Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2003 CUMARTESİ
HABERLER
DUNYADA BUGÜN
ALİ StRMEN
Cephede Piknik
Hadi gözümüz aydın! Başbakan Abdullah
Gül söylüyor, yandaşı kalemler yazıyorlar:
Savaşa girmiyoaız.
Demek ki on binlerce askerimiz Irak cep-
hesine pikniğe gidiyor. Bari yanlanna lop yu-
murta, kuru köfte, zeytinyağlı dolmafilan ver-
sinler.
Cephede piknik de keyifli olur hani!
Kumanyalar çıkar, çimenlere serilinir, şarkı-
lar türküler söylenir. "Müjdeler müjdeler ge-
tirdim"den tutun da, "Gelkardeşim, elini ver
bana... Bütün dünya kardeş olsun"a kadar
beğen beğendiğini...
Üssünü açacaksın, limanlannı emre ama-
de hale getireceksin, havaalanlannı bombar-
dıman uçaklannın hizmetine vereceksin. Bir
kolordu düzeyinde güçle sının geçip Irak top-
raklarında ileıieyeceksin ve bütün bunlan ya-
parken savaşa girmemiş olacaksın.
Söyler misiniz Allahaşkına.. başka nasıl gi-
rilir savaşa.
Türkiye hele heleAmerikan askerlerinin top-
raklan üzerine kabulü ve Irak'a asker gönder-
me karannı da alsın.
Savaşa gırtlağına kadar girmiş olacaktır.
Belki kastedilen, savaşa girip muharebeye,
yani çatışmaya girmeyecek olmamızdır.
Böyle ballı savaşı herkes ister, muharebe-
yetutuşmadan kazanılacaksavaş savaşlann
en ballısıdır ve ancak rüyalarda görülür.
• • •
Hamama giren terler misali, savaşa giren de
muharebeye, yani silahlı çatışmaya girer. Bu-
nun tercihi taraflann birinde değildir.
Irak bizi eli kolu bağlı seyir mi edecek?
36'ncı paralelin kuzeyinde bizim istemediği-
miz oluşumları önlemek üzere var olacağız.
Bu oluşumlan gerçekleştirme emeli peşinde
olanların eli armut mu topluyor?
Eğer bizden korktuklan için kıllannı kıpırdat-
mayacaklarsa o bölgeye girmeyede gerek yok.
Sınırda yığınak yaparsın ve "Gelirim hal..." de-
din mi madem ki korkuyorlar kıllannı kıpır-
datmazlar.
Ama diyorlarsiz merak etmeyin, Irak'ın mu-
kabele edecek, bizi vuracak gücü yok.
O zaman.. Irak komşulan için tehdit teşkil
etmiyorsa bu savaş neden yapılıyor? Yok eğer
Irak'ın elinde bin kilometre, hatta biraz daha
fazla menzilli Scud füzeleri atılmaya hazır du-
ruyorsa.. Türkiye'deki sivil halkı bunlara kar-
şı korumak için hangi önlemler alınıyor?
Irak'ın kimyasal ve biyolojik silahlan var ve
etkili ise sivilleri bundan korumak için ne ya-
pılıyor?
Emekli askerler, "Ordunun NBC biriikleri
bu olasılığa hazırlıkJı, siz sivillere bakın" di-
yorlar.
•••
Abdullah Gül "Savaşa girmeyeceğiz" di-
yor, destekçisi ceride muharrirleri de, aynı
şeyleri yazıyorfar.
Ama Melih Aşık'ın dünkü Açık Pencere'sin-
de yazdığı gibi Bush yönetiminin süper şa-
hini Wolfowitz'e yakınlığı ile bilinen VVilliam
Safire 31 Ocaktarihinde yazdığı yazıda "Bar?-
segirerim ki VVashington'da geçtiğimiz gün-
lerde vartlan anlaşmaya göre Türk tanklan ve
ABD özeloperasyon güçleri Bağdat'a biriik-
te gireceklerdir" diyor.
Safire bu görüşleri öne süren tek kişi değil.
Karanlıklarprensi Richard PertedeTürkiye'siz
bir Irak savaşı düşünemediğini söylüyor.
Şimdi acaba Abdullah Gül ve bizdeki des-
tekçileri mi daha iyi bilecekler Irak'ta ne ya-
pacağımızı, yoksa VVashington'daki iktidann
yakınları ve ajanlan mı?
Hangileri karar odağına daha yakın dersi-
niz?
Savaş durumları trajik değil, trajikomik.
Bütün savaşlar kolay bitmek üzere zafer
türküleri ile başlar. Ama sonrası...
Türk halkı savaş konusunda aldatılmak-
tadır.
Polis öldiirdüğü iddiasıyla tutuklanmıştı
Cezaevinde
'intihar' ettiİstanbulHaber Servi-
si-Bahçelievler'de po-
lis memuru ŞahinEkiz'i
şehit ettıği, Fatih'te de
balıkçı Mebmet Az-
man'ı öldürdükten son-
ra hafız Seiman Oku-
muş'u ağır yaraladığı
gerekçesiyle tntuklanan
YaşarAkgün'ün Metris
Cezaevi'nde intihar et-
tiği bildirildi.
Bahçelievler'de ge-
çen hafta polisin dü-
zenlediği operasyonla
yakalanan ve tutukla-
narak Metris Ceza-
evi'ne konulan Yaşar
Akgün'ün, tutulduğu
bölümde, kendisini ka-
pmın üst kenanna astı-
ğı açıklandı. 31 yaşın-
daki Yaşar Akgün, gö-
zaltına alındığında üze-
rinde el bombası dışın-
da, şehit polis memuru
Şahin Ekiz'den gasp et-
tiği tabanca ile Meh-
met Azman' ı öldürdü-
ğü, Seiman Okumuş'u
da yaraladığı diğer ruh-
satsız tabanca ele ge-
çirilmişti.
Akgün'ün sorgusun-
da,u
Bütün hocalan ya-
lancıükia suçlavarak
herhangi bir cemaatle
bağlanüsı olmadığuu,
cemaat liderlerinin gö-
rüşlerinden etldlenme-
diğini,aocakzamanza-
man kendisine cihatta-
limaügeJdiğini'' anlat-
tığı belırtilmişti.
'Cihat emri getöT
Polis memuru Şahin
Ekizi "cihat emri gel-
digi" ve "küffann bek-
çüeri" olduğu gerekçe-
siyle vurduğunu söyle-
yen Akgün'ün ifade-
sinde, balıkçı Mehmet
Azmanı da bir laza gü-
lümsediği ve sarkıntılı-
ğa yeltendiği için öl-
dürdüğünü söylediği
kaydedilmişti.
28 Şubat'a kadar çözüm bulunmaması halinde Türkiye'nin AB geleceğinin de kararacağı ileri sürüldü
AB Kıbnsbaskısırııarttırdı• AB, 28 Şubat'ta çözüm
bulunmaması durumunda
KKTC'deki Türklerin adadan
kaçacağı uyansında
bulunuyor. Adada kalanlann
büyük çoğunluğunun Rum
pasaportu almak için
başvuracağı da savlanıyor.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Kıbns sorununun çözümü için son ta-
rih olarak belirlenen 28 Şubat'a az bir
süre kala Türkiye üzerindeki baskı ar-
tıyor. AB, çözüm sağlanmaması du-
rumunda Türkiye'nin "AB geleceğinin
kararacagtnT belirtirken KKTC'de-
ki Türklerin büyük çoğunluğunun ada-
dan kaçıp Rum pasaportu alabilece-
ği uyansında buîundu.
BM Genel Sekreteri KofiAnnan'ın
sunduğu plana göre Kıbns Türk ve
Rum taraflannın anlaşma gereken ta-
rih olan 28 Şubat'a 3 haftalık bir süre
kaldı. De Soto'nun gözetiminde doğ-
rudan görüşmeler sürerken özellıkle
Türkiye uzerindeki baskj da büyüyor.
Rum lıden Glafkos Kkrides'ın "De-
gişikfik olmazsa bfle bu aniaşmayı im-
zalayacağun" açıklamasıyla Türk ta-
rafuıın daha da sıkıştığı savlanıyor.
r
Denktaş: Sorunu ikfülkenin çözmesf doğru bir karar
Liderlerin görüşmelerisürüyor
Dış Haberier Servisi - KKTC Cumhurbaşkanı Ranf
Denktaş, BM Genel Sekreteri'nin, Kıbns'ta güvenlik ko-
nulannı anavatanlar Türkiye ve Yunanistan'dan çözme-
sinı istemesinin kendilerini rahatlattığını belirtti ve es-
kiden beri bunu istediklerini söyledi.
Denktaş dün, Rum kesimi lideri Glafkos Kkrides'le
soruna BM belgesi çerçevesinde çözüm bulunmasını he-
defleyen görüşmeler nedeniyle bir araya geldi. Denk-
taş, Lefkoşa'daki ara bölgede yapılan görüşmenin ardın-
dan, Cumhurbaşkanlığı "na dönüşünde yaphğı açıklama-
daysa, pazartesi günü yapılacak görüşmede, "nelerola-
bifir, neter ofanayabifir" konusunda karşılıklı belge ve-
receklerini söyledi. Pazartesi gunü saat 09.30'da yenı-
den bir araya geleceklerini ifade eden Denktaş, "Mec-
üs'ten aldığmuz istemler hakkmda kendflerine bflgi ver-
dik. Bunlan tekrar toparlayıp, pazartesi bunlar üzerin-
de karşıhkh ahşveriştebuhınacağız*' dedi. Denktaş, "Ye-
ni öneri mi götüreceksiniz?'" sorusu üzerine, "Zaten her
şey defalarca konuşubmış. şeyler. Ama bu sefer daha so-
mut bir şekilde, hem biz, hem oniar neier oiabin'r, neler
oonayabifir konusunda birbirinıize belge vereceğjz" di-
ye konuştu. Denktaş, başka bir soru üzerine, Rumlann
bugünkü görüşmede "ohnazsa olmadannı" içeren bel-
geyi vermediklerinı de belirtti.
BMnin yaptığı çağn üzerine Tür-
kiye ve Yunanistan da planın garan-
törleri ilgılendıren konulannı görüş-
mek için bir araya gelecek. Türkiye,
bu görüşmelerin New York'ta değil iki
üüce tarafindan belirlenecek bir yer-
de yapılmasını istiyor.
De Soto, Ziyal'le görûştü
De Soto, dün Dışişleri Bakanlı-
ğı'nda Müsteşar Büyükelçi Uğur Zi-
yal ile bir araya geldi. Gazetecilere
açıklamalarda bulunan De Şoto, "Ge-
lecek hafta New York'a giüneden ön-
Bununla beraber AB çevTelerinden de
Türkiye'ye dönük sert uyanlar geliyor.
AB çevrelerinden edinilen bilgilere
göre 28 Şubat'ta çözüm olmaması du-
rumunda şu sonuçlar yaşanacak:
• AB içinde, 2 Rum devleti olur.
Buna karşın hiç Türk temsıliyetı ol-
maz. Bu durum, Türkiye'nin AB üye-
liği sürecini olumsuz etkiler. Halbu-
ki çözüm olsa Türk tarafı da AB için-
de temsil hakkı kazanır. Türkçe, AB'ye
girer ve Türkiye'nin gelecekteki üye-
liği için temel yaratır. 28 Şubat'ta an-
laşma zor ama olabilir. Bunun illaki
28 Şubat olması gerekmiyor. 30
Mart'ta yapılacak referanduma kadar
da vakit var.
• Kıbns tek başına girer. Ekonomik
bazı iyileştirmelerden Türk tarafı da
yararlanır ama bu asla üyelık gibi ol-
maz. Türkler, bugünkü gibi, hiç kim-
se tarafindan tanınmadan kahrlar.
• Kıbns Türklerinin büyük çoğun-
luğunun adayı terk edeceğıne inanı-
yoruz. Birçoğunun Rum pasaportu
almak için başvurucağını düşünüyo-
ruz. Şimdiden bu yönde bazı gelişme-
leryaşanıyor. Kuzeyde tam bir depo-
pülasyon yaşanabiür.
•" Eğer çözüm olur da beraber
AB'ye girilırse Kuzey Kıbns'a bü-
yük bir yabancı yahnm olur ve Kıb-
ns Türkleri de zenginleşir. Ama çö-
züm olmazsa bu ada için iyi sonuçlar
doğurmaz ve Türkiye 'nin gelecekte-
ki AB üyeliği engellenir.
ç > ç
dedi. De Soto, birgazetecinin, Türki-
ye ve Yunanistan'ın güvenlik anlaş-
ması imzalaması yönündeki BM öne-
risini anımsatması üzerine sözlerini
şöyle sürdürdü: "Planda, \îınan ve
Türk askerlerinin Kıbns Rum Kesi-
mi ve Kıbns Türk tarannda eşit ola-
rak konuşlandınbnasının öngörüldü-
ğü bir bölunı var. İki ülke arasmda çö-
zülmesi gereken sorunlar var. Türld-
yeve Yunanistan'ın kısazamanda ha-
zır olacaklarnu umuyorum. Çünkü
bu konular birfikte tamamlanmab-
<hr." De Soto, New York'ta BM Ge-
nel Sekreteri Kofi Annan ile tüm sü-
reci gözden geçireceklerini kaydetti.
1991 YILINDA KARŞI ÇIKMIŞTI
tldndtezkerede
gözlerSezer'de
• 1991 'deki Körfez Krizi'nde hükümetin
aldığı yetkiye SHP'nin Anayasa
Mahkemesi'nde yaptığı itiraza olumlu oy
kullanan Cumhurbaşkanı Sezer'in tavn,
bundan sonraki olası gelişmelere ışık tutacak.
SERDARKIZIK
lZMÎR-AKP'nın, Ku-
zey Irak'a ABD askerleriy-
le birlikte yapılması söz
konusu olası bir operas-
yonla ilgiü TBMM'ye ge-
tirebilceği yeni yetki tez-
keresi konusunda gözler,
savaşa karşı çıkan Cum-
hurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer'e çevrildi. Sezer,
1991 yılındaki Körfez kri-
zi sırasında, asker gönder-
meyle ilgili olarak SHP'nin
TBMM karannın anaya-
saya aykınhk savıyla yap-
tığı ve reddedilen başvuru-
da karşı oy kullanmıştı.
Askeri üsler ve liman-
lann modernleştirümesi-
ne ilişldn tezkerenin Mec-
lis'te kabul edilmesinden
sonra olası gelişmeler
farklı tartışmalara yol açı-
yor. AKP'nin, ABD ile
ortak bir operasyon için
TBMM'ye getirebileceği
olası bir tezkere, geçmiş-
te benzer konuda Anaya-
sa Mahkemesı üyesi ola-
rak farklı bir tutum izle-
yen Sezer'in karannı gün-
deme getirdi.
ABD'nin bugünkü tutu-
munu "saldbrgan" olarak
niteleyen Sezer, 1991 Kör-
fez Krizi'nde de benzer
bir yaklaşım göstermişti.
SHP, Körfez krizi sırasın-
da anayasanın 92. mad-
desi uyannca TBMM'nin
" Yurtdtşına Asker
Gönderihnesine tzin Ve-
rihuesine ve Yabancı Si-
bhlı Kuvvetierin Türki-
ye'de Bulunmasma, Ana-
yasanm 92. Maddesi l'va-
nnca tzin VferihnesineDa-
ir"(107vel08sayılı)ka-
rarlann anayasaya aykın-
hğı iddiasıyla Anayasa
Mahkemesine başvur-
muştu.
SHP, hükümete verilen
bu izin kararlannın
"TBMM'nin yetkisinin
devri" anlamına geldiği-
ni ve "anayasayı değtştiri-
ci nhetikte oiduğunu" ile-
ri sürerek, iptal ısteminde
bulundu. Anayasa Mah-
kemesi.24Eylüll990'da
aldığı kararda, "sözkoou-
su metinlerin anayasanm
148. maddesinde sayüan
düzenlemelerden ya da ni-
tefik ve içerik yönünden
bunlara benzeyen metin-
lerdengörülmediğmden''.
iptal istemini oyçokluğu
ile reddetti. Dönemin ,^na-
yasa Mahkemesi Başkan-
vekili Yekta Güngör Öz-
den ve üyeler YıhnazAB-
efendioğiu, SeJçuk Tüzün
ve Ahmet Necdet Sezer,
çoğunluğun görüşüne ka-
tılmadüar.
Karşı oyyazılannda, bu
kararlann "TBMM'nin
vetkismi devreöne" niteli-
ği taşıdığı, dolayısıyla
Anayasa Mahkemesi 'nin
denetiminde olduğu gö-
rüşünü savundular.
Göreve yeni atanan 37 vali ve görevyeri değişen 22 vaHAnıtkabir'i ziyaret etü. (Fotoğraf: AA)
Yeniatanan vaülerden bütün imkânlan kuUanmalannı istedi
Bakandan duble yol ricası
AMKARA (Cumhurrjet Bü-
rosu) -Içişleri Bakanı Abdülka-
dir Aksu, göreve yeni atanan va-
lilerden "dubk yol" için çalış-
malanm isteyerek "Bu amaçla,
bütün kamumın araçparkını bu
hizmete tahsis ediniz. Gerekti-
ğmdeözd idareimkânlannı kul-
lanmaktan çekmmeviniz" dedi.
Içişleri Bakanı Ak-
sudün göreve yeni ata-
nan 37 vali ve görev
yeri değişen 22 vali ile
beraber Anıtkabir'i zi-
yaretetti. Valiler, Baş-
bakan Abdullah Gül
tarafindan da kabul edildi. Gül,
Türkiye'nin olağanüstü bir dö-
nemden geçtiğini beürterek "Do-
lavısr\Ia Türkiye'nin bir uyum
içerisinde, bir orkestra gibi yö-
netilebilmesi için hükümetin,
devletin birinci temsilciJeri, en
yctkili Idşüeri sizlersüıiz" dedi.
Reform yapmarun, statükoyla
uğraşmanın kolay olmadığını
belirten Gül, ancak reformlan
yapmanm kaçınılmaz olduğu-
nu, bu açıdan da bu fırsatı Türk
milleti için değerlendirecekJeri-
ni söyledi. Bunu değerlendirir-
ken herkesin elbirliğiyle çalışa-
cağını belirten Gül, "Bn bağ-
bundayapacağunızreformlaria,
merkezj hükümetin birçok yet-
• Bakan -AJcsu, valilerden ABD'nin olası Irak
operasyonu konusunda illerde alınan önlemlerin
sürekli gözden geçirilmesini isterken "lüks ve
safahat" olarak algılanabüecek her türlü
harcamadan da kaçınmalan gerektığını söyledi.
kisinikdldü bir şekilde yereJyö-
netimlere devTedeceğiz'' dedi.
Cumhurbaşkanı Ahmet Nec-
det Sezer de yeni göreve atanan
vaüJeri kabul ederek birsüre gö-
rüştü. Aksu, insan haklan ko-
nusunda genelge yayımladıkla-
nıu beürterek işkence ve kötü
muamelelerin kökünün kazın-
masında kararh olduklarmı söy-
ledi. Türkiye'nin ciddi bir eko-
nomik kriz yaşadığını, bu ne-
denle, kaynaklann daha dikkat-
li kullanımiası gerektiğini \TJT-
gulayan Aksu, valilerden "Iüks
ve safahat" olarak algılanabüe-
cek her türlü harcamadan ka-
çınmalannı istedi.
Türkiye 'de "böiunmüşyol se-
ferberliği'' ilan ettik-
lerini dile getiren Ak-
su, "Geçmiş, yıllarda
yol, içme suyu, elekt-
rik,telefbn,sağnktesi-
si ve okul konusunda
meslektaşlannuanba-
şansım, duUeyol yapımında da
gormek istiyoruz. Bu amaçla,
bütün kamununaraçparkmı bu
hizmete tahsis ediniz. Gerekti-
ğuideözdkiareinıkâniannjkul-
lanmaktan çekinmeyüıiz'' dedi.
Aksu, valilerden olası Irak
operasyonuna karşı alınan ön-
lemleri sürekli gözden geçirme-
lerini de istedi
VEDALAŞTI
Çakır'dan
Hrtka'
vurgusu
lstanbul HaberServisi -
Valiler kararnamesiyle
merkeze alınmasına karar
verilmesinin ardından
emekliye aynlacağını açık-
layan lstanbul Valisi Erol
Çakır. aralannda lstanbul
Cumhuriyet Başsavcısı
FerzanÇlua, Emnıyet Mü-
dürü Hasan Ozdemir, ls-
tanbul Üniversitesi Rek-
törü Kemal Alemdaroğhı
ve Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sangül'ün de bu-
lunduğu yetkililerle veda-
laşü. Törende konuşan Ça-
kır, lstanbul Valisi olarak
geçirdiği 4.5 yıhn ardından
16 Şubat'ta resmi olarak
son mesaisini yapacağını
ve devlet memurluğuna
veda edeceğini söyledi.
Çakır, Atatürk'ün çağdaş-
lık projesinin yerine geti-
rihnesinin önünde en bü-
yük iki engel olduğunu be-
ürterek bunlann bölücülük
ve irtica olduğunu kaydet-
ti. "Benden sonra da arka-
daşlanmm bunlara dikkat
edeceğini bilhorum'" di-
yen Çalor'ın hüzünlü ol-
duğu dikkat çekti.
Törende Florya Çocuk
ve Gençlik Merkezi'nde
kalan sokak çocuklan, Ça-
kır'a "Btehayatvenfiniz''
diyerek üzerinde kendi re-
simleri de olan bir tablo
hediye ettiler. Çakır'ats-
tanbıil'u Koruma ve Yaşat-
ma Derneği Başkanı Ü-
ham Gencer ve TEMA
Vakfi Başkanı Hayrettin
Karaca da birer teşekkür
plaketi sundu. Törene ka-
ülanlarla bayramlaşan Ça-
kır, gazetecüerie de fotoğ-
raf çektirip vedalaştı.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@mynet.com oralcalisfar@yahoo.com
" 'Modern
1
kökünden türetilmiş bü-
tün sözcükler içinde Türkiye'nin de-
neyimine uygun düşeni 'rnodemleş-
tirmek'tir. Fiilin ardındaki özne mo-
demleştrici elit;bu elitin hedefiise ken-
di modemlik anlayışına uygun kurum,
inanç ve davranışlan seçilmiş nesne-
ye, yani Türkiye halkına kabul ettir-
mektir."
"Türkiye'de Modernleşme ve Ulu-
sal Kimlik" (Tarih Vakfı Yurt Yayınları)
krtabına yazdığı brr değeriendirmede
Profesör Dr. Çağlar Keyder bunlan
söyfüyor Değertendirmesini şöyle sür-
dürüyor Tepeden inmecimodemleş-
meciile kendi kendini oluşturan top-
lumsal süreç halindeki modernleşme
arasındakı' en önemliaynm, modern-
leştirmecilerin devlet gücünü elinde
tutmalan ve kendi çıkarlanna göre
davranmalandır. Bu nedenle Batılılaş-
mayı savunsalarbile modernliğin bü-
tün boyutlanna bağlı olmayabilirler...
Modernliğin bölünmez bir proje ol-
duğu ve modemleştiricilerin bu pro-
jeyi yapay olarak güdükleştirmeleri-
nin genellikle bunalıma yol açtığı ka-
buledilir... Bence Türkiye'de devletge-
leneğinin tarihsel oluşu, modernleş-
Modernleşme ve Demokratikleşme
tiricilerin modernliğin kapsamını sı~
nıriandırmaya çalışırkenyaptıklan se-
çimlen belirfemiş, böylelikle ilan et-
tikleri Batılılaşma hedeflerine zarar
vermiştir."
Çağlar Keyder, incelemesini Osman-
Iı-Türk modernleşmesi arasındaki bağ-
lantılara dikkat çekerek devam ettiri-
yor: "Türkiye örneğini inceleyenlerin
çoğu, Osmanlı modernleştiricileriyle
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruculan
arasmda bir süreklilik olduğunu kabul
ederter. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Os-
manlı devlet yapısı ortadan kaldınl-
madı;yeni Türkiye devleti sadece bir-
kaç farklı kadroyla onun yerini aldı.
Üstelik Imparatorluğun etnikyapısı ve
Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Hıristiyan
nüfusun sınır dışı edilmesiyle, devlet
eliti gûçlü bir burjuva sınıfının işbirii-
ği yapıp yapmayacağını düşünmek
zorunda kalmadı. Türkiye Cumhuri-
yeti doğduğunda imparatorluk döne-
minde tüccar, bankerve sanayicilerin
çoğu artık ortalıkta yoktu. Hatta mo-
dernleşme sürecinde devlet politika-
lan sayesinde yeni bir burjuvaziyara-
tıldı."
Cumhuriyet dönemirKİe, bünokrasi-
nin güçlenmesini ve bunuvazinin tama-
men devlete bağımlı bir şekilde orta-
ya çıkmasını da Keyder şöyle ele alı-
yor: "Büyük topraksahiplerinin olma-
ması nedeniyle eski düzenin koruyu-
culuğu bürokrasinin refoırncu olma-
yan kanadına dûştü; milliyetçi aydın-
larciddibirmuhalefeti göğüslemekzo-
runda kalmadılar... I. DûnyaSavaşı ve
Yunanistan 'la savaş boyunca Müslü-
man olmayan nüfusun safdışı bırakıl-
ması ve dışanya sûrûlmesiyle, onlar-
dan kalan mülklerin yani sıra boşalan
mevkiler de yeni devletin, geri kalan
nüfusa dağıtabileceği çeyizine katıldı.
Bu dağıtım hem yerli burjuvazinin ya-
ratılmasınıhızlandırmaya, hem de on-
lan devlete borçlu kılmayayaradı. Ye-
ni devletin kuruluşundan kısa bir sü-
re sonra dünya ekonomik koşullan ve
dönemin ideolojikortamı antiliberaliz-
me ve ekonomide devlet güdümüne
elverecek yönde değişti. 1930'larda
ve II. Dünya Savaşı döneminde kapi-
talist birikim tümüyle devletin dene-
timi altına girdi."
•••
Keyder, aynı değerlendirmesinde
Cumhuriyet döneminde milliyetçiliğin
ortaya çıkışı konusunda ise şunları
söylüyor: "Imparatortuktan ulus-dev-
lete geçiş sürecinde, devlet otorite-
sini meşrulaştıncı söyiemde bir deği-
şiklik olmuştu. Islamcılık ile üst dü-
zeydekielit bağlılığın birkanşımı olan
Osmanlı ideolojisinden vazgeçilmesi
gerekmişti. Onun yerine, ımparator-
luğun dağılmasının nedenlerine karşı
gecikmiş bir tepki gösterildi ve milli-
yetçilik ortaya çıktı. Aynlıkçılarla ve
toprak isteyenlerle savaşırken, Os-
manlı devlet elitikendine özgü birmil-
liyetçilik yaratmada ağır davranmıştı;
imparatorluğu korumaya çalıştığın-
dan, milliyetçilik zaten kendine ters
düşmesi demekti. Ama daha sonra I.
Dünya Savaşı'nin ardından daha sınır-
lı topraklarüzerinde biregemenlik ola-
sılığı belirdiğinde, Türk milliyetçiliğini
seçmek zorunda kaldılar."
Çağlar Keyder, bu tahlilleri yaptıktan
sonra günümüz Türkiye'sine geliyor
ve bugün modemleşmeci çizginin için-
de bulunduğu durumu saptamaya ça-
lışıyor: "Türkiye'de mücadelenin mil-
liyetçi vepopülistmeşruiyeti, yavaşya-
vaş un ufak olan geçmişin otoriter-
modemleşmeci ve ataerkil devleti ile
modernist bir siyasal liberalizm ve
yurttaşlık kavramı arasmda sûrdüğü
söylenebilir. Kendini toplumsal deği-
şimin bekçisıolarakgören modemleş-
tirmeci bir devletten siyasalliberalizm
veyurttaşlıküzerine kunılu modem bir
devlete geçişin otomatik olarakya da
kolayca gerçekleşmeyeceği açıktır."
Keyder, çok önemli birsaptama da-
ha yapıyor: "Eski devlet anlayışıyla iş
görenler ve bu anlayışı destekleyen-
lergüçlerini yitirdiklerinin farkındalar,
birkavga etmeden teslim bayrağı çek-
meyecekler. Anlaşılan otoriteriik ide-
alinin ömrünü uzatmakiçin çarpışma-
yı seçtiler."
Çağlar Keyder, bu tezlerini 1993 yı-
lında kaleme almış. Aradan on yıl geç-
ti, Türkiye'yi incelemek açısından söy-
ledikleri ilginç ip uçlan içeriyor.