22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 ARALIK 2003 CUMA 14 J V L J İ J J . L J J A kultur@cumhuriyet.com.tr Değerli eğitimd IsmayılHakkı Baltacıoğlu 'nu ölümünün 25. yılında saygıyla anıyoruz Türkpedagojisinin babasıydıARSLAN KAYNARDAG İsmayıl Halda Baltacıoğlu nun eğıtım. pe- dagoji ve düşünce tarihimizde önemli yeri vardır. Özgün düşünceleri, önerdiği eğitim düzeni, eleştirileri ve görevlerindeki çalışma- lanyla etkili olmuştur. 1886'da Istanbul'da doğdu. Lise öğrenimi- ne 1899*da başladı. Anılanndan öğrendiğimi- ze göre, lisede iken, J. J. Rousseau'nun Emi- le'ini bir arkadaşından alarak okumuştu. Bu kitaptan ve yazanndan çok etkilendi. Sonra- ki yıllannda, ILBergson'un sezgici felsefesin- den, E. Durkheim'ın toplumbilim anlayışın- dan da etkilenecekse de çok önem verdiği "karakter sahibi kişilik" ilkesinin temelini Rousseau'nun "doğal insan" görüşü belirle- yecektir. Maarif Nezareti (Eğitim Bakanlığı) tarafın- dan 1910 yılında Avrupa'ya gönderildi. Fran- sa, Ingiltere, Belçika gibi ülkelere gitti. Daha çok Paris'te kaldı. Gittiği ülkelerin okullannı inceledi, eğitimcileriyle tanıştı. Pedagojide yalnız akhn değil, duyumlann, onlardan İcay- naklanan sezgiciliğin de etkin olması gerek- tiğini, aynca toplumbilimden yararlanılması- nı düşünmeye başladı. îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fel- sefe Bölümü Eğitim Kürsüsü'nde ilk hoca odur. O sırada Ilahiyat Fakültesi'nde "este- tik" dersi de veriyordu. Üniversitede çok önem- li bir ginşimde bulunarak eğitim müzesi kur- du. (1) Verdiği derslerde J. J. Rousseau'yu anlatma- ya özen göstermekteydi. Jean Jacques Rousseau ve Terbiye Felsefesi adındakı kitabmı 1931 'de yayımladı. Çalışma- lan Fransa'da da büyük ılgi çektiği için Rous- seau Derneği yönetim kuruluna üye seçildi. 1923'te üniversite rektörlüğüne getirildi. Cniversitenin elverişsiz Zeynep Hanım Kona- ğı'ndan Beyazıt'taki merkez binaya taşınma- sını sağladı. 1933'te Cniversite Reformu yapıldığı sıra- da uydurma birtakım nedenlerle görevine son verildi. Bu durumdan sarsıldı ama yıkılmadı. Yeni Adam dergisini yayımlamaya başladı. Ahmet Hamdi Tanpınar, NuruDah Ataç gibi yazar dostlan onu desteklediler. Yeni bir toplum kuruluyordu, bu toplumda yeni insanlar, yeni kişilikler meydana getiri- lecekti, bunlann oluşumuna katkıda bulunul- malıydı. Yeni Adam işte bunu yapacaktı. eğitim, devletin kurumlannı laikleştirmelidir' diyen İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu, Atatürk'e hayranlık derecesinde bağlıydı. Eğitimci Fay Kirby'ye göre o, Batı eğitim düşüncesindeki yanlışlan görmüş, pedagojik ve sosyolojik yönden eleştirmişti. Türk pedagojisinin babası olduğu gibi, uluslararası bir pedagoji düşünürü olarak da tanınmaya hak kazanmıştı. Dergi 1 Ocak 1934'teyayımlandı. Baltacı- oğlu'nun üniversitedeki görevinı bu dergide sürdürdüğünü söylemek yanlış olmaz. Yeni Adam, Cumhuriyefin düşünür ve yazarlan- nın da katkısıyla çok geçmeden bir halk oku- lu, bir halk üniversitesi durumuna gelmiştı.f 2) Dergi yeni kuşaklann Cumhuriyet ve özgür- lük bilınci kazanmasında çok etkili oldu. Atatürk'le üç Kez görüşmüş Atatürk'e hayranlık derecesinde bağlıydı Baltacıoğlu. onun için yazdığı kıtabı 1973'te yayımladı. (3) Kitapta kendısiyle üç kez gö- rüştüğünü söylüyor. İlk görüşmesı, 1924'te Izmir'e bir üniversite heyetiyle gidişinde ol- muştu. Bu görüşmede Ataürk, eğitimle ilgili sorular sordu Baltacıoğlu'na. Bir soru şu idi: "Eğitim ulusal mı obnah, yoksa dinsel mi ol- mah?" Bu soruyu şöyle yanıtladı: "Devletokullar- da dini öğretmek zorunda değildir. Onun eği- timinin özeüiği ancak laikolabilir. Devrimcieği- tim, devletin kurunılannı laikleştirmelidir." O gün Atatürk'e 19O8'de gençler arasında yaptığı anketten de söz ettı. Bu ankette genç- lerin "laik" eğilimi açıkça belli oluyordu. Konuşma böyle sürüp giderken şunlan da söyledi Atatürk'e: "Lzun yıllann softalık ve bağnazhk ağacı henüz yıkılmamışür. Dallan. budakian kesihp aülnuşür ama iri kökleri toprağın alünda dur- maktadır. Ağaç bir gün yenidenfilizverebiür, eskisinden daha çok gürbüzleşebilir. Bu tehli- keyi düşünerek kökleri de söküp atmak gere- kecektir."(4) Seksen kltabı yayımlandı Meşrutiyet ve Cumhuriyet'in eğitim ve kül- tür tarihiyle ilgili çahşmalan, özgün düşünce ve tezleri olan ismayıl Hakkı Baltacıoğhfnun yaklaşık seksen kitabı yayımlanmıştır. (5) Onun kişiliği ve felsefesi üzerine ise çeşitli ya- zar ve araştırmacılann 189 yazı yayımladığı anlaşılmaktadır. (6) Eğitimci Fay Kirby, Türkiye'de Köy Ensö- tüleri adıyla yayımlanan doktora tezinde onun için şunlan söylüyor: "Baltacıoğlu, Batı eğitim düşüncesindeki yanhşlan görmüş, pedagojik ve sosyolojik yön- den eleştirmiştir. O, Türk pedagojisinin baba- sı olduğu gibi, uluslararası bir pedagoji düşü- nürü olarak da tanınmaya hak kazanmıştir." (7) Düşünce tarlhimlzdekl yerl önemll Bu değerli eğitimci düşünürümüz 1978'de Ankara'da öldü, onu kaybedeli yirmi beş yıl oluyor. Aynntılanyla yazdığı anılan, eğitim ve kültür tarihimizi olduğu gibi, toplumsal tari- himizi de aydınlatacak bilgileri içermektedır. Önce Yeni Adam'da yayımlanan bu anılar son- ra kitap haline getirildi. (8) Hizmetleriyle, kitaplan, dergi ve yazılany- la eğitim ve düşünce tarihimizde yeri olan bu değerli eğitimcimızi ölümünün yirmi beşinci yılında saygı ile anıyoruz. (1) Bu müze sonra ne oldu bilınmiyor. (2) Oğlu Tuna Baltacıoğlu Yeni Adam dergisı için aynntılı bir inceleme yaptı Bu inceleme 1998 de ki- tap olarakyayımlandı Yeni Adam Günleri (Yapı Kre- dı Y. tstanbul). l3j Cumhunyeı 'ın 50 yılında ErzurumAtatürk Üni- versitesi vayımladı: Atatürk, Yetışmesı, Kişiliği, De\- rimleri, 1973. (4) A.gy. (5) Necmettin Tozlu, Doç. Dr. tsmayılHakJa Balta- cıoğlu nun Eğıtım Sıstemı ÜzermeBırAraştırma, 1989, tstanbul (M.E.B. Yavmlan) (6) A.g.y (7) FayKirby, Tiirhye'deKöyEnstitüleri, Ankara 1962, Imece Yaymlan, s. 22. (8)tsmayıl'Hakh Baltacıoğlu, Hayvtım, tstanbul 1998 (Baltacıoğlu, adını tsmayıl Hakh olarakyazıyordu.) Ölümünün 50. yılında Suat Yakup Baydur anıldı Kültür Servisi - Önceki akşam Galatasaray Lisesi'nin Tevfik Fikret Salonu'nda katılanlara duygusal anlar yaşatan anlamlı bir tören vardı: 50 yıl önce genç yaşında bir deniz kazasında yitirdiğimız değerli kültür ve bılim adamı Suat Yakup Baydur için düzenlenen "Bir Yaşamın Kutlanması" gecesı. Galatasaray Lisesi ve Üniversitesi, îstanbul Üniversitesi, ÎTÜ MÎAM, Cumhuriyet gazetesi ve VTR'nin katkı ve destekleriyle düzenlenen izlence, Suat Yakup Baydur Belgeseli'ni çeken Enis Rıza Sakızlı'nın konuşmasıyla başladı, ardından belgesel gösterildi. Daha sonra felsefeci Arslan Kaynardağ, Prof. Dr. Güler Çelgin, yazar-şair Hulki Aktunç ve Prof.Dr. Kenan Gürsoy, .uşaktaşı Faik Canselen'in bir yapıtının ilk kez çalmışı geceye ayn bir anlam kattı. Suat Yakup Baydur'u değişik açılardan değerlendiren birer konuşma yaptılar. Konuşmalan Doç. Dr. Cihat Aşlan yönetimindeki MİAM Topluluğu'nun düıletisi izledi. Dinletide sunulan son yapıt, keman sanatçısı Cihat Aşkın'ın seslendirdiği, Faik Canselen'in "Rumeli'nin Dağlan" adlı Keman ve Piyano için Çeşitlemeler'i geceye ayn bir anlam kattı. Çünkü, 1911 doğumlu Faik Canselen de, Suat Yakup Baydur gibi, Cumhuriyet gençliğinin ilk kuşağındandı ve 1929'da. 18 yaşındayken bestelediği bu yapırı bu akşam ilk kez çalınıyordu. Izlencenin kapanış konuşmasını, Baydur ailesi adına, Suat Yakup Baydur'un büyük oğlu Dağhan Baydur yaptı. izlence öncesinde konuklara armağan edilen, Suat Yakup Baydur'un "Dil ve Kültür" adlı kitabının yanı sıra belgeselin DVD'sinin de hazırlandığını söyleyen Dağhan Baydur. yakında satışa sunulacak olan DVD'nin gelirinin Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na verileceğini sözlerine ekledi. Zahit Büyükişliyen'in yapıtlan Teksin Sanat Galerisi'nde sergileniyor Doğanın soyut KAYA ÖZSEZGİ1S Sanatçının geriye dönerek ça- lışma dönemlerini yeniden yo- rum platformuna çekmesi ve bu aşamada farklı analizlere yönel- mesi, eksik bıraktığı boşluklan bu analizlerin ışığında doldurma girişiminde bulunması, süreçsel estetiğin gereğine ve önemine inanmış olmasıyla ilgilidir. Böy- le bir süreçsellik. bağlantılan pe- kiştireceği gibi, ana motifler çev- resinde yeni bakış olanaklan ge- tirir ya da o motifleri dönüşüme uğratır, geliştirir, yeni görüş açı- lannın biçimlenmesine aracılık edebilir. Her iki durumda da sa- natçının gözettiği temel ilke, da- ha önce göz önüne alınmış olan mofiflerden yola çıkarak yeni sen- tezlere ulaşmak, böylece resmin ana malzemesi olan boyasal un- surlan da kendi içinde dönüştür- mektir. Bu bağlamda teknik kat- kılar, yapıta zenginlik ve otur- muşluk sağlar, sanatçının ifade- sine ve yorumsallığına ilişkin de- ğerleri daha da netleştirir. Dönüşümcü değerler Zahit Büyükişliyen'in resmin- de, bir süredir etkinlik çizgisini oluşturan doğa kökenli görsel ele- manlar. bu ilke doğrultusunda ye- ni uygulama biçimlennin devre- ye girmesiyle, kavramsallık boyu- tunu genişletme aşamasına gelmiş bulunuyor. Yeni çalışmalannda, 1 anatçmın yeni çalışmalannda, daha önce degrade renk skalalan halinde kendini açığa vurmuş olan konsept devam ederken bu kez onu destekleyici nitelikte, transfer tekniğiyle tuvale aktanlan fotoğraf kareleri devreye giriyor. daha önce degrade renk skalala- n halinde kendini açığa vurmuş olan konsept devam ederken bu kez onu destekieyici nitelikte, transfer tekniğiyle tuvale aktan- lan fotoğraf kareleri devreye gir- mekte. tablonun arka zemininde ise doğa gerçekliğinden soyut- lanmış imgeler. bu konsepti ku- şatmaktadır. Öte yandan boyanın fırça iziyle değil, parmak tuşuy- la resim yüzeyi üzerinde oluştur- duğu ve resimlere farklı dozlar- da yansıyan dokusal unsurlar, es- ki çalışmalann bir uzantısı ol- makla beraber. özellikle beyaz veya kiremit tonundaki akrilik yaldız boyalann hâkim etkisine eş- lik etmekte, resimlerdeki plasti- siteyi olumlu yönde etkilemek- tedir. Dünden bugüne sanatçının üre- tim grafiğini yakından izlemiş olanlar için yeni dönem resimler belki de şaşırtıcı görünmeyecek- rir. Burada söz konusu olan dönü- şüm ve buna bağlı analitik yo- rum. kesin bir dönemeci öngör- memektedir kuşkusuz. Bunun ak- sine. bugüne gelinceye kadar alın- mış olan yolun, yeni çalışmalar bağlamında sentetik bir anlam içerebileceğine ilişkin kararlılığı gündeme getirmektedir. Zahit Bü- yükişliyen'in sanatçı kimliği açı- sından yaklaşıldığında, yeni ça- lışmalar bu kimlikle bütünleşme amacına yönelik bir süreçselliği vurguluyor. Bir başka deyişle, onun sanatçı serüveni, yakalanmış ya da benimsenmiş değerleri da- ha öteye taşıma çabasına eşlik ediyor. Demekki \anlmış olan ve- ya vanldığı kuşku götürmez gö- rünen etkinlik, resmin içeriğine ye- dirile^ dönüşümcü değerler çiz- gisinden bakıldığında, yeni uğ- rak aşamalanna ihtiyaç göster- mektedir. Sanatçının bu noktada izleyiciye vermek istediği mesaj, resmin arka planını oluşturan ve çoğu yerde resmin yüzeyine taş- mayan anlatımsal motifleri, belir- li bir mesafede rurmak ve izleyi- cinin de resme hep o mesafeden bakması gerektiğini ona bir kez daha ve yeniden anımsatmaktır. Kavramsallığa gönderme Büyükişliyen'in resimleri, so- mut örneğini triptik peyzajda gör- düğümüz gibi, kimi yerde. başla- dığı aşamanın izlerini resim sah- nesine yeniden, ama farklı bir konseptle çekmektedir. Düz bir boya zemini önünde, doğa kö- kenli lekesel elemanlann bu ima- jı anımsatıcılık işlevini kullan- mak gibi, resimsel (görsel) ama- ca hizmet ermenin ötesinde faz- la bir ışlev taşımayan bu tür bir yaklaşım. elbette İci doğa resmi olarak tanımlanamaz. Çünkü sanatçının resmini belir- leyen altyapı. böyle bir resme kar- şıdır. Doğa imgesinin. bu anlam- da bir gerçekliğe değil. Büyükiş- liyen'in sanatına özgü bir kav- ramsallığa göndermede bulundu- ğu, bulunmakta olduğu dikkate alınırsa yeni dönüşümün ifade et- tiği anlam da daha iyi kavranacak- tır. (Sergi 15 Ocak 2004 'e kadar gö- rülebilir. Tel: 0 216 385 32 66), YAZIODASI SELİM tLERl Eskişehir Geçen hafta Istanbul'da karyağarken Haydafpa- şa Gar Lokantası'nda buluştuk, birer ikişer. Doğan Kitap ekibi, tam kırk kişiymişiz. Eskişehir Tepebaşı Belediyesi'nin çağrılısı olarak Eskişehir'e gidiyoruz. Tren on altıda kalkacak. Lokantanın rıhtımaaçılan kapısından biravuç de- niz görünüyor. Necati Cumalı'nın "Yağmuriu Den/z'ıni andırırcasına karlı bir deniz. Vapurlar gelip geçiyor. öyle güzeldi ki! Sonra tren kalktı. Trenler bir romandır benım için. Az sonra karşıma Anna Karenina çıkacak. Üstelik karlı bir îstanbul akşamında. Pendik'i geçtikten sonra Doğan Kitap ekibinin ne- şesi arttıkça arttı. Gerçek bir edebiyatsever olan De- mıryolcu Mehmet Aycı'yla konuşuyoruz: Türk ede- biyatının tren öykülerinden derlenmiş bir antoloji, Mehmet Bey hazırlamış. Elbette Tanpınar, Oğuz Atay, Leyla Erbil... Tren çok güzel de, kendi kendine açılıp kapanan, dahadoğrusu kendi bildiğini okuyan kapılar birer tu- zak: Sağ elimin işaret parmağını sıkıştırdım... Yollar hep karlıydı. Gün battı. Yirmi otuz civann- da Eskişehir'e vardık. Harikulade güzel bir gece bi- zi bekliyordu. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'la garda tanıştık ve hemen dost olduk. Bir kül- tür delisi Ahmet Ataç, sanat insanlannagönülden bağ- lı. Eskişehir de karlıydı. Düşe kalka gidiyoruz. Oysa Eskişenirliler kara enikonu alışık. Yollarda en küçük bir problem yok. Mekânlar sıcacık. Kentin bu özelliğini dostum Ahmet Cemal'den pek çok dinlemiştim. Birden Ahmet'ı ne çok özlediğımi fark ettim. Nicedir görüşmüyoruz... Ama Ahmet Ce- mal, o akşam, on sekız treniyle Istanbul'a dönmüş. Geceyansı Eski Konukevi'ndeki odalarımıza çe- kildik. Ertesi sabah programlar başladı. Her arkadaş bir yere dağıldı. Bizi ağırlayan Sena Hanım çoktan imdadıma yetişmış: Altı kaymaz bir çift ayakkabı; üs- telik belediyenin armağanı. Utangaç utangaç gülüm- süyorum. İçin için pek memnun... Eskişehir'de Ahmet Bey'in sayesinde nice duyar- lı kişi tanıdım. Söyleşı günü, okuma günü, oralarda sizi gerçekten okumuş, sevgisini esirgememiş okur- lar. Onlara, yirmi dört yıl önce yazdığım biröyküyü oku- dum: "Lanterna Magica". Çeyrek yüzyıl öncesinin kınk anılan. Ne saklayayım, ürperdim. Ikinci gecemizde, Yılmaz Büyükerşen'le biriik- teydik. önce Anadolu Üniversitesi mucizesini yara- tan Yılmaz Bey, şu son yıllarda bir de kent mucize- si yaratmış: Eskişehir, yurdun en uygar, en bayındır kentlerinden bin. Büyüleyicı. Eskişehir'de yaşamak isterdim. Bu kentte genç dostlar edindim. İlk gün Savaş, ertesi gün Emine'yle Alper. Ikisi de üniversite öğ- rencısi. Arkadaşlanyla birlikte Düşle Edebiyat der- gisini internet için hazırlıyorlar. Alper benim için çok ince iki yazı yazmış. Derginin adresını veriyorum: www.dusle.com Cuma günü Gülriz Sururi'yle birlikte Anadolu Üni- versitesi'nde rektörü ziyaret ettik. Engin Ataç, Gül- riz'i bekliyordu. Ben davetsiz mısafirdim. Alçakgö- nüllü Engin Bey bize kekik ve adaçayı ikram etti. Üni- versite yine olağanüstüydü. Cumartesi öğleyin Kazan lokantasında bıryemek yanşması. Başkanımız Sahrap Soysal. Birbirinden güzel on bir yemek ve üç tatlı. Nihayet cumartesi gecesi, Hayalet'te Odül'ü dın- lemek! Sesi, yorumu ve performansıyla benzerine az rastlanılacak bir şarkıcı. Sabaha karşı üçte kentten ayrılırken, rüyada gi- biydim. Başta Sena ve Ahmet, sevgi dolu dostlar edin- miştim. Güler yüzlü, aydınlık, zarif insanlar tanımış- tım. Tertemiz, bakımlı bir kentin sokaklannda dolaş- mış, Büyükerşen'in yarattığı bir parkta gezınmiş, In- sancıl Kitabevi'nden kitapiar almıştım. Ben gamlı baykuş, mutluydum! Öneriler: Kitap/ Girmediğim Sokaklarda, Gülriz Sururi, Doğan Kitap. (özellikle "Aktör" öyküsünün nefis iro- nisi...) Farklı coğrafyalardan türkiiler • Kühür Servisi -Koşuyolu Cafe'm 27 Aralık Cumartesi günü saat 20.30'da Grup Pervane'yi ağırlıyor. Hakan Milli, Yinon Muallem, Sumru Ağıryürüyen ve Cüneyt Duru'dan oluşan topluluk konserde, çeşitli coğrafyalardan farklı türküler seslendirecek. (0 216 339 09 05) K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear