buluyor. Sadece Cakarta'da yapılmıyor bu giysiler. Hindistan, Çin ve kimi Orta Amerika ülkesinde de fakirin fakiri insanlar endüstri zengini spor meraklısının giyeceği şort ve ayakkabılan çoğu kez sağlıksız çalışma koşullan altında nefes almadan yapıyor. Bugün bir Zidane'ın ya da Beckham'ın yeşil sahalarda fhkikten goller atarken milyonlan cebe indirirken giydiği, sıntarak medyada reklamını yaptığı ayakkabının yapımcısı genç kız, bu üründen yanm dolar kazanıyor. Aynı ayakkabı vitrinde 100 dolara alıcı buluyor. Dev şirketler ayakkabı başına reklama 8 dolar harcıyor. "Anlayacağm işçi kıza verdiklerinin tam kirk katmı" diyor yanımda yürüyen arkadaş. Zidane, Beckham ya da benzerleri ise onlarca milyon almadan ayaklanna o ayakkabılan geçirmiyoriar, kamera karşısına çıkmak için yerlerinden bile kıpırdamıyorlar. "Birkaç yıl önce Endonezya'da hükümet asgari ücreti çok az arttmnca blucin ve spor formalan yapan fabrikalar, makmelermi aldıklan gibi Vktnam'a kapağj atmıştL.." Peki, ama spor ayakkabım olmadan nasıl koşacağım ben karşıdaki ormanda? Galiba en iyisi Türkiye'den almak. Nasıl olsa yakında yine Istanbul'dayım. Oradan alacağım ünlü marka Alman ya da Amerikan koşu ayakkabısı Cakarta'da, Hindistan'da yapılmıyor ki! Onlar "Made in Ttorkey!" www.ahmet-arpad.de Ağaçlar ev sahibi olursa"Tk 7"ew York'un ı \ t enhuzur J. V verici mekânı konusunda bir seçim yapılabilseydi, kazanan neresi olurdu bilinmez, ama benım adayım Bryant Park'taki okuma odası olurdu. Açık havada okuma odası olur mu? tlk duyulduğunda imkânsızmış gibi geliyor kulağa. Sanki kapısı ve duvarlan olmayan küçük bir kütüphane burası. Dünyanın en gürültülü kentlerinden birinüı ortasındaki mükemmel bir parkta yaratılan bu mekân gerçekten eşsız. Hiç aralıksız çalan itfaiye ve cankurtaran sirenleri, bağırarak konuşan insanlann sesi, arabalann gürültüsü ve yaklaşan seçim yanşında nutuklar atan politikacılann kavgasından bunalanlar için bir cennet burası. Herkes almış eline bir kitap, kütüphane disiplini içinde okuyor. Neden hemen parkın yanındaki büyük kütüphaneye gitmiyorlar? Parkta kalmayı yeğlemek, özünde doğayla bütünleşme arzusu yatan insanoğlu için hiç de garip değil aslında. Öğle tatilinde yemek yiyenler, parkı gezenler, vakti olan turistler çimenlerin üzerinde duran tekerlekli metal arabalann raflanndaki kitaplann çekiciliğine kapıbyor. Çekiyorlar bir kitabı raftan, oturuyorlar bir sandalyeye ve dalıyorlar kelimelerin gizemli dünyasına... Yayıncılann ve halkın bağışladığı çeşitli kitaplar, parkın gelip geçen konuklanna sunduğu nadide ikramlar gibi. "Hoş geldiniz! Hangi tür Idtaptan hoşlanırsımz? NEW YORK Bu>Tirun, kendiniz seçin, soluklanırken okuyım!" diyor Bryant Parkın ağaçlan. Sabahlan çocuklar için hikâye okuma saatleri, yeni kitaplan yayımlanan yazarlann okurlarla buluşmalan, söyleşiler hep bu yaşlı ve bilge ağaçlann altında gerçekleştiriliyor. Okuma odasının işletilmesi ve bakımı gönüllüler tarafından yapılıyor. tkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana kapalı olan mekân, 60 yıl sonra geçen yıl tekrar halka açıldı. Parkın restorasyon ve bakım işlerini yürüten şırketin direktörü Daniel A. Biedennan, insanlara parkı ziyaret etmeleri için neden göstermeye devam etmek zorunda olduklannı söylüyor. Bryant Park Açık Hava Okuma Odası, işte böyle bir anlayışın ürünü. Bu parkta ağaçlar ev sahibi, biz konuğuz. Savaşlar olsa da, yıllar gelip geçse de, parklardaki ağaçlar, ağaçlardan yapılan kâğıtlara basılan kitaplar ve o kitaplan oluşturan düşünceler yaşayacak. Yüzlerce yıl sonra torunlar, torunlann çocuklan oturacak aynı sandalyelerde ve yine okuyacaklar. New Yorİc'ta yılın en güzel zamanı sonbahar. Yapraklan sararmaya başlayan ağaçlann altında okurlanyla söyleşen yazann yüzü umut saçıyor. Kış gelince kütüphane binalanna gireceğiz yine, ama okuma tutkusu Bryant Park'taki mekânı ilkbaharla birlikte parlayan güneşin sıcaklığıyla yeniden kuracak. kzulal@ yahoo.com i S~^ 7 J Hindistan'da her yıl düzenlenen geleneksel Navrati şenliğine K^J^CAITÖCL #Z l tV ' t a ü * a n "Garba" dansçüaruun vücutlanna yaptırdıklan süslemeler birer sanat yapıtı gibi. Ahmetabad eyaletinin Gucarat kentinde başla^n festival 9 gün sürüyor. Festivak, ülkenin her yanından gelen "Garba" dansçüan katıhyor. (Fotoğraf: AP) ZULAL KALKANDELEN Duvara karşı doğanlar...T"Vz dünyahlar şimdilerde iki A^nesiliz: 1. Duvara karşı U doğanlar. 2. Duvarsız bir dünyaya doğanlar. Ben birincisinden oluyorum. Son Berlin seyahatimde bu durum fazlasıyla kafama dank etti zaten! Sanınm biraz da ben kaşındım. Be kadın, her taksiye bindiğinde "Şimdi doğuda mıyız baüda mı" diye sormanın ne âlemi var? Duvar yıkılalı yıllar olmuş, şehir yerle bir olmuş, Berlin Berlin olalı böyle eziyet, pardon böyle inşaat görmemiş, sırtmdan vinç eksilmiyor; herkes elbirliği yapmış. şehri tıpkı bir gelin gibi 2010'a hazırlarken sen hâlâ duvann derdindesin. Bak, anlatamadık galiba: Duvar yıkıldı! Tamam mı? Yı-kıl-dı. Duvar muvar yok artık! Bende Fantom Duvar Sendromu oluşmuş kardeşim, ne yapayım? Ille de bileceğim, doğuda mıyım, batıda mıyım? Siz istediğiniz kadar yıkın duvarlan, nah yıkarsınız kafamdakini... Allah'tan yanımda beni iflah olmaz bir romantik olarak kabullenmiş arkadaşlanm vardı da gülüp geçtiler bu hallerime. Onlara göre ben, "Hey Berlin Berlin. derdin neydi be BERLİN ŞANSINTÜZÎCV güzelim, kapitalist ejderhanın aklına uyup püskürttün üzerimize duvan" diye yazan aptal bir kız çocuğuydum. Evet bız, duvara karşı doğanlar, kafamızdaki duvarla dolaşacağız bir süre daha. Oraya buraya toslayacağız. Derken bir gün, o malum soruyu sormadığımız gün, iyileşeceğiz. Biz de tıpkı duvarsız bir dünyaya doğanlar gibi olacağız. Gerçekten olacak mıyız? (Ben de öyle tahmin ettim!) Kaldığım otel Doğu Berlin'de. Kahvaltı olmasına rağmen sabah yürüyüşünden sonra değişik bir yerde yemek istiyor canım. Charlotten Sokağı'nda tam istediğün gibi bir yer buluyorum: Kafe Giuseppetti. Garson kız önüme kahve ibriği ve tereyağını koyunca birden Heinrkh BöU'ün romanlanndaki gibi bir duyarhhk kaplıyor içimi. Gerçi garson kız farklı, çikolata rengi ayaklanna sürdüğü kan kırmızı ojesı ve parmakarası terlikleriyle BöU'ün Ahnanya'sında pek de rastlanmayacak türden bir Latin dilberi havasında. Kafe oldukça tenha. Karşımdaki masada genç bir çocuk oturuyor; çok genç ama şık! Öğrenci olması gereken yaşta. ama değil! Şimdi böyle bir tür var; erkek olmayı öğrenemeden işadamı olan. Takım elbise-kravatlı, kalın camlı ama marka gözlüklü ve ürnaklan yenmiş elleriyle yaktığı puronun dumanını nereye savuracağını bilemeyen bir çocuk. Kapitalist dünyanın yetiştirip metropollere saldığı Küçük Lord Faunİeroy'lar... Neyse, zaten bu başka bir öykümün konusu... Böll'ü ilk kez yıllar önce bir magazin dergisinde çıkan öyküsüyle tanımıştım: Yağ Lekelen. Bir inşaat mühendısinin öğrencilik yıllannda çıktığı pasaklı Erica'nın arkadaşıyla evleneceği günü anlatır öykü. O zamanlar her yerde lekeler vardır, adamın kulaklannda kireç, çarşaflannda yağ lekeleri... Günün birinde o da herkes gibi lekesiz bir evlilik yapmak uğruna terk eder Erica'yı. Ancak bu kızın evleneceği gün, ağlamasına engel değildir ki... Hesabı isteyip kalkarken kahvalhya seksapehni katan Latin dilberinin bir Türk kızı olduğunu fark ediyorum. Itiraf ediyorum, bu kadannı ben bile tahmin edememiştim. Gerçekten farklı diye düşünüyorum, BöU'ün Almanya'sından, belki de hepimizin Ahnanya'sından farklı bir Almanya bu... Semazenler Indianapolis'te / ndıanapolis'te geçenlerde semazenlerin beyaz, uzun etekleri ızleyenlerin başını döndürdü. Butler Üniversitesı'nin gösteri salonunda, yaklaşık iki bin kişi Mevlana'nın "Gel, yine gel, kim olursan ol gel" dizelenyle tamştı. Aslında semazenlerin ve onlara eşlik eden Mevlevi müzisyenlerin Amerika'daki ilk gösterilen bu değildi. Konya'dan yola çıkan dervişler sekiz büyük kentte gösteriye gehnişler, haftalardır döne döne o kent, bu kent dolaşıyorlardı. Dünyamn neredeyse yanşında bir dine ve ona bağlı olanlara duyulan tepkınin arttığı, güvensızlığı ve çatışmayı doguran önyargılann yükseldiğı, Batı'da ve Amerika'da toplumsal yaşamı derinden etkileyen bir söylemin oluştuğu böyle bir dönemde semazenlerin buraya gelişi, uygarca bir ıleti gibıydi. Bunu, üniversite hocalannın aralannda çoğunluğu oluşturduğu meraklı bir ayduı kitlenin orada oluşundan ve derin bir sessizlik içinde, kendileriyle hesaplaşır gibi suskun, ama daha çok şaşkınlıkla izlemelerinden anlamak zor değildi. Elbette Türkçemizdeki deyişlerden birini kullanarak, oradaki kendi durumumu açıklayabilirim: Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi! Kırk yılını Türkiye"de geçirdikten sonra, sen kalk, devasa mısır tarlalan ortasmda yükselen bu modern kentin bir üniversıtesinde, sekiz yüz yıldır Anadolu'ya ve kültürümüze ait bir gösteriyi burada izle. Ama gecikmiş ohnası, hiç olmamasından iyiydi. iyi ki izlemişim: Amerikan Türk Dayanışma Deraekleri'nın ve Holy Dove VakfVnın ortaklaşa düzenlediği gösteride semazenler INDIANAPOLIS MAHMLTŞENOL dakikalarca kudüm. ney, tef. kanun ve ut eşlığinde dönerken salonun sessizlığınde ben de "tefekküre" daldım. Ülkemı, ıçınde olduğu zor koşullan, ne oraya ne buraya ait olamayışımızı semazenlerin zanf, mistik, etkileyıci dönüşlerini seyrederken belleğımden geçıriyordum. Bir tek şey ülkemin buradan görülen durumunu açıklamaya uygundu: O an, "tki arada bir derede kalmış'' olduğumuzu duyumsadım. Mevlana'nın şu dizelenyle yüz yıllık yalnızlığımızı açıklamaya mı gehnışti semazenlerimiz: "Ne doğuyum ne baü, ne denizim ne kara, ne Hıristiyanım ne Yahudi, ne Müslüman ne de puta tapan_" Bunlan düşünürken sahneden yükselen bir ezan sesiyle kendime geldım. Mevlevi müziği birden kesilmiş, semazenlerden biri gür sesiyle ezana başlamıştı. Sonra yine semazenler döndüler, döndüler. EvTensel banşı, dostluk ve kardeşliği ögütleyen Mevlana Celaleddin-i Rumi aym zamanda bir hoşgörü insanıydı. Iranlı Ömer Hayyam'dan çok etkilendıği söylenir. Hayyam da şarapta aşkı ve yaşamm anlamını aramıştı... Semazenlerin gösterisinden çıkarken Purdue Üniversitesi"nde görevli tanıdık bir Türk profesör kalabalıkta yamma yaklaşıp koluma girdi, "Haydi gel, gidip bir şarapevi bulahm" dedi. Yıldızlı bir Indianapolis gecesinde şarapevi aramaya çıktık. Bir ara gökyüzüne baktım; Büyük Ayı Takımyıldızı, biz gösterideyken olduğu yerden kalkmış, bir başka yere geçmişti. Döne döne yer değiştiren ötekı vıldızlarla birlikte... MİLLİ PİYANCO CEKİLDİ 1 trilyon llra 236437 SOmilyarlira 503549 10 mllyar llra 659320 5 mllyar llra 015795 186650 1 mllyar 029072 074548 111545 310900 461326 600mllyon 000633 020442 020872 028205 031346031709 035101046104 052942 060831077241096296 110720111593 123239126481 131281 136326143855144758 146342 146469 P5610 190992 198688 200630209195 211460 215266 216863 234488 236689 238039 249003 266024 269656 272113 2^7837 279285 283207 283336 285845 288342 288899 295395 303329306674311163 319669 321166 336067 345303 346937 356019 357421359484 364381 3^1017377395 386811 393100 422070 423989 445143 447957 449282 456344 457048 461759 462766 464652 468568 480019 485440 491970 498795 507483 509332 516831520674 523399 524987 538772 541886 542854 545048 553836 555624 577458 587325 592201 594474 604863 654402 662647 670570 681826 684155 686423 687933 500 milyon lira 017523 02O952 025884 028O14 032447 040448 046541 046596 062952 063920071782 075801 078755 105536 106392 109739 128392 135100 142876 145655 151415 162175 P5436 178731 184909 186532 187889 188975 194703 196540 198879 200832 203569 21036^ 216509 225584 247888 254860 2592^9 287758 289873 294015 294383 300529 301666 30819i 3103^9 3)2222 320423 323675 343729 344639 348162 35898 7 364810 366720 367014 371448 376068 376509 379169 394090 394829 398106 402632 410347 4118^3 433609 436021 436889 446816 448300 452551460167 460703 461107 464315 470644 472950 473303 484914 499463 524889 530159 536954 543956 5735"'3 588064 591298 603820 620930 624302 625096 627445 632631 636087 651210 655431 664043 693342 400 milyon llra 013903 017298 023803 024173 O27320 031812O42597O45126 050941051279 067403 071125 077591084514 086492 118429 122266 133887 135849 139077 142477 144464 157455 16027 l 186788 187427 191863 200548 2049^8 217285 220252 220646 220878 224261 237927 244080 2536 7 1 263963 267954 288366 298895 308525 309141 318743 328533 330617 337656 356660 35^736 371374 37 7120 377750 392555 409424 412257 412900 413871437832449110 451814 452260 460336 461360 463441 46'7 245 469373 473520 478753 486052 497796 517969 518401 525819 533701 535782 540816 552138 554219 555339 560448 561535 569831 571022 572353 588167 593224 598040 599392 600366 605065 606033 615006 652574 653068 667423 678987 683226 683354685051 699311 20 mflyon llra 035 219 292 329 650 680 12 milyon llra 16 19 33 47 Amortf 0 ve 7 Düsledlğlnlz tatil gerçek oluyor!.. AğahanMımarlık Ödüllü Ak)aka yöresinde... GÖKOYA. dünya güzeli bir belde . Bır yanda çam ağaçlan. bir yanda masma\ 1 bir denız. Buz gibi kaynak sulan arasında doea ıle başbaşa bir dinlence Bu dınlence yennin adı YUCELEN HOTEL • Denıze sıfır • Denız ve orman manzaralı • Özel plajlı • 250 yataklı • Tüm odalarda Klima, Mınıbar. Televızyon, Telefon, Saç kurutma makınesi, Banyo ve Balkon mevcuttur • 3 açık ( 2'sı yetişkınler, l'ı çocuklaı ıçın) vüzme havuzu, 1 kapalı ısıtmalı yüzme havuzu. • Su sporlan (Wind surf, kıteboard . ) Rezervasyon ve daha fazla bilgi için: Tel: 0.252 243 51 08 - 243 54 34 Faks: 0.252 243 5435 e-nıail: gokovaıı yucelen.com.tr www.vucelen.com.tr Tatil için bir yer mi anyorsunuz? Bozburun'a geün... Ege'nin Akdeniz'le kesiştiği bu kıyı beldesinde "Möwe Hotel/Restauranfta dingin bir yaz tatili geçirebihrsiniz. Bülent Ortaçgil şarkılan... Masada Cumhunyet... Rakı şişesinde kitap... Bir telefon veya tıklayın! MÖWE Hotel-Restaurant 48710 Bozburua'Marmaris Tel ve Fax: (0252) 4562661 www.moewe-tr.com MANASTIRHAN BOUTIOUE OTEL "KAZDAĞI ETEKLERİNDE BİNPINARLI İDA'da DOĞA SEVİNCİ, DENİZ TUTKUSU İLE FARKLI YAŞAM için MANASTIRHAN'da konaklamak ayrıcalıktır. ALT1NOLUK 0266 388 45 20 - 22 - 23 web. srte : www. manastirhan.com KAYSERİ1. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2003'998 Davacı Burhan Ünal tarafindan davalıJar alevhıne Kaysen ilı, Kocasınan ilçesi Gazıosmanpaşa Mah. 45 parsel. Kaysen ıli Sümer Mah. 62 parsel ve Yozgat ılı Esenlı kasabası 4762, 1548. 4'7 64, 249, 960'da kayıtı taşınmazlann ortaklığının gıderilme- si için dava açılmış olup. taşınmazlarda hıssedar olan ve davaya dahıl edılen Nahıde Sibıer tûm aramalara rağmen adreslerine ulaşılamadığı ıçın ilanen teblıgat vapılmasına karar verilmış olup ve duruşmamn atılı büunduğu 04.11.2004 günü saat 9.00'da bızzat kendilerinin gelmeleri veya bır vekille temsıl ettırmelen, aksi takdırde davaya yckluklannda devarn olunacağı ve karar venleceği hususu. duruşma günü ve dava dılekçesı yenne kaım olmak üzere ilanen teblıe olunur. Basın. 44841
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear