25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
4EYLÛL2003PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - CHP'de kuruttay hesaplan başlamış... "Deniz Bavkal hesabını coktan vapmıstır!" Gurka Turka f Prof. Dr. Erol Ma- nisalı: "Gurkalar, Ingilizinsömürge- ci ordusu ile Ça- nakkale'de karşı- mıza geldiler, Süveyş'e çıktlar, 1979KıbnsBa- rış Harekâtı nda yine karşımızda Ingiliz bay- rağı attında durdular. Son olarak efendileri In- gilizlertarafından Irak'a göndenldiler... Şimdi de Irak'ta Gurkalann yanı- na bizim askerimizi isti- yoriar. Bizi Gurkalaştr- mak istiyoriar.Turkalaş- tırmak için oy isteyenler emperyalizmin ve batı kapttalizminin hizmetin- de Mehmetçiği Gurka- laştınyorlar. Biz, yıllar önce bağımsızlık iste- yen Cezayir'e karşı iş- galci Fransızın yanında yer alarak Atatürk'e ve Cumhuriyet'e ihanet et- tik. Şimdi de Mehmetçi- ği Gurkalaştırarak, komşumuz Irak'a karşı emperyalizmin yanında mı yer alacağız?" Marifet Jbrahim Ormancı: |"Şu ABD Baş- kanı George W. Bush ne marifetli adam; on par- mağında, on kara!" urizmcı dostlardan Deniz Tüfekçi, biraz Hey- beliadalı olarak, biraz Fener Rum Patrikhane- si'ni dini gruplara gezdırmiş olarak ama da- ha çok Atatürk'ün "Bu ülkeye her şeyden ön- ce vatandaşlık bağı ile bağlı olmamız" öğretisine ina- nan bir birey olarak Heybelıada'da açılması istenen ruhban okulu konusunda bir şeyler söylüyor: "Rum Ortodoks Patrikhanesi son yıllarda, özellik- le de Fener Rum Patrığı Bartholomeos un kurumun başına gelmesinden bu yana kendilerini 'ekümenik' yani tüm dünyadaki Ortodokslann ruhani lideri sıfa- tıyla anmaktadırlar. Ancak Lozan Antlaşması'na gö- re böyle bir tanım mümkün değildir; bu tür istemler Lozan'da kabul edilmemiştir. Denebilir ki, dini bir konudur, ilgili cemaati ilgilen- dirir, kabul edip etmemek o cemaatin bileceği iştir. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil; asıl amaç papa- lık gibi bir kurum haline gelip, dini gücün ötesinde si- yasi güce kavuşmaktır. Ruhban Adalılartarafından 'papaz okulu' olarak bilinen bu okulun açılması için görüşme yapan Patrik Bartho- lomeos, Dışişleri Bakanlığı'nın okulun YÖK deneti- minde ilahiyatfakülteleri gibi birdüzenleme içine alın- masına 'Lozan Antlaşması'na göre azınlık okulu sta- tüsünde olduğu için' karşı çıkmıştır. Ne gariptir ki, işi- ne gelince hemen aklına 'Lozan' gelen, işine gelme- yince 'oyun bozan' konumuna düşen ak sakallı, nur yüzlü Patrik gerçek arzusunu neden söyleyemiyor, anlamak zor. Biliyorsunuz, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ilk cumhur- başkanı Makarios, Heybeliada Ruhban Okulu me- zunudur. O dönemde yurdumuzda yaşayan Orto- doks vatandaşlanmızın yanında Yunanistan'dan da gelen çok sayıda öğrenci yüksek din eğitimini adı ge- çen okulda alıyordu... Ancak bugün Patrik Bartholo- meos'un ısrarlı takibini gerektirecek ne o sayıda Tür- kiye'de Ortodoks vatandaşımız vardır, ne de böyle bir okulun Türkiye'de açılması gibi bir gerçek ihtiyaç söz konusudur. Türkiye'nin Atina, ya da Selanik'te ilahiyat fakültesi açmaya çalışması ne derece mantıkhysa, benzer sav Heybeliada'da papaz okulunun açılması ile aynı man- tık ıçindedir. Çabalar ne yazık kı laik demokratik Türkiye imajını zedeleyecek, toplumları gizli amaçlar uğruna birbinne düşürme çabasından başka değildir. Gerçek din adamlannın toplumlan karıştıracak bu tür çabalar yerine toplumu bırbirine yapıştıracak ça- lışmalarda bulunması bu ülkenin vatandaşlannı da- ha mutlu edecektir. Hükümetin laiklik karşıtı kimi ça- balara örtülü ya da açık destekleri, görülüyor ki top- lumu farklı dini inançlann temsilcilerince siyasi güç elde edilerek kıskaca almasına olanak tanımaktadır. SESSÎZSEDASIZÇ) Yüksek Yerilim Hattı erdincırtkui" yahoo.com Yolunu şaşınrsan sevin... Demek ki gidebilecek birden fazla seçeneğin var! Okullara Almanca öğretmeni atanmıyor Çukurova Üniversitesi Eğitim Fa- kültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tahir Balcı'nın öğrencileri adına Milli Eği- tim Bakanı'na gönderdiği mektuptan: "Bilindiği üzere yaklaşık 20 yıldır Al- manca öğretmeni atanmamaktadır. Veliler ve öğrenciler, Ingilizce dışında- ki dillenn hiçbir yararının olmadığı yö- nünde koşullandınlmaktadır. Buna kar- şın Almanca okumak isteyenlere yet- kıliler 'sınıf yok, Almanca öğretmeni yok1 gibi bahanelerle bu olanağı ver- memektedir. Bu çelişkinin arkasında, çağcıl sömürü düzeni olan küreselleş- menin boyunduruğu altında bilinçli ya- yılan Ingilizce-Amerikan virüsü yat- maktadır. 'Küre'yalnızAngloamerikan- lardan oluşmamaktadır. Bu kürede Türk kültürü de, Alman kültürü de var- 9 dır. Hele hele AB'ye girmek istedi- ğimiz için ve Almanya'da yerleşik yaklaşık 3 milyon Türt< nedeniyle Al- manya ile deyim yerindeyse kan bağı- mızın ve yeni Altürk (Alman-Türk) kül- türünün oluştuğu şu yıllarda Âvru- pa'nın en yaygın dili Almancayı okul- lardan kovmak sağgörüyle bağdaş- maz. Kaldıki Almanca özellikleturizm, arkeoloji, hukuk bilimleri açısından da en önemli dil konumundadır. özetle: Sayın bakana düşen en önemli görevlerden birisi, daha çağdaş eğitim ve öğretmen politikaları geliştir- mek, dil ve kültür sömürüsünün önü- ne geçmektir. Bunun için 'tek yabancı dil, tek kültür' bağnazlığından vazge- çilmelidir." Bilinıin Islartılaştırdması Prof.Dr.FATMAEStN Gazetelerde okuduğuma göre sayın Prof. Dr. Gürol Ir- zık, Felsefe Kongresi'nde sunduğu "Bilim ve Yarattığı Sorunlar" isimli bildirisinde, bilimin Islamlaştınlması çaba- larına da değinmiş. Bildiriyi okuma veya dinleme olana- ğım olmadığından bu çabala- rın neler olduğunu bilmiyo- rum. Fakat bu konuyadeğinil- miş olmasının bile önemli ve gerekli olduğuna inanıyorum. Özellikle de ülkemizin için- de bulunduğu günümüz ko- şullarında! Çünkü günümüzde Islam- laşma doğrultusunda hızla Ilerleyen bir siyaset hüküm sürmekte ülkemizde. Dini eği- tm veren okullardan yetişen- lerin önlerinin açılması ve bu kışilerin yaşamın her alanında etkin duruma gelmelerini sağ- layacak koşulların yaratılması çabaları büyük bir gayretle sürmekte. Tabii ki, bilim de bu gianın dışında kalmayacaktır. Zaten YOK'te yapılmak iste- ren değişiklik de bunu gös- termektedir. Inancadayalı bil- glerle donatılmış birinin bilim- sel görüşü benimsemesi nümkün mü? Tabii ki mümkün değil! Çünkü bilim "neden" ve 'nasıl" sorularına yanıt arar; ceneye, gözleme, kanıta da- ^anır. Ayrıca sürekli değişim i;indedir. Deney ve gözlem- hrte yeni bulgular ortaya çık- tKça, o konudaki görüşlerde cegişebilir; hatta zaman za- nan bir önceki görüş tümü ile Rddedilip, yeni bulgular ışı- çnda yeni görüşler ortaya ko- rur, yeni yorumlar yapılır. Halbuki din inanca dayanır; jeden ve nasıl sorulannı içer- rıez, yani önerdikleri ve kural- fen sorgulanamaz. Aynca de- çşim de içermez. Kutsal ki- iplar bugün de binlerce yıl cnce yazıldıklan şekliyle oku- wr, yorumlanır. Hıristiyan dünyası, orta ağda dini inançlarla bilimsel elişmelerin nasıl engellendi- kıin, bilim adamlarına nasıl ikence yapıldığının ayırdına varıp, Aydınlanma Devrimi ile din ve bilimi birbirinden ta- mamen ayırmıştır. Fakat Is- lam dünyası bu gerçeği he- nüz tam olarak kavramış de- ğildir. Bilim ve dinin birbirleri ile özdeş olduğuna inanma- nın yani sıra, Kuran'ı bilim dünyası için bir referans ola- rak görme eğilimindedir. Ku- ran'daki bazı ifade veya söz- cükler inanılması güç bir can- bazlıkla yorumlanarak, Ba- tı'da süregeimekte olan hızlı bilimsel gelişmelerin Ku- ran'da zaten yazılı olduğu id- dialan hızla artmaktadır. Ne- dense bu yorumlar hep bilim- deki yeni buluşlann ve geliş- melerin ardından yapılır. Baş- ka bir deyişle gelecekteki bir keşfi işaret eden bir ifadeye veya sözcüğe rastlanmaz. Bu iddialann, Batı'daki hız- lı bilimsel gelişimin gerisinde kalmış olmanın ezikliğini yok etme isteği veya Islam dininin yüceliğini vurgulamak için ya- pıldığı düşünülebilir. Fakat ne yazık ki, bu iddia sahipleri için- de konulannda başanlı olmuş, öğrenim düzeyi yüksek kişiler, hatta dallannda şohret olmuş bazı profesöıierde bulunmak- tadır. Bunu anlamak güç ol- duğu kadar düşündürücüdür de. Çünkü bu durum ülkenin gelecekteki bilimsel düzeyi için kaygı vericidir. Sayın Prof. Dr. Irzık'ın da de- ğindiği gibi, Pakistan bu ko- nuda çarpıcı bir örnektir. Isla- mi ilke ve değerler doğrultu- sunda yeni bir bilim ve tekno- loji anlayışı ortaya koyma ça- basına girmiş ve bilimde geri kalmışlığın bir uç örneğini or- taya koymuştur. Pakistanlı fizikçi Pervez Hoodbhoy, "Islam ve Bilim" isimli kitabında, Pakistanlı bi- lim adamlannın ulusal veya uluslararası kongre ve toplan- tılardasunduklan, Kuran'daki ayetlere dayalı bilimsel bildiri- lerinin gerçeğe ve bilime nasıl ters düştüğünü çarpıcı örnek- lerie anlatmaktadır. Yakın birgelecekte ülkemiz- de de benzer bildirılerin gün- deme gelebileceğini düşün- mek bile ürkütüyor insanı. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇ AK behicakc turk.net ÇtZGtLlK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci a mynet.com r r r HARBt SEMİH POROY semihporoy(h yahoo.com HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİN ANKARA 6. AİLE MAHKEMESİ'NDEN İLAN EsasNo: 2003'855 Davacı Servet Dilsiz tarafindan Metin Dilsiz aleyhine açılan ten- fız davasının verilen ara karan gereğince; Davalı Metin Dılsiz'in C3 A Blok No: 17 Konutkent 2 - Ankara adresine tebligat çıkartıldığı, lebligatın davalıya yapılmadan iade edıldiğı, Emnıyetçe yapılan araştırmalarda da adresinin tespit edilemedıği anlaşılmıştır. Dava dilekçesinin bu da^ıya HUMK'nun 213. maddesı gereğince ilanen lebliğine karar verilmiştir. Duruşma 24.09.2003 günü saat 09 25'e bırakıhıuştır. Dııruşmaya gelmediğiniz veya kendûıizi vekille temsil ettirmediğiniz, ibraz etmek istediğüuz belge ve delillerinızi duruş- ma gününe kadar ibraz etmediğiniz takdirde yokluğunuzda karar \erilecektir. Işbu ilan davetiye yerine kaim olmak üzere ilanen teb- hğ olunur. 26.08.2003 ' Basın: 41280 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 4 Eylül wictc.miuntaz-arikan.com ENERJ/ BAĞfMSIZLIĞ/MA DOĞRU.. SAHİBtNDEN SATILIK YAZLIK Çatalca Bınkılıç Doğanyamaç sitesinde seçkın bır ortamda /an olimpik yüzme havuzlu 500 m2 bahçe içmde triplex villa Tel: 0542 533 63 47 /LGtMÇ . soıv y£Mf R£SE/VZCH <4M> &E!/ELOPAA£NT ÜÇ AYgf DEV/eeDe £L£ AUM- )/ & g) oeu- YAPAY PETflOL. İt-E PET/SOL ELPE E&JCMe P&OG/SAML/4&İ SÖZ. KOMUSU &&İU&CEAJ, İLe&i £>EV- GEDE GÜA/EÇ eNERTiSl OSTÜA/PB DU- : BU £VE£j-i UEkn UCUZ,HEM ÛE UZUU Ü DÜZ ÇtZGt ÜMİT ZİLELİ f Asker Gitsin, Dolarlar Gelsin!./ Şu işe bakın!.. ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Richard Myers, VVashington'daki Türk Silahlı Kuvvetleri Ataşeliği'nin 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyo- nuna katılmış!.. Başkan Wilson mezarında ters dönmüş olmalı!.. Türklerin zaferi karşısında en bü- yük hayal kırıklığını Ingiltere ile paylaşan ABD de- ğil miydi?.. VVilson Hazretlerinin o meşhur prensip- leri (ki satır aralannda barbarTürkleri Anadolu'dan def etme, Ermenilere devlet sözü filan vardı) çöp tenekesine gitmemiş mıydi?!.. Amerika o öfkeyle ve de bazı maden imtiyazlannı alamadığı için Lo- zan Antlaşması'nı veto etmemiş miydi?!.. Ayrıca, yanılıyorsam affedin, ben daha önce bir ABD Ge- nelkurmay Başkanı'nın 30 Ağustos resepsiyonu- na katıldığını duymamıştım... - Hayret ki, hayretü! Daha da şaşırtıcı olanı, resepsiyona Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in de katılıp, etrafa gülücüklerdağıtması!.. Dahadün, işbirlikçileri aya- ğına çağınp "Türkiye özür dilesin" diye demeç veren, tehditlersavuran, askerlerimizin başına çu- val geçirilmesinin baş sorumlulanndan biri olduğu bilinen ABD'Iİ şahin, yanına en yüksek rütbeli as- kerı de alarak 30 Ağustos zaferini kutlamaya gidi- yor... - Riyakârlık sözcüğü işte tam da böyle durum- lar için üretilmiş!.. • • • Aslında taşlar yerine oturuyor... ABD'nin niçin öylesine öfkelendiğini artık biliyo- ruz; 2. tezkere, ABD'nin kuzeyden Irak'a girmesi için değil, en az 90 bin askerin Türkiye'de konuş- lanması, en yaşamsal noktaların işgal altına alın- ması içindi!.. Bütün her şey Irak'ın işgali sonrasın- da Türkiye'nin "koç başı misyonunu" yüklenme- si, olmazsa işgal güçlerince zor kullanarak "ikna edilmesi" üzerine kurulmuştu... Tezkere kabul edilseydi Türk askeri asla Kuzey Irak'ta yer alma- yacak, planın daha sonraki aşamalannda, örneğin bugünler için rezervde tutulacaktı... Ancak, tezkere reddedilince planlar da tepetak- lak oldu!.. Irak işgali sonrası uygulanacak senaryo boşlukta kaldı. Şimdi ABD ve işbirlikçileri o boşlu- ğu doldurmaya çalışıyor!.. Daha iki ay önce işbir- likçiler hiç utanıp sıkılmadan aynen şöyle yazıyor- lardı: - ABD'nin Irak'ta Türk askerine ihtiyacı yok, ama biz mutlaka orada olmalıyız. Bunun için bizgidip onların kapısını çalmalıyız. Hiçbir şe- kilde 'abartılı isteklerde' bulunmadan hertür- lü işbirtiğine hazır olduğumuzu anlatmalıyız... Bütün söylediklerinin yalan olduğu, ABD'nin hem de acilen asker istediği kısa sürede ortaya çıktı. Amerikah şahinler, bir an önce Türk askeri istedik- lerini açıkça söylemeye başladılar. Dünya Banka- sı'nın ve IMF'nin hangi rolü üstlendiği de, 8.5 mil- yardolariık kredinin "Irakmeselesine" bağlanma- sıyla bir kez daha net biçimde anlaşıldı!.. • • • Son durumu gelince... önce gerçekçi olalım; Türkiye Irak'a asker gön- derecekl.^Hem Tayyip Bey'in, hem Genelkurmay Başkanı Özkök'ün açıklamalan kaçınılmaz sonu işaret ediyor!.. Bana sorarsanız, perde arkasında anlaşma bile sağlanmış durumda... Ancak halle- dilmesi gereken ufak bir pürüz var: - Türk halkının ikna edilmesi!.. Işbiıiikçi kalemlerşu sıralar, harıl hanl bu yolu dö- şemeye çalışıyor!.. Vatan toprağı hezeyanlan, as- ker elbisesini henüz çıkaran yurtsever komutanla- ra yapılan seviyesiz saldınlar, Kuzey Irak'taki Türk- men katliamını Irak'a asker gönderme yolunda kul- lanma çabalan hep aynı senaryonun parçalan... Peki, Irak'taki kaos, patlayan bombalar, Sünni- Şii savaşının ilk kıvılcımlan, hergün ölen askerler... 170 bin kişilik gücün beceremediğini, hem de en kanlı bölgelerde 10 bin Türk askeri nasıl becere- cek?.. Zaten halktan saklanan nokta da bu; bugün 10 bin, yann 100 bin Mehmetçik... Hele birgirsin, nasıl olsa çıkış yok!.. Hem işbiriikçi ne diyor: -Asker, gerektiğinde ölûr... Savaşmayan or- du erkekliğini kaybeder... Asker gitsin, dolar- lar gelsin!!! Eposta: umitzileli'ittnet.net.tr B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: V Eski Türk- lerde demirci ve zanaatçı ustalanna. esnaf temsil- cilerine veri- len ad... llgi eki. II Tann- tanımaz... Acılar, ayn- lıklar, sevgi- lerüstüneya- 9 kılmış türkü. 3/ Çiçekleri katmer- li ve mor renkte olan bir tatula türü. 47 "— - Uygur": Deneme yazanmız. 5/ As- ya'da bir ülke... Ke- 5 di ya da köpek yav- 6 rusu. 6/ Küçük boy- lu, uzun ve ipeksi 8 tüylü, sarkık kûlaklı 9 bir köpek cinsi... Telefon sözü. 7/Eli işe yatkın, becerikli... "OrdinarjTis" lakabıyla da tanınan rutbolcumuz. 8/ Bir tür tuzsuz ve yumuşak pey- nir... Tantal elementinin simgesi. 9/"Eve ekrnek- le — götürmeyi / Böyle havalarda unuttum" (Or- han Veli)... Manisa ilinde, "ulusal park" kapsa- mına alınmış dağ. YUKARDOAN AŞAĞIYA: 1/ Hun hükümdarlannın unvanı. 2/ Soyundan ge- linen kimse... Yakaya takılan ve bir kuruluşun simgesi sayılan ufak metal nesne. 3/Göz ahcılık, parlaklık... Lütesyum elementinin simgesi. 4/Sin- cap. 5/ Değerli madenlerin saflık derecesi... ABD'li tanınrruş bir rock müzik grubu. 6/ Güzel ve uyumlu ses, ezgi... Silindir biçiminde bir tür başlık. 7/E\Ten. 8/Bıçak, kılıç gibi kesici araçla- nn kabı... Bildirme yazısı. 9/Parola... "Nevzat#- —": Ressamımız.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear