23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2003 PAZAf 10 P A Z A R Y4ZELARI dishab@cumhuriyet.com.tr Berlin efesi Metropol 4yaşında Berlin'in Türkçe radyosu Metropol FM, 7 Haziran'da doğum gününü kutladı. 1999'da yayın hayatına Türkçe "merhaba" diyen radyo, bu yıl dört mum üflerken, 4 yıl x 365 gün x 24 saatte kaç yüzlerce kez Türkçe hatalar yaptı tam olarak bilinmiyor. "Dunım bu kadar kötü mü'' diye üzülmeyin. Berlin'e konser vermeye gelen şarkıcılar, Berlin'de gösterilen filrnlerin yönetmen ve oyunculan, hatta sergi açılışına gelen SaJap Sabancı, radyoyu yere göğe koyamıyorlar. Kentimizde Türkiye'den, haftada en az bir, hatta birkaç ünlü ağırlanz. Alamanyalarda 24 saat Türkçe yayın yapan bir radyomuz olduğunu öğrendiklerinde "duygularını ifade edecek kelime bulamazlar". Yazarlar, şairler, gerçek sanatçılar radyoya davet edilse, onlar duygulannı ifade edebilirler ama ne haberleri yapılıyor ne de ropörtajlan. Bir de yıllarca burada kendi diline hasret Türkiyelinin, "Türkçe olsun da_" mantığı ve sevgiyi- hoşgörüyü arttıran sürgün psikolojisi. Sürgünde olmak, beklenti çıtasını aşağıya çektirtiyor. Zaten olay bir tekelse, rekabet ve idealler yoksa, kalite de düşük oluyor. Aslında 27 sene önce, günde 20 dakika ile başlayıp zamanla 60 dakikaya yayılan SFB, yeni adıyla RBB'nin Türkçe yayını da var ama bundan haberdar olan Türklerin sayısı kısıth. Bunda devlet radyosu olmasının bir etkisi olsa gerek. Çoğunluğu kırsal kesimden gelen memleketlimiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin Doğu'ya sadece yatınm değil, okul da yapmamasının çürük bir meyvesi olarak, kötü ve yetersiz bir dille geldi buralara. Evde az bir kelime hazihesiyle konuşulmaya çahşılan anadilde kendini ifade etmekte zorlanan ikinci kuşakla beraber, Türkçe- Almanca kanşık bir dil türedı. Doğuştan girişimci olan biz Türkler, yıllardır burada radyo açmak istiyorduk ama gereken sermaye çok yukanlardaydı. Demokrasi kelimesini, vicdani rahatlama için kullanmak isteyen Almanya, Türkçe radyo içın ihale açtı. Ne gariprir ki ihale Alman Medien Union'a verildi. Demek ki sırf Türkiye'deki milletvekilleri ihalelerde bir haltlar kanştınruyormuş. Türklere Türkçe yayın yapacak bir radyo, neden tek kelime Türkçe bilmeyen, Türk kültürüne, Türkiye'ye önyargılarla bakan, yanlış saplantılan olan BERLİN BANU BİRTEK Almanlardan bir holdinge gidiyor? Aslmda tek kelime bilmiyorlar sözü biraz abartı oldu, keza döner "döğnağ", rakı da "ğaJd" telafruz edilerek — - ^ — — — ^ ^ — Almancaya girdi. Ama Türkçe radyo her Türk'ün evine giremedi. Çünkü, radyonun candaman verici de düşük seviyeli. Bu yüzden de Türlderin yoğun yaşadıklan Kreuzberg'in bazı bölgelerinde radyo çıkmıyor bile. Almanya'nın sanki, Türk azınlığa bir kültür hizmeti sunuyormuşçasına yedirmeye çalıştığı radyonun çıkmadığı daha bir sürü semt var ve çıktığı yerlerde de çoğunlukla cızırtılı dinleniyor. Radyonun cızırhsına bir de yan Türkçe - bıraz Almancadan düz çeviri Türkçe - biraz Almanca konuşan, kültür seviyesi normalle düşük arası personelin cızırtılı konuşması da eklenince başağnsı yapabiliyor. Suya sabuna dokunmayan programlarda gereksiz zırvalayıp sonuçta hiç mesaj vermemiş oluyorlar ve dil bozukluklan da cabası. Gerçi pek program yapılmıyor, saat başı çok kısacık bir haber bülteni var ve sürekli çalan şarkılann aralannda moderatörlerin sesi. Çoğunca Türkçe pop çalan, kültüre, siyasete, kaliteli habere, bilime, sanata yer vermeyen radyomuz, yüz binleri sevince boğuyor. RBB-Türkçe 1 saatlik yayınlannda, politika, sanat, kültür, sağlık, bilim, sosyal yaşam, spor, edebiyat konulannda bir sürü program ve açık oturum yaphğından, bilenler 17-18 arası SFB dinlıyor ama sonra yine Metropol'e dönüyor ama Metropol'ün 24 saati nahoş değerlendirmesi insanı üzüyor. Metropol'de duyacağınız en önemli olay, bir pop şarkıcısının yeni albümünün çıkması. Ağlanacak halimize "katula kafuJa" gülerken radyomuz bir de şubatta, Berlin'in en çok okıınan gazetelerinden Bild'in 2002 yıh kültür ödülünü aldı. Efelerin efesi, Berlin efesi Metropol FM, Türkçe bilmeyen bir makamın, Türkçeyi katledenlere verdiği bir ödülle ihya oldu. Şaka gibi... Esas espri şimdi geliyor, ftkra gibi ama gerçek: 4.5 yıl önce personel alımı için sınav yapan radyoya bir program yapmak için başvurduğumda mülakata çagnlmıştım. Gorüşmede, medya alanında çalışanlann Türk dili konusunda hassas davranmalan ve örnek olmalannı, Türkçe ile Almancayı kanşık kullanmaktan sakınılması gerektiğini belirtmiştim. Aldığım cevap: "Siz çok güzel Türkçe konuşıryorsunuz, buradaki Türkler sizi anlama/. radyoyu kapaür, biz de reklanı toplayamayız, nasıl para kazamcaz" olmuşfu. Demokrarik( î) bir girişimin ardında, Almanya'nın Türklere kültürel hizmet sunmak değil, sayılan binlere ulaşan Türk yatınmcılannın paralannı "reJdanıJar'' aracıhğıyla emmek olduğunu sonradan anladım. Metropol FM 4 yılın sonunda kendince başanyı yakalamış. Onlar zaten baştan yüzde 70-75 müzik, yüzde 25-30 söz tarzında bir yayın benimsemiş. Türkçeleri, buradaki halkın Türkçesi gibi, o yüzden anlaşılır. tyi ya da kötü, doğru ya da yanlış yok onlara göre. Hangi albüm en çok satıyor, o çalrnıyor. Her şey tüketım ve para. tstila, sömürge, kültür, eğitim, iletişim, materyalizm ve demokrasi VE RADYO. tyi ki doğdun radyo, yoksa nasıl ütüldüğümüzü fark etmeyecektik. BaniluCg web.de New birrüya..A y ve Yıldızlar .zvProjesi'nin (Moon And Stars Project) dinamik başkanı Sîur Emlrgü ve çalışkan gönüllülerin düzenlediği MayFest'in bu yıl New York'ta beşincisi gerçekleştirildi. Festival kapsamında opera, sergi, konser gibi etkinliklerin yanı sıra L. Selen Üçer, Gerçek Sağlar, Cem Baza ve Mehmet Kaya adlı 4 parlak Türk genci tarafindan kurulan New Repertory Theatre'in sahnelediği "Dream'in Nevv York" ve "Mahmud ifc Yezida" adlı oyunlar da yer aldı. Türk tiyatrocularla birlikte Amerikalı oyunculann da rol aldığı "Dream'in New York", izleyeni hem güldüren hem de düşündüren bir oyun. Salondaki yanArnerikalı- yan Türk izleyici kitlesindeki Türklerin her birinin kendisinden bir şeyler bulduğu, esprili, akıllıca kaleme alınmış ve ustahkla oynanıp sahnelenmiş bir komedi- drama. Oyun, Istanbul'da özel hayatında yasadığı bazı sorunlardan kaçarak New York'a yeni bir hayat kurmaya gelen Yasemin'in yaşadıklanm anlatıyor. Bir süre bu kentte yaşayan hemen herkesin başına gelmiş ya da gelebilecek olaylarla bir tiyatro gösterisinde yeniden karşılaşmak, salondaki Türk izleyıcileri kahkahalara boğuyor. Herkes birbirine bakıp bakıp gülüyor oyun boyunca. Nedir bu oyunu bu kadar gülünç yapan? Yasemin karakterini cok büyük bir başanyla oynayan ve oyunun metnini Mehmet Kaya ile birlikte yazan Selen Üçer'le bir kitapçmın kafesinde buluşup bu soru hakkında söyleşiyoruz. Crucago'da tiyatro dalında yüksek lisans yaptıktan sonra kariyerine Nevv York'ta devam eden Üçer, oyunun metin yazma sürecinde hem kendilerinin hem de çevTelerindeki insanlann deneyimlerinden faydalandıklanm söylüyor. "Amerika'da her şey muhtesem'' düşüncesiyle Nevv York'a gelenlerin uğradığı hayal kınklığından, dışandan bambaşka görünürken gerçekte bu kentte yaşanılanlann büyük bir kontrast oluşturduğundan söz ediyor. Mesleki ya da eğitsel bir amacı olmadan sadece "Amerikaaaaü" diyerek bu ülkeye gelenlerin hüsrana uğrayabıleceğinin altını çiziyor. "Charles tş Başında" dizisindeki. NEVV YORK ZULAL KALKANDELEN Charles'a âşık olsaruz ya da Dallas seyrederek büyüseniz de o size Hollywood'un sunduğu Amerika. Gerçek Amerika göçmenler için çok daha farklı. Selen Cçer'in vurguladığı bir diğer önemli nokta da Nevv York'taki göçmenlerin hissettiği yalnızlık. Yurtdışında yaşayan birçok insanın paylaştığı bir his bu aslmda. Belki de bir insanı kendini bir yere ait hissettiren gecmişteki kültürel değerlerin yokluğunun yarattığı boşluk bu. Oyunu izleyen yabancılann, özellikle Amerikalılarin tepkilerini merak ediyorum. Çünkü oyunun bazı sahnelerinde Amerikalılann dünya olaylan ve diğer ülkeler hakkındaki cahillikJeri üzerine ilginç diyaloglar var. Üçer, olumlu eleşririler aldıkJanru, hatta oyunda rol alan Amerikalı tiyatroculann metne de büyük katkılar yaptıkJannı söylüyor. ilginç olan, Nevv York'taki nörotik yaşam tarzının sadece Türk, Meksikah, Polonyalı vb. tek bir insan tipi için değil, bu kente gelen her yabancı için geçerli olması. Hatta bazı açılardan Amerika'nin başka bir bölgesinden gelen Amerikalılar için bile söz konusu bu yaşam. Anlık bir başannın 15 yıl aldığı kalabalık bir kentte para kazanmak ve daha iyi hayat şartlanna kavuşmak icin sürekli koşuşturan, rekebet içinde hırçınlaşan yalnız insanlann zor ve yorucu yaşamı. tt Dream'inNewYork", farkJı bir bakış açısıyla Nevv York yaşamını yansıtıyor. Tünes Square'in renkli ışıklannı ya da Fifth Avenue'nun göz ahcı mağazalanru değil, kenrin milyonlarca göçmeninin gözünden yansıyan Nevv York'u anlatıyor Nevv Repertory Theatre oyunculanmn en büyük isteklerinden birisi, oyunu Türkiye'de sahnelemek. Bu konudan söz edilince bile heyecanlanıyor Üçer. Sponsor bulduklan takdirde oyunun Türkiye'de Türk izleyicisiyle buluşmasuu, özellikle Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'ne karılmasını arzuladıklanm söylerken gözleri parlıyor. Umanm bu istek, Nevv York'ta bir rüya olarak kalmaz ve Türk tiyatroseverler bu güzel oyunu ülkemizde de izleme olanağı bulur. kzulaKS yaboo.com İsveç'te Türk sanatçılara övgü T\ ıi lrw fZn M ı /Vz*/i vi Airtv Varanasi kentindeld çocuklar da çarevi kendile- ±yi ü,i KJUUJ 1 MCnri VUr... j ^ G a n j Nehri'ne aüp biraz olsun serinkmekte Hindistan'ı her yaz etkisi alüna alan muson yağ- buluyor. Baü ve kuzeyde yağmurlann gecikmesi murlan bu yıl yavaş ilerBvor. Ülkenin baü ve ku- nedeniv le neredeyse kurakhk yaşanırken kuzey- zeyinde yaşayâıüar aşın sıcaklardan bunalryor. doguyû seller götürüyor. (Fotoğraf: AP) Isveç'in Malmö kentinde yayımlanan 200 bin tirajlı Sydsvenskan gazetesi (bağımsız liberal), geçen hafta kültür ekinin kapağını ve üç sayfasını, Türkiye'nin kültür ve spor alanlanndaki başanlanna ayırdı. Tabloid boydaki ekin kapagına boydan boya renkli bir Türk bayrağı konulmuş ve "Türldye aühmda" başlığı atılmıştı. Aydan Murtezaoğtu, Füsun Onur v e Hale Tenger adlı fotoğraf ve video sanatçılannın, halen Güney Isveç'teki Lund kentinde sürmekte olan sergisiyle ilgili yazıda, Türk sanatçılann giderek daha sık olarak ülke dışına çıktıklan ve özgün sanatlanyla beğeni kazandıklan vurgulanıyor. "Güce sahip bir ülke" başlıklı ve LiKth VValtenberg imzah yazının başlık altı şöyle: "Türkrje, kültür ve spor alanlannda büyük başanlar kavderti. Bazılan bunun AB'ye \e BaüT >-a u\ıım çabasuıdân dolayı _______ olduğu görüşünde. Bazılan ise bunu Baö düm-asuun nihavet Doğu'yu yabancı ve korku verici olarak görme şeldindeki değer v argüannı yeniden gözden geçirme>e başlamış ounasına bağhyor." Yazıda, Orhan Pamuk'un "Benim Adnn Kırmta" adlı romamyla, edebiyat dünyasının Nobel'den sonra en önemli ödülü olan Impac Dublin Ödülü'nü kazandığı belirtiliyor ve yazanmızdan, "Geleceğin \obel sahibi" olarak söz ediliyor. Nuri Bilge'nin "Uzak" adlı filminin ödül üzerine ödül abnakta olduğuna değiniliyor ve Stockholm'de geçen hafta sonu yapılan Re:Orient adlı müzik festivaline karılan Bülent Ersoy için, "Sııursız popüler'' bir sanatçı ifadesi kullanıîıyor. (Bülent Ersoy'un geçen hafta sonu STOCKHOLM Stockholm'de verdiği iki konser büyük beğeni kazandı ve müzik eleştirmenleri koro halinde sanatçımıza övgüler yağdırdılar. Söder Tiyatrosu'nun büyük salonunu iki gece üst üste dolduran Ersoy'u dinleyenlerin çoğunluğunun tsveçli olması da etkinliğin bir başka ilginç yaruydı.) Yazıda, Ersoy'un cinsiyet değiştirmesini Türk toplumunun hoşgörüyle karşıladığı da vurgulanıyor. Sertab Erener'in Eurovision'u kazanmasının bir rastlantı olmadığı belirtiliyor ve Türk Milli Futbol Takımı'nın dünya üçüncüsü olduğu anımsatılıyor. Sonbaharda Isveç televizyonunda kültür bölümü şefi olarak göreve başlayacak olan Ozan Sunar'ın, "Türkiye, nihayet kendisme yetişmeye başhyor" sözleri de yazıda yer alıyor. Yazıda, tsveçli güzel sanatlar eleştirmeni Ponrus Kyunder'in sözlerine de yer veriliyor: "Çağdaş Türk sanatçılan. çok daha dışa açık bir yoruma sahipler. Birkaç yü öncesine kadar siyasi sanat egemendL Bugün ise genç nesil ka\Tamsal olarak çahşmayı yeğnyor. Istanbul Sanat Bienali, dünyanm en rvikrinden ve Venedik'tekinden ve Kassel'deki Documenta'dan fleridir. Türk sanaüan, uluslararası olarak, İsvec'inki dahiL birçok ülkenin sanabndan daha güçlü bir konuma sahiptir." tsveç'te Türkiye kaynaklı bir başka etkinlik ise, fotoğraf sanatçısı HaKl Koyutürk'ün "TS" adlı sergisiydi. Bu hafta kapanan sergide, sanatçırun, Ankara'nm transivistlerini yansıtan siyah- beyaz çarpıcı fotoğraflan yer alıyordu. Koyutürk bu sergiyi, Istanbul'daki tinerci çocuklarla ilgili önceki sergisinin devamı olarak tanımlıyor. GÜRHAN UÇKAN Sizi kan koca ilan ediyorum!oğumuz Kuş Kafesi fıhnini izlemiştir. Hani babası eşcinsel olan evailik arifesindeki gencin, babası ve babasının eşini, nişanlısının ailesi ile tanıştırma hikâyesini anlarır; hatta Ali Poyrazoğlu da bu hikâyeyi sahneye taşunıştı. Son derece tutucu, geleneksel, bir de üstelik sağcı bir politikacı olan kızın babası için, böylesi bir aile kabul edilemezdir. Ama ne çare ki, aynı baba, içine düştüğü durumdan sıynlmak için en sonunda kadm kılığına girmek ve kıntarak yürümek zorunda bile kalır. Ortaya son derece eğlendirici bir fihn çıkmasmm yanı sıra, konu öyle duyarlı işlenmişti ki, hepimizi eğitmişti... 1996 yapımı fihnin çekildiği donemde, eşcinsellik henüz hassas ve mahrem bir konuydu kuşkusuz. Bugün, 2003 yılına geldiğimizdeyse herkesin kendini daha özgür ifade ettiğini ve konunun başka düzlemlerde tartışıldığını görüyoruz. Şündilerde, eşcinsellerin yasa önünde evlenip aile kunıp kuramayacaklan tartışılıyor... Yüksek mahkeme, Ontario'nun geçen hafta aldığı karan reddermezse, Ontario eyaletinde artık eşcinsel çiftler de evlenebilecek. Ve karar onanrrsa Kanada: Belçika ve Hollanda'dan sonra, dünyada eşcinsel çiftlerin yasal olarak evlenebildiği 3. ülke olacak. Ontario'lu eşcinsellerin bu savaşı kazanması elbette tesadüf değil. Özellikle Toronto, özgürlükler anlammda gerçek bir cennet ve dolayısıyla eşcinsellerin nüfusu ve etkisi çok hissediliyor. Alışverişinizi yaparken yanınızdan geçen el ele tutuşmuş, sepetlerine domates, biber dolduran iki erkek ya da kadın göımek hiç şaşırtıcı değil. Her sene haziran sonuna doğru yapılan eşcinsellerin Gurur Yürüyüşü, şehirdeki eşcinsel yoğunluğunu hatırlatan bir başka olaydır. Bu yürüyüşe bıralon yakın kentlerden, güney komşumuzdan bile katılanlar olur. Daha da ilginci, Toronto'da çoğunluğu eşcinsel olmakla meşhur bir semt bile var. Uzun lafın kısası Toronto eşcinsellere çok alışık ve yadırgamaz hale geldi. Ve Ontario'nun aldığı yeni kararla, daha da ahşacağa benziyor. Şündiden, Ontario'da evlenmek üzere dünyanm çeşitli yerlerinden başvurup sıraya giren çiftler olmuş. Kim TORONTO bilir, belki kendi ülkelerinde bulamadıklan raharı burada bulup kalırlar... Elbette, hâlâ 20 sene öncesinde yaşayıp kendi gibi olmayanlara yaşam hakkı vermeyenler de var. Insanlar küçük yaşlardan itibaren koşullandınlır ve saygı göstermek öğrerihnezse, bu böyle ohnaya devam edecek. Demek istediğim, nasıl son zamanlarda Türkiye'de ilkokul çocuklanna okutulan kitaplardaki, "çamaışr vıkavan anne. ekmek getiren baba" hikâyelerinin çocuklan yanlış koşullandu^bileceği düşünülüyorsa böyle bir ortamda da kitaplardaki klasik anne baba ya da kadm-erkek figüründen oluşan aile resimleri sorgulanıyor. Buna ilişkin ilk savaş, sanınm Vancouver'da, British Columbia Eşcinsel Eğitimciler Derneği öğretmenleri tarafindan başlatıldı. Derneği kuran öğretmenler, çalıştıklan okula sunduklan eşcinsel ebeveyn temalı, anaokul ve 1. sınıfa yönelik 3 okuma kitabının geri çevrilmesi üzerine, BERNADEMtRYOL okula karşı hukuk savaşı başlattı. Önce eyalet üst mahkemesi, okul yöneticilerinin dinsel görüşlerinin kararlannı etkilediği yargısma vanp kitaplan. inançlannı göz ardı ederek tekrar değerlendirmeye davet etti. Dönemin egitim bakanınm da okul yönetıcılennı, "okulda hoşgörüsüzhığü cesaretlendirdikleri" için işten çıkarmakla tehdit etmesine ragmen, okul yönetimi, bir üst mahkemeye başvurmakta tereddüt etmedi ve davayı kazandı da. Ama öğretmenler de durmadı. Onlar da Kanada'nin en yüksek mahkemesine başvurdular. Mahkeme, kitaplann yasaklanmasma karşı çıktı. Ancak, okul yönetimi, arkalarında velilerin desteği ile 6 senelik mücadele, 1 milyon dolarlık malıyet ve üst mahkemenin kendi yanlannda yer almamasma ragmen, kitaplan reddetmeye devam ediyor. Bütün bu olanlardan öğrenciler ne kadar haberdar bilemiyorum. Ama eğer biz büyüklerin önyargılan ve koşullanmalanmız olmasa, onlann kendi başlanna çok daha banşçı ve hoşgörülü bir ortam kurabileceklerini düşünüyorum.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear