Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
HAZİRAN 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JljJvUiıU1VJJ. ekonomi^Scumhuriyet.com.tr 13
Kiraz, üreticisini
sevindird
• BtLECİK(AA)-
Bilecik'in Gölpazan
îl^esi'nde kalitelı kiraz
yetiştirrneyi başaran
iireticiler, ihracatçı
firmaların 300 ton
ürün ihtiyacını
karşılar hale geldi.
Kooperatifçilik
Haftası başhyor
• ANKARA (AA) - Türk
ICooperatifçilik Kun*mu
Başkanı Prof. Dr. Ceîal
Er. Türkiye'de artık a z
üyeli çok kooperatif
yerine, büyük, çok üyeli
ve normal sayıda
kooperatife ihtiyaç
bulunduğunu bildirdi. Er,
30 Haziran-7 Temmuz
tanhleri arasında
kutlanacak olan,
"Kooperatifçilik Haflası"
nedeniyle yaptığı
açıklamada, sorunlann
çözümlenmesinde esas
itici gücün siyasi
iktidarlar olduğunu
vurguladı.
Almanya'da,
vepgi indirimi
• NEUHARDENBERG
(AA) - Almanya
hükümetı, ekonomiyi
canlandırmak için
kapsamlı bir vergi
indirim paketini onayladı.
2004 yılı başından
itibaren en üst vergi
dilimıne uygulanan vergi
oranı yüzde 48.5'ten
yüzde 42'ye, en alt
dilime uygulanan oran da
yüzde 19.9 dan yüzde
15'e indiriliyor.
Başbakan Gerhard
Schröder, yapılan
düzenlemelerin Avrupa
Birliği'nin bütçe
kurallanna uygun olarak
gerçekleştirildiğini
söyledi.
TOBB heyeti
halya'da
• NAPOLİ(AA)-
Türkiye Odalar ve
BorsaİarBirliğı(TOBB)
Başkanı Rifat
Hisarcıklıoğlu
başkanlığında
milletvekilleri ve
işadamlanndan oluşan
heyet, Napolı'de açılan
Uluslararası Ticaret
Fuan'nda incelemelerde
bulundu. Türk
işadamlan, kendi
alanlannda faalıyet
gösteren yabancı firma
yetkiüleriyle de ikili
görüşmelerde
bulundular.
Vakrfbank'tan
yoksula destek
• ANKARA (AA)-
Vakıfbank, "Türkiye
Mikrokredi Uygulama
Projesi" fonuna, 50 bin
dolarlık destek vereceğinı
belirtildi. Banka, Türkiye
Israfi Önleme Vakfi ve
Grammen Trust işbirliği
ile Diyarbakırdaki
\oksul ailelerin
geçimlerini sağlamak ve
iş kurmalanna yardımcı
olmak amacıyla
duşturulan söz konusu
fona. 50 bin dolarlık
(iestek \-erecek.
Erdoğan'dan
Mitçe çağrısı
• ANKARA (AA)-
Tapısal reform programı
ledeflen ile uyumlu bir
seldlde hazırlanacak olan
1004 yılı bütçesinde,
iosyal içerikli
larcamalann etkinliğinin
aitınlacağı bildirildi.
•2004 Yıîi Bütçe
ûğnsı" Başbakan
lecep Tayyip Erdoğan'ın
mzasıyla dünkü Resmi
•îazetede vavımlandı.
Avrupa'dan gelen tatlı kâr, hedging, ucuz işgücü ve ithalat imkânıyla birleşiyor ama
İhracattayannbelirsiz• thracatçı, ithal mal
maliyeti, kredi geri
ödemeleri ve Euro
bölgesine ihracatta avantaj
yakaladı. Ancak kur
yüksekken belirlenen girdi
maliyetlerinin getirdiği
zarar ve ileriye dönük
riskler büyük sorun.
GÜLŞAHKARADAĞ
Dolann Türkiye de ve dün-
yada yaşadığı değer kaybı ih-
racattaki kaygılan arttınrken
firsatlan da körükledı. Türki-
ye'de her sene daha da ucuzla-
yan işçilık maliyetlerinden
beslenen ihracatçı. Euro'nun
değerli olduğu Avrupa'ya sa-
tışlannı arttırdı. dolar cinsin-
den kredilerde ve ıthalatta öde-
me kolaylığı yakaladı. Kur gü-
vencesi sağlamak için "hed-
ging" yöntemıne daha fazla
başvuran ihracatçılar arasında,
bu dönemden en çok, dolarla
mal alıp Euro ile satanlar kârlı
çıktı.
Madalyonun kaygıyla besle-
nen yüzünde ıse sene başında
kurun 1 milyon 700 bin lira ol-
duğu dönemde hesaplanan gır-
di maliyetlerinin getirdiği yük
bulunuyor. Bu yükün yılın son
çeyreğindeki rakamlara yansı-
yacağını düşünen ihracatçılar,
kurdaki dalgalanmalann ko-
şullandırdığı plansızlığın, ge-
leceği belirsiz hale getirdiğine
de dikkat çekiyor.
DlE'nin verilerine göre, sa-
nayicinin işçilik ücretleri dolar
bazında 1999 yılından bu yana
yüzde 35.6 eridi. Özel imalat
sanavünde 1999 yılında 113.5
Açık büyük
Rusya
ile ticaret
tehlikede
ANKARA (AA)-Tür-
kiye, doğalgaz alunı ne-
deniyle en büyük tıcan
ortaklanndan bın duru-
munda olan Rusya ile ti-
caretinde, yılda ortala-
ma 2-3 milyar dolar açık
veriyor.
3 yıldır yapılamayan
VI. dönem Türkiye-
Rusya Karma Ekono-
mik Komisyonu"nun
(KEK) toplantılannın,
doğalgaz fıyatlan konu-
sunda yürütülen görüş-
melerin olumsuz sonuç-
lanması yüzünden yine
ertelenmesi bekleniyor.
7-9 Temmuz'da yapıl-
ması planlanan toplantı
tarihi için Rusya henüz
teyit vermedi.
Rusya, Türkiye'nin
en önemli ticari ortakla-
n arasında bulunuyor.
Türkiye, Rusya'ya
1998'de 1 milyar 348
milyon dolar, 1999 da
589 milyon dolar,
2000'de 644 milyon do-
lar, 200 l'de de 923 mil-
yon dolar ihracat yaptı.
Rusya dan ithalat ıse
1998'de 2 milyar 152
milyon dolar, 1999'da2
milyar 374 milyon do-
lar, 2000'de 3 milyar 887
milyon dolar, 2001 de de
3 milyar 436 milyon do-
lar oldu.
Geçen yıl bu ülkeden
3 milyar 389 milyon do-
larlık ithalat yapıhrken,
ihracat 1 milyar 68.5
milyon dolar düzeyınde
kaldı. Türkiye açısından,
1984 yılında imzalanan
doğalgaz alım anlaşma-
sının uygulanması bü-
yük önem tasıyor.
1994'ten beri işlemeyen
anlaşmada, Türkiye'nin
doğalgaz karşılığında
ödediğı bedelin yüzde
30'unun Türk müteah-
hitlerinin bu ülkede üst-
lendikleri projelerin hak
edişlerinin ödenmesinde
kullanılması. yüzde 70'i
ile de Rusya'nın Türki-
ye'den mal alması öngö-
rülüvordu.
1974te enerji kaMolan üretmek üzere kurulan HES kabk), mevcut kapasitesi, teknolojisl üretim kapasitesi,
insan gücü ve diğer imkânlan Ue birükte yühk 100 milyon dolar üzerinde ihracat yapabilecek durumda.
Dünyaya kablo
KayserPden gidiyor
OLCAYBÜYÜKTAŞ
20 civannda sektörde faaliyet
gösteren Boydak Grubu bünye-
sindeki HES Kablo, üst üste ya-
şanan krizlerden ihracat sayesin-
de sıynlarak hem ıstihdamını
hem de üretımiıu arttırdı. Bugü-
ne kadar toplam 60 ülkeye ihra-
cat gerçekleştiren şirket, yıllık
ortalama 35 ülkeyle tican faali-
yetlerini sürdürüyor. ts-
tanbul Sanayi Odası'nın
(ISO) belırlediğı ilk 500
firma arasında genel sıra-
lamada 101, özel sektör
sıralamasında 87. sırada
yer aldı.
HES Kablo'nun 29 yıl önce
enerji kablolan üretmek üzere
kurulduğunu anlatan HESJCab-
lo Genel Müdürü Adem Özcan
Gündoğdu. şirketin 30 yılını
doldurmadan 71 bın metrekare-
si kapalı olmak üzere 210 bin
metrekarelik alana sahıp tesis-
lerde üretim yapar hale geldiğı-
ni ve doğru stratejilerle büyüdü-
ğünü dile getirdi.
Cumhuriyet tarihinin en derin
ekonomik durgunluklanndan bi-
ri olarak kabul edilen 2001 kri-
zine nasıl yakalandıklan sorusu-
nu, "îhracatağıriıklıçalışüğırnız
için 2001-2002 yıllarına denk ge-
len ekonomikkrizden daha az et-
kilendik. Bürün ekonomik olunı-
suzluklara rağmen HES Kablo
yannmlanna devam ederek geli-
şimini sürdürdü" diye yanıtla-
• Geçen yıl 60 milyon dolar ihracat
yapan, cirosu 118 milyon dolar olan
HES Kablo, 4 kıtaya kablo satıyor.
yan Gündoğdu. İSO sıralamala-
nnda bu yıllarda da tırmanışlan-
na devam ettıklerini belirtti.
2001 de 680 çalışanlan oldu-
ğunu anlatan Gündoğdu. bu yıl
itibanyla çalışan sayısının 750
civannda olduğunu. 2002 'de de
işçı alımlannm sürdüğünü dile
getirdi. Gündoğdu, kriz yılların-
da ortalama 118 milyon dolar
ciro ve 60 milyon dolar ihracat
yapıldığını söyledi.
thracatın 1980'dekomşuOrta-
doğu ülkelerine cüzi miktarda
başladığını antlatan Gündoğdu.
dışsatımın bugün dünyanın he-
men her bölgesinde 60'a yakın
ülkeye ulaştığını belirti.
" Son 5 ayhk dönemde Avrupa,
Asya, Afrika ve Amerika krtasın-
dan 20 ülkeye ihracat yapnıış bu-
hınmaktayız" diyen Gündoğdu.
yıllık ortalama 35 ülkeye ihracat
yapıldığının altını çizdi.
Şirketin hedeflerini,
u
bu
yıl en az geçen yılki rakam-
lara ulaşmak, gelecek yıl-
lar için de hem yeni pazar-
lara ulaşmak hem de top-
lam ihracat rakamlannı arttır-
mak" şeklınde özetlemek müm-
kün.
Irak'a şimdıye kadar 40 mil-
yon dolarlık ihracat yaptıklannı
da hatırlatan Gündoğdu, savaş-
tan bir ay önce Birleşmiş Mıllet-
lernezdinden 14 milyon Euro'luk
anlaşma yaptıklannı ve Irak'takı
otontenın yenıden kurulmasıyla
beklemekte olan projelenn haya-
ta geçınlebıleceğini söyledi.
olan birim işgücü ücret endek-
si, 2002'de 73.1 'e düştü. Aynı
dönemler arasında şirketlerin,
eleman sayısını yüzde 8 azal-
tıp üretimi yüzde 10, üretken-
liği yüzde 19 arttırarak daha az
insanla daha çok iş yaptığı gö-
rüldü.
Euro'nun 1 dolar eşiğiniaşıp
1.19'lara ulaştığı dönemde,
Avrupa Birliği'ne satışlar da
arttı. Euro'nun değer kazan-
masıyla elde edilen "tatlı
kâr" sonucu, ilk 4 ayda, Eu-
ro bölgesi ülkelerine yapılan
ihracat yüzde 38 artarak 6.5
milyar dolara çıktı. Türki-
ye'nin ihracatının yüzde 49'u
Euro, yüzde 44'ü dolarla ya-
pılır hale geldi.
Ithalatın yüzde 60'ının do-
larla yapıldığı Türkiye'de ih-
racatçınm her 100 birimlik
ihracat için 65 birimlik ara
mamul ve hammadde ithala-
tı yapması; bankalardan ve
yurtdışından sağlanan kredi-
lerin büyük bölümünün dolar
cinsinden olması düşük dolar
kurunun bir başka avantajı
oldu.
Bankalardan edınilen bil-
gilere göre son dönemde, dö-
viz riskini azaltan hedging
yöntemıne de rağbet arttı.
Bankacılar hedgingi şöyle
anlatıyor: "thracatçı, geri
ödeme tarihi için bir kur sevi-
yesi beürleurek bankadan
dö\iz alır. Odeme tarihinde
kur ne olursa olsun, anlaşma-
nın yapıldığı seviyeden geri
ödeme yapılır. Böylece daha
öngörülü planlar yapüabinr."
Madalyonun öteki yüzü
Türkiye Giyim Sanayicile-
ri Derneği Başkanı Imut
Oran, düşük kurun ithaiattan
bağımsız gırdi maliyetlerin-
de zarar oluşturduğuna dik-
kat çekerek şöyle konuştu:
"Sene başında, 1 mihon 650
bin lira olan dolar kııru üze-
rinden yapdan zamlar. hesap-
lamalar var. Buniar geri ai-
nanuyor. Akarvakıtta, ücret-
lerde, enerjide, SSK prim
ödemelerinde mali>etier ar-
tarken tahsilatlar düşüyor.
ihracatçı sipariş alsa bile za-
rar eder hale geliyor."
Düşük kurun ihracat ra-
kamlanna yansımasının bu
yılın son çeyreğinde görüle-
bileceğini ifade eden Oran fî-
yat tutturmakla. maliyetlerle
uğraşan ihracatçının, dünya
ticaretindeki değişimlere
ayak uyduracak planlar ya-
pamadığuıı da ifade etti. "th-
racatçı da hükümet de olay-
lara günhık bakıyor" diyen
Oran, 2005 yılmda tekstıl ko-
talannın kalkmasının arduı-
dan dünya ticaretinde yaşa-
nacak değişikliklere Türki-
ye'nin hazırlık yapamadığını
belirtti. Oran, maliyet hesap-
lanyla uğraşmaktan ihracat-
çının yeni pazar arayışına
giremediğine dikkat çekti.
DÜNYA EKOIN OMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy&1r.net
Geçen hafta Irak'ın birçöl kasabasjnda, al-
tı Ingiliz askerinin bir karakola kıstınlıp öldü-
rülmesı bana. Michael Cain ve Stanley
Baxter'in Zulu filmini (1964) anımsattı. 1879
yılında Ingiliz Imparatorluğu, Afnka'daki ba-
ğımsız Zulu krallığının, Natal sömürgesinin
güvenliğine yönelik bir tehlike oluşturduğu-
na karar vererek üç Ingiliz bölüğünü Zulu
topraklanna sokar. Filme konu olan Rorke
karakolu çatışması 22 Ocak günü, bu üç bö-
lükten birinin 1400 askennın Isandlvvana te-
pesinde, Zulu tarafından imha edilmesinden
birkaç saat sonra başlar. 145 personelden
oluşan Ingiliz birliğinin komutanı, bölüğün
imha edilmiş olduğunu bilmesine karşın ka-
rakolu savunmaya karar verir. 10 saat boyun-
ca EnfieJd tüfekleri dalga dalga gelen Zulu
savaşçılannı buğday sapı gibi biçeiier. Birlik-
ten genye yalnızca 20-30 kışi kalmış ve mer-
milerdebifrneküzereyken.Zuluordusu, "In-
gilizlerin kahramanlığını"$ selamlayıp (as-
kerlerin hayatını bağışlayıp) çekilir. Ingiliz or-
dusu nıhayet 4 Temmuz'da Zulu başkentine
girer, Zulu kralı kaçar.
124 yıl önce Natal kırsalındaki karakolda
ölen 10O'den fazla Ingiliz ve binden fazla Zu-
lu savaşçısıyla. bugün, Irak çölünün Mecer
el Kebir kasabasında ölen altı Ingilız'le ve
kim bilir kaç Iraklı arasında bir paralellik yok
mu? Yine, karşımızda, birrejim değişikliği, iş-
gal, sömürgecilere karşı gittikçe artan dıreniş
ve bir emperyalist maceranın burgacına ka-
pılmış, verilen görevı yapmaya çalışırken ölen
nalkçocuklan? Ve şımdi, Türkiye'nin de Irak'ı
ışgal eden sömürgeci koalisyonun hizmetine
asker vermeye hazıriandığına ilişkın haberter
karşısında kaygılanmak gerekmez mi?
Kayan kumlarda batarKen...
Irak'ta sömürgeci koalisyon tam anlamıy-
la kuma saplandı. 45 günde yaklaşık 60'tan
fazla ABD asken öldürüldü, çok sayıda ya-
Zulu
ralı var (The Observer,
29/06). Saldınlar gıde-
rek, ABD sıvıl persone-
lini ve işgal güçleriyle
işbirliği yapan Iraklı
teknik personeli hedef almaya başladı (Was-
hington Post 26/06). ABD'nin Irak'ta birge-
rilla savaşıyla karşı karşıya kaldığı giderek
ABD basınında genel kabul gören saptama-
lar arasına girdi. Araplarla ilgıli askeri konu-
larda uzman, Savunma Istihbarat Örgütü
(DIA) eskı görevlisi Jeffery Whrte, "Direniş
coğrafi olarak yaygınlaşıyor, direniş
gruplannın çeşitlendiği, taktik konular-
da daha uyumlu davranmaya başladığı,
Sünni toplumunun
çeşrtli bölümlerinden
destek aldığı anlaşılı-
yor" (VVashington
Post, 27/06) diyordu.
Mecer el Kebir olayı,
cumartesi günü Ne-
cefte gerçekleşen sal-
dınlar direnişin artık
Sünni bölgelerinden çı-
karak yaygınlaşmaya
başladığını gösterdi.
Böylece, "Şiileraslında memnun sorvn olan
Sünniler" safsatası da son buldu. Bu sırada,
Ingilizler, artk "yumuşak davranma taktiğin-
den vazgeçmekten" söz ediyorlar. ABD'de
Vietnam savasından kalma kavramlar yeni-
den kullanıma ginyor, 'Terorizm uzmanlan'
da "Isyancılan genel nüfus içinde tecrit
etmek gerekir" gıbısinden bılmiş laflar edi-
yorlar (Asia Times, New York Times,
26/06). Işgalci güçler giderek daha sert dav-
ranıyor. Bu arada sömürge yönetimin sana-
yi işleri danışmanı Tim Carrtey tüm kamu iş-
letmelerinin bir yıl içinde özelleştirileceğıni
açıklarken (Guardian, 19/06), sömürge va-
lısı Bremer toplanma ve gösteri yasağı ge-
tınyor, basının işgale karşı çıkmasını yasak-
lıyor. Bunun üzenne en çok
okunan Irak gazetesi As
Saah yasaklan protesto et-
mek için "Baasçı Bre-
mer" başlığı atıyor (Chris-
tian Science Monitor, 26/06)
Sömürgeci propagandanın etkisinden sıy-
nlıp olaylann yaygınlaşma. sıklaşma ve yo-
ğunlaşmahızınasoğukkanlılıklabakınca, "üç
beş Baas Partisi kalıntısı" söyleminin saçma-
lığı, bu çapta bir direniş hareketinin, halkdes-
teği olmadan ayakta kalamayacağını ve kar-
şımızda klasik bir bağımsızlık savaşının şe-
killenmekte olduğunu kolaylıkla görebıliriz.
Elegeçirilen kimi Irakgızli servis bilgeleri de
direnişin önceden planlanmış
olabıleceğini düşündürüyor
(The Observer). Dığertaraftan.
Koalisyonun Irak'a demokrası,
banş ve refah getıreceğine iliş-
kin fantezide bir gerçeklik payı
olsaydı, belki az sonra işler dü-
zelince direniş söner diye dü-
şünülebilirdi. Ancak işgal baş-
layalı 54 gün oldu, ama Irak'ta
toplumsal yaşam en temel dü-
zeyde bile yeniden başlayama-
dı. Irak halkının can ve mal güvenlığı, sağlık
hizmetleri ve ekonomik koşullan hâlâ Sad-
dam diktatörlüğü dönemindekinden çok,
ama çok daha kötü durumda. Hâlâ su, elekt-
rik hizmetlerinin işlemez durumda olması bo-
ğucu sıcaklarda yaşamı cehenneme çeviri-
yor. Petrol üretimi bile doğru dürüst başlatı-
labilmiş değil. Bırakın siyil yönetime geri dön-
meyi, sömürgeci koalisyon işgal gücünün
genişletilmesı planlanıyor, Ingıltere binlerce
yeni askergöndermeye hazınanıyor. Bu ara-
da Nicholas Kristofun Basra'dan bildirdi-
ğine göre kökten dind Islam toplumsal ya-
şam üzerindeki denetimıni hızla arttınyor, al-
kollü içki satan iki dükkânın sahibi öldürül-
müş, sinemalar tactz ediliyor, üniversitede
kız öğrencilere türban giymeieri için baskı
yapılıyor (New York Times, 25/06).
Şimdi, Irak'ta bir fasit daire oluştuğunu
görmek için "ayaklanmayıbastırma uzmanı"
olmak gerekmiyor Sömürgeci koalisyon, is-
yancıyı yakalamak için operasyonlannı ge-
nişletecek, derinleştirecek böylece, sivil hal-
kı daha çok taciz edecek. Bu taciz nefreti da-
ha da arttıracak, ısyancıya yeni kadro ve ze-
min sağlayacak. Bu arada işgalın ınsani, eko-
nomik ye siyasi (seneye ABD'de seçimler
var, Ingiltere'de Blair büyük basınç altında)
maiiyeti de artacak. Işte bu yüzden, Irak'a
saplanan ABD ve Ingiltere başka ülkeleri de
"banş gücü" demagojisi altında, Irak batak-
lığına çekmeye çalışıyor. Ancak, ışgald/sö-
mürgecı ile ışgal edilen arasındaki banş, iş-
gal edilenin direnışınin bastınlmasından ge-
çeceği için bu banş gücüne katılacak olan-
lar, insani, toplumsal hatta dini açılardan
hiçbir ahlaki dayanağa sahip olamaya-
caklan işlevlenyse ABD'ye yardım etmek
üzere adeta bir Lejyoner görevı üstlenmek
olacak. Gerçekten de Los Angeles Ti-
mes'ın aktardığına göre, ABD Savunma Ba-
kanı Rumsfeld tam da böyle bir proje duş-
turmak üzere. Rumsfeld, çeşitli ülkelerin kat-
kılanyla ama BM ve NATO dışında, tümüy-
le ABD komutasında, ABD tarafından eğiti-
lecek ve donatılacak, sürekli görev yapabi-
lecek bir 'Küresel Banş Gücü' kurmayı
planlıyor(27/06).
Bu banş gücüne katılacak olanlar, aynı Ro-
ma imparatoluğunun devşırme birliklerine,
Ingiltere imparatorluğunun sömürge halkla-
nndan toplayarak kurduğu biriiklere benzer
bir yapıya katılmış olacaklar. Umanm, birile-
ri, Türk ordusunu, üç beş milyar dolarlık ia-
ne için bu aşağılayıçı projeye katmaya kalk-
maz! 1990'larda küreselleşmeyi tartışırken
şimdi, imparatorun lejyonerordusuna katılıp
katılmamayı tartışma noktasına geldik. Bu
gidiş acaba nereye?
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Dokunulmazlığa
Dokunmak
Geçen günlerde TBMM, milletvekili dokunulmazlı-
ğının sınırtandınlması konusunda biraraştırma komis-
yonu kurulmasını kararlaşt/rdı. Bu noktaya, çokönce-
leri, hükümet programının tartışıldığı günlerde verilen
biryazılı soru önergesine, Başbakan Erdoğan'ın yak-
laşık bir ay sonra verdiği yanıtla gelindi. AKP progra-
mını, seçim meydanlarında verilen sözlerı ve giderek
kendi hükümet programında yazdıklarını bir yana bı-
rakan Başbakan, yanıtında uzun açıklamalarda bulu-
nuyor ve "Hükümetprogramı kapsammda yapılacak
anayasa çalışma/an elbette yasama dokunulmazlığı
hususunu da yeniden düzenleyecek" diyordu. Baş-
bakan, bu sözleriyle çok açık bir biçimde, dokunul-
mazlığa dokunulmasını erteliyordu. Araştırma komıs-
yonunun kurulmasıyla dokunulmazlığı sınıriandırma
sürecı hızlandınlabilir. Aslında, dokunulmazlık soru-
nunun bir an önce çözümü, yıllardır, oir büyük toplum-
sal istem ya da öziem konumuna yükselmiştir ve bir
an önce sonuçlandırılması gerekir.
• • •
Milletvekili dokunulmazlığının sınırtandınlması, yıllar-
dır tartışılıyor. Ancak bir türlü yapılamıyor. Neden?
Dokunulmazlığa dokunulmamasının ana nedenle-
rinden biri, on yıllardır, Türkiye'de siyasetin rüşvet ve
yolsuzluk batağına batmış olmasıdır. Çok değil birkaç
gün önce yeni bir yolsuzluk komisyonu görevini ta-
mamladı. Yolsuzluğun, kimi siyasetçi, bürokrat ve ışa-
damı üçlüsünü içeren yapısı, bir korku fılmi gibi bir kez
dahasergilendi. Yine de komisyonun bulgularının, var
olan yolsuzluk bataklığının devede tüy gibi gerçekten
çok sınırtı bir bölümünü gösterdiği konusunda kamu-
oyunda yerleşik bir kanı vardır. Aynı kamuoyu, millet-
vekillerinin dokunulmazlıklarına dokunulmayacağı,
şimdiye dek olduğu gibi yolsuzluk yapanların yanın-
da kalacağı ve rüşvet ve yolsuzluğun sürüp gıdeceği
görüşünü koruyor. Kasım seçimlen, toplumun temiz
siyaset umudunun sandığa yansımasıydı. Bu umudun
kooınması gerekiyor.
Diğeryönden son günlerde, AKP sözcülerince Mec-
lis içinde ve dışında yapılan açıklamalara bakılırsa,
dokunulmazlığın sınırlandınlması ıki nedenle şimdilik
ele alınmamalıdır. Nedenlerden bıri kapsama ılişkin-
dir. AKP sözcüleri, diğer kamu çalışanlannın da yar-
gılanmalan için belli sınırlamalar bulunduğunu, bu ne-
denle ayırımsız herkesin yargılanabilir olması gerekti-
ğini önesürüyor. Dokunulmazlığın kapsamının daral-
tılmasına milletvekillerinden değil, diğer kamu çalı-
şanlarından başlanılması gerektiğini öne sürüyor. Bu
anlayış temelinden yanlıştır. Yolsuzluğun temizlığine si-
yasetten başlanması gerekir; çünkü bürokrasideki bo-
zukluklann düzeltilmesini sağlayabilecek güç de siya-
settir; bunun sorumluluğu da siyasetçiye aittir. Dü-
zeltme işinin ilk adımı kaçınılmaz olarak siyasetçiyle
atılmalıdır. Kaldı ki, bu iki tür dokunulmazlık arasında,
buradaaynntısına girilemeyecek ölçüde niteliksel fark
vardır. Bunlan birlikte ele almak ve bağlı olarak gerek-
çelendirmek yanlış olur.
AKP sözcülerinin açıklanan ikinci nedeni kaygıdır.
AKP milletvekilleri, polisin ve savcılann kendilerini ko-
layca sorgulayacaklannı ve bu tür uygulamaların mil-
letvekilliği görevini aksatacağını öne sürüyorlar. Bura-
da birkaç noktanın altı çizilmelidir. öncelıkle, milletve-
kili, polise ve savcıya güven duymalıdır; eğer o güven
duymazsa, halktan polise ve savcıya güvenmesi is-
tenemez. Ve eğer, polis ve savcı güven duyulamaya-
cak yapıdaysa, bu güvensızliği gıderme görevi ve so-
rumluluğu da yine milletvekıllerinin üzerindedir. Ayrı-
ca, dokunulmazlık sınırlandırılırken yapılacak düzen-
lemelerie, milletvekıllerinin asıl görevlenni yapmaları-
nı sağlamanın yollan da kolayca bulunabılir.
• • •
Dünya yolsuzluk ve rüşvet sıralamasında ülkemiz
üst sıralardadır. Siyasetin kiriiliği, doğruluk, dürüstlük
ve erdem gibi toplumsal değerlerı yok edıyor; birilen-
ni emeksiz zengin ederken bir bütün olarak ekonomi-
yi batınyor; yatınmları engelliyor. Siyasetin kiriiliği, si-
yasetin kendi kendini yemesine, tüketmesıne, güve-
nilmez, yönetemez ve işlemez bir nitelık kazanması-
na neden oluyor.
Araştırma komisyonunun dokunulmazlık konusun-
da hızla sonuca ulaşması, milletvekillerinin ve ülke ka-
muoyununduyarlılıgınavekonununtıpkıseçımlerden
önce olduğu gibi sürekli olarak gündemde tutulmasına
bağlıdır.
yakup'/ metu.edu.tr
Balak: Lisans ekonomik olmaz
Milli Piyango'da
toptan satışplanı
ANKARA (AA) -
Milli Piyango Idaresi
Genel Müdürü İhya Ba-
lak, Milli Piyango'nun,
her oyun için ayn lisans
vermek yerine "toplu
saöşuun" planlandığım
bildirdi.
Balak, Milli Piyan-
go'nun özelleştirilme-
sine dönük hazırlanan
kanun taslağının halen
Başbakanlık'ta bulun-
duğunu belirtti. Söz ko-
nusu düzenleme ile
şans oyunlanna ait li-
sanslann ayn ayn ya da
topluca en fazla 10 yıl
süreyle özel şirketlere
verilebileceğini kayde-
den Balak. idarenin de
bundan böyle şans
oyunlarını ızleyen ve
denetleyen bir kuruluş
kimliğine bürüneceğini
vurguladı.
Taslak ile şans oyunu
lisansmı alan kurulu-
şun yıllık satış hasılatı-
nın yüzde 5'inin idare-
ye, yüzde 10'unun da
Savunma Sanayii Des-
tekleme Fonu'na akta-
nlmasının öngörüldü-
ğünü ifade eden Milli
.Piyango Gene1
Müdü-
rü, şartnamenin de ida-
re ile maliye. Hazine ve
Özelleştirme İdaresi
Başkanhğı temsilcile-
rinden oluşacak bir ko-
misyon tarafından ha-
zırlanacağını söyledi.
Balak şöyle devam
etti: "Bu amaçla Ingil-
tere, îtalya ve Güney
Afrika modeUerini in-
ceövoruz. Şans o\ıuıla-
nnın özelleştirilmesi
son 10 yıhn ola>ı. Bu ne-
denle bu konuda fazla
bir tecrübe de yok- Ka-
nuni düzenleme ile ay n
ayn saOş için bir yetki
almakla birlikte şans
oyunlan için toplu bir
satış düşünüyoruz. İtal-
ya, tek tek satnıış, 4 ay-
n şirket ahmş, 3'ü bu işi
götürememiş. Ingilte-
re'de yaşanan sorunlar
sonrası altyapı lisansı-
nın a\Ti, oyun tisansmın
a\Ti verilmesi yoluna gi-
dilnıiş. Biz de, bu şart-
larda her oyun için ayn
lisans vermek, rasyonel
ve ekonomik görünnıü-
yor. Bu tür saüşuı fı\ atı
düşüreceği söyleniyor.
O yüzden toplu satışı
planlıyoruz."