25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2003 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Ordu ve Cumhuriyet KEMALİSTdevrimin başansı, büyük devrimcinin aynı zamanda büyük asker oluşundan kaynaklanır. Mustafa Kemal, cumhuriyetin tohumlarını içeren meclisli yönetim formülünü Sakarya direnişi ve Dumlupınar zaferiyle taçlandırmasaydı, kurduğu devlet öylesine gürbüz doğmaz ve böylesine uzun yaşamazdı. Istilacıların donatıp Ankara üzerine yürüttükieri küstah Yunan ordusunun perişan edilerek denize dökülüşüdür ki, içte ve dışta, dosta ve düşmana devrimın özündeki sağlamlığı kabul ettirmiştir. 0 öz, bugün de, başlangıcındaki cumhuriyetçi düşüncenin doğruluğu ile o düşünceye bekçilik eden askerin güçlülüğünden oluşur Temelindeki harç böyle olmasaydı, cumhuriyet çoktan yıkılmış olurdu. Cumhuriyet düşmanlarının, yarım yüzyıldır, bir yandan açıktan açığa çabalarla o doğru düşünceyi kemırirken, bir yandan da sinsi yollarla askerin gücünü zayıflatmaya çalışmalan bundandır. özgürlük adına laikliğın kuşa çevrilmesi ile demokrasi adına sistemdeki asker ağırlığının azaltılması arasında neredeyse gözle görülür bir bağlantı yok mu? Süreklı ödün isteyen Avrupa, dincı eğılimlerini bal gıbı bildıklerine bir yüzüyle gülümserken, bir yüzüyle de bunca tehdit altındaki bir ülke için doğal yetkilere sahip kılınmış Milli Güvenlik Kurulu'na boşuna mı kaş çatıyor? Sevr paçavrası ile Kıbrıs ve Ege üzerındeki Helsinki örtüsünün bezi aynı değil mi? Gerici çevreler ile ekonomik istilacıların değerli kamu işletmelerinden ormanlara kadar uzanan büyük yağmadaki içli dışlı işbirliği, geçmişte kendi çıkarlarını "müstevlilerin emellehyle" birieştirmiş olanları anımsatmıyor mu? Avrupa aşkına askere çullanıp özgürlük adına şeriatçılığa hoşgörüyle bakan sözde radikal Ikinci Cumhuriyetçilerin tutumları Rahıp Frew'larla Dürrizade'ler ittifakına destek veren Mütareke basınınkinden çok mu farklı? Elbet, 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinin birtakım yanlışlan cumhuriyetin harcındaki asker etkeni konusunda kimi zihinleri olumsuz etkilemeye devam ediyordur. öte yandan, askerin, demokrasi ve Avrupa karşıtı gözükmemek uğruna, kendi cumhuriyet bekçiliğini zayıflatan çabalara yetennce direnmeyişi de çok kişiye şaşırtıcı gelmiş olabilir. Ama bütün bunlar, son ıki yüzyıllık tarih boyunca süregelen bir gerçeği değiştirmeye yetmez: Bütün iniş çıkışlara karşın, bu toplumun çağdaşlaşmasında ve bu ülkeye karşı beslenen niyetlerın boşa çıkarılmasında askerin asla yadsınamaz olumlu bir rolü olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk le zirveye çıkan bu rolün önemini, tanh cahıli Amerikalı bilemez; Avrupalı bilse bıle bilmek işıne gelmez. Yerli yobaz ise, bilse de bilmese de, Osmanlıdan beri bu rolün hep karşısında olmuştur. Anlaşılmaz olan, cumhuriyet okullannda yetişmiş bazılannın tutumudur. 30 Ağustos gibi akılla, sabıria, inançla yoktan var edilmiş bir zafer bile onlara gurur ve güven vermiyorsa, artık daha ne kalmıştır onlan etkileyecek? MACKEREL HOLIDAY V1LLAGE • Beach Club • Havuz-Bar • Eşsiz kumsal-Plaj Deniz ve Orman iç içe Foça'nın en uygun tatil ayı Eylül'de; Yanm pansiyon 40.000.000.-TL. Oda kahvaltı 30.000.000.-TL. Rezervasyon 0 (232) 812 39 26-27 Faks: (90-232) 812 39 28 Küçük Ayani Mevkii 35680 Eski Foça 'Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz'dir; İleri!' Biz, önderimizin gösterdiği ilk hedeften hiç şaşmadık. Hem Anadolu-Akdeniz uygarlığından temellenen Batı uygarlığına sahip çıkmasını hem de önderimizin koyduğu hedeflere düşmanlan. tarihin denizine yeniden dökmesini biliriz. Atatürk bilincimiz buna yeter de artar bile!.. Vedİİ BİGET EmekliAmiml G enelde Batı -özelde Avrupa- uygarlık ta- rihi, Karolenjlerin yükselişiyle başlar. Akdeniz'in Islam ablukasına gırmesı. "RegnumFTrancorum 1 ' efendisi Charies Martel'in Po- itier zaferinden sonra, Avrupa- lıyı bir "kuzeye çekiliş*' süreci- ne yöneltir. Ağır ağır ama kesin kuzeye çekiliş, eskiçağ dünya- sının yıkılışıdır. Artık, Atlantik ile Orta Avrupa'nın büyük ır- maklannı ve Kuzey Denizi'ni kapsayan alanda bir Avrupa uy- garlığı biçimlenecektir. Tanm alanlanndaki değişimi. küçük köylü mülkiyetinin kuruluşu iz- leyecektir. Küçük köylülüğün kafasına uyumlu skolastik geli- şecektir. Güney'de "inanmak için ina- nan" Arap dünyası ile Doğu'da "inanmak için düşünen" Türk- Osmanlı dünyası arasında sıkı- şan yeni Avrupa, ortaçağın ko- yu karanlığında bile "düşün- mek için inanan" bir tözde gö- rünecektir. "Tann, salt vokluk- tur" dıyen ScottusEriguena'dan Anselnius'a, ondan Abaelardus, Aquinou Thomas ve Roscetin' e değın tüm skolastikçiler, nomi- nalizmin ve rasyonalizmin ka- pısını aralayarak, Rönesans ışı- ğına öncülük edeceklerdir. Insa- nı aşağılayan Thomasçılığın kar- şısına insanı yücelten Scottus- çuluğun dikilmesi, rasyonaliz- min dogmatizme zaferi olacak- tır. Gök ölçüsünden yer ölçüsü- ne varan Anadolu-Akdeniz uy- garlığının temelleri üzerinde, artık tannsal ölçüden ussal öl- çüye evrimlenen Avrupa uygar- lığı yükselecektir. Bilgiaktancısı degıl. bilgiya- pıcısı bir uygarlıktır bu. Deney ve gözlemlerle elde edilen mad- desel verilerden bilgi üreten bir usa dayanır. Bu us, tannbilimsel ve ide- alist yönelimleri süzer, mantığa \airur. Kuramlaroluşturur. Yön- temler biçimler. Anadolu-Ak- deniz uygarlığını "uygarhk" kı- lan Herakleitos'un dedıği gıbi, " bütün şeyierden bir şey, bir şey- den bütün şeyler birleşir" ve "her şey ancak karşıtlann kav- gasından doğar". Diyalektik Ba- tı uygarlığının ışıltıh doruğu olur. Bu uygarlık, tüm olay ve ol- gulan -insan bilincinin en ol- gun bireşiminde- bütünsellikle- ri, çokyanlıhklan, birbirlerine bağımlılıklan, devimsellikleri, çelişmeleri ve değişkenlikleriy- le, gelişkenliJderi içinde ırdeler. Tarihsel e\Tİmin devinünini ger- çek boyufuna yükseltir. Nice- liksel değişimlerin nitel değişi- me dönüşümünü, e\Tİmin sarmal yapısındaki olumsuzlamanın olumsuzlanmasını yaşama geçi- rir. Evrensel gelişmede, yenı ve ileri olanın. eski ve geri olanın yerini alışında. insan etkinliği- nin önemini vurgular. Her olay, belli bir nıtelıkle bel- li bir niceliğın bırlığıdır. Tarih- sel olaylar ne doğaüstü güçler- ce yönetilir ne de bireylerin rast- lantısal ve keyfı kararlanyla. Ta- rih, belli bir toplumsal gelişme sürecidir. Temel olgusu da biz- zat insandır. İnsanın üretimidir. İnsanın üretimi, salt meta üreti- mi değıldir. Bizzat kendi kendi- sini de üretimidir. Kendıni üre- ten insan, toplumsal gelişme sü- recini kavrayan, tarihsel olayı belırleyen insandır. İttihat ve Terakkkiler Alnıan- cıdır. Hürriyet ve İtilafçılar İn- gilizcL Llusakı değildirier. Daya- naklan ilkesız bencillik ve us- dışıcılıktır. Batı uygarlığı yan- hsı değil, "teceddütçü" yani Ba- badırlar. Anadolu'da, bizzat insan eme- ğıyle üretilen Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, nicel varlığını Musta- fa Kemal" ın kişiliğinde nitel bir- liğe dönüştürür. Ulusalcıdır. Tes- limiyet ve mandacılığı yadsır. Antiemperyalist turumunu açık- ça belirler. Düzenli ordusunu ku- rar. Kurtuluş Savaşf m verir. Ve 30 Ağustos günü geldiğin- de, önder Mustafa Kemal ko- mutunu verir: "Ordular, ilk he- definiz Akdeniz'dir ileri!" Bu komut. yalnızca emperya- lizmin işbırlikçisi düşmanın de- nize dökülmesi buyruğunu içer- mez. Artık o günden sonra, ye- ni Türkiye'ııin Akdeniz uygar- hğuıdan temellenen Batı uygar- lığı düzeyini hedeflediğini belir- ler. Askersel üretım sürecinde biz- zat kendisini de üreten Musta- fa Kemal Atatürk, tarihsel olu- şumun nesnel gerçeğini göster- mektedir Türkiye toplumuna. Osmanlıdan kalan topraklarda artık, bütün şeyler bir şeyden ve bir şey de bütün şeylerden bir- leşecektir. Efendi ya da halife egemenliğinde değil, bizzat ulu- sun egemenliğinde bir birleşün olacaktır. Hem Batı uygarlığı içinde ve hem de Batı emperya- lizmine karşı var olunacaktır. Yeni Türkiye, karşıtlann çatış- masından doğacaktır. Hem ulus- lararası hem de ulusal alanda. Uygarlığın toplumsal gelişme- nin itici gücü bu ivmededir çün- kü. Bir yanda Batı düşmanlığı- nı uygarlık düşmanlığı ile tüm- leyen, öte yanda Batı uygarlığı- na yandaşlığı Batıcılık ve işbir- likçilik olarak belırleyen güç- ler, dün olduğu gibi bugün de sahnededirler. Insanımızın yücelmesini de- ğil. şey'Ieşmesini kurgulamak peşindedirler. Ne ki, tarih bilincınden yok- sunluklan, onlara unutturmak- tadır ki: Biz, önderimizin gös- terdiği ilk hedeften hiç şaşma- dık. Hem Anadolu-Akdeniz uy- garlığından temellenen Batı uy- garlığına sahip çıkmasını hem de önderimizin koyduğu hedeflere düşmanlan, tarihin denizine ye- niden dökmesini biliriz. Atatürk bilincimiz buna yeter de artar bile!.. Şeriat Partisiyle Bir Oluyorlar... Prof.Dr.SinaAKŞİN A vusturya 13 yıl boyunca bırinci partı olan Sosyal DemokratParti'yle(SDP) Halk Partısı'nin (HP) kur- duklan karma hükümetler- le yönetilmişti. 3 Ekim 1999 genel seçimlerinden sonra, bu iki parti yeni- den karma hükümet kur- mak konusunda anlaştı- larsa da, anlaşma ancak bir gün sürebildi. Ardın- dan Sosyal Demokrat Par- n birazınlıkhükümeti kur- maya kalkıştı, ama başa- raniadı. Bunun üzerine HP, Özgürlük Partisi'yle (ÖP) anlaştığını açıkladı. Se- çımlerde ÖP oy oranını yüzde 22 'den yüzde 27 'ye yükseltmış bulunuyor. Bu haber bir bomba et- kisi yaptı. Çünkü ÖP'nin önden olan Jörg Haider, Almanya'daki Nazi düze- ninin kimi yönlerini öv- müştü. Partinin göçmen- lere karşı olumsuz bir tu- tumu vardı ve suçlulukla savaşımda daha sert dav- ranılmasını istiyordu. Ti- careti kısıtlayan kuralla- nn iyi gevşetilmesinden yanaydı. O sıra AB'nin dönem başkanlığını yüriiten Por- tekiz hükümeti, 1 Şubat 2000 günü yaptığı açıkla- mada, AB ülkeleriyle Avoısturya arasındakı dıp- lomasi ilişkilennin en al- çak düzeye indirileceğini bildirdi. ABD hükümeti de aynı tutumu benımse- di Daha HP - ÖP karma hükümeti açıklannıadan. Ekinı ayında İsrail Lhşiş- leri Bakanı David Levi, ordu radjosuna yapoğı bir açıklamada. ÖP'nin hü- kümetegirmesi halinde üi- kesinin Avusturya ile siya- sal Uişkilerini keseceğini söylemişri. 13 Kasım 1999'daViyana'da 50.000 kişihk bir gösteri yürüyü- şü yapılmış, bütün Avru- pa'dan insan haklan ör- gütleri ve aydınlar katıl- mışlardı. Yürüyüşe gelen- ler arasında eski Fransa Kültür Bakanı JackLang da vardı. ÖP'nin ırkçı ol- duğu, hükümete girme- mesi gerektiği belirtilmiş- ti. Buna karşın 5 Şubat gü- nü Avusturya Cumhur- başkanı KlestiL HP önde- ri Wolfgang Schüssel baş- kanhğmdakı HP-ÖP hükü- metini onaylamak duru- munda kaldı. Maliye, Sa- vunma, Adalet bakanlık- lan ÖP'ye \erihnişti. Fa- kat tepkiler karşısında Ha- ider, önemli ödünler ver- mek gereksinimini duy- du. Bir kez kendisini hü- kümetin dışında tutmuştu. Aynca, ÖP önderliğınden çekildi. Bununla birlikte Carinthia Valiliği görevi- ni sürdürdü. Bu yüzden de muhalifler bu ödünle- rin yalnızca taktik nıtelik- te olduğunu ileri sürdüler. Öte yandan Adalet Baka- nı Michael Knıegerın 1995 'te yaptığı bir konuş- mada, Nazi toplama kamplannın, bir sözlüğe göre "siviller için ceza kamplarT olduğunu ıle- n sürmüş olduğu ortaya çıktı. Anlaşılan, bu kişi, kamplara konan insanla- rın o denli masum ouna- dıklannı söylemek iste- mişti. Olay büyük gürülrülere neden oldu ve Kruegerba- kanhktan istifa etmek zo- rundakaldı. Martta Lizbon kentinde yapılan AB do- ruğunda Başbakan Schüs- sel çok soğuk karşılandı. AB ülkeleriyle Avustur- ya'nın ilişkilerinin eski düzeyine geririlmesi için yaptığı çağn reddedildi. Portekiz Başbakanı Gut- teres, ÖP hükümetten çe- kihnedikçe yaptınmlara son verilmeyeceğinı bil- dirdi. Konferansın sonun- da Fransız Cumhurbaşka- nı Chirac, Başbakan Jos- pfa ve Belçıka Başbaka- nı Verhofstadt çekilecek •"aikfotoğraniMİa" Schüs- sel ile birlikte bulunmayı önce reddettıler. Ne var ki toplantıda konuk olarak bulunan Meksika Cum- hurbaşkanı Ponce de L'e- on"a kabahk sayılacağı ge- rekçesiyle fotoğrafta yer almaya razı oldular. Öişkı- ler bu biçimde bir süre da- ha devam etti, fakat eylül- de AB"nin görevlendir- miş olduğu "üç âkil ada- nun" olumlu raporu üze- rine yaptınmlar kaldınl- dı. Bu kurul, Avusturya'da insan haklan ve Avrupa değerlerinden herhangi bir sapma olmadığını sapta- mış bulunuyordu. Büyük Haider ya da ÖP bunalı- mı büyük ölçüde aşılmış oldu. Çıkarılacak dersler Şımdı bu öyküden ne gıbı 'dersler' çıkanlabile- ceğine bakalun: 1) Avrupahlar pek de "sandıkçı" değiller, yani sandıktan ne çıkarsa mut- laka yasaldır ve iyidir di- ye düşünmüyorlar. Çün- kü Hiuer'ın de sandıktan çıktığını bıliyorlar. Oysa bızde sandıkçılık hayli yaygın. Bir tarihte tannı- mış bir yazanmız bir tele- \tzyon programında Refah Partisi'nin seçimleri ka- zanması halinde iktidan mutlaka alması gerektiği- ni. fakat bu takdirde de kendisinin Rodos'a gide- ceğini söylemişti. Bence bu dogmatik ve herkes kendisi gibi Rodos'a ka- çamayacağına göre, ben- cıl ve sorumsuz bir tutum- dur. Çocuklannın yurtdı- şında yerleşmeleri. "ken- dflerini kurtarmalan v için uğraşan sandıkçılanmız da aynı dogmatıklık, ben- cillik ve sorumsuzluk ıçın- dedirler. 2) Demin Avrupahlar pek sandıkçı değiDer de- dim. Oysa iş Türkiye'ye gelince tam sandıkçı kesı- liyorlar. Şeriat partısinin ıktidara gelmesine itıraz- lan yoktur. Hele "değiş- tik". "MiIBGörüş gömle- ğini çıkardık" gıbı açık- lamalan senet kabul edi- yorlar. Kıbns'ta, Ege'de, ben- zer ulusal konularda ken- dilerine ödün verildikten sonra, şeriatçılık umurla- nnda değil. Belki bunun kendilerine •bulaşnıası' tehlikesi yok dıye... Bel- ki de Türkiye'yi AB'ye almamak için ek bir gerek- çe olarak da ışlerine gel- diğini düşünüyorlar. Ve büyük bir hevesle şeriat partisiyle bir oluyorlar; Türkiye'de laikliğin, uy- garlığuı \e ulusal varhğın en büyük güvencelerin- den biri olan ordumuzun gücünü kırmak için uğra- şıyorlar. Bu da AB 'nın tu- tarsızlığı, bencilliği ve çı- karcıhğı oluyor. Antalyı Resim tivali 2 nd Antalya Painting Festival *2-7 Eylül September 2003 Atatûrk Kültür Parkı*Cam Piramit'AKM Yarışma Sergisi • Resim Fuarı • Uluslararası Resim Buluşması • Panel ve Söyleşi • Duvar Resmi • Koleksiyon Sergisi • Bir Usta Sergisi • Sokak Resmi Performans • Cenç Türk Ressamlarından Bir Kesit Sergisi • Yaşarım Yaparım Tüketirim Harun Anlakyalı • Festival Sineması Compeiıtıon ExhıDıtıon • Painting Faır * Internatıonjl Pjıntıng Rendez\ou* • Panel and Debate • Vural \\orkshop • Collectıon E\hibıtıon ' A Master's E\hıbıtıon ' Street Painting Pertormanc? • Younç Turkı^b \rtıtfi' Exhıhttıon * I [/vt? / Do, I Consume Harun \Mak\aU • Festnal Cınema 26 Ağustos 1922'nin Önemi ]Ç Sun£xpress tJ dt/o Cumhurıyet 0.242 24S '4 0/ - 24i 75 08 • vvnn.antresımt'ebt.oıg • inıo@antreumıeit.or% Handan DİKER Öğr. Gör. "Siyasi uğraşlann çoğu basittir. Fa- kat sosyal uğraşlar her zaman için verimlidir. Bizim a> dınlanmız buna çalışmah. Neden Anadoln'ya gelip uğraşmazJar? Neden miDetle doğru- dan doğruya ilişkide bulunnıazlar? MemJeketi gezmeli, milleti tanımalı. eksiği nedir görüp göstermeo. Mifle- ti seMnek böyie olur. Yoksa lafla mu- habbet fayda vermez." Mustafa Ke- mal(Ekım 1919) Türk ulusal kurtuluş sa\aşını sona erdiren önemli bir tarih 26 Ağustos 1922 yanı Bmiik Taarruz \ e son ut- kunun tanhıdır. Mustafa Kemal taar- ruz karannı 1922 yıh Haziranı'nda \ermiştı. ,Ajna saldın hazırlıklan için sorumlu bir başkomutanın görev ba- şında olması gerekıyordu. TBMM'de 6 Mayıs 1922 günü yapılan gizli top- lantıda Mustafa Kemal bu konuyla ıl- gılı şöyle demıştır: "Düşman karşı- sında bulunan ordumuz. başsız bıra- kılamazdı. İşte bunun için bıraknıa- dını, bırakamam ve bıraknıayaca- ğun." Bu sorun 20 Temmuz 1922 ta- rihınde Meclıs'te görüşülmüş ve so- Yıldız Teknik Ünhersitesi nuçta başkumandanlık görevi süre- sız olarak Mustafa Kemal'e veril- mişti. Sakana savaşı sona erdikten sonra Türkiye için asıl sorun, düşma- na saldırarak onu yurttan çıkarmak- tı. Ulusal savaşıma bir ımparatorlu- ğu kurtarmak için değil. özyurdun sınırlan içınde bağımsız bir Türk devletı kurulması ıçtn gınşılmıştir Sonuçta da Cumhunyet kurulmuş ve Türk devrimı yapılmıştır. 26 Ağus- tos 1922 tanhinden sonra ülke \aban- cı ışgalınden kurtanlarak hızla tam bağımsızlık ilkesıni benımseme, ulus- laşma bılincine varma, çağdaşlaşma- yı amaç edinme ve Türk de\letıni geleneksel bir yapıda çağdaş Türki- ye Cumhuriyetf ne dönüştürme sü- recıne geçilmiştir. SaHh Bozok, ölümünden 1 yıl ön- ce, Ulus gazetesinde; Dumlupınar saldınstndan 15 gün önce yaşadığı olayı şöyle açıklamıştır: "Ihımlupı- nar'a taarruzundan 15 gün evvel cep- heyi kontrol etmek ve sakün hanrü- ğı \apmak üzere Ankara'dan Akşe- hir'e hareket etmişti. O zaman tren. Biçer j.<»tasyonuna kadar işlediği için biz de orada inerek SKTİhisar üze- rindenAkşehir'e gidrjwrduk.Trenden inip otomobüe bindiğımiz vakit, Ata- türk derin bir nefes alnuşn. Kendile- rine; 'Rahatsız mısınız paşam' diye sordum. Havır" dedL 'O halde önem- li bir şey düşünüyorsunuz galiba' de- dim. Şu ce^t» verdi: 'Evet, bir şey düşünüyorum. Ve eğer düşündüğu- mü uygulayacak olursam -kı olaca- ğımı sanıyorum- dünyanın gözlenni kamaştıracak bir manzara olacaktır.' Nhekinı 15 günsonrahakikaten dun- >anuı gözlerini kamaştıran manzara ohıştu." Sonuçta 30 Ağustos tarihli Başko- mutan Meydan Savaşı ile düşman > r urttan çıkanlmıştır. Tarihimizde bu sa\aşa Başkomutan Meydan Savaşı denmesının nedenı, Mustafa Ke- mal'in bu savaş sırasında ön cephe- de bizzat bulunması ve düşman or- dusunu çevirme harekâtı yaparak yenmesidir. Mustafa Kemal Atatürk'ün bu ut- kusu sonucunda Türk toplumu geri kalmışlıktan kurtularak çağdaş. de- mokratik ve laikbir yapıya kavuşmuş- tur. Kısacası önünde \eni bir e\Ten açıbnıştu-. PENCERE 30 Ağustos'un Arka Yüzii••• Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı törenlerle kut- lanacak; Kurtuluş Savaşı anılacak... Kimler yaptı bu savaşı?.. Sorunun yanıtını Nâzım Hikmet, "Onlar/Kur- tuluş Savaşını Yapanlar" adlı şiirinde veriyor: "Onlar ki toprakta karınca suda balık havada kuş kadar çokturlar, korkak cesur cahil hakîm ve çocukturlar" Peki, nasıl başardılar bu ışi?.. • Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı bir düşünün!.. Kar- şımızda kimler vardı?.. Ingilizler, Fransızlar, Italyanlar, Yunanlılar, Rum- lar, Ermeniler, Osmanlı Babıâlisi, Mütareke ba- sını, Anadolu'da Mustafa Kemal'e karşı ayak- lanan Türkler... Say sayabildiğince.. Ama yalnız bu kadar mı?.. • Sakarya Meydan Muharebesi'nde sonuç 12 Ey- lül 1921'de belh oldu.. 30 Ağustos Meydan Muharebesi'nin tarihi 1922'dir. Aradan geçen yaklaşık bir yıl içinde Ankara'da neleryaşandı?.. Düşmana son ölümcül darbeyi vurabilmek için zamana gerek vardı; ama, hiç kimse Ordu'nun durumunu yeterince bilmıyordu; Inönü muhare- belerine gırişırken bütün Anadolu'da ancak beş general vardı; sılah yoktu; Avrupa'dan silah ala- bilmek olanaksızdı; Sovyet desteği ağır yürü- yordu; düşmanın 3200 makinelı tüfeğine karşı 500'ü ağır ve 1500'ü bafif ancak 2000 makineli tüfeksağlanabildi; hazırlıklarçeşitli engellereta- kılıyor, zor yürüyordu. Kurtuluş Savaşı'na katılmış yazar Şevki Yaz- man tarihe not düşmüştü: "Sakarya Meydan Muharebesi'ne ön safta ka- tılmış subayların yüzde 80'i, erlerin yüzde 60'ı şehit olmuş ya da yaralanmıştı. Mesela 42'nci Alay'ın tekmil yüksek kumanda erkânıyla yüzba- şıları ve üsteğmen rütbesındeki subayları şehit oldukları ya da yaralandıkları için bu alayın ku- mandan vekili bir yedek subay teğmendi." • Meclis'teki muhalefet, Mustafa Kemal'e karşı acımasız kampanyasını yürüttü... Söyledıkleri ilginçti: "- Ordumuz neden taarruz etmiyor, demek ki taarruzkabiliyetiyok!.. Yapılacak taarruzdayüz- de 25 kazanma ihtimali olsa can fedai. Başka çıkaryol aramalıyız!.. Bak Avrupahlar bıze sulh teklif ediyorlarmış, niçin faydalanmıyoruz?.." Günler uzuyor, muhalefet yoğunlaşıyor, yıkıcı bir ortam oluşturuluyordu. Bu zaman içinde Mus- tafa Kemal bir yandan muhalefeti yatıştırmaya çalışırken öte yandan askeri hazırlamaya çaba- lıyordu, Sakarya'da 4000 askerden oluşan tümen- ler 7000-8500 mevcuda ulaşmıştı. Yine de eksiklikler büyüktü; Meclis'teki olum- suz muhalefet de bastırıyordu. Mustafa Kemal Nutuk'ta diyor ki: "Muhalıflere gelince, onlar Ordu'nun tefessüh ettiğinden (çürüdüğünden), kıpırdayacak hali olmadığından, böyle karanlık ve belirsizlik için- de beklemenın felâketle biteceğinden ibaret propagandalarına kuvvet vermişlerdi." Ve büyük sezişiyle eklıyor: ^ ---' "Gerçi Meclis 'te bu cereyanın yaptığt akisler, düşmanlardan gizlemek istediğim hareket ba- kımından faydalıydı." (Nutuk'tan...) • Peki, sonra ne oldu?.. "O, saati sordu Paşalar 'üç' dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözlerı çakmak çakmaktı." Nâzım'ın deyişıyle 'O' ve 'On/ar'ın birlikteli- ğiyle 30 Ağustos Zaferi kazanıldı... Bugün bize rüya gibi geliyor... Anadolu, onca olanaksızlığa karşın nasıl zafe- re ulaştı?.. Bugün Türkiye, tüm olanaklarına karşın nasıl rezil ve rüsva olabılıyor?.. Düşledlğiniz tatil gerçek oluyor!. Ağahan Mımarlık ödüllü Ak>'aka yöresinde Türk mımansı ile Batı konforunun benzerstz birleşımi. GÖKO\A. dıinya güzelı bır belde.. Bır yanda çam ağaçlan. bır yanda masma\ i deniz. Buz gibi ka>ııak suJan arasında doğa ile başbaşa bır dınlence Bu dinlence yerının adı YÛCELEN HOTEL Oda özellikleri • Denize sıfır • Deniz-Orman manzaralı • Özel Plaj • 220 yatak kapasıtesı • KJıma • Merkezi ısıtma • Mınibar • Dırekt çıkışlı telefon • Balkon • Saç kurutma • TV • Özel banyo Fasiliteler • 2 açık. 1 kapalı-ısıtmalı havuz • 1 çocuk havıızu • Çocuk parkı. toplantı salonu • Otopark • Restorantlar Spor & Aktiviteler VVındsun tenıs. masa tenısı. mını futbol. bılardo. joggıng. kano. deniz hisıkletı. bısıklet. sea kavak. kıte board Akjaka Beldesi/Gökova/MLĞLA Tel: 0.252 243 5108 - 243 5434 Faks: 0.252 243 5435 e-mail: gokovaf" yucelen.com.tr w»n.vucelen.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear